Jump to content

Ruh'un Gemisi


arecrateria

Önerilen Mesajlar

Bir süredir yazmayı düşündüğüm, ancak kendimce biraz fazla abarttığımdan (sanırım) bir türlü başlayamadığım bir önsöz bu. Karar verdim uzatmayacağım, hayat zaten yeterince uzun (?)

 

Burası; tabanından su sızan, bazen anlatıp duran, bazen hiç konuşmayan, sallantısı asla durmayacak olan, ancak hiç sarsmayan bilakis rahatlatan, aslında hiçbir yere gitmeyen ancak dilediğimiz her yeri bize getirebilen bir gemi.

 

İş bu gemi, kişinin kendine olan yolculuğunda bir araç belki de ne dersiniz?

 

 

Hayattan yakaladığım virgüllerle kendimi şanslı saydığım ve her gece uyuya kalıp noktaladığımı sandığım bir hayat.

 

Uykularımı veriyor ve yerine hatırlayamadığım rüyalar alıyordum. Sence bu karlı bir alışveriş oluyor muydu?

 

Geçmişten gelmek, ancak asla geleceğe gidememek. Sonra birden birisi gelir, size yardım edeceğinden filan bahseder.

Yersiniz.

Neden?

Çünkü karnınız acıkmıştır.

Afiyet olsun.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Günlerin her gününün birbirine benzeme olayları canımı git gide daha çok sıkmaya başlamıştı. Akşam olduğunda ben de buraya gelip, bir şeyler yapmayı deniyordum. Etraftaki balıkları filan besliyordum örneğin. Güvertede otururken, birden bir şeyler dikkatimi çekmişti. Etrafta değil lütfen, kafamın içinde.

Nasıl olur da kafamın içinde bir şey dikkatimi çekebilirdi?

Ben de onu soruyorum işte.

Tamam, dur. Uzatma.

Her neyse…

Etrafta hayaletler mi dolanıyordu?

Geminin etrafında mı?

Yok ya, bahsettim ya kafamın içinde.

E burası zaten kafanın içinde değil miydi?

Hayır bee. Günün belli zamanlarını geçirdiğim forum işte burası. İnternet, bilgisayar, cep telefonu. Sana bir şeyler anımsatıyor mu?

Onlar gerçekse, bu nasıl kafamın içinde olabilir?

Belki bunlar da kafanın içindedir?

Konuşma sırasını mı karıştırıyorsun?

Eh, 2 den fazla olunca böyle oluyor.

Çift sayı olmalı dememiş miydim ben sana?

Hayaletler de var deyince sen karıştı ortalık, ne bileyim ben?

Misafir mi bekliyordun?

Yoo, neden?

Kapı çalmıyor mu?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Zannettiğimden çok daha derin bu karanlık. Tam olarak neresinde olduğumu bilemediğimden anladım bunu. Düşüyor muydum? Hiç düşmüş müydüm ya da? Durabilir miydim istediğim vakit, istediğim katmanda?

Elbette durabilirdim.

Kes sesini. Yat ve uyu artık.

 

 

Ekranın karşısında dizlerini karnına çekmiş otururken düşünüyordu. Acaba biraz kitap okuyup mu uyumaya çalışmalıydı? Yoksa bilgisayarı kapatıp direkt uyumaya mı çalışmalıydı? Bir süre daha ekrana bakıp bunu düşünmeye karar verdi. Bilgisayar masa üstü ekranındaydı ve öylece ekrana bakmaktan kendini alamıyordu yine de. Bir sivrisinek vardı odada ancak bir türlü denk getirip göremiyordu. Her neyse işte. Biraz kitap okuyup yatmaya karar vermişse de, bir kaç sayfa okumaya çalışıp zorlamanın bir anlamı olmayacağını anlayıp bu satırları yazmaya karar verdi. Bunu yatağında, telefonuna saçma sapan karakterlerle yazmaya başlayıp nereye gideceğini bilmeden bugünlük bir son veriyordu.

İyi gecelerdi o zaman.

Görüşmek üzere falandı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sigaramı yakmış, pencereden bulutsuz gökyüzünü seyrediyordum. Oturduğum yerden görünen bir kaç yıldız dışında aydınlık bir şekilde mor a çalıyordu rengi.

