Jump to content

Büyü( Üstad Bülent KISA)


nevermore

Önerilen Mesajlar

"Büyü" kelimesinin kendisi bile büyülü ya da sihirli bir kelimedir. Bu kelime inansın veya inanmasın hemen hemen herkesin ilgisini çeker. Üzerinde ne kadar konuşulmuş olursa olsun büyü konusu daima yeni ve ilginç bir konudur. Her insan büyüden farklı bir şey anlar. Bir çok kimse tarafından yalanlanmaya, varlığı inkar edilmeye, çürütülmeye çalışılmış olmasına rağmen bir büyü ve büyücü kavramı tarihin, en eski dönemlerinden beri var olmuş ve daha sonraki dönemlerde de

var olmaya devam edecektir. Her insanın büyüden anladığı şeyin farklı olması gibi büyüden elde etmek istediği de farklıdır. Herşeyden önce o, ilk bakışta kolay bir yol gibi görünür. İnsanlar gerek Türkiye'de gerekse dünyanın herhangi bir yerinde bu konuda yeterince bilgi sahibi olmadıklarından genellikle bir iki garip söz söylemenin, anlaşılmaz bazı çizimleri hazırlamanın ve bir iki garip işaret yapmanın hemen hemen her şeyi halledeceğine inanırlar. Onun aslında ne kadar kolay fakat bir yandan da ne kadar zor birşey olduğunu ise ancak gerçekten uğraş veren kimseler bilebilirler. Aşağıdaki yazı boyunca büyüyü yer yer "Sıradan Büyü" ve "Yüksek Büyü" şeklinde ayıracağız. Burada şunu belirtelim, Halkın büyüden anladığı ve beklediği sadece "Sıradan büyü" uygulamaları ile yapılabilen ya da yapılacağı umut edilen şeylerdir. Bu açıdan bakınca büyüyü şöyle tarif edebiliriz; "Büyü, kişilerde ve olacak olan olaylarda isteğe uygun değişiklikler yapma bilim ve sanatıdır". Bu tamamen sıradan büyü anlayışıdır. Bizim büyüden anladığımız ise kişinin kendi tekamülü ve büyümesidir. Büyüyü bir gelişme aracı olarak kullanmaktır. Bu açıdan bakınca da büyü ile yapılabilecek olan şeyler için şöyle dememiz gerekirdi; "Kişi bir insan veya bir olayı değiştirirse bu onun kendi gücünü gösterir. Kişi şayet kendisini değiştirebilirse bu büyünün gücünü gösterir".

Büyü için gereken güç her insanda vardır. Gerçek bir büyü uygalaması için insanın kendi gücünden başka bir güce ihtiyacı da yoktur. Sanılanın aksine öyle cinlerle, şeytanlarla işbirliğine girmek de gerekli değildir. Yurdumuzda çok yaygın bir şarlatanlık yolu olan bu cinlerle işbirliği konusunu şöyle düşünmemiz gerekir. Bir insan mesela cin dediğimiz türden bir varlıkla iletişime girmişse, O varlığa birşeyler yaptırabilmesi için ondan güçlü olması ve onu zorlaması gerekir. O zaman da, o varlığa ihtiyacı yoktur. Kendisi daha güçlü olduğuna göre istenen işi kendi gücüyle daha iyi yapabilir. Yok şayet varlık ondan güçlü ise ve onun yapamadığı şeyleri yapabiliyorsa o zaman da varlık onu dinlemez, hatta kendisini kullanmaya kalktığı için kızıp en azından kötü şekilde canını yakar. Bütün bunları konunun ne kadar saçma olduğunu vurgulamak için yazıyoruz, yoksa burada ne cinlerle irtibat kurmayı ne anlaşılan anlamda Sıradan Büyücülüğü desteklemeyi veya izah etmeyi düşünmüyoruz. Evet yukarda da belirtildiği gibi büyü için gereken güç ve enerji her insanda vardır. Her insan büyüden beklenen her işi başarabilir. Bu konuda çalışmalara başlayan birisi sebaatla çalışmalarına devam ettiği takdirde iki yıl başarısız olsa da, üçüncü yıl mutlaka başarılı olmaya başlar. Örnek olarak her insan dövüşebilir. Kadın erkek herkes boks yapabilir. En zayıf insan bile gerekli kurallara uyarak üç yıl antrenman yaparsa sonunda iyi kötü, bir boks maçına çıkacak hale gelebilir. Büyü de böyledir. Fakat bununla beraber büyücüler arasında da bazı seviye farkları vardır. Bunu da şu şekilde açıklamamız mümkündür. Her insan şarkı söyleyebilir. Hatta her insan konservatuara giderek müzik öğrenebilir, beste yapabilir. Müzik profösörü olabilir fakat ünlü bir şarkıcı veya besteci olmak için doğuştan gelen bir kabiliyet ve güzel bir ses, ayrıca bir de büyük şans gerekir. Büyü de böyledir. Kişinin ne olduğu ve nereye kadar ulaşabileceği sadece uzun çalışma dönemlerinden sonra ortaya çıkabilir. Gene de ne kadar dışta kalırsa kalsın

