Jump to content

Dünyadan Şiirler / Dünyadan Şairler


Topal Kırkayak

Önerilen Mesajlar

 

 

Yola Çıkmak! Yitirmek Ülkeleri

Yola çıkmak! Yitirmek ülkeleri!

Bir başkası olmak süresiz,

Yalnız görmek için yaşamaktır

Köksüz bir ruhu olmak!

 

Kimseye ait olmamak, kendime bile!

Durmadan gitmek, sonu olmayan

Bir yokluğun peşinde

Ve ona ulaşma isteği içinde!

 

Böyle yola çıkmaktır yolculuk.

Ama ben açık bir yol düşünden öte,

Bir şeye gerek duymuyorum yolculuğumda.

Gerisi sadece gök ve toprak.

 

Fernando Pessoa

Çeviri: Cevat Çapan

 

(1933)

 

***********

 

Fernando Pessoa Kimdir?

 

Fernando Pessoa (13 Haziran 1888 - 30 Kasım 1935) Portekizli şair, ressam.

 

Lizbon'da doğdu. Beş yaşındayken, müzik eleştirmeni olan babasını kaybetti. Annesi, Portekiz'in Durban konsolosuyla yeniden evlenince yerleştikleri Güney Afrika'da (1896) tam bir İngiliz eğitimi gördü. 1905'te geri döndüğü Lizbon'da yaşamının sonuna kadar kaldı. Geçimini, İngilizce ve Fransızca iş mektupları yazarak kazandı ve yalnız yaşadı.

 

Portekiz modernizminin öncülerinden olan Pessoa, Milton, Shelley, Keats, Poe, Byron, Whitman, Shakespeare, Baudelaire'den etkilenmiş ve ilk şiirlerini, İngilizce olarak, 1905-1908 yılları arasında yazmıştır. 1912'de, ilk şiirlerini "Portekiz 'Rönesans' " hareketinin yayın organı A Aguia dergisinde yayımladığında, simgeci şiirin ve "saudosismo"nun (geçmişe özlem) etkisi altındaydı. Aynı yıllarda, düzyazı metinler (Fausto, Epithalamium, O Marinheiro, Na Floresta do Alheamento, vd.), eleştiri ve denemeler yazdı. 1913'te, fütürist harekette yer aldı ve Sá-Carneiro ile birlikte Portekiz öncü edebiyatını başlatarak, "paulismo" akımını yarattı. 1914 yılında, her şeyi, olabilecek bütün tarzlarda hissetmek için, kendi içinde gücül olarak bulunan farklı yazar kimliklerini aralarında diyaloğa sokarak, onlara yazı aracılığıyla kurmaca bir gerçeklik kazandırdı. Pessoa'nın farklı yazar kimliklerinin yansıması olan bu kökteş şair ve yazarlar Alberto Caeiro, Alvaro de Campos, Ricardo Reis, Bernardo Soares ve Fernando Pessoa'nın kendisidir. Pessoa'nın kendi şiirleri ve kökteş şairleri aracılığıyla yarattığı şiirler Orpheu, Portugal Futurista, Contemporanea, Atena gibi ancak birkaç sayı çıkan dergilerde yayımlandı. "Vatanım Portekiz dilidir" diyen Pessoa ölümünden bir yıl önce, Portekiz tarihinin okültist ve simgeci bir yorumu olan "Mensagem" adlı şiiri yazdı ve Ulusal Propaganda Sekreterliği'nin açtığı yarışmada ödül aldı.

 

Fernando Pessoa 30 Kasım 1935'te, 47 yaşında, Lizbon'da karaciğer hastalığından öldüğünde pek az tanınıyordu. Sağlığında yayımlanan dört kitabından üçü İngilizce'dir: 35 Sonnets (1918), English Poems I-II ve English Poems III (1921). Portekizce kitap olarak yayımlanan tek eseri Mensagem'dir (1934). Dergilerde kalmış birçok şiir, deneme vb. yazıları vardır. Ardında bıraktığı elyazması fragman sayısı 25-27 bin arasındadır.

Bütün eserleri 1942'de yayımlanmaya başlanmış ve 26 cilde ulaşmıştır.

 

Eserleri

* Poesías de Fernando Pessoa (1942, Fernando Pessoa'nın Şiirleri)

* Poesías de Alvaro Campos (1944, Alvaro Campos'un Şiirleri)

* Poemas de Alberto Caeiro (1946, Alberto Caeiro'nun Şiirleri)

* Odas de Ricardo Reis (1946, Ricardo Reis'in Odları)

* Páginas de estética y de teoría y crítica literarias (1967 - Estetik ve Edebiyat Kuramı ve Eleştirisi Hakkında Yazılar)

* Páginas íntimas de autointerpretación (1966, Kişinin Kendi Eserini Yorumlaması Üzerine Özel Yazılar)

* Textos filosóficos (1968, Felsefe Metinleri)

 

 

Türkçeye çevirilen Eserleri

* Şeytanın Saati (Metis, 1993)

* Sırların Cebiri (Nisan Yayınları, 1995)

* Denize Övgü (İyi Şeyler, 1999)

* Düşsel ve Gerçek (Dünya Kitapları, 2005)

* Anarşist Banker (Can Yayınları, 2006)

* Huzursuzluğun Kitabı (Can Yayınları, 2006)

 

Yazar Hakkındaki Eserler

* Fernando Pessoa: 20nci Yüzyılın Yalnızı (Adnan Özer - Everest Yayınları)

* Fernando Pessoa ve Şürekası (Yapı Kredi Yayınları - Sergi Kitapçığı)

* Fernando Pessoa'nın Son Üç Günü (Can Yayınları - Antonio Tabucchi)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

Yıldızlı Gece

“Bu beni dehşetli bir ihtiyaçtan alıkoymuyor – hadi söyleyeyim –dinden dinden.

Sonra gece dışarı çıkıp yıldızları resmediyorum”

Van Gogh'un kardeşine bir mektubundan

 

Şehir yerinde değil,

sıcak gökyüzünde boğulan bir kadın gibi

yükselip kayan karaşın bir ağaç dışında

Şehir sessiz, kaynıyor gece onbir yıldızla

Ah! yıldızlı yıldızlı gece!

Ben böyle ölmek istiyorum

 

Hareket halinde. Her biri canlı

Ay bile esniyor turuncu rengiyle

sürmek için çocukları, bir tanrı gibi, gözünden

Yaşlı ve esrarlı bir yılan yıldızları yutuyor

Ah! yıldızlı yıldızlı gece!

Ben böyle ölmek istiyorum:

 

Atılıp kollarına gecenin canavarının

O büyük ejderha tarafından yutularak

Hayatımdan kopmak istiyorum, izsiz işaretsiz

Ne bir dans

Ne bir ağlama.

Anne Sexton

 

****************

 

Anne Sexton Kimdir?

Anne Sexton (d. 9 Kasım, 1928 – ö. 4 ekim 1974). ABD'li şair ve yazar.

Garland Junior kolejini bitirdi. 1947 yılında Alfred Muller Sexton II ile evlendi. 1953 yılında depresyon tanısıyla Westwood Lodge'da tedavi gördü. Kızının doğumuyla 1955 yılında yeniden aynı hastaneye yatırıldı. Tedavi için doktoru tarafından şiir yazmaya teşvik edilen Sexton, 1957'de Boston Üniversitesi'nde Robert Lowell'un şiir sanatı seminerlerine Sylvia Plath ile birlikte katıldı. Modellik ve kütüphanecilik yaptı, çeşitli lise ve üniversitelerde ders verdi. Anoreksiya ve depresyon sebebiyle pek çok başarısız intihar girişiminden sonra 1974'te yaşamına kendi kararı ile son vermiştir.

 

Yapıtları

 

  • Tımarhaneye Giderken ve Dönerken, 1960
  • Bütün Sevdiklerim, 1962

  • Yaşa ya da Öl, 1966

  • Aşk Şiirleri, 1969

  • Dönüşümler, 1971

  • Delilik Kitabı, 1972

  • Ölüm Defterleri, 1974

  • Tanrı'ya Doğru Korkunç Kürek Çekiş, 1975

  • Mercy Caddesi 45, 1976

  • Dr Y için Sözcükler: Derlenmemiş Şiirler ve Üç Öykü, 1978

  • Toplu Şiirler, 1981

Ülkemizde Yayınlanan Kitapları

 

  • Kilitli Kapılar

Ödülleri

 

  • Live or Die (Yaşa ya da Öl, 1966) adlı yapıtı ile, Pulitzer Ödülü 1967

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

Ölümden...

 

Ölümden korkmuş değilim hiç

pespayeliğinden

kırılgan gerçi

elleri.

Tek korkum

insan özgürlüğünün

mezarcının ücretinden

ucuz olduğu

bir ülkede

ölmek.

 

Aramak

bulmak ve

karar vermek

özgürce

ve

bir

kale yapmak

kendi özünden.

Değil mi ki ölüm daha

değerli bütün bunlardan

hiç ama hiç korkmuş

değilim

ölümden ...

 

Ahmed ŞAMLU

Çeviri: Ayşegül SÜTÇÜ - Hamit TOPRAK

 

 

 

 

**********

Ahmed ŞAMLU kimdir ?

 

Yirminci yüzyıl İran Fars şiirinin doruğu kabul edilen şair, öykücü, romancı, oyun yazarı, çevirmen, gazeteci, dergi yayımcısı, eleştirmen...

 

- Yaşamı :

 

12 Aralık 1925'te Tahran'da doğdu.

Çocukluk yıllarında asker olan babasının görevi nedeniyle ülkesinin dört bir yanını gezdi. Lisede okurken siyasi etkinliklerinden dolayı dört yıl tutuklu kaldı (1941-45). 1946'da idam mangasının önüne çıkarıldı, son anda hükümetin affıyla serbest bırakıldı.

 

Sokhane Nov (Yeni Söz, 1948), Rouzane (Pencere, 1950), Bamshad (1956) dergilerini çıkardı. 1952'de Macaristan'a gitti, burada iki yıl İran Büyükelçiliği Kültür Müşaviri olarak görev yaptı.1974-1979 yıllarında birçok uluslararası konferansa katıldı; Avrupa ve Amerika'nın çeşitli üniversitelerinden çağrılar aldı. Avrupa ve Amerika'da yaptığı okuma turneleriyle şiirini dünyaya tanıttı. 1990'lı yıllarda hükümetin baskı ve sansürlerine karşı imzaladığı bir ''aydınlar dilekçesi'' nedeniyle baskılara uğradı. Kitaplarının yayımlanması yasaklandı

 

Yaşamının son yıllarını Tahran'ın 50 kilometre uzağındaki bir yayla köyünde sürdürdü, diyabet hastalığı nedeniyle 24 Haziran 2000 tarihinde yaşamını yitirdi.

 

- Yapıtları :

 

1948 Forgotten Melodies (Unutulmaz Ezgiler)

1954 Steel and Emotion (Çelik ve Duygu)

1958 Fresh Air (Temiz Hava-Yeni Soluk)

1961 Garden of Mirrors (Aynaların Bahçesi)

1964 Moment and Eternity (Cevher ve Sonsuzluk)

1965 Ayda in the Mirror (Aynadaki Ayda)

1966 Ayda, Tree, Dagger, and Memories (Ayda, Ağaç, Hançer ve Anılar)

1969 Of Air and Mirrors (Havadan ve Aynalar)

1969 Odes for the Earth (Dünyadan Şiirler)

1967 Phoenix in the Rain (Yağmurda Simurg/Yağmurda Kaknüs)

1970 Dust Elegies (Toprak Ağıtları)

1971 Blossoming in the Fog (Siste Çiçek Açma)

1973 Ebrahim in the Fire (Ateşteki İbrahim)

1977 Dagger in the Dish (Tabaktaki Hançer)

1978 Tale of Mother Sea's Daughters (Deniz Ananın Kızlarının Öyküsü)

 

- Şiirleri :

 

Aşıkane

Ateşteki İbrahim'in Şarkısı

Ayda'ya Dört Şarkı

Ayna Bahçesi

Eşikte

Genel Aşk

Kara Şarkı

Övgü Ve Şükür İçin Bir Şarkı

Ölümden...

Vartan'ın Ölümü

 

- Ödülleri :

 

1999 Uluslararası Stig Dagerman Şiir Ödülü

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kadın

 

Orkide canına kıyıyor senin ellerinde.

Ölüyor kalçalarını yalayan okyanus.

Neden zorla tutuyorsun içinde

beyaz arılar giyinmiş iskeletimi?

Çürük meyvelerden bir kolye gibi

satıyorsun ekvatorumu. Bir deniz hayvanı

kabuğuyum sağ göğsüne asılı.

Küfür dersleri için hangi öğrencileri seçeceksin?

Sözcüklerin ağır, boğazına kadar kan dolu.

Masalın cahil. Al kırbacını

ve güçsüz sözümden al hıncını.

Kadın, senin etinde kendi üzerime tükürüyorum.

Alain BOSQUET

Çeviri : Aytekin KARAÇOBAN

 

 

 

*****

Alain BOSQUET kimdir?

 

- Yaşamı :

 

Asıl adı Anatole Bisk (Bisque)’tir.

28 Mart 1919 tarihinde Odessa’da (Ukrayna) doğdu.

 

1920 li yıllarda ailesi Bulgaristan’a göç etti, Varna ve Sofya’da yoksulluk içinde yaşadılar; 1925’te Belçika’ya geçtiler. Brüksel Özgür Üniversitesi (Université Libre de Bruxelles) ve Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe öğrenimi gördü. Belçika vatandaşlığına kabul edildi.

 

1940 yılında Belçika, Almanya tarafından işgal edilince orduya katıldı. Belçika ve Fransa orduları dağıtılınca çeşitli Avrupa ülkeleri ve Havana üzerinden, 1942 yılında New York’a kaçtı. New York’ta, De Gaulle yanlısı Fransız gazetesi La Voix de la France’ta çalışmaya başladı, André Breton ve Saint John Perse gibi göçmen Fransız ozanlarıyla tanıştı.

 

Ardından Amerikan ordusuna yazılarak ABD vatandaşlığına geçti. ABD ordusunda iken Normandiya ve Versailles’a geldi; savaşın son günlerinde ve sonrasında bir süre Berlin’de bulundu. 1951 yılında Paris’e döndü ve kendini bütünüyle edebiyat çalışmalarına verdi. Combat, le Figaro, le Monde, la Nouvelle Revue Française, Nota bene’de çalıştı. Fransa vatandaşlığına 1980 yılında geçti. Belçika Kraliyet Fransız Dil ve Edebiyatı Akademisi ile Quebec Edebiyat Akademisi üyesi olan Bosquet, Mallarmé Akademisi’nin başkanlığını yaptı.

 

Yaşamı sürgünler ve savruluşlarla geçen Alain Bosquet, kendini bu gezegende yerleşmiş bir yabancı olarak görmüş ve yapıtlarında her zaman aynı anda bütün dünyaya seslenme özlemini dile getirmiş; ses öğesini şiirinde gizli notalama gibi kullanmış, çağrışımı sınırlı ama şaşırtıcı imgelere dayalı arı bir şiir kurmuştur.

 

17 Mart 1998 tarihinde Paris’te yaşamını yitirdi.

 

- Yapıtları :

 

A la mémorie de ma planète (Gezegenimin Anısına, 1948)

Langue morte (Ölü Dil, 1952)

Premier testament (Birinci Vasiyet, 1957)

Deuxième testament (İkinci Vasiyet, 1959)

Maitre objet (Temel Nesne, 1962)

Quatre testaments et autres poemes (Dört Vasiyet ve Başka Şiirler, 1967)

100 notes pour une solitude (Bir Yalnızlık İçin 100 Not, 1970)

Notes pour un amour (Bir Aşk İçin Notlar, 1972)

Notes pour un pluriel (Bir Çoğul İçin Notlar, 1974)

Le livre du doute et de la grâce (Kuşku ve Lutfun Kitabı, 1977)

 

- Şiirleri :

 

Beaujon Hastanesi

Bilgisayar

Çakıl Dostum

Deniz

İnsanı İnşa Etmek

Kadın

Kuşku

Ozanın Aşkı

Rüzgâr

Şiirin Derkenarındaki Yazı

Sıradan Gün

Sözcüklerin Yazgısı

Şu Ertesi Gün

Tan Olmak

Tanımsız

Tanımsız Şiir

Uzun Liste

Yalancı Çınar

Yanardağları Sen Biçimlersin

Yaşamak Öldürmektir

Yazacağım

 

- Türkçe'de Alain Bosquet :

 

Alain Bosquet Yaşamı Sanatı Şiirleri, Çeviri: Abdullah Rıza Ergüven, Berfin Yayınları, İstanbul, 1995

- - Ödülleri :

 

1952 Guillaume Apollinaire Ödülü

1968 Fransız Akademisi Büyük Şiir Ödülü

1978 Fransız Eleştirmenler Sendikası Ödülü

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

N'apacaksın Tanrı ?

 

N'apacaksın Tanrı, öldüğüm zaman?

Ben ki testinim senin, ya kırılırsam?

İçkinim, kaçarsa tadım, ya bozulursam?

Dokucu kumaşınım, giysinim senin

Kalmaz bi anlamı gidecek olsam

 

Evsiz barksız demeksin yokluğumda sen

Yoksun kalacaksın içli ve sıcak selamlardan

Düşecek yorgun ayağından

Kadife terliklerin, ki onlar Ben'im

Aban da sırtından yitip gidecek.

Bakışın ki, dinlenir yanaklarımda

Sımsıcak pamuksu yastığında

Gelecek ve beni aranacak boşuna

VE çaresiz uzanacak günbatımında

Yabancı taşların yatağında

N'apacaksın, Tanrı, Kaygılıyım.

R.M.Rilke

 

***************

 

Rainer Maria Rilke Kimdir?

 

4 Aralık 1875 tarihinde Prag'da doğdu. Sürekli hastalığı nedeniyle askerî lise öğrenimini yarıda bırakıp ticaret okuluna gitti. İlk şiiri 1891'de bir Viyana gazetesinde yayınlandı. Hayatı boyunca yaptığı çeşitli Avrupa kentlerine geziler esnasında dünya edebiyatının önemli isimleriyle biraraya geldi. 1926 yılı Aralık ayının 26. günü yakalandığı kan kanseri hastalığının pençesinden kurtulamayarak hayata gözlerini yumdu. Mezarı İsviçre kantonu Valais'deki Raron mezarlığındadır.

