Jump to content

Melanko_Linkler


nevermore

Önerilen Mesajlar

güneş mavi tabutunu aralayıp,

kılıçtan geçiriyor gök bahçesini..

kızıla bulanıyor uzaklar..

 

o uzaklara bakıyorum da;

bir "off" çekiyorum bol dumanlı,

salıyorum sonra ciğerlerden..

denizler,dağlar ve karanlıklar aşıp

uzaklara varıyorlar..

yağmur olup pencereme çarpıyorlar,

uzaklardan haber getirmişler;

orada hayat yok!!

güneş kızıla boyamış kanlarıyla

gök bahçesinin nefeslerini..

 

kapım çalınıyor sonra,

güneşin elçileri;

geçmiş zamandan gelen,

biri çocuk diğeri adam..

nefes isterler benden,

biri körpe ciğerinin yaşlanması için..

diğeri düşünmemek için..

 

dışımı sarhoş ederim,

içimi zehirlerim..

 

http://www.dailymotion.com/video/xcxbgp_eric-clapton-she-s-gone_music

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

gidelim...

hiç kucaklanmamış bir ağaç bulalım...

hiç ağlanmamış bir duvar..

ufkuna bakılmamış adalar..

suyu içilmemiş okyanuslar..

gidelim..

 

http://www.dailymotion.com/video/xc8zsd_nazan-oncel-gidelim-buralardan_music

bir şeyler götürelim..

aşk götürelim..

sevgi büyütelim...

hadi gidelim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://www.dailymotion.com/video/x4p66u_sting-shape-of-my-heart_music

he deals the cards as a meditation

Kağıtları bir meditasyon olarak dağıtıyor

 

And those he plays never suspect

Ve onlarla oynarken hiç şüphe etmiyor

 

He doesn't play for the money he wins

Kazandığı para için oynamıyor

 

He doesn't play for the respect

Saygı için oynamıyor

 

He deals the cards to find the answer

Kartları cevabı bulmak için dağıtıyor

 

The sacred geometry of chance

Şansın kutsal geometrisi

 

The hidden law of probable outcome

Muhtemel sonucun gizli kanunu

 

The numbers lead a dance

Sayılar bir dansa öncülük ediyor

 

I know that the spades are the swords of a soldier

Biliyorum ki maçalar bir askerin kılıçları

 

I know that the clubs are weapons of war

Biliyorum ki sinekler savaşın silahları

 

I know that diamonds mean money for this art

Biliyorum ki karolar bu sanat için para anlamına geliyor

 

But that's not the shape of my heart

Ama hiçbiri kalbimin şekli değil

 

He may play the jack of diamonds

Karo valesini oynayabilir

 

He may lay the queen of spades

Maça kızını serebilir

 

He may conceal a king in his hand

Elinde bir papaz gizleyebilir

 

While the memory of it fades

Onun hatırası solarken

 

I know that the spades are the swords of a soldier

Biliyorum ki maçalar bir askerin kılıçları

 

I know that the clubs are weapons of war

Biliyorum ki sinekler savaşın silahları

 

I know that diamonds mean money for this art

Biliyorum ki karolar bu sanat için para anlamına geliyor

 

But that's not the shape of my heart

Ama hiçbiri kalbimin şekli değil

 

That's not the shape, the shape of my heart

Hiçbiri kalbimin şekli, kalbimin şekli değil

 

And if I told you that I loved you

Ve eğer sana seni sevdiğimi söyleseydim

 

You'd maybe think there's something wrong

Birşeylerin ters gittiğini düşünebilirdin

 

I'm not a man of too many faces

Ben çok yüzlü bir adam değilim

 

The mask I wear is one

Taktığım maske bir tane

 

Those who speak know nothing

Konuşanlar hiçbir şey bilmiyor

 

And find out to their cost

Ve hayatları pahasına öğreniyorlar

 

Like those who curse their luck in too many places

Çok fazla yerde şanslarını lanetleyenler gibi

 

And those who fear are lost

Ve korkanlar kayıp şimdi

 

I know that the spades are the swords of a soldier

Biliyorum ki maçalar bir askerin kılıçları

 

I know that the clubs are weapons of war

Biliyorum ki sinekler savaşın silahları

 

I know that diamonds mean money for this art

Biliyorum ki karolar bu sanat için para anlamına geliyor

 

But that's not the shape of my heart

Ama hiçbiri kalbimin şekli değil

 

That's not the shape, the shape of my heart

Hiçbiri kalbimin şekli, kalbimin şekli değil

 

Sting - Shape Of My Heart

 

ahh be mathiLda :(

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yağmur yağıyor şehrimize sevgilim.

