Jump to content

Bugün Sizi Hangi Şiir Anlatıyor?


schizophrana

Önerilen Mesajlar

her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet

sarışın başladığım esmer bitiyor

anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli

dudakları keskin kırmızı jilet

bir belaya çattık / nasıl bitirmeli

gitar kımıldadı mı zaman deliniyor

kimi sevsem sensin / hayret

kapıların kapalı girilemiyor

 

 

kimi sevsem sensin / senden ibaret

hepsini senin adınla çağırıyorum

arkamdan şımarık gülüşüyorlar

getirdikleri yağmur / sende unuttuğum

hani o sımsıcak iri çekirdekli

senin gibi vahşi öpüşüyorlar

kimi sevsem sensin / hayret

in misin cin misin anlamıyorum

 

Attilla İlhan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sen de her şey gibi,yakınımda iken,

Sen de oluyorsun gözlerimde diken.

Git,git benden uzak,uzak bir yere git;

Ne olur,içimde her zaman bir ümit,

Her uzak şey gibi öyle yalnız hayal,

Yalnız rahiya,renk,şarkı halinde kal.

 

Cahit Sıtkı Tarancı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

O mavi gözlü bir devdi.

Minnacık bir kadın sevdi.

Kadının hayali minnacık bir evdi,

bahçesinde ebruliii

hanımeli

açan bir ev.

 

Bir dev gibi seviyordu dev.

Ve elleri öyle büyük işler için

hazırlanmıştı ki devin,

yapamazdı yapısını,

çalamazdı kapısını

bahçesinde ebruliiii

hanımeli

açan evin.

 

O mavi gözlü bir devdi.

Minnacık bir kadın sevdi.

Mini minnacıktı kadın.

Rahata acıktı kadın

yoruldu devin büyük yolunda.

Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,

girdi zengin bir cücenin kolunda

bahçesinde ebruliiii

hanımeli

açan eve.

 

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,

dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:

bahçesinde ebruliiiii

hanımeli

açan ev..

 

Nazım HİKMET

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hani erken inerdi karanlık,

Hani yağmur yağardı inceden,

Hani okuldan, işten dönerken,

Işıklar yanardı evlerde,

Eskidendi, çok eskiden.

 

Hani ay herkese gülümserken,

Mevsimler kimseyi dinlemezken...

Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,

Eskidendi, çok eskiden.

 

Hani hepimiz arkadaşken,

Hani oyunlar tükenmemişken,

Henüz kimse bize ihanet etmemiş,

Biz kimseyi aldatmamışken,

Eskidendi, çok eskiden.

 

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,

Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,

Daha biz kimseye küsmemiş,

Daha kimse ölmemişken,

Eskidendi, çok eskiden.

 

Şimdi ay usul, yıldızlar eski

Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden

Geçen geçti,

Geçen geçti,

Geceyi söndür kalbim

Geceler de gençlik gibi eskidendi

Şimdi uykusuzluk vakti.

 

Murathan Mungan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir gün şayet camsız çerçevesiz penceresiz

Bir gün ben, çadır bezi bir perdeden

Günlerin toz-toprak şarkısını çırparken

Canevimin önünden geçersen,

Bir gün şayet boynumda yem torbası hayallerim asılı

Bir gün şayet samançöpü bir sokak dişlerim arasında

Canevinin önünden geçersem

Anlatırım nasıl nerde

Bir ulu çınara takılı bir kuyrukluyıldız

Bir yeşil telaşta çırpınan ışığımız

Anlatırım nasıl nerde...

Sonra eğilir kulağına derim: Bekle

Çocukken kaçırdığım uçurtma dönsün gelsin

Hele çarpsın bu çerçi yükü şehirlere,

Hele ürksün fincancı katırları!

 

Can YÜCEL

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ETME

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme

Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı

Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme

Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru

Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme

Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için

Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

 

Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi

Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan

Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan

Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer

Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme

Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi

Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize

O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme…

Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle

Huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun etme

Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı

Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil

Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme!!

