Jump to content

Vampirler Ve Vampirizm!


MurKy

Önerilen Mesajlar

GuiltyDemon çok güzel açıklamısın.. teşekkürler..

 

 

Vampirler her gece kana ihtiyaç duyarlar mı?

Vampirler her gece beslenmek ve beslenirken kurbanlarını öldürmek zorunda değillerdir. Ancak, varlıklarını sürdürebilmelerine yetecek kadar kanı bulmalarına rağmen, öldürmekten büyük haz aldıkları görülmektedir. Bir çok kez söylenmiştir ki bir vampir - kan varken ya da yokken - vampir gereksinimleri olarak ebediyen yaşamak için kana muhtaç değildir. Bu bir noktada hem gerçek, hem değildir. Vampiri güçlü kılan kandır. Bir hayat gücü olarak vampirlere kurbanlarının kanı bahşedilmiştir. Vampirin aldığı kan, onun gücünü etkiler, bunun anlamı kanın yokluğunda güçlerini kaybedecek olmasıdır.

 

öldürmekten haz duyduklarına göre canavardan pek farkları yok.:D

bi de ben kan dışında kül ile de beslenebildiklerini duymuştum.. kaynak çok sağlam değil ama bunun doğruluğu hakkında bilgisi olan var mı acaba..??

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Vampir Nedir :Vampirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif günbatımı ile şafak arasında dirilerek mezarından çıktığınahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif insanlara saldırıp kanlarını emdiğine inanılan hayali canavar.

 

VAMPİRLER HAKKINDA

 

Vampir kültürü Babil’den kalan örneklere dayanır ve yüzyıllar boyunca değişimini inceleyen kapsamlı folklorik tarihsel araştırmalara konu teşkil eder. Kan emme ve öldükten sonra dirilme efsaneleri Orta Çağ’da yayıldı. 1200’lerde İngiltere’de Galli bir din adamı olan Walter Map bir vampirin bütün bir köy ahalisinin kanlarını emmek suretiyle öldürdüğünü iddia etti. Map’ın iddasına göre köyde sağ kalan son kişi kılıcını çekip kana susamış cehennem yaratığının kafasını ensesine kadar ikiye bölmüş ve tehlikeyi sona erdirmişti.

Sadece Hıristiyan Avrupada değil çeşitli toplumlarda vampir efsaneleri yaratıldı. Hindistan’da kimi kadınlar http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif uyurken kana susamış cinlerin saldırısına uğradıklarına inanırlar. 1001 Gece Masalları’nda dişi vampirlerle ilgili öyküler yer almaktadır. Yeni Gine’nin Camma kabilesinde Ovengua cini ya da Borneo adasındaki Dayak kabilesinde Buau adlı varlık da benzer inanışlara dayanan yaratıklardır.

Tarihçiler vampir kelimesinin Sırpçahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Lehçe ya da Türkçe’den türetildiğini öne sürer. Bu efsanenin ayyuka çıktığı ve vampir avlarının düzenlendiği 1730’lu yıllarda Aydınlanmanın ünlü filozofu Voltaire konuya şöyle bir yorum getirir: “Gerçek kan emiciler mezarlarda değilhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif aramızda. Borsa spekülatörlerihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif tüccarlar ve işadamları halkın kanını hergün emmekteler. Bunlar kesinlikle ölmüyor ama yaşarken çürüyor.” Karl Marx’ın konuya yaklaşımı ise şu şekildedir: “Sermaye ölü emektir. Ancak canlı emeğin emilmesi ile vampirlere özgü biçimde hayat bulur. Ne kadar emerse o kadar hayat bulur.”

1820’lerde bir eleştirmen “Vampiri olmayan tiyatro yok“ diye veryansın etmiştir. Yazar Sheridan Lefanu‘nun 1872’de yazdığı “Carmilla” adlı öyküyle vampirlerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif aralarına ilk kez bir kadını almışlar buradan da vamp sözcüğünü türetmişlerdir.

İrlanda’lı yazar Bram Stokerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 1897’de yazdığı “Drakula” adlı eserinde türün bütün mitlerini toparladı ve bu konudaki en iyi klasiği meydana getirdi. Bu kitap vampir efsansinin sinemaya da atlamasına neden oldu. Alman dışavurumcu yönetmen Murnau http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 1922’deki ünlü klasiği “Nosferatu” ile sinema tarihindeki ilk vampir filmini çevirdi. 1930’lu yıllarda Hollywood’un en gözde konularından biri vampirlerdi. Sinemanın en tanınmış vampir oyuncusu ise Christopher Lee'ydi. Zaman içinde vampirler pusuya yatmış canavar görünümünden kurtulup şıkhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif baştan çıkartıcı http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif güzel yaratıklar haline geldi. Francis Ford Coppola ise Bram Stoker’ın romanından yaptığı özgün uyarlama ile vampirlerin hayatını bir trajedi olarak yorumladı.

Vampirler Yaşadılar mı?

 

 

Bir Alman araştırmacı

http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif vampir efsanelerinin kökenini araştırdı. Sonuçta bu ‘ölümsüz’ vampirlerin köylerde ölen komşular olduğunu ayrıca kan emici bile olmadıklarını buldu. Romanyahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Macaristanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Arnavutlukhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Bulgaristan ve Makedonya gibi Güneydoğu Avrupa ülkelerinde anlatılan öykülerde vampirlerin önemli bir rolü var.

 

Tabutlarını her zaman giyimli olarak terk eden vampirlerinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yanaklarında ve burunlarındaki çürümelerle oluşan hafif çukurluklar dışında aslında pek de ilgi çekici tarafları yoktu. Hatta köpek dişlerinin uzaması gibi en belirgin vampir özelliği bile Güneydoğu Avrupa vampirlerinde hiçbir zaman görülmemişti.

 

Bonn Üniversitesi tarihçilerinden Peter Kreuter’in araştırmasına göre dünya kamuoyununhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Bram Stoker’in 1897 yılında kaleme aldığı ‘Lord Dracula’ romanından tanıdığı vampir tiplemesininhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif halk söylencelerindeki ‘Ölümsüzler’ ile pek ortak yanı yok gibi. İlk vampirler ne kan emici ne de baştan çıkarıcı yaratıklardı. Hatta gün ışığında bile kaybolmuyorlardı. ‘Halk arasında anlatılanlar arasında egzotik kam emicilere yer yoktu’ diyor Bonn Üniversitesi tarihçilerinden Kreuter. Sıradan insanların vampirleri köylerdeki ölülerdihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yani komşular.

 

Kreuterhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif etnologlarca yayımlanan ve bugüne dek pek dikkate alınmayan sayısız raporu inceledi. En eski vampirler 1382http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif en yenisiyse 1968 yılında ortaya çıkmış. Bir köyde yaşanan uğursuzluklardan (bunlar bilinmeyen hastalıklar ya da ekini savurup götüren fırtınalar olabiliyor) her zaman bir ölümsüz sorumluydu. Ölünün dirilmesihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif muhakkak bir uğursuzluğu da beraberinde getirirdi.

 

Onlara yaklaşan birihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif eğer esrarengiz bir biçimde hayatını yitirirsehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif komşuları ve akrabaları için sonsuz bir bela haline gelirdi. Lanetliler bir kez mezarlarından çıkmaya dursunhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bundan sonra kurbağahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif tavukhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif at ya da fareye dönüşür ve gündelik yaşamlarında bu şekilde dolaşıp dururlardı. Hatta bazıları alet ya da kap kacak biçimine bürünür ve zarar verebilmek için her zaman onlarla birlikte olurlardı.

 

Sarmısak ve Kutsal Su

 

Sarmısakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kutsal su ya da haç yardımıyla tehlikeleri atlatamayan köylülerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suçluyu yakalayabilmek için daha farklı yollara başvururlardı. Mesela mezarlık çevresine kül serpiştirerek vampirin ayak izlerini takip etmeye çalışır ya da halk arasında cinleri görebilen ve ölümsüzlerin bulundukları yerlere huzur getiren hayvanlar olarak bilinen kara horozları salarlardı. Ancak tüm çabaların boşa gittiği de olurdu. ‘İşte böyle zamanlarda köylüler kötüye karşı savunabilmek için biraz daha yakınlaşırlardı’ diyor Kreuter.

 

Yaşamlarında garip olaylarla karşılaşan yakınlarının ölümühttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif köylülere yeni bir kuşku ve korku kapısını aralıyordu. Kuru ot yığınından düşenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sarhoşken kapıyı kıranhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bedeninde bir lekeyle dünyaya gelenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif çok genç ya da çok yaşlı ölen herkes uğursuzluğu içinde taşıyan ve gelecek kuşaklara aktaran şüphelilerdi.

 

Mezarda Rahat Yok

 

İşte bu kuşkulu ölüler yakınlarına mezar başında büyük zahmetler verirdi. Yalnızca mezarlarında savunmasız olduklarındanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif topuk ve dizlerindeki damarlar kesilirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif üzerlerine taşlar atılır ya da doğrudan doğruya tabuta çivilenirlerdi. Romenlerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif birkaç on yıl öncesine kadar ölülerinin arkalarına bir diş sarmısak iliştirir ve ayaklarını iple bağlayarak gömerlerdi. Dalmaçya’da ise bazı kontrol gruplarıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif birkaç yılda bir mezarlığa giderek şüpheli ölülerin gerçekten çürüyüp çürümediklerine bakarlardı. Eğer eti hala diri görünüyorsa kalbine bir kazık çakılır ve diğer dünyada huzur bulması istenirdi.

 

Öbür Dünyanın Kanıtı

 

Kreuterhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Güneydoğu Avrupa’da vampir öykülerinin bu denli yayılmasının nedenini Ortodoks Kilisesi'nin ölüler hakkında ne mantıklı ne de mantıksız bir açıklama yapamayışına bağlıyor. Ölümsüzlerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir yerde ölümden sonraki durum hakkında bilgi veriyordu halka. ‘Her vampir öbür dünyanın varlığına işaret eden bir kanıttı’ diyor Kreuter. İnanışa göre ölümsüz olarak köye dönmeyenlerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif herhangi bir yerde huzura kavuşmuş oluyorlardı.

 

Bilim adamları vampir inançlarını bazı egzotik hastalıklarla da ilişkilendirmişlerdi. Delirme anında ortaya çıkan beklenmedik saldırılarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gifbolizma bozukluğuyla meydana gelen porfirya hastalığının özel bir türü olabilirdi. Işığa karşı duyarlı olan porfirya hastalarında çok az miktarda hemoglobin ürediğinden yüzleri soluklaşır ve dişetleri kanar.

 

Tarihte 200 Olay

 

Yüzyıllar boyu buna benzer sadece 200 olayın yaşandığı hatırlatıyor Kreuter ve porfirya teorisine karşı çıkıyor. Hatta bazı psikologların yorumlarını da mantıklı bulmuyor. Psikologlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif vampir inançlarını fantezilerine düşkün erkeklerinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kadınları kanlarının son damlasına kadar sahiplenmek istekleri fakat kendi bedenlerine zarar vermek istemeleriyle açıklıyorlar. Oysa Kreuter incelemeleri sırasında insanlarınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kadınları ziyaret eden vampirlerin doyurucu bir gücüne sahip olduklarına inandıklarını bulmuş

 

Vampir Efsanesi

 

Senelerdir eskimeyen vampir efsanesi.

Bilim adamlarına göre insan vücudunda demir eksikliğine bağlı olarak kan içme isteği belirebilirmiş. Dünyada hiç bir zaman vampirler yaşamadıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sadece bu kan içen hastalıklı insanlar vampir düşüncesinin ortaya çıkmasına sebebiyet verdi. Fakat bu büyük vampir yalanıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif edebiyattanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gifsinemayahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gifdizilerden bilgisayar oyunlarına kadar pek çok alanda kullanıldı.

 

 

Nosferatu (1922) Fragman

 

Sinema tarihinin klasiklerinden biri. Vampirlere ilgi duyan herkesin izlemesini tavsiye ediyorum.