 

Birlikte oturup, kayalıklarında fısıldaşma fırsatı bulamadığımız üsküdar, sana benim şiirlerimi anlatıyor.

 

Beni hatırla sevgilim...

 

Sizin semte eylül yağmurları yağıyor.

 

Ulaşamadığında bana, su içmesine rağmen susuzluktan ölen bir kerbala günahkarı gibi sanacaksın kendini.

 

Çünkü artık bazı kelimeleri sürülmeyecek gönülden gözlerine.

 

Artık bazen konuşamayacak gibi olduğunda, seni okşayacak bir kıyı ve sana sen kifayeti katan bir ben bulamayacaksın.

 

Kendine dikkat et ve sen yine de yokluğumla iyi geçin.

 

Belki sonbahar yağmurları yine yağar...

 

Belki, bir kaç martı yine gelir beni sana çığlıklar.

 

Bundan sonrası için bazı şeylerin önemi kalmadı artık...

 

İstersen bir başkasının elinden tut,

 

İstersen de; kendi yalnızlığınla sonsuz ol.

 

Ben, avunabileceğim kadar; sonbaharlardan bir "sen" hayâli yetiştirdim kendime..

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Biriyle fena halde konuşmaya ihtiyacım var

biriyle fena halde dertleşmeye

evimde ne sıcak bir tabak yemeğim var

ne de televizyonun sesinden başka ses

 

ama içimde bi' yerlerde sabır taşı gizli sanki

doğduğum günden bugüne orda duruyor

sessiz bir kaya düşün deniz kıyısında yalnız

dalgalara göğüs gerip soğuktan üşüyor

 

ne ahlak ne de sevgi gökten dünyaya indi

insanlık istedi keşfetti hepsini

dün doğmuş bir bebeğe bile girebilen mikrop misali

içimizde hem kötü var hem iyi

hangisi daha güçlü ?

...diye beklemektense

heyecanla attım kendimi dans pistine

 

ayrı ayrı hepsiyle dans edecektim

biraz sohbet ederek çözmeyi deneyecektim

neden böyle olmuşuz nerelerde kaybolmuşuz

aklımdaki soruların hepsini soracaktım

"senin ne haddine böyle şeylerle uğraşmak?"

Diye soran hazırcı tembel sen misin?

Böyle yaşlanmak olmaz seninki eskimek, çökmek

ruhu küskün bomboş bir bedensin

kelimeler yetse daha neler neler buldum

elimle koymuş gibi huzurluyum

geniş ve loş bir yer istersen sen de bir uğra

...doğru yanlış iyi kötü herkes orda

 

hangisi daha güçlü diye beklemektense

heyecanla attım kendimi dans pistine

 

ayrı ayrı hepsiyle dans edecektim

biraz sohbet ederek çözmeyi deneyecektim

neden böyle olmuşuz nerelerde kaybolmuşuz

aklımdaki soruların hepsini soracaktım

 

 

 

http://www.youtube.com/watch?v=SfNeqx0dfvA&feature=related

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben Romeo'nun Jüliet'i tanıdığından dah fazla tanıyorum seni. Sen de beni. Juliet'in Romeo'yu, Ophelia'nın Hamlet'i, Eva Braun'un Hitler'i, Diana'nın Charles'ı tanıdığından daha fazla tanıyorsun. En azından onlardan daha çok sohbet ettik. Daha çok vakit geçirdik birlikte. Ve yakında sıra ölüme gelecek. Bütün aşıklar gibi. Aşkımızla ilgili yazılı bir belge olmayacak belki, ama ilgilenenler ilerde internet kayıtlarından bulabilirler bizim hikayemizi. Ve ben, iki sevgiliye yaraşan en güzel ölümü buldum. Anlatayım mı?

