Jump to content

Karalama Defteri


KATA

Önerilen Mesajlar

İstanbula kar yağıyor...

sokakları dolanıyorum gece vakti, elimde sprey şişesi....

İstanbul'a kar yağıyor...

geceler sokağı çıkmak çok kötü diyor biri kahvenin kapısında....

karanlık bir sokağa giriyorum...

İstanbul'a kar yağıyor..

sizsiz geçirdiğim ilk kış değil ama, en kötüsü bu olmalı...Özlemeye başladı yüreğim sizi...

İstanbul'a kar yağıyor...

benim önümden giden sokağın başınında duruyor, arkamdaki ise sokağın sonunda...

yüzümü kapatıyorum atkıyla, elimde sprey şişesi, yazıyorum umudun adını duvarlara....

söz verdim sizlere, gelene kadar yazacağım adlarınızı bu kadim şehrin duvarlarına...

İstanbul'a kar yağıyor...

ben, elimdeki sprey şişesini cebime koyup, bi sigara yakıp evime gidiyorum...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Birileri yine bu gece aşındırdı tel tel olmuş hüsranlarımı.Bana ait sandıgım acıların hepsini sahiplenmişler oysa.Acılarımızı bencilleştirip, ümitlerimizi evcilleştirdigimizden berimidir ne ,nedense soguk bugulu ömre çizilen bir karikatür gibi sırıtır olmuş.

Kısa kesmiş saçlarını bu kez öyle canlandı gözümde birden.

Sıhhatler olsun diyen bir guguklu saatin guguk kuşu gibi çıktı sessizliğimden sesim.

Paslanmış,yalnız naif ve elbette bir sonbahar gülü gibi kupkuru.

Rüzgarın şiiri başladı yine uğul uğul ve ben bir kitaptan öğrendim sana inanmayı.

Sesler mi yüzler mi yabancı benim gözlerimmi yabancı astigmat yalanlar söyleyiverdim kendime...

Hırcın bir gecenin koynunda uyumak ölümcül bir sabaha gebe...

Matem bitiyor ey evren duy sesimi.

Nöbetçi derthaneden nöbetçi dertler satın aldım kendime üç kuruşluk aklımla beş kuruşa sattım dilenci çobanlara...

Konuştuklarım ufalandı beynimde ve bir satır daha yazarsam yem edilsin kuşlara tüm bildiklerim...

ya da kuş beyinli akıllara...

_V

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

silikleşen beyaz şeritlerinde ılık düşlere daldığım yol,neredesin? ...gecenın ıcınde sınırı belırsız denıze eslık eden yansımamı,sehrın ısıklarını ve levhaları özledim...simdi uzakta saydam bır kafesten bakan kalbımı alsam,sana eslık etsem millerce...herseye uzaktan ve huzurla baksam...şuursuzca sana aıt olsam...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bir kedi bir diazem içse mesela....dumanlanırmı kafası....

sana kasılma nöbetleri getirdim...

toplum içinde bilhassa

sürtük parmak aralarında tuhaf bir aşk nöbeti gerçekleştiriyorum

travma sancıları .....çocukluğun ve ne olduğu çok manik durumlarda anlaşılan bir kaç ağır

birleşenli nokta atışı....

trajedinin iplikçik göbeği....sökülecek herhangi bir şişde bekleyen hırka.....oysaki daha kış bile

gelmemişken

ağır orspuların dudaklarında vişne reçeli....

yalanıyorum yalanıyorum yalanıyorum...

tanıdık bir tat....

dudaklarından dudaklarıma akıyor....

hayır seni öpmek mesele değil ....anlıyormusun

yani bir ekmeğe sürer gibi.... seni kaşıklar gibi....

mıhlaya mıhlaya kesilen nefesimden sana bütün öfkemi şırıngalıyorum....

hangi damarını bulsam...oradan atılacağım ...

allegro monte kristo kontu

devrimci mona lisaya pandik attı....

peki ya reha muhtar?

hiç şaşırdımı dersin...

rastlantısal br haber okudum....

yüz yıllarca sürdü....

bu arada tozlarımın alınmasına ihtiyacım vardı....

raflar üstüme üstüme bindi....

kifayetsiz kalıyor kelimeler diyor ya şair...

kelimelerin kifayetleri toplumsal faliyetlerine dahil değil artık

yani bir seviş kabininde rahatlıkla üst baş değiştirebilir durumdayız...

