Jump to content

Yazını Paylaş


sidarta

Önerilen Mesajlar

Bİr boşluktan aşağı düşüyorum sanki.. Hızla yere çarpacağım ve yaşamın içine anı hem heyecan hem de bitmeyen iliklerime işleyen bir korkuyla bekliyorum.Ne yapacağımı ne yapmam gerektiğni hiç bilmeden... Allahım bu nasıl bir boşluk! içim, tüm organlarım benden sonra ayrılıyor sanki geçtiğim yerlerden.daimi bir ayrılıp kavuşma öyküsü gibi..Bedenim hayatı bir bulup bir kaybediyor sanki... Kalbim beni önce boşluğa atıyor sonra birkaç saniye de olsa yakalıyor bedenimi sonra yine boşluk...Hep boşluk... Sonu gelmeyeck mi bu med-cezirlerin, içim huzurla aydınlanmayacak mı hiç, sakin deni

zler gibi olamayacak mıyım... Canım acımadan, kaybetmekten korkmadan nefes almak hayal mi olacak...

 

 

Sevmek, sevilmek, aşk... Bütün bunlar anlamsız bir şizofreni sanki bulanık beynimde... Bir varlar bir yoklar masal misali. Sanki hepsi beynimin bir köşesindeki kurtçukların oyunu... Avutuyor beni minik kurtçuklar. İstediğim ama sahip olamadığım şeyleri benimmiş gibi gösteriyorlar bana. Ben de mutlu oluyorum. Bu mutluluk bir oyun da olsa , oyun olduğu bu kadar belli de olsa... İyiyim diyorum... aslında iyi olmadığımı yalan söylerek sadece kendimi kandırdığımı bilerek...

 

 

 

Günler geceler geçiyor... Sonu gelmeyecek bu düşüşün... Daha ne kadar derine ineceğim daha ne kadar dibe vuracağım? biri çıksın ve 'artık yeter' desin... Ne kadar sert olursa olsun yere çarpmaya razıyım... Kaanlık aydınlansın, hayat hiç gitmemecesine dolsun içime... Şu kötü his bıraksın artık ruhumu hissetmeliyim... Hıçkıra hıçkıra hissederek ağlamalıyım...

 

 

'' Hayat içimizdeki sonsuz ve tesellisiz acının tesellisini aramak değil midir?'' demiş tanımadığım bir yazar... Başlarda öyle olduğuna inanmasamda haklı olduğunu anlıyorum zamanla...

 

Karanlık dağılıyor etrafımda, renkleniyor bir de hersey... İşte diyorum sonu geldi bu hiç bitmeyecek sandığım düşüşün . Artık dibe vuracağım ve yaşam başlayacak... Heyacanım dinmiyor hiç...

 

Günler geçti ama hala hızla çarpadım yere...Artık farkındayım... Hayat dediğimiz bu sonsuz düşüşün bitişini beklemek aslında... Yaşam içimize dolacak diye beklerken o hızla akıyor yanıbaşımızdan... Zaman dediğimiz ne olduğunu anlamak için nesillerce araştırmalar yaptığımız şeyin tam da içindeyiz işte Onunla beraber akıp gidiyoruz ve daima aşağı... Yaşadığımızı sandığımız, kendimizi etrafımızda akıp giden renklerden biri sandığımız anlar beynimizdeki kurtçukların başarılı bir oyunu sadece... Ve ne yazık benim kurtçuklarım fazla yorgun başlamışlar işe...

 

Belki bir tek sensin bunca halüsinasyon arasında gerçek olan...Belki bunca kabusun ortasında tek uyanış aşk.. Ama öyle yorgunum ki, öyle karmaşık ki renkler ne yapacağım, nasıl kurtulacağım bu yokluk, bu hiçlik hissinden...Nasıl kurtulup da bulacağım seni...Peki ya sen de bir hayalsen benim için? Ya bu tek başarılı işiyse benim zavallı kurtçuklarımın? Öyle korkuyorum ki...

