Jump to content

2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı


schizophrana

Önerilen Mesajlar

2 temmuz 1993 cuma günü, cuma namazını kıldıktan sonra Sivas'ta organize bir şekilde toplanarak içinde insanların olduğunu bile bile Madımak Oteli' ni ateşe verildi. O sırada içerde olan Aziz Nesin itfaiye ekiplerince bir çanta gibi muamele görerek kurtarıldı (!)

 

 

Muhibe Akarsu - 37 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi

Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı

Gülender Aka - 25 yaşında

Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar

Ahmet Alan - 22 yaşında

Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci

Sehergül Ateş - 30 yaşında

Behçet Aysan - 44 yaşında, şair

Erdal Ayrancı - 37 yaşında

Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar

Belkıs Çakır- 18 yaşında

Serpil Canik - 19 yaşında

Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör

Nesimi Çimen - 67 yaşında, şair, sanatçı üç telli curanın son ustası

Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci

Serkan Doğan - 19 yaşında

Hasret Gültekin - 22 yaşında şair, sanatçı, şelpe tekniğinin önderi

Ozan Türkyılmaz -20 yaşında,araştırmacı tarihci ve düşünür (Hasret Gültekin'in öğrencisi)

Murat Güneş Murat Gündüz - 22 yaşında

Gülsüm Karababa - yaşında

Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair

Asaf Koçak - 37 yaşında, karikatürist

Koray Kaya - 12 yaşında

Menekşe Kaya - 17 yaşında

Handan Metin - 20 yaşında

Sait Metin - 23 yaşında

Huriye Özkan - 22 yaşında

Yeşim Özkan - 20 yaşında

Ahmet Öztürk - 21 yaşında

Ahmet Özyurt - 21 yaşında

Nurcan Şahin - 18 yaşında

Özlem Şahin - 17 yaşında

Asuman Sivri - 16 yaşında

Yasemin Sivri - 19 yaşında

Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı

inci Türk - 22 yaşında

Kenan Yılmaz - 21 yaşında

 

unutamıyorum. dile kolay 37 can 37 ruh. alevler içinde yanan 37 güzel yüz ve onlara yas tutan 37 aile.

 

 

toplumca şuurumuz yitirdmiğimiz bu günlerde ne zaman aklıma düşse içimi yakar bu olay. peki ne değişti o günlerden bu günlere ? ödeyebildik mi o 37 güzel insanın kefaretini geçen senelerde ?

 

hiç sanmıyorum.

 

 

her zaman masumları harcamak daha kolay olmuştur.

 

Madımak Oteli anısına saygı duyularak bir müze bile yapılmadı , yazıklar olsun kelimesi bile az kalıyor dilimde...O kebabp kokuları karışack mı diri diri yanan 37 bedenin küllerine !

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yumrukluyorum duvarları,yumrukluyorum kara gecenin bedenini

Ellerim kan içinde,nehirler taşmış yanaklarımda

37 can, 37 gül çatlamış susuzluktan sivasın içinde

Nasıl uyku tutar gözlerimi

Döne döne samaha duranlar tutuştu önce

Sonra türküler sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin

yanı başına

Sivas Sivas yiğitlik midir emanet cana kıymak

Yiğitlik midir bir tutam ışığı kör bıçakla güneşten koparıp

karanlığa kurban etmek

Söyle hangi kitapta vardır elleri kolları bağlıyı yakmak

Var mıdır kardelen akınında bir avuç inciyi ateşte tutmak

loov

Böyle garip düştüğüme bakma, böyle mahsun durduğuma

Varsın ateşim suskunlukla beslensin

Benimde yüreğim gençliğini almış yanına yürür başı dik

Senin de dağların var Sivas senin de dağların

Dağlarında Şahanların!

