Jump to content

Etkilendiğiniz Şiirleri, Dörtlükleri Yazın


illuminator_25

Önerilen Mesajlar

Gönlümle başbaşa düşündüm demin

Artık bir sihirsiz nefen gibisin

Şimdi kal içinde bomboş kalbimin

Akisleri sönen bir ses gibisin

 

Maziye karışıp sevda yeminim

Bir anda unuttum seni eminim

Kalbimde kalbine yok bile kinim

Bence artık sende herkes gibisin

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ve mayısta günler uzadığında

Uzaklardan tatlı bir kuş ötüşü duyar sevinirim,

çünkü,bu yolculuk başladığından beri,

hiç çıkmaz aklımdan o uzaklardaki sevgili.

Başım önde yürürüm kederli kederli,

Avutmuyor beni artık ne kuş ötüşleri,ne de akdiken...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hayat gözyaşlarını akıtırken üzerimize,

Duyururken isyanını gökgürültüsüyle,

İstanbulu izliyorum hayali balkonumdan,

Çayım, sigaram, herşeyim tamam,

Bir sen eksiksin, Birde ben,

Sensiz olamayan.

 

Acımasız olmayın yağmurun etkisyle 5 dk içinde yazdım:D

--------------------

Ya ne doluymuşuz meğer, kusan kusana (biraz iğrençmi oldu):D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

BLUE

 

MELEKLERİN DİLİNİ KONUŞTUĞUMDA

EĞER AŞIK DEĞİLSEM

ÇINLAYAN BİR ÇANDAN FARKIM KALMAZ

GELECEĞİ GÖRME YETENEĞİNE

BÜTÜN GİZEMLERİN SIRRINA

VE BİLGELİĞE ULAŞTIĞIMDA

KOCA DAĞLARI KIPIRDATACAĞIMA

YÜREKTEN İNANSAM BİLE

EĞER AŞIK DEĞİLSEM

BEN BİR HİÇİM DEMEKTİR

AŞK SABIRLIDIR

İYİLİKLE DOLUDUR

HERŞEYE KATLANIR

HERŞEYİ UMAR

AŞK ASLA ÖLMEZ

KEHANETLER SON BULUR

DİLLER SUSAR.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kumandayı Ver

 

Sabah bizim marketten bi gazete aldım,bir ekmek

Bırakmaya karar vermiştim sigarayı,yine aldım bir paket.

Gün bugündür deyip düştüm yollara,

Uykulu gözlerle baktım sarışın kıza,

Elli kişi var mıydık ki vapurda?

Dışarıda hava buz gibi,çaycıdan hayır yok gibi.

Hala uykulu,hala sakinim ,bak hala ölmedim.

Sinirler midelere,alıştık boş sözlere,bak göründü kadıköyü.

Kim söyledi sana:aşk sanattır,

Bilmiyormuydun sadece besindir:taze ve bayat

Neylersin

Buymuş hayat!

Yanlızlıklar,peşin ödenmiş faturalar.

Evlerimiz ufaktı,kitaplar,egolar,karıncalar vardı.

Gece yanlızlıklar,bazen alolar,yataklar kararagahtı.

Dost muyduk,düşman mı zap meydanında?,

Bu kanaldan sıkıldık nerde bu kumanda?

Bakarken ekranda hayatlara,rekorlar kırmıştık yüksek atlamada

Mahkum olduk şimdi düşmüş çıtalara.

Bitmişse bitmiştir,ısrar etmenin ne anlamı var.

Bu kanaldan sıkıldık , n'olur uzatma kumandayı ver.

 

Cenk Taner

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bizde savaşken hayat ...

sende gösterişmi???

düşmemiş yakandan terkediş...

ismine kalem bedelmiş...

görmemiş çıkarda içinde kalbine besler fesat...

iyilik edene kurşun at ....

ekmek atana bostak at...

yazık kazık atan dosta....

kıskanılacak onca takana...

yüzüne sırıtıp ardından kuyunu kazacak onca puşta....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

uzun yıllar önceydi

deniz kıyısındaki bir krallıkta

belki bilirsiniz, bir kız yaşardı

annabel lee adıyla

ve bu kızoğlankız hiçbir şey düşünmezdi

bence sevilmek ve beni sevmekten başka.

