Jump to content

Bugün Sizi Hangi Şiir Anlatıyor?


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Bazen saçmalıyorum sadece gül diye be RAPçiler artık gerçekten çete TÜRKİYE'de artık silah gösteriyoruz gül verene tribe giriyorum selam verirken gülmeyene üstündeki kabandan rahatsız dayılar ve youtube'daki kliplere aşık olan karılarla olmuyor işte cool edit'i tıklamakla...vokale komressor dayamakla biz de senin gibiydik 2000'li yılların başında arkadaşlarımız vardı piercingiyle kaşında ve sonra bir gün icab etti taşımak yalnız yaşamaya başladık 17 yaşında.ne kadar yüksek sende kafam 180'de hergün çıkıp sokakta nüksetsende olur uzun hava söylerim istesen be benim yaşım küçük ama misket sende...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bazen "Su" OLmak lazım, sessiz sakin.!

Bazen "Sel" OLmak lazım, öfkeli ve hırçın.!

Bazen "Mum alevi" OLmak lazım, sabırla tükenmeyi bekleyen..!

Bazense "volkan" OLmak lazım, önüne gelen herşeyi hızla tüketen.!

Kimine Su OLacaksın kimine Sel!

Kimine Mum OLacaksın kimine Volkan.!

Ama kimseye asla "Kul" OLmayacaksın"

...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ey, benim iyimser hallerim,

Çabuk aldanışlarım,

Hep inanışlarım,

Alttan alışlarım,

Hatayı hep kendimde buluşlarım,

Değmeyecekleri kafama takışlarım,

Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,

Herkesi, insan yerine koyuşlarım,

Hepinize Elveda...

Artık ben kimsenin,

Hiç Kimsesi Olmayacağım...!

 

Nazım Hikmet RAN

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir karanlık geliyor yokluğunun ardından

Ne zaman güneş batsa bu son gecem diyorum

Vazgeç yalan dünyanın köhne saltanatından

Yetişir buna elem, bunca keder diyorum.

 

Her şey sağır içimde, ne şiir, ne musiki

Dünyadan bezginliğim dünyalar kadar eski

Öylesine çözülmüş, öyle dağılmışım ki

Bu ne bitmez ayrılık, bu ne özlem diyorum

 

Beni çağırdığını bir defa duyabilsem

Avuçlarımda ateş, yorgun gözlerimde nem

Aşarak denizleri bir gün kapına gelsem

Başımı duvarlara vurup ölsem diyorum.

 

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir beyaz gemiydi ayıran onları

Kadın güvertedeydi, adam rıhtımda

Şimdi unuttum yüzünü kadının

Adamın gözleri aklımda

 

Kana bulanmış bıçaklar gibi

Uzun kirpikleri ıslaktı

Adam dertli, adam darmadağın

Dokunsalar ağlayacaktı

 

Adam bitkindi, adam seviyordu

Kalan kederdi, giden gemiyse

Taş olduğu içindir dedim

Rıhtım taşları erimediyse

 

Derken bir düdük öttü ansızın

Bembeyaz gemi gitgide ufaldı

Korkunç yalnızlığıyla baş başa

Rıhtımda bir adam kaldı...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yaşamım

eğreti bir ev taslağı

karalanmış kağıtlar üzerinde

temeli olmayan.

 

Yaşamım

yapayalnız kalmış

ölümcül bir eylem

düşünülmeden kurulmuş devrik cümlelerin ortasında.

 

Yaşamım

bir tanrı hüznü

yaptıklarının

yarattıklarının umursanmazlığına.

 

Yaşamım

kuyruksuz bir sokak itinin

kendini kuyruklu gördüğü

yalan bir rüya.

 

Aslında benim yaşamımda sizinkisi gibi..

 

Nereye çarpacağı belirsiz

yuvarlanıp giden bu küçücük dünya..

 

Başka bir şey değil...

 

Barış GÜLTEKİN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ey benim iyimser hallerim ..

Çabuk aldanışlarım ..

Hep inanışlarım ..

Alttan alışlarım ..

Hatayı hep kendimde buluşlarım ..

Değmeyecekleri kafama takışlarım ..

Yoktan yere akıp giden gözyaşlarım ..

Herkesi insan yerine koyuşlarım ..

Hepinize Elveda ..

Artık ben,

KİMSENİN HİÇ KİMSESİ OLMAYACAĞIM.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Artık hiç bir şey eskisi gibi değil.

Ben de öyle.

Çok dikkat etmiyorum uzun süredir kendime.