örneğin bir blue-jean satsam kaşla göz arasında

heran markalanabilir her an bir üretici konumunda yer alabilirim...

anlıyormusun?

oysa ne kumaşları tanırım ne dikiş dikmeyi bilirim....

 

parmaklarıyla çerçevesi okşanan

eski ahşap lekeli bir kadın kokusu aldınmı.....

montaigne cristo kontuna dönüşeceksin

denemelerini ilk önce yayın evlerinde dikizleyip

sonraları hiç denememiş gibi bach özgürlüktür diyeceksin

bunu tam bir milenyum çocuğu edasıyla tasarlayıp

hiç doğmamış yeni bir nesil gibi habersizlikle ilgisizlikle irdeleyeceksin....

yoksa zaten aşıkda olamayacaksın ...

bu gidişle aşkı bırak...

Doktor bile olamayacaksın çocuğum .....sen doktor bile olamayacaksın...

doktor dedimmi neşter gelir akla ilk başta...

neşter ki doktorla anılır...

benim bünyemin aslıdır...

senin sürekli dudaklarında dolaşan panik....

bir damla kan akıttımmı .....yırta yırta içinden bir adamı çıkartmayı iyi bilir....

ne anlatıyorum....

oral bir aşk bu bizimkisi...

10 miligramlık tüfek omza emri....

külahsız bir dondurma kadar elinde erimesi an meselesi...

işte sana soğumayı...soğurmayı öğretecek olanda buzdolabında her an parmak uçlarını yalama

nöbetleri....

bir insan kaç parmaklı olur hiç düşündünmü?

10 hayatta kalmak 10 ölmek 10 öldürmek parmaklı....

demek 30 parmaklısın sevgili.....o halde neden ben hiç göremiyorum

yoksa bir elini kedi bir elini köpek bir elini insanlar mı kemirdi?

sana dair birşeyler hep birileri tarafındanmı yenildi?

bu saçma hikayeye inanmayacaksın değilmi?

seninle aramızdaki depresyon sadece bir kaç aylık...bunu biliyorsun...

küfrediyorum doktoruna...

çok sövüşüyoruz....

 

bir insan diazem içse aşık olurmu hiç bir kediye?

bir kedi diazem almadıkça mümkünmüdür hiç bir insan olması?

 

çok sevişirdik eskiden...çok örselenirdik....kitap aralarında çok çiçekler kuruturduk...

bir keresinde beni bacağımdan kitaba kıstırmıştın hatırlarmısın?

hala ten renginden bozmaca bir şey duruyor parmak uçlarıma doğru...

şerit şerit birşey...

ayıraç oldum o günden beri...

kendimden hep seni ayıraç....

orta parmağına ilk öpücüğü konduran donsuz bir hayaletin...

eskri-minal savaşlarını anlatır dururdun....

noktalama işaretlerimle vuruşur...

kendi kendine orgazm olurdun

origazmiler yapardık birlikte hep sarı kağıtlardan

japon olsak bildiğin kimlik bunalımı yaşayacaktık...

ama bir örümceğin bacağını diyagramlarından ilk görüşte hep tanıyacaktıkk....

 

bir insan diazem içse kim olur mesela?

bir kedi bir diazemi hiç içmese bir sabah kaçıncı depresyonunda çiftleşme sanrıları yaşar?

bir de bir kedi var....bir de bir diyazem....

birde bir kaç militangramlık oral aşk....

bir de düşünsene bütün şehir antidepresan yutmuş...

birtek sen kedisin?

 

sen ne düşünüyordun....ne sanıyordun

örselenen polyanna

hayata küsmezmi hiç?

polyanna müptela oğlum....

unut o masalları....

dede korkut geldi....

halikarnas balıkçısı....kuşçu olmaya karar verdi...

sen akvaryumda yüzen kuş gördünmü hiç?

hiç tüylü balık gördünmü?

tüylerine mürekkep banılan....

kuş sanılan uçan bir balık oldun mu hiç?

bir kedi bir diazem alsa mesela....

akvaryumda tavus kuşu olurdu.....

el kadar akvaryumda koca bir tavuskuşu.....

işin hep en tuhaf yanı.kedi inanmasa sen inanmasan ben inanmasam...

yinede polyanna bu masalı kesin yerdi....

polyanna rehabilitasyon merkezim......

polyanna yan yatıp çamura battıkça mona lisa gibi gülen tek sırdaşım...

