Jump to content

Voodoo


seth

Önerilen Mesajlar

lairvius Narcisse,1932 yılında, yanlışlıkla Haiti'nin kırsal kesimindeki "toprağın hakimleri" diye anılan bölgeye ayak bastığında, kuşkusuz başına geleceklerden haberi yoktu. Ancak birkaç gün sonra nefes alma güçlükleriyle karşı karşıya gelince aklı başına gelmiş, "büyü" yapıldığı gerekçesiyle hastaneye başvurmuştu. Ama, hastanenin kapısından girer girmez yığılıp kalmıştı. Onunla ilgilenen biri Amerikalı, biri Haitili iki doktor ise, bir süre sonra raporlarını vermişti: "Clairvius Narcisse, saat 12:30... Vefat..."

Ne var ki aynı Clairvius Narcisse, 20 yıl sonra bir sabah, hiçbir şey olmamış gibi, sapasağlam çıkıp köyüne gelmişti. Onun ölü olduğunu söyleyen ailesi bile, böyle birşeyin olabileceğine inanmıyordu. Doktorların raporu ise kesindi: "20 yıl önce kendisine ölü raporu yazılan Clairvius Narcisse, bütün hayati fonksiyonları çalışan bir canlıydı..."

Yaşlı adam, birkaç yıl süren psikolojik tedaviden sonra, kendisini öldürenler hakkında dava açınca ortalık bir kez daha çalkalandı. Üstelik, bu davayı kazanmasına kesin gözle bakılıyordu. Çünkü, Haiti gibi, yasalarla geleneklerin birbirine karıştığı bir ülkede bile, ceza kanunun 249. maddesi, kişiyi ölümden ayırt edilemeyen laterjik (koma) duruma sokan her türlü maddenin kullanımını suç kabul ediyor ve kurban gömülürse bunu cinayet olarak değerlendiriyordu. Bu kanun maddesi, Haiti tarihinde derin izler bırakan Voodoo dininin uygulamalarına karşı alınmış bir önlemdi. Ama, Narcisse davasıyla birlikte rafa kalktığı tahmin edilen bu din yeniden hortlamıştı.

Voodoo, müritleri için "korku"nun ve "zafer"in iç içe girdiği bir yaşam tarzı... Afrika'nın Benin Cumhuriyeti'nde konuşulan bir etnik dil olan "Fon" dilinde "voo" içe bakış, "doo" ise "bilinmeyen" anlamına geliyor. Voodooistler Tanrı "Djo"ya inanıyorlar. "Evrensel nefesin efendisi" olan Tanrı Djo, dolaysız olarak insanların kaderiyle ilgilenemeyecek kadar büyük bir varlık... Bu nedenle her insan, Voodoo dininde, potansiyel bir hayvandan farksız olarak dünyaya geliyor. Başlangıçta, her insana rehber olarak bir ruh, yani "loa" veriliyor. Böylece, potansiyel olarak hayvandan farksız olan "insan", "ruhsal bir varlığa" dönüşüyor.

Bu ruhsal varlık "birer küçük melek" olan üç ruhsal parçadan oluşuyor. İnsanın yaşamı boyunca bu ruhsal parçalarını kendi iradesiyle geliştirmesi ve mükemmelleştirmesi gerekiyor. Böylece "savunmasız" bir yaratık olan insanın yeniden "tanrı"ya dönmesi sağlanıyor. Voodoo dini, animist inançlarla da yakından ilişkili... Nitekim başlangıçta "birer küçük melek" olan üç ruhsal parça, tapınaklardaki özel odalarda, kilden yapılmış kavanozlar içine konuluyor. Amaç, onları kötü ruhlardan, büyücülerden korumak... Kişi öldüğünde, bu kavanoz kırılıyor ve serbest kalan ruh parçaları, cansız bedenin etrafında yedi gün boyunca dolaşıyor.

Voodoo dini, tektanrılı dinlerin aksine, ruhun fiziksel olarak tekrar dirileceğine inanmıyor. Ama, ruhun bedenden ayrılıp yeni bir serüvene başladığını kabul ediyor. Ruhun bedenden ayrılma işlemi ise, ölümün üstünden 7 gün geçtikten sonra yapılan"asıl ölüm ayini" ile gerçekleştiriliyor. Bu ayinin sonunda bedenden ayrılan ruh, suların altında yaşamaya gidiyor. Derinliklerde bir yıl bir gün kalan ruh, daha sonra "Wete Mo Nan Dlo" töreni sırasında yeniden geri çağrılıyor ve bir kavanoza konup ormana bırakılıyor. 16. yeniden doğuştan sonra ise bu ruh, Tanrı Djo ile birleşiyor ve her yeni doğan insana rehber olarak verilen "loa"ları üretiyor. Böylece voodooistler, ölümle sadece tanrılarına hizmet etmekle kalmıyor, onun yeniden doğmasını da sağlıyorlar. Tabii, böyle bir dini anlayışta, ölüm bir "son" değil, tam aksine "kutsal" bir göreve dönüşüyor. Voodoo dini, Afrika'nın batı sahillerindeki Benin (eski Dahomey), Nijerya ve Kongo bölgelerinde yaygın bir dinken, nasıl oluyor da 20. yüzyılda Karaibler'de, Amerika'nın kuzey sahillerinde ve Kanada'da ortaya çıkıveriyor ve giderek Haiti'nin resmi, ulusal dini haline geliyor ?

