Rauhassa Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2010 AŞK Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik. CEMAL SÜREYA Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adogan2 Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2010 Dudaklarımda yaşayamadığım Çocukluğumun, gençliğimin şiiri Dört yanım hüsran Dört yanım yalan Dört yanım hüzün Dört yanım isyan! Yanık bir şarkıda dolar bakışlarım Annemin ellerini arıyor avuçlarım Beni anneme götürün Beni anneme götürün Ağlamak istiyorum dizlerinde Beni anneme götürün Anlarsa beni bir o anlar Beni anneme götürün Vazgeçtim bütün saltanatından, Sevdalarından köhne dünyanın Ne dostta vefa Ne aşkta huzur Her gün bir kahpelik Kalbimden vurur! Yıkılır kalırım bu sağır akşamlarda Önümde dağ gibi bir yalnızlık İçimde yıllanmış yorgunluklar Unutulmuş eski bir adrese çıkar yollarım Çayımın ilk yudumunda o Sigaramın son nefesinde o Anlarsa beni bir o anlar Beni anneme götürün! AHMET SELÇUK İLKAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Epiphanes Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2010 (düzenlendi) Muhterem Kadın Taş oldu baştaki saygın kişi, Geleceğinden aydınlatıyor krallığını şimdi. Alay edildi en büyüğüyle: Değerli taşlarla donatılı iken, Değersiz bir işe aracı olasın diye, Bak gökyüzüne gecelerinde, Gör geleceğini... Yıkıldı imparatorluklar, Viraneden komiklik topluyor şimdi, İnsandan bilgelikler. Ama hiç işitilmedi gibi yapıldı hep değişmez söz; Şurasına burasına konuşlanalım da Olabilecek en çirkine çevirelim diye Çalışmaktan yıkım hazlarını, Yüzünü ekşitiverdi güne Gökteki taşın budala hizmetkarları. Gururun dumanı kaldı sadece geriye, Bilgeliğini göremeden ölen Tırışkadan yokluğun gururu, O'nun dumanı; O'nun oranızdan, buranızdan tanrılığı, ötede ve pek acı bir sessizlikte, Oranızın, buranızın özenle egemenlik sürdürülmüş saygınlığı Kalır gibi olmuş doğanın sonsuz altında Yeri hiç merak edilmeyen bi çukurda... En zavallı doğalın/en zavallı kadınsılığın, Hiç başarılmadan taştan krallığı bekleyeninden, Sesi çıkamaz halde bir umutsuzlukta Bir zamanların devasa kadınının... Hani gözkapakları sefile boyanmışınından, Bir zamanlar benzerlerinden önce gökte, sonra neredeyse tüm yerde Bolca bulunanının. Saklanacak neyse ki hikayesi, Tütecek yine dumanı. Herkes bilecek, Benim bildiğim gibi, korkunun küçük serüvenini. Anlamsızlıkta nasıl ilerisi olmayan Sessiz bir acıyla dağılan bir duman olduğunu bileceğiz, bileceksiniz. "En iyisi" diye alay edecek kalıntı, "En iyisi buydu kardeşler"; "Buydu tüten anlamsızlığı dışında unutulmaya yazgılı ateşi buydu; hem de saygınınından beyimizin, hatta hanımımızın!" Sonra eğlenmeye koyulacaklar, hazza, sevince, Üstelik gerçek varoluşta hem de. Ama kimse bilemeyecek kalıntının sonsuz iyiliğini, Sadece sızdırılacak ama asla bildirilmeyecek çünkü Her ruhun istediğini, korkuya tutsak olduğu için zayıflığından başaramadığı istekleri her ruhun istediğini... İçeride olanlar bilinmeyecek, O sadece tek bir ırka sızdırılacak -tıpkı dün oduğu gibi, başlangıçtan bu yana tek gerçek olan Logos'ta olduğu gibi. Bir de geceleri aydınlatan en zavallı kadınsılıktan bir ölüm olmayacak, kimsenin eksikliğini hissetmediği. DR. Jonathan Oga Mura Kasım 30, 2010 Epiphanes tarafından düzenlendi özenle severek olsun diye 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adogan2 Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2010 Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak... Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta... Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller; Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller, Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer? Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta... Ahmet Haşim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2010 İpleri dolaşmış uçurtmalar misali Ne beraber uçabildik, boş verip şu dünyayı Ne gidebildik kendi yolumuza Rüzgarda savruk, başına buyruk Senle ben!... Elif Şafak.... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adogan2 Yanıtlama zamanı: Aralık 3, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 3, 2010 Nedir bu geceyle gelen birsam?? Duyuyorum serzenişlerini. Karanlıkta ağzının yerini Arıyor deli gibi hafızam. "Yanıyor unutulmuş buhurdan Yine gecenin içinde sessiz" Hatıralarla kabaran deniz, Doluyor ruhun oluklarından Işık yağıyor doğan geceden; Nasıl diriliş bu, neden sonra? Bu rüya gibi geceden sonra Gidecek mi o maziden gelen? Seziyorum senelerce susan Ruhumda taptaze bir geriniş. Sonuna vardığım çölden geniş Ayaklarıma açılan umman. Bütün mevsimlerimin üstüne Geriliyor bembeyaz bir kanat. Gelip durdu artık işte hayat Bana hep onu vadeden güne. Artık ebedi huzur deminin İçebilirim sırlı taşından Girmek üzereyim dar kapısından O eski rüyalar aleminin. Orhan Veli Kanık 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Aralık 15, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 15, 2010 Yasaların yargısı doğru mudur Ya da yanlış mıdır bunu bilemem; Bildiğim tek şey bu hapishanede Demir gibi sağlamdır tüm duvarlar, Bir yıl kadar uzundur her geçen gün Yıl bitmek bilmez, uzadıkça uzar. Kabil'in Habil'i öldürdüğü Günden beri hiç dinmedi acılar Çünkü insanların insanlar için Koymuş olduğu bütün yasalar Tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi Taneyi eleyip samanı tutar. Bildiğim başka bir şey daha var -Ki bilmeli benim gibi herkes de- İnsanın kardeşlerine ettiğini İsa Efendimiz görmesin diye Utanç tuğlalarıyla, parmaklıklarla Örüldü yapılan her hapishane. Parmaklıklar güneşi engelledi, Kararttılar tatlı ay ışığını, Cehennemi böyle ört bas ettiler Yaptıkları bütün iğrenç şeyleri İnsanoğlundan, tanrının oğlundan Gizlemeyi ustaca başardılar. Zehirli otlar gibi kötülükler Büyür hapishanenin havasında, Yok olur burada harcanıp gider İyi olan ne varsa insanda: Kapıyı tutar soluk bir keder Umutsuzluk bekçiliğini yapar. -Oscar Wilde- Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 15, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 15, 2010 Bu yürek Seni seveceğini biliyordu herhalde Bu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir Bire bin veren buğday Elmadaki mayhoşluk Hukuki beşer Çınçınlı hamam Çizmedeki kedi Sanki elleriyle koymuşlar gibi İkimizden bir işmar Seni sevmemiş olsam , sözlerim yarı yarıya Gözlerim yarım Ellerim çolak hüseyin eli Seni sevmesem , nefes almayı beceremem ki Bugün günlerden ne ? Cumartesi Seni sevdiğim için , Cumartesi elbet Seni sevdiğim için , bak temmuz ayındayız Ayşe onbaşı , pir sultan abdal , büsbütün sevdalıyım sana Bu gemiler nereye gidiyor , seni sevdiğim için Seni sevdiğimden , suyun akası geliyor Bacaların tütesi Nurhayat’ın halleri , seni sevdiğim için güzel İbrahim’in dilleri İnsan seni sevince , tutsaklığa kızar tabi Savaşın adı geçse , cinifrit olur Ereğli’nin kömürünü düşünür , ne kömür o be Raman’ı düşünür , Çukurova’yı düşünür Seni sevdiği için , Haliç’te bir uğultu Marmara’da bir deniz Isparta bahçesinde güller Seni sevdiği için goncalanıyor Seni sevdiğim için , kilim dokuyor Avşar’da Yarın sabahlar , seni sevdiğim için icat edildi Penisilin , halk şiiri , canlı sinema Mapushaneler , yedi düvel , harbi ispanyol nezlesi Sultan Hamid , don civani Ne bilsinler seni sevdiğimi Başaklanmayan yulafa söylemeli Cılk yumurtaya Paslı demire Kulağını bükmeli kurtlu kirazın Hoşnut değilllerse bu gidaşattan Akıl etsinler seni sevdiğimi , Yeşille turuncunun kafa barıştırması , bu sevdadan ötürü Tepemizdeki o göçmez tavan Sulardaki yakamoz , ortancadaki pembe Ben