 

polyanna öldü....müjde ar hala ayakta....

(musikiye de bayılıyormuş)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

daraldım, sokaklar artık hiçbir şey ifade etmiyor, zaman yok olmuş gibi... bir kalemde silmek istiyorum yaşadıklarımı... yaşamak için çok mu geç artık, ölmek için zamanı mı...

nerdesin yaa, sesini duymamak yokediyor bütün hücrelerimi...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

fırtınalarda uçan şapkalar gibi kayıtsızça uçup gidiyor zaman ve hükmedemeyen benliklerde parçalanan umtların verdiği yorgunlukla adımları yavaşlatarak yaşamı geçiyorsun.. aslında kendinden geçiyorsun yaşamı kendine ilintileyerek...

 

her bir fırtınada kaç zamana bedel kaybediyorsun ömrünü biçiyordun.. ömür umrunda değilki sen yaşamı sewmiyorsun.. korkaklığında mı hala yaşıyorsun güçlülüğünden mi..

 

fırtına geliyor ve işte aynı manzara kayıp giden ömür parçası parçalanmış umutlarla çökmüş ben dediğin sıfatın ardında koca karanlık sis perdesi aralanıyor...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

kalbim acıyor, belki son gecelr burda geçirdiğim...

bilmiyorum, hiçbirşeyi bilmek istemiyorum...

kalbim acıyor, dışarda soğuk bi rüzgar dolanıyor, ruhumu bıraktım ben, öylesine bi et parçasını taşıyorum şu an...

kalbim acıyor...

ben, veda etmemek için çaba harcıyorum sana, duymak istemiyorum sesini, ama.....

olmuyor, bi elimde telefon aramamak için dirensem de, içimden aramak geliyor...

kalbim acıyor...

hoşcakal diyebilecek miyim sana....bilmiyorum...

seni seviyorum....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

hangi sarhoşun pençesine takıldı yamalı özgürlük düşleri,gökyüzüne dair,kimbilir?Darmadagın ve yarım yamalak gecenin getirdikleri,uykuları korkulara gebe kalmış adamın...

ve misket taneleri gibi saçılır yaşanmışlıklar,farkına varamaz asla ceplerinin boşluğunu...

 

titre ve dans et

dans et ve titre

fark eden ne?

 

tahta araba sallanır boğuk tıngırtısıyla.ah meydanda o korkulu ve meraklı gözler..ağla gökyüzü,bir adam sana ulaşmakta...

yitik ve silik bir ad okunur sabahın kör ışığında...

 

uzat ellerini dedi

yok hayır bu sefer

cok fazla

 

cok fazla ınsanogluna,bir ciftliğe gömülmüş on suretsiz...on suretsiz geniş kalır tarihin basma kalıplarına.olmadık bir yara açılır ve kapanmaz asla...ve alabıldıgıne uzun yapılmıs duvarlar kapatamaz semayı,bir ışık huzmesi ulaşır en sonunda,sızlatır yarayı...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

gece yarısı marinada içer dururduk..ya teknelerde calınan taverne havaları yada otururduk koca kayalarınustunde biz olurduk..adeta birlesirdik elimizdeki sarapla..konusurduk ordan buran biraz kısa film biraz tiyatro..ben her seferinde agladıgımız duvarı hatırlatırdım kırdıgımız bira şişelerini..bizim duvarımızdı köprü altındaydı..kosustururduk sahnelerde gezerdik tozardık türkiyeyi..her memleketten arkadas yapardık sayardık söverdik elimizdeki şişelere yarın ne olucak diye....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şiir yazıcı şiirini yazar ve çekilir sahneden

Oyuncu da yönetmen de senarist de okuyucudur artık...

Kendi hayal sahnesinin ışıklarıyla,kendi iç aleminin derinliğiyle hayat verir şiirlere...