 

o da ben de çocuktuk

bu krallıkta deniz kıyısındaki

ama aşktan da öte bir aşkla sevdik ben ve annabel lee

öyle bir aşk ki kanatlı serhapları göklerin

kıskanmıştı onu ve beni

 

ve bu yüzden uzun zaman önce

bu krallıkta deniz kıyısındaki

bir rüzgar esti bir buluttan, üşüterek

güzel annabel lee'mi,

öyle ki soylu yakınları geldi bu yüzden

ve alıp götürdüler onu benden

bir mezara kapatmaya

bu krallıkta deniz kıyısındaki

 

melekler yarımız kadar mutlu olmayan gökte

kıskanıp durdu onu ve beni

evet neden buydu

bu deniz kıyısındaki krallıkta herkesin bildiği gibi.

ki o rüzgar esti buluttan geceleyin

üşüten ve öldüren annabel lee'mi

 

ama çok daha güçlüydü aşkımız aşklarından

bizden daha büyük olanların

bizden daha bilge olanların

ve ne melekler yukarıdaki göklerde

ne de şeytanlar altında denizin

ayırabilir ruhumu ruhundan

güzel annabel lee'nin

 

çünkü ay doğmaz asla hayalini getirmeden

güzel annabel lee'nin

ve yıldızlar çıkmazlar ama parlak gözlerini hissederim ben

güzel annabel lee'nin

 

ve böylece uzanırım yanısıra bütün gece vakti

sevgilimin-sevgilim-hayatım ve gelinim

 

o deniz kıyısındaki mezarda

onun mezarında, uğuldayan denizin kıyısındaki.

 

Edgar Allan Poe -Annabelle Lee

(çeviri melih cevdet anday)

--------------------

Gözlerim kapalı, bir sonbahar akşamında

Sıcak göğsünün kokusunu içime çeker

Dalarım, gözlerimden mesut kıyılar geçer

Hep aynı günün ateşi vurur sularına

 

Sonra birden görünür, baygın, tembel bir ada

Garip ağaçlar, hoş meyveler verir tabiat

Erkeklerin biçimli vücutlarında sıhhat

Ve bir safiyet kadınların bakışlarında

 

O güzel iklimlere sürükler beni kokun

Bir liman görürüm, yelkenle, direkle dolu

Tekneler, son seferin meşakkatiyle yorgun

 

Burnuma kadar gelen hava kokular taşır

Yemyeşil demirhidilerden gelen bu koku

İçimde gemici şarkılarına karışır

 

Charles Baudelaire(çeviri : Orhan Veli Kanık)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://content17.bigoo.ws/content/gif/love/love_250.gif

 

Sizi SevebiLirmiyim?

Pardon! Acaba sizi sevebilir miyim?

Neden?

Neden olacak, korkuyorum!

Korkuyor musun?

Evet ya, korkuyorum.

Çünkü seni seversem hemen huyun suyun degisecek.

Sende sevdigim seyler farklılasacak. 29.gif

Şımaracaksın. Begenmez olacaksın artık beni.

Çünkü ben artık muhtaç olmuş olacagım sana, senin gözünde.

Öyle degil mi?

Bilmez misin?

Muhtac olmak acizliktir.

Şimdi seni sevdigim icin cezalandıracaksın beni biliyorum!

Hor goreceksin.

Bekleteceksin.

Aramayacaksın. 29.gif

Menfaatlerin on plana çıkacak.

Şayet menfaatlerini de sevmezsem beni sileceksin.

Yalan mı? Sileceksin iste!

Sonra her gun benden azar azar uzaklasacagını seyredip kahrolacagım.

Yahu ben bir seven'im. Yani seni sevgimle onurlandırmış bir insan.

Dunyayı ayakta tutacak insan kudretinin adıdır Sevgi...

Şimdi ben sevdim diye, bu kudrete ve cesarete sahip oldum diye sen beni nasıl ve ne hakla cezalandırabilirsin?

Aklım almıyor. Zeka seviyem de. İnsanlıgım da. Yüregim de.

Yok! 'Seni seviyorum' cumlesini çok sarfetme eskir!

Yok! Herkese 'seni seviyorum' deme, sadece asık olunca kullan!

Yok! 'Seni seviyorum' demeden once binbir hokkabazlık yap ve şirin görün ki sevdigin sevildigi icin kendini dev aynasında görmesin, onu inlet, süründür, aklını başına getirt, mahvet!

Neden?

