Jump to content

Fıkralar (Tüm Fıkralar Bu Başlık Altına)


bolsoru

Önerilen Mesajlar

Ates Etme

>

> Temel Afrika ya safariye gitmis. Ilk günün sonunda gece otelin lobisinde avcilar

> konusuyormus. Ingiliz :

> - Ben bugün 1 gergedan vurdum...

> Fransiz :

> - Ben de 1 aslan vurdum...

> Temel :

> - Ben de 1 nosut vurdum...

> Ingilizve Fransiz anlamamis ama cehaletleri belli olmasin diye de sormamislar.

> Ertesi gün yine ava gidilmis gece yine toplanmislar. Ingiliz :

> - Ben 2 kaplan vurdum...

> Fransiz :

> - Ben de 1 fil vurdum...

> Temel :

> - Ben 4 nosut vurdum...

> Ingiliz dayanamamis sormus :

> - Kusura bakma ama nosut nasil birseydir? Bunca yillik avciyim hiç duymadim...

> Temel :

> - Ben de ilk defa burda gördüm. Kara kara birseyler insana benziyorlar. Ellerini

> kaldirip nosut nosut diye bagiriyorlar (Nosut = No shoot = Ates etme )...

>

- Atesböcekleri

>

> Temel ile Dursun iki katli bina yaparlar. Birinci kati tamamladiktan sonra evleri

> olmadigi için orada kalmaya karar verirler. Yaz mevsimi oldugundan yattiklari

> yere sivri sinekler dolar. Bunlar da sineklerin kendilerini sokmamasi için yorgani

> baslarina kaptirlar. Günlerden bir gün yine yatma zamani gelince odaya ates

> böcekleri girer. Bunlar herzamanki gibi baslari yorganin içine gömülü sekilde

> yatarlarken Temel bir ara basini disari çikarip ates böceklerini görünce tekrar

> aceleyle yorganin içine gömülür. Dursun u dürter ve ona :

> - Ula, ula Dursun kalk! Sivrisinekler ellerinde fenerle bizi ariler!..

 

 

 

- Fadime

>

> Temel eşi ile köyüne giderken teröristler minübüsü durdurmuş. Yolcuları aşağı

> indirmişler . Hepsini sıralamışlar ve isimlerini sormuşlar.

> - Adın ne?

> - Ahmet...

> - Öldürün... Adın ne?

> - Ayşe...

> - Öldürün...

> Sıra Temel`in hanımına gelmiş, teröristler sormuş :

> - Adın ne?

> - Fadime...

> - Aaaa öldürmeyelim annemin adı da Fadime...

> Neyse onu ayırmışlar. Sıra temele gelmiş, teröristler sormuş :

> - Adın ne?

> - Adım Temel`dir fakat bana köyde Fadime derler...

>

> - Yaylalar Yaylalar

>

> Temel, gece vakti mezarlıktan geçmek zorundadır, ama çok korkar. Arkadaşları

> "Korkma yahu" derler. "Mezarlıktan geçerken şarkı söylersin; hiçbirsey olmaz."

> Temel çaresiz bu öneriyi kabul edip mezarlığa girer. Zifiri bir karanlık, Temel

> korku içinde ve başlar bir türkü söylemeye:

> - Ay akşamdan ışıktır!

> Ve hemen ardından müthiş bir koro:

> - Yaaaylalar, yaylalar!..

 

 

 

 

küçük bir tebessüm olsun yüzünüzde :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

'Sayın Başbakan,

 

Birbirinden başarılı iki oğul babasısınız. Oğlunuz Burak alnının

teriyle

genç yaşta gemi aldı. Diğer oğlunuz Bilal, Dünya Bankası'ndaki

başarılarıyla

stratejik ortağınız Amerikan başkanı Bush'un bile iltifatlarına mazhar

oldu.

İkisi de pırlanta gibi, Allah bağışlasın.

 

Demem o ki, bir evlat nasıl yetişir, bir baba evladına baktığında

nasıl içi

titrer, nasıl burnunun direği sızlayarak sever biliyorsunuz...