-Eserleri:

Hayat ve Şarkılar (1894)

Koruyucu Tanrılara Sungu (1895)

Şimdi ve Ölüm Saatimizde (tiyatro oyunu, 1896)

Yabani Hindiba (1896)

Düşlerle Taçlanmış (1896)

Geliş (1897)

Armağansız (Öykü, 1898)

Hayatın Kenarında (Öykü, 1898)

İki Prague Öyküsü (Öykü, 1899)

Onuruma (1898)

Görüntüler Kitabı (1901)

Saatler Kitabı (1905)

Yeni Şiirler-I (1907)

Yeni Şiirler-II (1908)

Meryem'in Hayatı (1913)

Duino Ağıtları (1922)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Ofelya

 

Yıldızların uyuduğu, sessiz, kara

Dalgalarda Ofelya iri bir zambak,

Yüzüyor duvaklı, uzanmış sulara...

-Avcı borularının ezgisinde bak.

 

Bin yıl geçti, Ofelya yine üzgün,

Uzun sularda kefen gibi akıyor.

Bin yıldır, gündüz gece, deli gönlünün

Hüznünü meltem yellerine döküyor.

 

Açıp sularda salınan tüllerini

Beyaz göğüslerini öpüyor rüzgar,

Söğütler eğmiş omzuna dallarını

Ağlıyor. Uykulu alnında kamışlar.

 

Yöresinde üzgün nilüferler bazan

Dağıtıyor Ofelya kızılağacın uykusunu,

Bir kanat vuruşuyla dallar yuvadan

-Salıyor yıldızların altın şarkısını.

 

Sen ey solgun Ofelya, kar gibi güzel!

Sulara gelin oldun ergen çağlarda!

-Çünkü Norveç doruklarında esen yel

Acı özgürlüğün tadını öğretti sana:

 

Savuran bir soluk gür perçemlerini

Büyüyordu düşlerinin akışında;

Dinliyordun doğanın ezgilerini

Ağacın, gecelerin yakınışında;

 

Çünkü boğuk sesi çılgın denizlerin

O tatlı, çocuk göğsüne vuruyordu;

Bir nisan sabahı, yorgun bir atlı senin

Dizlerinde sessizce oturuyordu!

 

Gök! Aşk! Özgürlük! Bu nasıl düş Deli Kız!

Güneş vuran kar gibi eriyip gittin;

Konuşma, sus! Seviyi bizlere dilsiz

O mavi gözlerinle çoktan öğrettin!

 

-Ve diyor ki Ozan: Aydın gecelerde

Ofelyam çiçekler devşiriyorsun;

Hep böyle yüz, ak gelinliğinle suda

Dalgalar beşiğini sallayıp dursun.

 

(15 Mayıs 1870)

(Fransızcadan çeviren:Erdoğan Alkan)

 

Arthur Rimbaud

 

 

 

**********************

 

Arthur Rimbaud Kimdir?

 

Jean Nicholas Arthur Rimbaud (Türkçe: Arthur Rembo) (20 Ekim 1854 – 10 Kasım 1891) Sembolizm'in en büyük temsilcilerinden, aykırı şair.

 

 

Yaşamı ve Çalışmaları

 

20 Ekim 1854'te Fransa'nın kuzeyinde Ardenler bölgesinde Charleville kasabasında, Bourbon Sokağı 73 numaralı evde doğar. Subay olan babası Frédéric, annesi Vitalie'yi genç yaşta terk eder. Vitalie Cuif(Rimbaud)'un Roche kenti yakınlarında çiftlik sahibi olan varlıklı bir aileden geliyordu. İlk doğan çocuklarına babanın adı olan Frédéric ismi konulur. Ailenin ikinci çocuğu Arthur, üçüncü çocuğu annesiyle aynı adı paylaşan Vitalie, dördüncü çocuğu Rimbaud'un hayatında önemli rolleri olan Isabelle'dir.

 

Annenin genç yaşta eşinden ayrılmasının baskısıyla yaşayan Rimbaud 8 yaşında laik bir eğitim sistemi olan Rossat Okulu'na verilir. Daha sonra Sous Les Alleés sokağına taşınırlar ve Sofu olan annesi tarafından dini eğitimde verilen Charleville Koleji'ne verilir. Din dersleri ve Latincesi oldukça iyi olan Rimbaud'a okulda "küçük pis yobaz" adı takılır. Öğretmeni Ariste Lheriter'in destekleri üzerine yazdığı şiire daha çok özenir. O sıralarda Çağdaş Parnasse dergisini okur, Théophile Gauiter, Théodore de Banville, Léon Dierx ve Paul Verlaine gibi şairlerin şiirleriyle tanışır. Charleville'de düzenlenen geleneksel edebiyat yarışmasında birinci olur.

 

Öksüzlerin Yılbaşı Armağanları (Les Etrennes des Orphelins) adlı şiirini Revue Pour Tous dergisine gönderir ve bilinen ilk yazılı şiiri budur. George Izambard ile tanışıp, fikirlerinden etkilenir.Ofelya, Demirci, İzlenim, Güneş ve Ten gibi şiirleri bu döneme rastlar. Bu sırada çıkan Paris Komünü ayaklanması ve Prusya-Fransa savaşı siyasi çizgisinide belirlemiş olur. Paris'te çıkan La Charge gazetesinde Üç öpücük şiiri yayınlanır. Henüz 16 yaşındayken evden kaçıp Paris'e gider. Bundan sonra evden savaş ortamında 2 kere daha kaçmasına rağmen, perişan hallerde geri döner. Bu sırada Paris'in meşhur kafelerinde şiirler yazıp, çağın sanatı, siyaseti hakkında tartışmalara katılır ve absint içip, afyon yutmaya başlar. En son evden kaçışında, mektup ve şiirle dostluğunu pekiştirdiği dostu Verlaine'nin evine sığınır. Bundan sonraki dönemde yazdığı şiirler olgunluk dönemine ulaşır. 1873'te ilk şiir kitabı Cehennemde Bir Mevsim (Une Saison En Enfer) yayımlanır. Verlaine'nin eşiyle arasının açılması ve Rimbaud ile eşcinsel ilişkilerinin başlamasıyla; Fransa'da dışlanan ikili Almanya ve Belçika seyahatlerine başlarlar. Verlaine, Rimbaud'u Brüksel'de bir tabanca kurşunu ile yaralamasının ardından, eşcinsel ilişkileri yüzünden başları belaya girer. Verlaine kürek mahkumu olarak hapse atılır, Rimbaud ise serbesttir. 1875'te son kez görüşmelerinden sonra bir daha asla görüşmezler. Bu tarihten sonra da şiir yazmayı bırakır.

 

 

Hayatının son kısmı (1875-1891)

 

1878'de Marsilya'dan İskenderiye'ye geçer ve bir süre Kıbrıs Larnaka'da Rum, Türk ve Araplara çevirmenlik yapar. Buradaki şirketin kapanmasıyla Afrika'ya yol alır, Habeşistan Harrar bölgesinde, Mısır'ın işgal altında olmasından faydalanıp; kahve, fildişi, deri, ıtır ve zamk üretimi yapan Vianney Bardey firmasında işe başvurur. Asistanlığın yanı sıra silah tüccarlığına başlar, bu işlerden çok para kazanır. Afrika'da geçirdiği günlerde dinini İslam olarak değiştirdiği söylentisi olsa da, somut bir delil yoktur. Daha sonra kalçasında oluşan bir şişlik ve yarayla hastaneye yatar, teşhis Kalça Neoplazmasıdır (bir çeşit kalça kanseri), bu yüzden bir bacağı kesilir. 21 Mayıs'ta annesine yazdığı mektupta hastalığından sinovit, hidrartroz, eklem ve kemik hastalığı olarak bahseder. Bu sırada asker kaçağı olarak arandığı için hasta haliyle zor günler yaşar. Sadece "Jean Rimbaud" ismini kullanır ve kayıtlarda ismi bu şekilde geçer. Aşırı morfin tüketimi ve kanserin yayılması ölümünü hızlandırır. 10 Kasım 1891'de henüz 37 yaşındayken Marsilya'da ölür. Rimbaud'un 10 yılı aşkın çetin çalışmasının toplam ürünü 36.000 altın franktır, 8 yıl yanında hizmetkarlığını yapan Camii'ye 10.000 frankının verilmesini, Isabelle'e vasiyet eder. Marsilya Conception Hastanesinin avlusunda şöyle bir levha vardır:

 

“ "Aden'den gelen şair JEAN ARTHUR RIMBAUD yeryüzü serüveninin son bölümünü 10 Kasım 1891'de BURADA tamamladı" „

 

 

 

 

Çalışmaları

 

* Şiirler

* Esrik Gemi (1871)

* Cehennemde Bir Mevsim (1873)

* Illuminations (1874)

 

 

Rimbaud ile ilgili kitaplar

 

* Habeşistan'da Bir Mevsim: Paul Strathern'in Rimbaud'un Etiyopya'daki hayatını inceleyen kişileştirmesi.

* Sayıklamalar Bir Arthur Rimbaud Yorumu: Jeremy Reed'in Rimbaud üzerine incelemesi.

* Rimbaud ya da Büyük İsyan: Henry Miller'ın Rimbaud üzerine incelemesi.

* Rimbaud: Ateş Hırsızı Yaşamı, Sanatı, Tüm Şiirleri: Erdoğan Alkan'ın Rimabud'un hayatını şiirlerini incxelediği biyografik kitabı

* Rimbaud'a Akıl Notları: Küçük İskender'in Rimbaud'nun erken yaşta yazdığı önemli şiirlere ve o yaşta sahip olduğu bilince atıfta bulunarak, genç şiir ilgililerine yollar çizmek ve cesaret vermek için yazdığı denemelerden oluşan kitabı

* Yahya Kemal Rimbaud'yu Okudu mu?:Çeviriler ve Rimbaud üzerine Hasan Bülent Kahraman araştırma kitabı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ağaç

 

İlk yaprakları yeşeriyordu ağacın

Tomurcuk tomurcuk, tek tek.

"Alayım mı onları elinden?" dedi

Kırağı sürünerek.

Saçtan tırnağa titreyip ağaç

"Hayır" dedi, yalvararak,

"Çiçek açıncaya kadar

Onları rahat bırak."

 

Tomurcuklandı çiçekleri ağacın

Ötüştü bütün kuşlar.

"Alayım mı onları elinden?" dedi

Esintiyle rüzgâr.

"Hayır" dedi sallanırken ağaç,

Titremeden yaprak yaprak.

"Çiçek açıncaya kadar

Onları rahat bırak."

 

Yaz ortası sıcağında

Ağaç meyvesini verdi.

Çocuk dedi: "Toplayabilir miyim

Artık yemişlerini?"

Eğerken yüklü yapraklarını ağaç

"Tabii" dedi, "toplayabilirsin

Al hepsini,

Hepsi senin için."

 

Björnstjerne Martinius BJÖRNSON

Çeviri : L. Sami AKALIN

 

 

 

 

 

**********

 

Björnstjerne Martinius BJÖRNSON kimdir?

 

Yaşamı

 

Norveçli şair, hikâyeci, romancı, gazeteci, oyun yazarı ve politikacı.

 

8 Aralık 1832'de Kvikne'de doğdu.

 

Henrik İbsen, Alexander Kielland ve Jonas Lie ile birlikte 19. yüzyıl Norveç edebiyatının

dört büyük adından biri olarak kabul edilen Björnstjerne Martinius Björnson "Ja, vi elsker

dette landet" (Evet, Bu Ülkeyi Hep Seveceğiz) adlı şiiri Norveç ulusal marşı oldu.

Nobel edebiyat ödülüne layık görülen ilk İskandinav yazardır.

 

26 Nisan 1910'da Paris'te öldü.

 

Yapıtları

 

Arne (1859)

Digte og sante (Şiirler ve Şarkılar,1870)

Arnljot Gelline (1870)

Leonarda (1877)

Kaptejn Mansana (1879)

Lyset (1895)

Mary (1906)

Toplu Eserler/5 cilt (1910)

 

Ödülleri

 

Nobel Edebiyat Ödülü (1903)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

BUDALA

 

Kendisinin Tanrı olduğunu söyledi

‘İyi ki geldin, dostum’, diye haykırdım,

‘Ölümümden önce seninle görüşmeyi

Hep ummuştum’.

Öldürdüm O’nu ve attım

cesedini bir havuza.

- Ama keşke gerçekten de

Tanrı olsaydı o budala!

Hugh MacDiarmid

 

Çeviren: İsmail Haydar Aksoy

 

***********************

 

Hugh MacDiarmid Kimdir?

 

Yaşamı:

 

Hugh MacDiarmid’in esas adı Christopher Murray Grieve’dir. 11 ağustos 1892 yılında İskoçya’da doğmuştur. Yirminci yüzyılın önde gelen İskoç yazarlarından biridir. Modernizmin İskoç versiyonunun yaratıcılarındandır. Ayrıca 20. yüzyıl İskoç Rönesans’ına öncülük etmiştir. İlk dönem modernistlerden beklenmeyen bir biçimde komünisttir. Ayrıca komünistlerden beklenmeyen bir biçimde de İskoç ulusalcılarındandır. Şiirlerini İngilizce ve Scots denilen bir tür İskoç diliyle yazmıştır. 1910 yılında gazeteciliğe başlamış ve 5 yıl süreyle gazetecilik yapmıştır. Daha sonra birinci dünya savaşı sırasında orduda sıhhiyeci olarak görev yapmıştır. Savaştan sonra evlenmiş ve gazeteciliğe geri dönmüştür. Şiir ve düz yazılardan oluşan ilk kitabı Annals of the Five Senses’i İngilizce olarak 1923 yılında yayımlamıştır. Daha sonra Scots dilinde bir dizi kitap çıkarmıştır. Bu çalışmaları içinde İskoç edebiyatının en önemli ürünlerinden olan A Drunk Man Looks at the Thistle’ı yayınlamıştır. MacDiarmid siyasetle iç içe olup İskoç ulusal partisinin kurucularındandır ve Büyük Britanya komünist partisi üyesidir 9 eylül 1978 yılında Edinburgh’te ölmüştür.

 

Eserleri:

 

* Annals of the Five Senses (1923)

* Sangschaw (1925)

* Penny Wheep (1926)

* A Drunk Man Looks at the Thistle (1926)

* The Lucky Bag (1927)

* To Circumjack Cencrastus (1930)

* First Hymn to Lenin and Other Poems (1931)

* Second Hymn to Lenin (1932)

* Scots Unbound and Other Poems (1933)

* Scottish Scene (1934) (collaboration with Lewis Grassic Gibbon)

* Stony Limits and Other Poems (1934)

* The Birlinn of Clanranald (1936)

* Second Hymn to Lenin and Other Poems (1937)

* Scottish Eccentrics (1938)

* The Islands of Scotland (1939)

* The Golden Treasury of Scottish Poetry (1940)

* Lucky Poet (1943)

* Speaking for Scotland (1946)

* Poems of the East-West Synthesis (1946)

* A Kist of Whistles (1947)

* In Memoriam James Joyce (1955)

* Three Hymns to Lenin (1957)

* The Battle Continues (1958)

* The Kind of Poetry I Want (1961)

* Collected Poems (1962)

* Poems to Paintings by William Johnstone 1933 (1963)

* The Company I've Kept (1966)

* A Lap of Honour (1967)

* Early Lyrics (1968)

* A Clyack-Sheaf (1969)

* More Collected Poems (1970)

* Selected Poems (1971)

* The Hugh MacDiarmid Anthology (1972)

* Dìreadh (1974)

* The Complete Poems of Hugh MacDiarmid Volume 1 & 2 (1978)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

Şeytan'a Dualar

 

Ey bütün Meleklerin en bilge,güzeli,sen,

Yazgısı dönük tanrı,yoksun tüm övgülerden,

Sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

Ey sürgünler prensi,haksızlığa uğrayan,

Yenildiğinde bile,güçlü,doğrulup kalkan,

 

Sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

Her şeyi bilirsin sen ve tüm yeraltılarının

Kralı,sıkıntıyı dindiren otacısın,

 

Sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

Bütün cüzamlılara,lanetli paryalara

Şifayı öğretirsin sen,cennetin aşkıyla,

 

Sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

Ölüm adlı o eski ve güçlü sevgilinden

Umudu,çılgın kızı sen doğurtacaksın,sen!

 

Sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

İdamlık,ölümünü görmeye gelenlere

Sakin,tepeden bakar senden aldığı güçle,

 

Sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

Toprağın altındaki o değerli taşları

sen bilirsin,nereye sakladı kıskanç tanrı,

 

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

kefenlenip uyuyan madenler nerededir,

derinlikleri gören keskin gözlerin bilir,

 

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

atların çiğnediği sabahçı bir ayyaşın

yaşlı kemiklerini korur,yumuşatırsın,

 

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

sen öğrettin dindirmek için sızılarımı

kükürt,güherçileyi karıp melhem yapmayı,

 

Sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

Kurnaz ortak,damganı ustalıkla sen vurdun

alnına o acımasız ve alçak karun'un.

 

Sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

kızların gözlerine,kalbine sokmadın mı

yıkımdan zevk almayı,paçavralar aşkını,

 

Sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

sürüngenlerin değneği,mucitlerin lambası

asılıp ölenlerin,suçluların papazı,

 

Sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

baba tanrının,kızıp yeryüzü cennetinden

kovduğu insanların o üvey babası,sen,

 

Sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

 

Charles Baudelaire

 

*******************

 

Charles Pierre Baudelaire Kimdir?