 

 

Gün tutuşur canım gece tutuşur

Yangınlarda tutsak canlar tutuşur

 

Gülüm toprak olur yele karışır

Yürür gelir canlar yollar tutuşur

 

Sivas ellerinde sazım tutuşur

Söz tutuşur canım türkü tutuşur

 

Teller bizi söyler diller yarışır

Özgürlüğü yazan kalem tutuşur

 

Canlar can olurda eller tutuşur

Dost evinde canım sevda tutuşur

 

Pir Sultanlar ölmez binler yetişir

Akar gelir canlar tarih tutuşur

 

 

sivas için yapılan ağıtların en güzeli...

grupyorum - sivas

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu olayı tüm Sivas halkına mal edemeyiz,,,Sivas'ta doğup büyümedim ama aslen Sivas'lıyım.ama bunu söylerken yüzümde buruk gülümseme olduğunu hiç hatırlamıorum.ewet kesinlikle bu olaydan kesinlikle utanıyorum ama Sivaslı olduğumu söylemek,utanmamı gerektiren birşey değildir.....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu olayı tüm Sivas halkına mal edemeyiz,,,Sivas'ta doğup büyümedim ama aslen Sivas'lıyım.ama bunu söylerken yüzümde buruk gülümseme olduğunu hiç hatırlamıorum.ewet kesinlikle bu olaydan kesinlikle utanıyorum ama Sivaslı olduğumu söylemek,utanmamı gerektiren birşey değildir.....

 

elbette değildir, utanması gereken o 37 canı diri diri ateşlere hapsedenler ve bugün o cabların hatırasını müze yapmayı red ederek ticari bir işletme gibi kullanmaya devam edenlerdir.

 

sanıyorum yanlış anladın yazdığım şeyi, o buruk gülümseme de aklımıza her Sivas sözcüğü düştüğünde artık çok başka şeyler hatırladığımız içindi.....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ladyofdestruction böyle bi konu açtığın için teşekkürler.Yurdumuzda malesef bu gibi zihniyetler eskiden beri süregelmiştir.Ama hala ders alınmamıştır.Bunlar gerçekten bir ülkeyi geriye götüren utanılacak şeylerdir,hala bu ve bunun gibi olayları bir marifet gibi görenlere tek bir söz:Türkiye sizinle gurur duyuyor!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

teşekkür ederim beğendiğin için ama elimizden başka bir şey gelmemesi ne acı. madımak oteli o 37 aydının anısına bir müze bile yapılmadı , yapılmak istenmedi. böyle yazmak çizmek sadece üzüyor. yine de teşekkürler.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Otuzyedi can

Otuzyedi gül çatlamış susuzluktan sıvas’ın içinde

Döne döne semaha dönenler tutuştu önce

Sonra türküler

Sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin yanıbaşına...

 

 

 

2 Temmuz 1993 Cuma

13:30 - Paşa Camii önünde görevli emniyet ekibi (3860 kodlu) tarafından, Paşa Camii ve Meydan Camii’nden, Cuma namazından çıkan 500-1000 kadar kişiden oluşan grubun dört koldan Hükümet Konağı’na doğru ilerlediklerini bildirir.

13:40 - Hükümet Meydanı gerisinde oluşturulan polis barikatını aşan yaklaşık 2 bin kişi, maydanda, “Vali istifa”,”zafer İslam’ın”,”Şeytan Aziz”,” İslamiyet’i ezdirmeyeceğiz” vb. sloganlar atarlar.

13:55 - Sayıları yaklaşık 3 bini bulan grup, Osmanpaşa Caddesi ve Buruciye Medresesi civarında benzer sloganları yinelerler.

14:10 - 3 bin 500 dolaylarında gösterici, Kültür Merkezi önüne gelmiş ve içerdeki karşıt grupla slogan mücadelesi başlamış, çatışma polis tarafından önlenir.

14:40 - Kültür Merkezi’nden ayrılan grubun sayısı, 4-5 bini bulmuştur.

14:45 - Grup, Buriciye Medresesi’ne gelir.

14:50 - Buriciye Medresesi önünden Hükümet Meydanı’na geçen 6 bin dolayındaki gösterici, aynı sloganları tekrarlarlar.

15:00 - Grup, Hükümet Meydanı’ndan Atatürk Caddesi’ne yönelir.