 

Sen hayal mi gerçek mi olduğunu bilemediğim kadar güzel adam... Bir tek sen kurtarabilirsin beni bu hiçlikten... Bir tek sen karışabilirsin zamanın içine benimle... Yardım et..Ne olur bitsin bu düşüş, en dibine vurmaya razıyım... Hayat ver bana.... Hayat ol...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yarı uykulu bakmak gibi bişey hayata hasretlik,uyumakla uyumamak arasında bi bilinmezlik öyle deli sarhoşsundur ve öyle öksüz bi tebessüm dudaklarında…kimsin?nerdesin? amacın nedir?sorular sorular sorular yüzlerce anlamsız vede cevapsız canyakan sorular hasretlik düstü düseli aklına kapanır pencereler,güneş dogmaz yüregine susarsın,hayatın tum sesli harflerini....ne caddelere vurmak avutur artık seni nede şişeler dolusu yalnızlık veya sahte üçbeş dost tebessümü,yani öyle anlamsızlaşır yaşamın 7 rengi….oysaki hasreti adsız kılan zamanlarda tüm renkler alabildigine göz kırpardı yüregine bir umut bin umut oluverir dogardı sabahına,baharlar eskisinden daha yesil vede daha umut doluydu,gözlerinde,yüreginde,cümlelerinde rengarenk çiçekler açardı diyorum ya bahar kokardı cehren,ayagını bastıgın her topraktan bir nehir,baktıgın her noktadan çaglayanlar ..çaglayanlar çıglık çıglıga akardı…hani diyorumki hasretlik düştü düşleli yüregine geceler yakamoz düşürür gözlerine,sevgiler acının simgesi oluverir kaçarsın gündüzlerden,gecelere gebe kalır asarsın kendini zamanın en zamansız anına.Bir yanın ayrılıga dönük bir yanın yaşama bir tekme atarsın ayagının altındakı tabure sandıgın hayata sen hayata küsersin hayat sana tüm ihtişamını kaybeder ugruna feda ettigin tüm anıların….

 

Hasret düstü düşeli yüregine yüzüne gece çöktü.yıldızlar yıldızlar sallanır oldu göz bebeklerinden her anışında dudaklarında gecenin çigi yakamoz düşürür yüregine …yaşam serzenişten başka bişey degildir artık ….SEN,BEN,BİZLER VE ONLAR hemen herkes her neredeyseler hasret büyütür herkes yüreginde…ama ben diyerek baslar her sevdalı oysakı her sevdalı bizizdir….

 

BAK… DENİZE ALABİLDİGİNE BAKIYORUM YÜZÜN SARMIŞ DENİZİN YÜZEYİNİ UFKA KADAR SEN….SANA DAİR MİLYONLARCA ŞİİR YAZMAK GELİYOR İÇİMDEN AMA…AMA…SESİM TİTRERKEN KELİMELER YÜREGİME DÜŞÜYOR..ŞİİRLERİM ADININ BAŞ HARFİ OLDU YAZMAK ANLAMSIZ Bİ KAYIP AMA ARTIK KAYIPLARIDA SEVİYORUM TIPKI HASRETİNİN ACIMASIZLIGI GİBİ

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

simdi yönünü kestıremedıgım

esen kavurucu cöl rüzgarı ;

beraberınde getırdıgın tozlar

bılıyorum kı Camılla nın bedeni...

hedıye ettıgını sanmıyorum bana

ya da taşladıgını beni

oysa ölesiye isterdım her ıkısını....

--------------------

nemlı tahtalar üstünde

telaşlı koşuşturmaları ,

doğacak gunesten kaçarken...

taşınabılır her ne varsa

yüklenır karanlıga...

ve cılız nefesleri ile

sogumus bedenleri

göc yoluna karıstıgında............. dası yok..tamamlayamadım :p

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

kapılar aralık.

birbirinin içinden geçiyor

ha gitti ha gidiyor...

kilitleniyorum...

kasılıyorum dibimde bir duvar ..

kökümden toprağımın tenine serpiliyor...

aynada ki yansımam

bedenimi izliyor...

yamaçdan ötedede bir at ölüyor

yırtık bacağından

bir kız atlıyor...dekoltesi dökülüyor

dekoltesi çok ahlakçı

bir erkek de onun peşine...

angarya bir aşka koşuyor

kaslarımda bir iklim değişiyor..