 

Fransız şair, eleştirmen, Poe çevirmeni ve modern şiirin kurucularından Charles Pierre Baudelaire 9 Nisan 1821'de Paris'te doğdu, 31 Ağustos 1867'de yine aynı kentte öldü. Yeniden evlenmiş genç ve alımlı bir anne ile kendisini anlamayan bir üvey baba elinde sıkıntılı ve güç bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Lise yıllarında yazdığı şiirleri ile dikkat çekti. Hukuk öğrenimine başlamış ama on dokuz yaşında iken edebiyattan vazgeçsin diye bir ticaret gemisine verilmiş, bu gemi ile Hint Okyanusu'na kadar gitmiş (1841), Paris'e dönünce gazetelerde çalışmış, bir ara politikaya girmiş, adı 1848 Devrimi'ni hazırlayanlar arasında yer almıştır. Bu arada şiirler, sanatla ilgili eleştiri ve makaleler yayımlamıştır. Edgar Allen Poe'nun yapıtlarını Fransızca'ya çevirmiştir. Baudelaire, Les Fleurs du Mal (Kötülük Çiçekleri)'ndeki 6 şiirinin muzır neşriyat olduğu ve Tanrı'ya hakaret içerdiği savıyla mahkûm edilmiştir. Paris'in bohem yaşantısında frengi hastalığına yakalanmış, afyon ve esrar bağımlısı olmuştur. İki yıl kaldığı Belçika dönüşünde felç olmuş ve Paris'te yaşamını yitirmiştir.

Eserleri

 

Les Fleurs du Mal (Kötülük Çiçekleri, 1857)

Les Paradis Artificiels (Yapama Cennetler, 1860)

Les Épaves (Enkaz/Yıkım,1866)

Le Spleen de Paris (Paris Sıkıntısı, 1869, ö.s.)

 

Şiirlerinden

 

Albatros

Alıp Götüren Koku

Âşıkların Ölümü

Balkon

Çalar Saat

Çoklukta Birlik

Düşman

Gönüllü Ölü

Güzel Gemi

Hortlak

İçe Kapanış

İnsan ve Deniz

Maesta Et Errabunda

Portre

Seyahate Davet

Sonuç

Söyleşi

Yabancı

Yıkım

Yoksulların Ölümü

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

Güzelim Bugün

 

El değmemiş, dipdiri, güzelim bugün,

Sarhoş bir kanatla yırtar mı bizim bu

Kar altında unutulmuş katı gölün

Donakalmış uçuşlar dolu buzunu?

 

Bendim, diyor bir eski zaman kuğusu;

Şahane ve umutsuz kanat sıyıran,

Nerede diye o dünya, güzel yaşanan

Bastırınca kısır kışın sıkıntısı.

 

Silkecek boynundan bembeyaz ölümü

Daralan dünyasına kafa tutan kuş,

Ama neylesin kanat buza gömülü.

 

Kendi aydınlığıyla saplanmış göle,

Duruyor kuğu, rüyalarıyla donmuş,

Beyhude gurbetinde, başı göklerde.

Stéphane Mallarmé

Çeviri: Sabahattin EYUBOĞLU

 

*******************

 

Stéphane Mallarmé Kimdir?

Stéphane Mallarmé (1842-1898) Fransız şair.

 

Simgecilik akımının öncüsü Fransız şair Stéphane Mallarmé 18 Mart 1842'de Paris'te doğdu, 9 Eylül 1898'de Paris yakınlarındaki Valvins'de yaşamını yitirdi. Ortaöğrenimini yatılı olarak Sens Lisesi'nde yaptı. Edgar Allen Poe'yu anlamak için İngilizce öğrendi. 1863'te İngiltere' ye gitti ve İngilizce öğretimi dalında yeterlik belgesi aldı. Fransa'ya döndükten sonra Tournon Koleji'nde öğretmenliğe başladı. Bir süre Besançon ve Avignon'da yaşamını sürdürdüyse de 1871'de Paris'e döndü, 1895'te öğretmenlikten emekli oldu. 1880 yılından sonra Paris'te Roma Sokağı'ndaki evinde düzenlediği 'Salı Toplantıları' ile yaygın üne kavuştu. Yapıtlarında seçkin ve karmaşık anlatımı kullanan Mallarmé, şiirin gizem dolu olması gerektiğini savundu. Şiirlerini Art Libre'de yayımladı. Bir ara La Dernière Mode adlı dergi çıkardı. Paul Verlaine'in ölümünden sonra "şairler prensi" olarak anılan kapalı şiirin ustası Stéphane Mallarmé'yi Sartre, Fransız şairlerin en büyüğü olarak nitelemiştir.19. yüzyıl Fransız şiirinde sembolizmin öncülerindendir.Mallarmé'ye göre kapalılık ve anlaşılmazlık şiirin özüdür.

 

 

Yapıtları

Poésies (Şiirler, 1887)

Album de vers de prose, pages (Düzyazı ve Şiir Albümü, Sayfalar; 1887)

Divagations (Gelişigüzel Düşünceler, 1897)

Oeuvres complètes (Tüm Yapıtları, 1945, ö.s.)

 

 

Türkçe'de Stéphane Mallarmé

Şairler Prensi, Çeviri: Erdoğan Alkan, Broy Yayınları, İstanbul, 1998

Stéphane Mallarmé / Profil, Çeviri: Ömer Aygün, YKY Yayınları, İstanbul, 2003

Şiirler Zarla Şans Dönmeyecek, Çeviri: Erdoğan Alkan, Varlık Yayınları, İstanbul, 2006

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Liman Kırıntıları

 

Bahamalı martılar beni çağırdı

bir ikinci bahar gecesi.

Yalan söyledim

yırtık blucinli tayfalara

Seni sevmediğimi söyledim.

Oysa rıhtımlar

en şarkılı dalgalarla yıkanıyordu

Midye kabuklarında sakladım gözyaşlarımı;

Hastaydım

kırık kötümser bir öksürük yapışmıştı boğazıma

Seni unutmak gerekiyordu...

 

Bahamalı martılar beni çağırdı

bir ikinci bahar gecesi.

İskele fenerlerinin altında oturup

seni bekledim sevgilim

Ellerim ıslaktı, gözlerim ıslaktı.

Gelip caydırabilirdin beni gitmekten

Oturup sigara içer, anlaşabilirdik...

Sana tapacağım yalan değildi

benim olursan

Seni seviyordum, seni istiyordum...

Bahamalı martılar beni çağırdı

bir ikinci bahar gecesi.

Filler gibi içtim liman meyhanelerinde;

seni unutmak için içtim...

Senin sokağında geceler yıldızsızdı

senin sokağında gece yağmur yağıyordu

Ben zayıftım, çabuk ıslanıyordum

Bana sevmek yaramıyordu,

ben sevilemiyordum...

Bahamalı martılar beni çağırdı

bir ikinci bahar gecesi.

Sana bırakacağım bu kentin

üç semtinde üç damla gözyaşı döktüm

Birincisi seni ilk gördüğüm yerdi

ikincisi seni ilk öptüğüm yerdi

Üçüncüsü... söylemeye dilim varmıyor,

üçüncüsü bana git dediğin yerdi

İşte bu mısraları orda karalıyorum;

işte demir aldı şilebimiz

Gidiyor, gidiyor, gidiyorum...

 

Edgar Allan Poe

 

******************

 

Edgar Allan Poe Kimdir?

 

Edgar Allan Poe, 19 Ocak 1809 tarihinde, Boston, Massachusetts, A.B.D.’de dünyaya geldi. Her ikisi de oyuncu olan Elizabeth Arnold Hopkins Poe ve David Poe, Jr çiftinin çocuğu olan Edgar’ın kendisinden büyük bir abisi bir de kızkardeşi bulunmaktaydı. Rivayetlere göre Poe, Edgar adını ailesinin sergilediği bir tiyatro oyunu olan King Lear’dan aldı.

 

Babasının aileyi 1810 yılında terketmesinin kısa bir süre sonrasında annesini de tüberküloza bağlı konsumpsiyon nedeniyle kaybeden Poe, Virginia’da bulunan zengin bir tüccar olan John Allen’ın yanına verildi. Poe’yu hiçbir zaman resmi olarak evladı ilan etmese de bakımı üstlennen tüccar, Poe’nun ömrü boyunca kullanacağı Allen adını da kendisine verdi.

 

1825 yılında Sarah Elmira Royster ile nişanlanan Poe, bu olaydan birkaç ay sonra ise yeni kurulmuş olan Virginia Üniversitesi’ne katılmak üzere bulunduğu kasabadan ayrıldı. Üniversite yıllarında artan kumar borçları sonucunda nişanlısından uzaklaşan Poe, ayrıca John Allen’dan da gerektiği kadar yardım alamadı ve de bir yıllık bir çabanın sonucunda üniversiteyi yarıda bırakmak zorunda kaldı.

 

Kendi bakımını üstlenecek kadar para kazanamayan Poe, 27 Mayıs 1927 tarihinde Amerikan Ordusu’na er olarak yazılarak kendisini güvenceye almayı denedi. 18 yaşında olmasına rağmen kendisini 22 gibi gösteren Poe, adını da Edgar A. Perry olarak kaydettirdi. Aynı yıl piyasaya çıkan ilk kitabı Tamerlane ve Diğer Şiirler sadece 50 kopya basmıştı ve neredeyse hiçbir ilgi görmeden ortadan kayboldular.

 

Orduda iki yıl hizmet veren ve ayrılmadan önce ulaşabileceği en yüksek mevki olan başçavuşluğa getirilmiş olan Poe, 28 Şubat 1829 tarihinde ordudan ayrılarak kendisine dargın olan John Allen’ı görmeye gitti. John Allen’ın eşi Frances Allan’ın vefatından sadece bir gün sonra malikaneye ulaşan Poe, tekrar John’un vesayeti altına girdi.

 

1830 yılında ikinci eşi Louisa Patterson ile evlenen Poe, aynı yıl ikinci kitabını da piyasaya çıkarttı; Al Aaraaf, Tamerlane and Minor Poems. Basılması için askeri okuldaki arkadaşlarının aralarında para toplayarak katkıda bulundukları kitabın önsözünde eseri onlara adayan Poe, 1931 yılında Baltimore’da bulunan halası, kuzeni ve abisinin yanına taşınarak askeri okulu tamamen bıraktı. Bundan kısa bir süre sonra ise uzun süredir hasta olan ve ağır alkolizm nedeniyle bir türlü kendisine gelemeyen kardeşi Henry hayata gözlerini yumdu.

 

Abisinin vefatının ardından kendisini tamamen yazarlığa adayan Poe, geçimini sadece yazarlık yaparak kazanan ilk Amerika’lı yazar oldu. Uluslararası telif haklarının bilinmediği bir dönemde yaşayan yazar, yayınevlerinin A.B.D.’li yazarlara para vermek yerine İngiliz yazarların eserlerini telifsiz olarak basmaya yönelik politikaları nedeniyle bu konuda büyük sıkıntılar çekti. Poe’nun hayata tutunmasını sağlayan olay ise 1833'te gerçekleşti. Baltimore Saturday Visiter tarafından düzenlenen yarışmaya "MS. Found in a Bottle" (Şişede Bulunan Elyazması) adlı eseriyle katılan yazar, yarışmanın birincisi oldu.

 

22 Eylül 1935 tarihinde Beltimore’a geri dönen Poe, burada kuzeni Virginia Clemm ile evledi. Henüz 13 yaşında olan Clemm’i mahkeme kayıtlarında 21 yaşında göstererek bu evliliği mümkün kılan yazar, evliliğin gerçekleştiği dönemde 26 yaşındaydı.

 

1834 yılında yayınlanan The Visionary adlı öyküsü ile ülke çapında adını duyurmaya başlayan Poe, 1938 yılında kendisini şöhrete götüren eser olan The Narrative of Arthur Gordon Pym of Nantucket (Arthur Gordon Pym’ın Öyküsü)’nü yayınladı. Ülke çapında büyük yankı uyandıran eser Poe’nun tek romanı olmasının yanı sıra, ucu açık bir biçimde sonlanmasıyla ileride pek çok yazara ilham vermiş oldu; H.P. Lovecraft ve Jules Verne, romanı tamamlayacak devam eserleri kaleme aldılar.

 

The Narrative of Arthur Gordon Pym of Nantucket’in yayınlanmasının ardından, 1939 yılında Burton’s Gentleman’s Magazine adlı derginin editörlüğüne getirilen Poe, burada onlarca öykü ve yazı kaleme aldı, yazdığı eleştiri yazılarıyla tanınır oldu. Bu dergide bir yıl kalmasının ardından Graham’s Magazine adlı başka bir edebiyat dergisine geçiş yapan yazar, bu arada da seçme öykülerinden toplanan Tales of the Grotesque and Arabesque (Grotesk ve Arabesk Öyküler) adlı kitabını piyasaya çıkarttı. Lea & Blanchard firması tarafından piyasaya çıkartılan kitap, Poe’nun başarılı hikayesi The Fall of the House of Usher’ın ününden dolayı satılacağı düşüncesiyle basılmış dahi olsa, firma yazara hiçbir telif hakkı vermediği gibi, Poe’nun kitabın baskısının tükenmesi üzerine yedi ayrı öyküyü daha ekleyerek 2. bir genişletilmiş basım yapma fikrini de kabul etmedi.

 

1840 yılında kendisine ait The Stylus adlı aylık edebiyat dergisini kaleme almaya başlayan Poe, bir süre bu derginin basım işleri ile uğraştı. 1842 yılında karısı Virginia’nın tüberküloz olduğunu öğrenince iyice yıkılan yazar, kendisini tamamen alkole kaptırdı. Karısının 1847 yılındaki vefatının ardından Richmond kasabasına geri dönen Poe, burada çocukluk yıllarındaki sevgilisi Sarah Elmira ile kısa süreli bir ilişki yaşadı.

 

Ryan's Inn adlı meyhanede kötü bir halde bulunmasının ardından Baltimore’da bulunan Washington College Hastanesi’ne götürülen Poe, burada dört gün boyunca yaşama tutunmaya çalışmasının ardından 7 Ekim 1849 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Ölümüne dair bütün tıbbi kayıtlar kayıp olan yazarın ölüm sebebiyle ilgili halen tartışmalar devam etse de, gerçek sebep asla bilinemedi. Şu anda Mayland Hukuk Okulu’nun sınırları içerisinde kalan ve o zamanki adıyla Westminster Mezarlığı olarak anılan bölgeye gömülen yazar adına ileriki yıllarda bir abide yapıldı. 1875 yılında yapılan abideye bedeninin taşınmasının ardından eski mezarının olduğu yeri işaretlemek için üstünde kuzgun resmi bulunan bir mezartaşı o noktaya yerleştirildi.

 

Seçme Eserleri

 

Şiir

 

"Al Aaraaf"

 

"Annabel Lee"

 

"The Bells"

 

"The City in the Sea"

 

"The Conqueror Worm"

 

"A Dream Within a Dream"

 

"Eldorado"

 

"Eulalie"

 

"The Haunted Palace"

 

"To Helen"

 

"Lenore"

 

"Tamerlane"

 

"The Raven"

 

"Ulalume"

 

Hikayeleri

 

"The Black Cat"

 

"The Cask of Amontillado"

 

"A Descent into the Maelström"

 

"The Facts in the Case of M. Valdemar"

 

"The Fall of the House of Usher"

 

"The Gold-Bug"

 

"Hop-Frog"

 

"Ligeia"

 

"The Masque of the Red Death"

 

"The Murders in the Rue Morgue"

 

"The Mystery of Marie Rogêt"

 

"The Oval Portrait"

 

"The Pit and the Pendulum"

 

"The Premature Burial"

 

"The Purloined Letter"

 

"The System of Doctor Tarr and Professor Fether"

 

"The Tell-Tale Heart"

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://www.nazimhikmet.info/images/siirust.jpg

 

JAPON BALIKÇISI

 

Denizde bir bulutun öldürdüğü

Japon balıkçısı genç bir adamdı.

Dostlarından dinledim bu türküyü

Pasifik'te sapsarı bir akşamdı.

Balık tuttuk yiyen ölür.

Elimize değen ölür.

Bu gemi bir kara tabut,

lumbarından giren ölür.

Balık tuttuk yiyen ölür,

birden değil, ağır ağır,

etleri çürür, dağılır.

Balık tuttuk yiyen ölür.

Elimize değen ölür.

Tuzla, güneşle yıkanan

bu vefalı, bu çalışkan

elimize değen ölür.

Birden değil, ağır ağır,

etleri çürür, dağılır.

Elimize değen ölür...

Badem gözlüm, beni unut.

Bu gemi bir kara tabut,

lumbarından giren ölür.

Üstümüzden geçti bulut.

Badem gözlüm beni unut.

Boynuma sarılma, gülüm,

benden sana geçer ölüm.

Badem gözlüm beni unut.

Bu gemi bir kara tabut.

Badem gözlüm beni unut.

Çürük yumurtadan çürük,

benden yapacağın çocuk.

Bu gemi bir kara tabut.

Bu deniz bir ölü deniz.

İnsanlar ey, nerdesiniz?

Nerdesiniz?

(1956)

Nazım Hikmet Ran

******************

Nazım Hikmet Ran Kimdir?

15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. Heybeliada Bahriye Mektebi'ni bitirdi. Hamidiye Kruvazörü'nde güverte subayı iken, sağlık nedeniyle askerlikten ayrıldı, bu arada ilk şiirlerini yayımladı.

1921 başlarında Kurtuluş Savaşı'na katılmak için Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmen olarak görevlendirildi.

Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne (KUTV) yazıldı. Burada siyasal bilimler ve iktisat okudu.

 

http://www.nazimhikmet.info/images/nazim-hikmet-banner-biyografi.jpg

1924'te yurda döndü. Aydınlık Gazetesinde yayınlanan yazı ve şiirleri yüzünden on beş yıl hapsi istenince yeniden Sovyetler Birliği'ne gitti.

1928 Af Kanunu'ndan yararlanıp tekrar yurda döndü. Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı.

1932'de yeniden dört yıl hapse mahkûm olduysa da, bu kez Onuncu Yıl Affı'ndan yararlandı. Gazetecilik yaptı, film stüdyolarında çalıştı.

1938'de orduyu ve donanmayı isyana teşvik ettiği iddiasıyla 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. 1950'de özgürlüğüne kavuştuysa da sürekli olarak izlenmekten kurtulamadı; kitaplarını yayınlatma, oyunlarını oynatma olanağı bulamadı. Askere alınması kararlaştırılınca Romanya üzerinden tekrar Moskova'ya gitti.

1951'de T.C. yurttaşlığından çıkarıldı.