 

Siyanür dolu bir küvete girmeliyiz önce... Ya da baldıran otu... Evet, bu daha iyi. Siyanür derimizden içeri girebilir. Ve de vaktinden önce öldürebilir bizi. En iyisi baldıran otuyla kaynatılmış köpüklü su. Üzerinde ful yaprakları. Binlerce yaprak. Önce o suya girip yıkanmalıyız... Saatlerce... Sadece dokunmalıyız birbirimize. Ellerimizle... Saçlarımızı okşamalıyız. Omuzlarımızı, göğüslerimizi, bacaklarımızı... Sonra çıkmalıyız köpüklerin ve ful yapraklarının arasından... Gözlerimiz kapalı, kokularımız ciğerlerimizde, tenimiz, terimiz ve baldıran otlu vücutlarımız birbirine karışmış, dakikalarca sevişmeliyiz. Wagner çalmalı odada. Faust bizi izlemeli perdenin kenarından, sessizce...

 

Gerçek aşkları göze alamadık. Ölüme bile atlayamadık gerçek aşklarımız için. Oysa nedir ki ölüm? Hiç değilse düşlerimizdeki aşklar için yapmalıyız bunu. Yok olsak bile adresimiz belli olmalı bu saçma sapan boşlukta. Madonna ve Richard. Güneş sistemi... Mars... Kainat... Özel ulak.

 

Gün ağırınca, önce kapıyı çalacaklar. Meraklılar. Sonra da kıracaklar kapıyı. Sonra da, ne yazık ki iki ayrı beden bulacaklar içerde. İki baş, dört kol, dört bacak ve birbirine sırtını dönmüş iki yürek.

 

Ben şimdiye kadar hiçbir ölüme üzülmedim aslında. Ne bir savaş esirine, ne babama, ne de ful yapraklarına... Gülüp geçmedim belki ama hiç üzülmedim. Umursamadım. Ve de... Hep korktum ölümden. Çok düşündüm ölmeyi ama cesaret edemedim.

 

Mars'a yollanacak olan kapsüle isimlerimizi yazdırdım bu sabah. Düşünsene, aşkımız tarihe geçecek. Adem'den beri hiçbir aşk bu kadar uzaklarda duyulmamış, hiçbir aşık böylesine bir gurur yaşamamıştır. Mars'a isimleri yazılan ilk bir milyon insan arasında biz de varız Madonna. Önce uzun bir süre boşlukta dolaşacak adlarımız, sonra da bambaşka bir gezegene düşecek. Ve insanlık kendini yok edinceye, kainat bir atom çekirdeği haline gelinceye kadar orda kalacağız. Sonsuzluğa kazınan kutsal bir aşk. Sen ve ben.

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Unut diyorsun…

 

Şehir gülümsüyor bu isteğine.

Oltasıyla balık tutan emekliler

Final telaşıyla test çözen öğrenciler

Simitçi,garson,yan masamda

Göğüslerinin iriliğiyle güveni yerinde

Bir kadın dönüp bakıyorlar.

 

Unutmak,cinayettir diyorum.

Hangimiz işleyebilir ki bunu?!

 

Herkes önüne dönüyor

Rutin bir seramoniyle...

Bir sigara daha yakıyorum

Çay’ın hatırına..

 

Ve sen,inatla

Unut diyorsun hiçbir alfabe kullanmadan..

Zerafetin,güzelliğinde budur ya!

 

Ses çıkartmamalı ölmesi gerekenler…

Bir köşe seçmeliler hayatlarında..

Her şeyin biraz köşesinde ölmeliler.

Ancak o zaman cesetlerini zaman kaldırır.

Unutulur gider…

 

Bunu yapamam.

Yokluğunun yeminli tercümanıyım ben

Bu,bana yaptığın son kıyaktı..

Son terfi ettiğim makamdı gittiğinde..

Ne rivayetler ne hikayeler

Uydurdum yüreğin mistik bahçesine..

 

Dolduruşa getirdim tüm çocukları

Dinleri inkar edip,tanrıya çıplak

Bir ruhla sığındım. Ki;işte o vakit

Sevmek, başlı başına ibadet!

 

Unut diyorsun şimdi.

Olacak iş mi?

 

http://www.dailymotion.com/video/xa0u2j_more-than-words-extreme_music

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bir organ nakli gibi sevmiştim seni ;

Çürük gözlerine bağışlanan ellerim,

Yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim..

Darmadağın kadınların,darmadağın ettiği erkekler gibi

Sevmiştim seni...

Çok eskitilmiş bir aşkın hatırlanması,

Sevgilinin resmi karşısında çocuksu bir iç kanaması

Aslında işin açıkçası;

Rüzgarın fırtınaya dönüşmesi gibi

Hayatına yönelik bombalı bir saldırı gibi

Geriye çekilirken herkesi öldürmek gibi

 

Sevmiştim seni...