 

rakı masasında ulu orta..

annesinin avucunda kulağı

yaşlı bir adam çekiştiriliyor...

bir anne bir kulakla hesaplaşıyor...

bir kulak bir anneye öğüt veriyor..

yaralı ellerinden kaçıyor

ayyaş amonyak kokusu

korkuyor bir köpek başını önünde parçalıyor..

bir diğer köpek aç....

kuyruğu bacak arasında can çekişiyor

bir kuyruk bir bacakla hesaplaşıyor...

kesiyor bileklerini ağaçların

devrilen yaşlı bir çınar

üstümüze sıçratıyor ...

diz kokan toprağın kanlarını

bir iliik sömürülüyor...

katakomp da bir şarapçı meşk ediyor

lades kemiği yok hiçbir tavuğun bu gece..

hiçbir kuyruğu olmadı sokak kedilerinin...

hepsi tüysüzdü gördüğün kuşların....

bir baldırında ben

bir diğerinde sen...

kan alıyorum kan veriyorum...

kargılar satıyorum yeni yetme canilere...

yamaçdan ötede bir at ölüyor

yırtık bacağından

bir kız atlıyor kalçaları dağılıyor

kalçaları çok ahlakçı

bir erkekde onun peşine

angarya bir aşka koşuyor

kaslarımda bir damar deviniyor

binilerce damar da onun peşine...

tırnaklarımdan cam akıtıyorum...

istirham etmeye görün....

buseleniyorum

bileklerimi yalanıyorum..

terk kokuyorum....terk ediliyorum..

deliriyorum...bahçe kapılarına kilitli gırtlağımda bir zincir

son bir sigara

son bir şarkı daha...

keyifleniyorum üstat

hilatda derime bir yakışırki sorma

parmaklarımdan sıkışıyorum...

kenetliyorum...lanetleniyorum

kan alıyorum....

kan veriyorum...

morarıyor her göğsümde bir çocuk...

nefessiz kalıyor dirseklerim...

solunumum tıkalı...son durumum oldukça vahim..

çek parmağını boğazımdan...

ben bir jileti yutmasınıda iyi bilirim

gel gelelim öldürmüyor..hangi jileti yutsam

bu kansızıntısı göç yollarımda bir sancı depreştiyor..

damarlarımda bir şarlatan ordan oraya süklüm püklüm

nemli gözlerim küflendiriyor hangi birşeye baksam...

yeşeriyor çok pis ölüyor...çok feci görüyorum

parçalı boğazımda

bulutlar yağıyor...ödlek muson yağmurları

bu son yağmurları da biliriz.....

yanıyor bir evin ahşap kapısı

pencere pervazında aşk yapıyorum...

pervaza bir ağlıyorum bir gülüyorum...

bir bahar olup bir bahara taş çıkartıyorum..

ağzımda laçka bi sakız...

boğazına boğazına yapıştırıyorum..

kan ağlıyorsun kan alıyorum kan veriyorum...

bordo görüyorum seni...bulaşık bişey gibi her yerinde dolaşık bir kefen.

burda bir yerlerde ama uzaktan geliyor sesin

yanımda ama kollarımdan daha uzakta...yani uzatsamda nafile uzatmasamda

yoksun iyi bilirim...

çığlık atıyorum

soyuluyor derim...

pis bir akıntı gibi sızıyorsun içimden..

aramızdan bir türlü bir cesedi çıkartamıyorum...

bir türlü bir aşkı ...

bir türlü seni....

(...öldü lambada ki cin....dileyeceğim şeyler vardı oysa...)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

spotlar tekrar söndü,

şimdi loş,sönük bir ışık kalmıştı sahnede.

ucunda camsı keskin parıltılar olan bir bıçak herhangi bir el tarafından tutulmadan boşlukta meleğin boynundaki ilmeğe doğru süzüldü.

ve beklenen o hareket geldi...gecikmeden.

hızla aşağıya doğru inerek bir vuruşta kesti ilmeği.