15:10 - Atatürk Caddesi’nden yeniden Hükümet Meydanı’na gelinirken, sayı yaklaşık 8-9 bini bulmuştur.

15:30 - Hükümet Meydanı’ndan İstasyon Caddesi yoluyla Kültür Merkezi’ne gelen göstericiler, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etmiş; Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla taşlı sopalı çatışma, polisçe, fazla büyümeden, zor kullanılarak önlenir.

15:48 - Valilik tarafından görevlendirilen Belediye Başkanı, Kültür Merkezi önündeki topluluğu sakinleştirmek için sözde bir konuşma yapar ancak halk daha fazla galeyana gelmistir.

15:55 - Hizini alamayan yaklasik 10 bin kisilik saaldırgan ve fasist güruh ,Kültür Merkezi’nden İstasyon Caddesi yoluyla yeniden Hükümet Meydanı’na ve Madımak Oteli civarına gelir ve slogan atmaya devam eder.

18:00 - Madımak Oteli önünde toplanan yaklaşık 15 bin göstericiye, Valilik’ten gelen istek üzerine, Belediye Başkanı ve Büyük Birlik Partisi İlçe Başkanı birer konuşma yapmışlardır.

18:30 - Belediye İtfaiye araçları, Hükümet Meydanı’na gelmiştir.

19:14 - Kültür Merkezi önündeki heykel, belediye garajına konulmak amacıyla Meydan’dan geçirilirken, topluluk tarafından Madımak Oteli önüne getirilmiştir.

19:50 - Madımak Oteli önündeki araçlar ve heykel ateşe verilmiştir.

20:00 - Otele yaklaşmak isteyen itfaiye araçlarına, göstericiler yere yatarak engel olmuşlardır.

20:05 - İtfaiye, otele güçlükle yaklaşabilmiştir.

20:10 - Yangın Otele de sıçramıştır.

20:20 - Afyon Sokak’tan (arka taraftan) gelen itfaiye, yangını söndürmeye başlamıştır.

20:40 - Hükümet Meydanı’na gelen göstericiler, Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlamışlardır.

20:50 - Güvenlik kuvvetleri havaya ateş etmiş ve göstericiler dağılmaya başlamıştır.

21:00 - Kalabalık, küçük gruplar halinde şehrin çeşitli kesimlerine yayılmıştır.

21:40 - Atatürk - Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk büstü tahrip edilmiştir.

22:00 - İçişleri Bakanı Valiliğe gelerek, olaylarla ilgili bilgi almıştır.

23:00 - Valilikçe ilan edilen ”sokağa çıkma yasağı” ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hâkimiyet sağlamışlardır.

2 Temmuz günü, Sivas’ın Madımak Oteli’nde 37 can yakılarak katledilir. 51 kişi de katliamdan, kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtulurlar. Çatıya çıkarak yardım isteyenler arasında Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli de vardır. İtfaiyenin merdivenli arabası otele yaklaşir. Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli merdivenlerden inerlerken, Sivas Belediye Meclisi Üyesi Cafer Erçakmak ile bazı belediye görevlileri tekrar saldırıya geçerler.Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli, itfaiyenin merdivenlerinden aşağıya atılirlar. Başından yaralanan Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli’yi linç edilmekten araya giren polisler kurtarır. Yaralılar Polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürülür.

Devlet yetkilileri nin tutumu ve katliamin sorumlulari

Polis telsizlerinden duyulan diyaloglar ..

- Taş atıyorlar, saldırıyorlar, ne yapalım?

- Anlaşıldı, müdahale etmeyin… (Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner)

Sivas’ta eli sopalı, taşlı, zincirli onbini aşkın saldırgan, insan avındaydı. Korkunç durum, Başbakana, İçişleri Bakanı’na defalarca bildirildiği halde herhangi bir yardım gelmedi ve önlem alınmadı. 37 insan yakılarak feci şekilde katledildi. Böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel; “Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz” diyor, ilgilileri uyarıyordu. Cumhurbaşkanının “halk”tan kastettiği oteli kuşatan saldırgan kalabalıktı. Gerçi Süleyman Demirel, politik yaşama kazandırdığı, “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” şeklindeki veciz sözü ile tarafını çoktan açıklamıştı.