Ruhum kan kaybederken nasıl tutarım seni şimdi deniz gibi,

Neticesi olmayan herhangi bir sebep gibi

Ortalık yerde durup dururken

Sevmiştim seni...

Atlara kalırsa çoktan kaybettik savaşı,

Mızraklar kırıldı,kalkanlar delindi,ganimetler paylaşıldı.

Kasaba meydanında birbirini dövmekten

Yorulan iki kovboy gibi,

Bir tabancanın namlusuyla tetiğiyle,

Kendisinden farklı,

Kendisinden ayrı,

Bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi,

Aynı bedene sıkılan iki el kurşun gibi,

Katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşla

Sevmiştim Seni...

 

http://www.dailymotion.com/video/xbnzua_nil-karaibrahimgil-kyryk_music

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Saçlarını rüzgara savurma yoksa beni de rüzgara savurursun

Naz yapma ki nazınla benide geçmişten ediyorsun

 

Başkalariyla mei içme yoksa benim ciğerim kanar

 

Isyan etme yoksa ben feleğe isyan ederim

 

Saçlarını buruk yapma yoksa ben kendine bağlarsın

 

 

Başkalarina yar olma yoksa ben kendimden geçerim

 

ْBu hayatin gamını çekme yoksa beni üzersin

 

Yuzunü her zaman ferah tut ki ben gullere bakmayayim

 

Her zaman ayakta ol ki çinarlara bakmayayim

 

Her mahfelin mumu olma yoksa beni yandirırsin

 

Herkesi yad eyleme yoksa ben seni unuturum

 

şehirde ünlü olma yoksa başımı alip daglara giderim

 

şirin gibi olma yoksa ben ferhad olurum

 

aci bana ve sesimi duy

 

ki haykirişimin sesi üzüntünün toprağına yetişmesin

 

Yalan olur eğer ki hafiz senin hüznünden bikarsa

 

çünkü ben senin zindaninda oldugum gunde ozgurum

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sus.

 

Bir ses geliyor içimden. Çağlayan gümbürtüleri, deprem çığlıkları.

 

Dinle.

 

Martılar intihar ediyor sevişerek kız kulesiyle.

 

Bırak kalemi. Yazdıkların, çizdiklerin öylece çırılçıplak kalsın.

 

Hişşttt. Ses etme.

 

Parmak uçlarına basarak yürü. Bastığın her yer mezar. Saygın olsun biraz öldürdüğüm sevinçlerime.

 

Bak. İyice bak işte bir enkazın makyajlı haline.

 

İçim, dışım su bu aciz bedende. Görüyor musun kuraklık o öteden üstüme üstüme gelen.

 

Üzülme. Yalnızca bedenime bir iz bırak. Hadi suya yazı yaz.

 

[video=google;-7958523521733794255]http://video.google.com/videoplay?docid=-7958523521733794255#

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hey! Dinle bak beni ne diyeceğim?

Görüyor musun gözlerimin ucunda seyreden geceleri? Karanlığın içine hapsoluyor mu gündüzlerin? Yağmur yağarken gökyüzünden güneşi seyredebiliyor musun?

Hey! Dinle bak ne diyeceğim?

Çatlamış ellerimden sızan kandamlalarının acısını hissedebiliyor musun? Görüyor mu gözlerin gece ay batanda? Sözlerin düşlüyor mu yalnızken ölmeyi? Can çekişiyor mu ruhun şafak vakti ebedi?

Hey Dinle bak ne diyeceğim?

Gözlerimin içindeki karanlığın senfonisini duyuyor musun? Sana sesleniyor uzaklardan. Dalabilir misin içine? Haykırır mı gözlerin? Uçurumun ucundan atlar mı gecelere?

Hey! Dinle bak ne diyeceğim?

Buralarda sabahlar geç olur, gündüzler hiç! Yangınlar yanar görmezsin. Buralara geldiğinde gözlerin kör olur. Yollardaki derin çatlakları gördün mü? Aralarından akan nehirleri?

Hey!

Ellerimi görüyor musun? Kan damlıyor, kan damlıyor, kan damlıyor! Nehir oluyor kirli kanımdan, nehirler zehirleniyor, sözcükler lekeleniyor.

Hey!