 

ilikleri donduracak kadar acı dolu,tüm evreni kaplayacak hızda korkunç bir çığlık yükseldi sahneden.

 

yayıldı...

 

yükseldi...

 

genişledi...

 

bir okyanusun üzerinde zamanın tamamen donup sarardığı,

bakışın kutsal bir anı hatırlayıp odaklandığı

gecenin hükümranlığını sarsan,

yıldızların sönmeden önce yaydıkları son parıltıları andıran

o manzara belirdi...

 

MANIBUS DATE LILIA PLENUM…

 

 

 

Yıldızsal bakış

sayfa:13

 

by Arch….

 

 

yazılarını özledım...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Uzaklar

Geceleyin gideceğim bu şehirden. Giderken uyuyor olacaksın düşlerinin zindanında. Bense düşlerimin zindanında sonsuz bir hapsi beklemektense, yola çıkmış olacağım özgürlüğümün ebediliğinde. Sen uyuyorken yağmur uğurlayacak beni uzaklara. Günahlarım her damlasında temizlenecek. Şehre düştükçe damlalar ben uzaklaşacağım. Ve ıslandıkça sokaklar, attığım son adımlar eriyecek teker teker.

Giderken sessiz bir elveda fısıldayacağım rüzgara. Rüzgar şehre fısıldarken vedamı, sen yorganına sarılacaksın daha çok. Ve senin gibi yüzlercesi üşüyecek vedamın ürpertisiyle. Gece kuşları rüzgarı dinledikçe terk edecekler kenti. Ne baykuşlar kalacak gecelerinizin kolcusu, ne köpekler bekleyecek uykunuzu. Uzaklaştıkça şehirden rüzgar fırtınaya dönüşecek. Fırtına uykunuzu bölecek, sallanmaya başlayacak şehir. Uzaklaştıkça attığım her adım bir evi yıkacak. Yıkıldıkça evler, fırtına çoğalacak. Ne adımlarım yavaşlayacak, ne durmak bilecek fırtınam. Vedam şehrin yıkıntılarında yankılanacak.

Giderken adımı yazacağım denize. Dalgalara kodlayacağım tüm sesli ve sessiz harflerimi. Balıkları yemlercesine haykıracağım. Ve uzaklaştıkça şehirden deniz beni arayacak. Balıklar yeniden acıkacak ismimle. Dalgalar şehre varacak beni bulabilme umuduyla. Balıklar yıkılmış evlerin arasında kokuşacaklar. Leş kokuları sardıkça şehri, ben daha uzaklara gideceğim.

Giderken kokumu bırakacağım toprağa. Ben yokken ağaçlar nefessiz, yapraklar sapsarı kalacak. Leş kokuları daha da saracak şehri. Son kalan ağaç da kuruyunca nefes bile alamayacak şehir. Ve bir çöl oluncaya dek uzaklaşacağım.

Giderken uyuyor olacaksın. Şehre bir yağmur yağacak. Sense sebepsiz bir gözyaşıyla uyanacaksın. Gözlerin beni arayacak. Ne bir veda mektubu, ne de bir mesaj bulacaksın gidişime dair. Pencereden dışarısına bakarken sana ve şehre bıraktıklarımı göreceksin. Artık ne gördüğün şehir o eski şehir, ne de sen eski sen olacaksın.

Geceleyin gideceğim bu şehirden. Ve uzaklaştıkça kokumu, adımı, sesimi arayan bir kent armağan edeceğim sizlere...

Vahey Kutsalkan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

BİR KUTU DOLUSU YAŞAM GÖNDERİYORUM SANA

 

Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana , sade bir kurdeleyle süslenmiş.çöz kurdeleyi ve kaldır yavaşça kutunun kapağını...

