Jump to content

Yazını Paylaş


sidarta

Önerilen Mesajlar

Bu uzun yalnızlığımda, kötülükler karşıma çıkmaya başladı.

İçimden fırlayan iyilikler gibi hepsi birden çıkmadı karşıma, birer birer geldiler, birer birer doğdular ve birer birer kapımı çaldılar.

Anılar gibi değil onlarında geçmişte yaşanan net keskinliği var.

Onlar fotoğraf karelerinde ki mutlu gülümsemeler ve kalıcı şeyler değil, zehirli tarzında uçucu buhar gibi, bu buharları ben kendim bedenimin devinimiyle yarattım.

Ve içimde bir şeylerin erimeye başladığı izlemine kapıldım, hala uzak bir yerlerde ışıyan bir şeyler seziyorum ve yürümem gereken yönün o taraf olduğunu da hissediyorum. Ne var ki iç sesimi algılayamayacak denli ezik bir sezgi benim ki, öyle uçucu, öyle yakalaması güçtü ki asla başaramam.

Uyanır uyanmaz yok olan safça bir düşün anısı gibi kaldı.

Benim bir anlık istemsizce yarattığım kararımın beni nasıl ölümden kurtardığını ve o eylemimin pişmanlık duyduğum tek an olduğunu anımsattı.

İşte orada nokta ve satırbaşı diyebileceğim kum saati var.

Belki de büyük kara delik, şimdi farkına varabildiğim o büyük kara boşluk, kendime zamanında itiraf edemediğim düşüncelerden ileri geldi.

Bu düşünceler bir yaşamın acılarından ve bakışından değil de nötr bir dünyadan doğdular.

O nötr dünya sizsiniz, benim.

Boşa harcanan onca sevgiyi düşünüyor ve müthiş bir öfke duyuyorum, gözlerimi yumuyor, dişlerimi gıcırdatıyorum ve soruyorum;

Çöplüğün ortasındaki bebek neye yarar?

- Neye yarasınlar ki? Hiçbir şeye!

Aptalca biliyorum. Bu yüzden yaşayan tüm canlılardan boşa tükettiği duygular için nefret ediyorum.

Eninde sonunda ölümü yaşayacak sizlerin benim için harcadığı geçici enerji tüketimine katlanamıyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

nefretle ve utançla gel

ılık bir kalp atışının bıraktığı unutamadığın o sıcak yankıyla...

kumulların sessiz hareketleri kadar uysal

verniklenmiş bir kadeh gibi tuhaf

ansızın;

uzatılmış beyaz soğuk parmakuçlarıyla

tehdit eder gibi karanlığı kırılgan,mağrur…

alay edercesine ölümün esiriyle

lavları örünmüş kutsanmış gizemi

simli yastık uçlarında düşlenmiş uykuyu

ve yaşamı uyandıran çınlamayı harelendir

tekrar ve tekrar

usanmadan kıvrımlarından güneşin

 

 

 

 

yada gelmezsen gelme ne halin varsa gör:D

bu son şiirimdi zaten:D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dünyadaki en büyük yalancıya ithafen…

 

Yuvarlarında sentetik bir nefretin çevrenindeki beni hedef aldığı ve benim herseferinde bu akıcı düşmanlık kokan alevleri geri püskürtebildiğim artık nerdeyse gerçek bir dostluğun anlamını yitirdiği ve yeni bir anlam üzerine kendisini zamanla tekrar inşa ettiği iletişime tanık oldum.

 

Onu tarif etmelimiyim bilmiyorum zihnimde ondan arta kalan artık bitmiş bir ses tonu ve silik bir imaj dışında bir şey kalmadı.kendi ağına yakalanan bir örümceği andıran bu tuhaf manzara yinede beni oyalamaya devam ediyor.zamanımı aralamaya ve içerisinde kendisini hatırlatırcasına yeralmaya.

 

belki de o sonucunu kendisininde içten içe hissediyor olduğu bu muammada sadece bana sunulmuş bir kurbandı.belkiyi bir kenara bırakıyorum.

Yinede ondan bu kurban motifini uzak tutuyor kendi iradesinin varolabildiği bir zaman dilimini benimle geçirmiş olduğunu unutmaması için .....vs vs vs

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

DEGİŞEN DÜNYA

Üzerimde el alemin gözü karşımda hayatın gerçek yüzü

Silmek için yüzümden hüznü aklıma geliyor ustanın sözü

" Bazen gerçek görünen değil hayal edilendir."