Çığlıklarım geliyor mu sana? Burası, burası yaşadığım yer. Buralarda gece uzun olur, sabahlar yok! Gölgelerin arasında titrer bedenler. Gölgelere karışır görmeyen gözler!

Hey!

Fark ettin mi? Bacaklarım yok benim! Kestiler onu benden, kopardılar vahşice. Adımlarım yok benim. Hey! Duyuyor musun beni?

Buralarda rüzgâr esmez fırtınada, söz kesmez düşünceyi bre hey! Otların seslerini duyuyor musun? Birbirilerine sürtüyorlar. Koşarak geliyorlar üzerimize

Çatlamış yüzümün çizdiği resmi görüyor musun? Delik deşik olmuş düşleri resmediyorlar

Buralarda gündüzler yok. Gündüzler karanlık geceler nefret! Kan kusar gözyaşları, kan kusar kelimeler!

Sen hiç gördün mü öldüğünü bre hey! Vücudun bedeninden ayrıldı mı hiç yaşarken? Kelimelere karıştı mı nefretler

Hey! Dinle bak ne diyeceğim! Kokuşmuş düşüncelerin, bayat bedenleri sahnelenir bu şehirde! Gözlerin yalancı, sözlerin idam mahkûmunun son isteği gibi acı! Hey! Dinle bu sözlerimi! Aklından çıkmasın hiç!

Buralarda güzele yer yok bre hey! Buralarda nefret ve kibir var. Buralarda rüzgârın sallanışı yok

Buralarda çürüyen bedenlerin düşleri var

Hey!

Aç gözlerini ve iyi dinle beni!

Sen hiç gece yarısı mezarlıkta dolaşıp, rastgele bir mezarı açıp içine girdin mi?

Gözleri oyulmuş, çürüyen bedenlerin orkestrasıdır bu, iyi dinle bu ezgileri. Ezgiler yalan söylemez burada. Ezgiler gerçek olur; “Ölülerin Şafağında!”

 

http://video.google.com/videoplay?docid=-9153522895483451612&hl=tr

 

Bilirim ruhun, tahliye vanası yazıdır

Alın gidin üstüm de becerdiğiniz yalnızlıkları.

Öylece “ışık” olmakla yeterli aydınlanmıyor kimlikleriniz.

 

Çok kuvvetli cümleler bunlar... Muhteşem... Hepsini tek tek okumak istiyorum :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bütünsel bir sızı...

 

zümrüt rengi akarken gözlerimden,

az sonraya saklamalıyım aslında,

tüm yaşlarımı,

gurur yaralanmasın diye...

 

hangi kurguda kötü kadın seçilmişsem artık,

yapıştı yakama artık,bu ölüm.

illa ki finalde asmalıymışım kendimi...

olur;baş üstüne!

.......

yangın çıkmış,

hayal sokağında...

tam ordan geçerken gördüm,

bana aitti ki o sokak...

 

neyse deyip yoluma devam ederken,

ani bir çarpma etkisi ile

dağıldı saçlarımdaki tüm yıldızlar...

şahit olduğum;

bir ihanetin fotoğrafıydı

ve sahibi benim hayatımdı...

 

içimden çok şey geçse de

susmak eyleminde kalmak zorundaydım...

hayatımın tüm yüklemleri

az önce bitmiş,

hayatımın öznesinin gidişini

"izlemek" kalmıştı geriye...

 

bulutlardan mıydı yoksa

gözlerimden miydi bu sağanak?

bilemedim...

ben az sonra ölmeli miydim?

onu da bilemedim...

...

güz düştü bir anda içime...

titreyen bir yaprak koptu

içimin kurmuş dallarından...

hayal ekinlerim

erozyona maruz kaldı...

 

soru işaretlerimin peçeleri açıldı

birer birer...

cevaplamaya

hangisinden başlamak istersin?

peki ben anlattıklarına inanacak mıyım ki,

sana konuşma hakkı tanıyorum?...

...

kötü olan ben değildim de aslında işte,

rol verilmişti ya bana,

inanmıştı herkes de buna...

şimdi burda;

masum ve gerçek olan bendim desem bile

inanmayacak ki kimse bana...

az önceki resmin başrolü,

sırf iyi adam seçilmiş diye,

adaletten yana,lehine kararlarla

su üstüne çıkacak,

ben ise;finalde asılacağım kalbimden...

...