Çünkü, bu makbul..

Kaç....sevsen de sevmesen de kaç!

Neden? 29.gif

Çünkü kaçan kovalanır akıllım! Kaçan kovalanır...

İyi de, neden sevdigim icin kaçıyorum ki? Ben kaçacak ne yaptım?

Kaçarak daha mı makbul olacagım? Kaçarsam daha mı kiymetim anlaşılacak?

Sevmek utanç verici birşey mi ki kaçmam gerek? !

Anlayamıyorum...

Oysa ben zaten sevdigimi severek devlestirmişimdir.

Onun dev aynasında kendisini yeniden devleştirmesine ne gerek var ki?

Bir görebilse benim gözlerimle kendini, eminim kıskanacaktır bendeki kendisini...

Yok ama yok!

Bilmez sevgililer sevilmenin eşsizligini, bilmez...

Ondandir bol keseden sevgiyi böyle tüketişleri...

Ben hiç şımarmayan, degişmeyen, yozlaşmayan, uçup gitmeyen, tükenmeyen sevgi görmedim.

Artık cenaze törenleri iki türlü yapılmalı. Biri bedenler icin, digeri zorla öldürülen sevgiler için! ...

Ne demis Yılmaz Erdogan, ' Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim'

Anlayın artık varlıklari degil, ihtimalleri sever olduk...

Neden?

Çünkü ihtimaller hayallerimizdir.

Sevmekse hayatın bir gercegi.

Hayallerimizde sevgilimiz hic degismez.

hatta 'seni seviyorum' dedikce ya gözleriyle, ya elleriyle ya da tatlı diliyle ' beni sevdigin icin tesekkür ederim askım ' der...

Tesekkür etmek? ! Beni sevdigin için...

Evet ya... Bir onurdur, bir ödüldür, bir şereftir sevmek ve sevilmek.

Özgürlügümüzdür. Cesaretimizdir. İnsanlıgımızdır.

Ayrıcalıgımızdır.

Ama ne yazik ki bir de bütün bunların farkında olamayışımızdır sevmek...

Korkuyorum. Hep sevdigim icin cezalandırıldım.

Artık 'seni seviyorum' derken bana tuhaf tuhaf bakmayacak varlıkları daha çok sevmeye niyetliyim...

29.gif

 

Bir çiçek gibi... Bir hayvan gibi... Bir dag manzarası gibi...

Bir su damlacıgı gibi...

Bir küçük tomurcuk gibi henüz dogmakta olan...

Çünkü hepsinin insanlarda var olan bir büyük silahdan arındırılmışlıgı var.

Yani dilleri yok, dilleri! Konuşamazlar...

Sadece dinlerler...

Sevginizi anlayarak hissederek dinlerler.

Onlara 'Pardon! Acaba sizi sevebilir miyim? ' demeniz gerekmez.

Direkt söylersiniz sevginizi hesapsızca, umarsızca...

Saymadan...

Ve sevgimi ifade edecek her türlü çılgınlıgı hesapsızca yapmak istiyorum.

Gurur denilen sözcügü sözlüklerden çıkartmak, sevdigim icin sevilerek ödüllendirilmek istiyorum...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ve burda.. artık yolculuk sona eriyor

dünyanın gidişini/sınırlarını çizmeye çalışmıştım ama o yolunu tamamen kaybetmiş

toprak kankırmızı-gök kan kırmızı-deniz kankırmızı

Omphalos karanlık çığlıklar atıyor

şu andan itibaren artık sadece dev akbabalar hüküm sürecek, merhametsizce.....

kan dalgası; alev alev yanan rüzgar:

Omphalosun karanlık çığlığı(çağırıyor)

öyleyse gel....

gel çünkü bu İŞTE senin krallığın

GEL.......................................