sonunda her insan az çok büyü yapmayı başarabilir. Bunun için istemek ve isteğini canlı tutumayı bilmek yeterlidir.

Büyünün "Sıradan Büyü" şekli çok bilinir de, "Yüksek Büyü" şekli Yurdumuzda hiç bilinmez. Buradaki gayemiz Yüksek Büyü eğitimi yapmak, öğrenmek ve öğrenmeyi hak eden varsa öğretmektir. Gene de halk arasında çok yaygın olan bazı düşüncelere ve bir büyücünün karşılaştığı sorulara temas etmeden geçmemiz doğru olmaz.

Her nedense büyü daima ahlak ve insanlık dışı görülmüş ve daima tenkid edilip, kötülenmiş, günah kabul edilmiştir. Birşeyi büyü yoluyla elde etmek aşağılık bir şey olarak görülmüştür. Bununla beraber ne komiktir ki, bunları düşünen veya söyleyenler kendi ihtiyaçları olduğu zaman veya ellerine bir güç geçtiği anda tereddüt etmeden büyüye baş vururlar. Büyüyü bu şekilde en fazla mahkum edenler daha ziyade büyüye inanmayan ve ondan bir menfaat elde edemeyeceğini düşünenlerdir. Bir de, bilmedikleri için kendilerinin asla başaramayacaklarına inanan ve bunu başkalarına itiraf etmeyenler var ki, onların ayrıca üzerinde duracağız. Şimdilik şu soruyu soralım; büyü neden kötüdür? "Başka bir insanın hayatını değiştirmek, kaderi ile oynamak, birşeyi ahlak dışı yollardan elde etmek. Kendini Tanrı yerine koymak.

Tanrı'nın uygun gördüğü kaderi değiştirmek.........". Tamam o zaman bir de şunu düşünelim. Bir gangster, ünlü çete reislerinden biri, silahını çekip istediği işin olması için karşısındakini tehdit eder. İstediği kadını gerekirse silah zoruyla alır. Hatta o kadın başka bir erkekle beraberse ve kendisi de çok istiyorsa erkeği ya korkutup kaçırır veya adamlarına vurdurur ve sonunda kadını alır. Bu durumda birkaç kişi bunun haydutluk olduğunu söylese de halk arasında “Amma delikanlı imiş” diye takdirle bahsedilir. Gençler ona özenirler. Saygınlığı vardır. Bir politikacı siyasi etkinliğini kullanarak istediği işlerin olması için baskı yapar. Zengin bir iş adamı devlet kadamelerine rüşvet yedirerek istediği ihaleyi alır, istediği kararı çıkartır. İstediği kadınsa paraya boğar ve sonunda istediğini alır. Hatta mesela sizin kalp, böbrek gibi bir organınız önemli bir zengine lazımsa ve sizin organınızın ona uyumlu olduğu biliniyorsa ya parayla alınır veya vermek istemezseniz birgün başınıza bir kaza gelir ve organınız gene alınır. İş hayatında bir bakarsınız ki, genç ve güzelce bir kadın hiç bir kabiliyeti olmadan hatta aptalın biri olarak, durmadan terfi eder, yüksek maaşlar alır. Bunu da sadece kasıkları hizasındaki etekleri ile başarır. Birkaç kişi ki, o da kıskançlıktan ona hafifmeşrep dese de sonuçta kazanan odur. Elindeki silahı yani dişiliğini kullanmaktadır. Bütün bu vasıtalarla elde edilen durumlar kıskançlık ve beğeni çeker.