Kılığıma kıyafetime…

Çorapsız da basıyorum artık yere.

Eskisi gibi de korkutmuyor beni ne grip ne nezle.

Nane limonun iyi gelmediği daha büyük sıkıntılarım var herkes gibi benim de.

Takılmıyorum artık şu her kış ve bahar şişen bademciklerime.

Çok sıcak yada soğuk şeyler yiyip içmem, hepsi hepsi bir kaç gün gene.

Olur biter

Geçer gider.

Ama canımı yaka yaka yutkunduğum şeyler var.

Olup bitmeyen,

Geçip gitmeyen.

Zaman zaman yine uykusuzluk çekiyorum ama…

Çokta takılmıyorum artık bu uyku konusuna,

Uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana…

Cahit Sıtkı Tarancı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[video=youtube;uN8Qi-i0Ckw]https://www.youtube.com/watch?v=uN8Qi-i0Ckw

 

Biraz değiştim,

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar

 

Değiştim

Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,

Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni

Ben benimle savaşıyorum,

Seninle değil

 

Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın,

ne kazanabileni ne de kaybedeniyim

Sorun değil

 

Elbet Alışırım

Biraz alıştım.

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar

 

Alıştım!

Varlığını istemediğim tüm eksik yanları

Ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim

iki arada bir derede duyguya alışıyorum

Bir yanım bırak diyor bir yanıma

Kesin değil! Henüz tanıştık

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar

 

Tanıdığımı sandığım bana daha yakınım artık

Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda

Ve aynalarda ağlarken gördüklerim kendi tarafımda

Bir yanım memnun oldum diyor,

Bir yanım tanıyamadım daha

Samimi değil

Bir hayli kırıldım

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar

 

Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime

Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım

Aslında ne sana, ne olanlara

Kendime kırgınım!..

Maziye hiç değil, âna kırgınım

Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına

Dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara

Beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna

Bir hayli kırgınım

Beni ben kırdım oysa

İyi değilim.

Galiba yoruldum

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar

 

Kalbime, kalbimi kanıtlamaktan

Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan

Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum

Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum!..

Sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum.

Şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık

Ki Seni sorgulamamasını nasıl beklerim?!..

 

Toprağa bakan yanım senden zaten ayrı

Sana bakan yanımsa toprakla aynı

Hıh! Ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!

 

Gözlerim yorgun

Dudaklarım, dudaklarım hissiz

Dokunulmadan geçen yıllar bana ağır

Sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz

Söyleyemediklerini söylesende şimdi

Sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır!

İsteyerek değil

Çok çalıştım..

 

Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine

Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkiye

Ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen

Daha öncede gitmiştim

Çok çalıştım

Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine

Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine

Ve bende bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen

Gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için

Çok çalıştım

 

Daha öncede gitmiştim

Kendi isteğimle

Anladım ki daha önce sevmemiştim!

 

Çok çalıştım inan

Değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye

Her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya

Ve alışmaya kendime

Bu göz gözü görmez dumanlı halime

Çok alışmaya çalıştım hem de

 

Tanıştım seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da

Birini yaşattım! Yaşatıyorum da hala

Ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da

 

Yorulmak, dinlenmekten geçmiyor

An be an çöküyor, insanın içindeki güç

Işığı sönüyor

Beyaza dönüyor rengi git gide

Hissizleşiyor

 

Ne yormak istedim Seni,

Nede yormak kendimi

Çok çalıştım

Gitmeye de kalmaya da

İkisi de aynı acı, ikiside rezil

Daha öncede gitmiştim

Ama böyle kalarak değil

Böyle kalarak değil…

 

Can Yücel

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

MUTLU AŞK YOKTUR İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman

Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini

Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi

Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi

Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an

Mutlu aşk yoktur Hayatı Bu silahsız askerlere benzer

Bir başka kader için giyinip kuşanan

Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan

Onlar ki akşamları aylak kararsız insan

Söyle bunları Hayatım Ve bunca gözyaşı yeter

Mutlu aşk yoktur Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim

İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi

Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri

Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri

Ve hemen can verdiler iri gözlerin için

Mutlu aşk yoktur Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye

Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek

En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek

Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek

Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine

Mutlu aşk yoktur Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin

Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara

Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda

Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da

Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin

Mutlu aşk yoktur ama

Böyledir ikimizin aşkı da

 

 

Louis ARAGON

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Duydum ki gizli bir akor varmış

Davut'un çaldığı ve Tanrı'nın hoşuna giden

Ama sen pek müzikle ilgilenmiyorsun değil mi?