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir İntihar Akşamı Üstüne Söylenti

 

Kısacık yoğun bir akşam

herkezin yüzünün bir anıya karıştığı

yoğun bir akşam

bana bir memur gibi davrandılar hastanelerde

ve bir intihar üstüne söylenti

bütün kıyıları dolaştı durdu

kısacık bir akşam

 

Kısacık serin bir akşam

kelebeklerin atlarla yarıştığı

yoğun bir akşam

bazı mektuplar damgalandı postanelerde

oturuldu bir takım şarkılar söylendi

bir adam bir kadının kapısını vurdu

kısacık bir akşam

 

Neyi söylesem bir kahramanlıktı

içinde azıcık buluştuğumuz

bir bulutla bir kağıt peçete arasında

kısacık yoğun bir akşam

şaşırdım hüznümü nerelere bıraksam

bir yanda kasıklarımın sarsılmaz gücü ve

kısacık yoğun bir akşam

 

Her şey bir unutkanlıktı

arada bir deliler gibi kavuştuğumuz

tüfekle vurulmuş bir parsın yarasında

kıcacık yoğun bir akşam

biliyordum bir soğuktu nereye varsam

bir yanımda bir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı ve

kısacık yoğun bir akşam.

 

Kim karıştırdı gerçekliğine

yaşadığım sonsuzluğun

ve oturuldu bir takım şeyler söylendi

imla kurallarıyla mutsuzluk üstüne

kısacık bir akşam

duraladım ne yapsam

 

Kim karıştırdı gerçekliğine

su terazilerindeki ensizliğin

ve fotoğraflar çekildi ben çıkmadım herkes eğlendi

araba vapurlarıyla denizsizlik üstüne

kısacık bir akşamo kadar kısa ki bir akşam

 

yüzümü suyun ardında buldum

kıyılar bu yüzdendir öyle dediler

kısacık yoğun bir akşam

serin bir akşam öyle söylediler...

.

 

Turgut Uyar

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Estatic Fear

 

1. BÖLÜM

 

Çelimsiz yapraklar düşer

 

Saygın bir şekilde derinliğe

 

Terkedilmiş kederli düzlükler

 

Koyulur kasvetli bir uykuya

 

Puslu gölgeler gökyüzünü içine çeker

 

Geçmişteki yorgun anılar gibi

 

Bir güz melodisi eşliğinde

 

Doldurur bir kuş şarkısı fısıldayan rüzgârı

 

 

 

Ayın sınırları olan ve korkunç şekli

 

Bir akşam manzarasında canlanır

 

Sessiz bir uğultudur görevi devralan

 

Baskı altında tutulan düşüncelerle yeniden

 

Kaderin yapayalnız bir kilise şarkısını duyuyorum

 

Hayatımın gerisinde kalan

 

Her günüm boyunca

 

Şehvetli gözyaşlarımı küçümseyen

 

Gökyüzünü selamladım ve seni biriktirdim

 

Çok hoş bir perişanlık içinde

 

Dikenlerin izlerini değil

 

Senin gizemli ahengini korurum sadece

 

 

 

Sergilenen görüntümü gölge eden

 

En mükemmel geceyi resmet bana

 

Acılarım için gölgeler konuştuğunda

 

Buğulu bir sarılmayla yok olabilirler belki de

 

Henüz doğmamış hiddetli ağlamalarındaki

 

Aptal umutlar neden bu göz alıcı gökyüzünün altında

 

Tüketilmeli duyulmadan

 

Alacakaranlık yok olduğunda

 

Mutluluk bizden uzaklaşır mı sence?

 

2. BÖLÜM

 

(Sengi amoris)

 

Yalnız tutkuların sahtekârlığı rezil oldu ve utandı

 

(In pacis quentis),

 

Büyüleyici cazibesiyle her günümü baştan çıkardı

 

 

 

Defol ağır geçmişim, zaten bu değerli rüyalar

 

Sonunda sınırlarından kurtulmayacak mı?

 

(Tvemor inogeng)

 

Sonunda gerçekler serapları hafifletecek

 

(Osculum pudens)

 

Mahvolmuş yaşamımı yakaladı

 

Gizlenmiş geçmişim öfkemin yatağını cezbetti

 

Şiddetli şehvetimi temizledim

 

Ve onun yerine bu peri gözlerine dokundum

 

 

 

 

 

4. BÖLÜM

 

Yapraklar ve ben bir harmoniyle dans ederek dolaştık

 

Kibirli bir hazla lekelenmeye tahammül edemem

 

Ve bu yüzden birbirimize sarılarak aylak aylak geziyoruz arife akşamı

 

Kendisine yol gösterecek bir ışık misali bir barınak dileyen hacı gibi

 

Bu aziz gecede neşemi sakinleştirmen için sana sorular soruyorum

 

Yorgun yaprakların etrafa saçılmasını istemiyorum çünkü

 

Senin sade zarafetine teslim olduğum için ilkbahar gibi

 