 

 

VİDEO LİNKİ

 

VİDEO 1

 

Nosferatu (1922) Fragman izle

 

VİDEO 2

 

Nosferatu izle

 

 

Bilim Açısından Vampirlik

 

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/21/Bram_Stoker.jpg

 

Bram Stoker

 

California Devlet Üniversitesi araştırmacılarından kimya profesörü Wayne Tikkanen’in yaptığı araştırmaya göre vampirliğin asıl sebebinin Porfiria hastalığı olduğu tespit edilmiştir. 1700’lü yıllarda hastalık hakkında bilgisi olmayan Avrupalılar

http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hastaları vampir olarak niteleyerek lanetlemekteydiler. Bir çeşit kan zehirlenmesi olan Porfirya hastalığının ilerlemesiyle derinin kızılötesi ışınlara karşı zayıfladığı ve bu nedenle karardığını açıklayan Tikkanenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif “Hastada anormal kıllanma görülür. Dudaklar kuruyup çekildiği için dişler ortaya çıkar. Hasta çok acı çeker. Sonunda çıldırır.” diyerek hastalığı açıklamıştır. Bu hastaların derilerinin hassaslığı nedeniyle sadece geceleri çıkabildiklerini ve tedavi amacıylada hayvan kanı içtiklerini belirten Tikkanen “Hikayelerde vampirlerin neden gece dışarı çıkıp kan içtiklerinin yanıtı işte bu.” demiştir.

Ancak diğer bilimsel kaynaklarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif porfiria hastalığının vampir efsanesini doğuruğu iddiasına şüpheyle yaklaşmaktadır. Porfiria hastalığı ve vampirlik Türkçe

Hastalıkla anlatılan efsaneler arasındaki bazı uyuşmazlıklar vardır. Öncelikle portifia'nın bir çok çeşidi bulunmaktadır va bunlardan sadece en az rastlananı deri bozukluklarına yol açmaktadır. Ki bu bozukluklar sadece diş etinin çekilmesi değildirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gifyüz derisinde çatlamalarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif burnun veya parmakların düşmesi gibi belirtiler de vardır. Orta çağda mezarlıklarından çıkarılan kişilerin bu kadar aşırı görüntü bozukluklarına sahip olduklarından bahsedilmemiştir. Ayrıca bu güne kadar kayıtlı olan 200 hastalık vakası vardırhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ki bu da kocaman bir mite yol açabilecek büyüklükte değildir.

Vampirlerin gün ışığına çıkamadıkları ilk defa roman yazarları tarafından söylenmiştir. Oysa 18 ve 19 yy. vampirlerine gündüzleri de rastlandığına dair söylentiler vardır. Ayrıca Drakula her ne kadar bembeyaz bir cilde sahipse dehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif balkanlarda "al yanaklı" tasvir edilen vampir efsaneleri vardır. Queen Of The Damned filmindeki Akasha esmerdir.

İnsan vücuduhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sindirim sistemine giren her besini en küçük yapı taşına ayırıphttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bundan kendi moleküllerini yapar.Portifia hastalarının ihtiyaç duyulan o karmaşık molekülü kan içerek sağlayamaz. Ayrıca sarmısakta portifinın etkilerini arttıracak maddelerin varlığı kesin olarak kanıtlanamamıştır.

Orta çağda daha yaygın olan bir hastalığın daha bu inanışların kaynağı olabileceği düşünülmektedir. Bu hastalıkta kişi uzun bir süreliğine bayılır. Bilinci yerindedir ancak vücudunu kontrol edememektedir. Bir süre sonra hastahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif büyük ihtimalle bir tabuttahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ayılır/uyanır. Bu hastalık nadir de olsa günümüzde de görülmektedir. Discovery Channel'da bir kadınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif üç defa morga da uyandığını anlatmıştır.

Belki de bu mitin açıklamasını bu kadar uzakta aramaya gerek yoktur. Anahtarın efsanelerin ana kahramanları ölüler olma olasılığı da vardır.Ölülerin cildi zaten daha soluk olur. Basınçtan dolayı genelde ağzın kenarlarında patlayan damarlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif insanlara ölünün kan emdiği izlenimini verir. Ölümden sonra saçlar ve tırnaklar uzamaya bir süre daha devam ederhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu da kişinin hala yaşıyor sanılmasına neden olur.

 

Türklerdeki vampir inanışları

 

Türk folklorunda sık karşılaşılmasa da Batı’nın literatürlerine girmiş kayıtlar mevcuttur (Vampir-cadı bağlantısı ve kriminoloji kayıtlarına girmiş olan 1970’li yıllarda Cihangir vampiri gibi olaylar da yaşanmıştır)

1884’te Budapeşte Üniversitesi öğretim üyelerinden ve şarkiyat akademisinin kurucusu Profesör Arminius Vamberyhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif özyaşamsal kitabı “Arminius Vambery : Yaşamı ve Maceraları”nda Türkler'deki bazı vampir inanışlarına da değinmektedir. Macar dilinin köklerini araştırmak amacı ile Orta Asya’ya kadar derviş kılığında yolculuk eden Vambery’e göre: “ Osmanlılar’da yaygın bir inanışa göre vampirler ağaç kovuklarında gizlenirler ve oralarda avlanırlarmış. Ele geçirilen vampirler kelleleri kesildikten sonra bir çuvala konup denize atılırmış.”

“Cadılar hortlayan ölülerdir” diye açıklar Prof. Pertev Naili Boratav ve ekler “Çokluk kadınların cadı olduğuna inanılır http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ama erkeklerden de cadılaşanların bulunduğuna kanıt belgeler vardır. Türk geleneğindeki cadı aşağı yukarı Batı inanışlarındaki vampiri karşılar . Cadılar mezardaki taze ölüleri çıkartıp ciğerlerini yerlermiş. Bir Rumeli anlatmasından öğrendiğimize göre eskiden cadıları zararsız hale sokan uzman cadıcılar olurmuş.”

Borotav’ın vurguladığı cadı vampir ilişkisini ve cadıcıları kanıtlayan ilginç bir belgeyi Mehmet Seyda sunmaktadır: Aşağıdaki yazı 1833 yılında Tırnova kadısı Ahmet Şükrü Efendi tarafından hükümet merkezine gönderilmiş ve Takvim-i Vekayi gazetesinin 69. sayısında yayınlanmıştır:

“Tırnovada cadılar türedi . Gün battıktan sonra evlere dadanmaya başladı. Zahireye dair unhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yağhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bal gibi şeyleri birbirine katar ve bazen içlerine toprak karıştırır. Yüklüklerde bulduğu yastıkhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yorganhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif şilte ve bohçaları didiklerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif açarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dağıtır insanların üzerine taşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif toprakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif çanak ve çömlek atarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hiç kimse bir şey göremez. Birkaç kadın ve erkeğin üzerine saldırmış. Bunlar çağırıldıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif soruldu: “Üzerimize sanki manda çökmüş sandık“ dediler. Bu yüzden mahalle halkı evlerini başka yana taşımışlardır. Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri olduğunda ittifak etti. İslimye kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola adındaki adam getirildi ve kendisiyle 800 kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa giderhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif tahtayı parmağının üzerinde çevirir resim hangi mezara bakarsa cadı o mezardaki habis ruh imiş. Büyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı parmağında çevirmeye başlayınca resim sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından Tekinoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki şakinin mezarına karşı durdu. Mezarlar açıldı. Cesetler yarım misli büyümüşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kılları ve tırnakları da üçer dörder uzamış bulundu. Gözlerini kan bürümüşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif gayet korkunç idi. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar sağlıklarında her türlü pis çirkin işi yapmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ırzahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif namusahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif mala saldırmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif adam öldürmüş Yeniçeri ocakları kaldırıldığı zaman her nasılsa yaşlarına bakılarak cellada verilmemiş ecelleri ile ölmüş kişilerdi. Sağlıklarında yaptıkları yetmezmiş gibi şimdi de halka habis ruh olarak tebelleş olmuşlardı. Cadıcı Nikola’nın tanımına göre http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haşlanırmış. Ali Alemdar ile Apti Alemdar’ın cesetleri mezardan çıkarıldı. Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haşlandı. Fakat hiç tesir etmedi. Cadıcı “bu cesetleri yakmak gerek” dedi. Bu hususda şer’an da izin verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı. Çok şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu”

Tırnova kadısının naklettiği olay türün literatürüne uygun bir vampir olayıdır. Arada küçük farkları olsa da klasik cadıcılık yöntemlerini izlemektedir. Örneğin kazık göbeğe değilde kalbin hizasına çakılır yürekleri kaynatmak kadar cesetlerin kellelerini uçurmak da geleneğe göre etkin bir çaredir. Bu tür asılsız söylentilerin halkı disiplinsiz yeniçerilere karşı harekete geçirmek için ortaya atıldığı sanılmaktadır.

 

Efsane : Âdem ile Havva'nın çocuğu Kain

 

Ve Tanrının kendisi

http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Uriel'ın ağzından Kain'e son ve en büyük lanetini verdi:

 

"Sen ve senin çocukların

http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu diyarda gezdiği sürece karanlığa tutunacaklar. Sadece kan içecekler. Sadece kül yiyecekler. Bir ölü gibi yaşayacaklarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif fakat ölmeyecekler. Son günlere kadar dokunduğunuz her şey yok olacak!"

Bu lanetle Kain acı bir çığlık attıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif gözlerinden kan geliyordu. Kanı bir kabın içine doldurdu ve içti.

Kafasını kaldırdığında Cebrail karşısında duruyordu. Fırtına sonrası sessizliğinin verdiği yankıyla: "Âdem'in oğluhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Havva'nın oğlu; babamın bağışlayıcılığı sandığından çok daha büyük. Şimdi bile affedilmeye bir yol açıldı. Bu yola "Golconda" diyeceksin. Çocuklarına ondan bahsethttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif çünkü sadece bu yolla yeniden ışıkta yürüyebileceksiniz."

--------------------

umarım beğenirsiniz . . . . .

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

California Devlet Üniversitesi araştırmacılarından kimya profesörü Wayne Tikkanen’in yaptığı araştırmaya göre vampirliğin asıl sebebinin Porfiria hastalığı olduğu tespit edilmiştir. 1700’lü yıllarda hastalık hakkında bilgisi olmayan Avrupalılarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hastaları vampir olarak niteleyerek lanetlemekteydiler. Bir çeşit kan zehirlenmesi olan Porfirya hastalığının ilerlemesiyle derinin kızılötesi ışınlara karşı zayıfladığı ve bu nedenle karardığını açıklayan Tikkanenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif “Hastada anormal kıllanma görülür. Dudaklar kuruyup çekildiği için dişler ortaya çıkar. Hasta çok acı çeker. Sonunda çıldırır.” diyerek hastalığı açıklamıştır. Bu hastaların derilerinin hassaslığı nedeniyle sadece geceleri çıkabildiklerini ve tedavi amacıylada hayvan kanı içtiklerini belirten Tikkanen “Hikayelerde vampirlerin neden gece dışarı çıkıp kan içtiklerinin yanıtı işte bu.” demiştir.

 

 

işte bu sadece halkımıza yansıtılan bölüm(yani sadece halkın bildiği bölüm..).. ama çok güzel paylaşım olmuş..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

komiksiniz :D vampir yok diyenlere bi nebze katılıorm çünkü o yok diyenlerin gördüğü yarasaya dönüşen pelerin giyen uzun dişli kızıl gözlü bi yaratık yok tabiki:D sadece bunlara vampir denmio kan içme dürtüsü olan insanlarada vampir denir örnein bazı insanlar vardır normalde karşı cins insanı arzularsın onu istersiniz ya bu tür insanlarda onun kanını arzular bndede oldu bu olay

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ilk sayfada biri kazıklı voyvodayla ilgili şeyler söylemiş ... bildiğim kadarıyla kazıklı voyvoda gerçek değil nosferatu adındaki eski bir filmdeki vampir karakterdir ... bu arada guilty demon güzel açıklamışsın ;)

Vlad III the Impaler Voyvoda III. Vlad, Drakula ya da Kazıklı Voyvoda (Rumence: Vlad Tepeş) 1448, 1456-1462 yılları arası ve 1476 yıllarında Eflak beyliğinin voyvodası (prens) idi.