Nereye gidiyor? diye sordum kendime. Cevabı bilmediğimi biliyordum. Susup kalmıştım bu kez. Hani çok yağmur yağar, evleri su basar, sokakları sular seller götürür. Bir yavru kedi görürsünüz akıntıya kapılmış gidiyordur, bir şekilde yakalarsınız. Tir tir titriyor ve ölesiye korkuyordur, tüyleri bedenine yapışmış sıçana dönmüştür. Oysa hala dimdiktir kulakları, kocamandır gözleri ve minnettardır size. Her neyse, öyle işte.

 

Teori de doğru, söylemesi kolay, uygulaması zor bir dönemden geçiyordum.

 

Herkese yalan söylüyor olabilirsiniz. Esas sorun kendinize de yalan söylüyor musunuz?

Daha vahim olanı, bir de bunu yiyor musunuz?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu gece diğerlerinden farklı bir gece galiba. Henüz gün aydınlanmadan yola çıkmış olacağım belki de. Kendimce uzun yolculuklar yapıp, yorulduğumda enerjimi yere serip, düşüncelerime sarılıp belki de üşüyerek, düşlerime uyuyacağım. Ruhumu kaybetmiş bedenim, aklımı ayartmış ve ortaya olacaklar çıkmış.

Bu bir son belki. Belki de 'bu bir son' dediğimde başlamış olan şey bu.

Bunun bir sonu geldiğinde ne olacak peki?

Yenisi başlar ve son bulur merak etme sen.

Kim iddia edebilir ki bunun sonuncu son olmadığını?

O yüzden esenlikler işte...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tahtanın ayaklarımın altında çıtırdaması senfonisi eşliğinde güvertedeki koltuğuma yaklaşıp durmuştum. Lacivert kadife dokusuna dokundum parmak uçlarımla, özlemişim. Hafif esintili havası bir an ürpertmişti beni. Karanlığın ve dalgaların sesini bu tonda duyumsamayalı epey olmuştu. Nazikçe oturdum, bir kaç saniye sonra eski günlerdeki gibi koltuğuma kurulmuştum. Bir sigara çıkardım, uzak diyarlardan aldığım yeşil çakmakla yaktım. Başımı geriye doğru yasladım, gözlerimi gökyüzüne diktim ve göğü içime çekercesine, bir kaç nefes aldım sigaradan. Ay ı arıyordu gözlerim, bulduğumda hilal idi, kırılgan görünüyordu. İçimde kalmayanları ona doğru üflerken, incitir mi acaba? diye düşünmeden edemedim. Güneş e olan kırılganlık herhalde dedim kendi kendime. Belki de güneşin kırılganlığı. Her neyse.

Epey gevşemiş hissettim kendimi. Göğü içime doldurmak işe yaramıştı yine. Rüzgar çeşitli sesleri yarım yamalak taşıyor, ben hiç birini duymuyordum. Uzak diyarlarda birileri için zaman çok zor geçiyor ama ben bunu bilmiyordum. Yine mi birileri ölüyor ve ben görmüyordum?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İçime çektiğim her nefeste, ölüme biraz daha yaklaşıyordum. Bunu düşünüp derin bir nefes aldım, bir an duraksayıp gökyüzüne baktım, salıverdim ciğerlerimde ne varsa yıldızlara doğru. İçimde parçalandı bulutlar, sonra gökteki yıldızları sakladılar benden. Bir ışık görünmüyorsa ne yapmalıydım? Tüm bulutları yeniden mi çekmeliydim içime? Dolarlar mıydı yeniden, o pamuksu doldurur muydu içimi? Katılır mıydı ömrüme bir nefes daha? Yoksa fazlasını tüketmiş mi olurdum çoktan? Biter miydi aldığımız nefesler sonunda? Biz mi giderdik, yoksa bir son mu bize gelirdi?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Uyuma vakti geldiğinde, bilgisayarı ve beraberindekileri kapatıp üzerimdekileri çıkardım. En son ışığı kapadım yatmadan önce. Tıkaçları takıp uzandım yorganın yanına. Gözlerimi kapatıp gevşemeye çalıştım. Muhabbet muhabbeti açmış ve ben tam 1 buçuk saattir yatakta dönüp duruyor olduğumu farkedince öfkelenip kalktım. Sırasıyla bilgisayarı ve beraberindekileri açıp, üzerimi giydiğim sırada içimden bir ses yeniden başlamak için geç bir saat olduğunu söyledi. Durup düşününce mantıksız görünmedi. Üzerimdekileri tekrar çıkarıp bilgisayarı ve beraberindekileri kapatıp yattım. Çok kısa bir sürr sonra uyuya kalmışım.