Böylece giderken

Dörtlüsü,beşlisi

Minöre düşüyor,majore çıkıyor

Şaşırmış kral Yakarış'ı besteliyor

 

İnancın güçlüydü ama kanıt istiyordun

Onu çatıda banyo yaparken gördün

Onun ayışığındaki güzelliği ayaklarını yerden kesti

Seni bir sandalyeye bağladı

Tacını kırdı,saçlarını kesti

Ve dudaklarından Yakarışı aldı

 

Belki daha önce buraya gelmiştim

Bu odayı biliyorum,bu yerde yürümüştüm

(Biliyorsun)Seni tanımadan önce yalnız yaşardım

Mermer kemerde bayrağını gördüm

Aşk zafer kazanılacak bir yürüyüş değil

Soğuk ve kırık bir Yakarış'tır

 

Bana neyin gerçek olduğunu ve aşağıda neler döndüğünü anlattığın zamanlar vardı

Ama şimdi bana bunları göstermiyorsun değil mi?

Ve hatırlıyorum sana sığındığım zamanlar

Kutsal güvercin de hareket ediyordu

Ve aldığımız her nefes bir Yakarış'tı

 

Belki yukarıda bir Tanrı var

Fakat aşktan öğrendiğim tek şey

Silahını senden önce çeken birini nasıl vuracağın oldu

Ve bu gece duyabileceğin bir ağlayış değil

Işığı görmüş birisi değil

Soğuk ve kırık bir Yakarış'tır

 

Hallelujah ,Ezgilerden mısra yakarışları...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

 

Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi

 

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

 

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupa'lı"

 

Dedirir, yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahut kafesi!

 

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak

Boşanır sırtlara vadilere sağnak sağnak.

 

Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,

Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

 

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız teyyare.

 

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler,

Kahraman orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

 

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

 

Hangi kuvvet onu, haşa edecek kahrına ram?

Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam

 

Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar taşlar...

O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,

 

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!

 

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

 

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi,

Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

 

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni tarihe" desem sığmazsın.

 

Hercümerc ettiğin edvara da yetmez o kitap

Seni ancak ebediyetler eder istiab.

 

"Bu taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına,

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına,

 

Sonra gök kubbeyi alsam da rida namiyle

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle

 

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan

Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan.

 

Sen bu avizenin altında bürünmüş kanına

Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına.

 

Türbedarın diye ta fecre kadar bekletsem,

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem.

 

Tüllenen magribi akşamları sarsam yarana,

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana...

 

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

 

Mehmet Akif Ersoy

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

AÇIK KALP AMELİYATI

 

Hepimize yeter bu aşk aralık tut kalbini

üşürsen temmuz tut, kar tanesinin

yumuşacık süzülüşü gibidir sevişmek bu kalabalıkta

her aşk biraz yaklaşmaktır kansız bir cinayete

her aşk taslaktır, tasadır belki de

yalnızca 5'i olan bir saate bakıp bakıp

ağlamamaktır, tutmaktır kendini boşalırken bile

kaybolan ya da ne bileyim güpegündüz çalınan

kum saatidir, çingene sesidir, hepsidir.

 

neşter girdi mi kalp guguklu saatin

ötmesini öğretir zamana; hasrettir zaman

kırılan aynaya. hepimize yeter bu aşk

neşter yetmez ama; tahta bir kazık, kızgın yağ

bir poşet tiner, yeni çekilmiş

ayak tırnağını yalamaktır

kapana uzatmaktır dilini

işlenmemiş suçları itiraf etmektir aşk

 

herkes birbirine fazla narkoz versin lütfen

rica ederim zorluk çıkarmayın baltaya

korkuluklara saygılı olun mesela, tırmanmayın

direklere neye yarar bu; neye yarar ısıtmak

dün ölen bir kadavrayı mor bir aşk uğruna

 

açık bırakıp bu kalbi ameliyat masasında

resim yapmalı, deli gibi resim yapmalı

kayıp bir turuncu kokusu var havada

Altay ÖKTEM

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gitmek

Bugünlerde herkes gitmek istiyor.

Küçük bir sahil kasabasına,

Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…

Hayatından memnun olan yok.

Kiminle konuşsam aynı şey…

Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.

Bir kendisi.

Bu yeter zaten.

Herşeyi, herkesi götürdün demektir.

Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.

Ama olmuyor.

Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.

Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

Böyle gidiyoruz işte.

Bir yanımız "kalk gidelim",

öbür yanımız "otur" diyor.

"Otur" diyen kazanıyor.

O yan kalabalık zira…

İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,

Güvende olma duygusu…

En kötüsü alışkanlık.