Açıkça fahişe olduğu bilinen bir kadın televizyon kanallarında programlar yapar, paralar kazanır ama kimse ona fahişe veya ahlaksız diyemez. Zaten kanunlar bunu önler. Zamanla o kadın övülen ve beğenilen birisi olur. Genç kızlar ona özenerek büyürler. Bunların kötü olduğunu toplum içinde söylemek de hoş karşılanmaz.

Pekiyi. Bütün bunlara sadece kendisi başaramayanlar kaka diyor ve bir yandan da kendisi de başarabilmek için elinden geleni yapıyorlarsa, büyü neden kural ve ahlak dışı olmaktadır? Yukarda sayılan örneklerdeki davranışları kınadığımız veya aşağıladığımız da sanılmasın. Herkes kendi elindeki silah neyse onu kullanmaktadır. Bu güç silah olabilir, siyasal nüfuz olabilir, para olabilir, seks olabilir ve çok tabii olarak bu güç büyü de olabilir. Herkesin kendi elindeki silahı kullanması gibi büyücü de kendi elindeki güç neyse onu kullanmaktadır. Parayla bir kadını baştan çıkartan ihtiyar ve zengin adam aman ne zampara oluyor da büyüyle bir kadını baştan çıkartan adam veya tam tersi kadın, neden aman ne ahlaksız oluyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

peki devam edelim ;

 

Kısaca belirtmek gerekirse "Herkes kendisini istediği gibi bütünlemek ve ifade etmekte özgürdür. Bundan başka birisi zarar görüyorsa bu, onun yanlış yerde durduğunu gösterir".

Tekrar belirtmekte fayda vardır. Burada söz konusu olan sadece dünyasal menfaatleri hedef alan Sırada Büyü'dür. Her nekadar profosyonel büyücüleri yetiştirmek veya savunmak gibi bir amacımız olmasa da gene de büyücülerin sık sık karşılaştıkları bir soruyu cevaplamamız gerekiyor. Genellikle kendisini çok ahlaklı ve dürüst zannedenler ya da can alıcı hassas bir soru sorduğunu zanneden gazeteciler, profosyonel büyücülere şunları sorarlar.

Soru : Sizden istenen herşeyi yaparmısınız?

Cevap : Evet teorik olarak yaparım. Pratikte herşey mümkünolmayabilir.

Soru : Pekiyi evli bir çifti ayırır veya bir insan öldürürmüsünüz?

Cevap : Evet. En azından çalışırım.

Şimdi burada en can alıcı söze sıra gelir. Pekiyi hiç vicdani muhasebe yapmaz mısınız? Ahlak ve vicadınınız buna ne der? Sizde bu kavramlar yok mu? Para için herşeyi yapar mısınız?

İşte işin can alıcı noktası bu. Bu genellikle zeka ve kültürel yapısı yozlaşmış, arabeskleşmiş Türk insanının mantığıdır.

Yurdumuzda bir sürü kimse kiralık katillere adam vurdurtur. Tetiği çeken yakalanıp hapse girer fakat emri veren herkes tarafından bilindiği halde kimse ona dokunmaz aksine saygı gösterir. Sokaklarda ellerinde kara torbalar ile kumar oynatan tombalacılar vardır. Bunlar kumarcıdır, serseridir. Kötüdür.