Ne gerekiyordu yani?

Bütün rahatımı bozmalı ve uykuya bu şekilde mi ulaşmalıydım?

Sorular geliyor muydu yine?

Cevaplar, yeni soruları tetiklemiyor muydu?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yorgana sarılıp başımı yavaşça yastığa koydum. Gözlerim kapalı, bir kaç kez dönüp sol yanında karar kılmıştım bir zaman sonra. Birden gözlerimi açmak istedim. Bu, uykuya dalma süremin başına dönmem demekti, doğru bir karar vermeliydim. Kısa sayılabilecek bir süre sonra pes edip açtım gözlerimi. Ay ışığı, pencereden tam olduğum yere yansıyordu. Onu mu görmemi istemişti?

O beni görebiliyor muydu?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yaz dan kalma bir alışkanlıkla açık olan pencereden dışarı baktım. Kesmeyeceğini anladığımda ellerimle mermerden destek alıp kafamı dışarı uzattım. Aldığım nefes yetmiyor olmalıydı ki, derinleşmeye başlamışlardı. Sanki kilometrelerce koşmuştum ve koşmaya devam ediyordum. Yüzümü göğe doğru kaldırıp o nu görmeyi hayal ediyordum, oysa bulutlar gizliyordu onu. Zaman zaman ne tarafta, ne şekilde olduğunu, yaklaşık olarak tahmin edebilecek kadar seyreliyordu bulutlar. Ama tam olarak nerede, ne şekilde oluğunu bilememek. Sakinleşmemin önüne geçiyordu, kim bilir?

 

Bir sigara yaktım. Yanışını seyrettim, çatırtılarıyla çınladı kulaklarım, aleviyle aydınlamıştı yüzüm. Rüzgar yüzümü yalıyor, canımı acıtıyor, saçlarımı tarıyordu adeta. Yanaklarımdan aşağı süzülen bir kaç damla hissettiklerimi daha etkili hale getiriyordu. Bu akıntıya sebepler mi kazınıyordu yüzüme. Her temas iz bırakır mıydı gerçekten? Yüreğimize de dokunmuşlar mıydı? Geçmiyor muydu?

 

Hiç geçmeyecek sanıyorsun değil mi?

Abartıyorum değil mi?

Ne zaman abartmadın ki?

Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?

Seni hala şaşırtabiliyor muyum?

Vazgeçtiğine şahit olamayacağım değil mi?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Rüzgarın belli belirsiz kulağıma taşıdığı konuşmaları sen de duyuyor musun?

Evet. Kim olabilirler sence?

Bilmem. Belki biri kendi kendine içinden konuşuyordur.

Onlar duyulabiliyor muydu ki?

Biz duyuyoruz ya işte.

Hiç öyle düşünmemiştim.

Sus ve uyu hadi.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hiçlikten gelip hiçliğe gidiyoruz. Ancak ölmeden de geçer mi geçmesini istediklerimiz? Öldükten sonranın teorisyenleri çok. Doğrulayanı yok.

Doğaya bakalım bence. Son dediklerimiz, bitti dediklerimiz; sonlanmıyor, bitmiyor sanki... Öyleyse istemediklerimizden çıkış, kaçış kapısı nerede..?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Birbirine zıt olan şeyler bazen tek bir harf ile birbirlerinden ayrılırlar. Bu kadar basittir işte. Hayatta karşılaştığımız zorlukların çözümleri de basittir aslında. Bunları komplike hale getirmek bizim işimizdir. Çok daha karmaşık bir halden kurtarıyormuşçasına bir hava verir bize. Sanırım bu daha iyi hissettirir.

Hayat basittir oysa,

olmadı bas ittir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Her gün aynı yatakta yatıyor bir gün üşüyor, bir gün terliyordum. Ya ben bu dünyaya ait değildim ya da bu yatak bana ait değildi. Ya ben bu hayatın sahibi değildim ya da dahil olamadığım bir şeydi hayat. Ya lar la veya ya da lar la dolanıp duruyordum ortalıkta. Ne bana sahip çıkan vardı, ne de aslında elimdekilere sahiptim.

'Beni anlıyor musun?' diye sordum.

'evet' dedi.