 

Voyvoda III. Vlad düşmanlarını (özellikle esir aldığı Osmanlı askerlerini) kazıklara çakarak işkenceyle öldürmesiyle tarihe geçmiştir. Sonradan Bram Stoker'ın Drakula romanına ve Drakula filmlerine konu olmuştur.

 

Osmanlılar'a yenilen Vlad'ın babası onu rehin olarak Osmanlılar'a vermişti. Yaşamının bir kısmını Osmanlılar'ın elinde tutsak olarak yaşadı. Osmanlılar'ın egemenliğini kabul ederek Eflak'ın başına geçti. 1462 yılında Fatih Sultan Mehmet Eflak seferine çıkarak Vlad'ın ordularını yendi ve Eflak'ı Osmanlı Devletine yeniden bağladı. 1476'da Vlad tekrar baş kaldırdı ama gene Osmanlı ordularına yenildi. Bu sefer öldürüldü ve kesilen başı öldürüldüğünü ispat etmek için İstanbul'a gönderildi. [kaynak belirtilmeli]NOT:Kral Corvinus Voyvoda Vlad'a kızıp Eflakı işgal etti ve 1462-1466 yılları arasında Voyvodayı BUDA da hapsetti.Ama sonra serbest kaldı yine eflaka döndü ve kral oldu.Ayrıca voyvoda avrupada çok değişik silah diyebileceğimiz bir taktik kullandı.ilk defa kullanan voyvoda idi.bu silah şöyle ortaya çıkmıştır: Fatih Sultan Mehmet'in voyvoda nın bazı kaynaklara göre 20.000 türkü öldürmesi üzerine kızar ve Targoviste kalesini bizzat kendi sefere çıkarak işgal eder.Voyvoda Vlad kaçar ancak:bulunduğu yerde taş üstünde taş bırakmamak ve kazığa geçirilmiş müslümanların cesetlerini bırakmak siyaseti uyguladı. terkettiği topraklardaki kuyuları zehirledi, ekinleri yaktı. tüm hayvanları bile öldürttü. hapishanelerdeki mahkumları, cüzzamlı ve vebalıları salıverdi ve türklerin arasına karışmaya teşvik etti.bu şekilde vebalıları salması ile yeni bir taktik ve silah olmuştur.ayrıca: Mahmut Paşa'nın hatıratına göre çok uzun mesafeler boyunca asker içilecek bir damla bile su bulamadı.Sıcak dayanılır gibi değildi.

 

Türk askeri Targoviste'ye ulaştığında Sultan Mehmed'in gördüğü manzara ""yaklaşık 5 kilometre boyunca kazıklarla dizili bir alandan geçer. alan yaklaşık üç kilometre boyunda bir kilometre enindedir. yerde uzun kazıklar dikilidir. yaklaşık 20 bin kadar insan erkek, kadın, ve çocuk olmak üzere kazığa geçirilmiş durumdadır. bu kadar çok insanı kazıkta gören türk askerinin maneviyatı bozulur aklını kaçıracak duruma gelir.pek inandırıcı gelmese de voyvoda vlad ın ölümüne dair şöyle bir söylenti vardır: 1474 yılında komutasına geçtiği bir askeri birlikle eflak beyliğini tekrar ele geçirmek üzere harekete geçer. kuzeni Stefan Cel Mare de yanındadır. ancak bu olay Vlad'ın şimdi bile tam açıklığa kavuşmamış gizemli bir şekilde ölümüyle sonuçlanır. ölümü (pek inandırıcı gelmese de) şöyle hikaye edilmektedir: "dracula'nın ordusu türkleri amansız bir şekilde keyifle öldürmeye başlamıştı. dracula türkleri öldürmekte olan askerlerini daha iyi görebilmek için bir tepeden aşağı doğru(askerleri ve arkadaşlarından ayrı bir şekilde) inmekte iken bazı askerleri onu türk sanmıştır. biri mızrağını saplar. ancak kendi askerlerinin kendisine saldırdığını gören dracula kılıcıyla suikastçılarından beşini öldürür.Ancak aldığı çok sayıda mızrak darbesiyle sonunda öldürülür.

 

Drakula'nın şatosu olarak bilinen Karpat dağlarındaki Bran Şatosu Veliaht Dominic Von Habsburg'a Romanya'da törenle 26 Mayıs 2006'da geri iade edildi. Romanya 1948 yılında şatoya el koymuştu.

 

Daha sonra Bram Stoker Vlad III'den esinlenerek Dracula adlı kitabı yazmıştır.

http://www.hermetics.org/images/Vlad.jpg

Wikipedia

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar Vampirlerin oluşum hikayesini yazıyorum size..Ayrıca İncil ve Kuran da da Caine ve Abel var merak eden arkadaşlar okuyabilirler.Ama Caine Abel i öldürdüğünde böle bi cezaya çarptırılmış mı onu bilemem neyse geçelim hikayeye =)) :

 

Bundan yüzyıllar önce, yapraklardaki sakin rüzgar dokunuşu ve kuş cıvıltılarıyla dolu dünyanın sessizliği bir ışıkla bozuldu; bu ışık, barış rüzgarlarını dindirip dünyanın tüm benliğini sömürecek olan olgunun, insanlığın ilk hüzmesiydi. Adem ve Havva adındaki fırtına öncesi sessizliğin ilk fısıltısı, sonraları evlenecek ve 3 tane de oğulları olacaktı; Caine, Abel ve Seth. İlk doğan Caine, bitkileri yetiştirdi. Onları suladı ve büyüttü, hayat verdi. İkinci doğan Abel hayvanlara baktı. Onları besledi ve büyüttü.

 

Bir gün babaları Adem, iki oğluna keskin bir ses tonuyla; "Caine ve Abel, yukarıdaki için bir kurban getirin. Getirin ki yaratıcınıza olan minnetiniz bilinsin." dedi. Caine, yukarıdaki için en tatlı meyvelerini, en olgun bitkilerini getirdi. Abel ise en genç, en güçlü hayvanını kurban etti.

 

İki kardeş de kurbanlarını Adem'in ocağına koydular ve ateşe verdiler. Duman onları yavaşça yukarı doğru götürdü. Abel'in kurbanı tatlı bir koku yayıp kabul edilirken, Caine'inki kabul edilmedi ve Caine sert bir şekilde azarlandı.

 

İlk doğan (Caine) ağlamaya başladı, gece gündüz yukarıdakine dua etti.

 

Gel zaman git zaman, Adem kurban vaktinin yeniden geldiğini söyledi. Abel yine en güçlü ve genç hayvanlarından birini öldürdü. Caine ise eli boş geldi, çünkü kurbanının istenmeyeceğini biliyordu. "Caine, neden bir kurban getirmedin?" diye sordu Abel. İlk doğan, gözleri yaşlı bir şekilde kardeşinin kalbine mızrak saplayarak onu kurban etti; hayatta en çok sevdiği şeyi.

 

Bu olayın ardından yukarıdaki onu cennetten attı, ve Nod denilen bir yere sürgün etti.

 

Caine karanlıkta yalnız kalmıştı. Açtı, üşüyordu ve ağlıyordu... Karanlığın içinden tatlı bir ses geldi. Siyahlar içinde bir kadın Caine'e doğru yaklaştı:

 

"Hikayeni biliyorum, Nod'lu Caine. Açsın, bende yemek var. Üşüyorsun, bende kıyafetler var. Üzgünsün, bende rahatlık var". Şaşırmış olan Caine:

 

"Benim gibi lanetli birini niye rahatlatasın? Neden giydiresin? Neden besleyesin?" dedi, ve alacağı cevapla daha da şaşıracaktı:

 

"Ben senin babanın ilk karısıyım. Yukarıdakine karşı geldim ve özgürlüğü karanlıklarda buldum. Ben Lilith'im. Bir zamanlar ben de üşüyordum. Benim için sıcaklık yoktu. Bir zamanlar ben de açtım, benim için yemek yoktu. Bir zamanlar ben de üzgündüm, benim için rahatlık yoktu."

 

Lilith Caine'i ağırladı ve onu besledi, rahatlattı. Caine onun evinde bir süre kaldı, ve bir gün ona sordu:

"Sadece karanlıktan, bu evi nasıl yaptın? Nasıl kıyafetler yarattın? Yiyeceklerini nasıl yetiştirdin?"

 

Lilith gülümsedi ve cevap verdi: "Ben uyandım. Bu sayede istediğim gücü yaratıyorum". Gözleri parıldayan Caine: "Beni de uyandır Lilith, benim de güce ihtiyacım var. Ben de kendi evimi, giysilerimi, yiyeceklerimi yaratmalıyım."

 

"Uyanmanın sana ne yapacağını bilmiyorum. Sen baban tarafından lanetlendin. Ölebilirsin, sonsuza kadar değişebilirsin." İçini kemiren heyecanla Caine:

 

"Güç olmayan bir yaşamın ne önemi var? Sen olmadan ben ölürüm, ama senin kölen olarak yaşayamam."

 

Lilith Caine'i seviyordu. Sonuçlarından emin olmadığı için istemese de Caine'e olan sevgisi, içinden gelen sesin önüne geçti ve onu uyandırdı. Bileğinden gelen kanı bir kaba koydu ve Caine'e içirdi. Caine Abyss'e düştü, o kadar uzun süre düştü ki bu ona sonsuzluk gibi geldi. Gözlerini açtığında karanlık bir yerdeydi.

 

Karanlığın içinde Caine parlak bir ışık gördü. Gecede parlayan ateş, Michael, Kutsal Ateşin koruyucusu ona gelmişti, ve şöyle dedi. "Adem ve Havva'nın oğlu, suçun büyük ama babamın bağışlayıcılığı daha büyük. O seni affetti."

 

Kızgın ve kırgın Caine cevap verdi: "yukarıdakinin acımasıyla değil ancak kendi vicdanımla gurur içinde yaşayabilirim." Reddetmişti. Ve Michael ona ilk lanetini verdi:

 

"Bu diyarlarda gezdiğin sürece, sen ve senin çocukların ateşten korkacak. Ateşim sizin derinizi yakacak ve sizi mahvedecek."

 

O gecenin sabahında, ufuktan Raphael, güneşin koruyucusu göründü. Caine'e şöyle dedi: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, kardeşin Abel cennetten senin günahlarını affetti. Tanrı'nın bağışlamasını kabul etmeyecek misin?"

 

Caine cevap verdi: "Abel'ın bağışlaması bir şey ifade etmez. Ancak ben kendimi affedebilirsem gerçekten affolmuş sayılırım", ve reddetti. Onun için değişen pek olmamıştı, bir şey dışında; Raphael ona ikinci lanetini vermişti:

 

"Bu diyarda gezdiğin sürece sen ve çocukların gün doğuşundan korkacak. Güneşin ışınları sizi ateş gibi yakacak. Şimdi git ve karanlık bir yere saklan, saklan ki güneşin gazabını hissetme!"

 

İçini hırs bürüyen Caine kaçtı, kaçtı... ve karanlık bir mağaraya saklanarak derin bir uykuya daldı. Uyandığında ölüm meleği Uriel onu kanatlarının arasında tutuyordu. Caine'e doğru eğilerek kulağına fısıldadı: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, Tanrı senin bütün günahlarını bağışladı, kabul et ve bütün lanetlerinden kurtul.."

 

Büyük bir fırsat gibi görünen bu teklife kırgınlığı dinmeyen Caine cevap verdi: "Tanrının bağışlamasıyla değil, kendi bağışlamamla yaşayacağım. Ben benim. Yaptıklarımı yaptım. Bu asla değişmeyecek".

 

Ve Tanrının kendisi, Uriel'ın ağzından Caine'e son ve en büyük lanetini verdi:

 

"Sen ve senin çocukların, bu diyarda gezdiği sürece karanlığa tutunacaklar. Sadece kan içecekler. Sadece kül yiyecekler. Bir ölü gibi yaşayacaklar, fakat ölmeyecekler. Son günlere kadar dokunduğunuz her şey yok olacak!"

 

Bu lanetle Caine acı bir çığlık attı, gözlerinden kan geliyordu. Kanı bir kabın içine doldurdu ve içti.