Adidir. Fakat kravatını takıp, işine giderken, haydi bir şansımı deneyeyim diye tombala çeken müşteriler saygın beyefendilerdir. Onlar asla serseri, kumarbaz, kötü değildir. Bir adam geneleve gider, işini bitirir ve birlikte olduğu kadın hakkında fahişe deyimini kullanır. Aynı kadını toplum içinde aşağılar. Kimse de ona, "Ama bu işi yapması için kadına sen para veriyorsun. Sen müşteri olmasan o da bu işi yapmaz" demez. Büyü ve büyücü de bu örneklerdeki gibidir. Büyücü tanımadığı birisinin kötülüğü için birşey yapabilir. Ona ne. O ücretini alır o kadar. Vicdan muhasebesini yapması gereken o işi isteyen kimsedir. Büyücü sadece bir aynadan başka birşey değildir ki. Büyücü, karşısındaki kimse onun ne olmasını ister veya kim olmasını umarsa odur. Neden herhangi bir işinden dolayı vicdan azabı duysun. O, vicdan muhasebesini bu işleri kendi hesabına yapacağı zaman yapar. Bir tabancayı

fabrikası imal edip satar. O tabancanın hırsız tabancası mı olacağı, polis tabancası mı olacağı fabrikayı ilgilendirmez ki. Önemli olan tetiği çektiren eldir. Bütün dünya tarihinde nerede ve ne zaman, hangi mahkeme katilden başka bir de tabanca veya tüfeği imal eden fabrikanın sahibini yargılamış ki?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi gelelim kendi başaracağına inançları olmadığı için büyüyü kötüleyenlere. Şimdiye kadar Sıradan Büyücülük ve para karşılığı büyü yapan kimselerden bahsettik fakat burada Yüksek Büyü de söz konusu olmaktadır. Genellikle spiritüalist görüş sahibi olan bazı kimseler ya da sadece Yurdumuzda Yoga veya benzeri ekollerle ilgilenenler veya uzay ve uzaylıları, Ufo tapımına kadar vardırmış olanlar büyü öğretilerini heryerde kötülerler. Onlar ne olduğunu bile anlamadan herşeyi şeytani, her ilgili kimseyi de şeytanın uşağı olarak tanımlarlar ki bu tutumlarıyla herşeyi şeytana bağlayan ortaçağ Avrupasındaki

kiliselerden farkları yoktur. Aynı yobazlık içindedirler. Kilise halkı eski dinlerinden kopartmak için ve Hırıstiyanlık eski dinlere göre zayıf kaldığı için insanları şeytanla korkutuyordu. Aradan ikibin yıl geçti ama aynı yobazlık hiç değişmeden duruyor, fakat bu sefer kilise yerine, aslında kendilerinde hiç bir değer olmadığını bilen spiritüel guruplar bunu yapıyorlar. Kendileri büyü öğretileri hakkında bişey bilmiyorlar. Karşılarındaki insanları da tanımıyorlar. Buna rağmen bunlar şeytanın adamları diye

bağırıyorlar. Halbuki karşılarındaki güç hem onların öğretisini biliyor hem de kendilerini bilinçaltı düşüncelerine kadar tanıyor. Bunu bilmiyorlar. Onların tek kaygıları kendi menfaat kapılarının daralmasıdır. Bu menfaat saf müridleri maddi olarak sömürmek olabileceği gibi basit bir yönetme ve tatmin duygusu da olabilir. Kısaca bunlar sadece kendi zayıflıklarının ortaya çıkmasından korkarlar.