 

Dünyam değişiyor...

Dünyam dönüşüyor...

Bu dünya hep kaçak dövüşüyor

Çok görüyor iyilik denen ihsanı daralıp boğuyor insanı

Yaşatmıyor ...

Yeşertmiyor umut denen hülyanı

Bıçaklanmış ümitlerin kokusuyla dolu odam

Gece yarısı askıda duran sevdam

Beni bekliyor yine...

Tüm tesadüfleri biriktirip bir kader etmeyen masam

Yediveren gülü gibi karşımda özlemlerin sülieti

Hayalimde ansızın çekip gidenlerin hayaleti

Anlatıyorlar bir ahir zaman rivayeti

" Bitecek acılar bu günler geçecek sen ne dersen de "

İnanmıyorum...

Bu yalandanda yalan sözlere

Güvenmiyorum...

İnsanı kandırıp riyayla bakan gözlere

 

Arıyorum...

Bilemiyorum en son bıraktım nerde

Belki vicdan denen bir şey yoktu bende

Beklide bu yüzden gülünce sızlamaz yüreğim

Yada bu yüzden yakar geceyi sessizliğim

Devlet resmiyetiyle ansızın çalarken kapım

Kelepçelenir ellerim ağzımda yarım kalır şarkım

"Neler katlandı bu yürek buna da katlanır elbet"

Derken başlar yüreğimdeki anlamsız sızım

Ağlamaya durur duvardaki kırık sazım

 

Dünya dönüyor...

Dünya değişiyor...Tabi bende....

Her daim etrafını sarsa da sisler bu dünya inan yaşamaya değer

Gidersen Sana Dur Demeyeceğim

 

 

Gidersen sana dur demiyeceğim

Kalman için diz çöküp eline koz vermeyeceğim

 

Sen kendin istedin gitmeyi

Geldiğin gibi git rahatsız etme kimseyi

 

Tek ihtiyacım olan beni anlacak olan bir yürekti

Senin verdiğin ise acılar ve binlerce dertti

 

Şimdi ateşler içinde yanan bir ülkeyim

Ne bir damla suyum nede umutla açaçak bir filizim

 

Gecenin gelişi gibi ansızın sızmıştın yüreğime

Gelişinle tüm renkleri getirmiştin zifir karası ömrüme

 

Sevmek bu kadarmı zordu oysa

Sevemedin bari sevğinin manasını öğren hiç yoksa

 

Şimdi gidersen sana asla dur demeyeceğim

Gidişinin sebelerini düşünüp hiç merak etmeyeceğim

 

Sen kendin istedin bu sonucu

Şimdi sözlerimi iyi dinle ey bilinmezlere giden yolcu

 

Kalmasını öğrenemedin bari GİTMESİNİ öğren

Yoksa bir tilki olursun hep kürkçü dükkanına dönen

Kavgam Ve Sevdam

 

 

Kavgam hırcın bir dalgadır denizde

Sevdam ise darağacında yağlı ilmek

Savrulur hasretin sigaramın dumanında

Ezilir içimde bir namus işçisi

Yine tesellim olur şiirler

Kurulur grev çadırları

Marşlar söylenip halaya durulur

Elbet bir gün sevgiliden zulmün hesabı sorulur

Aşılması zor barikatlar dizilir yüreğime

Kavgamın en onurlu direnişi içinde

Kan kırmızı güller boy verir

Sular bükülüp semaha durur

 

Her fırtınada bir tayfun çıkar

Her sevdalı yürekte bir isyan

Işığa hasrettir özgürlük

Şartsız koşulsuz bağlanmak ister sevdaya

Hep tersten yaşamak ister hayatı

Kanlı devrimini bekler kurtuluşu için

Çünkü tek düzelik esir almıştır baharı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sustum.nedensizdi susuşlarım, ama sustum işte.içimden bağırmak geldi sana, git demek.hayatımda olmasan, hayatım da olmayacaktı, ama göze aldım. sen mutlu olurdun, ben de seni izlerdim.

bilirsin sen hep kızardın,ben af dilerdim. mutlu olduğumu sanıp kızardın yine, ben yine ağlardım sessizce.

sen hep korktun benden, beni sevmekten. geceleri penceren kapalıyken hareket eden perdelerindim ben, duvarda sürekli değişen gölgelerindim.

korkularına bağıran,onlarla yüzleşen küçük, cesur bir çocuktun sen de.

ben hep sevdim seni.en sevdiğim oyuncağımı sever gibi, yağmur yağınca toprak kokusunu içime çeker gibi sevdim.sense anlamadın. hep sordun bana, "benim için ne yaptın sen?"

ben küçük elleri olan küçük bir melektim sana gönderilen, doğumgününde. senin için vardım sadece.senin için yaratılmış, senin için gönderilmiştim. öyle dedin bana hep, sevdin de evvel zaman önce. şimdiyse geri gönderiyorsun hediyeni, geldiği yere.