 

Kafasını kaldırdığında Gabriel karşısında duruyordu. Fırtına sonrası sessizliğinin verdiği yankıyla: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu; babamın bağışlayıcılığı sandığından çok daha büyük. Şimdi bile affedilmeye bir yol açıldı. Bu yola "Golconda" diyeceksin. Çocuklarına ondan bahset, çünkü sadece bu yolla yeniden ışıkta yürüyebileceksiniz."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kafasını kaldırdığında Gabriel karşısında duruyordu. Fırtına sonrası sessizliğinin verdiği yankıyla: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu; babamın bağışlayıcılığı sandığından çok daha büyük. Şimdi bile affedilmeye bir yol açıldı. Bu yola "Golconda" diyeceksin. Çocuklarına ondan bahset, çünkü sadece bu yolla yeniden ışıkta yürüyebileceksiniz."

GOLCONDA: vampir dünyasında kimine göre efsane kimine göre gercek olan cennet gibi bir yer. inanan veya inanmayan her vampir'in rüyasıdır,hepsi gitmek ister ama çok uzun ve zahmetli bir yoldur.insancıl olmak,kana susamayı en aza indirmek gereklidir,vampir olmaya rağmen insan gibi yaşamak lazımdır gitmek için.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

toprak yiyen anemilerin ne farkı var.. ha?

vampirlik hastalıktır. hayvan kanıyla beslenme ihtiyacı duyarlar bununla birlikte nükseden deri hastalığı yüzünden güneş ışığına çıkamazlar ve vücutta değişimler görülür..

çocukluğumdan beri saçma gelmiş efsanelerden biri bir takım canavar sürüsü var onu bunu emiyor araya bazıları kurt adamlar karıştırıyor onlar kim hormonal bozuklukları olan insanlarmı hadi be..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bence vampirler yaşamıştır ama sadece belli bir dönem özellikle orta çağ dönemlerinde olduğunu iddia ediyorum daha dorusu soylarının orta çağın sonlarına doğru tükendiği kanaatindeyim.Prag'daki eski katolik klisesinde bu konuya dair bilgiler olduğu söyleniyor. Bunu bir alıntıyla açıklamaya çalışacağım.

 

 

Tanrı tarafından lanetlenen Caine binlerce yıl dünyada tek başına dolaşmış, yerleşik hayata yeni geçmeye başlayan insan toplulukları tarafından kimi zaman tanrı, kimi zaman da şeytan olarak görülmüştür. Binlerce yılın yalnızlığına daha fazla dayanamayan Caine en sonunda kendine yoldaş olacak üç insan seçti ve lanetini bu üç seçilmiş kişiyle paylaştı, bunlar; Zillah, Enoch ve Irad'tı. İkinci neslin, yani Caine'in çocuklarının doğumuyla Caine yalnızlığından kurtuldu ve çocuklarıyla beraber dünyayı dolaşmaya başladı.

 

Aradan gene yıllar geçti, Caine ve çocukları daha fazla dolaşmaya katlanamadılar ve İlk Şehri kurdular. Burada insanlar onları tanrıları olarak gördüler ve bu sayede Caine çocukları ile rahat ve huzurlu bir şekilde yaşamaya başladı. Bir süre sonra 2. nesil vampirler tıpkı babaları gibi kendi çocuklarını yaratmak istedi ve böylece 3. nesil vampirler doğdu. 3. nesil vampirler 13 tane olmuştur; Malkav, Saulot, Cappadocious, Absimiliard, Arikel, Ventrue, Ennoia, Haqim, Brujah, Set, Ravnos,Lucian, Mekhet. Caine çocuklarının kendi çocuklarını yaratmasına izin vermiş ama lanetin daha fazla yayılmasını ve daha fazla vampirin yaratılmasını yasaklamıştır.

 

Daha sonra 3. nesil vampirler Antediluvians (Caine'in Torunları) olarak isimlendirilmişlerdir. İşte bu 13 torunun soyundan gelen vampirler geldikleri Antediluvian soyuna göre klanları oluşturmaktadır. Söz gelimi Antediluvian Malkav'ın soyundan gelen vampirler Malkavian klanını oluşturmaktadırlar. Her klanın kendine has yetenekleri ve zayıflıkları mevcuttur, bunun temel nedeni Caine'in Antediluvians yani 13 torununa tek tek yaptığı lanetlerdir. Bu lanetlerin sebebine gelince:

 

3. nesil vampirler bir süre sonra iyice artan güçleriyle babalarının yanında kalmak istememeye başlamış ve bu yüzden büyük bir anlaşmazlık çıkmıştır. Caine iki tarafı da savaşmamaları gerektiğini söylese de savaş kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşmiş ve 3. nesilden 13 vampir babalarını Enoch , Zillah ve Irad'ı (babaları diyoruz ama Zillah aslında dişidir arkadaşlar, ayrıca Caine ile aralarında gönül ilişkisi mevcuttur) yok etmişler ve dünyanın sahibi olduklarını ilan etmişlerdir. Çocuklarının torunları tarafından katledildiğini öğrenen Caine, torunlarını tek tek lanetlemiş ve kıyamet günü (ki şu anda "Kıyamet" gelmiştir diye inanılıyor.) gelince ortaya çıkmak üzere kaybolmuştur. Daha sonra her 3. nesil kendi alt soyunu oluşturmuş ve böylece klanlar oluşmaya başlamıştır.

 

Caine'in laneti 13 torunun alt soyunu oluşturmasında büyük önem taşımaktadır, bir örnekle açıklamak gerekirse; Caine tarafından lanetlenen Absimilliard'ın klanı Nosferatu fiziksel çirkinlikleri ile diğer klanlardan kolayca ayrılmaktadırlar. Lanetin onlara getirdiği bu çirkinlik yüzünden yer altında yaşamaya mahkum olmuşlar, bu sebeple de vampir yetenekleri saklanma ve gizli saldırlar yönünde gelişmiştir.

 

Hangi Antediluvian'ın Caine tarafından hangi laneti aldığına gelince:

 

Brujah: Düşünme ve tartışma gücü yüksek olan filozof Brujah'nın siniride güçlüydü. Her ne kadar arif bir bilge olsa da, en basit içgüdülerden sinire ve nefrete yenik düşerek kendini kaybetmeye meyilli olduğu için Caine onun sinirini kontrol etmesini daha da zorlaştırarak lanetledi.

 

Arikel: Güzelliğine rakip olabilecek herhangi bir şeyi yok etmek için her şeyi yapabilecek olan ahlaksız kraliçe Arikel, zevklerinin kölesi olduğu için Caine onu güzelliklere köle olacak şekilde lanetledi.

 

Ennoia: Düşmanlarını yok etmek için hayvanları kullanan Ennoia, Caine tarafından bu yüzden zamanla hayvana dönüşmekle lanetlenir. Gangrel, her kontrolünü kaybettiğinde, bir hayvanın fiziksel bir özelliğini alır.

 

Absimilliard: Güzel olan bu avcı, insancıl ve ahlak sahibi değildir; kendi evlatlarını, İkinci Kuşağı ve kardeşlerini küçümser, onları beğenmez ve sadistik zevkleri için kullanabildiği ölümlülere ve Evlatlarına acımaz. Caine onun yüzünü ruhunun halini yansıtmak ile lanetler.

 

Set: Set, Caine'in Tanrısı Yaradan'ı reddeder ve kendini ölümlülere "Karanlıklar Tanrısı" olarak sunar. Caine bunu öğrenince, onu Tanrı'nın ışığı ile lanetler ve sonsuza kadar karanlıklarda gezinmeye ve her türlü ışıktan sakınmaya lanetler.

 

Cappadocious: Cappadocious ölümü ve ölümün ötesini araştırmaya saplantılıdır. Caine bu araştırmalardan sonra derece rahatsız olur ve onu "ölümün yüzünü taşımakla" lanetler ki asla aradığı yoldan dönmesin.

 

Veddartha: Veddartha, Lucian ve Suketh gibi gururun esiri değildir ama sadece "biraz seçicidir" ve Caine onu (İkinci Kuşak'a saldıranlar arasında ilklerden olduğu icin) sonsuza dek sadece beğendiği kandan içmeye lanetler.

 

Lucian: Caine sonsuza kadar gecenin içinde yaşamaya mahkum edildiği için karanlığı ve gölgeleri sevmez. Güneşin ışığını ve bu ışığın yaydığı huzuru özler. Lucian, ise düşmanlarını yok etmek için karanlıkların ve gölgelerin özünü kullanmayı sever. Bunu öğrendiğinde Kain onun ruhunu kendi karanlığı ile gölgeler ki onu gören hatta göremeyen herkes onun ne olduğunu bilsin.

 

Mekhet: Ölümlü Mekhet'i seçen 2. Kuşak Efendi, onu kucaklayacağı gece ona görünür. Ona güçlerinden, neden onu seçtiğinden ve ona neler bahşedeceğinden bahseder. Ama karşılık olarak ondan en çok değer verdiği şeyi kurban olarak ister. Mekhet bir an bile düşünmeden ve pişmanlık hissetmeden ona kardeşini verir. Caine Mekhet'in bu insaniyetsizliğini öğrenince onu kendi toprağından ve yurdundan hiç bir yerde huzur bulmamakla lanetler.

 

Haqim: Haqim, bilge ve saygı duyulan bir hakimdir ve İkinci şehirde düzeni doğru yolda tutmak için seçilmiştir. Fakat dönüşümünden birkaç yüzyıl sonra canı sıkılmaya ve ruhu bir boşluktan dolayı yok olmaya başlar. Bir gün bir insanın cezasına karar verirken, ona saldırır ve onu öldürür. Haqim ruhundaki bu boşluğun cinayet işledikten sonraki zevk ile dolduğunu görünce kendisini kaybeder ve amacından sapar, ta ki Caine onu işlediği cinayetlerin tadına müptela olmakla lanetleyene kadar.

 

Malkav: Malkav geçmişi ve geleceği görebilen güçlü bir kahindir. Bir gün zihnini tüm dünyanın birleşik bilincine açmaya kalkışır ve aklı dünya üzerindeki bilgi ve duygular tarafından tecavüze uğrar. Deliren Malkav bu deliliğini bahane ederek her türlü sapkınlığı yapar. Olayın gerçek yüzünü anlayan Caine, Malkav'ı ve onun tüm Evlatlarını sonsuza kadar deli kalmakla lanetler.

 

Ravnos:İkinci Kuşak ile Üçüncü Kuşak savaşırken olana bitene uzak ve ilgisiz olan, herhangi bir taraf seçmektense kendi gücünü ve mülkünü arttıran Ravnos'u Caine, ahlaksızlıkların çekiciliği ile lanetledi.

 

Saulot: İkinci Kuşak ile Üçüncü Kuşak savaşırken bir taraf tutmayan aksine onları ayırmaya savaşmalarını durdurmaya çalışan Saulot'u Caine lanetlemememiştir. Saulot'a sadece "seni gören her lanetli seni olduğun gibi tanısın!" demiştir. Caine'in torunlarını lanetlemesinden sonra onu doğuya yaptığı yolculukta takip eden Saulot olmuştur. Bu yolculuk esnasında Saulot'un alnında üçüncü bir göz oluştuğu söylenmektedir.