 

Ama oğlu ertesi gün askerlik kurası çekecek bir baba o geceyi nasıl

geçirir,

Güneydoğu'yu çeken oğlunu otobüse nasıl bindirir, 15 ay boyunca geceyi

gündüze nasıl ekler, saat başı haberlerini nasıl içi içini yiyerek

seyreder,

telefonda konuştuğunda 'Operasyona gidiyoruz, hakkını helal et baba'

diyen

oğluna ne cevap verir, bilmiyorsunuz.

 

Çünkü dediğim gibi oğullarınızdan biri armatör oldu. Güneydoğu'da

deniz yok,

Atatürk Barajı da oğlunuzun gemisi için pek küçük kalır, yakışık

almaz. Yani

Burak güvende. Allah bağışlasın.

 

E diğer oğlunuz Bilal de dediğim gibi Dünya bankası'ndaydı. Şimdi ise

Dünya

Bankası her nedense sözleşmesini yenilemediği için The Brooking

Institution

da. İşi düşünce üretmek olan bu kuruluş da geçenlerde Diyarbakır'ın

belediye

başkanı Sayın !!!! Osman Baydemir'i (bilmeyenler,bu adamın neler yaptığına açın da bakın) ağırlamıştı, hatırlatırım. Yani

sözün

kısası Bilal de Washington'da, güvende. Allah bağışlasın.

 

O yüzden de 'Artık şehit cenazeleri görmek istemiyoruz' diyen bir

vatandaşa

gönül rahatlığıyla 'Askerlik yan gelip yatma yeri değildir, canım

kardeşim'

diyebiliyorsunuz.

 

Ben de artık şehit cenazeleri görmek istemeyenlerdenim, bu yüzden ben

de

sizin 'Canım kardeşim' diye hitap edebildiklerinizdenim. Can

kardeşliğin

verdiği samimiyet hissiyle, olanca içtenliğimle merak ediyorum.

 

Sayın Başbakan, 5 ayda verilen 50 şehidin ardından, "Askerlik yan

gelip

yatma yeri değildir" dediğiniz için; şehitlere "kelle" dediğiniz için

hiç mi

utanmıyorsunuz?

 

Bırakın politikaya devam etmeyi, meydanlarda büyük büyük laflar

etmeyi; hala

nasıl sokağa çıkabiliyorsunuz?

 

Artık neredeyse her gün kalkan cenazelerde o kadar kişi tek bir

ağızdan sizi

ve bakanlarınızı yuhalarken ne hissediyorsunuz? Yani mesela, "Yan

gelip

değil, can verip yattılar" diye bağırırken binlerce kişi, 'Yer yarılsa

da

içine girsem' diyebiliyor musunuz?

 

Orada, şehitlerin cenazesinde, Ajan Smith gözlüklerinizle gizlerken

yüzünüzü

neye daha çok üzülüyorsunuz? Şehitlere mi, düştüğünüz hale mi?

 

İktidarınızın ilk günlerinde terör sıfırken dört buçuk yılın sonunda

gelinen

durum nedeniyle hiç mi suçluluk duymuyorsunuz?

 

Şimdi sürekli 'şehitlik üzerinden siyaset yapmayın' diyorsunuz ya

meydanlarda. Peki, o zaman tam seçim arifesinde niye şehit aileleri

ile

gazilere TOKİ aracılığıyla kurasız ucuz konut veriyorsunuz? Bu durumda

asıl

siz şehitler üzerinden siyaset yapmış olmuyor musunuz?

 

Sayın Başbakan, bir baba olarak soruyorum size. Aynaya baktığınızda ne

görüyorsunuz? Akşam yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyor

musunuz?

Kelle deyip geçtiklerinizin ahından korkmuyor musunuz? O mağrur, çocuk

bakışlı erler, onların babasız evlatları, anaların ağıtları, babaların

Vatan Sağ olsun' derken titreyen dudakları hiç mi rüyanıza girmiyor?

 

Bir 'canım kardeşiniz' olarak olanca samimiyetimle soruyorum. Bu kadar

sevilmemek nasıl bir duygu Sayın Başbakan?

 

Ha, bu arada. Bir oğlunuz, Bilal, hani stratejik ortağınız Bush'un

iltifatlarına mazhar olan, askere gitmedi. Diğeri, Burak, hani alnının

teriyle gemi alan ise çürük raporu almış. Askerlik yapmayacakmış.