çok acı çektim, artık bağışıklığım var sana.peki neden o zaman bu düğüm, neden her yutkunmaya çalıştığımda senin gelmen aklıma?neden her gidişinde biraz daha ölmem? her sevmiyorum deyişinde senden değil, kendimden nefret etmem... yalvardım defalarca,gurursuzca. sevmesen de benim ol dedim, bencildim belki de. çok sevdim ama, sadece sevdim.içimden bağırmak geldi sana, git demek...

 

ama gitme benden, içimden ne dediğime bakma sakın. ne olur gitme. izin verme kötü cadıların bizi ayırmasına.izin verme,ejderha kaçırmasın beni,yüksek bir kulede tek başıma geçirmeyeyim son günlerimi.

ne olur güzel olsun son cümlemiz. "ve sonsuza kadar mutlu yaşamışlar."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

DELİAH...

 

söndürmeliyiz tüm ışıkları yıldızlar da yok olmalı

 

gömülmeliyiz karanlığımıza; boğmalı bizi bunaltmalı

 

çıkacak yol aramalıyız sonsuz hüznümüzün dar hücrelerinden , acı çekmeliyiz.

 

çektiğimiz her acı daha çok yakmalı canımızı , incitmeliyiz kendimizi

 

tükenmeli umutlarımız.

 

bezginliğin içinde yüzmeli ruhlarımız, değersizleşmeli her nesne

 

tüm varlıklar en ufak zerrelerine kadar hissetmeliler çaresizliklerini

 

bilmeliyiz aciz bedenlerimizin varoluşlarındaki anlamsızlığı, yozlasmalı her zeka parıltısı .

 

törpülemeliyiz bütün sevinçlerimizi ..içinde yokoluşlarımızı seyretmeliyiz ömürlerimizin

 

yaşayacak yarınlarımız olmamalı

 

sadece o sihirli zaman dilimi bölünmez geri dönülmez '' an''ı yasamalıyız umursuzca

 

hiç bir hayal barındırmamalıyız zihnimizde,köreltmeliyiz tüm iyi niyetlerimizi

 

nasır tutmalı her küçük mutluluk.....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tozlu Raftaki "TABLO" yu çıkarmanın vakti geldi yine

Düşünürken yıllanmış şarabı dökmenin mi zamanı geldi şimdide ?

Kendimle verdiğim kavgada kim kazandı hadi bana söyle

Emeğim o kadar ucuzmuydu ki kanını yolunda mürekkep eyledim ?

Gördüğümü bana yorumlayacak varmı rüyamdaki aşkı yokmu bulacak ?

Külahıma anlattığınız yalanlarınız sizce bu deli onları gerçek mi sanacak ?

Unutamadım yalanlarınızı beni aldatmak dışında yokmuydu işiniz yapacak ?

Mısralara kodladığım adlarınızı bakıp okmadınız fazla sevmek şimarttı mı ?

Neydi amaçlar sorunlumuydu ilişkiler saygınız yokmuydu dökülen kanıma ?

Aşk döktüm adının her harfine kurudum gül misali sakın ha bana dokunma

Şimdi bu satırları okurken aklına gelse bir şeyler ne fayda ?

Yandım onlarca kez ama gözlerin işine gelmeyeni görmedi ben yandım aşkında !

Sen kuş tüyünden yastığına başını koyarken

Ben kan döküyorum yolunda kurayan güllerimin dikenlerindeyken !

Öldü mü romantizminin öpüşü , ayağına mı bastı medeniyetin tangosu ?

Değersiz mi artık şiirler devir mi değişti ,

Çöl gibi kalbinin üstüne gül dikmeye mi çalıştım yoksa ?

Günlerimi sana verirken umrundamıydım acaba ?