Kışın ardından bana bakıyor hayat, beni kontrolü altına alabilmek için

 

 

 

Rüyalarımda kaybolduğumda bakire bir kızın dansını gördüm

 

Ve uzun bir derenin yanı başına oturduğunda

 

Ayağını sığ dalgaların içine sokarak

 

Bir karartı indi, onu öptü ve kaçtı

 

Ve daha önce olanların hepsi ve bu masumiyet

 

Kristal parçaların yağmurunda mahvolmuş

 

Her biri haykırış, rüya, gözyaşı…

 

 

 

 

Savaşlar devam ediyor aynen söylediğim gibi

 

Büyüleyici umutsuzluğunun kıvılcımını söndürmek için belki de

 

Yorgun kalbimi zehirleyebilmek için toplanan

 

Sizlerin üzerinde bir ateş yakarak

 

 

 

Ve çok uzaklardaki çatallı ateşlerin dilini yalar gibi

 

Düşüşüne asla ağlamayacağım

 

Fakat yanan dalların etrafında dans eder gibi

 

Öfkenin çağrısını zorlayarak

 

Ve tekrar mütevazi bir köle yerine senin kralın olacağım

 

 

 

Meyvesi olmayan bir tarladaki rüyalar gibi etrafa saçıldılar

 

Kanatlarını rüzgârın akışına bırakarak ciddi umutlar aşılayıp

 

Bir düzlükten yıldızlara doğru çık asla o sevgili barınağına inme

 

 

 

5. BÖLÜM

 

Birçok yorgun geceye tahammül ettim

 

Zevkin mutlak cazibesi temizlendiği için

 

Huzursuz rüyalarım ve sefaletim

 

Bunları senle paylaşabilmek çok endişe verici

 

Sadece bir gülücük olduğuna tahammül edemiyorum

 

Nazik bir şekilde kasvetli maskemi kaldıran

 

Korktum ağır başımı döndürerek

 

Ve hafif bir uykunun resmi arkasına saklandım

 

 

 

Fakat bu kederli uykumdan bir anda kaldırıldım

 

Senin geceye özgü bir misafirindim sadece

 

Boğulmaya yeminli olduğum halde

 

Taht yataklarındaki huzurlu rüyalarım/düşlerimde

 

Nefretli bir şekilde kızararak konuştun benimle

 

Ve bu yüzden yeminini tutamadım

 

Ve gölgen üzerimde olduğu sürece

 

Kendimden geçmiş bir şekilde gözlerimi kapadım

 

 

 

6. BÖLÜM

 

Gözlerinin önündeki perdeyi kaldır, muhteşem ayın yok oluşunu seyret

 

Geride dinlenmesi için bir parça zevk bırakmayarak

 

Korkunç bir feryat eşliğinde senden bir öpücük isteyenlerin bayramında

 

Yüzlerindeki masum solgunluğun arttığı o anda haykırışlarını gözlemle

 

Belirsizce boşladığın hayatının içine çek onları

 

Tiksindiren gülüşünle umutlarını mahvedene kadar

 

Bu coşkuya şükür et ve sadece gözler görsün

 

Aynalardaki görüntüleri terk eden aşkını ve etrafındakileri

 

 

 

7. BÖLÜM

 

Yıldızların aptalca ilahları sevdiği gibi

 

Vahşi orakçıların dionastik ahengine katıl

 

Biz solan rüzgârların sınırları dışına bir adım atıyor olacağız

 

Ve sonra onların kasvetli danslarının sıcaklığına katılacağız

 

 

 

9. BÖLÜM

 

Seher vakti yaklaştıkça, uykunun gölgeleri yok olmaya başladı

 

Sonbaharın zarifliği içten bir görüntünün eşliğinde

 

Istıraplarımdaki şirin hazlardan daha kasvetli gibi

 

Daha derin bir huzur için sakinleştirilip gizlenmiş kışlar tarafından

 

 

 

Yorgun günlerim başıboşluktan kurtulduğunda

 

Güçlerinin yenilenmesini bekleyeceğim

 

Ne olursa olsun her şey için dua edeceğim

 

“Kalbimin şefkatinle yeniden renklenmesine izin ver”

 

 

 

 

 

Bütün umutlarımı toplayıp cesaret ettiğim tek şey sadece zarif bir gölgeydi

 

Tapınılabilecek tek kalan şey senin sessiz cazibendi

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Guest islamicihadipunk

yoruldun ağırlığımı taşımaktan

ellerimden yoruldun

gözlerimden, gölgemden

sözlerim yangınlardı

kuyulardı sözlerim

bir gün gelecek, ansızın gelecek bir gün

ayak izlerimin ağırlığını duyacaksın içinde

uzaklaşan ayak izlerimin

ve hepsinden dayanılmazı

bu ağırlık olacak.