Karanlığa alışmış gözleri ile çoktandır bana bakmıyordu bile.

Ne arıyorsun peki?

Güvenlik.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ruhumun çekmeceleri rayından çıkmış ekspres bir trenmişçesine önüne gelen duygularımı silip süpürerek ilerliyordu, hayli yıkıcıydı. Ne düşündüğümün zerre önemi kalmamıştı. Aklımın gözlerini bağlayıp kör bir kuyuya itmiş, ruhumu şeytana satmış, bedenimi sargı bezleriyle donatmış öylece bekliyordum.

Peki kendime bunu neden yapıyordum?

Yoksa ben yapmıyor muydum?

Ne önemi vardı ki?

Mezarımda misler gibi koksam neye yarardı?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Rüzgar, açtığım saçlarımın arasından süratle geçip içime işliyordu adeta. Gözlerimi kapattığmda bir kaç damla süzülüp sürüklendi yanaklarıma. Aktığı yerler daha çok üşüyordu.

Rüzgara karşı direncini kaybettiğinde mi üşürsün?

Üşüdüğün için mi direncini kaybedersin?

Yoksa gözyaşların mıdır hayatı yaşamaya karşı olan direncini kaybettiren?

Bana mı soruyorsun?

Asla... Rahatına bak.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Uyumak için yatağa girdiğimde, neredeyse bitişiğimde olan ebabil kuşu yuvasından minik minik sesler gelmeye devam ediyordu. Her yıl havalar ısındığında aynı aile mi göçüyordu acaba? Komşuluğumdan memnunlar mıydı? İçinde bulunduğum durumdan haberleri var mıydı? Seneye yine gelirler miydi? Şimdilik rahatları yerinde miydi?

Gibi soruları, kendime sorarken bulunca pek garipsiyorum.

Neden mi?

Bilmiyorum...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Pencerenin kenarında bulunan, lacivert kadife kaplı koltuğa oturdum önce. Üzerinde kısım kısım desenler olan bordo perdeyi açıp, dışarıyı seyretmeye koyuldum. Zaman zaman bulutların arasından görünen ay ı seyredip, sigaramdan bir nefes daha aldım. Şehrin lanetli aydınlığı yüzünden bir kaç tanesi dışında yıldızları görmek pek mümkün olmuyordu. Bunu düşünerek derin bir nefes daha aldım. Gökyüzüne doğru üflediğim anda kayboldu ay yeniden. Arkama yaslanıp hayal kurmaya başladım. Sırtüstü uzandığım yeryüzünden, her nefeste içime çektiğim gökyüzünü. Yeterdi bu kadar. Yaklaşmıştı işte yıldızlar.

Kutup yıldızına mı anlatmak isterdin derdini?

Koca samanyolunu bu yüzden mi yığmıştın buraya?

Hem kim demiş dert tasa diye?

Sadece mutsuzken mi anlatır insan?

Mutluluğunu da yıldızlarla paylaşır mısın?

Bilmem, paylaşmıyor muymuşum?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bildiğini düşündüğün şeyler, belki de aslında bildiklerin değildir.

Hissettiklerin, belki de hissettiklerin değildir.

Düşündüklerindir sadece.

Bilmeyi, hissetmeyi istediklerindir.

Peki, gerçeği nasıl bilebilir insan?

Neden gerçeklere ihtiyaç duyar?

Sadece iyi hissetmeye mi ihtiyacın vardır yoksa?

İyi hissetmek, gerçekten iyi hissetmek midir?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Uyumak için yatağa girdiğimde, neredeyse bitişiğimde olan ebabil kuşu yuvasından minik minik sesler gelmeye devam ediyordu. Her yıl havalar ısındığında aynı aile mi göçüyordu acaba? Komşuluğumdan memnunlar mıydı? İçinde bulunduğum durumdan haberleri var mıydı? Seneye yine gelirler miydi? Şimdilik rahatları yerinde miydi?

Gibi soruları, kendime sorarken bulunca pek garipsiyorum.

Neden mi?

Bilmiyorum...

 

Seneye gelir mi bilmem ama o kuş kolay kolay konmaz, konmuşsa memnundur konduğu yerden sevgili arec. Tek bir kez yaşayacak olduğunu bilsen(?), bunu en güzel şekilde yapmaz mıydın?

Gemine dolu dolu seferler diliyorum, kıyıdan izliyorum.

: )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...