Başbakan Tansu Çiller ise, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” diyebiliyordu. Daha sonra TBMM’de yaptığı bir konuşmada da Van’da yakılan bir oteli, Sivas’takiyle karıştırmış ve “Bir vatandaş, sigortadan para almak için sigortalı oteli yakmıştır” demiştir. Bir başbakan, ülke sorunlarına ve toplumsal gelişmelere bu denli duyarsız olabiliyordu.

Ülkenin iç asayişinden sorumlu bir yetkilisi, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, otele yapılan saldırıyı, “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleri sonucunda halk galeyana gelerek tepki göstermiştir” şeklinde yorumlayarak saldırganları mazur göstermiştir.

Dönemin Başbakan Yardımcısı ve SHP Genel Başkanı olan Erdal Inönü ise katlima karşı üç maymunu oynar.

Dönemin Belediye Başkanı olarak saldırganların daha fazla galeyana gelmesine sebep olan açıklamaları ile katliamda 1.derecede rol oynayan Temel Karamollaoglu, daha sonra TBMM çatısı altında milletvekili olarak görev alır.

Ahmet Yücetürk: Katliamı seyreden General.Sivas Tugay Komutanı..

Şevket Kazan: DYP-REFAH koalisyonunun bir dönem Adalet Bakanı..Sivas katliamini gerçekleştiren grubun avukatı..

.

Devlet yetkililerinin açıkça taraf tutmaları, güvenlik güçlerinin ilk soruşturmasını da etkilemiştir. Saldırı öncesinde, sırasında ve sonrasında yeterince önlem alınmadığından insanlar yakılmış, saldırgan fasist ve gerici katiller ellerini kolllarını sallayarak kent dışına çıkmış ve izlerini kaybettirmişlerdir. 10-15 bin saldırgandan ancak 35 kişi, katliamdan bir gün sonra gözaltına alınmıştır. Artan toplumsal tepkiler sonucu, gözaltına alınanların sayısı daha sonra 190’a çıkarıldı. Gözaltına alınanlar hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalafetten dolayı soruşturma başlatılmış, fezlekeler bu doğrultuda hazırlanarak Cumhuriyet Savcılığı’na sevkedilmişlerdir. Soruşturmanın bu yetersiz çerçevede kalması sonucu, 190 kişiden 124’ü tutuklanmış, geri kalanlar serbest bırakılmışlardır.

Bu olaydan sonra Emniyet Müdürü ile Vali hemen görevden alınır. Katliam soruşturması, Aziz NESİN’in tahrikleri ekseninde yürütülür. Emniyet tahkikatı bu yöndedir ve Savcılık da böyle bir yol tutturmuştur. Cumhuriyet Savcılığı soruşturmasında, katliamı planlayan ve başlatan örgütler üzerinde durmamış, saldırıyi Aziz NESİN’ın tahriklerine bağlamış ve iddianameyi, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası`na muhalefet temelinde hazırlamıştır. (Sivas Savcısının hazırladığı iddianame: Hazırlık 1993/2460, Sivas Asliye Ceza Mahkemesi)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kendilerini Allah Sayanlar (Haşa) gördülerki ÖLDÜRMEYEN ÖLDÜRMEZ.

 

Din için mi Yaktın ? ____Belanı versin Allah'ım !

 

Metin Altıok - Soğur Cehennem Bile

http://www.youtube.com/watch?v=y_fUxxfEK2c

 

Uçun Kuşlar Uçun

Burda Vefa Yok

Öyle Akar Sular

Öyle Hava Yok

Feryadıma Karşı Aksi Seda Yok

Bu Yangın Yerinde Soğuk Kül Vardır

 

___________

Teşekkürler

Saygılar

--------------------

Sunay AKIN 2000 yılında yazmış 2 Temmuz 1993'te olanları....

yedi yıl önce sivas'taki madımak oteli'nin önünde toplanan güruh, insanlık dışı gösterisini sürdürürken, otelin merdivenlerinde kurtulmayı bekleyenlerden biri olan yazar lütfi kaleli sorar: “ bunlar ikindi namazına gitmeyecekler mi?”...