 

kendimi aklamak

şimdi ne işe yarar ki deyip,

kaderime razı,acıma bağlı

çöktüm yere...

avuçlarım yerden kırıklarımı toplarken,

final gelip çattı...

 

izlemek için meydana toplanmak ister misiniz?

 

http://www.dailymotion.com/video/x6gr6a_metallica-mama-said_music

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

SEVGİ DUVARI

 

sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa

kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi

dilimizde akşamdan kalma bir küfür

salonlar piyasalar sanat sevicileri

derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni

yakanda bir amonyak çiçeği

yalnızlığım benim sidikli kontesim

ne kadar rezil olursak o kadar iyi

 

kumkapı meyhanelerine dadandık

önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi

aramızda görevliler ekipler hızır paşalar

sabahları açıklarda bulurlardı leşimi

öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri

çöpçülerin elleriyle okşardın beni

yalnızlığım benim süpürge saçlım

ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

 

baktım gökte bir kırmızı bir uçak

bol çelik bol yıldız bol insan

bir gece sevgi duvarını aştık

düştüğüm yer öyle açık seçik ki

başucumda bir sen varsın bir de evren

saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi

yalnızlığım benim çoğul türkülerim

ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

 

Can YÜCEL

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ve

korktu şehir

suskunluğundan

mülksüz

ve

zincirlerinden başka

kaybedecek

bir şeyleri olmayanların

başkaldırısından.

denildi ki onlar için;

bakma şükrettiklerine

esrar çekip

huşu içinde

mayıştıklarına.

işsiz

aşsız

aşksız

ve

kimsesiz

kaldıklarına.

her şey bir rüzgara bakıyor

bir gün var ya bir gün

yakacaklar bu şehri

kendileriyle beraber.

 

http://www.dailymotion.com/video/x6gr8w_metallica-wherever-i-may-roam_music

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir yıkım olmadığını kanıtlama çabasında yaşadığım bitkinlik, yaptığım silkinme hamlelerimin hepsini geri savurdu. Saat gece yarısını geçmişti. Her şeye sebep gösterdiğim güneş, benim bulunduğum kısmı terk edeli çok olmuştu. Arada beni yakalayan ayılma anlarının her seferinde çöpe gidişi ve attığım her adımın ayak izi yerine ardımda koca bir çukur bıraktığını görmeme rağmen, umut denilen yapışkan şeyden kendimi bir türlü kurtaramıyordum.

 

Bitkinlik ve sıkıntı gerçekten berbat bir bileşim…

 

Ebediyen bu karanlığın içinde yaşayacak gölgelere ait fikir cesetlerinin arasında, kendi ölülerimin anısına, adı konmamış bir sokağın ucuz bir otelinde, aldığım her soluk ciğerlerime külliyen zararken, bir de sensizlik var ki; tam bir aksilik…

 

Tenimin rengiyle aynı olan bir ayna karşısında, suratlar büyük bir hızla surete dönerken, bomboş odanın duvarlarındaki çivilerden medet uman mutluluk tablom bir köşede asılmayı bekliyor. Soğuğun içine işlediği yatağın, hüzünlerimle yaptığı dans, özensizce serilmiş beyazperde çarşafta sahneleniyor. Bir de yokluğun var ki şu an da, odayla birlikte omuzladığım en ağır yük de bu.

 

Ne olduğunu bir türlü anlayamadığım romantizm tınılarını kendine fon yapan saatlerin, beni çileden çıkarması ve seninle her kavganın sonrasında vücudumda peydah olan kemirgenin iç organlarımı kemirmeye başlaması, kendimle kalmaktan korkar hale getiriyor beni.

 

Şu sensizlikten kurtulmakta aciz kaldığım vakitlerdeyim.

Bakma sen bana, hala kağıtlarla karşılıklı oturamıyorum.

 

Sen çok güzeldin!

Öpüşlerin dudaklarımı tekrar tekrar bestelerdi. Şimdi kilometrelerce uzağımdayken, seni hayal edebiliyor olmak bile bir lütuf benim için. İliklerime kadar donduğum şu mevsimde, seninle ufacık dünyamı paylaştığım kocaman cümleler karşısında, yine seni hayatımın dimağına iliştiriyorum.

 

...

 

Gel tanı beni,

otur aklıma.

İki kaşımın arasından sev beni ve sonra oradan vur.

Sertçe düşsün gözümdeki cesetler.