 

Kocaman bir fırça ve bin renk koydum kutuya bir cennet resmi yapıp içine gir diye...Düşler serpiştirdim gizlice,düş kurmayı unutma diye .Bir tanede elma şekeri yerleştirdim , içindeki çocuğu yeniden tadabil diye...Guneşin batışını ,billur suyun sesini,kırmızı gelinciklerin saflığını ,taze ekmeğin kokusunu ve bir gülümsemenin sıcaklığını da sığdırdım.Ruhlarımız aç kalmasın diye...

 

Kutuya birazda sevecenlik koydum,güçlü ol diye,çünkü acımasız olan güçsüzdür .Beyaz bir güvercin kendi kondu kutuya , barışı ve özgürlüğü sunmak için... Bir buket sevgi , bir yudum aşk ve yarım bir elma da koymadan edemedim .Paylaşmayı anımsayalım diye... Sevdiklerimize onları sevdiğimizi söylemek için yarını beklemeyelim.Hemen şimdi bunu yapalım diye... İçtenliği , umudu , neşeyi, bağışlayıcılığı , özgüveni ve açık yürekliliği unutmadım , " BEN" in dışına çıkıp "Biz" e ulaşabilelim diye...Son olarak da bir kart iliştirdim kutuya bak kartta neler yazıyor.

 

" Bu kutunun kapağını her kaldırışında yaşamla ilgili yepyeni şeyler keşfedeceksin.Yaşamak için yarını bekleme , al yaşamı kollarının arasına ve sımsıkı sarıl yaşamdan almak yerine ona bir şeyler ver .Kısacası bütünüyle "İnsan" ol.Unutma ( ! ) yaşam dokuması henüz tamamlanmamış , olağanüstü güzellikte bir duvar halısıdır ve sana ait olan boşluğu yalnız sen doldurabilirsin.Kimseyi kırmamak ve üzmemek şartıyla istediğin herşeyi dene

 

Bir gün sonsuzluğun bulutlarına oturduğunda ne aklın kalsın ne de kırık bir yürek

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Derin bir nefes çek yalnızlığın gölgesi ensende.. Sokaklar dinlesin şarkımı bu sefer benim ağzımdan dökülüyor yanlızlığın şarkısı kirletiyorlar kar kadar temiz yağmur kadar berrak hayallerimi iğnelerini baıtrıyorlar duygularıma

kanıyorum..

 

Gözlerimi kapatarak bende dansıma eşlik ediyorum sokaklarda..

Hiç yaprakları dökülmüş kuru bir ağaç gibi hissettin mi kendni verimsiz ?

Yazmak bile acı veriyor bana kendi yokluğumda kendimi öldürüyorum ne kutsal bir şeydir kim bilir bir dostun sevgisi ? Gecenin karanlığına bırakıyorum bedenimi bir tüy kadar hafif ve düşüyorum hissediyorum dört mevsimi yaşıyorum..

 

Çekin sahte sevgilerinizi üzerimden istemiyorum suratınızı görmek ihtiyacım yok benim yalandan gülüşlere mutluyum ben yalnızlıklarımın içinde ihtiyacım yok benim sizlere yetiyorum kendime ..!!

 

Sokaklardayım rüzgar çarpıyor suratıma korkmuyorum kendimi yağmurun altına bırakmaktan korkmuyorum rüzgarın suratımı yıpratmasından !! İncitemezsiniz beni daha fazla .. Rüzgarın uğultusu yalnızlığın şarkısı gibi gelir kulağıma rahat bırakın beni dinleyeyim doya doya alsın ve çeksin bedenimi götürsün uzaklara raht olabileceğim bi yere batırmayın artık iğnelerinizi bana dayanamıyorum daha fazla kanamaya!!

 

Kimse görmesin gözyaşlarımı. Konuşturmayın beni hepinizin canını acıtırım..