 

Klanlar ve Kurucuları:

 

Ventrue Kraliyet Klanı Ventrue

Gangrel Hayvanın Klanı Ennoia

Malkavian Ay'ın Klanı Malkav

Nosferatu Gizli Olanın Klanı Absimiliard

Ravnos Gezenin Klanı Ravnos

Toreador Gülün Klanı Arikel

Lasombra Gecenin Klanı Lucian

Tzimisce Biçim değiştirenin Klanı Mekhet

Followers of Set Yılanın Klanı Set

Cappadocian Ölümün Klanı Cappadocius

Saulot İyileştirenin Klanı Saulot

Assamite Av'ın Klanı Haqim

Brujah Öğrenmiş Klan Brujah

 

Evet arkadaşlar, Caine ortadan kaybolduktan sonra vampir klanları dünyanın dört bir yanına dağılmaya başlar. Ancak, oluşan her yeni vampir jenerasyonu, bir öncekine göre daha güçsüz olur. Zaman içinde, klanlar arasında güç rekabeti ve savaşlar baş gösterir; bu rekabetin vampir tarihine yansıyan en iyi iki örneği Salubri ve Cappadocian klanlarına son verilmesidir. Bu klanların yerine iki yeni klan Giovanni ve Tremere vampir klanları arasına katılmışlardır. Biraz da vampir organizasyonlarından bahsedelim:

 

Vampirlerin karakteristik özelliklerini en çok gösterdiği devir kuşkusuz karanlık çağlardır. Öğrenmeye ve bilgiye verilen değer yitirilmiş, aydınlar kilise tarafından yakılmaya başlanmış, Feodal sistemde çoğu vampir olan zalim Derebeyleri tarafından yönetilen Avrupa halkı sefaletten bitap düşmüştü. Bu devirde Vampirler o kadar güçlüydü ki bazıları Vampir olduklarını gizlemezlerdi bile. Dünya devletleri, ordular ve en önemlisi Tanrının Kilisesi Vampirler tarafından kesin bir şekilde kontrol edilmekteydi. İnsanlar yavaş yavaş inançlarını kaybetmeye başlamıştı. Öğrenmeye, akla, güzel günlere ve tabii ki büyüye olan inancını.

 

Artık dünya, vampirler tarafından sömürülen ve bu yaratıkların kendi zevkleri için oynadığı türlü oyuna mekan olan ümitsiz bir yerdi. Ortaçağın ilk yıllarında kendilerini iyiden iyiye açığa vuran vampirlerin nüfusu tedirgin edici boyutlara ulaşır. Halkın bu konudaki fısıltıları kiliseye kadar ulaşır. Oluşturulan gizli örgütler vampirlere karşı büyük bir savaş açar. Vampirlerin en zayıfı dahi insanların en güçlüsünden kat kat daha güçlü olmasına rağmen sayıca üstün olan ve gündüzleri de savaşabilen insanlar, birçok vampiri ortadan kaldırır.

 

Nesiller arasındaki sınıflandırmada gözden çıkarılması kolay genç vampirler, yaşlı vampirlere karşı büyük bir ayaklanma çıkarırlar. Doğu Almanya'da bir grup genç vampir, yaşlı vampirlerin kendilerini kontrol etmesini sağlayan büyüyü kırmanın bir yolunu keşfeder. İnsanlar ve iç çatışmalar sebebiyle darbe üzerine darbe yiyen vampir ırkının soyu tehlikeye girer. Bunun üzerine 15. yüzyılda, tüm klanların temsilcilerinin katılacağı bir toplantı düzenlenir. 13 klanın 7'sinin katıldığı bu toplantıda, Camarilla adı verilen bir birlik kurulur.

 

Camarilla'yı oluşturan 7 klan Brujah, Cappadocian, Gangrel, Giovanni, Lasombra, Malkavian, Nosferatu, Ravnos, Tremere, Toreador, Ventrue'dir. Sayısal üstünlüğe sahip olan Camarilla birliği içsel ayaklanmaları kolaylıkla bastırır. Camarilla'dan biraz bahsetmek gerekirse:

 

Camarilla, Caine'in ilkelerini sürdürmeyi ve vampirleri insan saldırılarından korumayı amaçlayan bir birliktir. İnsanlar arasında yaşar ve belli sınırlar çerçevesinde kalarak büyük bir dikkatle beslenirler. Camarilla üyeleri için her şey ya siyahtır ya da beyaz. Bütün canlıların onların bünyesinde olduklarını ve hayatın çok değerli bir olgu olduğunu kabullenirler. Kurallarına son derece bağlıdırlar. Kurallara uymayan üyeler topluluktan çıkarılır veya ölümü ya da Sabbat'a katılmayı seçmek zorunda kalırlar. Ama genellikle Sabbat'a geçemeden öldürülürler.

 

Camarilla üyelerinin uymak zorunda olduğu 6 temel kural bulunmaktadır.Bu kuralları kısaca açıklamak gerekirse;

 

 

 

The Masquarade: Kanını asla doğada yaşayanlara bahşetmemelisin. Ta ki onlardan biri senden bunu isteyinceye kadar. Yeni bir vampirin doğumu ancak onun isteğiyle olabilir.

 

The Domain: Kendine ait bir bölgen vardır. Bu bölgenin tüm sorumlulukları sana aittir. Senin dışında bir kişi senden izin almadan bu bölgeye giremez ve sana karşı gelemez. Bölgen dışında avlanamazsın ve kanını içtiğin hiçbir canlıyı öldürmemelisin. 18 yaşından küçüklerle beslenemezsin.

 

The Hospitality: Bölgen dışındaki bir yere gittiğinde oranın konsülündeki en yüksek rütbeli ya da en yaşlısına kendini tanıtman ve sunman gereklidir. Bulunduğun sürece onun emrinde olmak zorundasın.

 

The Accounting: Kanını bahşettiğin her canlı senin çocuğundur. Onların hareketleri ve davranışlarından tamamen sen sorumlusun ve onlara emretme yetkisine sahipsin. Sana saygı duymak zorundadırlar.

 

The Progency: Senin hayatından ve senin çocuklarının hayatından senin klanının elder'ları (klanın yaşlı vampirleri 300 yaşını geçmiş olabilirler) sorumludurlar. Eğer sana ya da çocuklarının başına bir şey gelirse Elder'ların cezasını verecektir.

 

The Destruction: Kendi türünden birini öldürmen veya saldırman kesinlikle yasaklanmıştır. Bunun olabilmesi için sadece yaşlıların onayı ya da emri gereklidir. Kan avı başlatılmadan bir vampir öldürülemez.

 

Evet arkadaşlar umarım birazcık perspektif katabilmişimdir vampir konusu hakkında :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

vampirlerle ilgili güzel yazılar iyi bilgiler ama hiçbiri desteklenmemiş kesin diil ..

ama bencede varlar ama bizim hiç tahmin etmiyceğimiz bi şekilde belki bizden biriler belki bizim gibi diil ama filmlerde ve romanlardaki gibi abartıldığı gibi diildir ... belkide kendileri bile vampir olduklarının farkında diildir :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşlar gerçekten vampirler hakkında çok güzel bilgiler var ben çok sevdim ve eskiden beri bende olan yazıları ve yeni bulduğum yazıları topladım çok uzun olduğu için 2 part olarak sunucam inşallah beğenirsiniz yanlış yere konuyu açtıysam taşınsın okumaktan zevk almanız dileğiyle.

Vampir Efsanesi:

Efsane, ilk vampirin kendi kardeşinin hayatını alan Caine olduğunu söyler. İlk katil, Tanrı tarafından lanetlenip sürüldü. Bundan böyle güneş ışığı canını yakacak, susadığında kan içecekti. Caine'in acı dolu yalnızlığı Lilith ile tanışıncaya kadar sürdü. Lilith güçlü bir büyücüydü ve Caine'le birlikte olduğu zaman boyunca ona bedenindeki kanı nasıl kullanacağını, nasıl kendi türünü yaratacağını gösterdi. Caine laneti başkalarına da yaymak istemedi. Ama yalnızlığı karanlık bir bulut gibi git gide daha da büyüdü. En sonunda o kadar dayanılmaz oldu ki, kendine üç tane "türdeş" yarattı. İkinci neslin üç vampiri, on üç vampir daha yarattılar. Caine'in on üç torunu insanoğlunu amaçları için istedikleri gibi kullanmaya, onları yalnızca besin ve piyon olarak görmeye başladılar. Caine'in öfkesi büyüdü ve yeni bir neslin yaradılışını yasakladı. İnsanlar ve vampirlerin birlikte yaşayacakları bir şehir kurdu. Yeryüzündeki ilk şehri...

 

Şehirdeki barış uzun sürmedi. Caine'in torunları yasağa uymadılar, insanlar tekrar onların kurbanları oldular. Bir gün şehrin üzerine büyük bir lanet geldi. Ne olduğunu efsane bilmez, kimi doğal afet der; kimi yok edici bir büyü; kimi de Tanrı'nın gazabı... Tek bilinen Caine'in ve oğullarının felaketten sonra yok oldukları ve bir daha asla görünmedikleri. Antediluvian olarak anılan, geriye kalan o üç vampir, kendi nesillerini yaratmaya başladılar. Güçleri ve zayıflıkları çocuklarına geçti ve böylece klanlar oluştu. Klanlar tarihin ilk çağlarından beri tüm dünyaya yayılıp "avları ve hizmetkarları"nı yönetmeye başladılar. Varlıkları hep bilindi ama asla yüksek sesle söylenmedi. Gölgeler arasında gezdiler, susuzluklarını dindirdiler, güçle, büyüyle, entrikayla hep yönettiler. Karanlık çağlara kadar...

 

Orta çağda vampirlerin sayısı çok arttı. Güçleri öylesine artmıştı ki bir kısmı ölümcül bir hata yaptılar: gizliliği ihmal ettiler. Kulaktan kulağa fısıldanan yaratık hikayeleri git gide daha gerçek, daha ete kemiğe bürünür oldular. Başlangıçta bir grup rahibin kurduğu engizasyon, kendilerine katılan yığınla insanla güçlendi. Sayısız insan, ellerinde kazıklar ve meşalelerle artık bir masal olmayan yaratıkları arıyor, kölelik ve korkuyla geçen onca yılın öcünü alıyordu. Olanca güçlerine karşın, vampirlerin büyük kısmı kalabalık gruplar karşısında direnemediler ve birbiri ardına linç edildiler.

 

Engizasyonun baskısının ağırlaştığı bu zamanlarda, artık insan kanıyla tatmin olmayan yaşlıların yiyeceği olmak üzere yaratılan genç vampirler efendilerine karşı direnişe geçtiler. Avrupa'da bir grup asi, efendilerinin kendilerini kontrol etmelerini sağlayan gizli güçlerin sırrını çözdüler. Vampirler hem yeni direnişle, hem de engizasyonla uğraşmak zorunda kaldılar.

 

15. yüzyılda vampirlerin en zor zamanlarında kurulan on üç klanın yedisi "Camarilla" adı altında birleştiler. Örgütlü bir hareketle direnişi bastırdılar, tekrar gizliliği esas aldılar ve Caine'den kendilerine miras kalan altı kurala uyacaklarına dair söz verdiler.

 

O günden sonra vampirler en iyi gizlenme yolunun, ölümlüleri kendilerinin var olmadıklarına inandırmak olduğunu öğrendiler ve tekrar bir efsane oldular. Bugün hala aramızdalar. Biz ölümlüler ısırılana kadar buna inanmasak da...

Kural Bir : Gizlilik

Gerçek yüzünü kandan olmayanlara göstermeyeceksin. Bu senin kan üzerindeki haktan vazgeçmen demektir.

Kural İki : Bölge

Senin bölgen senin meselendir. Diğerleri senin bölgende ana saygı göstermelidirler. Kimse senin bölgende sana karşı gelemez.

Kural Üç : Nesil

Başka birini ancak yaşlıların onayıyla yaratabilirsin. Eğer izin almadan başkasını yaratırsan, yarattığın seninle birlikte öldürülür.

Kural Dört : Sorumluluk

Yarattığın senin kendi çocuğundur. Onu serbest bırakana dek sen yönetmelisin. Onun günahları senden sorulacaktır.

Kural Beş : Konukseverlik

Bir başkasının bölgesine saygı göster. Yabancı bir şehre gidersen kendini yöneticisie tanıt. Onun onayı olmadan sen hiçsin.

Kural Altı : Yok Etme

Kendi kanından birini yok etmeyeceksin. Yok etme hakkı ancak yaşlılara aittir. Yalnızca en yaşlı olan kan avı için onay verebilir.

Kan Avı : Yaşlıların onayı ile bir vampirin ölüm emrinin verilmesi. Kan avı başlatıldığı takdirde o vampir görüldüğü yerde öldürülür.

Karpatya'ya hoşgeldin arkadaşım. Seni sabırsızlıkla bekliyorum. Bu gece iyi uyu. Sabah 3'te Bukoniva için parti başlayacak; senin için hazırlanmış o yerde. Borgo Pass'de at arabam senin için bekliyor olacak ve seni bana getirecek. Umarım Londra'dan başlayan yolculuğun iyi geçmiştir ve umarım ki benim güzel evimde kalmaktan hoşlanacaksın.

