Jump to content

Bugün Sizi Hangi Şiir Anlatıyor?


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

 

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.

 

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yani ağır bastığından.

 

Nazım Hikmet

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ağlasam sesimi duyar mısınız,

Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz,

Gözyaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,

Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;

Her şeyi söylemek mümkün;

Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

Anlatamıyorum... "

 

(Orhan Veli Kanık)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yolunu beklerken daha dün gece

Kaçıyorum bugün senden gizlice

Kalbime baktım da işte iyice

Anladım ki sen de herkes gibisin

 

Büsbütün unuttum seni eminim

Maziye karıştı şimdi yeminim

Kalbimde senin için yok bile kinim

Bence sen de şimdi herkes gibisin

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,

bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte

yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek

meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken

meselâ denerken damarlarında bir serumu

ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

 

Seversin dünyayı doludizgin

ama o bunun farkında değildir

ayrılmak istemezsin dünyadan

ama o senden ayrılacak

yani sen elmayı seviyorsun diye

elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık

yahut hiç sevmeseydi

Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

NEYZEN TEVFİK ANLADIN MI

 

 

Hicran destanını kendinden oku,

Mecnun'dan duyup da rivayet etme.

Aşkın Leyla'sını gördünse söyle.

Söz temsili bulup hikayet etme.

 

Yüz bin Leyla doğar alemde her gün,

Senin aradığın zevk, sefa düğün.

Tutacağın işi önceden düşün;

Daha ilk adımda nedamet etme.

 

Sevdanın oduna pek güvenilmez,

Tutuşurşan eğer kolay sönülmez.

Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,

Canına kıymazsan seyahat etme.

 

İyi bak kabına, olmasın delik,

Boşuna taşırsın,gider gündelik.

Anında olmalı, ettiğin iyilik,

Alem duysun diye, inayet etme.

 

Kabe'den maksadın varmaktır yara,

Kör gibi tapınma, kara duvara,

Hızır'ı ararsan kendinde ara,

Bulamadım gibi rezalet etme.

 

Muhabbet herkesin aklını çelmez,

Gönül viranesi kolay düzelmez.

Alemden çekinme bir zarar gelmez,

Sen kendi kendine hıyanet etme.

 

Şen şatır gönlüne hicran dolmasın,

Gençliğin gülşeni gamla solmasın.

Neyzen gibi aklın yarda olmasın,

Özründen çok büyük kabahat etme

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hayat bize mutlu olma şansı

vermedi

Biz kendimizden başka

Herkesin üzüntüsünü

Üzüntümüz,

Acısını acımız yaptık.

Çünkü dünya'nın öbür ucunda,

Hiç tanımadığımız bir insanın

Gözyaşı bile içimizi parçaladı....

Kedilere ağladık

Kuşların yasını tuttuk.

Yüreğimizin yufkalığı

Kimi zaman hayat karşısında

Bizi zayıf yaptı.

Aslında ne güzel şeydir

İnsanın insana yanması

Sevgili...

Ne güzeldir bilmediğin birinin

derdine üzülmek ve çare aramak.

Ben bütün hayatımda hep

Üzüldüm, hep yandım..

Yaşamak ne güzeldir be sevgili

Sevinerek, severek, sevilerek,

Düşünerek...

ve o vazgeçilmez sancılarını

Duyarak hayatın.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Buraya, bir inanç bir inat koydum. Tut ki unuttun, tekrar bak, o inat neyse sen osun.

Buraya yolun yokuşunu koydum. Bildiğim için yokuşu. Zorlanırsa nefesin, unutma, ciğer kendini en çabuk onaran organ, valla bak, aklında bulunsun.

Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor, ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun.

-Birhan Keskin / Fakir Kene' den

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Köprüleri Yıkmak

Zordur köprüleri yıkmak…

SIradan sabahların mahmurluğuna alısmışlar için,

bir şafak vakti aniden geçmisinden ve bugününden vazgeçmek,

ve içinde her nasılsa saklamayı basarmış bir yarın heyecanının kanadına

tutunarak havalanmak cesaret ister.

Kurulu düzen öylesine rahat, öylesine huzur doludur ki,

ruhuna gömülü çocuğu, yıllarca kınında beklemiş keskin bir kılıç gibi

uyandırıp dört nala ilerlemek, yaman bir karara dönüşür.