Burada hatta isim vererek bir çok bu tür gurup veya dernekte yapılan yolsuzlukları, kadınların cinsel olarak istismar edilmelerini, insanları "Size büyü yaparız" diye korkutmalarını da anlatabiliriz ama buna gerek yok. Zaman zaman "Aman canım bunları biz de yaparız. Bizde de o güç var. Ama yapmamak lazım. Tanrının iradesine karşı gelmek olmaz. Kader değiştirilmez" derler. Aslında dediklerinde doğru olan bir tek şey var. Bizde o güç var demeleri. Çünkü her insanda o güç vardır, ama bunun gerçek olduğunu kendileri bile bilmezler ve o gücü geliştirmemişlerdir.Ellerinde gerçekten bir güç olduğuna inandıkları andaysa onları kimse durduramaz. Tavırları tıpkı açlıktan karnı guruldarken "Parayla mutluluk" olmaz masalını anlatan bir yoksul gibidir. Para ile mutluluk olmayacağını iddia etme hakkı sadece bazı kimseler tarafından kazanılabilir. Şöyle ki; ülkenin ünlü zenginlerinden biri elindeki bütün serveti dağıtır, işlerini tasfiye eder ve kendisine kıt kanaat yetecekkadar bir para ayırıp, bir dağ başında inzivaya çekilirse onun, parayla mutluluk olmaz demeye hakkı olur. Öyle bir adam çıkarsa da hemen hepimiz gidip, ona mürid oluruz ama ne yazık ki, böyle biri yoktur. Hiç sahip olmadıkları bişeyle mutluluk olmayacağını savunanlar kavuşunca ona dört elle sarılırlar. Tanrının iradesini bozmaya gelince. Şayet böyle bir irade varsa onu bozmak kimin haddinedir. O zaten bozulamaz ki. Ayrıca insanda hiç kullanmaması gereken bir güç neden olsun ki? Yani gözümüz var ama görmek doğru değildir. Doğuştan göz kapaklarımızı dikelim ve dünyayı görmeyelim. Görmek kötüdür. İstesek biz de görürüz ama görmemek lazım mı diyelim? Böyle birşeyi söyleyebilecek ve insanları görmemeye teşvik edecek olan kişi ya kendisi kördür ya da tek gözlüdür. Körler arasında tek gözlüler kral olur diye insanları görmemeye teşvik etmektedir. Şayet kulağımız varsa duyarız. Gözümüz varsa

görürüz. Kanadımız olsaydı uçardık. Sesimiz güzelse şarkı söyleriz. Cinselliğimiz varsa kullanırız. Bu sayılanlar ve benzeri vasıflarımızdan bir hata sonucu olarak, olmayanlarımız varsa her fedakarlığı göze alarak eksiklerimizi kapatmaya çalışırız ki, sonuç olarak kanadımız olmadığı halde uçmayı bile başardık. Tanrı bize kanat vermedi. Bu yüzden uçmamız doğru olmaz diyenleri dinlemedik. Aynı şekilde şayet büyü gücümüz varsa bunu da doğal olarak kullanırız.Olan bir şeyin kullanılmaması gerektiğini söyleyenler bunu kendilerinde o güç yok diye, tıpkı körler arasında kral olmak isteyen tek gözlünün tutumuyla yaparlar. Ancak bu sayede kendi kısıtlı bilgileri ile saygınlık kazanacaklarına inanırlar ve kendilerinde bir güç olmadığını saklamak isterler. Şimdi bu gibi kimseler bu yazıyı okuyunca “Fakat insanlarda, diğer insanları öldürme gücü de var. Var diye insanlar birbirini mi öldürsün?” diyebilirler. Evet. Zaten insanların savaşlarda yaptığı da şartlar uygun olduğu zaman, yani kendilerinden hesap sorulmayacağına inandıkları zaman öldürmek değil midir? Bunu yapma imkanı bulamayanlar büyük paralar harcayıp, av takımları alıp, ava çıkıp, öldürmeiçgüdülerini zavallı bir hayvan üzerinde tatmin etmiyorlar mı?

Demek ki, insan kendisinde olan gücü, imkan bulduğu zaman kullanır. Bunu da kimse kısıtlayamaz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Son olarak büyüyü Müslümanlık açısından ele alalım. Sanılanın aksine müslümanlık büyüyü değil, Sıradan Büyüyü ve onda da sadece insanlara kötülük yapan şekli yasaklar ve lanetler. Kuran'ın son iki suresi büyü ile değilse bile büyücülerle ilgilidir. "İnsanlara kötülük yapmak için düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden Tanrıya sığınırım" şeklinde başlarlar. Gene Kur'an'daki değişik surelerdeki bir çok âyet sadece insanlara kötülük için yapılan, yalan söyleyen ve bize göre de şarlatanlıktan başka bir şey olmayan büyücülük şeklini yasaklar ve lanetler. İnsanlara büyü öğreten Harut ve Marut isimli iki melekten bahseden ayetlerde de açıkça "Onlar insanlara karı kocayı ayırmayı, kötülük yapmayı sağlayan şeyleri öğretiyorlardı" denir. Hiç bir zaman kişinin kendisini geliştirmesi ile ilgili Yüksek Büyüden bahis yoktur. Ayrıca yüzyıllarca Tasavvuf, din ve Havâss yani islami maji, Yüksek Büyü sistemi bir arada mevcuttu. Gene gariptir ki, Türkiye de İslami kesim büyüyü günah kabul etmekle birlikte hiç ilgilenmezler. Kur-an'da mevcut olduğu için varlığını da inkar etmezler. Büyü öğretilerine gelen tepkiler nedense hep spiritüalist kesimden ve Ufo’lara tapanlardan gelir.