MEVLANA

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hiçbir kadın hiçbir erkeği ve hiçbir erkek hiçbir kadını

Bu biçim bu biçim sevmedi

Yokluğu ekmeğe katık edip sevgiyi açlığa eklemedi

Gözyaşlarının hiçbir teki bu biçim düşmedi

 

Böylesine dolu dolu dolu ağlamadı hiçbir kucakta hiçbir baş

Ve hiçbir elveda bugüne dek bu biçim söylenmedi

Hiçbir akşam o akşam gibi kanarcasına batmadı o güneş

Ve hiçbir güneş onları bir daha bu biçim görmedi

 

Hiçbir kadın dedim ya hiçbir erkeği ve hiçbir erkek

Hiçbir kadını bu biçim bu biçim bu biçim sevmedi

http://www.youtube.com/watch?v=uwHisB9pPuE&hl=tr

konu başlığı şiir olsada birazcık esneklik vardır diye düşünüyorum :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

kırgınım, saçılmış

bir nar gibiyim

 

sessiz akan bir ırmağım

geceden

git dersen giderim

kal dersen kalırım

 

git

dersen

kuşlar da dönmez, güz kuşları

yanıma kiraz hevenkleri alırım

 

ve seninle yaşadığım

o iyi günleri,

kötü

günleri bırakırım.

 

aynı gökyüzü aynı keder

değişen bir şey yok ki

gidip

yağmurlara durayım.

 

söylenmemiş sahipsiz

bir şarkıyım

 

belki

sararmış

eski resimlerde kalırım

 

belki esmer bir çocuğun dilinde.

 

bütün derinlikler sığ

sözcüklerin hepsi iğreti

 

değişen bir şey yok hiç

ölüm hariç.

 

aynı gökyüzü aynı keder.

 

 

Behçet Aysan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hiçbir kadın hiçbir erkeği ve hiçbir erkek hiçbir kadını

Bu biçim bu biçim sevmedi

Yokluğu ekmeğe katık edip sevgiyi açlığa eklemedi

Gözyaşlarının hiçbir teki bu biçim düşmedi

 

Böylesine dolu dolu dolu ağlamadı hiçbir kucakta hiçbir baş

Ve hiçbir elveda bugüne dek bu biçim söylenmedi

Hiçbir akşam o akşam gibi kanarcasına batmadı o güneş

Ve hiçbir güneş onları bir daha bu biçim görmedi

 

Hiçbir kadın dedim ya hiçbir erkeği ve hiçbir erkek

Hiçbir kadını bu biçim bu biçim bu biçim sevmedi

http://www.youtube.com/watch?v=uwHisB9pPuE&hl=tr

konu başlığı şiir olsada birazcık esneklik vardır diye düşünüyorum :)

 

Cem Karaca :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul'muydu yüzün, yoksa

çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne

Dolmabahçe da çay tadında....

Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,

tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.

Ben rehnedilmiş yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama

yüreği takvim yokuşlarında...

 

Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,

sesinin sesimde yankılanmasının... sanki perdedekine

üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün

içime... Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim

seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe

seyrediyorum...

 

Kadın Beyoğlu'nun bir kış akşamında,

üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan

muzdarip yürüyordu... Adam da... Yürümek hiçbir şeyi

çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında... Parmağında

yaralı bir öyküyü taşıyordu adam... Kadının yüzünde

bir hüzün... Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...

Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti...

... Soğuğun ve karanlığın vehameti!

 

Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş,

daraltılmış... İlk sahibinin o pantalonla yaşadığı şeyler,

yani pantalonu pantalon yapan anılar, bazı ilkbahar

bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen

yazlar... Hepsi daraltılmış... Yaşananlara bir beden

büyük geliyor artık hayat!

 

Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık

olmak içinse erken... Beni sevda yerimden vurdu yine

zaman... Şimdi sana söylenecek tek cümle:

 

Bende sana yetecek kadar ben kalmadı...

 

 

Yılmaz ERDOĞAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda,

Ben, peşine düşmüş bir canavarım!

İstersen dünyayı çağır imdada;

Sen varsın dünyada, bir de ben varım!

 

Seni korkutacak geçtiğin yollar,

Arkandan gelecek hep ayak sesim.

Sarıp vücudunu belirsiz kollar,

Enseni yakacak ateş nefesim.

 

Kimsesiz odanda kış geceleri,

İçin ürperdiği demler beni an!

De ki: Odur sarsan pencereleri,

De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!

 

Göğsümden havaya kattığım zehir,

Solduracak bir gül gibi ömrünü,

Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,

Bana kalacaksın yine son günü.

 

Ölürsün... Kapanır yollar geriye;

Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.