3 Haziran 1963'te bir kalp krizi sonucu yaşama veda etti. Moskova'da Novodeviçye Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Nazım Hikmet Eserleri

 

 

Şiir

835 Satır

Jokond ile Si-Ya-U

Varan 3

1+1=1

Sesini Kaybeden Şehir

Benerci Kendini Niçin Öldürdü

Gece Gelen Telgraf

Portreler

Taranta Babu'ya Mektuplar

Kurtuluş Savaşı Destanı

Saat 21-22 Şiirleri

Şu 1941 Yılında

Memleketimden İnsan Manzaraları

Rubailer

Dört Hapishaneden

Yeni Şiirler

İlk Şiirleri

Son Şiirleri

Yatar Bursa Kalesinde

 

Roman

Kan Konuşmaz

Yeşil Elmalar

Yaşamak Güzel Şey be Kardeşim

 

Hikaye

Hikayeler

Çeviri Hikayeler

 

Oyun

Kafatası

Bir Ölü Evi Yahut Merhumun Hanesi

Unutulan Adam

İnek

Ferhat ile Şirin

Enayi

Sabahat

Yusuf ile Menofis

İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu

 

Mektuplar

Kemal Tahir'e Hapishaneden Mektuplar

Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar

Bursa Cezaevinden Vâ-Nû'lara Mektuplar

Nâzım'ın Bilinmeyen Mektupları

Pirâye'ye Mektuplar

 

Yazılar

İt Ürür Kervan Yürür

Alman Faşizmi ve Irkçılığı

Millî Gurur

Sovyet Demokrasisi

 

Masal

La Fontaine'den Masallar

Sevdalı Bulut

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

HOŞÇA KALIN

 

Ölürsem

Açık bırakın balkonu.

 

Çocuk portakal yer.

(Balkonumdan görürüm onu.)

 

Orakçı ekin biçer.

(Balkonumdan duyarım onu.)

 

Ölürsem

Açık bırakın balkonu!

 

Federico Garcia LORCA

*****************

 

Federico García Lorca Kimdir?

 

Federico García Lorca (5 Haziran 1899 – 19 Ağustos 1936) İspanyol şair ve oyun yazarı, aynı zamanda ressam, piyanist ve bestecidir. 27 kuşağının ("Generación del 27") sembol üyelerinden birisidir. İspanya İç Savaşı'nın başlangıcında 38 yaşında iken milliyetçiler tarafından öldürülmüştür.

 

Yaşamı

 

1898 yılında, İspanya'nın Granada bölgesindeki Fuente Vaqueros kentinde doğan İspanyol şair Lorca, yüzyılının en büyük iki İspanyol şairinden biri olarak kabul edilir. Lorca'nın başarısında çocukluğunun büyük payı vardır. Granada'nın Fuentevaqueros kasabasında, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Lorca'nın babası ateşli, canlı, neşeli bir adam; annesi ise sessiz ve ağırbaşlı bir kadındı. 1928'de yazdığı Romancero gitano (Çingene Baladı) ile ün kazanan Lorca, Salvador Dali ile birlikte İspanya'nın çağdaşlaşması için çalışan sanat adamlarından birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Şiirde, politikada ve ahlak anlayışında modernliğin savunucusu olan Lorca, eşcinsel olması nedeniyle Katolik Kilisesi ile arasının açılmasına neden olur. 1918'de, burjuva sınıfını, yeryüzünü şiirle doldurmuş olan İsa'yı katletmekle suçlayan Lorca, geçtiğimiz günlerde gelmiş geçmiş en başarılı edebiyat eseri seçilen Cervantes'in Don Quixote (Don Kişot)'u bir İsa figürü olarak ele alanlara katılır. Şair kavramını acılar çekmesi gereken bir kimse ile özdeşleştiren Lorca, İsa'nın hem katledilişini kınar, hem de kanının akması gerektiğini ifade eder.

 

"New York'ta Bir Şair" adlı eserinde Manhattan'ı, cesede doymayan bir mezbahaya benzeten Lorca, "hayvanların can çekişenler için öldürülüşünü" kaleme alarak kafasındaki batı anlayışına yönelik eleştirel yaklaşımlarını göz önüne serer. Lorca ve "Deli" lakaplı Salvador Dali, vücuduna saplanan oklar ile tasvir edilen Katolik Ermişi Aziz Sebastian'ı Aziz Yansızlık olarak yapıtlarında tasvir ederler. Dostlarınca apolitik bir sanatçı olarak nitelenen ve herhangi bir görüşe organik bağlarla bağlanmayan Lorca, yazdığı Yerma ve Bernarda Alba'nın Evi isimli oyunlarda ise Katolik Kilisesi, yükselen Nazizm ve milliyetçilik akımlarına karşı olan tutumunu yansıttı. Giyim kuşamında ve evinin dekorasyonunda ölüm ile özdeşleştirdiği beyaz rengi tercih eden şair, burjuva tarzı zevkler ve milliyetçilik ile çatışan çalışmalar yapmakta ve Franco'cuları masumiyeti katletmekle suçlamaktaydı.

 

Şiirlerinin yanı sıra tiyatro için yazdığı ve sahnelediği oyunlarla da ünlenen Lorca, eserlerinde hastalık hastalığını ve ölümü üzerine senaryolarını Kanlı Düğün (Blood Wedding, 1935), Yerma (1937) ve şiirlerinde başarı ile yansıtmış; ölüm - yaşam, verimlilik - kısırlık gibi çelişkiler arasındaki inişli çıkışlı çizgiyi başarı ile yakalamıştır.

 

19 Ağustos 1936'da doğduğu yörede Franco'nun adamları tarafından öldürülen Lorca, uluslararası camiada - özellikle de bir dönem yaşadığı Arjantin'de oldukça büyük bir yas ve öldürülüşüne duyulan tepki ile - alanında idolleşmiş, saygın fakat marjinal bir edebiyat adamı olarak hatırlanmaktadır.

 

Eserlerinin dünya çapında tanınmasının sebebi Lorca'nın geleneksel İspanyol kültürü ile çağdaş yaşamın sorunlarını içtenlikle işlemiş olmasıdır. Şiirlerindeki yaşama coşkusunu, doğa sevgisini, hüzün dolu duyguları her insan tanır ve kendine yakın bulur.

 

Lorca'nın sade ve derinlikli şiirleri, geniş kitlelerce kabul görmüştür. Sürrealist bir ressam olan Salvador Dali ve yönetmen Luis Bunuel 'in yakın arkadaşıdır.

 

Eserleri

 

Şiir

 

* Impresiones y paisajes (Impressions and Landscapes, 1918)

* Poema del cante jondo (Poem of Deep Song, 1921)

* Libro de poemas (Book of Poem, 1921)

* Oda a Salvador Dali (Ode to Salvador Dalí, 1926)

* Canción de jinete (Songs, 1927)

* Primer romancero gitano (Gypsy Ballads, 1928)

* Poeta en Nueva York (A Poet in New York, )

* Llanto por Ignacio Sánchez Mejías (Lament for Ignacio Sánchez Mejías, 1935)

* Seis poemas gallegos (Six Galician poems, 1935)

* Diván del Tamarit (The Diván of Tamarit, 1936)

* Sonetos del amor oscuro (Sonnets of Dark Love, 1936)

* Primeras canciones (First Songs, 1936)

 

Tiyatro

 

* El maleficio de la mariposa (The Butterfly's Evil Spell, 1919-1920)

* Los Títeres de Cachiporra (The Billy-Club Puppets, 1922-1925)

* Mariana Pineda (1923-1925)

* La zapatera prodigiosa (The Shoemaker's Prodigious Wife, 1926-1930)

* Amor de Don Perlimplín con Belisa en su jardín (The Love of Don Perlimplín, 1928-1933)

* El público (The Public, 1929-1930)

* Así que pasen cinco años (When Five Years Pass, 1931)

* Retablillo de Don Cristóbal (The Puppet Play of Don Cristóbal, 1931)

* Bodas de Sangre (Blood Wedding, 1932) (Kanlı Düğün)

* Yerma (1934)

* Doña Rosita la soltera (Doña Rosita the Spinster, 1935)

* Comedia sin título (Play Without a Title, 1935) (yarım)

* La casa de Bernarda (The House of Bernarda Alba, 19 Haziran 1936)

 

Kısa Oyunlar

 

* El paseo de Buster Keaton (Buster Keaton goes for a stroll, 1928)

* La doncella, el marinero y el estudiante (The Maiden, The Sailor and The Student, 1928)

* Quimera (Dream, 1928)

 

Senaryo

 

* Viaje a la luna (Trip to the Moon, 1929)

 

Türkçe'de Federico Garcia Lorca

 

Seçme Şiirler, Çeviri: Adnan Özer, Yön Yayıncılık, İstanbul

Zambak ve Gölge, Çeviri: Kemal Özer-Gülşah Özer, Yordam Yayınları, İstanbul,1990

Seçilmiş Şiirler, Çeviri: Sabri Altınel, Adam Yayınları, İstanbul, 1996

"Cante Jondo" Şiiri, Çeviri: Sabri Altınel, Adam Yayınları, İstanbul, 1996

Federico Garcia Lorca: Bütün Şiirler (4 kitap), Çeviri: Sait Maden, Çekirdek Yayınlar, İstanbul 1996

Ne Garip Federico Adında Olmak, Çeviri: Erdal Alova, Can Yayınları, İstanbul, 2006

Federico Garcia Lorca Bütün Şiirleri, Çeviri: Erdoğan Alkan, Varlık Yayınları, İstanbul, 2007

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

Evet Evet

 

tanrı aşkı yarattığında çoğu insana yaramadı

tanrı köpekleri yarattığında köpeklere yaramadı

tanrı bitkileri yarattığında eh işte idare ederdi

tanrı nefreti yarattığında standart bir hizmete kavuştuk

tanrı beni yarattığında beni yaratmış oldu

tanrı maymunu yarattığında uyuyordu

zürafayı yarattığında sarhoştu

uyuşturucuları yarattığında kafası kıyaktı

ve intiharı yarattığında bunalımdaydı

 

senin yatakta uzanmış halini yarattığında

ne yaptığını biliyordu

sarhoştu ve kafası kıyaktı

ve sonra dağları ve denizi ve ateşi

aynı anda yarattı

 

bazı hataları oldu

ama senin yatakta uzanmış halini yarattığında

tüm Kutsal Evren' in üzerine boşaldı.

Charles Bukowski

****************************

 

Charles Bukowski Kimdir?

 

Charles Bukowski (16 Ağustos 1920 – 9 Mart 1994), asıl adı Heinrich Karl Bukowski olan Amerikalı yazar ve şair. Yapıtlarında bazen Henry Chinaski ismini de kullanmıştır. Hayatının çoğunu ABD'nin Los Angeles şehrinde geçirmiştir.

 

Eserlerinde genellikle toplum dışı insanları ve depresyonu konu alması ve alkolizme yakın bir hayat tarzını anlatmasıyla ünlüdür. Bunun nedeni olarak kendisinin bu hayatı yaşaması gösterilebilir. Bukowski’nin yazılarında kendi hayatını yazıp yazmadığı tartışma konusu olmuştur hayranlarının bir kısmı bunları kurguladığını, çoğunluğu ise yaşamadan bu tip kurguları yapmasının mümkün olmayacağını ve o karakterde bir insanın bu hayatı sürmesinin zaten doğal olduğu görüşünü savunmaktadır.

 

Hayatı

 

I. Dünya Savaşı'nın sonlarında Almanya'ya askeri hizmet nedeniyle gelen Polonya asıllı Amerikan bir babanın ve terzilikle uğraşan Alman bir annenin çocuğu olan Charles Bukowski 1920 yılında Andernach, Almanya'da doğdu. 2 yaşındayken Los Angeles'a taşındılar. 1929 Krizi sırasında Bukowski'nin babası genelde işsizdi ve Bukowski'ye şiddet uygulardı. Çocukluğunda genelde sessiz ve bu nedenle dikkat çeken yazar bazen çıldırış noktasına geliyor kendinden hiç beklenmedik kabadayılıklar yapıyordu. İlk okul yıllarındandan itibaren korkusuz olan Bukowski kendi yazdığı bir eserinde ilkokul öğretmenine "sevişelim" dediğini söylemektedir. Daha o zamandan nasıl birisi olacağı netlik kazanan Bukowski, Los Angeles Lisesi'nden mezun olduktan sonra sanat, gazetecilik ve edebiyat dersleri aldığı Los Angeles Şehir Üniversitesi'nde 1 yıl okudu.

 

Yazmaya başladığı günden itibaren yazılarını yayımlanması için dergilere gönderen Bukowski’nin yazıları hep geri gönderilmiştir.

 

Ancak 24 yaşındayken "Aftermath of a Lenghty Rejection Slip" isimli kısa öyküsü yayımlandı. İki yıl sonra bir başka kısa öyküsü olan "20 Tanks From Kasseldown" isimli eseri yayımlandı. Bukowski yayıncılık yönteminlerinden hayal kırıklığına uğradı ve neredeyse 10 yıllığına yazmayı bıraktı. Hayatının bu bölümünü A.B.D.'yi gezerek, çeşitli işlerde genellikle kısa vadeli çalışarak ve ucuz pansiyonlarda konaklayarak geçirdi. Hayatının diğer bölümlerinde olduğundan daha yoğun bir tempo ile açlık ile boğuşan ve kadınlarla zaman geçiren Bukowski daha sonra bu yıllarını Factotum isimli kitabında da anlatmıştır. Bu dönemde ki işlerinin kısa vadeli olmasının nedeni de düzen tanımaz kişiliği ve alkol bağımlılığındandı. Bukowski babasına olan nefretini onun aksine bir hayat yaşayarak göstermiş ve bir yazısında da bu yüzden bir hiç olmayı seçtiğini söylemiştir. O babasının aksine olduğu gibi görünen ve bir şey olmamayı hedefliyen birisi olarak kazandığı paraya önem vermiyor ve barlarda günü birlik bir hayat sürüyordu. Zengin amerikalı kadınlarla ilişkiye girdiği dönemlerde onlara kaba dahi davransa etkiliyor onların evlerinde yaşamaya başlıyor ama bir türlü o hayata adapte olamayarak eski hayatına geri dönüyordu ki 1969’da da bunu aç kalmayı seçtiğini söyleyerek ispat etmiş oluyor adeta.Ayrıca ömrünün çoğu denilebilinecek kadar kısmını da hipodromlarda gecirmiş ve bundan yazılarında sık sık söz etmiştir. 1950'lerin başında Bukowski, iki yıldan az bir süre A.B.D. Posta İdaresi'nde posta kuryesi olarak çalıştı. 1955'te ölümün ucundan döndüğü alkol komasından dolayı hastaneye kaldırıldı. Taburcu olduktan sonra bir daktilo satın aldı ve şiir yazmaya başladı.1957'de Barbara Fry ile evlendi fakat 1959'da boşandılar. Bukowski, şiir yazmaya ve içki içmeğe devam etti ve sonra Los Angeles'taki postaneye geri döndü. 1965'te hiç evlenmediği Francis Smith'ten bir kızı oldu. 1969'da Black Sparrow Yayınevi'nden ömür boyu 100 dolar maaş teklifini alınca postaneden ayrıldı. Bir mektubunda şöyle bir açıklaması vardı "İki seçenekten birini seçmek zorundaydım: Posta ofisinde kalıp delirmek ya da yazmaya oynayıp açlıktan ölmek. Ben aç kalmayı seçtim." Posta ofisini bırakalı bir ay olmayalı Bukowski Postane ismindeki ilk romanını bitirdi. 1976'da Bukowski, Linda Lee Beighle ile tanıştı. İki yıl sonra birlikte Los Angeles'ta bir liman şehri olan San Pedro'ya taşındılar. Bukowski ve Beighle 1985'te evlendiler.

 

Bukowski, Pulp romanını henüz bitirdikten sonra 9 Mart 1994'te 73 yaşındayken omurilikten yayılan lösemi sebebiyle San Pedro, Kaliforniya'da öldü. Ölüm töreni budist rahipler tarafından yönetildi.

 

Bu tip bir hayat yaşadığı için bir çok kez tutuklanmış, dayak yemiş hatta bazı kitaplarında adam öldürdüğünü dahi söylemiş olan Bukowski hayatı, özgün dili ve tarzı ile Amerikan edebiyatına damgasını vurmuş, ülkemizde ise ilk kez Sokak dergisi’nde çıkan öyküleri ile tanınmıştır.

 

Eserleri

 

Bukowski’nin şiir ve öykülerinden oluşan toplam 45 kitap bulunmaktadır. Pek çok dile çevirisi olan yazıları birçok dergide de yayımlanmış olan yazarın kitaplarının çevirisi Avi Pardo’ya aittir.

 

* Kadınlar

 

Yazarın hayatına giren kadınlardan bahsettiği kült olmuş kitabıdır.

 

* Sıcak Su Müziği

* Bir Tek Ben miyim Böyle Yaşayan

* Dünyevi Şiirlerin Son Gecesi (2 Cilt)

* Kapalı Bir Kapıdır Cehennem

* Gülün Gölgesinde

* Postane (roman)

 

Bir dönem çalıştığı postaneden ayrıldıktan sonra yazdığı ilk kitabıdır.

 

* Pis Moruğun Notları

* Sevimli Bir Aşk Hikayesi

* Sıradan Delilik Öyküleri

* Kendimizde Açtığımız Yaralar

* Sarhoş Çal Piyanoyu, Vurmalı Çalgı Gibi, Parmaklar Biraz Kanamaya Başlayana Dek

 

Ülkemizde ismi duyulmuş bir şiir kitabıdır. Özgün şiir tarzı ile dikkat çeker.

 

* Pansiyon Manzumeleri

* Gece Çılgın Ayak Sesleriyle Yırtıldı

* Ölüler Böyle Sever

* Shakespeare Bunu Asla Yapmazdı

 

Doğum yeri olan Almanya’ya yaptığı ziyaretini düz yazı ve şiirlerle hatta resimlerle anlattığı kitabıdır.

 

* Güneşe Uzan

 

Bukowski'nin 9 Mart 1994'teki ölümüne kadar yazmış olduğu mektupları içerir.

 

* En Kısa Andır Mucize

* Güneş İşte Burdayım

* Kimse Bilmez Ne Çektiğimi

* Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi

* Pulp

* Factotum

 

Evden kaçtığı dönemde ki hayatını anlattığı kült eserlerinden birisidir. Kendini en iyi anlattığı kitaplarındandır.

 

* Ekmek Arası

 

Çocukluğu, lise yıllarını, ailesini vesaireyi anlattığı kült eserlerinden birisidir.