 

yanıt karikatür sanatçısı asaf koçak'tan gelir: “ anlaşılıyor ki, bu namazı kaza ile eda edecekler.”

 

yıllar öncesinde, yurdumuzda turizmin gelişmesi için bestelenen şarkıda şöyle bir söz vardı: “düşün antalya'da mutlu bir hollanda'lı”...

 

hollanda'nın amsterdam havaalanı'nda bir genç kız, o gün yaşadıklarını günlüğüne yazarken heyecanlıdır: “türkiye'ye giden uçakta adım yoktu. birkaç dakika korktum: gidemeyecek miydim?”

 

carina thuys adlı kızın korktuğu başına gelmez ve istanbul'a doğru havalanan uçağın penceresinden bulutları seyre dalar!..

 

annesi genç kızın ölüm haberine inanmaz ve şunları söyler: “o her zaman söylediği saatte eve gelir. döneceğini söylediği gün onu havaalanında karşılamaya gideceğim”...

 

kadın, istanbul'dan gelen yolcuların arasında kızını arar... ve son yolcu çıktığında şunu söyler oğluna: “kızımın öldüğüne şimdi inandım!”

 

asaf koçak'ın da aralarında bulunduğu sivas'ta yakılan 37 insandan biri olan carina thuys'un, ülkesine gönderilen eşyaları arasında günlüğü de yer alır. günlüğün son sayfası “2 temmuz 1993” tarihini taşır: “şimdi durum kritik. bir süreden beri oteldeyiz. dışarıda büyük bir güruh bağırıyor. bu otelde, özgür düşünür, laik yazar aziz nesin kalıyor. o, şeytan ayetleri'ni yayınlamayı düşünüyor. durum hiç de hoş değil. kendimi gergin hissediyorum. çünkü ne olacağını hiç bilmiyorum. bu durum aşırı dincilerin bir oyunudur. slogan atıyor ve tahribat yapıyorlar. oldukça polis var. ama ben ne yapabilirim ki? bağırılıyor, çağırılıyor ama ben anlamıyorum!”

 

yeryüzünde, en yüksek noktasına yazı araç ve gereçlerinin konulduğu bir tapınak var mıdır?.. yani bir kilise düşünün ki, en tepesine simge olarak haç değil de kalem konsun. ya da, bir havranın en üst noktasına bakanlar davudi yıldızı yerine bir daktilo görsünler!..

 

istanbul'un eyüp semtinde bulunan defterdar camii 1541 yılında, hattat nazlı mahmut çelebi tarafından yaptırılır.

 

mahmut çelebi yazı ustası olduğundan minarenin tepesine hilal yerine bir hokka ve kalem koydurtur.

 

bu uygulamanın günümüzde karşılığı “bilgisayar ekranı, klavye ve maus”dur. şairler, yazarlar çalışırken bu yazı araçlarını kullanıyorlar.

 

yeni yapılmakta olan caminin minaresine bunları koymaya kalkışsak başımıza neler gelir?.. ama ne gariptir ki, 450 yıl önce bunu gerçekleştirebilmişiz!

 

haliç'in kıyısındaki defterdar camii'ni ziyaret edenler, minareye baktıklarında ne hokkayı nede kalemi görebilirler. fırtınalı bir havada rüzgar alır götürür kalemi. hokka uzun süre ayrı kalır yoldaşından. sonra oda yere düşer ve kırılır. geriye sadece aras neftçi'in 1990 yılında çektiği fotoğraflar kalır. bu fotoğrafa dikkatli bakıldığında minarenin tepesindeki hokka görülebilir. günümüzde minareye baklanlar ise iki hoparlör ve birkaç florasan lambadan başka bir şey göremezler.

 

eyüp halkı, nazlı mahmur çelebi'nin rüşvetle suçlandığını, elindeki hokka ve kalemi sırtı camiiye dönük şekilde fırlatacağını, yazı takımının minarenin tepesine konmazsa suçlamayı kabul edeceğini içeren bir öykü anlatır. hokka ve kalem minarenin tepesinde durunca herkes mahmut çelebi'nin suçsuz olduğuna inanır.