Bunu anlamak için 500 yıl kadar geriye, Batı ve Orta Afrika'nın günlük yaşamına kadar gitmek gerekiyor... O çağlarda bazı kabileler, kendilerini temiz tutabilmek için, belirli zamanlarda binlerce kabile üyesini zehirleyerek kurban ediyordu. Bu, temel olarak belirli bir nüfus planlaması gereğiydi ama, Goa adasında demir alan ilk köle gemileri bu geleneğe daha temiz ve karlı bir yol getirmişti... Tarihler 1503 yılını gösterdiğinde, Atlantik Okyanusu'nu aşan bu gemiler, o zamanlar adı San Domingo adası olan Haiti'ye ulaştılar. Köle ticareti böylesine karlı bir hale gelmişti ama, siyahi Afrikalıları köleliğe ikna etmek pek de kolay olmuyordu... İşte tam bu sırada "Zombi"ler de ortaya çıktı... 18. yüzyıla gelindiğinde, Haiti adasındaki köle sayısı 400 bini geçmişti. Başını Dahomey Kraliyet Ailesi'nin çektiği bu köle ticareti sonucu, büyük Afrika krallıkları bir bir yıkılmış, ve kıtanın nüfusu hızla azalmaya başlamıştı. Ancak, köle olarak satılan Afrikalıların çoğu zehir ve zombiler hakkında çok şey biliyordu ve tüm bu bilgileri kendileriyle birlikte Yeni Dünya'ya taşıyorlardı... Haiti'ye getirilen bu köleler arasında "Fon" ve "Yoruba" kökenli Voodoo inanışları da hızla yayılmaya başlamıştı. Bu Afrika dini, farklı dil ve inançlardaki Afrika'lıları birbirine bağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bağımsızlık hareketinin de "motoru" haline geliyordu. Afrikalı köleler giderek "Ougan" denen şeflerin etrafında gizli cemiyetler biçiminde örgütleniyorlardı.

Gizli cemiyetler, Batı Afrika'nın en önemli sosyal gücüydü. Kölelerin gözetim olmaksızın toplanmasına izin vermeyen acımasız sömürge sahiplerine karşı direniş başlatabilmek için gizliliği de sağlamaları gerekiyordu. Bu nedenle, gizli şifreler, değişik el işaretleri geliştirdiler. Köle'ye talep arttıkça, sıradan Afrika'lıların yanı sıra iyi eğitim görmüş Afrika soyluları da bu kalabalığa eklendi. Bunlar, Arap öğretmeler tarafından askeri disiplin, tıp, büyü ve fizik konularında eğitim görmüş kişilerdi. Sonuçta da, eğitimli köleler içlerinden ayaklanma liderleri, gizli cemiyet başkanları ve Voodoo büyücüleri çıkardılar. Ne var ki, 1985 yılında, zencilerin bu faaliyetlerinden kuşkulanan beyazlar, "zenci toplantılarını ve danslarını" yasaklamakla kalmamış, "davul çalınmasını"da suç olarak kabul etmişlerdi. Köleler, batı ordularında görülen liderlerle kıyaslanabilecek güçlü kişilikler çıkaramadılar ama, bu ordular karşısında yenilmelerinin asıl nedeni başka bir unsurun yokluğuydu: Zehir... Ancak, Fransız Devrimi'nin dünyaya yaydığı bağımsızlık rüzgarları, bir süre sonra Haiti'de de ağırlığını hissettirmeye başlamıştı. Köleler önce şef Haalaou'nun önderliğinde isyan bayrağını açtılar. Haalaou, savaşa giderken kolunun altında beyaz bir tavuk taşıyor ve bu tavuğun ona tanrının isteklerini ilettiğini söylüyordu. Haalaou'nun öldürülmesinden sonra isyanın bayrağını devralan Toussaint Louverture'e de halk arasında "Siyah Spartaküs" adı takılmıştı... Kuşkusuz bu ayaklanmaların sonunda, Haiti hemen bağımsızlığını kazanamadı ama, beyazlar da önemli ödünler vermek zorunda kaldılar... Örneğin, köleler katolik kiliselerinde vaftiz olmaya hak kazanmışlardı. Bir köle için vaftiz olmak, günlük eziyetlerden az da olsa uzak bir hayat anlamına geliyordu. Kölelerin birçoğu vaftiz olmanın kendilerine rahibinkine benzer güçler kazandıracağını sanıyordu ve bunun için de vaftiz kuyruğuna giriyorlardı. Ancak, kısa sürede Fransızca'yı Batı Afrika dilinin kesik ritimlerine uyarlayan köleler, Katolik dinini isyan dinleri olan Voodoo ile özdeşleştirmekte gecikmediler. Örneğin, cennetin anahtarını elinde tutan Aziz Petrus'u Voodoo dininin "Legba"sı olarak kabul edip, her Voodoo ayininin başında onu çağırıyorlardı. "Syncretism" denilen ve "farklı din sistemlerinden alınan parçaların birleştirilmesi" demek olan bu uygulama, aslında maske takmaktan farksızdı ve köleler, geçerli olan bir dinin örtüsü altında kendi dinlerinin kurallarını uygulamayı sürdürüyorlardı.