Yaptıkların sığarmıydı aşkın kanuna ? uygun muydu aşkın amacına

Anlatmam lazım bunları herzaman sana aşkın benim hayatım farkında olmasanda

Söyle Çok mu önemliydi ün ikili ilişkilerinde ben yaşıyorum aşkın mezarlığında

Memnun mu etti bu kulun feryadı seni ? zevk mi aldın bu delinin haykırışında ?

Senle konuşmam gerek bilmiyorum nasıl olacak ama bunu sana anlatmam lazım

Ben her şeyimle burdayım duygularım ve kalemim artık anlatmalıyım

Bilmem nereye kadardır sana gelcek kadar uzunmudur feryadımın menzili ?

Kendi kendimle konuşurken içimde hep mevz-u bahis sendin

 

 

Sanırım Tablonun ortasında bir gül vardı ve sanırım adı aşktı

Göz yaşlarıyla süslenmiş toprakta "aşk"ın yanındaki çocuk yanmıştı

Bir şarkı çaldı radyoda eşlik etti yarısına dilim

Diğer yarısında devam etti gözlerim

Nakarat yaktı bendimi şarkıcı seslendi "geri gelmezsen ben ne edeyim"

Gülün yanında yandı bendim

Ve zamanı gelmiştir artık şah damarımı keseyim

 

wOlbOtTt :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Doğru başlangıç diye birşey yokur.Eğer amacın en çok okunan beğenilen yazar olmaksa,

yazdığın yazının uyandığı son uyku toplumun geneliyle aynı olmalıdır.Pop yazı da diyebiliriz.

Birşey popüler olmuşsa ondan ümidinizi kesin derim.Zaten yeterince etki altında bırakıldık zamanında

kafamızda bir çok şeye sınırlar çekildi.Hiç uyanmamamız da istendi.Belki de uyanacağımız zamanları bile onlar

belirledi,Fight Club'u izlememize izin verdiler,belli sınırlar içinde değişimimizin kafamızdaki şüpheleri kıracağına

inandılar.Ve eminim başarılı oldular.Hata payı da olmalı,aptallığın az aptallığın eğlencenin kaynağı olduğunu bildiği halde

farkındalık yolunda ilerleyen insanlar olmalı.En önemlisi,o insanlar yalnız kalmamalı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aslında senden nefret ediyorum ,

Gözlerimde yarattığın baş yapıtlar her damlasında büyük alkışlar topluyor hâlâ ..

Elimde dualarla doldurduğum kadehi bir dikişte içerken

TANRI kelebekleri öldürüyordu ,

Sen yatağında mışıl mışıl uyuyordun oysa ...

 

Kasisyah Erkan Erarslan ...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kaç sonbahar atlattı bu yürek,

Kaç acıya ev sahipliği yaptı bu beden,

Misafirperverliğinden midir bilmem

Kaç damla gözyaşı sundu gelenlere

 

Dost gördü geleni, düşman bilmedi,

El aldı sessizliğini yine ses etmedi.

Kalbinin yarasına bakmadan,

Taktı takıştırdı gülücükleri...

 

Şimdi bir sonbahar daha geçiyor,

Bu kez ne gelen var ne giden

Bir yağmur şimdi usul usul yağıyor

Ne sen varsın ne beni bilen.

 

Xian*

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://b1304.hizliresim.com/18/6/ltrm5.gif

 

 

Ağlayamıyorum.

Yazamıyorum.

Düşünceler derin bir kuyuda intihar edermişcesine...

Anlatamıyorum içimdeki

Hayal kırıklıgını , vazgeçişlerimii

En çok da içimi yakan Hala umut etmemi...

Kör olan birinin gökkuşağını görme istegi gibi ...

 

 

Ey kalemim !

Tüm ölüler toprağın altında mı?

Peki ya topragın üzerindeki ölüler

Sıradan bir insanmış gibiler

Ve yüzlerinde ki Gülen maskeler

Aglayamadıklarından hep güldüler ...

Ağlayamıyorum , Yazamıyorum

Susuyorum ve...

Düşebilecegim kadar derine düşüyorum ...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Biliyorum pek sorumsuz biriyim ancak kaleme almak istediğim bir buhran var. Okumanız dileği ile, yazdıkça devamını getireceğim. (flood olursa kusura bakmayın. Her gün bir parça yazmayı planlıyorum.)

 

54/3

17 Mayıs 2006

BUL!

Duyabiliyorum dolayısıyla anlayabiliyorum.