 

Dracula, Bram Stoker

 

KAN YAŞAMDIR

 

Vampirler nasıl açıklanabilir ?

 

Efsane mi yoksa sadece bir söylence mi ?

 

Bir romantiğin veya gotik yazarların yazdığı bir hikaye mi ?

 

Ya da vampirler gerçek mi?

 

Vampirlerin kökeni hakkındaki genel kanı, 1931 yapımı klasiklerden biri olan ve Bela Lugosi'nin oynadığı "Dracula" filmiyle ortaya çıktığıdır. Akıllardaki vampir imajı her zaman kültürlü bir Avrupalıdır, soylu sınıfın yaratığıdır, büyük ve kasvetli bir şatoda yaşar, görkemli eşyalara sahiptir. Asla şarap içmez. Değişik bir damak zevki vardır ve bu da bizi ondan ayırır:

 

Kan !

Vampir kendisi sahip olmadığı için yaşayan bir canlıdan taze kan içmek zorundadır.

 

Son yıllarda Vampir kavramı Amerika'ya kadar yayılmıştır. Özellikle New Orleans çoğu zaman bu nedenden dolayı Amerikalıdan çok Avrupalı gibi kabul edilir. Anne Rice'ın Lestat'ı ve diğer filmlerdeki vampirler ya da Vampirle Görüşme’nin verdiği vampirler hakkındaki bilgiler, Kont Dracula'olgusundan farklı değildir. Örneğin vampirler bilgili, kültürlü, şık, ama canavar ruhludur. Şehvetli ve baştan çıkarıcıdır. Bu da modern vampir görüşünün bir diğer unsurudur. Aynı zamanda bu etken vampiri diğer kötü ruh ve hortlaklardan ayırır. Ayrıca vampirler güçlü bir cinsel çekime sahiptirler.

 

Ancak kan tutkusu ve erotizm vampirin en belirgin özellikleri değildir ya da anahtar kelime bunlar değildir. En önemli özellik, vampirin ölü oluşudur. Bu da ölümle ilgili tüm düşünce ve soruları bir anda ortaya çıkarır. Böylelikle ölüm hakkındaki kaçınılmaz korku ve kabuslarla vampir hikayelerini beslenmiş olur.

 

"Kan yaşamdır.." der Bela Lugosi'nin Dracula'sı (orijinal olarak İncil’de de geçen bir sözcedir); daha sonra şöyle ekler ,

 

"Ölmek, gerçekten ölü olmak.. Görkemli bir şeydir.. "

 

Bu eski zamanlardan gelen ölümün, yaşamın ve kanın önemini anlatan sözler, vampirin çok eski çağlara dayanan gizemini de aynı şekilde açıklamış olur.

 

İlk vampir Kont Dracula değildir. İlk vampirlerin kökeni İsa'dan asırlarca öncesine, modern zamanlardaki sözde şeytansı vampirlerin büyük düşmanı olanlara kadar gider.

Vampir efsanesi ilk uygarlıklardan olan Asur ve Babil medeniyetlerine kadar dayanır. Asıl vampir bugün bildiğimiz kültürlü nazik Avrupalı aristokratlardan değildir. İlk vampir başlangıçta sadece canavardır.

Vampirler ne zamandan beri var ?

 

Diğer bir çok efsane gibi başlangıç tarihi tam olarak bilinmiyor; ama vampir hikayesinin kanıtı Mezopotamya’daki Tigris (Dicle) ve Euphrates (Fırat) nehirlerinin yakınındaki Kildani’de, kil ya da taş tabletlerin üzerine yazılmış Asur yazıtlarında bulunmuş olabilir. Kildaniler diyarına, İncil’de geçen Abraham'ın asıl evi olan "Ur of the Chaldeans" da denir.

 

 

"Lilith", İbranilerin kutsal kitabında geçen muhtemel vampirlerden biridir ve kitapta tasvir edilmiştir. İsaiah'ın kitabında geçiyor olsa bile Lilith'in kökleri daha çok Babillilerin "demonolojisine" benzer. Lilith geceleri bir baykuş görüntüsüne bürünerek dolaşan bir canavardı. Avlanmak için yeni doğmuş çocukları ve hamile kadınları arardı. Lilith, geleneğe uygun olarak Adem'in, "Adem ve Havva" olmadan önceki karısıydı, ama daha sonra şeytanın tarafına geçti, çünkü Adem'e itaat etmeyi reddetti. Bir takım olağandışı tutkuları vardı ve doğal olarak kötünün gözüyle bakıyordu. Sonuç olarak Adem 'in ve Havva'nın çocuklarına (yani tüm insan soyundan olanlara) saldıran bir vampire dönüştü.

 

Vampirlerle ilgili söylenceler Akdeniz’deki Mısır, Eski Yunan ve Roma uygarlıkları boyunca süregelmiştir. Eski Yunanlılar, çocuklarını yiyen ve kanlarını içen strigae veya lamiae'ya inanırlardı. Lamia mitolojide Zeus'un aşığı olarak geçer, fakat Zeus'un karısı Hera ona karşı savaşmıştır. Lamia delirmiş ve kendi dölünü öldürmüştür. Daha sonra da geceleri diğer insanların çocuklarını da aynı şekilde öldürmek için avlanmıştır.

Yine Yunanlılar ve Romalılar tarafından bilinen bir hikaye de, Mennipus adında genç bir adamın düğününden bahseder. Düğünde tanınmış bir filozof olan Tyana'li Apollonius çok güzel olduğu söylenen gelini dikkatlice inceler. Apollonius sonunda gelini vampir olmakla suçlar ve hikayeye göre (daha sonra bu hikaye MS 1. yy’da Philostratus isimli bir akademisyen tarafından anlatılmıştır) gelin "vampirizm"i kabul eder. İddiaya göre Menippus ile evlenmesinin sebebi elinin altında içecek taze kan bulundurmak içindir.

Vampir hikayeleri canavarların Kiang Shi diye adlandırıldığı eski Çin'de de yer alır. Aynı şekilde eski Hindistan ve Nepal'de de vampirlerin yaşadığı öne sürülmektedir, en azından efsanevi olarak . Mağara duvarlarındaki eski çağlara ait çizimlerde bir takım yaratıkların kan içtiği gösterilmiştir. Nepal’e ait "Ölümün Efendisi" elinde kanla dolu, kafatası şeklinde bir kadeh tutuyor ve kanla dolu bir havuzun önünde duruyor halde betimlenmiştir. Bu duvar resimlerinden bazılarının i.ö. 3000 yıllarına kadar dayanan bir geçmişi olduğuna inanılmaktadır. Rakshaslar, Vedas adı verilen eski kutsal Hindistan yazılarında tarif edilmiştir. Bu yazılarda (tahminen i.ö. 1500) Rakshaslar (yokediciler) vampirler gibi betimlenmiştir. Eski Hindistan hakkındaki bilgilere göre bir başka canavar daha vardır. Bir ağaçtan baş aşağı asılmış, yarasaya benzeyen ve kendi kanından yoksun bir canavar. Bu yaratığa 'Baital' deniliyordu.

Diğer eski Asyalılar Malezyalılar gibi "Penanggalen" adındaki bir çeşit vampire inanıyorlardı. Bu yaratık insan başına sahipti ama, bütün organları dışarıdaydı. Ve diğer insanların, özellikle de küçük kurbanlarının kanını içerek yaşardı.

 

Tanınmış vampir yazarı Montague Summers'ın 1928'de yazılmış ve bir klasik olan "Vampir - akrabaları ve Yakınları” nda, İspanyol gezginlerin gelişinden önce vampirlerin Meksika'da yaşamış olabilecekleri söylenir. Ayrıca Arabistan'ın da vampirden haberdar olduğunu yazmıştır. Agul diye hitab edilen "Arap Geceleri Hikayeleri"nde vampir benzeri yaratıklar olduğunu yazmıştır; bu insan eti yiyen bir hortlaktır.

Temeli ruhlara dayalı olan Afrika inançlarında da vampir efsanesine dair işaretler vardır. Caffre kabilesi bir ölünün tekrar geri dönebileceğine ve bir canlının kanıyla yaşayabileceği inancını benimsemiştir.

Bir çok vampir hikayesinin olduğu eski Peru'da, genç birinin kanının içilerek şeytanın müritlerinden biri olunacağına inanılırdı.

 

 

Çok eskilere dayanan ölüm korkusu, büyü, hayat veren kan gibi olgular egzotik diyarlardan ve eski çağlardan günümüze kadar gelmiştir. Bugün ise vampirlerin evrimi hala sürmektedir.

 

Vampirler asırlar boyu karanlıkların efendileri olarak yaşadılar. Bir kısmı etkisinde oldukları lanetleri güce çevirmeyi başardı, bir kısmı ise bunu başaramayarak yok oldu. Asırlar sonra vampir Antediluvianları bir araya geldiler ve Yüce Yaratıcıyı uyandırmak için gereken beş seçilmiş kişinin kanını bir Altar'ın ortasında birleştirdiler.

O'nun uyanmasıyla birlikte tüm topraklar yavaş yavaş karanlığa gömülmeye başladı. Antediluvianları yanına alan Yüce Yaratıcı ilk olarak "Rahn" Topraklarına yerleşti ve oraya görkemli bir şato inşa etti.. Burada kısa bir süre içinde gücünü topladı ve Karanlığın Efendileri'ni biraraya getirmek için Antediluvianlara emir verdi. Yaklaşık bir asır süren çalışmalar sonucunda tüm Vampirler inşa edilen görkemli şatoda bir araya geldiler. Güçlerini tamamen birleştirmek için bekledikleri bu süre içerisinde de kana susuyorlardı ve beslenmek için karanlığı bekliyorlardı. İnsanların içine karıştıklarında bir "vampir" olduklarını hissettirmemek için onların kılığına büründüler. Rahn'da kurulan şato güçlerini tamamen birleştirene kadar kalacakları geçici bir yerdi sadece. Tek bir amaçları vardı. Tüm Sosaria'yı karanlığa gömebilmek. Bunun için de güçlerini birleştirmeleriydi gerekli olan..

 

 

Bir asır..

Bir vampir için pek birşey ifade etmese de bir çok insan doğdu ve öldü bu hazırlıklar esnasında.Bir çok ırk için uzun bir süre idi.

Herşey hazırdı artık. "Rahn" Topraklarından ayrılacaklar ve ilk büyük şehirlerini kuracaklardı. Bu şehir gizli kalmalıydı kimse bilmemeliydi. Bu yüzden Yüce Yaratıcı sadece kendisini uyandıran Antediluvianlar ile yola çıktı ve ilk büyük Vampir şehrini kurmak için Sosaria'nın en becerikli marangozlarını bir araya toplattı. Onlara sadece yemek ve su verdi. Durmaksızın çalışmalarını emretti. Korkudan ne yapacaklarını bile bilemeyen insanlar kısa bir süre içinde şehri inşa ettiler (First City).

 

 

Onları serbest bırakabilirdi. Onlara güvenebilirdi. Fakat bunu yapmamalıydı, sonuçta onlar birer insandı ve yaşadıkları eziyet kine dönüşebilir, inşa ettikleri şehri tüm dünyaya duyurabilirdi. Bu sebeple şehrin inşa edilmesinden sonra hepsi katledildi.

First City'nin kurulması Vampirlerin daha rahat avlanabilmelerini, ihtiyaçlarını daha rahat karşılayabilmelerini sağladı. Artık onları görenler büyük bir korkuya kapılıyor, bazen korkudan hareket dahi edemiyorlardı. Kana her zamankinden fazla susamaya başladı vampirler,ayrım yapmaksızın herkesi katlediyorlardı.

Karanlığın Efendileri avlarına devam ediyorlar. Amaçları "Golconda" ya ulaşabilmek. Bunu başaracaklarına inanarak savaşıyor hepsi ve savaşmaya devam edecek..