 

Voodoo dini özellikle 1915-1934 yılları arasında adayı işgal eden Amerikan Deniz Piyadeleri döneminde kanlı bir baskı altına alınmıştı. Bu dönemde binlerce Voodooist, Amerikan askerleriyle işbirliği yapan yerli şefler tarafından öldürüldü. Voodoo dini ancak, 1957 yılında iktidara gelen Diktatör Duvalier döneminde yeniden soluk almaya başladı. Bu din Duvailer döneminde kağıt üzerinde yasaktı ama, diktatör, halkı baskı altında tutmak için Voodoo liderleriyle işbirliği yapıyordu. 1986 yılında Duvalier'in devrilmesinden sonra, iş başına geçen rejim Voodoo şeflerinin etkinliğini azaltmak için bu dini resmen yasallaştırma yoluna gitti.Ancak, arka planda "Bizango" adıyla örgütlenen gizli cemiyetler, bu dinin "resmi olmayan"kimliğini hala kontrol altında tutuyor ve sürdürüyorlar. Haitililer'in dedikleri gibi, bugün ülkenin yüzde 85'i Katolik ise, yüzde 110'u da Voodoo dini mensubu...

 

GELENEKSEL YÖNTEMLERLE BİR "ZOMBİ" YAPMAK

MALZEME Bir yıldırımtaşı... Bu, yıldırım çarpması sonucu bir tepeden kopmuş ve bir yıl bir gün bekledikten sonra bir "houngan" tarafından dokunulmuş bir taş olmalı. (Eğer bu bulunamazsa, Kolomb öncesi dönemlerde Sarawak kızılderililerinin yaptığı bir balta sapı.)

Bir adet insan kafatası ve çeşitli kemikler.

Sebze yağı

İki adet mavi agamont kertenkelesi

Büyük bir kurbağa, (Bufo marinus)

Bir deniz yılanı (Polychaete solucanı)

Gülibrişim filizi

Bir çeşit ısırgan

İki adet (dişi olursa iyi olur) kirpi balığı, (Spheroeroides testudineus)

Tarantula, kırkayak ve beyaz ağaç kurbağası.

 

HAZIRLAMA

Zehir ya da "coup poudre", dişi kirpi balığının bol miktarda tetrodotoksin içerdiği Haziran ayında hazırlanmalı...

Denizyılanı kurbağanın bacağına bağlanır ve bir kavanoza koyup gömülür. Kurbağa öfkeden ölür ve böylece zehirin yoğunluğu artar. Kafatası ile yıldırımtaşı, okunmuş yağ ile birlikte ateşe konur ve kararana dek yakılır. Tarifteki bütün hayvanlar kızartılır ve pişirilmemiş sebzelerle birlikte bir havanda ezilir. İnsan kemikleri yontulup sıyrılarak bu karışıma eklenir. Karışım ezilerek toz haline getirilir ve bir kavanoza konularak (tercihen kullanılan insan iskeleti ile birlikte bir tabutun içine koyarak) üç gün gömülü tutulur.

"Coup poudre" artık hazırdır...Seçilen kurbanın kapısının eşiğine bir haç şeklinde serpilmesi gerekir. Daha kesin bir yol ise, karışımı kişinin arkasına ya da ayakkabısına dökmektir. Kurbanınız o anda bir ölüden farksız olarak yere yıkılacaktır...

Kurban gömülüp cenazeye gelenler dağıldığında, gece olması beklenir ve karanlıkta mezara gidilir. Davul çalarken ölen kişinin adı söylenir. Tabutun gömülü olduğu yer kazılır. Ceset, hemen cevap verecektir.

Şimdi, kurbanın biraz dövülmesi gerekecektir. Zombi, çok sakin bir yapıda olsa da, kabaca uyandırıldığı için aniden çıldırabilir. Ayrıca, kurbanın kontrolünü tamamen ele geçirmek için, "ti bon ange"sinin, yani kişisel ruhu ya da iradesinin hiçbir zaman onun vücuduna geri dönmeyeceği anlatılmalıdır... Dövme sırasında bazı "houngan"lar, "ti bon ange"yi cam bir kavanozun içinde alı koyabilirler. Aynı kavanoza bir böcek koyulması, kurbanın acısını daha da arttırır. Daha sonra zombi bir haçın altına getirilir ve yeni bir isimle -tercihen onu aşağılayan- vaftiz edilir. OOna zorla tatlıpatates püresi, böğürtlen şurubu ve "Datura stramonium" (Zombi salatalığı-Tatula) yedirilir. En sonuncusu, sanrılara neden olan ilaçların en kötülerinden biridir. Böylece, zihin karıştırma işlemi tamamlanmış ve zombi tamamen itaatkar hale gelmiş olur. Tatula, ruhsal çılgınlığa neden olduğu gibi, "atropin" de (hekimlikte de kullanılan bir uyarıcı madde) içerir. Bu madde tetrodotoksinin tek bilinen panzehiridir. Zombi artık işe gitmeye hazırdır. Günde ona sadece bir öğün yemek yedirilir ve asla tuz verilmez.

 

VOODOO TÖRENLERİNDEKİ TRANS, DANS ve RUHLAR...