Sana yardım edeceğim.

Bulmanı istediğim bir şey var;

''Bilinçli fark edilişlerin gürültüsü arasında gezinen bir çığıltı.

Resmedilemez, burada olanlar gibi.''.

Burası her şeyin başladığı yer,

54/3

Bir parça yanmış etin böylesine ürpertici olacağını kimse düşünemezdi herhalde. Dün gece burada olanlar lanet herifin sanat anlayışına tersti. Bütün yaptıklarını resmedilemez, yazılamaz ve anlatılamaz olarak gördüğü için kurbanlarının ışıklarını kendisine göre muhteşem bir biçimde söndürmüştü.

- Zıvanadan çıktı. Bu adamı en yakın zamanda bulmalıyız. Durdurulana kadar devam edecektir.

 

Cem, tüm olan biteni anlamaya çalışıyor, aklından geçen bütün düşünceler yayılan kokuya karışıp köşelere doluyordu. Duraksadı, yanmış halının üstünden tüten dumanın hareket etmeyen ve bakılması olanaksız bedenin üstünde süzülmesi, ona daha önce hiç hissetmediği bir duyguyu tattırdı. Tarif edemiyor, çevresinde kiler onu izliyordu. Hızlıca odadan çıktı, salona geldiğinde önünü aniden yükselen devasa duvarlar çıktı. Bu kadar geniş bir evin duvarların saldırısına uğrayıp, insanı bu kadar sıkmasının ne gereği vardı! Mimar salak olmalıydı! Sigara, sigara içmeliydi. Bu kokuyu bastıracak tek şey bu olmalıydı. Nice parfümler tükenirdi, insan etinin kızarmış kokusunu sindirirken. Sigara yaktı ve notu bir daha eline aldı.

Her şeyin başladığı yer, 54/3!

 

Başlayan neydi? Araştırma ekipleri büyük ihtimal bakacaklardı, daha önce burada kim kalırdı, ne yapmıştı? Geçmişin hesabını soran bir katil mi? Ama bu o değildi. O geçmişten hesap sormaz, anı sanatla bütünleştirir ve büyüleyici sonlara imza atardı. Hangi yönetmen bunu başarabilmiş ki? Bu o adam olamazdı ama bütün izler, ipuçları onu gösteriyor, bulunan bir bardak suda bunun en açık örneğiydi. Bilmemiz gerekeni bilmediğimizden birileri ölüyordu. Bu bardak ve su bunu temsil ediyor olmalıydı. Diğer cinayetlere bakmalı, sıradakini beklemeden bu herifi yakalamalıydı.

 

Adli tıp sonuçları, ıvır zıvırlar, prosedürler bin bir türlü iş ona göre zamanı harcıyor, diğer kurbanların hayatlarını riske atıyordu. Masum insanlar mıydı? Ölmeyi hak ediyorlar mıydı? Bilmiyordu ama öldürülmeleri gerekmiyordu. Yine evine elinde bir şey olmadan dönecekti. Zaten elinde bir bilgi olsa eve mi giderdi? Gider miydi?

 

site

Ivan tarafından düzenlendi
Resim boyutu.
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

UYKUSUZLUK

 

Masanın altında bulduğu kolyeyi boynundan asla çıkarmaz, her sigara içtiğinde demir zincire eli gider, ucunda asılı duran madalyona ulaşıncaya kadar parmak uçlarında hareket ederdi. Bir gün, uykusuzluğun başladığı o gün, zincir boynunu yakmaya başlamış, uzun zamandır çektiği göğüs sızısı, dayanılmaz bir hal almıştı. Görebildikleri eskisi kadar net değildi. Gölgeler kaplamış aydınlık olan dört bir tarafı. Adım attığını bile hatırlamaz olmuş, nereye gittiğinin bilincine varması her seferinde beş dakikasını almaya başlamıştı. Duydukları cehennemin derinliklerinden gelen günahkar insanların yalvarmalarına benziyor, yakılan ağıtlara kulak veriyordu. Acınası. Tüm bu durumlar acınası.

 

 

Durgun bir günün sabahında sıcak yataklarından kalkıp, uyanmayan şehri uyandırmaya çalışan insanları seyretmeye başladı. İnsanların, dönme dolapta yer kapma kaygısı ona hep ilginç gelmişti. Sonucunu bile bile böylesine çılgın bir eğlenceye dahil olma fikri, ona hep saçma gelmiş, sıraya bile girmemişti. O, yakında daha doğrusu yakınlarında bulunmayan, anlatılması güç, vazifesiz, sıradan olarak tanımlanan bir türe ait varlıklardan biriydi. Mahlukatın arasında yer bulma kaygısı gütmeyenlerdendi.