 

Ne diyeyim. Bilal de, Burak da pırlanta gibi çocuklar. Allah

bağışlasın.'

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

akp'nin kuruluş yıl dönümü törenleri sırasında bir ihtiyar taşıdığı pankartla ilgi çekmiş.

 

"çocukluğumuzu bize bağışlayan tayyip'e teşekkürler!!"

 

ihtiyarı sorguya çekmişler...

- sen kiminle alay ediyorsun? sen çocukken tayyip henüz doğmamıştı bile...

 

- işte onun için teşekkür ediyorum ya!...

 

______________________________________________

tayyip akıl hastanesinde konuşma yapıyormuş. bir kişi dışında dinleyicilerin tümü alkışlamış. tayyip, alkışlamayan kişiye dönerek, "siz niçin alkışlamıyorsunuz" diye sormuş.

 

adam yanıtlamış: "ben hasta bakıcıyım

 

___________________________________________

 

ankara'da, adamın biri işine giderken birden sıkışık bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır. bir süre sonra arabasının yan camına birisinin tıkladığını görür ve camını açar.

 

-ne var, ne olmuş acaba???

 

-teröristler tayyip erdoğan'ı yakaladılar....eğer 1 milyar ytl verilmezse üzerine benzin döküp yakacaklarmış!

 

-ha, şimdi anladım bu trafiği...

 

-ya, işte onun için herkesten biraz yardım topluyoruz.

 

-insanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?

 

-valla, yaklaşık olarak 5'er litre...!!!

 

alıntıdır..

 

:D :D :D :D baktım ama göremedm formda mewcut diildir umarım aynıları :devil:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Osmanlı zamanında, Bizans donanması ile Osmanlı donanması savaşacaklar. Bizans 10 gemilik muhteşem bir donanma hazırlar ve denize açılır. Donanmanın başında Andropolos vardır. Andropolos en öndeki geminin burcunda elleri göğsünde heybetli bir heykel gibi durmaktadır ve hemen arkasında yaverleri vardır. Hep birlikte Osmanlı donanmasını beklemektedirler. Yukarıdan gözcü bağırır:

"Komutanım, Osmanlı donanması 3 gemiyle göründü".

Komutan yaverine döner ve:

"Bana kırmızı gömleğimi getirin eğer savaşta yaralanırsam kanım belli olup da askerlerin morali bozulmasın."der.

Hemen kırmızı gömleği giyer ve aynı ihtişamıyle yerinde durur. Gözcü yine bağırır:

"Komutanım, o 3 geminin ardından 30 gemi daha göründü."

Andropolos tekrar yaverine döner ve hafifce mirildanir :

"Bana kahverengi pantolonumu getirin."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Nasıl yagmur nasıl fırtına, adam bir taksiye el kaldırır,

taksi durur..

Adam gidecegi yeri söyleyince, taksici kızarak "Ohoo orası çok yakın alamam seni"

der ve gazlar gider.. Adam çok bozulur ama sonra bir şekilde evine gitmeyi

başarır.. Ertesi gün şans eseri bir bakar ki, dün geceki taksici, evinin önündeki taksi duragındadır ve üçüncü sıradadır..

Hemen plan yapar ve ilk taksi şoförüne yanaşır:

 

-Ataköye kaça götürürsün ?"

-5 milyon

-Sana 20 milyon veririm ama bir kere beraber olalım

-Hadi be sapık mısın, defol!!.

 

Adam bu cevabı alınca ikinci sıradaki taksiye yanaşır

-Ataköy'e kaça götürürsün?

- 5 milyon

-Sana 20 milyon veririm ama bir kere beraber olalım

-Vay sapıkkk vayy defol!

 

Sıra üçüncü taksiciye yani bizim taksiciye gelmistir.. Adam yanaşır:

- Ataköy'e kaça götürürsün ?

- 5 milyon

-Peki sana 20 milyon veririm ama bir şartım var

-Nedir ?

-Giderken diger taksicilere el sallayacaksın -

-Ayıp ettin abi tabii...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...