Zordur insanın onca zaman bunca emekle kurduğu ne varsa hiçe sayıp, mağlup

ama mağrur bir komutan edasıyla yeni seferlere niyetlenmesi…

Bugüne yenik düşenler, yarını sadece hoş bir hayal olarak düşleyip, dünde

yaşarlar.

Bedel ödemeyi göze alanlar ise, yelkenleri atlastan gemilerle, arkalarında

külden köprüler bırakarak, meçhul bir istikbale doğru dümen kırarlar….

Yıkılan sırat köprüsüdür….

Geçer ve orada kalırsınız:

cennetse cennet, cehennemse cehennem…

Dönüşü yoktur…. CAN DUNDAR

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Barbar Conan

Yol uzun ve zorluydu,

Gökyüzü soğuk ve gri

Beyaz ay donmuş ölü bir parça gibi

Hırsız ve fahişe, kral ve asker

Savaşçı, büyücü, sahtekar ve ozan

Bu yolda benimle geldiler

Rüzgar, bilenmiş bir bıçak gibi keskindi

Islak, tozlu denizlerden eserken

Kuru, siyah iskelet gibi ağaçlar

Fırtınada hayalete benzerdi

Yaşam köpüklü bir şarap benim için

Yağma, şehvet ve savaşımdan oluşan

Ve ben bu şarabı en keskin tortusuna kadar içtim

Ben vahşi topraklardan

Görkem ve büyü ülkesine gelen savaşçıyım

Çelik, ateş ve kanla kazandım

İnsanoğlunun kazanabileceği herşeyi

Oynadığım kumarda

Şeytan'ı kendi oyununda yendim

Görkem, şeref, parıltı, ün

Ve ölümün gülen kafatasıyla alay ettim

Dövüşüp öldürecek düşmanları vardı

Sevilip güvenilecek arkadaşlar

Ele geçirilip fırlatılacak zenginlikler

Şehvetle öpülecek dudaklar

Karanlık geceleri şenlendirecek şarkılar

Sabahlara dek içilecek şarap

Sonunda geçmişe gömülüp yitirilecekse ne çıkar?

Ben tüm zenginliklerden payımı aldım

Kazanmak gibi yitirmeyi de tattım

Yaşamda var olanların en iyilerine alıştım

Mezar derin ve hava soğuk

Dünya kokuşmuş küflü beyinle dolu

Ve ben tüm değerlerinize baş kaldırırken

Boş inançlarınıza gülüyorum

Dünyanın karanlık kavrulmuş yüzeyinde

Eğri yolumuz zorlu topraklardan geçiyor

Ama biz mutlu ve neşeli savaşçılarız

Daha kolay yolları istemeyiz

Düzenbaz ve nefret verici yaşamın kaderi

Sağ elimdeki kılıcımda çizilir

Ve ölüm benim arkamdan gelir

Ben bu tozlu, sert yollarda kurudum

Ben artık yaşlı ve güçsüzüm

Oysa ölüm tüm zamanlar boyunca güçlü

Fakat bedenler ölümü tatmak üzere doğdu

Selam tanrılar!

Boş bir gökyüzünün altında

Yanınızda neşeyle yürüyeceğim

Günahkar ruhların nasıl kıvranıp inlediğini

Şişko kurnaz papazlardan dinledim

Yalnızca altın için alıp sattıkları o cennette

Benim gibi acımasız bir barbarın yeri var mı?

Rahipler ve kutsal kitaplarıyla birlikte

Alevlere dalacağım

Cehennemin kızıl boğazından aşağıya yürüyecek

Ve şeytanın tahtına oynayacağım

Yaşamı, korkmadan ve cesaretle karşıladım,

Ölüm yaklaşırken kaçmalı mıyım?

Yaşam, ölümle benim yorucu, yıllar boyunca

Oynadığımız bir oyundu

Selam savaşçım, yiğit dostlarım

Köleler, silahşörler ve oynak genç kızlar

Ayrıldığım yolda gözüm kalmadı

Burada son bulur yol

Azrailin kucağında...

Lin Carter - Barbar Conan'ın Ölüm Şarkısı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bütün dünya ölüme düşer kapattığımda gözlerimi;

Açarım gözkapaklarımı ve doğar herşey yeniden.

(Sanıyorum kafamdan uydurdum seni.)

 

Yıldızlar vals yaparlar, kırmızı ve mavi,

Ve keyfi bir siyahlık dörtnal peşinden:

Bütün dünya ölüme düşer kapattığımda gözlerimi.