 

gazetelerdeki yazarların yerini giderek yazarkasaların (!) aldığı günümüzde, böyle bir şeyi denemeye kim cesaret edebilir?..

 

şüphesiz ki nazlı mahmut çelebi'nin yaptırdığı caminin tepesine yazı araç ve gereçlerinin konmasının nedeni halk arasında anlatılan “atmasyon” öyküsü değildir. bir rastlantıyı içeren bu öykü, yazara gösterilen saygı, sevgi ve hoşgörünün geleneğimizde ne denli yoğun olduğu gerçeğinden bizleri uzaklaştırır. yazı ustasının minarenin tepesine yazı araç ve gereçlerini koyması rastlantı değildir. tıpkı, 2 temmuz gününde binlerce insanın, yazarların kaldığı madımak oteli'nin önünde buluşmasının rastlantı olmadığı gibi!..

 

solingen ve sivas!..

 

insanların yakıldığı iki kent...

 

bu iki kentin baş harflerini yan yana getirirsek, neyle karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır: ss!..

 

sivas katliamı sonrasında yazdığım şu dizeler sanırım tüm gerçeği gözler önüne seriyor:

 

yedi kova su yeterliydi

sivas'taki ateşi söndürmek için

oysa her biri

devlet dairesindeki kovaların

üstünde yazılı

altı harfli bir sözcüktü yangın

 

g harfi boştur kovaların

ki okununca dolu olanları

ortaya çıkar

madımak oteli'nin merdivenlerinde

kurtulmayı bekleyenler için

verilen karar: yan ın

 

dostları, sivas'ta yakılan ankaralı şair behçet aysan'ın kapısında unutulmuş bir not bulurlar: “yarım saat içinde geliyorum. bekleyin.”

 

 

Ataol BEHRAMOĞLU'da değinmeden geçmemiş:

 

Bu Yangın Yerinde

 

Yaşamak bu yangın yerinde

Her gün yeniden ölerek

 

Zalimin elinde tutsak

Cahile kurban olarak

 

Yalanla kirli havada

Güçlükle soluk alarak

 

Savunmak gerçeği, çoğu kez

Yalnızlığını bilerek

 

Korkağı, döneği, suskunu

Görüp de öfkeyle dolarak

 

Toplanıyor ölü arkadaşlar

Her biri bir yerden gelerek

 

Kiminin boynunda ilmeği

Kimi kanını silerek

 

Kucaklıyor beni Metin Altıok

"Aldırma" diyor gülerek

 

"Yaşamak görevdir bu yangın yerinde

Yaşamak, insan kalarak"

 

Tam 37 Türk aydını, görüşü ne olursa olsun, yakılarak öldürüldü, unutmayalım çünkü başımıza ne geldiyse unutkanlıktan geldi...

 

Sunay Akın

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Utancın yıldönümüne az kaldı. Bir de haber olayla alakalı ;

 

Canlar Tiyatrosu, Sivas Katliamının 15. yıldönümünde, Madımak Oteli’nden tesadüfen kurtulan Serdar Doğan’ın kaleme aldığı belgesel oyunla, izleyenlerin karşısına çıkacak. İki yıldır Ankara’da çalışmalarına devam eden Canlar Tiyatrosu, “Unutmak, katliama ortak olmaktır" sloganıyla, Sivas Katliamını, toplumsal belleğin tekrar hatırlamasını sağlayacak.

