Jump to content

Karalama Defteri


KATA

Önerilen Mesajlar

Ellerim ceplerimde yürüyordum, çok uzak olduğunu düşündüğüm sokaklarda. Islak bir banka oturdum sonra, aldırmadan. Omuzlarımdan dökülen saçlarım ıslanıyor, içimdeki yangını gram itfa etmiyordu. 'Umut, cebindekilerdir,' derler. Hepsini çıkarıp döktüm yanıma. Bir nazar boncuğu, bir çok amaçlı çakı, bir kaç benzin fişi, bir miktar para. Ellerime baktım sonra bir bileklik. Bir kolye boynumda. Bunlar mıydı beni ayakta tutan? Hepsini orada bırakıp gitsem, unutur muydum kim olduğumu? Kurtulabilir miydim yüklerimden? Karışabilir miydim yüzümü göğe çevirip gözyaşlarıma karışan yağmur damlalarının arasına, tersine istikamette yol alıp, karanlık bulutlara. Yok olur muydum bambaşka topraklarda veya yapraklarında bir ağacın?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yeni sigara paketinin jelatinini ağır hareketlerle açıyor, bir yandan da garip bir düşünce hortumunun içinde şuursuzca dönüp duruyordum. Aklıma bir şey takıldı birden, kendime gelir gibi oldum. Durup düşününce üzerine; tabutum için ihtiyacım olan 8 santimetrelik çivilerin bir kısmı olan paketi yeni açıyormuşum gibi geldi. Sanırım tam vaktinde, hoş geldiniz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

deformasyon dejenerasyon çürüme bozulma ayrışma ölüm kararma islenme tozlanma paslanma örümcek ağlarının içinde ölümle orgazm kuru kafalarla dans sonsuz karanlığın içine kozmik boşalma işte budur benim hayatı çarpıtma anlayışım :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yer seviyesinden seyrediyordu bütün dünyayı. Neden mi? çünkü onun işi buydu. İşte ömrü boyunca hiç ayrılmadığı ikizi yine geliyor ve geçiyordu. Sonra yeniden arkada kalıyor ve kısacık bir an sonra yeniden öne geçiyordu. Yanyana biraz duraksıyor, yine devam ediyorlardı maratona. Basamakları çıkarken bir üstte, bir altta kalıyordu. ikizinin yaralarına bakarken yanyana durdular aniden, birdenbire bir rahatlama hissi ve hafiflik hakimdi artık. Üzülme diyordu geçecek bir gün hepsi. Cevap vermiyordu ama ikizi. Küsmüşmüydü yoksa. Işıklar kapandı sonra göremeyecekti bir süre boyunca. Ama yakınında oluşunu hissedebilmek bile uyuklamasına yeterdi bir kaç saat. Ani bir hareketle uyandı. Uçar gibi merdivenlerden iniyor, yeni uyanmışlık ve çok hareketlilikten midesi bulanıyordu. Acaba o nasıl hissediyor diye düşünürken duruverdiler birden. Hayır olamaz yine yuvarlanarak geliyordu şu lanet şey.

İkizinin geriye doğru açıldığını ve çok süratli bir şekilde ileri doğru atıldığını gördü, sonra kulakları çınlatan o anlık patlama. Biliyordu bir darbeyi daha kaldıramayacaktı ikizi. O giderse ne yapardı. Sakince yanına geldiğinde şöyle bir baktı ve ne olduğunu anladığında çaresizliğin ne kadar acı veren bir şey olduğunu yeniden düşündü. Ama biliyordu, intikamını eninde sonunda alacaktı. Tanrı ona bu fırsatı belki de altın bir tepsi üzerinde sunacaktı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Onca kalabalığın arasından o tanıdık sesi duydu. 'Takma kafana bir şey.' Korkarım bu kez tokayı kast etmiyordu. Hafiften duraksayıp devam etti yürümeye. Çöp konteyneri ve yasemin kokusu birbirine karışıyor, işte hayatımı özetleyen koku bu diyordu. Bir şarkı, bir şiir, bir film, bir karakter değil. Bir koku olmak istedi birden. Tüm dünyayı, insanların içlerini dışlarını görebileceği bir konum. Esip giderdi işte, her nereye ise. Ne güzel olurdu. Sonra durup aynı soruyu sordu kendine. yine...

'Ne önemi var ki?'

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ayaklarını salladığı boşluğa bedenini de bırakabilse bütün sorunları çözülecekti. Sakince ay ı seyrediyor, bulutların yarattığı engelleri gülümseyerek aşıyordu. Kusursuz değildi insan, her şey onun için yaratılmış gibi de gelmiyordu. Sadece insanların işine geliyor ve buna inanıyorlardı.

Neden kediler gibi karanlıkta net göremiyorduk?