Ben seni tanırım inan.

Giy aklına beni,

 

Söz gibi.

-ler gibi.

-in gibi.

 

Bak saat 06:06…

hadi bir dilek tut, acele et,

bir bozukluk at, yok mu hiç?

Moralim bozuk, beni at.

Kahkahamı al düşünmeden sat!!

Senin istediğin gibi her şey.

Etimde felaket.

Affet...

 

http://www.youtube.com/watch?v=YAZyjARWKzM

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

...gök kuşağının perdelere yansıyan karanlığı kadar yakındı yıldızlar

sokak köpeğinin bir sokağı mesken tuttuğu görüldü yaz yağmurlarında

ve...

ve yükseldi düşüşlerin rakımı

bir uçurum kenarına eklemlenen bir kedi..

hani..her hangi bir tabloda...

kaç fırça darbesiydi ki ben sildim kalemden taşanları...

artı bilmem kaç karalama kağıdına yansıyan karanlık..

hangi mevsimin tuzu ve biberiydi..unuttum mesela..

yer yüzüne inmen gereken yerde

gök yüzünü ölçüyorsun..

burası yüksek ateşte kaynamıyor..

hani...çıplak bir ateş ses tellerine zararlı..

ellerime dokunan çığlıklar aşırı bir ben'dim..

 

benliğimden sızan kalemin lekelerini silecek bir silgide örttüm

ben tüm gölgeleri

ve bir gölge bir gölge daha tek bir gölge olmadı yamaçlarda..

artsın dedim

artsın sıcak

hangi elimi yakabilir ki bu tütsü yağmurunda

üstelik...çıplak ateşin tadındayken sualler..

hiçbir yanıt arşınlayamaz aklımı...

örtülen bir çukur var

rüyada ya da yanımda..

kimse olur dokunurum ben

yalnızlığın aklına..

ve kavgada kaybederim bir yanımı

 

http://www.dailymotion.com/video/x14vuq_led-zeppelin-whole-lotta-love_music

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sözcükler düşüyordu kalbini maviye açan

bir martının kanadından

ellerini bir oya gibi işlediğim gözlerine.

 

içinden deniz geçen bir şehir

vuruyordu kendini nedensiz,

içinde deniz geçen şehirdin sen kıyısız

içinden deniz geçen şehirde ölüyordum.

 

kanatlarından haziran düşüyordu eteklerine,

bilinmez bir ekimden kalan.

imgesi çalınmış bir şiir bırakıyordu

kör bir martı,

bir şiir,

vazgeçtiğin boşluklarıma.

 

gözgözü gizlerken sisten

bir kıyı buluyordu

içimdeki deniz,

kör martılara yataklık yapan

Sesli harfleri siliyordum bir bir teninden

 

yabancılaşıyordu kent, uzaklığını yitip göğsüme.

ve bi beklemektir gidiyordu çıkmaz sokaklarda.

hareketsiz dönüş mü olurdu ?

oluyordu, bekledikce sana dönüyordum.

içime doğrulup gözlerinden denize susuyordum.

 

gittikce kararan gökyüzüne şükür!

parlayan yıldızları ile gözlerini andırıyor

geceler boyu kedere bulanık,

inceden bi sızı içimi yoklayıp

kalbimi dağlıyor.

çok şükür ölmüyor da yokluğun!

ayak ucumda nöbet tutuyor.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Silinmeye yüz tutan birkaç küçük iz kaldı evet. acısız olduğunu sanma bu vazgeçişin.

Bile bile keskin yaptım senin için tasarladığım mezar taşının köşelerini.

Hazırlarken tenime her sürtündüğünde yaşadığım acıyı bir gün ziyarete gelirsem hatırlayabilmek için. dökülen kanları da görmedin sen tabi, sadece tahmin edebilirsin ne kadar koyu bir tonda olduğunu.

 

Ve geldim bir gün biliyomusun.

Çok yaklaşamadım ama üzerine yazdığım onursuzca bitmiş bi hikayenin özetini tekrar okuyamıyacağım kadar uzak bir mesafeden bile o taşın ne ne kadar soğuduğunu hissedebildim.

İtirafım şu ki asıl o an ölümü tadan ölümsüzlüğe şahit oldum.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Metaforik hasarlar bırakıyor beynimin homojenliğinde kelimelerin devrimci manifestosu.

Tek başına kaç cümleye bedeldir bir kelime?mesela adın?