 

Nazım Hikmet Ran

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bazen;

yıldızları süpürürsün, farkında olmadan

güneş kucağındadır, bilemezsin

bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür

ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın

koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın,

uçar gider, koşsanda tutamazsın.....

W.SHAKESPEARE

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum

Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor

Seni aldım bu sunturlu yere getirdim

Sayısız penceren vardı bir bir kapattım

Bana dönesin diye bir bir kapattım

Şimdi otobüs gelir biner gideriz

Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin

Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

Durma kendini hatırlat

Durma göğe bakalım............

 

Turgut Uyar / göğe bakma durağı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

BAZI ŞEYLERİ AÇIKLIYORUM

 

 

Soracaksınız: Leylaklar nerede hani?

Gelincik yapraklı metafizik nerede?

Sözcüklerine incecik delikler açıp

onları saçan yağmur nerede?

Kuşlar nerede hani?

 

 

Her şeyi anlatayım.

 

 

Kent dışında yaşardım,

Madrid dışında, çanlarla,

saatlerle, ağaçlarla.

 

 

Görülürdü oradan

kurumuş yüzü Kastilya'nın

meşin bir okyanus gibi.

Evime

çiçek-evi derlerdi, sardunyalar fışkırırdı

duvarlarından çünkü:

güzel bir evdi

köpekleriyle, çocuklarıyla.

Hatırladın mı, Raul?

Rafael, hatırladın mı?

Hatırladın mı, Federico?

yerin altında,

hatırladın mı, balkonlarında o evin

Haziran ışığı çiçekler doldururdu ağzına.

Kardeşim, kardeşim!

 

Her şey

o kalın sesler, tezgâhların tuzu,

kabarmış ekmekler çıkaran fırın

ve heykelleriyle Argüelles pazarı

kurumuş bir mürekkep hokkasıydı sanki aldatmalar içinde:

yağ akardı kaşıklara,

ayakların, ellerin derin çarpıntısı

sokaklarda büyürdü,

metreler, litreler, temel

ölçüsü yaşamın,

balık yığınları,

rüzgâr gülünü bile şaşırtan

soğuk güneşiyle kiremitler,

patateslerin ince, çıldırmış beyazlığı,

domatesler yuvalanırdı denize dalga dalga.

 

Bir sabah tutuştu bunların hepsi,

bütün canlıları yutmak için bir sabah

fışkırdı topraktan

şenlik ateşleri,

silah vardı artık,

barut vardı artık,

artık kan vardı.

Haydutlar geldi uçaklarıyla,

yüzükleriyle, düşesleriyle haydutlar,

takdisler dağıtan kara keşişleriyle

haydutlar geldi gökyüzünden

çocukları öldürmek için,

çocuk kanı aktı sokaklarda

düpedüz çocukların kanı aktı.

 

Çakalların bile tiksindiği çakallar,

kuru çalıların bile tükürdüğü taşlar,

yılanları bile iğrendiren yılanlar!

Yüzyüze gelince bunlarla

kanını gördüm İspanya'nın,

kabarıyordu

bir onur ve bıçaklar dalgasında boğmak için sizleri!

 

Hain

generaller:

ölü evimi görün,

bakın paramparça İspanya'ya:

erimiş maden akıyor her evden

çiçek yerine,

her çukurundan İspanya'nın

İspanya yükseliyor,

her ölü çocuktan bir tüfek fışkırıyor,

gören bir tüfek,

kurşunlar doğuyor her cinayetten,

o kurşunlar günün birinde

on ikisinden vuracak yüreğinizi.

 

Soracaksınız: Şiiri neden

düşleri anlatmıyor, yaprakları

ve büyük yanardağlarını anayurdunun?

 

 

Gelin görün kanı sokaklardaki.

Gelin görün

kanı sokaklardaki.

Gelin görün kanı

sokaklardaki.

 

 

Pablo NERUDA

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...