 

* Kaybedenin Önde Gideni

* Bana Aşkını Getir

* En İyi Adamlar Yalnızken Güçlüdür

* Hollywood

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

Bölüşün Dünyayı

 

Alın bu dünyayı! diye seslendi bir gün Zeus göklerinden

İnsanlara; alın, sizin olsun artık.

Armağanım olsun sizlere bu mülk, bu toprak;

Ama kardeşçe bölüşün aranızda.

 

Koştu eli ayağı tutan, kendine bir pay için,

İşe sarıldı herkes, genciyle yaşlısıyla.

Çiftçi ürünlerini kaptı tarlaların,

Ava koyuldu asilzade ormanların içinde.

 

Ambarlarının aldığı kadar aldı tüccar,

En iyi yıllanmış şarabı seçti rahip kendisine.

Kralsa, tuttu köprü başlarını, yol kavşaklarını,

Benimdir, dedi, her şeyin onda biri.

 

Bu bölüşme çoktan bitmiş, geçmişti ki nice zaman,

Şair çıkageldi, çok çok uzaklardan;

Ama hiçbir şey kalmamıştı hiçbir tarafta,

Ve bir sahibi vardı her şeyin de.

 

Eyvah! Unutacak mıydın beni böyle hepsi içinde?

Beni, en sadık oğlunu senin?

Diye dövündü, yakındı, haykırdı uzun uzun,

Attı sonra kendini tahtın önüne.

 

Gezip durursan böyle hayaller ülkesinde,

Dedi Tanrı, söz söyleme artık sonra bana.

Neredeydin peki dünya paylaşılırken?

Yanındaydım oldu cevabı şairin.

 

Gözüm yüzündeydi,

Kulağım göklerinin ahenginde;

Sarhoştu ruhum ışığından, affet!

Unuttu her şeyini yeryüzünün.

 

Ne yapmalı şimdi? dedi Zeus, - dünyamız gitti elden,

Ne tarlalar, ne ormanlar, ne de kırlar benim artık.

Ama yaşamak istersen gökte benimle,

Açık olacak o sana her gelişinde.

 

 

Friedrich Schiller

 

*******************************

 

Friedrich Schiller Kimdir?

 

Alman şair oyun yazarı tarihçi ve edebiyat kuramcısı olan Jahann Christoph Friedrich von Schiller dünyanın önde gelen yazarlarındandır. Çağdaşı Johann Wolfgang von Goethe ile birlikte çağdaş Alman edebiyatının kurucularından sayılır.

 

Schiller Württemberg'deki Marbach'ta bir askerî cerrahın oğlu olarak doğdu. Württemberg dükünün ısrarı üzerine hukuk öğrenimi görmek üzere dükün Ludwigsburg yakınında kurduğu askerî akademiye girdi. Okul Stuttgart'ta taşınınca Schıller'in tıp öğrenimine geçmesine izin verildi. Bu sırada lirik şiirler yazmaya başlamıştı. Bunların ilki 1776'da bir dergide yayımlandı. 1780'de öğrenimini tamamlayan Schiller yardımcı hekim olarak orduda göreve başladı.

 

Schiller ilk oyunu olan Haydutları 1781'de imzasız olarak yayımladı. Düzyazıyla kaleme alınmış olan bu oyun sonraki yıl Mannheim'da sahnelendi. Özünde toplumsal bir eleştiri olan bu yapıt baskı yönetimine karşı çıktığı için büyük bir başarı kazandı. Ne var ki dük oyundaki başkaldırı ruhundan hoşlanmamıştı. Genç yazar dükün baskısından kurtulmak için Stuttgart'tan kaçtı.

 

1783'te Schiller maaşlı oyun yazarı olarak Mannheim Tiyatrosu'na girdi. Burada yalnızca bir yıl çalıştı. Yazdığı oyun geri çevrilince görevi bıraktı. 1785'te Dresdende yazmış olduğu "Ode an die Freude" (Neşeye Övgü) adlı şiirini sonradan büyük Alman bestecisi Ludwingvan Beethoven Dokuzuncu Senfoni'sinin sonundaki koro bölümünde kullandı.

 

Felsefeye ilgi duyan Schiller'in estetik konusundaki yazıları İnsanın Estetik Terbiyesi Üzerine Mektuplar adlı kitapta yer alır. Schillerin koşukla yazılmış olan oyunu Don Carlos beş perdelik tarihsel bir dramdır. İspanyadaki mutlak krallık ve engizisyona karşı Aydınlanma Çağının özgürlükçü düşüncesini ve cumhuriyet yönetimini savunur.

 

1787'den 1789'a kadar Weimar'da yaşayan Schiller bu arada tarih yazarlığına da yöneldi. Hollanda halkının İspanya yönetimine karşı ayaklanışını anlatan Geschichte des Abfalls der vereinigten Niederland von der spanischen Regierung (Birleşik Hollanda'nın İspanyol Yönetiminden Ayrılmasının Tarihi) adlı yapıtı kaleme aldı. Schiller aynı dönemde Goethe'yle tanıştı.

 

1789'dan 1793'e kadar Jena Üniversitesi'nde tarih profesörü olarak çalışan Schiller'in Otuz Yıl Savaşı Tarihi adlı iki ciltlik yapıtı bu dönemde yayımlandı.

 

Schiller'in 1798-99 arasında yazdığı Wallenstein adlı üçleme en ünlü oyunudur. Wallenstein Otuz Yıl Savaşları dönemindeki olayların üzerine kurulu üç bölümlük tarihsel bir trajediydi. Schıller bu oyunla Almanya'nın en büyük oyun yazarlarından biri olduğunu kanıtladı.

 

Schiller'in öbür oyunları arasında İskoçya Kraliçesi Mary Stuart'ın yaşamını konu alan Maria Stuart Jan Dark'ı konu alan Orleans Kızı ve Giyom Tel vardır. Schiller oyunları denemeleri öyküleri ve mektuplarının yanı sıra lirik felsefi şiirler ve baladlarıyla da tanınır.

 

 

Eserleri

 

Dramatik eserleri

 

* Haydutlar (1781)

* Hile ve Aşk (1783)

* Fiesco’nun Genua’ya Yemini (1784)

* Könners Vormittag (1787)

* Don Karlos (1787/1788,)

* Wallenstein Üçlemesi (1799)

* Maria Stuart (1800)

* Orleans Bakiresi (1801)

* Messinalı Gelin (1803)

* Wilhelm Tell (1803/1804)

* Sanatın Biatı (1804)

* Demetrius (Tamamlanmadı, 1805)

 

Düzyazıları

 

* Onursuz Suçlu (1786)

* Ruhların Tanığı (Fragman)

* Yüce bir davranış.

 

Lirik eserleri

 

* Johann Christian Weckherlin’in Genç Yaşta Ölümüne Ağıtlar (1781)

* Sevince Kasideler (1786)

* Boyun Eğme (1786)

* Yunan Tanrıçaları (ilk sürüm 1788, ikinci sürüm 1800)

* Hektor’ün Vedası (1790)

* Sais’e Sisli Resim (1795)

* Dünyanın İkiye Bölünmesi (1795)

* Dalgıç (1797)

* Ibikus’un Turnaları (1797)

* Ritter Toggenburg (1797)

* Eldiven (1797)

* Eisenhammer’a Yolculuk (1797)

* Polykrates’in Yüzüğü (1798)

* Uçurtma Savaşı (1798)

* Kefalet (1798)

* Çanın Şarkısı (1799)

* Naenie/ Nänie (1800)

* Yeni Yüzyıla Giriş (1800)

* Zafer Töreni (1803)

 

Felsefi yazıları

 

* Fizyolojinin Felsefesi (1779)

* İnsanın Vahşi Doğası ve Ruhu ile İlişkisi Üzerine (1780)

* Tiyatro Eserine Ahlâki bir Kurum Olarak Bakmak (1784)

* Trajik Olaylar Karşısında Duyulan Hazzın Nedenleri Üzerine (1792)

* Augustenburg Mektupları (1793)

* İncelik ve Onur Üzerine (1793)

* Kallias Mektupları (1793)

* İnsanın estetik terbiyesi üzerine (1795)

* Doğal ve Duygulu Şiir Üzerine (1795)

* Dilettantizm Üzerine / Amatörlük Üzerine (1799, Johann Wolfgang Goethe ile Birlikte)

* Yücelik Üzerine (1801)

 

Tarihi eserleri

 

* Birleşik Hollanda’nın, İspanya Hükümeti’nden Ayrılışının Tarihi (1788)

* Dünya tarihi nedir ve ne amaçla okutulur? (26 Mayıs 1789-1790)

* Otuz Yıl Savaşının Tarihi (1790)

Çevirileri ve uyarlamaları

 

* Euripides: Iphigenie Auris’te

* Euripides sahneleri (Scenen aus den Phönizierinnen)

* William Shakespeare: Macbeth

* Turandot (Carlo Gozzi’den sonra 1801)

* Amca Rolünde Yeğen (Komedi/Louis-Benoît Picard’den sonra 1803)

* Der Parasit oder Die Kunst, sein Glück zu machen (Komedi, Picard’dan sonra 1803)

* Racine: Phèdre (1805)

* Denis Diderot: Jacques le fataliste et son maître (Bazı kısımları “Dişil İntikamın Tuhaf Bir Örneği“ başlığı altında çevrildi. 1785)

 

Yayınlanan dergileri

 

* Wirtembergisches Repertorium

* Thalia

* Die Horen (1795)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

...Yaşamım boyunca, istisnasız hepsi de budalaca işler yapan dar omuzlu insanlar gördüm ve çoğu türdeşlerini şaşkına çevirip ruhları türlü şekilde baştan çıkarırlardı. Eylemlerine gerekçe olarak "ün"ü gösterirler. Onları görünce herkes gibi gülmek istedim ben de; ama böylesine tuhaf bir öykünme olanaksızdı benim için. Keskin ağızlı bir bıçak aldım, dudaklarımın birleştiği yerlerde etimde yaralar açtım. Amacıma ulaştığımı sandım bir an. Kendi elimle yara açtığım bu ağıza baktım aynada! Bir yanılgıydı! İki yaradan akan kan, gerçekten başkalarının gülüşü olup olmadığını anlamama engel oluyordu aslında. Ama, bir süre karşılaştırma yaptıktan sonra, gülüşümün insanların gülüşüne benzemediğini gördüm, yani gülmüyordum ben, gülüşüm yoktu benim. Çirkin suratlı, gözleri karanlık gözevlerine gömülmüş insanlar gördüm; kayanın sertliğini, dökme çeliğin katılığını, köpekbalığının kan dökücülüğünü, gençliğin küstahlığını, canilerin mantıksız öfkesini, ikiyüzlülerin ihanetlerini, en olağanüstü oyuncuları, rahiplerin kişilik gücünü ve dışardan bakınca en içe kapalı, dünyaların ve göklerin en soğuk yaratıklarını aşıp geride bırakmışlardı; ahlakçılar bitkin düşmüştü, yüreklerindekini görmeye, tanrının amansız öfkesini başlarına yağdırmaya çalışırken. Hepsini bir arada gördüm; kimi zaman, belki de bir cehennem cini tarafından kışkırtılmış, dondurucu bir sessizlikte gözlerine hem yakıcı hem kinli bir pişmanlık acısı sıvanmış durumda, annesine daha şimdiden başkaldıran bir çocuk benzeri en sıkı yumruklarını havaya kaldırdıklarını, bağırlarının gizlediği o alabildiğine adaletsiz ve dehşet yüklü, tutkulu ve düşman düşüncelerini ortaya çıkarma yürekliliğini gösteremediklerini ve bağışlayıcı tanrıyı merhametten kederlendirdiklerini gördüm; kimi zaman, günün her anında, yediden yetmişe insanlara, soluk alan her şeye, kendilerine ve tanrıya karşı mantıksız ve akıl almaz lanetler yağdırırlarken, kadınları ve çocukları kötü yola düşürürlerken, vücudun edep yerlerini kirletirlerken gördüm onları. O zaman, sularını yükseltir deniz, tekneleri dipsiz derinliklerinde yutar; kasırgalar ve depremler yerle bir ederdi evleri; veba, türlü türlü hastalıklar kırıp geçirirdi ailelerini. Ama insanlar anlamaz bunları. Yeryüzündeki davranışları yüzünden utançtan kızarırken, sararırken de gördüm onları; ama pek ender. Kasırgaların kız kardeşi fırtınalar; güzelliğini kabul etmediğim mavi gökkubbe; yüreğimin imgesi ikiyüzlü deniz; bağrı gizemli dünya; öteki gezegenlerin halkları; bütün evren; onu cömertçe yaratan tanrı, sana yakarıyorum: İyi bir insan göster bana!.. Lütfen on katına çıkarsın doğal güçlerimi; çünkü, bu canavarı görünce şaşkınlıktan ölebilirim: Daha azı için bile ölünebilir....

Maldoror'un Şarkıları, Comte de Lautréamont (Şiir - Kısmi)

Çev: Özdemir İnce

 

******************

 

Comte de Lautréamont Kimdir?

 

Comte de Lautréamont gerçek adı Isidore Lucien Ducasse'dır. (4 Nisan 1846 Uruguay - 24 Kasım 1870 Paris) Fransız şair.

 

Hakkında çok az şey bilinen Isidore Ducasse'ın takma adı Comte de Lautrémont'tur. 4 Nisan 1846'da Uruguay Montevideo'da doğdu. Babası Fransız konsolosluğunda görevli bir memurdu. Annesi, Lautrémont 18 aylıkken öldü, intihar ettiği konusunda şüpheler vardır. Uruguay'da geçirdiği gençlik dönemi bir sır halinde kaldı. İç savaşın ve koleranın patlak vermesiyle; 10 yaşındayken okulunu bitirmesi için babası tarafından Fransa Tarbes'e gönderildi.

 

Tarbes ve Pau'da; kibirli, somurtkan ve içedönük kimse olarak görüldü. Okulda Latin ve matematik derslerindeki başarısızlığını, edebiyata olan ilgisiyle ve başarısıyla telafi etti. Ayrıca biyolojiyle de yakından ilgilidir. Bu bilgisini de Maldoror'un Şarkıları'nda çokça kullanmıştır.

 

19 yaşında, okulu bitirdikten sonra, Ducasse'nin, yolculuklar yaptığı konusunda düşünceler vardır. Bu yolculukların muhtemelen Uruguay'da olan babasına veya edebi temaslar yapmak için Fransa Bordeux'ya olduğu tahmin edilir. 1867 veya 1868'de, hiçbir kayıt belgesinin bulunmamasına rağmen Paris'te politeknik veya maden okulunda okuduğu tahmin edilir.

 

Araştırmacıların çoğu, Lautréamont Paris'teyken, "Maldoror'un Şarkıları"nın çıktığını düşünür. 24 yaşında bir otel odasında intihar ederek yaşamına son verdi. En önemli eseri Maldoror'un Şarkıları'dır.

 

Maldoror'un Şarkıları

 

1868'de, Lautreamont, Uruguay'a babasına Maldoror'un ilk parçasını göstermek ve finansal desteğini almak için için yolculuk yaptı. İlk kıta, anonim olarak 1868'de yayımlandı. Emile Zola, Victor Hugo gibi Fransız edebiyatının ünlü isimleri için editör olarak çalışmış Albert Lacroix ve Joseph Proudhon tarafından kitabın son halinin düzeltmeleri yapıldı. 1869 yazında basıldı. Lacroix şirketi, çalışmanın değerlere hakaret eden ve müstehcen doğasından dolayı davadan korktu ve asla kitabı satışa sunmadı.

 

Maldororun Şarkıları, gerçeküstü figürler ve olgular içeren, tanrıya başkaldıran ve insanın daha çok hayvansı yönlerini anlatan düzyazı-şiir tarzı bir kitaptır. Bu kitapla Lautreamont, Fransız edebiyatında sürekli bir yer edinmiş. Sürrealist akımın önemli simgelerinden biri olmuştur.

 

Hakkındaki Düşünceler

 

* "Maldoror'un VI. Şarkısı'nı okuyunca kendi yapıtlarımdan utandım." - Andre Gide

* "Maldoror'un birazcık tadına bakınca, bütün şiir yavanlaşıyor." - Aragon

* "Lautréamont'u açın! Bütün edebiyat şemsiye gibi tersine döner." - Francis Ponge

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Mistik

 

Çengellerden bir değirmendir hava –

Cevapsız sorular, yazları çamlar altındaki

Siyah havanın kokmuş dölyataklarında

Öpüşleri dayanılmazcasına batan

Sinek misali boğulmuş ve ışıldar.

Anımsarım

Tahta kulübelerdeki güneşin ölü kokusunu,

Yelkenlerin katılığını, o uzun tuzlu sarmal çarşafları.

İnsan Tanrı’yla karşılaşmışsa, neye yarar ilaç?

İnsan bir kere arızalanmışsa

Ve hiçbir parça geriye kalmamışsa,

Ne bir ayak parmağı, ne bir parmak, ve aşınmışsa,

Büsbütün aşınmışsa, güneşin o büyük yangınında, lekeler

Yayılmışsa o kadim katedraller boyunca

Neye yarar ilaç?

Komünyon âyininin hapı,

Durgun sular boyunca yürümek? Hafıza?

Ya da kemirgenlerin suratına karşı

Toplamak İsa’nın ışıklı parçalarını,

Uysal çiçek kemiricileri, ki ferahtırlar

Umutları öyle küçük olduğundan –

Klematisin sapları altındaki

O küçük, yıkanmış yazlığındaki kambur.

Büyük aşk yok mudur, sadece şefkat mi vardır?

Anımsar mı deniz

Üstünde yürümüş olanı?

Moleküllerden sızar anlam.

Nefes alır şehrin bacaları, terler pencere,

Sıçrar çocuklar yataklarında.

Çiçek açar bir sardunya olan güneş.

Daha durmadı yürek.

(1963)

Sylvia Plath (1932-1963, ABD)

Çeviren: İsmail Haydar Aksoy

************************

Sylvia Plath Kİmdir?

Sylvia Plath (d. 27 Ekim 1932 Boston - ö. 11 Şubat 1963 Londra), ABD'li şair ve yazardır.