seni sevdim diye Bingöl vilayetinde , kamyondan inince Tığ gibi bir delikanlıya soruyorum Siz nerenin bulutlarısınız böyle ? Biz sizin sevdanızın bulutlarıyız Bir yıldızlı akşamı varsa Ankara’nın 1953 kışları içinde Karnı tok , sırtı pekse hısım akrabanın Konu-komşu , dirlik düzenlik içindeyse Birbirimizi daha çok sevelim diye İnsan seni sevince iş-güç sahibi oluyor Şair oluyor mesela Meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri Caysın be güzel Caysın be iyi Tütünü bırakıyor , tütün neyime zarar Keseme zarar , ciğerime zara , sevdama zarar Seni sevince adamın papuçları eskimiyor Beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi Seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen Saçları zencefilli Erkencecik evine dönmek istiyor canı Hep seni düşün Hep seni yaşat Hep seni yıka Seni doyur üç öğün Seni bir kanım uyut , sonra uyandır Lokman hekim , seni sev diyor bana Seni sevmeseydim , ilkbaharı kodunsa bul gayrı İstanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde Umut diye bir şey yoktu ki , seni sevmeseydim Hak , hukuk , bereket diye Eşitlik , kardeşlik , hürriyet diye Yüreğime sağlık ne iyi ettim..! Metin Eloğlu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Aralık 15, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 15, 2010 "Mutluluğunuz sizin, benim aşkımdadır, Dinleyin beni, ben dilersem eğer, siz Benimle bir olabilirsiniz. İhtiras alışverişine kim giriyor, kim? Aşkımı satıyorum ben, Hayatı pahasına bir gecemi benim Söyleyin, kim satın alacak içinizden?" Aleksandr Sergeyeviç Puşkin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2010 ALLA`SEN SÖYLE NEDİR AŞKIN ASLI ASTARI! Kimine göre ufak bir çocuktur aşk, Kimine göre bir kuş, Kimi der, onun üstünde durur dünya, Kimi der, kalp kuruş; Ama komşuya sordum, nedense yüzüme Mânalı mânalı baktı, Karısı bir kızdı bir kızdı, sormayın, Aşkedecekti tokadı. Şıpıtık terliğe mi benzer yoksa Yoksa kandil çöreğine mi, Hacıyağına mı benzer dersin kokusu Yoksa leylak çiçeğine mi? Çalı gibi dikenli mi, batar mı eline, Andırır mı yoksa pufla yastıkları, Keskin mi kenarı yoksa yatar mı eline? Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı! Tarih kitapları dokundurur geçer Köşesinde kenarında, Hele bir lâfı açılmaya görsün Şirket vapurlarında; Eksik olmaz gazetelerden, bilhassa İntihar haberlerinde, Mâniler düzmüşler gördüm üstüne Telefon rehberlerinde. Aç kurtlar gibi ulur mu dersin Bando gibi gümbürder mi yoksa, Taklit edebilir misin istesen kemençede, Ne dersin piyanoda çalınsa; Çiftetelli gibi coşturur mu herkesi Yoksa ağıraksak bir hava mı? İstediğin zaman kesilir mi sesi? Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı! Bir hâl oldum çardakların altında Onu araya araya, Küçüksu'ya baktım, orada da yok, Boşuna çıktım Çamlıca'ya; Anlamadım gitti bülbülün şarkısını, Bir acayip gülün lisanı da; Benim bildiğim o kümeste değildi Ne de yatağın altında. Aklına esince çıkarabilir mi dilini, Başı döner mi asma salıncakta, At yarışlarında mı geçirir hafta tatilini, Usta mı düğüm atmakta, Millet der peygamber demez mi, Para mevzuunda nedir efkârı, Borç alır borcunu ödemez mi? Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı! Ona rastladığı zaman duyduğu şeyleri Kabil değil unutamazmış insan, Yolunu gözlerim bacak kadardan beri Ama o geçmedi bile yanımdan; Merdiven dayadım otuz beşine, Öğrenemedim gitti bir türlü, Nemene mahlûktur bu düşerler peşine Bunca insan geceli gündüzlü? Gelsin ya, nasıl, pat diye gelir mi dersin Burnumu karıştırırken tatlı tatlı, Ya tutar yatakta bastırırsa sabahleyin? Talih bu ya, otobüste nasırıma basmalı! Gelişi yoksa havalardan anlaşılır mı, Selâmı efendice mi yoksa gider mi aşırı, Değiştirir mi dersin bir kalemle hayatımı? Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı! Wystan Hugh Auden Çeviri: Can Yücel Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2010 ALLA`SEN SÖYLE NEDİR AŞKIN ASLI ASTARI! Kimine göre ufak bir çocuktur aşk, Kimine göre bir kuş, Kimi der, onun üstünde durur dünya, Kimi der, kalp kuruş; Ama komşuya sordum, nedense yüzüme Mânalı mânalı baktı, Karısı bir kızdı bir kızdı, sormayın, Aşkedecekti tokadı. Şıpıtık terliğe mi benzer yoksa Yoksa kandil çöreğine mi, Hacıyağına mı benzer dersin kokusu Yoksa leylak çiçeğine mi? Çalı gibi dikenli mi, batar mı eline, Andırır mı yoksa pufla yastıkları, Keskin mi kenarı yoksa yatar mı eline? Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı! Tarih kitapları dokundurur geçer Köşesinde kenarında, Hele bir lâfı açılmaya görsün Şirket vapurlarında; Eksik olmaz gazetelerden, bilhassa İntihar haberlerinde, Mâniler düzmüşler gördüm üstüne Telefon rehberlerinde. Aç kurtlar gibi ulur mu dersin Bando gibi gümbürder mi yoksa, Taklit edebilir misin istesen kemençede, Ne dersin piyanoda çalınsa; Çiftetelli gibi coşturur mu herkesi Yoksa ağıraksak bir hava mı? İstediğin zaman kesilir mi sesi? Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı! Bir hâl oldum çardakların altında Onu araya araya, Küçüksu'ya baktım, orada da yok, Boşuna çıktım Çamlıca'ya; Anlamadım gitti bülbülün şarkısını, Bir acayip gülün lisanı da; Benim bildiğim o kümeste değildi Ne de yatağın altında. Aklına esince çıkarabilir mi dilini, Başı döner mi asma salıncakta, At yarışlarında mı geçirir hafta tatilini, Usta mı düğüm atmakta, Millet der peygamber demez mi, Para mevzuunda nedir efkârı, Borç alır borcunu ödemez mi? Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı! Ona rastladığı zaman duyduğu şeyleri Kabil değil unutamazmış insan, Yolunu gözlerim bacak kadardan beri Ama o geçmedi bile yanımdan; Merdiven dayadım otuz beşine, Öğrenemedim gitti bir türlü, Nemene mahlûktur bu düşerler peşine Bunca insan geceli gündüzlü? Gelsin ya, nasıl, pat diye gelir mi dersin Burnumu karıştırırken tatlı tatlı, Ya tutar yatakta bastırırsa sabahleyin? Talih bu ya, otobüste nasırıma basmalı! Gelişi yoksa havalardan anlaşılır mı, Selâmı efendice mi yoksa gider mi aşırı, Değiştirir mi dersin bir kalemle hayatımı? Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı! Wystan Hugh Auden Çeviri: Can Yücel Kimine göre bir kuş! evet bir kuş.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2010 Kimine göre bir kuş! evet bir kuş.. Hayır bence bir uçak Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2010 tasavvufta erenlerin ilahi aşka kanat çırpmalarını kuş sembolüyle anlatılmıştır. özelliklede bu benzetmeyi en çok mesnevide mevlana kullanmıştır. aşk tüm benliğinizi yakan sizi kendine esir eden bir ruh halidir. iradenin sorgulamadan sevgiye kulluğudur.. kalbinde yaşamasına izin vermediğin sevgili(sevgi) için temiz tutmadığın bir kalbe sevgi yerleşmez, seni seçmez, kabul edelebilir birşey bulmaz. tüm açlığıyla daha çok saldırır insan artık onu seçen kendi ihtiraslarının kurbanıdır kendi kendi düzmekle o kadar meşgul olurki ipini çekmekten başka bir seçenek bırakmaz kendine geneli böyledir yaşarken fişi çekilenler inanmadığın bir hayatı yaşamaktır senin aşk arayışın! oysa aşkta seçim yoktur bırakabilirmisin kendine aşkın ellerine.