Devam etmeyin bana bakmaya dayanmıyorum sahteliğinize uzak durun benden lütfen dayanamıyorum size!!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Çaylar şirketten !!! Ne çay severdin sen nede bi şirkette calisirdin ... Ama ne hikmetse muavinin o çatlak sesi ile çaylar şirketten diye bağırması ile geliverdin aklıma..uzun yolculukların molalarında verilen o bayat çay nasılda mutlu eder insanı.. Öyle yapay bi mutlulukmuydu bizimki acaba ?o yüzden mi düştün kafama, yüreğime, bütün organlarima!! hiç birini es geçmeden çarpa çarpa ?bitti iste; bende bittim diyerek arabeske vuracak degilim kendimi ama ayıp oldu biraz bize. Tıpkı onlarca para verdiğin halde size içirtilen o bayat , o kirli bardakdaki çayi methedercesine gururlu ses tonu gibi .. Cok ayip oldu..diyelim ki gömdüm karanligi içime, diyelimki arındım tüm kuruntularimdan ve diyelim ki ozledigim hayal ettiğim sana ! Geldim.. Her ask gibi her bitiş gibi tekrar tekrar doğarak .. Ve tanrıya inat yılmadan günah işleyerek .. Hani her ask içinde ölümü besler ya ... Eski sevgililer doğurur ya yenilerini ... Tam öyle iste ... Oysa büyük yanlislari vardı aşkın ... En büyük yanlışi kaderimle oynamasıydi ... Elleme dedim en az bin defa .. Bırak o kendi yolunu cızsin ben kendi yolumu ... Ozledigimizde nasıl olsa buluşuruz biyerlerde.bana ait olan kader değilmi nasıl olsa ... Girip yolumu değiştirmeseydin en azından onu kaybetmemiş olacaktim .. Işte bak çok ayıp ettin..azıcık frank zappa dinlesem yanibaşımdasin da , niye özlüyorum neyini özlüyorum ? Bilmiyorum .... içinde hiç ben olmayan bi yazı yazabilmek sana .... Hiç ben olmayan bi hayat yaşayabilmek ... Of of .. Düşünmek bile yoruyor seni.. Hayir bozucam kendimi , çıldıricam .. şu tam karsimdaki adamin elinde duran çay bardağıni kapıp doğrayacagim herkezi etraf kan, etraf ağır demir kokusu...peki ne diyeceğim sinirim yatısinca ? Çayi mi beğenmedim ? Yoksa yanlış otobüse bindim de kızdım mi ? Yada, yada manyagim ben arada böyle katliamlar yaparim mi ? Hangi bahane unutturur bana seni soyle ..... Soyle ki ne uzun yolculuklara çıkayım bir daha ,ne de bu bayat çayi içmek zorunda kalayım..ışte tam burda , bu soğuğun ortasında ,bu mahşer kalabalığda kim bilir kaç kişi şikayetçi şu meşhur şirketlerin sözüm ona tavşan kanı çaylarindan... ..... ..... Hani hakaret etmek gibi olmasında sevgilim ... Ne büyük bi şirketmisin de onca kişiye bardak bardak çay ısmarlarken hiç sendelemiyorsun ? Ama yok ... Bu molada sadece lavaboya giricem .... Hadi , sana afiyet olsun

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kimsin ? Nereye yürüyorsun ?

Neden koşmuyorsun ?

Niçin korkuyorsun ?

Sende mi gelip geçicisin ?

Diğer herşey gibi...

 

Gerçek olan sen misin ?

Hayat mı getirdi seni dünyaya ?

Okuyan ama anlamayan mısın ?

Bilmediğin şeylere inanan ?

Diğer herkes gibi...

 

Kimlerin peşinden gidiyorsun ?

Gerçek nedir bilmiyor musun ?

Onları umursamıyor musun ?

Onuda seviyorsun değil mi ?

Diğer hepsi gibi...

 

..serpentine..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Söyleyeceklerim bitmedi, kibir ovasına saldıran

aç kurtlar gibi değilsem de söyleyeceklerim bitmedi henüz!

Sadece şu her derde deva zaman merhemini koyduğum yeri bulamıyorum...

 

O kadar...!

 

Azık torbamda gelecek zor günler için sakladığım umutlarım var daha,

kaybetmeye korktuğum umutlar bunlar, insanı şekilden şekle sokan,

parmağının ucunda oynatan umutlardan değiller...

 

Neyse ki değiller...!