 

Düşledim büyüyle beni yatağa çektiğini

Ve çılgınca öptüğünü, delice şarkı söylediğini.

(Sanıyorum kafamdan uydurdum seni.)

 

Devrilir gökten Tanrı, solar cehennem ateşleri:

Melek ve Şeytan'ın adamları çeker giderken:

Bütün dünya ölüme düşer kapattığımda gözlerimi.

 

Hayal ettim söylediğin yoldan döneceğini,

Fakat yaşlandım, artık unuttum ismini.

(Sanıyorum kafamdan uydurdum seni.)

 

Bir fırtına kuşunu sevmeliydim seveceğime seni;

Hiç değilse baharda göğü şenlendirir gelirdi.

Bütün dünya ölüme düşer kapattığımda gözlerimi.

(Sanıyorum kafamdan uydurdum seni.)

 

SYLVIA PLATH

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kalktı göç eyledi Avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir

Arap atlar yakın eyler ırağı

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

Belimizde kılıcımız kirmani

Taşı deler mızrağımızın temreni

Hakkımızda devlet etmiş fermanı

Ferman padişahın dağlar bizimdir

Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur

Öter tüfek davlumbazlar vurulur

Nice koç yiğitler yere serilir

Ölen ölür kalan sağlar bizimdir

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kalktı göç eyledi Avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir

Arap atlar yakın eyler ırağı

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

 

Belimizde kılıcımız kirmani

Taşı deler mızrağımızın temreni

Hakkımızda devlet etmiş fermanı

Ferman padişahın dağlar bizimdir

 

Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur

Öter tüfek davlumbazlar vurulur

Nice koç yiğitler yere serilir

Ölen ölür kalan sağlar bizimdir

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ÇİLE

Gaiblerden bir ses geldi: Bu adam,

Gezdirsin boşluğu ense kökünde!

Ve uçtu tepemden birdenbire dam;

Gök devrildi, künde üstüne künde...

 

Pencereye koştum: Kızıl kıyâmet!

Dediklerin çıktı ihtiyar bacı!

Sonsuzluk, elinde bir mâvi tülbent,

Ok çekti yukardan, üstüme avcı.

 

Ateşten zehrini tattım bu okun,

Bir anda kül etti can elmasımı.

Sanki burnum, değdi burnuna "yok"un,

Kustum öz ağzımdan kafatasımı.

 

Bir bardak su gibi çalkandı dünyâ;

Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.

Al sana hakikât, al sana rûyâ!

İşte akıllılık, işte sarhoşluk!

 

Ensemin örsünde bir demir balyoz,

Kapandım yatağa son çâre diye.

Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,

Yepyeni bir dünyâ etti hediye.

 

Bu nasıl bir dünyâ, hikâyesi zor;

Mekânı bir satıh, zamânı vehim.

Bütün bir kâinat muşamba dekor,

Bütün bir insanlık yalana teslim.

 

Nesin sen, hakîkat olsan da çekil!

Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!

Otursun yerine bende her şekil;

Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!

 

.

.

.

.

Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,

Benliğim bir kazan ve aklım kepçe.

Deliler köyünden bir menzil aşkın,

Her fikir içimde bir çift kelepçe.

 

Niçin küçülüyor eşyâ uzakta?

Gözsüz görüyorum rûyâda, nasıl?

Zamânın raksı ne, bir yuvarlakta?

Sonum varmış, onu öğrensem asıl?

 

Bir fikir ki, sıcak yarada kezzab,

Bir fikir ki, beyin zarında sülük.

Selâm, selâm sana haşmetli azâb;

Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.

 

Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!

Ey yedinci kat gök, esrârını aç!

Annemin duâsı, düş de perde ol!

Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!

 

Uyku kaatillerin bile çeşmesi;

Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.

Tesellî pınarı, sabır memesi;

Size şerbet, bana kum dolu çanak.

 

Bu mu, rûyâlarda içtiğim cinnet,

Sırrını ararken patlayan gülle?

Yeşil asmalarda depreniş, şehvet;

Karınca sarayı, kupkuru kelle...

 

Akrep, nokta nokta rûhumu sokmuş,

Mevsimden mevsime girdim böylece.

Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,

Fikir çilesinden büyük işkence.

 

.

.

.

.

 

Evet, her şey bende bir gizli düğüm;

Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!

Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,

Yetişir çektiğim mesâfelerden!

 

Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz;

Yollar bir yumaktır, uzun, dolaşık.

Her gece rûyâmı yazan sihirbaz,

Tutuyor önümde bir mavi ışık.