Neden köpekler gibi koku alamıyorduk? Bunlardan bizde de olması gerekmiyor mu? Her şey bu kadar tesadüfi iken, bazı şeyler nasıl denk gelebiliyordu? Eğer bir gün öleceksek, bu dünya da vakit geçirmemiz nasıl bir fantazinin ürünü idi?

Bu kadar insan, bu kadar tür burada ne arıyoruz?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Zarif bir bedene zımbalanmış, Kadife bir kefen

Kalp ortasına saplanan gümüş bir iğne

 

Ruhu emmek için bekleyen, Kana bulanmış dudaklar

Bedeninin her zerresinde, Nefret ile yanan bir kadın

 

Öyle sıcak ve öyle yakıcı

Her bakışı parçalar akılları

 

Unutamazsın, Her gece yoklar seni

Kızamazsın, Zaaf yaratır sende

 

Özlersin, Ulaşamazsın

Ulaşırsın, Yaklaşamazsın

 

Öyle özel, Öyle bağlayıcı

Yara bırakır kalbinde, fark edemezsin, Fark edersin ve acıyla kavrulursun

 

Ansızın gelir aklına, Engelleyemezsin

Her seferinde daha çok unutmaya çalışırsın

Unutamazsın

 

Uyursun, uyanırsın

Yatarsın, Kalkarsın

Gülersin, Ağlarsın

Ama aylar geçse de ona sevgin azalmaz

 

Oysa o öylesine yalnız, öylesine kırılgandır ki

Unutursun hayatında ki birçok şeyi

 

Rüzgar getirir kokusunu, Gök hatırlatır gözünü, Güneş anımsatır gülüşünü

Sen hatırlar, Hatırladıkça unutmaya çalışırsın

 

Ama o asla değişmez

 

#SheWantsRevenge

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bazen elinize makası alıp, omuzlarınızdan dökülen saçlarınıza girişesiniz gelmiyor mu?

Ya da sol elinizde olan makası seyrederken karşınızda, bedeninize ya da ruhunuza saplayıp durmaktan nasıl geri durabiliyorsunuz?

Aynaya bakarken, karşınızdakinin size bakmasına nasıl engel olabiliyorsunuz?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Benim bildiğim bir insan gerçekten aşık olmuşsa eğer onu olduğu gibi kabul eder çünkü onun her bir zerresine aşık olmustur. Kafa yapısına ne dediğine bakmaz içine aşıktır onun. Eğer değilse onun beğenmediği istemediği bir noktası her zaman vardır ve o noktalar asla bitmezler ve hatta çoğalırlar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kokunu ciğerlerime ve üzerime sindirip şehrin diğer ucuna göndermek istedim. Buradakilere bahar gelmiş, çiçekler açmış bilsinler, ona göre davransınlar. Bir tarafında hüzün, bir tarafında gülen yüzün hakim olmasın güzelim şehrin.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gözü kör soyu sokuk yunan tanrısı,plastik ve betondan taşan kanı çelikle engelleyemediğinde topal saray soytarısını çağırır. Soytarı kanı dar ağaçına akıtır , yaprakları cennete değer,kökleri cehenneme değin iner , millet birine adalet birine haksızlık der,kör tuttuğunu topal yakaladığını s*ker.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Babamla sonunda ciddi konuşmayı yaptım. Akşam ne olacağı belli olacak. Umuyorum ki kabul eder ve ben de yeni hayatıma adım atabilirim ve ortam yaparım ve daha fazla büyürüm ve kendime çok şey katabilirim herkes gibi. Zaten engelim de kalmadı. Alışıcam ben de.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Her intihar kalbimizde bir sonbahar aslında,

mevsimler değişir, havalar ısınır elbet,

bir çiçek açar çaresizliğin eşiğinde,

bir tohum düşer intiharın beşiğine ve

son anlardan dönme bir hayat soyunup uzanır önümüzde.

Pes etmedikçe acı çekecek ve acı çektikçe kazanacağız,

paslanmış dudaklarından aşkın öpücüklerini...

Zaman zaman deliler gibi içip hayvanlar gibi böğüreceğiz,

bir bar otoparkının kimsenin bakmadığı köşesinde.

Ve bir gün değişecek mevsim,evrilecek sonbahar,

dinecek yağmurlar ve çekilmiş tüm acılar dökülecek kahkahalarımızdan,

sallanan bir sandalyede, geleceğin çatısı altında, bir pencerenin önünde..