 

Voodoo'da iyi ve kötü hep yan yana bulunuyor. Ancak, bunların birbirinden iyi ayırt edilmesi, birine ulaşmak için diğerini uzaklaştırmak gerekiyor. "Houngan" ya da "mambo"nun (eğer dişiyse) ruhsal bilgisi, ahlaki yönden bozuk doğaları düzeltiyor ve dengeyi sağlıyor. Bu doğrudan karşılaşma ise seremoni şeklinde yapılıyor. Voodoo ayinlerinin bazen doğaya hakaret eder bir tarzda olmasının nedeni de bu... Tıpkı, yenmesi güç buğdayın ezilerek, ekmek yapılacak un haline getirilmesi gibi. Bir voodooist için horozun başını koparmak, gerçek yüzü ortaya çıkarmak için maskenin çıkarılması ile aynı anlama geliyor. Voodoo seremonisinin sonundaki şarkı söyleme ve dans etme, bilerek doğallıktan çıkarılıyor, hatta çirkin bir hale getiriliyor. Başlangıçta, ritimler dinleyicileri transa geçmeye ve günlük kişiliklerinden kurtulmaya hazırlayacak şekilde ayarlanıyor.Ancak, gerçek sahip olma (possession) başladığında, davul, aynı kızgın bir gücün ani saldırısı gibi, son derece ritimsiz ve kontrapuantal bir şekilde çalmaya başlıyor...

Ritim bozulduğunda, yeni üyelerden biri veya daha fazlası ya da "hounsis", transı andıran bir şekilde dans edenlerden ayrılıp sallanarak doğal olmayan hareketler yapmaya başlıyor. Voodooistler bu durumu, "üzerine binilme" olarak açıklıyorlar; tıpkı, bir atın binicisi tarafından ele geçirilmesi gibi... Örneğin, eğer o ruh "Ogou Feray", yani ateşle ilgili bir savaşçı ruhuysa, kişi sıcak kömürleri eline atıp ağzına atabilir. Bu durum sona erdiğinde, üyeler gittikçe daralan daireler halinde dansa devam ederler ve en sonunda yere düşer ve bayılırlar. Bayılanlar, iyileştirilmek üzere tapınağın ana bölümünden dışarı götürülürler... Tüm bunlar, gecenin asıl gösterisinden önceki küçük bir gösteri (seremoniler her zaman karanlıkta yapılıyor) olarak yapılır. Bu, teker teker birkaç "loa" tarafından binilecek olan "houngan" ya da "mambo"nun törenidir. Bu olay sona erdiğinde, ruh toplananlara uyarılarda ve önerilerde bulunur.

Bazen, öbür taraftan gelen mesajlar, orada toplanan kişilerin sorularına cevap niteliği taşır; konular, ev inşasından ürünlerin ekilmesine kadar geniş bir yelpazeye yayılabilir. Ancak voodoo takvimi, yapılması gereken özel ayinlerle de dolu oluyor; örneğin, ruhların ıstırap yerinden kurtarılması gibi...Bu da bittikten sonra, dans ve rom içilmesi gün ışıyana kadar devam ediyor...

 

WOODOO BÜYÜLERİ

 

 

 

İŞ KONUSUNDA NASIL ŞANS ELDE EDECEKSİNİZ ?

BİRİNCİ BÜYÜ : Kırmızı bir soğanın ortasına bir delik açıp içine sülfür doldurun. Bir naylon poşetle sarıp cebinize koyun ve iş görüşmesi sırasında tam siz konuşurken cebinizdeki soğanı sıkın. Artık iş sizindir.

 

İkinci Büyü : Görüşmeye gitmeden önce bir mendilin içine üç tuz tanesi koyup cebinize yerleştirin. İşyerine vardığınızda yalnız kalana dek bekleyin veya sizinle görüşecek kişinin ilgisini başka bir yöne çekin ve tuzu odanın kuzey köşesine fırlatın. Üç gün içinde iş sizin olacak.

 

MÜŞTERİLERİ NASIL İKNA EDECEKSİNİZ ?

Birinci Büyü :Sabahın erken saatlerinde kalkıp Aziz Peter adına beyaz bir mum yaktıktan sonra, biraz maydanoz ve kekik alın, ve bu otları karıştıraraktan işyerinizin etrafında bir tur dönün (başladığınız nokta işyerinizin önü olmalı) daha sonra yine otları bir yandan karıştırarak işyerinizin etrafında geri geri bir tur atıp tekrar başladığınız noktaya dönün. Daha sonra bu yeşil karışımı tam işyerinizin önünde yakın. Bütün bunlar müşterilerinizi ikna edecektir.

 

İkinci Büyü :Bu ayin işyerinizden çok evinizde yapılırsa başarıya ulaşır: Sabahın erken saatlerinde kalkın ve tütsülenmiş sülfür ve şeker karışımını yakın. Güneş doğarken Doğuya bakın ve müşterilerinizin ikna olması için yalvarın.

 

Üçüncü Büyü: Mezarlığa gidin ve dokuz avuç dolusu pislik toplayın. Eve dönün, ve bu pislikleri kükürt, sülfür, kırmızı biber ve tuzla karıştırın. Bu karışımı yakın ve müşterilerinizin ikna olması için yalvarın.