 

İçi boş bırakılan kavramlarım, hakkını veremediğim duygularım,

şu kahrolası yaşama karşı her şeye rağmen yitirmediğim saygım

ve hani şu yeni emzirilmiş bebek odası kokusunu

içime çeke çeke dolduracağım henüz doğmamış apalak bir kızım var...

 

Hı...!

 

Bi cigara içimlik uzakta dokunamadığım dostlarım var,

bağışlasınlar beni anılarımın mimarları, bağışlasınlar,

nerede şu lanet olası merhem...?

Halbuki burada kolay bulurum diye bir kenara saklamış mıydım ben onu...?

 

Hay Allah...!

 

Avucumun içinde olabilir mi bu merhem...?

Sol elimin avuç içine şöyle bir göz atıp çizgilerine anlam yüklemeden bakmaya çalıştım,

özellikle eğik bir hançer gibi bileğimdeki damara doğru ilerleyen

koca çizginin işlemeli sapı gibi duruyor işaret parmağım...!

Neyi işaret ediyor ki...?

Hem zaman insanın avucuna saklayabileceği bir şey mi...?

 

Pöh...!

 

Alnımın gün geçtikçe artan kırışıkları arasında

bir yere saklamış olabilir miyim ki, ağulardan damıtılmış zaman merhemini...?

Herkesin alın yazısı konuştuğu dilde mi yazılır diye,

yeni bir soru üretmeme neden olacak bir yere saklamamışımdır ben onu...!

Alnıma yazılmış bir yokluğu alnımın kırışıklıkları arasına saklamak akıl kârı değil...!

 

E o zaman...!

 

Kendime dışarıdan bakacak kadar,

beni benden alan türkülerin içine saklamış olabilir miyim...?

En son hangi türkü vurmuştu beni...?

" Çeşmenin başına güvercin kondu / Salındı sevdiğim atına bindi /

Çıkardı cebinden üç elma verdi /Sanırım dünya hep benim oldu "

Kaybetmeyi göze alamadığın bir şey bu türkünün hangi satırına saklanır ki...?

 

Aman be...!

 

Belli ki uzun sürecek bu kış,

zaman merhemini gelecek baharda açacak bir papatyanın

bu sefer eksik kalmayan bir yaprağına saklamış olabilirim umudunu da

azık torbama yerleştirdim usulca...

 

şişşşt...!

 

Hadi var git işaret parmağım, türküler söyleye söyleye,

bir hançerin sivri ucu gibi, kazı şu alnımdan

yokluğun yaldızlı yazısını ki, altından yaprağı bir fazla bir papatya çıksın...

 

Amin...!

 

İyi bir gün olsun yarın...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bazı yazıları okudum da ufak, ufacık bir tavsiye, dost uyarısı gibi şeyler.... ya da sadece zırvalıycam;

konunun başlığı ve konsepti kendi yazılarınızı paylaşmak üzerine kurulu... yani demek ki başkalarının yazılarını kullanmak için başka konular bulabilirsiniz..

ya da bilinen yazıları ne yapmaya kendi yazınız gibi gösterirsiniz... bir tek siz mi biliyorsunuz o sözü!?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dün gece anladım ki hiç bir şarkıyla bu kadar bütünleşmemiştim. Bir kere daha yıkılan güvenim ve düş yıkımlarımın altında kalmıştım. Ağlıyordum yazdığım tüm şiirler uçup gitmişti sanki. Gerçekten bütünleşmiştik."Hastayım tam anlamıyla hasta ve sen , barikatların ardından hasta olduğumu işitiyorsun sadece" Daha çok ağlatmıştı Je Suis Malade. Üşüdüğümü hissettim. Gerçektende üşümüştüm. Bir şeyler uçup gidiyordu sanki ruhumun yarısı kopuyordu acıtıyordu fakat önemli değildi: Canım daha öncede yandı. Fakat kopamadım o dünyadan.. Yine... "Neye gideceğimi bilmiyorum tüm gemiler senin bayrağını taşıyor çünkü sen her yerdesin" "Bir kayaya bir günaha bağlanır gibi bağlandım sana" Bütün bu düşünceler beni aldatıyordu. Böyle olmamalıydı bir kere daha olmamalıydı. Bir kere daha Kimsesiz gök yüzümüzün altında ağlamamalıydım. Kimse duymazken sen bile işitmezken beni... Bu böyle olmamalıydı ki. Piyanomun ruhu öldü. Ona dokunamıyorum bile... İkimizde birbirimizi , hıçkırıklarımızı dinliyoruz...Sabaha yeni hayat istedim yeni bi hayata başlamak fakat olmaz içimde gelecek korkusuyla ve de geçmişin gölgeleriyleyken.. Biz yaşamayı öğrenmiştik aslında sadece geçmişten gelip tekrar korkutmaları canımı biraz daha acıtıyordu. İnancımın solmasını istedim ertesi sabah başka biri olmayı çünkü bu biraz makyaj ve taklitle kolay olurdu fakat hiç bir zaman kendimi saklayamamıştım çünkü farkındayım.. Canım her saniye daha çok yanıyor...