Varılmaz hayale işaret diye,

Toprağında bir taş olur, beklerim...

 

Necip Fazıl Kısakürek

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Erkek kadına dedi ki:

- Seni seviyorum,

ama nasıl?

avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp

parmaklarımı kanatarak

kırasıya,

çıldırasıya...

Erkek kadına dedi ki:

- Seni seviyorum,

ama nasıl?

kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,

yüzde yüz, yüzde bin beşyüz

yüzde hudutsuz kere yüz...

Kadın erkeğe dedi ki:

- Baktım

dudağımla, yüreğimle, kafamla;

severek, korkarak, eğilerek,

dudağına, yüreğine, kafana.

Şimdi ne söylüyorsam

karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...

Ve artık

biliyorum:

Toprağın

Yüzü güneşli bir ana gibi

En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

 

Fakat neyleyim

saçlarım dolanmış

ölmekte olanın parmaklarına

başımı kurtarmam kâbil

değil!

Sen

yürümelisin,

yeni doğan çocuğun

gözlerine bakarak...

 

Sen

yürümelisin,

beni bırakarak...

 

Kadın sustu.

 

SARILDILAR

 

Bir kitap düştü yere...

Kapandı bir pencere...

 

AYRILDILAR...

 

Nazım Hikmet RAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

I

Sabahleyin

Karayı kaldırın mavi koyun umudumu yitirmedim

Beni çağırın gülümserken uykunun bir yerinde

Eliniz beyazken uzatın isterim

Karayı kaldırın sevgi koyun umudumu yitirmedim

Ben ışıklar konfetler bayramlar istemem

Uzanmışım gölgeliğe bir başıma

Şu uzaktan tükenmez yalnızlıktan

İçten içe ürküyorum ama

Böyle de iyiyim

Siz dayanılmaz bir "Günaydın"sınız

Sabah sabah insanı ayağına getiren

Hiç yoktan dünyayı kendini sevdiren

Siz çocuk ağızlı bir "Günaydın"sınız

Çocuk ağzınızla biraz daha durun

Gittiğinizde güz gelmiş olacak

Güz gelirken bir yanı kara sevdalarla

Avcumda bu yavru kuş varken tedirgin

Sizde tutunacak yaslanacak kollar

Biraz daha durun biraz daha

Karayı kaldırın mavi koyun umudumu götürmeyin

Akşamüstü

Yollarda akşam dönüşü yorgun argın

Siz yoksunuz şiir yazan ellerim yok

Yarımla dışa dönmüşüm yarım susken

Çizginin üstindekiler yüz yüze

Koca bir gün ne yapmışım nasıl yaşamışım

Haberim yok

Dokunup çekilen bir şarkı rüzgarla

Vakti yalanlıyor sıcak sıcak

Sinema dönüşü iş dönüşü yahut bahanesiz

Beyazın tam ortasında bekliyorum

Ya gelmezseniz ne olacak

Maviyi kaldırın kara koyun sırasıdır

Bana yeni tutkular gerek bıktım

Bir solukta buz gibi yaşamak isterim

Beni öldürürse bu umut öldürür

Gece Türküsü

Alıp ayaklarımı yollardan şöyle rahat

Tam kendimi bulacakken

Kim getirir sizi başucuma

Kim kaldırır uzun uykunuzdan

Başlar gecenin oyunu delice

Dizlerime yükselir bir deniz

Anıları küçük yıldızlar gibi karanlıkta

Yanıma yöreme indirirsiniz

Ben ışıklar konfetler bayramlar istemem

Uzak uzak gitmede fayda yok

Şimdii bütün şehirler birbirine benzer

Bir kendi kendime doyasıya

Bu gece sussanız dinlensem

Ne gezer

II

Şimdi insanların yalnız kolları var

Ve ben delice bir şey istiyorum

Şimdi insanların yalnız kolları var

Ve ben başımı koyuyorum

Tuttu bir alacakaranlık bastı

Bütün şehirler birbirine benzedi

Saklı köşem bir daha aldattı ellerimi

Ellerimde iki üç isim kaldı

Adına yakılan mumlar İsa'nın

Yana yana bitti umutsuz

İsa, resimleri kadar güzel değildi

Biri kardeşliiğimi aldı gitti

Şimdi ben delice yaslanmak istiyorum