 

GARANTİLİ BARIŞ VE MUTLULUK NASIL SAĞLANIR?

Birinci Büyü :Toz halinde ejderha kanını* alıp şeker ve tuzla bir kutu ya da bir şişede karıştırın. Üstünü kapatın ve saklayın. Kimse onu bulmadıkça huzur ve barış sizinle olacak.

*ağaç veya meyvadan çıkan koyu kırmızı bir cins sakız.

 

İkinci Büyü :Evinizde daima beyaz mumlar yakın.

 

BİR DAVA NASIL KAZANILIR ?

 

Diyelim ki Jüri on iki kişiden oluşuyor. İki kağıt parçası alıp altı jüri üyesinin ismini birine, kalan altı jüri üyesini de diğer kağıt parçasına yazın. Bu kağıt parçalarını katlayın ve ayakkabınızın içine koyup davaya öyle gidin. Jüri sizin lehinize karar verecek.

 

BİR ERKEĞİ NASIL ETKİLERSİNİZ ?

Birinci Büyü : O kişinin bir tutam saçını ele geçirip küçük bir giysi parçasının içine sardıktan sonra ayakkabınızın dibine yerleştirin. Size kendi ayaklarıyla gelecek.

 

İkinci Büyü :Portakal suyu, gül suyu ve baldan oluşan bir karışım yapın. Dokuz küp şeker alın ve bu şekerlerin her birine önce onunkini sonra da kendi isminizi yazıp bir önceki yaptığınız karışıma ekleyin (bu eklemeden sonra ortaya çıkan karışım sulu olmamalıdır.) Son olarak her gün pembe bir mumu bitene dek bu karışımın içinde yakın. Bu sonuncu işlemi dokuz gün boyunca yapmalısınız.

 

Üçüncü Büyü :Koltukaltı ve kasık bölgenizden biraz tüy elde edin ve bunu taze kahveyle karıştırın. Bu karışımı azar azar dökerek şekerli bir kahve hazırlayın ve ona bunu içirin. Size aşık olacak!

 

HERHANGİ BİR İNSANI NASIL ETKİLERSİNİZ ?

 

Ayağınızın derisi yumuşayana kadar sıcak suyla yıkayın. Ayağınızdan biraz deri kopartın ve bunları ısıtarak kurutun sonra da toz haline getirin. Etkilemek istediğiniz kişinin içeceği herhangi birşeye bu tozu karıştırırsanız peşinizden ayrılmayacaktır.

 

BİR ERKEĞİ NASIL KENDİNİZE BAĞLARSINIZ ?

Birinci Büyü : Uyurken ökçesinden biraz deri kazıyabilirseniz bu deriyi kapı eşiğinde yakın. Sizden ayrılamayacaktır.

 

İkinci Büyü: Sıkça kullandığınız kemerlerinizden birini alıp bir ağaca bağlayın. Bu ağacın çok yakında olmasına özen gösterin çünkü kocanızın/sevgilinizin ilgisi bu kemerin bağlı olduğu yerin etrafında sınırlanacaktır.

 

Üçüncü Büyü: Sol koltuk altınızdan ve kasığınızın sağından keseceğiniz biraz tüyü yakın ve bunu yaparken kocanızın ya da sevgilinizin size bağlı kalması için yalvarın. Sonra bu yaktığınız tüylerden geri kalan külleri iyice dövüp toz haline getirin ve onun yemeğine karıştırın.

 

BİR KADINI NASIL KENDİNİZE BAĞLARSINIZ ?

 

Kadının sütyeninden ya da kombinezonundan şerit şeklinde bir parça kumaş ele geçirin. Bu kumaşa dokuz gece boyunca her gece bir düğüm atın ve cebinizde taşıyın, böylece onu da kendinize düğümlemiş olursunuz.

 

SEVDİĞİNİZ KİŞİYİ GERİ KAZANMAK İÇİN NE YAPMALISINIZ ?

Birinci Büyü: Onun bir resmini alın ve dört raptiye ile karyolanızın başucuna asın. Öyle ki resimdeki yüz karyolanın içinden uyuyan kişiye, yani size bakıyor olsun. Bu onun aklından hiç çıkmamanızı sağlayacak.

 

İkinci Büyü : Onun bir fotoğrafını alıp bir sehpanın üzerine baş-aşağı gelecek şekilde koyduktan sonra, bu resmin üzerinde sabah ve akşam olmak üzere üçer saat boyunca kırmızı mumlar yakın. Bunu altı gün boyunca sürdürün. Daha sonra resmi düz çevirip bu mum yakma ayinine üç gün daha devam edin. Geri gelecektir.

 

Üçüncü Büyü : Onun bir fotoğrafını alıp içinde su olan küçük bir bardağın üzerine koyduktan sonra bu bardağı yatağınızın altına yerleştirin. Bu onu sizin yatağınıza çekecektir.

 

Dördüncü Büyü : Günbatımından sonra o kişinin ismini dört kağıt parçasınada yazarak evinizin dört köşesine yerleştirin. Yatmadan önce kağıtları toplayın ve yastığınızın altına koyun. Sekiz gece boyunca her gece, onun ismini bu dört köşede bulunan dört kağıda yazın ve onlarla beraber uyuyun. Geri gelecektir.