 

Trajik yaşamı ve intiharıyla tanınan Plath, aynı zamanda yarı otobiyografik bir roman olan ve depresyonu üzerine ayrıntılı bilgiler veren Sırça Fanus kitabının yazarı olarak bilinir. Anne Sexton ile birlikte, Plath gizdökümcü şiirin önemli isimlerinden biridir.

 

Hayatı

 

1932 yılında Alman bir baba ve ABD'li bir anneden, Massachusetts'te doğdu. Profesör olan babası 1940 yılında öldü. Plath ilk şiirini 8 yaşında yayımladı.

 

Plath, hayatı boyunca ileri derecede manik-depresif bozuklukla boğuştu. 1950 yılında bursla girdiği Smith College'deki ikinci yılında ilk intihar girişimini gerçekleştirdi ve bir akıl hastanesine yatırıldı. 1955'te Smith College'den summa cum laude derece ile mezun oldu.

 

Kazandığı Fulbright bursuyla Cambridge Üniversitesi'ne giderek çalışmalarını burada sürdürdü ve şiirlerini üniversitenin öğrenci gazetesi olan Varsity'de yayımladı. Plath burada 1956 yılında evleneceği İngiliz şair Ted Hughes'la tanıştı. Evliliklerinin ardından Boston'da yaşamaya başladılar. Plath, hamile kaldıktan sonra ise İngiltere'ye geri döndüler.

 

Plath ve Hughes, Londra'da kısa süre yaşadıktan sonra North Tawton'a yerleştiler. Çiftin sorunları bu dönemde başladı ve ilk çocuklarının doğumundan kısa süre sonra Sylvia Plath Londra'ya geri dönerek boşanma işlemlerini başlattı.

 

Kiraladığı evin eskiden İngiliz şair William Butler Yeats'e ait olduğunu öğrenen Plath bunu iyi bir işaret olarak değerlendirdi. 1962-1963 kışı Plath için çok zor geçti. 11 Şubat 1963'te, ikinci kattaki odalarında uyumakta olan çocuklarının yanına süt ve kurabiye bıraktıktan sonra, odalarının kapısını da içeri gaz girmeyeceğinden emin olmak üzere bantlayarak kapattı ve kafasını fırının içine sokarak intihar etti.Bu olay onun yasadığı evin lanetiydi çünkü Yeats de bu evde ihtihar etmisti.

 

İntiharıyla ilgili olarak kocası Ted Hughes eleştirilere maruz kaldı. Hughes yıllarca bu konuda konuşmadı. Daha sonra anılarını yayımladı.

 

1963 yılında daha 30 yaşındayken intihar eden Plath’ın hayatı, Oscarlı oyuncu Gwyneth Paltrow’un ünlü şairi canlandırdığı “Sylvia” filmine de aktarıldı.

 

Plath’ın Türkçe’ye çevrilen eserleri arasında bulunan “Sırça Fanus” adlı romanı, birçok kişi tarafından ilk Amerikan feminist romanı olarak değerlendirilir.

 

Eserleri

 

Şiir

 

* The Colossus (1960)

* Ariel (1965)

* Crossing the Water (1971)

* Winter Trees (1972)

* The Collected Poems (1981)

 

Düz yazı

 

* The Bell Jar (1963)

* Letters Home (1975)

* Johnny Panic and the Bible of Dreams (1977)

* The Journals of Sylvia Plath (1982)

* The Magic Mirror (1989)

* The Unabridged Journals of Sylvia Plath

 

Çocuk kitapları

 

* The Red Book (1976)

* The It-Doesn't-Matter-Suit (1996)

* Collected Children's Stories (İngiltere, 2001)

* Mrs. Cherry's Kitchen (2001)

Türkçeye çevrilen eserleri

 

* Ariel, (İmge Kitabevi)

* Johnny Panik ve Rüyaların Kutsal Kitabı, (Altıkırkbeş Yayınları)

* Sırça Fanus, (Can Yayınları)

* Üç Kadın, (Oğlak Yayıncılık)

* Sylvia Plath'in Günceleri, (Oğlak Yayıncılık)

* Suyu Geçiş (Artshop Yayıncılık)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Son Mektup

(Şairin cesedinin yanında bulunmuştur)

 

Hepinize! ..

 

İşte ölüyorum. Kimseyi suçlamayın bundan ötürü. Hele

 

dedikodudan, unutmayın ki, merhum nefret ederdi.

 

Anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! Bağışlayın beni. İş

 

değil bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem) , ama benim

 

için başka bir çıkar yol kalmamıştı.

 

Lili, beni sev.

 

Hükümet Yoldaş! Ailem: Lili Brik, anam, kız kardeşlerim

 

ve Veronika Vitoldovna Polonkaya’dan ibarettir; yaşamlarını

 

sağlarsan, ne mutlu bana...

 

Bitmemiş şiirleri Brik’lere verin, ne lâzımsa onlar yapar.

 

“Bir varmış bir yokmuş“

 

derler hani:

 

Aşkın küçük sandalı

 

hayat ırmağının akıntısına kafa

 

tutabilir mi!

 

Dayanamayıp parçalandı işte sonunda...

 

Acıları

 

mutsuzlukları

 

karşılıklı haksızlıkları

 

h a t ı r l a m a y a b i l e d e ğ m e z:

 

Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle.

 

Ve sizler mutlu olun

 

yeter.

 

Vladimir Vladimiroviç Mayakovski

********************

Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Kimdir?

Tam adı Vladimir Vladimiroviç Mayakovski’dir. 1893'de Gürcistan'ın Bagdatti kentinde doğan Mayakovski, daha 12 yaşında iken, 1905 Devrimi döneminde Çarlığa karşı kitlesel eylemlere katıldı. Daha sonra 1906'da babasının ölümü üzerine Moskova'ya taşındı. 1908 yılında, 15 yaşında RSDİP'ne katıldı. 1908-1909 yılları arasında iki kez tutuklandı ve 11 ay hapis yattı. Ardından 1910 yılında, lise üçüncü sınıfından ayrılıp, resim dersleri almaya başladı ve aynı yıl Stroganov Uygulamalı Sanatlar Okulu'na kayıt oldu. İlk şiirlerini burada yazmaya başladı. 1912'de yayımlanan "Yaygın Begeniye Bir Şamar"ı, Rus fütüristlerinin ilk bildirisi izledi. Arkadaşları David Birlik ve Hlebnikov Kroçonuk'la beraber hazırladığı bildirinin sloganı, "Puşkinler, Tolstoylar Kapı Dışarı!"ydı.

 

Mayakovski, şiirlerini sadece dergilerde yayımlamakla kalmıyor, onları edebiyat çevrelerinin toplandığı kahvelerde de okuyordu. 1913'de Petersburg Lunaparkı'nda kendisinin sahneye koyup oynadığı "Vladimir Mayakovski" adlı oyunu, Rusya 'da sergilenen ilk fütürist gösteri oldu. 1915'de iki kübist tablosu sergilendi. "Pantolonlu Bulut" ve "Omurganın Flütü" iki uzun şiiri dünya çapında tanınmasını sağladı.

 

1917 Ekim Devrimi'nden sonra Bolşevikleri destekleyen Mayakovski, devrimin salt politik bir devrim olarak kalmayıp, eski sanat anlayışını da kökten yıkması gerektiğini vurgulayarak LEF'i (Sol Sanat Cephesi) oluşturdu. "Sokaklar fırçamız, alanlar paletimizdir" sloganı ile özetlediği, sanatı kitlelere mal etme, sokağa indirme, ülke kültürünü yeniden canlandırmak için sanatı kullanma Mayakovski'nin başını çektiği Rus fütüristlerinin en belirgin özelliğidir. Bu anlayışla, Sovyetlerin sokakları, meydanları bu anlayışla sloganlar ve fütürist resimlerle donandı. 1917 Ekim Devrimi'nden sonra bu faaliyetlerinin yanı sıra, Halk Eğitim Komiserliği'nde görev aldı. "Toplum Sanatı" adlı dergiyi yönetti ve tüm Sovyetleri dolaşarak şiirlerini okudu. 1918'de, "Devrime Övgü" ve "Sol Marş" adlı uzun şiirlerini yazdı.

 

1922'de LEF'in aynı adı taşıyan dergisini çıkardı ve yönetti. Bu dergide "psikolojizm"e karşı çıkan devrimci bir sanat hareketi oluşturmaya çalıştı. 1924'de Lenin'in ölümünden sonra "Vladimir İliç Lenin" (Lenin Destanı) adlı ağıtı yazdı. 1925'de İzvestia gazetesinin muhabiri olarak ABD, Meksika, Küba ve Fransa'ya gitti. Anılarını "Amerika'yı Keşfetmek" adlı kitapta topladı. 1927'de Yeni LEF dergisini çıkarmaya başladı. 1925'de kurulan Rus Proleter Yazarlar Birliği'nin fütüristlere karşı tutumu nedeniyle "sekterlikle" suçladı.

 

1925 yılında intihar eden arkadaşı Yesenin'i eleştirmesine rağmen, bu intihar olayından etkilenmiş olan Mayakovski, 1930 yılında 37 yaşındayken intihar etti.

 

Eserleri

 

Şiirleri

 

* Pantolonlu Bulut

* Omurganın Flütü

* Lenin Destanı

* Yüz Elli Milyon

 

Oyunları

 

* Trajedi - Vladimir Mayakovski

* Gizemli Güldürü

* Tahtakurusu

* Banyo

* Moskova yanıyor

 

Kitapları

 

* Amerika'yı Keşfim

 

Türkçe'de Mayakovski

 

Mayakovski Şiirler Şiir Anıtları 6, Çeviri: Sait MADEN, Çekirdek Sanat Yayınları, İstanbul, 1997

Ne Var Ne Yok, Çeviri: Samih RİFAT, Sel Yayıncılık, İstanbul, 2002

Vladimir Mayakovski Pantolonlu Bulut, Çeviri: Azer YARAN, Dünya Şiir Mitosları, Gendaş Kültür, İstanbul, 2002

Vladimir Mayakovski Yaşamı Sanatı Şiirleri, Çeviri: Abdullah Rıza ERGÜVEN, Berfin Yayınları, İstanbul, 2002

Şiir Nasıl Yazılır?, Çeviri: Yurdanur SALMAN, Adam Yayınları, İstanbul, 2002

Ne Olmalıyım?, Çeviri: Maksut KÖKSAL, YGS Yayınları, İstanbul, 2003

Lenin Destanı, Çeviri: Güneş BOZKAYA - Nadiye R. ÇOBANOĞLU, Yar Yayınları, İstanbul, 2006

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://img826.imageshack.us/img826/3498/f0babd9870084832bf45cef.jpg

 

Şarap testimi kırdın tanrım

Zevk yolumu tıkadın tanrım

Nar rengi şarabımı yere çaldın tanrım

Tövbeler olsun

Yoksa sarhoşmusun tanrım

 

Ömer Hayyam

 

Sevgiyle yoğurulmamışsa yüreğin,

Tekkede manastırda eremezsin.

Bir kez gerçekten sevdinmi bu dünyada,

Cennetin, Cehennemin üstündesin.

 

Ömer Hayyam

 

Orucumu yiyiyorsam Ramazanda,

Mübarek aydan habersiz sanma,

Çileden gece oluyorda gündüzüm

Sahura kalkıyorum gün ortasında!

 

Ömer Hayyam

 

Şarap küpü önünde serdik seccademizi

Şarap yakutuyla adam ettik kendimizi

Umudumuz, meyhanede yeniden bulmak

Camide, medresede yiten günlerimizi

 

Ömer Hayyam

 

Kim senin yasalarını çiğnemedi ki söyle

Günahsız bir ömrün tadı ne ki söyle

Yaptığım kötülüğü, kötülükle ödersen sen

Sen ile ben aramda ne fark kalır ki söyle

 

Ömer Hayyam

 

Kim demiş haram nedir bilmez hayyam

Ben haramı helalı karıştırmam

Seninle içilen şarap helaldir

Sensiz içtiğim su bile haram

 

Ömer Hayyam

 

********************

 

Ömer Hayyam Kimdir?

Asıl adı Giyaseddin Ebu'l Feth Bin İbrahim El Hayyam' dır.18 Mayis 1048'de İran’ın Nişabur kentinde doğan Ömer Hayyam bir çadırcının oğluydu. Çadırcı anlamına gelen soyadını babasının mesleğinden almıştır. Fakat o soy isminin çok ötesinde işlere imza atmıştır. İlgilendiği ilimler: matematik, fizik, astronomi, şiir, tıp, müzik. Horasan'ın yıldızı; İran'ın; Irak'ı Acemi ve Irak'ı Arabi olmak üzere her iki Irak'ın dahisi, feylesofların prensi Ömer!

 

 

 

 

 

Daha yaşadığı dönemde İbn-i Sina'dan sonra Doğu'nun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul ediliyordu. Tıp, fizik, astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik alanlarında önemli çalışmaları olan Ömer Hayyam için zamanın bütün bilgilerini bildiği söylenirdi. O herkesten farklı olarak yaptığı çalışmaların çoğunu kaleme almadı, oysa O ismini çokça duyduğumuz teoremlerin isimsiz kahramanıdır.

 

 

 

Elde bulunan ender kayıtlara dayanılarak Ömer Hayyam'ın çalışmaları şöyle sıralanabilir:

 

 

 

 

 

Yazdığı bilimsel içerikli kitaplar arasında Cebir ve Geometri Üzerine, Fiziksel Bilimler Alanında Bir Özet, Varlıkla İlgili Bilgi Özeti, Oluş ve Görüşler, Bilgelikler Ölçüsü, Akıllar Bahçesi yer alır. En büyük eseri Cebir Risalesi'dir. On bölümden oluşan bu kitabın dört bölümünde kübik denklemleri incelemiş ve bu denklemleri sınıflandırmıştır. Matematik tarihinde ilk kez bu sınıflandırmayı yapan kişidir. O cebiri, sayısal ve geometrik bilinmeyenlerin belirlenmesini amaçlayan bilim olarak tanımlardı. Matematik bilgisi ve yeteneği zamanın çok ötesinde olan Ömer Hayyam denklemlerle ilgili başarılı çalışmalar yapmıştir. Nitekim Hayyam 13 farklı 3. dereceden denklem tanımlamıştır. Denklemleri çoğunlukla geometrik metot kullanarak çözmüştür ve bu çözümler zekice seçilmiş konikler üzerine dayandırılmıştır. Bu kitabında iki koniğin arakesitini kullanarak 3. dereceden her denklem tipi için köklerin bir geometrik çizimi bulunduğunu belirtir ve bu köklerin varlık koşullarını tartışır. Bunun yanı sıra Hayyam, binom açılımını da bulmuştur. Binom teoremini ve bu açılımdaki katsayıları bulan ilk kişi olduğu düşünülmektedir. (Pascal üçgeni diye bildiğimiz şey aslında bir Hayyam üçgenidir )

 

 

 

 

 

21 Mart 1079 yılında tamamladığı, halk arasında "Ömer Hayyam Takvimi" bugün ise "Celali Takvimi" olarak bilinen takvim için büyük çaba sarf etmiştir. Güneş yılına göre düzenlenen bu takvim 5000 yılda bir gün hata verirken, bugün kullandığımız Gregoryen Takvimi 3330 yılda bir gün hata vermektedir. Eserleri arasında İbn-i Sina'nın Temcid (Yücelme) adlı eserinin yorum ve tercümesi de yer alır.

 

 

 

 

 

Öğrenimi tamamlayan Ömer Hayyam kendisine bugünlere kadar uzanacak bir ün kazandıran Cebir Risaliyesi'ni ve Rubaiyat'ı Semerkant'ta kaleme almıştır. Dönemin üç ünlü ismi Nizamülmülk, Hasan Sabbah ve Ömer Hayyam bu şehirde bir araya gelmiştir. Dönemin hakanı Melikşah, adı devlet düzeni anlamına gelen ve bu ada yakışır yaşayan veziri Nizamülmülk'e çok güvenirdi. Ömer Hayyam ile ilk kez Semerkant'ta tanışan Nizam onu İsfahan'a davet eder. Orada buluştuklarında O'na devlet hülyasından bahseder ve bu büyük hayalinin gerçekleşmesi için Hayyam'dan yardım ister. Fakat Hayyam devlet işlerine karışmak istemez ve teklifini geri çevirir. Saray entrikalarından hayatının sonuna kadar uzak kalmayı yeğler.

 

 

 

 

 

İlmini genişletmek için zamanın ilim merkezleri olan Semerkand, Buhara, İsfahan'a yolculuklar yapmıştır. 4 Aralık 1131'de doğduğu yer olan Nişabur'da fani dünyaya veda eder.

 

 

 

Hayyam'ın eserlerinden 18 tanesinin adı bilinmektedir, çeşitli bilim dallarında birçok eser yazmıştır.

 

  1. Ziyc-i Melikşahi. (Astronomi ve takvime dair, Melikşah'a ithaf edilmiştir)
  2. Kitabün fi'l Burhan ül Sıhhat-ı Turuk ül Hind. (Geometriye dair)
  3. Risaletün fi Berahin İl Cebr ve Mukabele. (Cebir ve denklemlere dair)
  4. Müşkilat'ül Hisab. (Aritmetiğe dair)
  5. İlm-i Külliyat (Genel prensiplere dair)
  6. Newruzname (Takvim ve yılbaşı tespitine dair)
  7. Risaletün fil İhtiyal li Marifet. (Altın ve gümüşten yapılmış bir cisimde altın ve gümüş miktarının bilinmesine dair. Almanya Gotha kütüphanesinde bir nüshası mevcuttur.)
  8. Risaletün fi Şerhi ma Eşkele min Musaderat(Öklid'in bir probleminin çözülmesi metoduna dair, Hollanda Leiden kütüphanesinde bir nüshası vardır. F. Woepcke fransızcaya çevirmiştir.)
  9. Risaletün fi Vücud (Felsefede ontoloji bahsine dair. Britanya kütüphanesinde bir nüshası mevcuttur.)
  10. Muhtasarun fi't Tabiiyat (Fizik İlmine dair)
  11. Risaletün fi'l Kevn vet Teklif (Felsefeye dair)
  12. Levazim'ül Emkine (Meskûn yerlerin iklimi ve hava değişikliklerine dair)
  13. Fil Cevab Selaseti Mesâil ve fi Keşfil Hicab (Üç meseleye cevap ve alemde zıtlığın zorunlu olduğuna dair)
  14. Mizan'ül Hikem (Pırlantalı eşyaların taşlarını çıkarmadan kıymetini bulmanın yöntemine dair)
  15. Abdurrahman'el Neseviye Cevab (Hak Teâlâ'nın alemleri yaratmasının ve insanları ibadetle yükümlü kılmasının hikmetine dair)
  16. Nizamülmülk (Arkadaşı olan vezirin biyografisi)
  17. Eş'arı bil Arabiyye (Arabça rûbaileri)
  18. Fil Mutayat (İlim prensipleri)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yeryüzünün Yanıtı

 

Yeryüzü kaldırdı başını

Kasvetli ve korkutucu karanlıktan.