İçtenliğe ...içorganlarıyla yatırım yapmış hikayeler anlatabilirim,

Noter huzurunda resmi olarak sevişebilirm de biçim değiştirmeden,

Ne dediğimi anlamak için yaralarına bakmana gerek yok,kurşun kalemle bir kağıdı kurşunlamayada…

Biraz özveri bir girdaba dönüşebilir hayatına “soktuğun” insanlarda

Kilometrelerce sövebilirsin,ellerini çoğalta bilirsin…kaçkişiyi kavrayabileceğini hiç düşündünmü?

Sen iyisimi en sevdiğin kelimeyi kendine sakla

Buna dost de,

arkadaş,sırdaş de,

amfetamin,yar,sevgili de,

tecrit de,kahramanım de,

yuh de

İnsan en çok kendine yalancıdır nasıl olsa

hayatının sabit terimi hep “sen”, diğer değişkenler “sen” i açıklama biçimi burda…

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Güzel gözlerine baktığımda

dans ediyor tüm kötülükler

kırmızı kana dönmüyor

yürdüğüm toprak kurak olsa da

yeşil çimenleri görüyorum orda

birden her şey yeşeriyor

umut etmek güzel şey

ne kadar çaresizliği hatırlatsa da bana

elimde olanın en iyisiyle yola devam ediyorum

hayal etmek de güzel

senin gibi

seni beklemek de

dünyanın en romantik filmlerindeki

o içi cızlatan hikayenin

imrenerek izlediğimiz kahramanı gibi hissediyorum

seni düşündüğüm o kısa zamanlarda

ne düşündüğünü merak ediyorum uzağımdayken

yine kötümsel olmak istemiyorum ama

zaman birbirimizi unutturmak için mi yol alıyor

yoksa daha da mı yakınlaştırıyor

bir gün bir yerde yine görüşür müyüz

yine kokunu duyar mıyım

yine seni düşünmemeye çalışıp

gizli kahramanı yapar mıyım yazıların

koşmayı da özlüyorum

uçmayı da tabii

soluksuz kelimlerin yan yana dizilişinde

çaresiz bir çığlık ya da çıplaklık

yırt içimi ya da

yukarda da demiştim

beklemeyi, umut etmeyi sevmiyorum aslında

ama elimdeki en iyi şeyler bunlar

daha iyisini sunsaydın

ben de iyi şeyler derdim

ama olmuyor işte

yine laf dönüyor, dolaşıyor

güzel şeyler söylememeye geliyor

olsun...

illa güzel bir şey demeye gerek yok

ki güzel şeyler dile getirmeye de gerek yok

kimi zaman hissediyorum

söyleyeceklerimi unutuyor

konsantrasyonum bozuluyor

ama adım atmaya devam ediyorum

hangi kural saçmalamama engel olabilir ki

çok oldu kısacası

geriden kalıyor yaşadıkça birçok şey

ettiğimiz laflar, başkalarına

vücutlarımız başkalarına

yine sunuluyor

bayram çoktan geçti

mutlu edecek bir şeker de yok artık

toparlanmayı söyledim herkese

az önce herkes ayağa kalksın dedim

kendi kendime

toparlan dedim

gidiyoruz

gidiyoruz haberiniz olsun

bu zamanda

bu dünyayı keşfetmek bize düştü

arkama baktım

kimse yok

aynaya baktım çok kalabalık

inanamadım

ama yükselmeye devam ettim

yine de beklemeye devam et

her nerdeysen

bir gün geleceğim

ve geldiğimde unutma ki

yanında son nefesimi vereceğim

kutla kendini

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Işıkları söndür.

Suni kör olayım. Görmek mi ? Ne fark eder.

 

Nasılsa senin yüzün yok beni bir daha öldürmeye. Yüzsüz.

 

Işıkları söndür ne olursun.

Soluğun dönsün köhne karanlıkta. Yalnızca gözlerinin içi parlasın, pili bitmeye yakın bir fener gibi.

 

Nefret edilmeye ihtiyacım var bu gün, burada, şimdi ölürken.

 

Her zaman sevemezsin ya. Hele ki bir ceset hangi biçimde sevilir ki.

 

Cevap verme sessiz ol.

 

Usulca, bir cellat ustalığı ile yaklaş aydınlığıma.

 

Parmak izini bas lambanın düğmesine ve imzala karanlığımı.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...