 

Ölü Çağırmak

 

Ölü çağırmanın herzaman mutlaka bir amacı olmalı, yoksa çok tehlikeli olabilir. Sadece meraktan veya gerçekten görünecek birşeyin çıkıp çıkmamasına bakmak için uygulamayı kesinlikle düşünme bile. Ölü çağırmak için, ölüye bir oda hazırla. Odayı ölüye hizmet edecek eşyalarla donat. Hayattayken kullandığı odaya benzeti. Ölünün resminin üzerine bir eşarp ört ve resmin dibine günlük ölünün sevdiği çiçekler koy. Bu hazırlıkları tamamladıktan sonra ayini gerçekleştirmek için bir gün belirt. Ölü için manalı bir gün olması avantajdır. Bu günden 14 gün önceden her akşam aynı saatte odaya kitlen. Bir mum yakarak eşarpı kaldır, Wheirauch yak ve resmin karşısında 1 saat sessiz otur.Sonra odadan arka arkaya çık. Belirtilmiş günde her akşamki saatte ayini gerçekleştir. Odaya sessizce gir ve ateş yak. Bu ateşde 7 kez Wheirauch yak, bu sırada ölünün adını çağır. Ateşi söndür. Bu günde ölünün resminin üzerinden eşarıp çıkartma. Sönmüş ateşe "SATAN" ı çağır, bunu yaparken tıpkı ölmüş insana benzemeye çalış. Kısa bir sessizlikten sonra görmek istediğin ölüye seslen ve görünmesi için emir ver. Adını 3 kez yüksek sesle çağır. Biraz ruhen çağırdıktan sonra tekrar 3 kez adını çağır. Eğer halen görünmüyorsa daha uygun bir zamanda tekrar en fazla 3 kez denenmeli, hakikat şu ki, ne kadar görünmekta nazlanırsa o kadar göründüğünde net ve gerçekçi görünür....

 

 

 

umarım denemeye kalkmazsınız:)

 

lütfen tıklayın

 

http://www.gnoxis.com/forum/basitce-maji-ve-buyu-t6914.html?p=79553#post79553

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

konu doğrudur.ancak allahü teala dan izinsiz hiçbirşey olmayacağı gibi bu imtihan dünyasında allah (c.c) kötülüklerede izin vermiştir.ancak büyüler ile uğraşan ve şeytandan medet uman insanlar malesef öteki dünyalarını tamamen satmış olmaktadırlar.şeytanda amacına ulaşmış bulunmaktadır.

 

allah (c.c) cümlemizi korusun şeytanların ve cinlerin şerrinden.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

konu doğrudur.ancak allahü teala dan izinsiz hiçbirşey olmayacağı gibi bu imtihan dünyasında allah (c.c) kötülüklerede izin vermiştir.ancak büyüler ile uğraşan ve şeytandan medet uman insanlar malesef öteki dünyalarını tamamen satmış olmaktadırlar.şeytanda amacına ulaşmış bulunmaktadır.

 

allah (c.c) cümlemizi korusun şeytanların ve cinlerin şerrinden.

[/b]

 

amiiiin...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

@FİRDEVS

 

 

Abla dediğin doğruda ne bilim aklıma bazen asa yapmak gelio ne bilim bi cisim felan oynatmak geliyo ama kime ne zararım olcak ki :blink:

 

Büyü yapanın niyeti illa kötü olcak die bişi yoqki ben belki ayrılmış iki çifti birleşdirip çocuları kurtarcam burda

noktayı bulcam fakat onların alın yazısına karışcam çeşke böle olmasaymış :S

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşlar bu dediğime çok tepki gelcek biliyorum ama daha 1 hafta önce kadar bi kıza cadı kolyesi yaptım(en kolay büyüdür)beni aldattı çünkü..sanırım işe yaradı..çünkü kız ikide bi bana büyümü yaptın çok canımı yakıyosun diye meaj atıyo ehe ehe :rofl:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

cadı kolyesi ve yukarda verilen birçok örnek satanik büyüdür ama voodo satanik değildir direk olarak.voodo da mantık bebeklerle yapılan büyülerde bebekle kişi özdeştir bebeğe ne olursa kişiyede o olur mantığıdır.ama bu yalnız bebeğe zarar verilerek kullanılmaz mesela aşk şifa mutluluk gibi büyülerde yapılır ve inanmayacaksınız ama bu büyülerdede bebeğe iğne saplanır ama ipnelerin rengi yada iğneye sürülen bitki özü farklıdır.mesela aşk için kırmızı toplu bir iğne bebeğin kalbine saplanır ve iğne gül yağıyla yağlanarak saplanır bebeğe.ayrıca voodo da yalnız bebekler değil büyü çemberleri de çok kullanılılır çemberlerin içine dışına belirli semboller çizilerek istenilen gücün orada toplanması sağlanır.en çok kullanılan maddeler kişinin kanı,kükürt,tuz ve hayvansal malzemelerdir

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İŞ KONUSUNDA NASIL ŞANS ELDE EDECEKSİNİZ ?

 

BİRİNCİ BÜYÜ : Kırmızı bir soğanın ortasına bir delik açıp içine sülfür doldurun. Bir naylon poşetle sarıp cebinize koyun ve iş görüşmesi sırasında tam siz konuşurken cebinizdeki soğanı sıkın. Artık iş sizindir.