 

 

Uykusuzluk ne zaman başlamıştı? Hatırladım. Evet hatırladım. Bundan bir kaç ay önce, kırık kapısı olan o geniş ve boş evde. Yitirdiklerini andığı bir gecede uyumadı ve o günden sonra gözünü 1 saatin üstünde hiç kapatmadı.

Şimdi yorgun ve yaşlı bir adam. Çevresinde üç beş insan, muhabbeti bol.

site

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi söyleyeceklerim söyleyemediklerimin medenileştirilmiş halidir...

Sen nerdesin hayatının onlardan farklı olacağını düşünüyorsan bu ortak hikayemizin en başlarındasındır.

Tutunduğun prensiplere sıkıca sarılarak her şeyin değişeceğini bekliyorsan o prensiplerine bir daha bak ve daha kaç yıl daha onlara sığınabileceğini kendine sor.

Şikayetçiysen her şeyden o zaman büyümüş olmana az kalmış demektir..

İlk kıvılcım..

Tahammülsüzlük ilk belirtimiz...

Evet herşey güzel olacak ama tabi seni darmadağınık yapan bu halinle değil.

Sende farklılaşacaksın ki eğer değişmessen hayat daha çok sarsacak seni.

Emeğinin karşılığı sabrın kadar büyük olacak. İlk dalga da alabora olacaksan hiç çıkmayacaksın bu yola. Eğer ilk dalgada alabora olacaksan bu yola çıkmayacaksın çünkü kendine inancın kaybolur o zaman. Zor şartlarda ne kadar iyi iş çıkardığını önce kendine kanıtlayacaksın.

 

 

Ben bir söz vermiştim kendime asla doğru bildiğimden vazgeçmeyecektim. İnatla ve hırsla doğru bildiğim yolda ilerlerken iyi olmanında kötü olduğunu bazen kötü olmanında iyi olabileceğini anladım.

 

 

Hayat ----------------------------- böyle bir şey değildi. Çok daha kompleks bir şey di. Bazen doğru olanı yapmak yalnıştan geçiyordu. Hayat aslında doğruya doğru yanlışa yalnış olmaktı. Ve koca bir medeniyet alt taki salt iyiler ve üstte ki salt kötüler üzerine kurulmuştu.

 

İşte ben bu oyunu bozarım diyenler de var. Şu an öyle insanlar arıyorum kendime. Desinler ki aramıza hoşgeldin. Ben dava insanıyım aslında. Aslında kendini bulmuş her iyi insan dava insanı değil midir? Mesela neden tek kutuplu bi siyasetin olduğu bi memleketteyiz. Çünkü iyiler iyi olmakla o kadar meşguller ki kötüler meydanda cirit atıyorlar. Oysa her iyi sağlam insanın yeri ahlak ve erdem suçlarıyla mücadele yeridir.

 

 

Kin öfke nefret inat ve her türlü oyun şerle mücadele kullanılabilir. İş yerlerinde toplum hayatında okullarda bile kötü insanların ahlaksızları, bazı insanların bu tür duygulara sahip olamaması nedeniyle sınırları zorluyor.

 

 

Sırf iyi olacağım diye nefreti kini öfkeyi inatı ve kuralların dışına çıkmayı hayatından soyutlama yaratılışını inkar edersen Remi Harddiski kabul etmeyen bilgisayara dönersin demedi deme.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Karanlık bir gece de gökyüzünü izliyorum. Bir çatı katında çatının üstünden geceyi izlerken aşağıda sevdiğim insanların seslerini duyuyorum yanlarına gitmek istemiyorum. Birbirimize yaptığımız siyaset hoşuma gitmiyor burada yalnız daha iyiyim. Düşüncelerim durgun halimi bütün o saçma sapan muhabbetlerimizden daha çok seviyorum.