Şiir yazıcı sunar şiirlerini,okuyucu kendi dimağınca,kendi duygularının coşkusuyla okur o şiirleri..

Şiir yazıcı ne denli içten yazsa da şiirini okuyucu okumayı bildiği kadar içine girebilir o kelimelerin...

Kendi kelimeleriyle yazar şiir yazıcı,kendi yaşanmışlıklarıyla anlar okuyucu..

Bu yüzdendir ki her şiir herkese göre değildir...

Bu yüzdendir ki ben bir şiir yazıcıysam benim dilim kimseye benzemiyor demektir...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sıkılmamam gerek.

 

Ölüm ve doğum. İki büyük metafor. Hayır hayır iki büyük gerçek. Aynı zaman dilimine tekabül ettiğinde garip hissettiriyor. Herşey öyle hızlı ki...

 

"Gırtlağımda bir harf büyüyor

buna dayanacağım"

 

Her neyse kızgınlık var sanırım biraz

 

Mesnetsiz sinir en kötü sinir türüdür. Diyalektik materyalizme sokayım bana bi'şey olmasın!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

genel karalama defteri formatında olsun diye kastım.. :rolleyes:.. biraz komik oldu yaf.. :D..

 

 

analog finali patladı önce.. adında gizliydi zaten olayı.. patlamaya mecburdu sanki.. yoksa patlayan final değil miydi.. 2 midterm de patlamıştı sanki ucundan.. 1 yine körvdü.. sevmiştim onu..

 

manyetik de patlamasaydı yine iyiydim.. o kadar da çalıştım iyi mi.. geçmiş soruların çözümlerini son dakikada bulmasaydım.. ah az daha önce bulsaydım.. belki.. belki bi ihtimal dağılmazdım bu kadar..

 

yarın da biyomedikal patlayacak.. ve ben burada yorum yazıyorum..

 

 

:rofl:.. formatı tutturdum da.. içerik olmadı be.. :D..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

aşk, sevdiğiniz kişinin mazisini de ele geçirmenizi ister sizden. aşk, birlikte yaşanmamış zamanları da ele geçirmek ister."

...

"bazı anlarda yüzün aldığı bir ifade, sevenin belleğinde sonsuzlaşır, insan o ifadeyi herşeyden çok daha fazla özler. o yüzün sahibiyle günün birinde darıldıktan, ayrıldıktan, hatta ondan nefret ettikten sonra bile, o ifadeyi özler. bir andır o ama bütün zamanlara siner"

...

"seni ne zamandır derin bir tutku, sarsıcı bir ihtiras, büyük bir aşkla seviyorum. seni eksilmeyen bir arzu, yaşlanmayan bir yenilik, ölümsüz bir şiddetle seviyorum. seni hiç sönmeyen bir ateş, hep uğuldayan bir vadi, dinmeyen bir yara, susmayan bir nehir, bütün zamanlarda esen bir rüzgar gibi seviyorum. aramızda milyarlarca yıl ışık hızı uzaklık da olsa, aramızda gezegenler, gökadalar, kara delikler de olsa, aramızda yaşayan ya da ölü milyarlarca yıldızın ışığı ya da evrenin uçsuz ve dilsiz karanlığı, sonsuz sessizliği de olsa seviyorum.

 

üç aynalı kırk oda

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

''hasretler uzar sevdalar büyür''

kilitlemek gözlerimi uzaklığına gerçekliğinin ve boğulmak uzaklığında... ve tarifsiz bir haz duymak ruhunun aydınlık boşluğunda cırpınırken...sebepli yağmurlarının sebepsizce camura bulaması bütün çocuk heveslerimi... özlemek.. sıcaklığını hissetmek teninin olmamana hayıflanmadan bilmek sen yokken bile güzel teninle sevişmek...bütününe bakıp her zerresine minnettar olmak varlığının ama yine de şeytani bir gururla çekmek elimi seni bana getirmeye cabalayan telefonumdan... oysa işte ne kadar kaçarsam kaçayım sanırım bütün coğrafya bilgim ruhunun bi kaç metrekare ötesiyle sınırlı... şimdi yokken sen ama ben ruhunda kanat çırparken bakıyor musun sen de boşluklara ve yeminler ediyor musun beni o boşlukta görebildiğine dair...'orda bişey yok' derler mi bana...oysa yemin ederim o yokluktan çıkıp gelip dün gece ben uyurken boynumu öpen sendin... özledim....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