Işığı yitmiş,

Korkudan taş kesilmiş!

Ve zincirleri boz bir kederle kaplanmış.

 

"Tutsak düştüm kıyısında denizin

Yıldızlı Kıskançlık bekler sığınağımı:

Üşümüş ve ağarmış,

Gözyaşlarına boğulmuş,

İşitiyorum eskil insanların babasını.

 

"İnsanların bencil babası!

Zalim, kıskanç, bencil korku!

Doğurabilir mi,

Zincirlenmiş geceden,

Gençliğin bakireliğini ve sabahın tâkatini?

 

"Bahar gizler mi sevincini?

Tomurcuklar ve goncalar açtığında?

Çiftçi

Gece mi serper tohumu,

Ya da karanlıkta mı sürer sabanı?

 

"Kır bu ağır zinciri

Kemiklerimi donduran.

Bencil! kibirli!

Sonsuz ölüm!

Sensin Özgür Aşkı tutsak kılan."

 

William BLAKE

 

Çeviri: T. A. Balkar

 

********************

 

William Blake Kimdir?

William Blake (d. 28 Kasım 1757 - ö. 12 Ağustos 1827) İngiliz şair, ressam ve mistik vizyoner.

 

Blake, Londra'da Golden Square'deki 28a Broad Street'de orta sınıf bir ailenin dört çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası mensucatçı annesi de ev hanımıydı. Aile inanç olarak Moravian sektine bağlı hristiyanlardı.Ve din ayrımcılığı yapmayan bir insandı.

 

Blake genç yaşından itibaren vizyonlar gördüğünü iddia etmiştir. Londra, Peckham Rye'da meleklerle dolu bir ağaç gördüğünü söylediğinde henüz yaklaşık sekiz veya on yaşındaydı. Hayat hikâyesini kaleme alan Gilchrist'e göre Blake bu deneyimden sonra eve dönmüş ve gördüklerini ailesine aktarmıştı ancak babasının dayağından annesinin yardımıyla kurtulabilmişti. Bir başka seferinde Blake harmancıları çalışma sırasında izlerken aralarında meleki figürlerin dolaştığı görmüştü.

Blake'in ünlü filozof-bilimadamı "Newton" ile ilgili çizimi. Blake, Newton'un bilimsel materyalizmini "tek gözlü vizyon" olarak görüp eleştirmiştir. Çizimde Newton gözünü hesapları üzerine dikmiş bir şekilde okyanusun derinliklerinde kendini tecrit etmiş biri olarak gösteriliyor.(1795)

 

Blake çocukluğunda gerçek yaşamdaki figürler yerine babasından ödünç aldığı Yunan antik eserlerindeki çizimleri kopyalamayla resme başlamış ve Raphael, Michelangelo, Marteen Heemskerk ve Albercht Dürer'in çizimlerini keşfetmişti. İnatçı doğası sebebiyle ailesi onu okula göndermek yerine çizim sınıflarına yollamıştı.

 

4 Ağustos 1772'de Great Queen Street'de oymacı James Basire'ın çırağı olarak oymacılığa başladı ve yirmibir yaşında profesyonel bir oymacı oldu.

 

İngiliz şair, ressam, gravürcü sanat yaşamı boyunca resim ve edebiyat alanının yüksek sanatçılar sınıfından uzak durdu. Devrimci hareketlere karıştı (1785-1794) ve kendisini satılmayan yapıtına adamadan önce ancak bir kez sergi açtı. İlk tezbihlerinde (Songs of Innocence 1789 ve Songs of Experience 1794) şanssız insanların masumiyetiyle çıkarcı ve adeletsiz kent dünyasının getirdiği mutsuzluğu karşılaştırırken, bu içeriğe uygun gördüğü ve ölmüş küçük kardeşinin kendisine ilham ettiğini söylediği "cehennemi" bir teknik kullandı: metni ve süslemeleri asitle kazıyor, renkleri de elle ilave ediyordu. Bütün yaptıklarında egemen olan üç şey vardı: gerçekdışı biçimlerden kaçınma, herhangi bir alanda otorite düşmanlığı ve isteğin, arzunun yüceltilmesi. Bunlar resim dilinde çizginin vurgulanması, çevre çizgisinin belirtilmesi ve gotik biçimin benimsenmesi olarak yansıdı. Blake'in Hıristiyanlığı da özgürce bir Hıristiyanlıktır. (No Naturel Religion, 1789; The Marriage of Heaven and Hell, 1793; Europe: A Prophery, 1794) İnsan üzerindeki baskıyı gizleyen, yokmuş gibi gösteren her türlü gizliliğe ve kurumlaşmış dinlere karşı duyduğu nefret yüzünden Blake, uzlaşmacılığa kayan çağdaş gizemciliğin bu gelişimine de karşı çıkmıştır. (The Book of Urizen, 1794; The Book of Los, 1795; Jerusalem, 1804-1820) Tekdüzelik arzusunun (İmparatorluk, Akıl, Urizen) karşısına, Acıma ve Öfke'yi benliklerinde karıştıran İsyancı Oğullar (Los, Orc) dikilir. Bütün görüntü düzenini erdişi imgesinde toplaması Blake'e, ilk kez olarak, Devrim'in kökeninde libido'nun bulunduğunu, Devrim'in bu libido'dan kaynaklandığını söylemesine olanak vermiştir. Bir "yumuşak kaplan" ile simgelediği bu enerjinin görevi, Arzu ile Mutsuzluk'u birbirinden koparmaktır. Bu bakımdan Blake'in yapıtı, romantik isyanın ve kehanetin en saf, en katıksız belirtisi sayılabilir.

 

Türkçe'de William Blake

 

* Cennet ve Cehennemin Evliliği, Altıkırkbeş Yayıncılık, 1997

* Masumiyet Şarkıları, Çev. Selahattin Özpalabıyıklar, Altıkırkbeş Yayıncılık, 1999

* Masumiyet ve Deneyim Şarkıları, Artshop yay. 2006,

* Kehanet Kitapları 1, Çev. Tozan Alkan, Artshop yay. 2006 (Blake'in kısa eserlerinin biraraya getirildiği bir çeviridir)

* Kehanet Kitapları 2, Çev. Tozan Alkan, Artshop yay. 2006 (Artshop Yayınlarından çıkan serinin ikinci kitabıdır)

* Masumiyet ve Tecrübe Şarkıları, Çev. Selahattin Özpalabıyıklar, İş Kültür Yayınları, 2008

 

Eserleri

Poetical Sketches (Şiir Karalamaları, 1783)

There Is No Natural Religion (Doğal Din Yoktur, 1788)

All Religions Are One (Bütün Dinler Birdir, 1788)

Songs Of Innocence (Masumiyet Şarkıları, 1789)

Book Of Thel (Thel'in Kitabı, 1789)

The French Revolution (Fransız Devrimi, 1791)

Marriage Of Heaven And Hell (Cennet ve Cehennemin Evliliği, 1793)

Visions Of The Daughters Of Albion (Albion Kızlarının Düşleri/Görüleri, 1793)

America : A Prophecy (Amerika: Bir Kehanet, 1793)

Songs Of Experience (Deneyim Şarkıları, 1794)

The Book Of Urizen (Urizen'in Kitabı, 1794)

The Song Of Los (Los'un Şarkıları, 1794)

The Book Of Ahania (Ahania'nın Kitabı, 1795)

The Book Of Los (Los'un Kitabı, 1795)

Edward Young: Night Toughts (Gece Düşünceleri, 1797; 537 renkli illüstrasyon)

Milton, 1804 - 08

Everlasting Gospel (Ölümsüz İncil, 1818)

Jerusalem (Kudüs, 1820)

The Ghost Of Abel (Abel'ın Ruhu, 1822)

Dante's Divine Comedy (Dante'nin İlahi Komedyası, bitirilmemiş illüstrasyonlar, 1825)

Tiriel (1874, ö.s.)

Works (Çalışmalar, 1893)

Poetical Works (Poetik Çalışmalar, 1913)

The Prophetic Writings (Kehanet Yazıları, 1926)

The Complete Writings (Bütün Yazıları, 1957)

The Letters (Mektuplar, 1957)

Poetry And Prose (Şiir ve Düzyazı, 1961)

The Complete Poetry And Poems Of William Blake (William Blake'in Şiiri ve Bütün Şiirleri, 1965)

Poetry And Designs (Şiirler ve Desenler, 1979)

Poems And Prophecies (Şiirler ve Kehanetler, 1991)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kleopatra ve Aşıkları

 

Saray pırıl pırıl. Şarkıcılar hep bir ağızdan

Destan okuyorlardı, filâvta ve rubabın akışıyla.

Melike sesiyle ve bakışıyla

Canlandırıyordu ziyafeti ihtişam içinde.

Gönüller sürükleniyordu onun tahtına doğru

Fakat altın tasın önünde, O, birdenbire daldı derinlere

Mucizeli başını, omuzuna eğip durdu.

 

Ve şimdi muhteşem ziyafet sanki uyukluyordu,

Davetliler susmuştu. Şarkıcılarda ne ses, ne seda vardı!

Ama işte, eğilen başını O kaldırdı yine,

Işıklı bir yüzle başladı sözlerine:

"Mutluluğunuz sizin, benim aşkımdadır,

Dinleyin beni, ben dilersem eğer, siz

Benimle bir olabilirsiniz.

İhtiras alışverişine kim giriyor, kim?

Aşkımı satıyorum ben,

Hayatı pahasına bir gecemi benim

Söyleyin, kim satın alacak içinizden?"

 

Sustu ve korku sardı herkesi,

Yürekler burkuldu şehvetle...

O, yüzünde soğuk bir cüretle

Dinlemektedir şaşkın mırıltıları

Ve küçümseyen bakışlarını ağır ağır

Hayranlarının üstünde dolaştırmaktadır.

Birden bir insanın çıkışıyla yarıldı kalabalık

Onun peşinden geldi iki kişi daha

Duruşları pervazdı, gözbebekleri ışık.

Melike karşılıyor gelenler ve böylece

Alışveriş bitiyor: satın alınıyor üç gece.

Ölüm odasıdır çağıran onları artık.

 

Şimdi kutsal kâhinler

Donakalmış davetliler önünde

Uğursuz kâseden

Sıra kur'asını çekiyor birer birer.

Birinci Flavius, son Roma bölüğünde

En yırtıcı asker.

Çıldırtabilirdi onu

Katlanmak bir kadının azametine,

O kabul etmişti zevkin meydan okuyuşunu,

Kızgın kavga günlerinde koşar gibi

Düşmanın davetine.

İkinci, Kriton, genç hakim,

Epikür bahçelerindendi,

Kharite'lerin, Kıbrıs'ın, Amur'un

Şairi ve hayranlarındandı.

Üçüncü, yeni açmış bir bahar çiçeği gibi

Okşuyordu gözü ve kalbi.

Ünlü değildi, adı asırlarda tutmamıştı yer;

Yavaşça gölgeliyordu

Dudaklarını ilk tüyler;

Genç yüreğinde tecrübesiz gücü

Kaynıyor ihtirasla;

Heyecan ışıldıyor gözlerinde.

Mağrur Melike hüzünlü bakışlarını;

Dondurdu onun üzerinde.

 

"-Ant içerim... Ey zevklerin anası,

Mislini görmediğin gibi hizmet edeceğim sana.

Satılık bir cariye gibi gireceğim,

Kandırıcı ihtirasların odasına.

Dinle beni, gücü büyük Kıbrıslı sen,

Ve siz yer altı hükümdarları,

Ey gazaplı Ayda'nın ilahları,

Yemin ederim ki, sabah şafak sökene kadar

Arzularıma hükmedenleri, ben

Tatlı ihtiraslarla doyuracağım,

Ve bütün esrarlı aşk hünerleriyle

Ve misilsiz bir rehavetle onları yoracağım.

Ama, kızıl sabah ışıklarıyla,

Sökünce ölümsüz şafak,

Yemin ederim ki ölümün baltasıyla

Bu bahtiyar başlar yuvarlanacak."

 

Ve işte artık gün batıyor,

Altın bir yay gibi doğuyordu ay.

Örtüldü baygın gölgelerle

İskenderiye'de saray.

Fıskiyeler coşuyor, meşaleler tutuştu.

Buhurdanlar tütüyor ağır ağır, yer yer...

Dünya ilâhlarının bekliyor emirlerini

Tatlı, ihtiraslı serinlikler.

Sessiz ve ihtişamlı karanlıkların,

Gönlü çeken mucizeleri arasında,

Ve gölgesinde erguvani perdelerin

Işıldıyordu altın oda...

 

 

1835

 

Çeviri: Nâzım Hikmet

 

 

*******************

 

 

Aleksandr Sergeyeviç PUŞKİN kimdir?

19. Yüzyıl Rus şairi. Şiirlerinde günlük konuşma dilini gerçekçi bir üslupla kullanmış olan Rus edebiyatının kurucusu ve en büyük şairi olarak anılan Puşkin 29 Mayıs 1799 yılında Moskova'da kültürlü ve aristokrat bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Sergey Lvoiç ve annesi Nadejda Osipovna Hannibal soylu ailelerin çocuklarıydı. Puşkin'in çocukluğu dadılarla, Fransız özel öğretmenlerle ve mürebbiyelerle geçti.Rusça'yı bakıcısı Arina Rodionovna'dan öğrendi. Çok erken yaşlarda yazmaya başlayan Puşkin, ilk şiirini yayınladığında sadece 14 yaşındaydı.

 

1811 ' 1817 yılları arasında Saint Petersburg yakınlarındaki Tsarskoye Selo'da, The Imperial Lyceum'da eğitim gördü. Burada dış dünyadan soyutlanmış bir şekilde eğitimini sürdürüken, ilk büyük çalışması 'Ruslan ve Ludmila'yı yazmaya başladı.Bu eserin temellerini büyükannesinin ona Fransızca anlattığı bir Rus halk öyküsü oluşturuyordu. Yaşlı dadısının yıllar boyunca ona anlattığı hikayeler de edebi ve ruhsal gelişiminde büyük rol oynuyordu. Puşkin, daha önce Rus edebiyatında kullanılmayan rahat ve özgürlükçü diliyle Rusya'da ilgi toplamaya başladığı sırada, Rus Çarı I.Aleksandr tarafından Kafkasya'ya atandı. Burada 'Kafkas Esiri' ve 'Bahçesaray' destanlarını yazdı.

Kafkasya'dan döndükten sonra Rusya'daki askeri yönetime karşı sarf ettiği sert sözler ve politik şiirleri yüzünden mayıs 1820'de başkente girmesi yasaklandı. Ekaterinoslav'a gönderilen Puşkin, kibarca sürgün edilmiş oldu.

 

1833'te tamamladığı şiirsel romanı 'Evgene Onegin' Rus literatürünün en büyük baş yapıtı olarak görüldü. 1879 yılında bu eseri operya uyarlandı.

Rusya'nın çeşitli bölgelerinde sürgünde geçen hayatına rağmen Puşkin, şiir yazmaya devam etti. Evgene Onegin'i yazdığı sırada, bir arkadaşının kardeşine aşık oldu. Daha sonrada Dalmaçyalı bir tüccarın karısı olan Amalia Riznich ile aşk yaşadı. Amalia Riznich için de aşk şiirleri yazdı.

1831 yılında büyük tarihi draması olan 'Boris Godunov'yayınlandı. Bu eseri, 1598 ve 1605 yılları arasında Rus Çarı olan, Boris Fyodorovich Godunov'un hayatını temel alarak yazdı.

Puşkin'in Rus yönetimiyle sorunları devam etti. 1824'te Çar tarafından memleketinden sürgün edildi. Daha sonra yeni Çar I.Nicholas başkente girmesine yeniden izin verdi.

1829'da dört aylığına Transcaucasia'ya gitti. 1830'da başka bir aile malikanesinin bulunduğu Boldino' ya gitti. Burada koleraya yakalandı. Hastalıkla mücadele halinde olduğu üç ay, Puşkin'in edebi anlamda çok üretken olduğu bir dönem oldu. 1833 yılında tarih araştırması için Ural'ın doğusuna seyahat etti.

Puşkin son yıllarında, daha sonra yarım bıraktığı tarihi çalışması "Büyük Petro'nun Arabı'nı yazmaya başladı. 1833 yılında 'Bronz Süvari' adlı eserini yazdı. Bu eseri yazarken, 1824 yılında Petersburg'da yaşanan ve 10000 kişinin hayatını kaybettiği tahmin edilen sel felaketinden ilham aldı.

Natalya Nikolayevna Goncharova'ya aşık olduğunda, yıl 1829'du, iki yıl sonra da evlendiler. Mutsuz bir evlilik sürdürdüler. Eşinin abartılı ve gereksiz sosyal yaşamı Puşkin'i borca sürükledi ve ölümünü hazırladı. Eşi ve Baron Georges d'Anthès arasındaki ilişkinin dedikoduları yayılmaya başladı. Anthes başka biriyle evlenmiş olmasına rağmen bu durumu örtbas edemedi. Puşkin onurunu korumak için Anthes'i düelloya çağırdı ve bunu yaparak bir anlamda ölüme meydan okudu, çünkü Anthes'in ordunun en iyi nişancılarından biri olduğu biliniyordu. 27 Ocak 1837'de Saint Petersburg yakınlarında düelloyu yapmaya karar verdiler. Puşkin düelloda Anthes'i omuzundan yaralamayı başarmasına rağmen, Anthes'in atışıyla karnından aldığı yara yüzünden iki gün can çekiştikten sonra öldü.