Melankoli,_Awa

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tüm isteklerim,

tüm arzularım kelimelere dökebildiğim

ve yanısıra hissettiklerim...

hissettirebilmek istediklerim.

 

Mor bir gökyüzü,

herzaman mavi olduğu gibi.

Yemyeşil bulutlar,

bu ağaçların, yapraklarının rengi sanki.

Nedense, seviyorum ben herşeyi.

Olduğu gibi, senin gibi.

Kendimi hissettiğim, damarlarından dökülen kan gibi

 

Karanlık siyahlatır,

ışık beyazlatır herşeyi.

Belirtir nefretin tüm tepkini,

sevginin herşeyi billurlaştırdığı gibi...

 

...ve asla sevginin satın alınamayacağını,

mantığın olmadığı yerde insanın olamayacağını,

doğal olarak öldürülmüş aşkın yaşayanını,

bak ve gör herşey için ne yapmadığını ve yaptığını.!.

 

24/02/2006 (''Ha gayret'' demiştim kendime depresyonun bu kadar dibindeyken bilinç altımda bulduğum mum ışığıyla)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bak qüneş doqmuyor artık üstümüze ..

çukurumuzu kendi ellerimizle kazdık bilmeden , düşünmeden ..

içinde sevqiden mahhrum koca bi boşluk var , bnm içimde sen ve senden kalanlar

idare ediyorum sen düşünme beni .. var olduqunu sandıqım zamanlardan ne eksik ki ..

yine yoksun ... yine yalnızım .. yine avutuyorum kendimi .

 

hep yanımda 'elveda'sız sonlarım ..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hayata Dair.

 

Yarın hiç olmayacakmış gibi yaşamak lazım. Yoksa içinde olduğumuz günlerin değerini

anlayamıyoruz. Bazı anıları tekrar yaşamak ister ya insan ben de isterdim.

Bazı şeyler hiç bitmesin der ya ben de dedim.

Bazı şeyleri unutmak ister ya ben de istedim. Tabi bu hayatta hiçbirşey istenildiği gibi yürümüyor.

Bazen herşeyin ters gittiği oluyor, o an tek dayanağım

ailem ve beni seven dostlarımı düşünmek oluyor.

Bazen gitarım da bana destek oluyor. Müzik yapmak bana huzur veriyor,

o süre boyunca sanki herşeyi unutuyorum.

Aklımda sadece söz ve müzik oluyor.

Geleceğe dair planlarımı düşünüyorum; hayallerimi...

Üniversiteyi bitirmek, iyi bir iş bulmak, mutlu olmak...

Keşke herşey bu kadar basit olsaydı..

Renksiz ve ruhsuz bir hayatın olunca hayallerinin de bir anlamı kalmıyor.

Yaşam bize sunulmuş uçsuz bucaksız bir ova gibi ve onu genişletmek bizim elimizde.

Eğer genişletemezsek yok oluruz, genişlettiğimizde ise dünyalar bizim olur.

 

Coreality

27-08-2009

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...