Gökyüzünde bir kaç parıldama görüyorum helikopterlerin sesi çok yakından geliyor ve bir birlerinin etraflarında dönerlerken paniğe kapılıyorum. Bir şeyin düştüğünü ve biraz ötede bir binanın tepesinde patladığını görüyorum. Koşarak gidin burdan diye bağırıyorum ev o kadar büyük ki diğerleri orayı korkuyla terkederken ben uyuyan kızımı almak için içeriye koşuyorum. O an bütün duygular içime hücum ediyor. Onu kucağıma aldıktan sonra bir an geriye bakıyorum eşim ve diğerleriyle göz göze geldikten sonra bir patlama duyuyorum hareketsiz bekliyorum ve bir saniye sonra artık ölü olduğumuzu anlıyorum. LÜtfen diyorum bir şans daha. Bu kadar acımasız olma.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ruhumun çatlaklarından sızan adın,beyin hücrelerime girerek,bir virüs gibi beni ele geçirmeye çalışıyor...Bir anda herşey olup yankılanıyorsun tüm metobolizmamda.Her şarkıda,her sigarada,her güzel olan varlıkda seni gören ,seni duyan,seni hisseden bir sizofrenin kaleminden akan sözyaşları bunlar.

Seninle olmayı hayal ettiğim dakikalarda damarlarımın içine enjekte edilmiş olmalı aşk denen bu zehir...Adına aşk denilen bu duygunun tarifini yapmayı istedim herkese analtmak istedim, sonra saçlarına taç yaptığım mavi kelebekleri öldürdüm,ruhumu yaktım isyan ateşinde,gözlerindeki masumiyete astım günahsız bebekleri,zamanla senin kapattığın göz kapaklarımın vanalarını açıp bidonlara doldurdum asit yağmuru gibi yağan damlaları su perilerini boğmak için.Anladım aşkı anlatacak harf yok,onalrca lisan olmasına rağmen aşkı, ve sana olan sevgimi analtacak kelime yok,anlatmaya çalıştıkca deliriyorum.Neyse yine baya başını ağrıttım en yakın dostum defter denmeye bin sahit isteyen yaprakları acı ve hüzün kokan derttaşım.Gözleri diyorum ulan gözleri kıyametin mjdecisi gibi bakıyor...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ruhumun çatlaklarından sızan adın,beyin hücrelerime girerek,bir virüs gibi beni ele geçirmeye çalışıyor...Bir anda herşey olup yankılanıyorsun tüm metobolizmamda.Her şarkıda,her sigarada,her güzel olan varlıkda seni gören ,seni duyan,seni hisseden bir sizofrenin kaleminden akan sözyaşları bunlar.

Seninle olmayı hayal ettiğim dakikalarda damarlarımın içine enjekte edilmiş olmalı aşk denen bu zehir...Adına aşk denilen bu duygunun tarifini yapmayı istedim herkese analtmak istedim, sonra saçlarına taç yaptığım mavi kelebekleri öldürdüm,ruhumu yaktım isyan ateşinde,gözlerindeki masumiyete astım günahsız bebekleri,zamanla senin kapattığın göz kapaklarımın vanalarını açıp bidonlara doldurdum asit yağmuru gibi yağan damlaları su perilerini boğmak için.Anladım aşkı anlatacak harf yok,onalrca lisan olmasına rağmen aşkı, ve sana olan sevgimi analtacak kelime yok,anlatmaya çalıştıkca deliriyorum.Neyse yine baya başını ağrıttım en yakın dostum defter denmeye bin sahit isteyen yaprakları acı ve hüzün kokan derttaşım.Gözleri diyorum ulan gözleri kıyametin mjdecisi gibi bakıyor...

 

Tanıdık geliyor bir yerden :*

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bedenim konulduğunda musalla taşına

Herkes acıyacaktır 19 yaşıma

Bir gün gelipde mezarımın başına

BEnde senden beter oldum dermisin?

 

Eşini arayan yerde karınca

Hayallerin düşlerine varınca

Suçun neydi diye sual sorulunca

Sevginin katili oldum dermisin?

 

.....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ruhumun çatlaklarından sızan adın,beyin hücrelerime girerek,bir virüs gibi beni ele geçirmeye çalışıyor...Bir anda herşey olup yankılanıyorsun tüm metobolizmamda.Her şarkıda,her sigarada,her güzel olan varlıkda seni gören ,seni duyan,seni hisseden bir sizofrenin kaleminden akan sözyaşları bunlar.