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Aralık 20, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 20, 2010 Donmuş tarlalardan geçiyorduk bir vagonla şafakta. Kızıl bir kanat havalandı karanlığın içinde. Ve birden koşarak bir tavşan geçti yoldan. İçimizden biri eliyle gösterdi bize. Aradan çok zaman geçti. Artık ikisi de sağ değil, Ne tavşan, ne de tavşanı eliyle gösteren adam. Ah sevgilim, nerdeler, nereye gidiyorlar Elin çakıp sönüşü, koşunun hızı, çakıl taşlarının hışırtısı. Çektiğim acıdan değil, meraktan soruyorum. Czeslaw Milosz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidarta Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2010 ÜSTÜ KALSIN Ölüyorum tanrım Bu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdür Biliyorum tanrım. Ama, ayrıca, aldığın şu hayat Fena değildir... Üstü kalsın... Cemal Süreyya Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2010 SAVAŞA GİTMEMİZ BUYRULDU - Bir Asker Türküsü Savaşa gitmemiz buyruldu “Toprak için aslanlar gibi dövüşün” diyerek Toprak için! Ama kimin toprağı? Söylenmedi bu - Dere beyinin toprağı olsa gerek! Savaşa gitmemiz buyruldu “Özgürlük adına” diyerek Özgürlük adına! Ama kimin özgürlüğü? Söylenmedi bu Halkın özgürlüğü olmasa gerek! Savaşa gitmemiz buyruldu “Bizden” dendi “yardım bekliyor müttefik uluslar” Ama en önemli şey unutuldu: Kimin cebine girecek banknotlar? Savaş kimisi için hayatla ödenen bir fatura Milyonluk kazançtır kimisine Çoçuklar, daha ne kadar - Katlanacağız bu ağır işkenceye? Demyan BEDNIY Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 26, 2010 Benim seninle ilgili Bildim her şey bir Yalandı. Buna çalıştım.. Tersinden bir adaletsizliği Anlamam gerekti benim.. Birhan Keskin.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2011 akşamın acı su karanlığı içinden soğuk kadife teması yalnızlığın şuh bir kahkaha balkonun birinden gizli işareti midir bir başlangıcın sevmek için geç ölmek için erken başbaşa çay elele yürümek derken boğaz vapurları mı iskele sancak telefonda kaybolmak sesini beklerken insan insanı yeniler doğrudur ancak sevmek için geç ölmek için erken içimdeki gökkuşağı besbelli neden bulutların içinden kuşlar yağıyor bir şiire başlarsın birini bitirmeden hiç kimse gözlerine inanamıyor sevmek için geç ölmek için erken sevmek sevildiğini bile farketmeden yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi sevmek zehir zemberek ve yürekten gecikerek de olsa vuruşur gibi sevmek için geç ölmek için erken http://www.muhakeme.net/geek/gars/images/1/types/thumb_attila_ilhan.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
amelie Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2011 Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Cemal Süreyya Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 15, 2011 bir mum yanıyordu bir evin bir odasında. o evde bir de kedi vardı geceler indiğinde kendi havasında mum yanar, kedi de oynardı. mumun yandığı gecelerden birinde kedi oyunlarına daldı. oyun arayan gözlerinde mumun alevi yandı, baktı, mumun titrek alevinde oyuna çağıran bir hava vardı. oyunlarını büyüten kedi büyüdü kendi türünde çocukçasına, döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü geldi mumun yanına, oyuncakçasına. bir baktı, bir daha, bir daha baktı mumun alevinin dalgalanmasına uzandı bir el attı. bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı.. ilk kez gördüğü mumun yakmasına inanmayacaktı. kedi oyunlarında büyüyordu, mum, üşüyordu yanmalarında. zaman ikili yürüyordu aralarında. bir ayrışım görünüyordu birinin yanmalarında öbürünün oynamalarında. kedi oyunlarında büyüyordu, yitirerek gitgide oyunlarını. mum küçülüyordu yanmalarında, yitirerek gitgide yakmalarını. oynarken büyüyen kedi yanacak, aydınlatırken küçülen mum yakacaktı. küçülen yaka-yaka aydınlatacak, büyüyen yana yana anlayacaktı. bir mum yanmasından ve bir kedi oyunundan kaldı sonunda bir gecenin tam ortasında bir evin bir odasında göz-göze susan iki insan. ıı mum yandı bitti. kedi büyüdü gitti. oyunlar karıştı gecelerde suskun uykusuzluklara. o iki insandan, sonunda birinin anılarında kedi, birinin dalmalarında mum kaldı gitti. nerede bir mum yansa şimdi nerede oynasa bir kedi, birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri... bugün dün gibi oluyor, dün bugün gibi. mum ellerimi tırmalıyor, belleğimi yakıyor kedinin elleri özdemir asaf Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