 

Vampirlerin Özellikleri

1.Daha duyarlı duyu organları

- Karanlıkta Görebilme

- Daha gelişmiş renk tayfı

- Hassas Duyum

- Geliştirilmiş koku alma duyusu

2.Gelişmiş fiziksel güç

3.Geliştirilmiş hareket-çabukluk

4.Kısa mesafede biçim değiştirmeden yüksek süratte uçuş kabiliyeti

5.Yaraları çok hızlı iyileştirme, İnsan hastalıklarına karşı direnç

6.İnsanlar ve daha zayıf vampirler üzerinde hipnotik kontrol.

7.Diğer varlıkları karizmaları ile kontrol etme.

8.Ekstra Duyarlı Ten ve olaylara karşı önsezi

9.Yarasa şekline dönüşebilme

10.Toprakta eriyerek kaybolma.

11.Sise dönüşerek kaybolma

12.Yarasa,köpek,kurt gibi hayvanları kontrol etme yetisi

13.Duvara tırmanma kabiliyeti

14.Doğa elementlerinden ateş ve su hariç rüzgar, yağmur, yıldırım, şimşek gibi olguları kontrol

 

 

 

Prensipleri

Vampirler 6 esas prensip sayesinde asırlardır varlıklarını devam ettirdiler.Bu prensiplerden herhangi birisinin ihlali o vampirin yok oluşuyla son buldu. Vampirlerin bu 6 temel prensibi şunlardır:

1.The Legacy : Unutma, taşıdığın kan Tanrı tarafından lanetlenmiş ve Lilith tarafından kutsanmıştır. Vampir olduktan sonra ölümlü hayatının bir anlamı yoktur. Ölümlü yaşamın senin yaratıcına karşı, ölümsüz yaşamın ise Tanrıya karşı işlenmiş bir günahtır.

2.Destruction : Kendi soyundan birini yok etmen yasaklanmıştır. Yalnızca Elder`ların yok etme hakları vardır.

3.Progeny : Elder`ının izni olmadan kendin vampir yaratamazsın. Yoksa sen ve senin soyun yok edilir.

4.Accounting : Yarattığın çocukların özgürlüklerini kazanana kadar senin kontrolün altındadır. Unutma, çocukların özgür olana dek onların günahlarından sen sorumlusun.

5.Domain : Her efendinin kendi bölgesi ve kendi kuralları vardır. Bunlara saygı göster.

6.Masquerade : Asla kendi kimliğini, doğanı başkalarına( özellikle insanlara) açıklama, belli etme. Yoksa kaderin yok edilmek olur.

 

Bu prensipleri esas alan vampirlerin kuralları ise şunlardır:

 

Genel Kurallar:

1.Vampir Loncası Role Playing’i esas alarak kurulmuş bir loncadır.Bu sebeple loncaya katılmak isteyen kişiler öncelikle Vampir RP’sini tam anlamıyla öğrenmek durumundadır.Loncaya katılmak isteyen kişiler belirli bir süre Akademia’da kaldıktan sonra Candidate(Aday) olarak loncada bulundurulacak ve kurallara uyması durumunda loncanın tam bir üyesi olacaktır.RP'nin hakkını tam olarak verebilen kişiler loncamızda barınabileceklerdir

2.Vampir loncası , Count Ryan L.Bringer’ın başkanlığındaki Antediluvian konseyi tarafından yönetilir. Konseye gelen kararlar üyelerin ve başkanın verdiği oylarla kabul veya reddedilir.Kabul edilen kararlar Konsey başkanı tarafından onaylanır ve yürürlüğe girer. Hiçbir üye konseyin aldığı kararları yargılayamaz, sorgulayamaz.

a)Konsey üyeleri her hafta uygun görülen bir gün ve saatte toplanırlar ve alınması gereken kararları değerlendirirler. Loncaya aday olarak dahil edilen kişilerin loncada kalması veya gitmesi konusunda karar alırlar.

b)Görevini yapamayan konsey üyesinin görevine son verilir ve konseye başka bir üye alınır.

3.Lonca üyelerinin küfür etmesi, her ne olursa olsun bir kişiyi öldürdükten sonra onunla onunla dalga geçmesi, Speed, injection gibi programları kullanması yasaktır.Kısaca aradığımız oyuncuların kalitesi çok önemlidir.

4.Loncadaki her vampir, Ocllo şehrinde düzeni sağlamak ve düzeni bozanları Count’a bildirmekle yükümlüdür.

5.Başka bir loncanın üyeleriyle işbirliği yapmak, sebebi her ne olursa olsun yasaktır.

6.Lonca üyelerinin, aralarında çıkan bir tartışmayı kendi yöntemlerine göre çözmeye çalışması(öldürmesi) yasaktır. Bu gibi bir anlaşmazlık "Yargı Sistemi" tarafından çözülür.

7.Her vampir, lisanını tamamiyle öğrenmeli ve kullanmalıdır. Bu hem role playing in devamı hem de lonca içerisindeki birlik için şarttır.

 

Savaş Düzeni ve Kuralları:

1.Loncaya giren herkes gerektiği yerde ölmeyi bilmelidir.Herhangi bir savaşta lonca üyesini savaş alanında bırakıp kaçmak affedilmeyen bir suçtur.

2.Savaş alanında kimse birbirinden kopmayacak herkes birbirine yardım edecektir. Savaşlarda amaç tek bir vampirin bile ölmemesidir.

3.Kalede veya bir başka yerde,şaka amaçlı bile olsa kesinlikle bir vampir diğerine saldırmayacaktır.

4.Savaşlarda komutanların emirleri eksiksiz olarak yerine getirilecektir.Bir komutanın herhangi bir emrine uymayan veya bu emrini sorgulayan kişi loncadan uzaklaştırılır. Savaş komutanları Antediluvianlar’dır.

5.Savaş esnasında düşmanların tamamı ölmeden loot yapmak yasaktır.

6.Kendisinden üst düzey bir vampir olmasına karşın , gate açarak orduyu herhangi bir yere götürmek ve bu sayede ordunun gücünü ve düzenini bozmak yasaktır.

7.Savaşlarda o an ordunun başında bulunan en yetkili kişi gate açacak ve onun emri ile saldırılar gerçekleştirilecektir.

8.Savaş alanında bütün ordu aynı yerde duracaktır.Sebebi her ne olursa olsun, ordudan ayrılmak, kaçan bir düşmanın peşinden koşup orduyu zor durumda bırakmak, yasaktır. Savaş kazanılmadan orduyu yanlız bırakmak, loncadan atılma sebeplerinin başında gelir.

 

*Loncaya giren her üye bu kuralların tamamını kabul etmiş sayılır. "Ben bu kuralı görmemiştim" gibi bir söz bahane olarak kabul edilmeyeceğinden herkesin kuralları tam olarak anlaması ve onlara uyması gerekmektedir. Bu kuralların herhangi birisinin ihlali halinde uyarı yapılacak, aynı davranışın tekrarlanması halinde üye loncadan uzaklaştırılacaktır.

 

Yargı ve Karar Sistemi

Bu sistem lonca içinde kararsızlığı engellemek amacıyla kurulmuştur.Lonca içerisinde çıkan anlaşmazlıklar bu yapı sayesinde çözülür.Yargıyı gerektiren özel durumlar Vampires Loncasında saklıdır.

Yargılamanın gerekli görüldüğü durumlarda Count'un başkanlığındaki Antediluvianlar toplanır ve konu görüşülüp oylamaya sunulur. Çoğunluğun kararı ve Count'un onayı ile karar yürürlüğe girer ve 24 saat içerisinde uygulamaya konulur.

Lonca içindeki aksaklıklar, tartışmalar, loncanın ve şehrin geleceğiyle ilgili seçimler kişisel kararlarla değil, bu sistem ile sonuçlandırılır ve yürürlüğe girer.

 

Üye Alımı:

-Vampires loncasına alınacak üyeler öncelikle Akademia loncasına girecektir.Bu loncada savaş,role play gibi gerekli konularda alacağı eğitimlerden sonra yapılacak sınavı geçmelidir. Bunu başaran Akademia üyesi Antediluvianların oylamasıyla değerlendirilir. Olumlu bir karar çıkarsa Count’un onayına sunulur. Onun onayı ile aday Vampires bünyesine alınır.

-Alınmasına karar verilen aday bir ayin ile vampirleştirilir ve bağlılık yemini eder. O zamana kadarki geçmişini unutur ve önünde yeni bir sayfa açar.

 

 

 

role play

 

Zafer bizim olucakdir, yaratıcının gücü sizinle olsun

Victoria du belum nostrum, potestas creare avec tu

 

Ölümü benim elimdendir, kanı da çok lezzetli

Mori du mon manus, sangius dulcis

 

Kont için savaşır, kont için kazanırız

Belum nam duco, nam duco victoria

 

Istirate çekiliceğim ben arkadaşım

Comitis moi vado torpor

 

Güç için savaşırız, güç kanda yatar, kan için savaşırız

Belum nam potestas, potestas incendo sangius, belum nam sangius

 

Kardeşimin düşmanı benim düşmanımdır

Atrox du frater, atrox du moi

 

Karanlığın gücü yanında olsun kardeş

Potestas calligiato vado aveca tu

 

Ocllo karanlık efendilerin diyarıdır

Ocllo est domus du dominus calligiato

 

Büyülerini vampirler icin kulan, o karanlık büyüleri

Supernuspotestas nam kindred, nam kindred supernuspotestas calligiato

Tören Sözleri

Vampir yapılırken:

 

Senin bedeninde artık ölümlü kanı yokdur, artık vampir kanındansın. Yaratıcının gücü hep yanında olsun, vampirin gücü yanında olsun. Bir süre güçsüz olucaksın, ancak karşılığında çok büyük güçler ediniceksin, ölümsüzlüğün gücü, vampir gücü

 

Lord yapılırken:

 

Yaratıcıya çok hizmet verdin karanlığın efendisi. Yaratıcının kanı, kanımdan, sana veriyorum. Tekrar iç onu, tekrar. Karanlığın lord'u. Yaratıcının gücü, vampirin gücü büyülerinden eksik olmasın.

 

Servus creare, calligiato dominus. Sangius du creare, nam tu, boire tut. Dominus du calligiato, creare potestas nam tu, kindred potestas nam tu

 

Part(1) son.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Part(2) Başlangıç.Kaldığı yerden devam.

 

 

Yaradılış Destanı

 

Tibi aetre aeger,modere cervix sangius.Ablocare Caine's potentas posse.Tibi aetra Lamia.

 

Perque Remembera Caine(Yaradılış):

In Nomeni Caine diye başlar...

 

Caine Rursusque perperit fratrem euius Abel fuit autem Abel pastor ovium et Caine Agricola.

 

Caine Doğar:

 

Factum est autem post multos dies ut offeret Caine de fructibus terrae munera Dominus.

 

İlk kan dökülür ve Tanrı reddedilir.Sonunda Caine dünyaya hükmetmeye başlar:

Ad Caine vero et ad munera illuis non respexit irastus Que est Caine.

 

Ve bundan böyle Caine ve oğulları Kanla kurulan kardeşliği yaşatırlar.Kanla hükmederler dünyaya ve ölümlülere.O kan ki savaştır,o savaş ki yaşamdır...

Kayıtlara Geçmiş Bazı Vampirler;

Blow Çobanı: Bir zamanlar Blow kasabasında yaşayan bir çoban, bilinmeyen

 

bir nedenden ötürü ölür ve gömülür. Gömülmesinden birkaç gün sonra,

 

geceleri ortaya çıkmaya ve önüne gelen herkese saldırmaya başlar; ve

 

saldırdığı herkes 8 gün içinde ölür. Gece baskınlarının sayısı artınca,

 

halk çobanın mezarını açar ve kalbine bir kazık saplayarak tekrar

 

kapatırlar. O gece, çoban çok daha öfkeli ve saldırgan olarak tekrar

 

ortaya çıkar - elinde kalbine saklanan kazıkla birlikte. Artık çok

 

korkmuş olan halk, ertesi gün cesedi mezarından tekrar çıkarır ve ateşe

 

verir.