Seninle olmayı hayal ettiğim dakikalarda damarlarımın içine enjekte edilmiş olmalı aşk denen bu zehir...Adına aşk denilen bu duygunun tarifini yapmayı istedim herkese analtmak istedim, sonra saçlarına taç yaptığım mavi kelebekleri öldürdüm,ruhumu yaktım isyan ateşinde,gözlerindeki masumiyete astım günahsız bebekleri,zamanla senin kapattığın göz kapaklarımın vanalarını açıp bidonlara doldurdum asit yağmuru gibi yağan damlaları su perilerini boğmak için.Anladım aşkı anlatacak harf yok,onalrca lisan olmasına rağmen aşkı, ve sana olan sevgimi analtacak kelime yok,anlatmaya çalıştıkca deliriyorum.Neyse yine baya başını ağrıttım en yakın dostum defter denmeye bin sahit isteyen yaprakları acı ve hüzün kokan derttaşım.Gözleri diyorum ulan gözleri kıyametin mjdecisi gibi bakıyor...

adife38 den esintiler

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Saat 05:05

Nirvananın dediği gibi olmadığım kişiyi sevmektense olduğum kişiden nefret mi etmeliyim?

Diğer insanları tanıyorum , hissediyorum içlerine gömdüklerini ordan çıkartabiliyorum ama ben? Kendimi okuyamıyorum beynim bunu istemiyor , karakterim ıslak değişken tutmaya çalıştıkça elimden kayıyor , nasıl hissediyorum? Diğer insanların nasıl hissettiklerini hissedebiliyorum niye sürekli değişiyorum ama hep aynı yerdeyim? Kendi kuyruğunu yiyen yılan gibiyim , burcumdan nefret ediyorum kendimi gizlemem , az konuşmam , azimli olmam gerekiyor ama yapmıyorum insanlardan uzun süre uzak kalamıyorum , bazen tam bir korkak gibi davranıyorum beni rezil etmelerine izin veriyorum bazen de insanları öyle şaşırtıyorum ki kendim dahil normal birinin düşünemiyeceği şeyleri ben yapıyorum , neden bu kadar dikkat çekiyorum dikkat çekmeye mi çalışıyorum? Hiç sanmıyorum ben sınıfta en arkada uyurken bile hoca sorduğunda beni sevmeyenler dikkat çekmeye çalıştığı için demişti hayatımda hep pişman ve başarısız olamam dimi? Konudan konuya atlıyorum zihnim sabit ve kararlı değil bundan çok çekiyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir jazz müziği eşliğinde demleniyorum, ruhun gıdası sonuçta.. müzik ruhumu tatmin ederken bir yandanda ellerim kağıdı tatmin etmeye çalışıyor işte.Parmaklarımdan akıyor sözcükler, akamayanlar ise içime nüks ediyor.Ve zihnimden geçenler , onlarla debeleşiyorum adeta .. yapmak istediklerim, hedeflediklerim, ve o zaman ki an .. hangi birine konsantre olucam lan.Daldan dala atlıyor zihnim işte.O değilde ne fark ettim diğer günlerden farksız biliyor musunuz? ; Neden başkasına yapma dediğim,istemediğimi söylediğim etik görmediğim şeyleri söyleyip , aksine bunları ben yapmaktayım? Neden ? Neden En çok ihtiyacımız olan şeyleri başkasına veririz.. eli açıklığın doruk noktası derim ben buna. Garip bir ironi cidden .. ayrıca Kötü bir alışkanlık bu , çok fütursuzca olsa gerek.Ama bunları engellemeyi istiyorum ve bunun yanında fütursuz olan bu ve diğer davranışları değiştirme güdülerim halen mevcut durumda içten içe.Yapabilirim biliyorum sadece bunun kısa sürede çok verimli olmasını diliyorum gerçekten, sabırsızım bu tür mevzularda.Çok eksiğim var , çok donatımsızım ,ve çevremde benim gibi donatımsızları görmek /uyumsuzluk/ içinde bana buna uyum sağlamayı zorluyor ve bu da güçlü gördüğüm direncime karşı bir zaaf oluşturuyor. Zaten uyumsuzluk dediğimiz nedir ki başkalarıyla uyumlu olmaya çalışmak değil midir..görünmeyen bu zincirlerimden kendimi azad etmek ,sürümün tek çobanı olmak istemekteyim ve bunları yaparken saf olmaya diyorum.Olabildiğince saf, temiz, doğduğun gibi fabrika ayarlarında takılma işte bilirsiniz eğer unutmadıysanız. Bunu yapmazsam eğer özgün olamam, ben olamam, başkası olurum..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...