 

Pia

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Eski, artık kullanılmayan ahşap bir evin girişinde bulunuyordu yıllardır. Yeri şimdiye dek hiç değiştirilmemişti. Uzun zamandır hiç kimse de umursamıyordu zaten. Eskiden düzenli olarak gelip giden bir postacı vardı. Haftada bir uğrar, incelikle işlenmiş, yalnızca tecrübe edenlerin ayırdığına varabilecekleri türden duyguları ifade eden, parfüm kokulu mektuplar bırakır/alırdı. Zamanla daha seyrek hale gelmeye başladı mektuplar. Cümleler daha alelade ve el yazısı daha özensizdi, kokmuyorlardı bile artık. Sahi ne olmuştu bunlara böyle, o güzelim duyguların üstesinden hangi düşünceler gelebilirdi. Ne fark ederdi ki? içinde bir kaç kağıt parçası olsa da orada duruyor, olmasa da orada duruyordu. İki kişi arasındaki yaşanmışlık, farkındalık ve iletişim ona daha çekilir bir hayat sunmuş oluyordu farkında bile olmadan. İçine sinmiş mektupların kokusunu bile anımsıyordu hayal meyal. Bu onu daha ne kadar hayatta tutabilirdi? Ya da neden hayata tutunmalıydı? Neden başka bir alternatifi yoktu? Hayat başımıza güzel şeyler geldiğinde harika, elim olaylar olduğunda neden nefret edilir hale geliyordu. İyi günleri yanımızda barındırıp, kötü olanları neden hatırlamak dahi istemeyerek koşarak yanlarından uzaklaşıyorduk? Hepsi bir gündü işte Kimisi bize göre güzellik barındırıyor, kimisi barındırmıyordu. Güzel olanlara bayram, olmayanlara neden yas diyorduk? Haksızlık etmiyor muyduk? İçimizde bir kaç satır barındıran, güzel kokulu bir zarf taşımıyorsak, varoluşumuz gereksiz miydi yani? Bir çöp yığınının içinden çıkabiliyor ama içimizdeki çöpü asla çıkaramıyor muyduk? Yanan a mı yaklaşmalıydık yok olmak için, yoksa yıkılan a mı? Ne dersin hangisi daha yakışık alırdı? Ne olsun isterdin? Hangi sebepten ve ne için?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ve evet sonunda ailem kararlarını verdiler. Senelerdir pes etmedim vazgeçmedim sabrettim ikna edeceğime inandım sonuç ne mi? Başardım! İkna ettim yaa inanamıyorum hala. Her zamanki gibi son dk da belli oldu ne olacağım apar topar hazırlıklara başladım ettim. O kadar ani oldu ki duygu karmaşası yaşıyorum şuan. Bir yandan heycanlıyım çünkü yeni bir hayata başlıyorum, farklı bir ortama giriyorum. Diğer yandan korkuyorum ya başaramazsam ya bunca sözümün altında ezilirsem diye. Mahcup olmak istemiyorum. Farklı ortama gireceğim için de korkuyorum :ermm: Karnım ağrıyor kalbim sıkışıyor oyy :ermm: Ya nolur her sey istediğim gibi olsun ya. Neyse bakalım son dk ya kadar biseyler degisir mi degismez mi bizimkilerin napacağı hiç belli olmaz. Off yine de acayip heycanlıyım ben :ermm:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir zamanlar yeryüzünün çeşitli alt tabakalarında bulunan, uygun zaman, zemin ve ortam bulunduğunda gökyüzüne yolculuk yapan, Dünyanın çevresinde rahat geniş dolaşan, yine uygun zaman, zemin, ısı bulduğunda yeryüzünün dilediği yerine limit hız da yolculuk yapan, düştüğü yerin şekline direk uyum sağlayan, birleşerek çok şaşırtıcı sonuçlar yaratabilen, aslen insanların çok güzel buldukları ve çok özledikleri kokuyu, toprağa düşerek çıkmasını sağlayan bir yağmur damlası. Sizler her yanı betonlaştırmaya devam ederseniz, ben bile toprağa hasret kalacağım diyerek sert şekilde eleştirse de insanların pek umrunda olmayı başaramıyordu. Neyse. Yeryüzüne ve yeryüzündeki bütün canlılara hayat veren su yağıyor gökten ve ondan kaçmak, kurtulmak için yöntemler mi arıyor, geliştiriliyor? Doğal afetler dünyanın bir parçası, insanlar için felakete yol açıyor demek ki insan bu düzenin bir parçası değil. O halde neden burada kalmamıza, bu şekilde dünyayı sömürmeye devam edişimize izin veriliyor? Neden hala sonumuz gelmiyor? Daha neyi bekliyoruz?

Yine mi sen?

hoş geldin.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ayaklarım yere basıyor fakat ağırlık merkezim kıyısında durduğum uçurumdan düşmeye müsait. Bir bıraksalar bir şey deneyeceğim. Kaybolup gideceğim kendi karanlığımda, kararlılığımla. Hatta o kadar derin kaybolacağım ki, hiç var olmamış olacağım. Rica etsem bırakır mısınız?

Sende benimle gelir misin?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...