 

Oyunu, katliamdan kurtulan Doğan yazdı

 

Sivas Katliamı sırasında Madımak Oteli’nden tesadüfen kurtulan Serdar Doğan’ın kaleme aldığı oyun, Simurg (Sivas Katliamı Belgeseli oyunu) adını taşıyor. Oyunun yönetmeni, tiyatro sanatçısı Cengiz Sezgin, amaçlarının vahşeti anlatmak, insanları duygusal olarak sömürmek değil, 15. yıl önceki katliamın, yeni katliamlar yaratmaması için tüm insanlara bu acı olayı bir kez daha anlatmak istediklerini söyledi. Sezgin, 15 yıl önce 33 insanın Madımak Oteli’nde yanarken, insanların bunu televizyonlarında dizi film izler gibi izlediğini belirterek, “Ne hükümet, ne devlet bu insanlara sahip çıktı. Toplum olarak çok çabuk unutuyoruz. Biz unutturmak istemiyoruz. Çünkü katliamları dizi izler gibi izlemeye devam edersek yenileri de olacaktır" dedi.

Canlar Tiyatrosu’nun ne Alevi ne de Suni tiyatrosu olduğunun altını çizen Sezgin, Madımak Oteli’nin müze olması için sivil toplum kuruşlarıyla birlikte mücadele verdiklerini, söz konusu tiyatro oyunuyla da Sivas Katliamını 15. yılında anacaklarını kaydetti.

 

Turneye de çıkacak

 

Müziklerini ise Hasan Yükselir’in yaptığı Simurg, İzmir’de 26 Haziran’da Bornova Ayfer Feray Açıkhava Tiyatrosu’nda, 27 Haziran’da Konak Belediyesi Eşref Paşa Kültür Merkezi’nde, 29 Haziran’da Karşıyaka Açık Hava Tiyatrosu’nda, 4 Temmuz’da Narlıdere Belediyesi Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Bursa’da ise 30 Haziran’da ve 1 Temmuz’da Nilüfer Belediyesi Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde izleyenlerin karşısına çıkacak. Oyun, 15 Eylül ve 15 Ekim tarihleri arasında da Almanya, Hollanda, İsviçre, Belçika olmak üzere Avrupa turnesine çıkacak.

Oyunda, Halil Esen, Cengiz Sezgin, Hasan Balıktaş, Melih Yetkin, Habib Hacımustafaoğlu, Erdem Ulusal, Çağlar Deniz, Ebru Erten, Gökçen Cavga, Hüseyin Aksuna ve Musa Arslanali rol alıyor.

 

radikal.com

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Güneşin Ak Yüzüne Bir Duman Çöktü

Bir Türkü Çığlıkla Ateşe Düştü

Kuytu Bir Köşede Bir Çiçek Küstü

Döktü Yaprağını Boynunu Büktü

 

Şu Sivas’ın Elinde Sazım Çalınmaz

Güllerim Yandı Yüreğim Dayanmaz

 

Kararmış Yüreğin Hiç Işığı Olmaz

Bilmez Misin Ki Türküler Yanmaz

Gün Gelir Sanma Hesap Sorulmaz

Dayanır Kapına Pir Sultan Ölmez

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kitap yakılan yerde insan yakılır denmişti...2 Temmuz 1993 de Sivas da insanlarımızı diri diri yaktılar....İçeride insanlar can çekişirken, kapı önünde ""Tekbir ,Allahuekber""diye nara atan insan kılıklı Tanrılar, Allah belanızı versin.....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Orda hayatlarını yitirenler hala içimizde yasayacaklardır biz biz oldukca onlar ölmeyecektir.Bu düşüncemi dile getirdikten sonra olaya farklı bir bakış sunacağım.

Olayların olduğu gün bildikleriniz sadece bsında gördükleriniz kadardı oysa o gun hiç bir tv firmasının çekim yapması yasaktı sadece yanlış hatırlamıyorsam tgrt çekim yapmış ve daha sonra tüm ajanslara tgrt yoluyla verilmişti(Tam tgrt mi hatırlamıyorum ama o kaldı aklımda).