Alışkanlığın verdiği rahatlık,

Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.

Kalıyoruz…

Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

Evlenmeler…

Bir çocuk daha doğurmalar…

Borçlara girmeler…

İşi büyütmeler…

Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

Misal ben…

Kapıdaki Rex’i bırakıp gidemiyorum.

Değil bu şehirden gitmek,

İki sokak öteye taşınamıyorum.

Alıp götürsem gelmez ki…

Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,

Herkes onu, o herkesi seviyor.

Hangi birimizle gitsin?

"Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;

Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,

Kendi imalatımız küfeler.

Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.

Ölüm var zira.

Ölüme inat tutunmak lazım,

İnadına kök salmak lazım.

Bari ufak kaçışlar yapabilsek.

Var tabii yapanlar, ama az.

Sadece kaymak tabakası.

Hepimiz kaçabilsek…

Bütçe, zaman, keyif… Denk olsa.

Gün içinde mesela…

Küçücük gitmeler yapabilsek.

Ne mümkün.

Sabah 9, akşam 18

Sonra başka mecburiyetler

Sıkışıp kaldık.

Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli

Bu kadar ağır olmamalı.

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.

Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.

Ne saçma…

Bahar mıdır bizi bu hale getiren?

Galiba.

Ben her bahar aşık olmam ama

Her bahar gitmek isterim.

Gittiğim olmadı hiç,

Ama olsun… İstemek de güzel.

Can YÜCEL

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Allahtan siir yazmasini bilen birine asik olmusum

Allahtan askida bilirmis

Belki kadina degil aska asikmis

Onun icin sayfalarca yazmis olmama mi yanayim

Canimdan can kattigim adam

Bana bir dizesi olmayan

Bana geldiginda siirleri bitmis

Kadinlara inancini bitirmis adam

Simdi hem anlatip hep aglayasim var

Nasil cocuk gibi egilip bukuldugumu

Dislandigimi hislerinde

Bazen anlatiyorum kimselere

Arada cumlelerimi dusunup

Kend'mden utaniyorum

Insanligimdan

Belki bir sairdin romantiktin

Oncesimde

Bana geldiginde

Coktan bitirmistin

Askin ve acin ayniydi

Goremedim kurban olmayi konduramadim kendime

Her kahpelige karsi insanligim vardi benim

Oyle dusunurdum

Inancini kaybetmis biri bile alamazdi

Belki torunlarimiza anlatacak bir hikaye degildi bu

Ben kadar gururlu ve asil biri

Artik perisanim sirf seven ve affeden bir kalbim oldugu icin

Tutundugum beni yasamdan uzaklastiriyor

Insanlar bana guluyor

Bana beni hatirlatiyorlar

Insan cok sevdigi icin dislanir mi

Beni butun hem cinsim disliyor artik

Daha akilci olmamin esenligindeler

Bilmiyor lar ki cok sevmesem birini

Insanligimdan bi haber yasayacagim

Keske diyorum bana hayati ogreten adam

Sevince tutunmayi birakmamayi ogretseydi

Ondan kacip gittigimde

Beni ustaca kendine cevirmek yerine

Normal bir adam gibi

Hatalarindan pisman olsaydi

Bu kadar yil sonra pismanliklarimin yerinde

Hatirlanacak hikayelerim olurdu

Ama bunu torunlarima anlatamayacagim

Bir adamin kendini cok sevdirip

Beni yasamdan gerceklikten koparmasini anlatamam

Kendimi oldugumdan komik durumlara dusuremem

Beni bitiren askti oysa icini doldurdugumuz

Icini doldurdugumuz pelus bir bebekti ask

Cansizdi hayalperesttik bizde hayalimizde var kildik onu

Oysa her gun milyonlarca insan asik olup

 