güneş batmaya yakın başlardı şölenimiz...ufukları kaplayacak ateş için bin yıllık utanc odunları yığardık yeryüzüne,sefil sokakların en dipleri dahil...insanlar çekilmeye başladıkça evlerine biz kat be kat büyüyen kalabalığımızla,odalarda canlı bakışlar atan bebekleri selamlardık ilk,sevgiye ve merhamete susuz kalmış,kurumuş dudaklarımızla öper,yumusak tenleri okşardık, okşandığımızı düşleyerek...ah evet,bir zamanlar biz de...

karanlık basarken usulca süzülürdük havaya,cıplak soguk mermerlerin

morumsu çizgilerini takip eden ve en nihayetinde yine ona dönerek silikleşen yalnızlığımızı bir kenara atarak...azametlı yapılardan ve yarım çatılı evlerden...süzülürdü varlığımız bütünleşmek için...

adımız yoktu ayrı ayrı...şık yada paspal,redıngot ya da ceket...biz iste bizdik,farklılığı sıyırmıştık üzerimizden... ve bu bizim şölenimizdi,bizi bir yapan..her akşamın başlangıcıyla başlayan ve günes henuz dogmadan biten,

içimizi ısıtan...

ritmik olmayan yavasca alınıp verılen ınsan soluklarının boğuk sesi eşliğinde, saygıyla eğilirdik yeryüzünün üzerine.ve böyle başlardı dansımız...birimizin eteği havalanırken diğerimizin saçları uçuşurdu...ve engin kırmızı alevler dalga gibi sararken odun yığınlarını,kutsanmış duman üzerinde oynaşan gölgelerimizle,biz bir bütün olarak,haykırırdık sessiz çığlıklarımızla geceye...çünkü biz bu toprakların bir zamanlar sahibi olarak ...çünkü biz bu toprakların artık bir parçası olarak...hala anılmaya değer ...anılmaya değerdik hala...

 

bizim şölenimizden arta kalandır;orada burada kalan çöpler,kedi mırıltısı,derin sessizlik,

sabahın kör ışığı...

-hareketlenen insanoğluna yalnızlığını hissettiren-...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gözlerini yum ve öyle söyle

Duydugun melodi seninmidir?

Omuzlarındaki iki melek

Fısıldamadımı sana yine?

Ölümün ardındaki gercekleri...

Kapılarını açarken hayat sana

Hafifliğiyle utandıracaktır seni aşk.

Gülümsemeyle karşılık verdigin her acı,

Geceden damlayan karanlıgını yakacaktır.

----

Resimler kazındı ise hafızalara

Sönen her ışık hatırlatacak bir güneş bulur kendine

İçini götürdükçe insan gittiği yere,

Hiçbir sevilen terk edilemeyecektir.

Bütün çabalar yalnız ve yalnız üzeri toz tutmuş anılar içinse...

Bir nefes yeterlidir görünmeyeni görmeye!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

zinhimde çürümüş düşüncelerimle güneşin batışını izliyorum.. batan güneşle batan hayyellerime veda eder gibi bir elveda çakıyorum.. denizin dalgalarıyla yeni hayaller birikiyor kıyıda heyecanlanıyorum yöneliyorum umutla başka bir dalga alıp gidiyor...

 

güneş gitmek üzere yeni heyecanlarımı alıp giden dalgaların sesi eşliğinde bende batıyorum bir elveda çakıyorum hayata... iz bırakıyorum zihnimle gökyüzünüe...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bİz Antalyadaydık..Antalyalıydık..Yollarımız kesişti.. Ben ve sen.. Ben birden sen oluverdim..Kadelerimiz kesişmişti..Taki sen gidene kadar.. Senle beraber beni, benligimi de alıp gidene kadar..

Kaçmak istiyorum bu şehirden,senden ve hiçligimden enküçük fırsatta.. Ama biliyorum ki başka barınak yok.. Yinede köklerimiz inmiş topragına,çekip gitmek....zor..