 

İKİNCİ BÜYÜ : Görüşmeye gitmeden önce bir mendilin içine üç tuz tanesi koyup cebinize yerleştirin. İşyerine vardığınızda yalnız kalana dek bekleyin veya sizinle görüşecek kişinin ilgisini başka bir yöne çekin ve tuzu odanın kuzey köşesine fırlatın. Üç gün içinde iş sizin olacak.

 

MÜŞTERİLERİ NASIL İKNA EDECEKSİNİZ ?

 

Birinci Büyü : Sabahın erken saatlerinde kalkıp Aziz Peter adına beyaz bir mum yaktıktan sonra, biraz maydanoz ve kekik alın, ve bu otları karıştıraraktan işyerinizin etrafında bir tur dönün (başladığınız nokta işyerinizin önü olmalı) daha sonra yine otları bir yandan karıştırarak işyerinizin etrafında geri geri bir tur atıp tekrar başladığınız noktaya dönün. Daha sonra bu yeşil karışımı tam işyerinizin önünde yakın. Bütün bunlar müşterilerinizi ikna edecektir.

 

İkinci Büyü :Bu ayin işyerinizden çok evinizde yapılırsa başarıya ulaşır: Sabahın erken saatlerinde kalkın ve tütsülenmiş sülfür ve şeker karışımını yakın. Güneş doğarken Doğuya bakın ve müşterilerinizin ikna olması için yalvarın.

 

Üçüncü Büyü: Mezarlığa gidin ve dokuz avuç dolusu pislik toplayın. Eve dönün, ve bu pislikleri kükürt, sülfür, kırmızı biber ve tuzla karıştırın. Bu karışımı yakın ve müşterilerinizin ikna olması için yalvarın.

 

GARANTİLİ BARIŞ VE MUTLULUK NASIL SAĞLANIR?

 

Birinci Büyü :Toz halinde ejderha kanını* alıp şeker ve tuzla bir kutu ya da bir şişede karıştırın. Üstünü kapatın ve saklayın. Kimse onu bulmadıkça huzur ve barış sizinle olacak. *ağaç veya meyvadan çıkan koyu kırmızı bir cins sakız.

 

İkinci Büyü :Evinizde daima beyaz mumlar yakın.

 

 

BİR DAVA NASIL KAZANILIR ?

 

Diyelim ki Jüri on iki kişiden oluşuyor. İki kağıt parçası alıp altı jüri üyesinin ismini birine, kalan altı jüri üyesini de diğer kağıt parçasına yazın. Bu kağıt parçalarını katlayın ve ayakkabınızın içine koyup davaya öyle gidin. Jüri sizin lehinize karar verecek.

 

BİR ERKEĞİ NASIL ETKİLERSİNİZ ?

 

Birinci Büyü : O kişinin bir tutam saçını ele geçirip küçük bir giysi parçasının içine sardıktan sonra ayakkabınızın dibine yerleştirin. Size kendi ayaklarıyla gelecek.

 

İkinci Büyü :Portakal suyu, gül suyu ve baldan oluşan bir karışım yapın. Dokuz küp şeker alın ve bu şekerlerin her birine önce onunkini sonra da kendi isminizi yazıp bir önceki yaptığınız karışıma ekleyin (bu eklemeden sonra ortaya çıkan karışım sulu olmamalıdır.) Son olarak her gün pembe bir mumu bitene dek bu karışımın içinde yakın. Bu sonuncu işlemi dokuz gün boyunca yapmalısınız.

 

Üçüncü Büyü :Koltukaltı ve kasık bölgenizden biraz tüy elde edin ve bunu taze kahveyle karıştırın. Bu karışımı azar azar dökerek şekerli bir kahve hazırlayın ve ona bunu içirin. Size aşık olacak!

 

HERHANGİ BİR İNSANI NASIL ETKİLERSİNİZ ?

 

Ayağınızın derisi yumuşayana kadar sıcak suyla yıkayın. Ayağınızdan biraz deri kopartın ve bunları ısıtarak kurutun sonra da toz haline getirin. Etkilemek istediğiniz kişinin içeceği herhangi birşeye bu tozu karıştırırsanız peşinizden ayrılmayacaktır.

 

 

BİR ERKEĞİ NASIL KENDİNİZE BAĞLARSINIZ ?

 

Birinci Büyü : Uyurken ökçesinden biraz deri kazıyabilirseniz bu deriyi kapı eşiğinde yakın. Sizden ayrılamayacaktır.

 

İkinci Büyü: Sıkça kullandığınız kemerlerinizden birini alıp bir ağaca bağlayın. Bu ağacın çok yakında olmasına özen gösterin çünkü kocanızın/sevgilinizin ilgisi bu kemerin bağlı olduğu yerin etrafında sınırlanacaktır.

 

Üçüncü Büyü: Sol koltuk altınızdan ve kasığınızın sağından keseceğiniz biraz tüyü yakın ve bunu yaparken kocanızın ya da sevgilinizin size bağlı kalması için yalvarın. Sonra bu yaktığınız tüylerden geri kalan külleri iyice dövüp toz haline getirin ve onun yemeğine karıştırın.