Şimdi insanların yalnız kolları var

III

Sana büyük caddelerin birinde rastlasam

Elimi uzatsam tutsam götürsem

Gözlerine baksam gözlerine konuşmasak

Anlasan

Elimi uzatsam tutamasam

Olanca sevgimi yalnızlığımı

Düşünsem hayır düşünmesem

Senin hiç haberin olmasa

Senin hiç haberin olmaz ki

Başlar biter kendi kendine o türkü

Yağmur yağar akasyalar ıslanır

Bulutlar uçuşur gecelerin

Ben yağmura deli buluta deli

Bir büyük oyun yaşamak dediğin

Beni ya sevmeli ya öldürmeli

Yitirmeli büyük yolların birinde ne varsa

Böcekler gibi başlamalı yeniden

Bu Allahsız bu yağmur işlemez karanlıkta

Yan garipliğine yürek yan

Gitti giden

(1955)

G.A

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından

Annemin cenazesinde kılmadığım namaz kadar masum

Annemin mezartaşındaki imla hataları kadar sarhoş

Annemin vasiyetindeki,

'Oğlumu benim yanıma gömmeyin sakın' maddesi kadar sevecendin.

 

Bazı eski romanlar

'Yıl bin dokuz yüz bilmem kaç' diye başlardı,

ben çocukluğuma, çocukluğumun çocuk romanına,

senin oyuncaklarını kırarak başladım.

Ben her sonbahara hep yaz'ı kırarak başladım.

Yazları kırarak sonbaharlara başlamak...

Bunlar benim sevişirken kaybettiğim savaşlardı!

 

Firari bir aşka saklanacak kalp bulmak

Anneme talip olan yalnızlığın sorumluluğundaydı.

Belki o kadının ölüm nedeniyle ısınan gözlerinin,

uzak şehirleri hatırlatan soğukluğunda

bir kalp bulmak

bir kalbe çevrilmeyeek bir teklif sunmak

okyanusları birleştiren hayali aradenizlerin sonundaydı!

 

Ah, nasıl unuturum,

Ah ben nasıl unuturum ki

annem lohusayken karnına bir gül koymuştu!

Gül bu

durur mu hiç yerinde

annemin karnına yepyeni bir rahim oymuştu!

Benim çıktığım rahim, cehennem

gülün oyduğu rahim, cennet!

Bütün bu mağaraların demir zemberek kapılarında

babamın spermlerinin yazdığı metinler

kutsal ihanet metinleri, kutsal cehalet yeminleri,

ölü kardeşlerim

doğmamış kardeşlerim

doğmamış melek kardeşlerim, peygamber kardeşlerim, cin kardeşlerim

hepsi,

ama hepsi, karanlığın serseriliğinde pervasızca donmuştu!

Annemin öldüğü gece kazıdım kafamı!

Kazıdım kafamı kafatasıma kadar! ,

Siyah bir tişört giydim, siyah bir pantolon

siyah çoraplar ve siyah botlar

simsiyah bir palto giydim! Simsiyah bir gece giydim yüzüme!

Sana geldim yas tutar gibi

Sana geldim yağmur altında, bütün atları yaralı bir posta arabası gibi

Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından

'Beni annemin yanına gömme sakın' dedim sana

'Beni hiç gömme, ben hep burda kalayım'

'Bu evde çürüyeyim senin ıhlamur kokan yatağında'

'bu evde dökülsün etlerim

yaz'ı kırarak sonbahara başlayan bir ağacın döktüğü yapraklar misali'

Annemin elini öper gibi öptüm yine seni dudaklarından

sonra alnıma götürdüm dudaklarını ince ince, kibarca

'Affet beni anne' dedim

'Affet, tüm bunlar bir ölünün hayatta kalma heyecanından! '

 

Küçük İskender

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

Ağır Saat

Kim ağlarsa şimdi dünyada bir yerde,

nedensiz ağlarsa dünyada,

bana ağlar.

 

Kim gülerse şimdi bir yerde geceleyin,

nedensiz gülerse geceleyin,

bana güler.

 

Kim giderse şimdi dünyada bir yere,

nedensiz giderse dünyada,

bana gider.

 

Kim ölürse şimdi dünyada bir yerde,

nedensiz ölürse dünyada,

bana bakar.

Rainer Maria Rilke

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...