 

Büyücü, büyücü, ne bana hıncın?

Bu kükürtlü duman, nedir inimde?

Camdan keskin, kıldan ince kılıcın,

Bir zehirli kıymık gibi, beynimde.

 

Lûgat, bir isim ver bana halimden;

Herkesin bildiği dilden bir isim!

Eski esvablarım, tutun elimden;

Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?

 

 

Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,

Arzı boynuzunda taşıyan öküz?

Belâ mîmârının seçtiği arsa;

Hayattan muhâcir; eşyâdan öksüz?

 

Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,

Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,

Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim,

Dev sancılarımın budur kaynağı!

 

Ne yalanlarda var, ne hakîkatta,

Gözümü yumdukça gördüğüm nakış.

Boşuna gezmişim, yok tabîatta,

İçimdeki kadar iniş ve çıkış.

 

.

.

.

.

 

Gece bir hendeğe düşercesine,

Birden kucağına düştüm gerçeğin.

Sanki erdim çetin bilmecesine,

Hem geçmiş zamânın, hem geleceğin.

 

Açıl susam, açıl! Açıldı kapı;

Atlas sedirinde Mâverâ Dede.

Yandı sırça saray, İlâhî Yapı,

Binbir âvizeyle uçsuz maddede.

 

Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;

Ve çevre çevre nûr, çevre çevre nûr.

İçiçe mîmârî, içiçe benlik;

Bildim seni ey Râb, bilinmez meşhûr!

 

Nizâm köpürüyor, med vakti deniz;

Nizâm köpürüyor, tâ çenemde su.

Suda bir gizli yol, pırıltılı iz;

Suda ezel fikri, ebed duygusu.

 

Kaçır beni âheng, al beni birlik!

Artık barınamam gölge varlıkta.

Ver cüceye, onun olsun şâirlik,

Şimdi gözüm, büyük sanatkârlıkta!

 

Öteler, öteler, gayemin malı;

Mesâfe ekinim, zaman mâdenim.

Gökte saman-yolu benim olmalı!

Dipsizlik gölünde, inciler benim.

 

Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!

Heybem hayat dolu, deste ve yumak.

Sen, bütün dalların birleştiği kök;

Biricik meselem, Sonsuz'a varmak...

 

 

 

Necip Fazıl KISAKÜREK

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Akşamla bak yine yandı gül rengi buhurdan

Bin bir hülyaya açık penceremin camında.

Sükût örüp bu sıcak sonbahar akşamında

Bir âlem doğdu yine giden günün ardından.

Sardı o her akşamki sessizlik yokuşları,

Bir âlem doğdu yine giden günle beraber;

Geldi medar ellerinden beklediğim haber,

“Başladı cıvıltıya canevimin kuşları.”

Gördüm giden günün ardından sulara dalan

Gözlerin yeni bir dünyaya açıldığını;

Bir üstüva âlemine yaklaşıldığını,

Bu akşam kuşlarının ufuktan koptuğu an.

Kuruldu bir âlem her günkü dünyamdan uzak,

Kaybolduğum düşünceye ve kendime yakın.

Kuşlar, dizi dizi kuşlar.. kuşlar akın akın

Rüyam benden bu akşam ve ben rüyamdan uzak.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil

Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.

Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü

Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki

Parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?

Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!

Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.

İyi kitaplar okudum bir boka yaramadı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ÖLÜM

 

Ölüm; ben onu çiçeklerle giderken gördüm.

Ölüm; ben onu yaşamları bilerken gördüm.

Obur doymazlıkların obur açlıklarında,

Ölüm; ben onu, varlıkları silerken gördüm.

 

Ama bir de yokluğun ve yüreğin önünde;

Ölüm; ben seni utanç ile titrerken gördüm.

 

ÖZDEMİR ASAF

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sevgileri yarınlara bıraktınız

Çekingen, tutuk, saygılı.

Bütün yakınlarınız

Sizi yanlış tanıdı.

 

Bitmeyen işler yüzünden

(Siz böyle olsun istemezdiniz)

Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi

Kalbinizi dolduran duygular

Kalbinizde kaldı.

 

Siz geniş zamanlar umuyordunuz

Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.

Yılların telâşlarda bu kadar çabuk

Geçeceği aklınıza gelmezdi.

 

Gizli bahçenizde

Açan çiçekler vardı,

Gecelerde ve yalnız.

Vermeye az buldunuz

Yahut vakit olmadı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...