Günlerden cuma günüydü Aziz Nesin kitabını imzalayacaktı bu yuzden daha önce konyaya ondan sonrada Yozgat 'a başvurmuş fakat güvenlik nedeniyle valilikce izin verilmemişti sadece Sivas valiliği izin verdi .Olay tam bir prokovasyondu Sivasta oldu diye kimse Sivas'a mal edmesin olayı o yuzden Sivaslıların da utanacak birdurumu yok aksine onlar bence daha da sahip cıkıp kınamaları gerekir.Olay gününden bir gece evvel çok sayıda otobüs Sivastaki bu olay için farklı yerlerden sivasa gelmişlerdir.Alında valilik bunun farkındaydı istendikten sonra yeterli önlem o noktadan itibaren alınabilir hatta daha da evvelde alınabilirdi.Öncelikle bölge zaten provakasyon için çok musait bir bolgeydi ve gün ve yer de yanlış seçilmişti.Cuma namazı saati bir cami havlusunda imza oysa sivasta Atatürk kültür merkezinde yapılabilirdi.Gerçi pek de değişmedi çünkü ordaki Pir Sultan Abdal heykelide de olaylardan nasibini almıştı.Aslında paşa caminde gerçekleşmedi olaylar heen hükümet konagının önünde bir park vardı parkın bahcesinde ise tarihi bir cami vardı ve tam caminin bahcesine konmuştu sandelye ve masa bence bunlr hep olacak olan olayların baştan sinyalleriydi.Cuma namazı sırasıydı ilginçtir meydandan üniversiteye giden tüm otobus seferleri birden kalktı yani o an şehir merkezdeyseniz ordan cıkış yoktu.Cuma nmazı cıkışı tüm camilerden ayni anda anlaşmış gibi herkes bir nefretle cıkmaya başladı ama zaten cogu sivasta yaşayan insanlar bile değil bir gece evvelde gelen grublardı.Neden ayni andan tüm camilerden sizce devlet cuma hutbesinde gidin bunları yakın diye bir hutbe mi vermişti yoksa gelenlerin kıskırtmasıyla her camide bulunan provakatörlerin işimi idi bu.Herşey dahaönce planlandıgı gibi tıkır tıkır işliyordu burada herkeste suç var resmen dinamit yuklu bir madene emniyet gorevlisinin bile bile ateşle yaklaşmasına izin vemesi gibi bişey.Daha da ilerisi ateşi ilk atesleyen ve tırmanan kişi sözde yada gerçek bilemeyceğim ülkücü olarak bilinen ve mafya ile ilişkileri olan kişi idi.(dogruluk derecesini bilmiyorum orda duyduklarım kadarıyla) polis asker mudahale etmemiş hiç oda yalan bir çok kişi askerin açmış olduğu yaylım ateşi sonucu yaralanmıştı(tabii iş işten geçtikten sonra).Cumhuriyet üniversitesi araştırma hastanesinin giriş katı cesetlerle dolu ve surekli üniversite öğrencilerinden kan bagısında bulunmaları için anons yapılıyor aslında o saatlerde aziz nesin de acilde bir odada ama dısardaki grub allahtan bunun farkında değiller.Olagan ustu durum ilan ediliyor ve otobusler işlemiyor catılarda gunlerce askerler nobet bekliyor.

Bunlarda bizim tv de goremediklerimz arkadaşlar.

Elbette bu olayı unutturmamalıyız cok acı birkara bir leke olmasına ragmen bundan ibretle ders cıkarıp bir daha olmaması için el eleve vermeliyiz ama yanlızca tek bir grubu suclamamalıyızda (Suçlular verilecek ceza da ne olursa olsun azdır) fakat tum bunlara sebeb olan insanlarda ayni derecede de suçlular onlar yer altında kalmasın fatura yanlızca sivas halkına çıkarılmasın.Olaylar halkımıza tum gerçekliğiyle açıklansın ve bilinçlendirilsin.

Benim için çok etkileyici bir donemdi ben sivasa tahsil için gitmiştim.Yorumlarınızdan etkilenerek bende bir ekleme yapmak istedim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

tamamen planlanmış örgütlenmiş faşist ve gerici insanların türkiyenin karanlık yüzünü göstermeyi amaçladıkları iğrenç bi katliam

günler öncesinden diğer illerden yobazlar faşistler devlet üniversitesinin yurdunda kalıp ertesi günde bu 37 canı yaktılar göz göre göre kimsede çıkıpta biz suçluyuz demedi lanet olsun hepinize

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...