Puşkin'in mezarı köyünde, Mihaylovskoye'de bulunmaktadır. Ayrıca düelloya gitmeden önce uğradığı son yer olan Petersburg'daki Nevski Prospekt'de Wolf's şekercisinde de balmumundan bir heykeli bulunmaktadır.

 

Eserleri:

 

*Ruslan i Lyudmila 'Ruslan ve Ludmila (1820) (şiir)

*Kavkazskiy Plennik ' Kafkas Esiri (1822) (şiir)

*Bakhchisarayskiy Fontan 'Bahçesaray Selsebili (1824) (şiir)

*Tsygany ' Çingeneler (1827) (öyküsel şiir)

*Poltava (1829)

*Küçük Trajediler (1830)

*Boris Godunov (1825) (drama)

*Papaz ve uşağı Balda'nın hikayesi (1830) (şiir)

*Povesti Pokoynogo Ivana Petrovicha Belkina ' İvan Petroviç Belkin'in hikayesi ( Atış, Kar Fırtınası, *Cenazeci, Menzil Müdürü ve Bey'in Kızı) (1831) (düzyazı)

*Çar Saltan Masalı (1831) (şiir)

*Dubrovsky (1832-1833) ( roman)

*Prenses ve 7 Kahraman (1833) ( şiir)

*Pikovaya Dama ' Maça Kızı (1833) (operaya uyarlandı)

*Altın Horoz (1834) (şiir)

*Balıkçı ve Altın Balığın Hikayesi (1835) (şiir)

*Yevgeniy Onegin (1825-1832) (şiirsel roman)

*Mednyy Vsadnik ' Bronz Süvari (1833) (şiir)

*Yemelyan Pugachev isyanının Tarihi (1834) (düz yazı)

*Kapitanskaya Dochka - Yüzbaşının Kızı (1836) (düz yazı)

*Kirdzhali 'Kırcali (kısa hikaye)

*Gavriiliada

*Istoriya Sela Goryukhina ' Goryukhino Köyü'nün Hikayesi (tamamlanmadı)

*Stseny iz Rytsarskikh Vremen 'Şövalye Hikayeleri

*Yegipetskiye Nochi ' Mısır Geceleri (kısa şiirsel hikaye, tamamlanmadı)

*K A.P. Kern ' AP. Kern'ne (şiir)

*Bratya Razboyniki' Haydut Kardeşler (oyun)

*Arap Petra Velikogo ' Büyük Petro'nun Arabı (tarihsel roman, tamamlanmadı)

*Graf Nulin ' Kont Nulin

*Zimniy vecher ' Kış akşamı

- Türkçe'de Aleksandr Sergeyeviç Puşkin :

 

*İnsanüstü Bir Anıt Diktim Kendime, Çeviri: Ataol Behramoğlu, Adam Yayınları, İstanbul, 1996

*Seçme Şiirler, Çeviri: Haluk Madencioğlu, Yön Yayıncılık, İstanbul, 1998

*Bakır Atlı, Çeviri: Azer Yaran, İyi Şeyler Yayıncılık, İstanbul, 1999

*A.S.Puşkin Aşk Şiirleri, Çeviri: Ahmet Necdet - Kanşaubiy Miziev, Everest Yayınları, İstanbul, 2003

*Çar Sultan, Çeviri: Özlem Asiltürk, YGS Yayınları, İstanbul, 2003

*Prenses ve Yedi Kahraman, Çeviri: Özlem Asiltürk, YGS Yayınları, İstanbul, 2003

*Uçuyor Troyka Yel Gibi, Çeviri: Ataol Behramoğlu, Adam Yayınları, İstanbul, 2003

*Yevgeni Onegin, Çeviri: Azer Yaran, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2003

*Yevgeniy Onegin, Çeviri: Kanşaubiy Miziev-Ahmet Necdet, Everest Yayınları, İstanbul, 2003

*Seviyorum Sizi-Seçme Şiirler, Çeviri: Ataol Behramoğlu, T. İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2006

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

İnandım Öleceğime...

 

İnandım öleceğime ve duydum yakındaki soğuğu

sesin kaybettiğim yalnız ömrümde,

ağzın günümdü benim ve toraktaki gecem

ve tenin öpücüklerimle kurulmuş ülke.

 

Demek şu an defterler tükendi

dostluklar, üst üste birikmiş hazineler,

ikimizin kurduğu şu pırıl pırıl ev:

her şey son verdi varlığına ayırıp gözlerini.

 

Çünkü aşk, kıydığında yaşam bize

yüksek bir dalgadır dalgaların arasında

ama yazık eğer ölüm kapımızı çalıyorsa.

 

Yalnız senin bakışındır boşluğu engelleyen

senin parıltındır yalnız yok oluşun karşısında:

ve yalnız senin aşkındır geceyi kapayan yeniden.

 

Pablo Neruda

Çeviren: Metin Cengiz

 

*******************

 

Pablo Neruda Kimdir?

 

Şilili şair Neruda, toplumsal ve siyasal şiirleriyle Latin Amerika edebiyatının dünyada itibar kazanmasını sağladı. Canto General adlı epik şiir dizisiyle kendi kıtasının tarihini ve şimdiki zamanını yansıttı.

 

 

Latin Amerika'nın şiirsel sesi Neruda, Neftali Ricardo Reyes Basoalto adıyla 12 Temmuz 1904'de Güney Şili'de dünyaya geldi. Babası lokomotifçi, doğumundan hemen sonra ölen annesiyse öğretmendi. Neruda henüz 15 yaşındayken yurdunun taşra gazetesindeki edebiyat eklerini düzeltmekle görevlendirildi. Bu dönemde, Çekoslovakyalı şair Jan Neruda'ya olan hayranlığından dolayı Pablo Neruda takma adını aldı. 1924'te ilk şiirleriyle bir edebiyat yarışmasını kazanarak bir bursa layık görüldü. Santiago'da üç yıl Fransız edebiyatı öğrenimi gördükten sonra gazeteci olarak çalışmaya başladı.

 

 

1924: Veinle poemas de amor

 

 

Neruda'nın ilk şiir derlemesi Crespıısctılario adı altında 1923 yılında çıktı. Bir yıl sonra yayınlanan Veinte poemas de amour y una cancion desesperada (Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı) Latin Amerika'nın en çok satış yapan şiir kitabı oldu. Neruda bir aşk öyküsünü fon alarak aynı anda bir şehvet objesi, sığınılabilecek bir liman ve kozmik bir güç olan kadına bir od yazdı.

 

 

1927-36: Diplomat

 

 

1927'de diplomatlık kariyerini seçen Neruda, altı yıl boyunca Güneydoğu Asya'da konsolosluk yaptı. Bu bölgedeki toplumsal sorunlar yüzünden ömrünün "en çok acı veren dönemi" olarak nitelendirdiği bu zaman içinde Kesidencia en la tierra (Yeryüzünde Konaklama, 1935) adlı iki ciltlik yapıtını verdi.

 

 

Eski şiirlerinin melankolisi dünyadaki acıların doğrudan doğruya anlatımına yer verdi burada. Kendine özgü metriği ve dili de ana konusu olan yozlaşmaya uygundu. Neruda, katı mısra ve şiir biçimlerine yer vermeyip her şiiri kendine özgü bir ritimle yazmıştı. 1934'te İspanya'ya giden Neruda, burada sembolizm, sürrealizm ve füturizm etkisinde kalan 1927 Nesli adlı şair topluluğuna katıldı. İç Savaş patlayınca Neruda Franco'ya karşı çıktığı için diplomatik hizmetten çıkarıldı.

 

İç Savaşın üzüntüsü içinde 1937'de Espana en el corazon (İspanya Gönüllerde) adlı şiir kitabını yayınladı.

 

1950: Canto General

 

 

1939'da diplomatlık mesleğine geri dönen Neruda, başkonsolos olarak Meksika'ya gitti ve bu görevini 1943'e kadar sürdürdü. Altı yıl sonra Şili Komünist Partisi'ne girerek senatör oldu. Başkan Gonzalez Videla'yı eleştirmesi üzerine hükümeti tarafından 1948'de devlet düşmanı ilan edildi ve gıyabi bir tutuklama emriyle arandı. Rahip kılığında Arjantin'e kaçmayı başardı. İzleyen yıllarda Batı Avrupa'da, Sovyetler Birliği'nde ve Çin'de yaşamını sürdürdü. 1950'de Canto general (Evrensel Şarkı) adlı şiirler dizisi çıktı.

 

Suçlama ile duygudaşlığın egemen olduğu bu ilahi havalı yapıtıyla Neruda, Latin Amerika'yı mitleri ve tarihiyle, doğası ve politik/sosyal durumlarıyla bir bütün olarak yansıtmaya çalıştı. Tarihe Marksist bir görüş açısı getirerek Stalin'e olan hayranlığını da hiç saklamadı.

 

5O'li Yıllar: Bilinçli Bir Yalınlık

 

 

1952'de Şili'ye dönen Neruda başka bir ad altında Los versos del Capitan'ı (Kaptanın Dizeleri) adlı şiir kitabını yayınladı. Ancak on yıl sonra bu yapıtın yazarı olduğunu açıkladı. Bunun nedeni, 1955 yılında üçüncü evliliğini yaptığı Matilde Urrutia'ya aşkını şiirlerle ilan ederken bir önceki karısını incitmek istememesidir. Neruda yapıtlarında giderek daha önce kullandığı, anlaşılması güç mecazlardan (simgelerden) vazgeçti. Böylelikle insanın var oluşunun bir envanteri olan Odas elementares (Temel Odlar, 1954), Nuevas odas elementares (Yeni Temel Odlar, 1956) ve Tercer libro de las odas (Üçüncü Odlar Kitabı, 1957) adlı yapıtlarındaki dizeler çoğunlukla bir ve iki heceli sözcüklerden oluşmaktadır.

 

 

Stalin terörünün boyutu açıklanınca Neruda'nın dünya görüşü sarsıldı. Estravaganzio (Acayiplikler, 1958) ve beş ciltlik Memorial de Isla Negra (Karaada Defteri, 1964) adlı otobiyografik yansıtmalarında kuşkularını dile getirdi.

 

 

1971: Nobel Edebiyat Ödülü

 

 

1969 yılında Komünist Parti tarafından başkan adayı gösterilen Neruda, Salvador Allende'nin ulusal cephesine katılmak üzere 1970'te adaylığını geri aldı. Arkasından Allende tarafından Fransa'ya büyükelçi olarak atandı. Bir yıl sonra Neruda, Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü. "Incitation al nbconcidio y alabanda de la revolution chilena" (Nixon'u Devirmeye Çağrı ve Şili Devrimine Övgü, 1973) adlı şiir kitabında ABD'nin solcu hükümetin dengesini bozmaya yönelik çalışmalarını eleştirdi. 1973'te kansere yakalanan Neruda, Allende'ye karşı düzenlenen askerî darbeden birkaç gün sonra, 23 Eylül 1973'de, 69 yaşında Santiago'da hayata gözlerini kapadı. "Anıları Confieso que ho Livido" (Yaşadığımı İtiraf Ediyorum) adı altında ölümünden sonra yayınlandı.

 

Eserleri

 

* Crepusculario (Alacakaranlık Kitabı), 1923

* Veinte poemas de amor y una canción desesperada (Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı), 1924

* Tentativa del hombre infinito. – Santiago : Nascimento, 1926

* Anillos / Pablo Neruda, Tomás Lago. – Santiago : Nascimento, 1926

* El habitante y su esperanza. – Santiago : Nascimento, 1926

* El hondero entusiasta. – Santiago : Empresa Letras, 1933

* Residencia en la tierra : 1925-1931. – Santiago : Nascimento, 1933

* Residencia en la tierra : 1925-1935. – Enl. ed. – Madrid : Cruz & Raya, 1935 ­. – 2 vol.

* España en el corazón. – Santiago : Ercilla, 1937

* Las furias y las penas. – Santiago : Nascimento, 1939

* Canto general de Chile : Fragmentos. – Mexico City : Privately published, 1943

* Tercera residencia : 1935-1945. – Buenos Aires : Losada, 1947

* Alturas de Macchu Picchu. – Santiago : Librería Neira, 1947

* Canto general. – Mexico City : Talleres Gráficos de la Nación, 1950

* Los versos del capitán. – Napol : Naples: L'Arte Tipografica, 1952

* Las uvas y el viento. – Santiago : Nascimento, 1954

* Odas elementales. – Buenos Aires : Losada, 1954

* Nuevas odas elementales. – Buenos Aires : Losada, 1956

* Obras completas. – Buenos Aires : Losada, 1957. – Enl. ed. 1962, 2 vol. – Enl. ed. 1967. – Enl. ed. 1973, 3 vol.

* Tercer libro de las odas. – Buenos Aires : Losada, 1957

* Estravagario. – Buenos Aires : Losada, 1958

* Navegaciones y regresos. – Buenos Aires : Losada, 1959

* Cien sonetos de amor. – Santiago : Editorial Universitaria, 1959 (100 Aşk Sonesi)

* Canción de gesta. – Havana : Casa de las Américas, 1960

* Las piedras de Chile. – Buenos Aires : Losada, 1961

* Cantos ceremoniales. – Buenos Aires : Losada, 1961

* Plenos poderes. – Buenos Aires Losada, 1962

* Memorial de Isla Negra. – Buenos Aires : Losada, 1964. – 5 vol.

* Arte de pájaros. – Santiago : Sociedad de Amigos del Arte Contemporáneo, 1966

* Una casa en la arena. – Barcelona : Lumen, 1966

* Fulgor y muerte de Joaquín Murieta : bandido chileno injusticiado en California el *23 de julio de 1853. – Santiago : Zig-Zag, 1967

* La barcarola. – Buenos Aires : Losada, 1967

* Las manos del día. – Buenos Aires : Losada, 1968

* Fin de mundo. – Santiago : Sociedad de Arte Contemporáneo, 1969

* Aún. – Santiago : Nascimento, 1969

* Maremoto. – Santiago : Sociedad de Arte Contemporáneo de Santiago, 1970

* La espada encendida. – Buenos Aires : Losada, 1970

* Las piedras del cie. – Buenos Aires : Losada, 1970

* Geografía infructuosa. – Buenos Aires : Losada, 1972

* Incitación al nixonicidio y alabanza de la revolución chilena. – Buenos Aires : Losada, 1973

* La rosa separada. – Buenos Aires : Losada, 1973

* El mar y las campanas. – Buenos Aires : Losada, 1973

* Jardín de invierno. – Buenos Aires : Losada, 1974

* 2000. – Buenos Aires : Losada, 1974

* El corazón amarillo. – Buenos Aires : Losada, 1974

* Libro de las preguntas. – Buenos Aires : Losada, 1974 (Sorular Kitabı)

* Elegía. – Buenos Aires : Losada, 1974

* Defectos escogidos. – Buenos Aires : Losada, 1974

* Confieso que he vivido. – Barcelona : Seix Barral, 1974 (Yaşadığımı İtiraf Ediyorum)

* Cartas a Laura. – Madrid : Ediciones Cultura Hispánica del Centro Iberoamericano de Cooperación, 1978

* Para nacer he nacido. – Barcelona : Seix Barral, 1978

* El río invisible : poesía y prosa de juventud. – Barcelona : Seix Barral, 1980

* Cuadernos de Temuco : 1919-1920 / edición y prólogo de Víctor Farías. – Buenos Aires : Seix Barral, 1996

* Yo acuso : discursos parlamentarios (1945-1948) / edición a cargo de Leonidas Aguirre Silva. – Bogotá : *Editorial Oveja Negra, 2002

 

 

Türkçe'de Pablo Neruda

 

Şiir

 

*Sorular Kitabı, Pablo Neruda, Çeviri: Acem Özler-Jörg Spötter-Şahap Eraslan, Broy Yayınları, İstanbul, 1987

*Sevdiğime Seslenir Gibi (Viente Poemas de Amor), Pablo Neruda, Çeviri: Sibel Özbudun-Kemal Özer, Yordam Yayınları, İstanbul, 1992

*Seçme Şiirler, Pablo Neruda, Çeviri: Enver Gökçe, Yön Yayıncılık, İstanbul, 1992

*20 Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı (Viente poemas de amor y una cancion desespereda), Şiir Anıtları 3,

*Pablo Neruda, Çeviri: Sait Maden, Çekirdek Yayınlar , İstanbul, 1996

*Makasçı Uyansın, Pablo Neruda, Çeviri: Nice Damar, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, 1996

*Şiirler, Pablo Neruda, Çeviri: Hilmi Yavuz, Cem Yayınevi, İstanbul, 1997

*Aşk Soneleri Ateşten Kılıç (Cien Sonetos Amor), Pablo Neruda, Çeviri: Metin Cengiz, Papirüs Yayınları, İstanbul, 1997

*Yüz Aşk Şiiri (Cien Sonetos de Amor), Pablo Neruda, Çeviri: Erdoğan Alkan, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1998

*Kara Ada Şiirleri, Şiir Anıtları 7, Pablo Neruda, Çeviri: Sait Maden, Çekirdek Yayınlar, İstanbul, 1998

*Kuşlar Sanatı (Arte de Pajaros), Pablo Neruda, Çeviri: Erdal Alova, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1998

*100 Aşk Sonesi, Pablo Neruda, Çeviri: Adnan Özer, Gendaş Kültür, İstanbul, 1998

*Kuruntular Kitabı (Estravagario), Pablo Neruda, Çeviri: Erdal Alova, İmge Kitabevi Yayınları, İstanbul, 1999

Kaptanın Dizeleri ve Yürekteki İspanya (Los Versos del Capitan), Pablo Neruda, Çeviri: Erdal Alova, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2000

*Neruda Dünya Şiir Mitosları, Çeviri: Adnan Özer, Gendaş Kültür, İstanbul, 2002

*Yüreğim Rüzgârlarla Özgür, Pablo Neruda, Çeviri: Cevat Çapan, Adam Yayınları, İstanbul, 2002

*Yürekte İspanya, Pablo Neruda, Çeviri: Enver Gökçe, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, 2003

Düzyazı

 

*Şiir Boşuna Yazılmış Olmayacak, Pablo Neruda, Çeviri: Nesrin Arman, Broy Yayınları, İstanbul, 1984

*Yaşadığımı İtiraf Ediyorum (Confieso Que He Vivido), Pablo Neruda, Çeviri: Ahmet Arpad, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1998

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...