 

Üstadın kitablarındaki büyü açılımı bu şekilde.. kiminiz begendiniz kiminiz esksik yada yanlış buldunuz ama benim haddim değil rahmetlinin düşüncelerini sorgulamak..

Konu biraz daha farklı bir başlıkda devam edecek ;)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

nevermore yine ve yine paylaşımlarını beğeniyor ve teşekkürlerimi sunuyorum :)

Büyü konusu dinler ve kültürler arasında hassas biryere sahipken özellikle Müslümanlıkta ve Türkiye müslümanlığında bu konuyu, konunun uzmanı tarafından tarafsız ve duru bir anlatım sunduğu için sevgililerimi sunuyorum, devamını şiddetle bekliyorum. Sanırım elinde e-book halinde yok, pdf olarak ve ya benzer şekilde varsa bende konuya parmaklarımı çekinmeden paylaşmak için yorarım. merci

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yazıya katılıyorum, çok net bir şekilde konuyu açıklamış.

Ve de ben şunu eklemek istiyorum,büyü konusunda ülkemizdeki insanların bilgisi yok ve aykırı yöntemlerle doğayı değiştirme olarak gösteriliyor.

İnsanlar görülmeden sevmediği insanlara zarar verebilecek olsalar, bir an bile düşünmeden hemen yapacaklarını yaparlar.Buna rağmen büyüyü delilik olarak mı gören sadece illüzyondan ibaret gören dersiniz, hepsi var.

"Yeteri kadar nedeniniz varsa her şeyi yapabilirsiniz" diye Jim Rohn'un bir sözü var.Nedenlerin ne kadar önemli olduğunu belirtmiş.

Büyü işte böyle bir şey, tanınmayan fakat var olan,söz edilen fakat inanılmayan garip bir olgu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sümerlerden kalmış büyüler kötü büyülerdir neden sümerler melekler onlara bütün büyüleri öğretmiş onlar sadece aşk ve karabüyüleri yapmışlardır..aşkın nesi kötü iradesi dışında zavallı fark etmiyo bile hadi neyse adam öldürme ,basiret bağlama filan var ki bu bizim boyumuzdan büyük işler kimse çıkıp ben böyleyim ben şöyleyim demesin bi tokat yersin oturursun yerine ...saolsun sümerler yeşil büyü veya ak yerine karayı seçmişler ve şimdi herkes büyü yapacağı yerde dünyanın büyük bir kısmı büyüye bile inanmıyo..bide simyacılar insanların akıl alamayacağı şeyler yaparken modern kimya gelip ki büyü tam düzeliyodu hepsini silip atmış...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sümerlerden kalmış büyüler kötü büyülerdir neden sümerler melekler onlara bütün büyüleri öğretmiş onlar sadece aşk ve karabüyüleri yapmışlardır..aşkın nesi kötü iradesi dışında zavallı fark etmiyo bile hadi neyse adam öldürme ,basiret bağlama filan var ki bu bizim boyumuzdan büyük işler kimse çıkıp ben böyleyim ben şöyleyim demesin bi tokat yersin oturursun yerine ...saolsun sümerler yeşil büyü veya ak yerine karayı seçmişler ve şimdi herkes büyü yapacağı yerde dünyanın büyük bir kısmı büyüye bile inanmıyo..bide simyacılar insanların akıl alamayacağı şeyler yaparken modern kimya gelip ki büyü tam düzeliyodu hepsini silip atmış...

 

Sümerler hakkında ne biliyorsunuz ki böyle bi suçlama yapıyorsunuz anlamadım ?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...