Ressam gegliyor aklıma ..Şimdi bir yabancıylayken..Sanki O hiç iyileşmeyecek bir hastalık ve sırtımmda bir yük misali..

Her aşka biraz daha eklenerek ve gittikce daha da kutsallaşarak içimde taşıyorum ulaşamdım düşüm ..En acısı..En çekicisi..En safı.. Gölge ,gölgesi yüzümün hep yarısına düşecek bir gölge...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

kar yağmış karanlığın üstüne beyaz sarmış üstünü gecenin ne güzel bir görüntü ki hayeelere daldırmış içimi.. soğuk sularda yüzen bir balık gibi dirilmiş bir sıfatla mutluluk içiyorum.. beyazla kaplı karanlığın üstüne adım atıyorum diğerlerine bakarak.. soğuk sulardan sıcak sulara geçiyorum her an benim diyerek gülümseyerek.. bana iat zamanlarda bana aitliğine inandıklarımla mutluluğumu beyazlarla çerili karanlığıma inat yaşıyorum.. her yan bembeyaz tıpkı kar yağmışcasına..

 

baharlar güzeldir her zaman ama bahar gelince karlarım erirr karanlığım çıkar ortaya.. soğukl sularda mutluluk yerşne hüzünü içer olurum sıcak sulara geçişte yitiririm duygularımı.. ben bu yüzden kışları sewerimm üşümeyi sewerim karlar yağar karanlığıma beyazlaşır her yan..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

mürekkep sıçramış...:)

 

mürekkep sıçradı ve ellerimizle sekil verdik sıyah akışkana...olabildiğince özenliydik ne varki kağıda ılk elini süren biz değil asi mürekkepti..bu durumda yapılacak en iyi şeyi yapmayı denedık,oldu olmadı ayrı konu da,başaramasak da haz almasını bilmelıydik..debelendıkce bembeyaz kağıdı siyaha boyadık,simdi kapatıcı özellıkte bı beyaz boya aramaktayız,hani heryerı boyayıp yenı bır beyaz kagıt yapalım ıcın degıl de bu sefer daha alçak gönüllü ve ayaklarımız yere basarak bı kuş böcek cızmek ya da yazmak ıcın...bulduk mu?bu sefer de aramak ıcın ılk çabalarımızın heyecanı yok:rofl:

 

for K..aman ormancı canım ormancı:D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://img49.imageshack.us/img49/373/bantfr1.gif

Sessiz ve sakindim önceleri

Kabuğuma çekilmiştim

Vazgeçmiştim ne varsa

Alışkanlık bildiğim

Umursamıyordum artık hiçbirşeyi

Hayat tozpembe değildi artık

Biliyordum

Bitip tükenmez dediğim

Heyecanımda bitti artık

Derken

Sen geldin hayatıma

Birden güneş doğdu

Karanlık sabahlara

Her gece başucuma koyup

Her sabah seninle uyanmanın sevinci ne güzel

Aslında hayat güzelmiş

Demeyi öğrettin bana

Yalnızlık kıskandı seni

Geceler düşman oldu bana

Ay yüzünü tekrar gösterdi

Güneş aydınlığını çevirdi yüzüme

Bir şans daha verdim kendime

Bir başlangıç daha

Ve sen geldin

Vedalaştım yalnızlıkla….

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

buz gıbı soğukta ve de bunaltıcı sıcakta başında beyaz şapkasıyla,ilerlemiş yaşına ragmen debeleniyor...talihin kapısını acıyor küçük oyunları ıle..ve her seferınde selam verıyor gülümseyerek...ne çıkar dıye düşünüyorum kaybetmekten bozuklukları...nereye gitmiyor ki,önemlı önemsiz fark etmıyor,kantınde cay keyfım ya da son kuruşlarım nefes almak için...ne düze çıkarır ne batırır beni... ya da onu...kaybettıgı vakte degsın bari bozukluklarım ...

o da çok şanssızsın,zorlama kapıları diyor,yok hayır 2 kere denedın 3. e ızın veremem,ögrencısın sen,keşke söyle iyi bir meblağ çıksa sana,ama bugünlük yeter....

koca bı gun gecmıs... ılk defa gülümsüyorum...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...