 

BİR KADINI NASIL KENDİNİZE BAĞLARSINIZ ?

 

Kadının sütyeninden ya da kombinezonundan şerit şeklinde bir parça kumaş ele geçirin. Bu kumaşa dokuz gece boyunca her gece bir düğüm atın ve cebinizde taşıyın, böylece onu da kendinize düğümlemiş olursunuz.

 

 

SEVDİĞİNİZ KİŞİYİ GERİ KAZANMAK İÇİN NE YAPMALISINIZ ?

 

Birinci Büyü: Onun bir resmini alın ve dört raptiye ile karyolanızın başucuna asın. Öyle ki resimdeki yüz karyolanın içinden uyuyan kişiye, yani size bakıyor olsun. Bu onun aklından hiç çıkmamanızı sağlayacak.

 

İkinci Büyü : Onun bir fotoğrafını alıp bir sehpanın üzerine baş-aşağı gelecek şekilde koyduktan sonra, bu resmin üzerinde sabah ve akşam olmak üzere üçer saat boyunca kırmızı mumlar yakın. Bunu altı gün boyunca sürdürün. Daha sonra resmi düz çevirip bu mum yakma ayinine üç gün daha devam edin. Geri gelecektir.

 

Üçüncü Büyü : Onun bir fotoğrafını alıp içinde su olan küçük bir bardağın üzerine koyduktan sonra bu bardağı yatağınızın altına yerleştirin. Bu onu sizin yatağınıza çekecektir.

 

Dördüncü Büyü : Günbatımından sonra o kişinin ismini dört kağıt parçasınada yazarak evinizin dört köşesine yerleştirin. Yatmadan önce kağıtları toplayın ve yastığınızın altına koyun. Sekiz gece boyunca her gece, onun ismini bu dört köşede bulunan dört kağıda yazın ve onlarla beraber uyuyun. Geri gelecektir.

--------------------

bunların sadece birinin tutma olasılıgı var yani bukadar basit deil bunlar sadece yapılan işin neye benzedigini göstermek amaclı gerisi daha sonra

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İKİNCİ BÜYÜ : Görüşmeye gitmeden önce bir mendilin içine üç tuz tanesi koyup cebinize yerleştirin. İşyerine vardığınızda yalnız kalana dek bekleyin veya sizinle görüşecek kişinin ilgisini başka bir yöne çekin ve tuzu odanın kuzey köşesine fırlatın. Üç gün içinde iş sizin olacak.
tuz negatifliği çekmesi bu yüzden korunma sağlaması yönünden bir çok ritüelde kişiler tarafından seçilir. Meditasyon yaparken, maji ritüellerinde hatta kristallerimizi temizlerken bile tuzu kullanırız. Birçok folklorik adetlerde de vardır. Mesela dört bir köşeye tuz dökmek gibi. Tuzun bu özelliğini düşündükten sonra bunu yapmak ancak iş yerindeki negatifliği azdırarak daha olumlu bakmasını ve size karşı gelecek negatifliği engellemesi açısından olabileceğini düşünüyorum. Haliyle sizde iş yoksa istediğiniz kadar tuz serpin yine işe alınmayacaksınız diye düşünüp bu bence her zaman işe yaramaz.

 

Birinci Büyü : O kişinin bir tutam saçını ele geçirip küçük bir giysi parçasının içine sardıktan sonra ayakkabınızın dibine yerleştirin. Size kendi ayaklarıyla gelecek.
kişinin enerjisi (parça bütüne aittir yasası) kullanılıyor ve ayakkabıya kullanılarak benzeşim yasası kullanılıyor ama eksik birşey var. Bu yasaları aktif hale getirmek için düşünce gücü. Burada kişiye odaklanarak okunması gereken dualar, sözcükler olduğunu düşünüyorum. Bu eksik bence. ???

 

 

Üçüncü Büyü :Koltukaltı ve kasık bölgenizden biraz tüy elde edin ve bunu taze kahveyle karıştırın. Bu karışımı azar azar dökerek şekerli bir kahve hazırlayın ve ona bunu içirin. Size aşık olacak!/ Ayağınızın derisi yumuşayana kadar sıcak suyla yıkayın. Ayağınızdan biraz deri kopartın ve bunları ısıtarak kurutun sonra da toz haline getirin. Etkilemek istediğiniz kişinin içeceği herhangi birşeye bu tozu karıştırırsanız peşinizden ayrılmayacaktır.
gerçekten iğrenç. İşe yaramayacağını düşünüyorum böğğğ...:sick::yucky:

 

Kadının sütyeninden ya da kombinezonundan şerit şeklinde bir parça kumaş ele geçirin. Bu kumaşa dokuz gece boyunca her gece bir düğüm atın ve cebinizde taşıyın, böylece onu da kendinize düğümlemiş olursunuz.

yine parça bütüne aittir ve benzeşim yasası kullanılıyor. Düşünce etkisi yok. Bu kısımda da bence bir dua veya tekrarlanan sözcükler olmalı o kişiye konsantre olmak için.

 

Hepsi aynı tür yasalar kullanılmış klasik büyüler gibi. Umarım bunları deneyenler çıkmaz özellikle kıl ve deri katmalı olanları :confused:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...