I like myself Yanıtlama zamanı: Mart 16, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 16, 2011 ben seni seviyorum sen gezmeyi, senin hep gittiğin yere ben hiç gidemiyorum. Öylece durmayı seviyorum ben.. Durup ardından bakmayı.. Sen yürümeyi seviyorsun ama arkana bakmadan.. yaprak seviyorum ben yaprak.. Kuru, yaş ayırmadan.. Sen ezmeyi seviyorsun, neye bastığına bakmadan.. Ceyhun Yılmaz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Mart 16, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 16, 2011 bir ağaç soyunur pencerelerimde hangi yabancılığa kendimi atsam alımlı bir kadın kurak gecelerimde giysilerin kınından sıyrılmış yalın tepeden tırnağa vücuduma tamam yeşil sarıklı bir çınar eğer istanbuldaysam belki küçüksu da belki büyükdere de ney ıslıklarıyla pırıltılı darmadağın eğer paristeysem şanlı bir atkestanesi bolonya korusunun aydınlık gemisi en kuytu limanında neuilly akşamının izmirdeysem eğer ya bürümcük bir karabiber ya dikenli bir palmiye ağustos delisi ayışığında ya da bir turunç ağacı yıldız serpintileriyle sırılsıklam kadınsa o bildiğimiz bıçak sırtı kadın her şehirde güzellikler değiştirerek bazen konyak kıvamındaki sarışın bazen gerçek mi yalan mı anlayamam yukardan kahkahasıyla neredeyse erkek elinde isteklerin delimsirek kırbacı bazen gergef işler mendelsohn sokağında parmak uçlarında rönesans nakışları gizli çiçeklerle süsler karanlık kışları vahşi bir takım yıldız yalnızlığın ağacı bir uzay panayırı kurulmuş pencereme yüzlerimi aranırım hiçbirini bulamam ensemde düşten bozma kadınların kıskacı erkekliğim azalır git gide şairliğime o kadar uğraşırım yalnızlığımdan çıkamam attila ilhan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Mart 16, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 16, 2011 VERA'NIN UYKUDAN UYANIşI İskemleler ayakta uyuyor masa da öyle serilmiş yatıyor sırtüstü kilim yummuş nakışlarını ayna uyuyor pencerelerin sımsıkı kapalı gözleri uyuyor sarkıtmış boşluğa bacaklarını balkon karşı damda bacalar uyuyor kaldırımda akasyalar da öyle bulut uyuyor göğsünde yıldızıyla evin içinde dışında uykuda aydınlık uyandın gülüm iskemleler uyandı köşeden köşeye koşuştular masa da öyle doğrulup oturdu kilim nakışları açıldı katmer katmer ayna seher vakti gölü gibi uyandı açtı kocaman mavi gözlerini pencereler uyandı balkon toparladı bacaklarını boşluktan tüttü karşı damda bacalar kaldırımda akasyalar ötüştü bulut uyandı attı göğsündeki yıldızı odamıza evin içinde dışında uyandı aydınlık doldu saçlarına senin dolandı çıplak beline ak ayaklarına senin. Nazım Hikmet (Herkese iyi geceler ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2011 ... bana bir şimşek çak sala veriliyor görünmez minarelerden izmir'de 'istirdat'ı yaşamaktayım bir yangın soluğu sokak içlerinden kordonboyu'nda muzaffer atlılar fahrettin paşa'nın süvarisi bana bir şimşek çak yolumu aydınlatacak gazi'nin gözlerinden mavi bir şimşek kuva-yı milliye mavisi aynı emaneti taşımaktayım 'hürriyet ve istiklal benim karakterimdir' çünkü hain sinsi ve korkak aynı düşmana karşı savaşmaktayım attila ilhan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2011 Karanlıkta duruyorum aşk vurmasın yüzüme dokunmasın kimse bana kimse ulaşamasin artık tenimin incinen yerlerine... uyanmasın bir daha etimdeki yaralı hayvan zamanın siyah deltasında çürümek istiyorum biliyorum artık kimse yok kimsesizliğime... biliyorum aşka kimse yok aşkın karanlık metali soğuyor yüreğimin derinliklerinde... aşklarım, arkadaşlarım, dostlarım dağılıp gitti herkes içimi sızlatacak kimse kalmadı içimde... murathan mungan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.