 

Arnold Paul: 1700 yılında Medvegiada doğmuştur. 1727 yılında genç bir

 

asker olan Arnold Paul, Belgrad civarındaki kasabasına geri döner ve

 

askerliği boyunca biriktirdiği parayla bir ev alıp evlenir. Arnoldun

 

üzerinden asla atamadığı melankoninin sebebini uzun bir süre boyunca

 

merak eden karısına Arnold en sonunda gerçeği açıklar ve askerliği

 

sırasında uzak bir kasabada boynunu ısıran ve kanını emmeye çalışan bir

 

vampirle mücadele etmek zorunda kaldığını söyler. Vampiri mezarına kadar

 

takip edip onu öldürmeyi başardığını, ve bir vampire dönüşmemek için

 

söylentilerden öğrendiği gibi vampirin mezar toprağından yediğini,

 

kanından içtiğini ve yaralarını vampir kanıyla yıkadığını itiraf eder.

 

Bu itiraftan sadece birkaç gün sonra, Arnold oldukça yüksek bir saman

 

yükünün tepesinden düşer ve 3 gün sonra can verir. Gömülmesinden bir ay

 

sonra köy halkı, Arnoldun geceleri dolaşırken görüldüğünü söylemeye

 

başlar. Onunla direkt temasa geçen kişilerse birkaç gün geçmeden

 

ölürler. Birkaç gece saldırısının ardından, konu yetkililere iletilir.

 

Arnoldun mezarı açıldığında bedeninin hiç bozulmadığı ve dudağının

 

kenarlarında taze kan kalıntıları bulunduğu görülür. Arnoldun kalbine

 

bir kazık saplanır ve Arnold yüksek sesle haykırır; bunun üzerine bedeni

 

yakılır. Aynı işlem, Arnoldun saldırısı sonucu öldüğü söylenen

 

kişilerin bedenlerine de uygulanır.

 

Olaydan beş sene sonra, 1731 yılında, aynı bölgede gece saldırıları

 

tekrar başgösterir. 3 ay işçinde 17 kişi saldırıya uğrar. Yetkililer

 

tarafından ifadeler doğrultusunda açılan bir takım mezarlarda vampirlere

 

rastlanır. Bu yeni vampirler de yakıldıktan sonra, bölge tekrar huzura

 

kavuşur. Bu olay hakkında aralarında askeri doktorlar ve yöneticilerin

 

de bulunduğu tanıkların verdiği ifadeler, bir takım dosyalarda hala

 

saklanmaktadır.

 

Peter Plogoyowitz: Kisolova adındaki bir Macaristan kasabasında yaşayan

 

Peter Plogoyowitz, ölümünden 3 gün sonra geceyarısı kasaba sokaklarında

 

yürürken görülür. Zaman içinde Peter, insanlara saldırmaya ve 24 saat

 

içinde ölmelerine neden olmaya başlar. Bu olaylar üzerine yetkililere

 

başvuran kasaba halkı, Peterin cesedinin incelenmesi için gereken izni

 

alır ve mezarı açarlar. Peterin cesedinin bozulmamış bir halde olduğunu

 

gören halk, kalbine bir kazık saplar ve taze kanın her yere fışkırmasını

 

hayret ve korkuyla izler. Peterin bedeni yakıldıktan sonra, kasabadaki

 

kabus biter.

 

VAMPİRLERLE İLGİLİ TÜM TERİMLER;

Vampirler, hiyerarşiye çok önem veren varlıklardır. Camarilla birliği, bu konuda kendi içinde son derece gelişmiş bir sistem kurmuştur.

PRINCE

Vampirlerin yaşadığı bölgeler, çeşitli sınırlarla bölünmüştür. Her bölüm, bir Prince tarafından yönetilir; bir Prince ise, en yaşlı vampirler tarafından seçilir. Bir Prince tarafından yönetilen her bölüme "Domain" adı verilmektedir. Yabancı bir Domain'de izinsiz avlanırken yakalanan bir vampir, Prince tarafından cezalandırılabilir.

 

Domain prensleri, genellikle Ventrue veya Toreador klanı üyelerinden seçilir. Ancak, yer yer Brujah, Nosferatu, hatta Malkavian prenslerine dahi rastlanmıştır.

Bir Prince, kendi Domain'i çerçevesinde tam yetkiye sahiptir. Av sınırlarını çizebilir, belli bölgeleri kanın yasak olduğu nötr alanlar ilan edebilir. Camarilla'nın 6 ilkesini ihlal eden vampirleri kendi bölgesinde avlayabilir.

 

 

Prince hakimiyet alanlarının sınırları genelde şehirlerle çizilmiştir. Mesela; Paris'in, Chicago'nun, Atlanta'nın ayrı ayrı Prince'leri vardır. Bir Prince söz konusu bölgede asırlardır yaşamış vampirlerden seçilmiş olduğundan, bölgesinde neler olup bittiğini herkesten daha iyi bilir.

 

PRIMOGEN

Her "Domain"de, Prince'e yardım etmek amacıyla kurulmuş bir de Primogen grubu vardır. Bu grup, çeşitli ırkların yaşlılarından oluşan bir meclistir. Bir Domain'de Prince'in sözü emir sayılsa da, başarısız Prince'lerin Primogen'i tarafından yok edildiği tarihte görülmüştür.

 

ELDER

300 yıldan daha uzun süredir yaşayan vampirlere verilen addır. Bir Elder, yaşadığı süre zarfında birçok güç kazanmıştır ve son derece ölümcül ve tehlikelidir.

 

ANCILLAE

Elder'ların bir alt sınıfıdır. Genellikle 100-300 yıldır yaşayan vampirlerdir; ancak büyük başarılar gösteren daha genç vampirlere de bu sıfat verilebilir. Genellikle Elder'larına hizmet etmekle uğraşırlar. Kendi aralarında güç savaşları olsa da, bu savaşlar Elder'lar arasındaki savaşlardan çok daha zayıftır.

 

NEONATE

Vampir ırkının tabanını oluşturan sınıftır. Bir asırdan daha kısa süredir yaşayan vampirlerdir.

 

Sarmısak ve Kutsal Su, Mezarda Rahat Yok, Öbür Dünyanın Kanıtı, Tarihte 200 olay

Bir Alman araştırmacı, vampir efsanelerinin kökenini araştırdı. Sonuçta bu ''ölümsüz'' vampirlerin köylerde ölen komşular olduğunu ayrıca kan emici bile olmadıklarını buldu. Romanya, Macaristan, Arnavutluk, Bulgaristan ve Makedonya gibi Güneydoğu Avrupa ülkelerinde anlatılan öykülerde vampirlerin önemli bir rolü var.

 

Tabutlarını her zaman giyimli olarak terk eden vampirlerin, yanaklarında ve burunlarındaki çürümelerle oluşan hafif çukurluklar dışında aslında pek de ilgi çekici tarafları yoktu. Hatta köpek dişlerinin uzaması gibi en belirgin vampir özelliği bile Güneydoğu Avrupa vampirlerinde hiçbir zaman görülmemişti.

 

Bonn Üniversitesi tarihçilerinden Peter Kreuter'in araştırmasına göre dünya kamuoyunun, Bram Stoker'in 1897 yılında kaleme aldığı ''Lord Dracula'' romanından tanıdığı vampir tiplemesinin, halk söylencelerindeki ''Ölümsüzler'' ile pek ortak yanı yok gibi. İlk vampirler ne kan emici ne de baştan çıkarıcı yaratıklardı. Hatta gün ışığında bile kaybolmuyorlardı. ''Halk arasında anlatılanlar arasında egzotik kam emicilere yer yoktu'' diyor Bonn Üniversitesi tarihçilerinden Kreuter. Sıradan insanların vampirleri köylerdeki ölülerdi, yani komşular.

 

Kreuter, etnologlarca yayımlanan ve bugüne dek pek dikkate alınmayan sayısız raporu inceledi. En eski vampirler 1382, en yenisiyse 1968 yılında ortaya çıkmış. Bir köyde yaşanan uğursuzluklardan (bunlar bilinmeyen hastalıklar ya da ekini savurup götüren fırtınalar olabiliyor) her zaman bir ölümsüz sorumluydu. Ölünün dirilmesi, muhakkak bir uğursuzluğu da beraberinde getirirdi.

 

Onlara yaklaşan biri, eğer esrarengiz bir biçimde hayatını yitirirse, komşuları ve akrabaları için sonsuz bir bela haline gelirdi. Lanetliler bir kez mezarlarından çıkmaya dursun, bundan sonra kurbağa, tavuk, at ya da fareye dönüşür ve gündelik yaşamlarında bu şekilde dolaşıp dururlardı. Hatta bazıları alet ya da kap kacak biçimine bürünür ve zarar verebilmek için her zaman onlarla birlikte olurlardı.

 

Sarmısak ve Kutsal Su

 

Sarmısak, kutsal su ya da haç yardımıyla tehlikeleri atlatamayan köylüler, suçluyu yakalayabilmek için daha farklı yollara başvururlardı. Mesela mezarlık çevresine kül serpiştirerek vampirin ayak izlerini takip etmeye çalışır ya da halk arasında cinleri görebilen ve ölümsüzlerin bulundukları yerlere huzur getiren hayvanlar olarak bilinen kara horozları salarlardı. Ancak tüm çabaların boşa gittiği de olurdu. İİşte böyle zamanlarda köylüler kötüye karşı savunabilmek için biraz daha yakınlaşırlardıİ diyor Kreuter.

 

Yaşamlarında garip olaylarla karşılaşan yakınlarının ölümü, köylülere yeni bir kuşku ve korku kapısını aralıyordu. Kuru ot yığınından düşen, sarhoşken kapıyı kıran, bedeninde bir lekeyle dünyaya gelen, çok genç ya da çok yaşlı ölen herkes uğursuzluğu içinde taşıyan ve gelecek kuşaklara aktaran şüphelilerdi.

 

Mezarda Rahat Yok

 

İşte bu kuşkulu ölüler yakınlarına mezar başında büyük zahmetler verirdi. Yalnızca mezarlarında savunmasız olduklarından, topuk ve dizlerindeki damarlar kesilir, üzerlerine taşlar atılır ya da doğrudan doğruya tabuta çivilenirlerdi. Romenler, birkaç on yıl öncesine kadar ölülerinin arkalarına bir diş sarmısak iliştirir ve ayaklarını iple bağlayarak gömerlerdi. Dalmaçyaİda ise bazı kontrol grupları, birkaç yılda bir mezarlığa giderek şüpheli ölülerin gerçekten çürüyüp çürümediklerine bakarlardı. Eğer eti hala diri görünüyorsa kalbine bir kazık çakılır ve diğer dünyada huzur bulması istenirdi.

 

Öbür Dünyanın Kanıtı

 

Kreuter, Güneydoğu Avrupaİda vampir öykülerinin bu denli yayılmasının nedenini Ortodoks Kilisesi'nin ölüler hakkında ne mantıklı ne de mantıksız bir açıklama yapamayışına bağlıyor. Ölümsüzler, bir yerde ölümden sonraki durum hakkında bilgi veriyordu halka. İHer vampir öbür dünyanın varlığına işaret eden bir kanıttıİ diyor Kreuter. İnanışa göre ölümsüz olarak köye dönmeyenler, herhangi bir yerde huzura kavuşmuş oluyorlardı.

 

Bilim adamları vampir inançlarını bazı egzotik hastalıklarla da ilişkilendirmişlerdi. Delirme anında ortaya çıkan beklenmedik saldırılar, metabolizma bozukluğuyla meydana gelen porfirya hastalığının özel bir türü olabilirdi. Işığa karşı duyarlı olan porfirya hastalarında çok az miktarda hemoglobin ürediğinden yüzleri soluklaşır ve dişetleri kanar.

 

Tarihte 200 Olay

 

Yüzyıllar boyu buna benzer sadece 200 olayın yaşandığı hatırlatıyor Kreuter ve porfirya teorisine karşı çıkıyor. Hatta bazı psikologların yorumlarını da mantıklı bulmuyor. Psikologlar, vampir inançlarını seks fantezilerine düşkün erkeklerin, kadınları kanlarının son damlasına kadar sahiplenmek istekleri fakat kendi bedenlerine zarar vermek istemeleriyle açıklıyorlar. Oysa Kreuter incelemeleri sırasında insanların, kadınları ziyaret eden vampirlerin doyurucu bir seks gücüne sahip olduklarına inandıklarını bulmuş.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...