Birtanesi oluyor

Ben ona aradigini bulamamis diyorum

Evlenip cocuklanip askinin yalan oldugunu anlayan varya

Belkide benden fazla

Incinen kadinlar

Yinede o yataga onu kiran ama olesiye sevdigi o adamla giren kadin

Affeden kadin

Buyukluk taslayan kadin

En fazla 5 yil sonra kafayi yiycek olan kadin

Gun gelecek o gunu yaptigi hiyarliklari unutamayacak

O yataga giremeyecek

Artik affetmedigi icin buyukluk yapmadigi icin

Yillarca sevip koynunda yatirdigi adam

Ugruna belki sevdiklerinden onu ayakta tutan herseyden

Kopmus bu kadini olmadik yerlerden incitecek

Affetmek erdem degil bu gunlerde

Kadinin vazifesi

Canavar erkeklerini insanmis gibi sevmek

Onu ehlilestirmek

Sevmek bir kadinin boyun borcu

Ask sadece bir kadina verilebilecek minnet

Sukran ne derseniz deyin

Ask kadina erkegin borcu

Boylesine acinasi bir seyi sevip sevistigimiz icin

Simdi isterseniz cicek almayin

Yuzugude ucuza getirin

Hayatinizda sizi olumune tasiyacak kadinlari

Boyle odullendirin

Artik bildigim bir sey var

Gercekten seven bir kadin sevdigi adamin gozlerinde isik arar

Durutluk ve namustur o

Yeri gelir o kadin karanlikta tutunur

Orada g,rdugu kabuslari da

Gormezden gelir unutur

En cok sevdigim kadin

Belki bana ait olsa dunyanin en mutlu insani yapacagim kadin

Sevgi dolu hayat dolu her seyi bilen ama sirf tatsizlik cikmasin diye susan kadin

Ufak tefek seyleri diline dolayip konulari kacirma eyleminde olan kadin

Sizin tabirinizle kadin gibi kadin oldumda

Bir erkege yar olamadim

Hicbirimiz olamadik

Kadin gibi kadin dediklerim var ya

Benim tanidiklarim savasci

Ben savastim onun icin yine yaranamadim

Tanrinin mizah anlayisi dedim gectim bunada

Asktan zaten vazgectim artik sevgimde bitti

Cem Kecenin dedigi gibi

Gozunuz aydin gonlunuz aydin olsun

Tabi bir insani karanliga itmediyseniz

Ozellikle bir kadini

Bosverin kizlar siz siirde olsaniz sizi yazamayacak sairler var

Cizemeyecek ressamlar

Siz iyisi size oynayani degil

S'z' s'ze anlatabilecek birini bulun/

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kaderin ve insanların gözünden düştüğümde,

Oturup ağladığımda kimsesiz halime tek başıma;

Boş feryatlarımla haykırdığımda sağır göklere,

Dönüp kendime bakarak, yandığımda alınyazıma;

Özenip ümitten yana benden zengin olan birine,

Ona benzeseydim dediğimde, dostlarım olsaydı onun gibi;

Falanın hünerine heveslendiğimde, filanın bilgisine,

En çok ne varsa bende, en az onu istediğimde sanki;

Bir yandan, böyle düşünüyorum diye küçümserken kendimi,

Sen geliverirsin aklıma ve tüm varlığın o anda;

Şafakta, somurtkan topraktan yükselen tarlakuşu gibi,

İlahiler söylemeye başlar Tanrı katı eşiğinde.

 

Senin tatlı aşkınla öyle bir servete kavuşurum ki,

Kim ne derse desin krallarla bile değişmem yerimi.

 

W. Shakespeare

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa

kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi

dilimizde akşamdan kalma bir küfür

salonlar piyasalar sanat sevicileri

derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni

yakanda bir amonyak çiçeği

yalnızlığım benim sidikli kontesim

ne kadar rezil olursak o kadar iyi

 

 

kumkapı meyhanelerine dadandık

önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi

aramızda görevliler ekipler hızır paşalar

sabahları açıklarda bulurlardı leşimi

öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri

çöpçülerin elleriyle okşardın beni

yalnızlığım benim süpürge saçlım

ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

 

 

baktım gökte bir kırmızı bir uçak

bol çelik bol yıldız bol insan

bir gece sevgi duvarını aştık

düştüğüm yer öyle açık seçik ki

başucumda bir sen varsın bir de evren

saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi

yalnızlığım benim çoğul türkülerim

ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

 

 

Can YÜCEL

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sessiz sedasız yaşayan bir ayrık otuydu Orta Anadolu’da

Kıtlıktan önce.

En küçük bir şeyden coşardı

Mesela bir kuş uçmasın Kızılırmak ‘a doğru

Köklerine su yürümüş gibi sevinirdi.

Bir bulut geçsin üstünden

Ayrılıktan çıkardı.

Dünyayı, derdi, dünyayı

Hiçbir şeylere değişmem.

 

Şimdi yaşamak istemiyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin

Tekkede , manastırda eremezsin

Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada

Cennetin cehennemin üstündesin

 

Bir sır daha var , çözdüklerimden başka

Bir ışık daha var , bu ışıklardan başka

Hiç bir yaptığınla yetinme , geç öteye !

Bir şey daha var , bütün yaptıklarından başka

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...