Jump to content

Ve Buz Hep Beklemekteydi....


Rimmon

Önerilen Mesajlar

Ve buz hep beklemekteydi,suyun teninin hemen altında....

 

 

 

Magier İsfehan’dan ayrıldığından beri kafasında bu cümleyi eğip büküyordu.Ne yapsa nafileydi.Bazıları onu terk edişlerin tanrısı olarak bilirdi,oysa ki tanrı olamayacak kadar karanlık ve soğuktu.Parçalı bulutlu bir kasım akşamında yanında sürüklüyordu yine gözyaşlarını.Omuzlarında asırlık çınarların yaprak dökümü gibi bir şey vardı,sanki yüzyıllık bir lanet gelip boğazına çöreklenivermişti.Kendinin hastalıklı bir aklın ürünü olduğundan bi haberdi,üstelik inceden inceye de üşüyordu.Sonra karanlık geldi.Lanet okurcasına bir karanlık pervasızca çöküverdi ruhuna.İblisin fısıltılarıyla doluydu çocukluğu,korkmuyordu bundan.Lakin çabalamaya isteği yoktu.Kendini bırakıp karanlığa,ait olduğu yere gömülmeye hazırdı.

 

 

 

Nesne ile özne arasındaki sınır bir anlığına dağılıverdi....

 

 

 

Bir süre düşündü;

 

Neden?Hiç birşeyin spesifik bir anlamı yoktu.Cevapsız sorular,sorusunu bir türlü bulamadığı cevaplar ve kasırgalar arasında oradan oraya sürüklenen bir yarı ermiş-yarı deli adam.Yineledi sorusunu;

 

Neden?

 

 

 

Bana kaçıp kendi seçtiği savaşlara katılan yarı deli-yarı dahi bir generali hatırlatıyordu....

 

 

 

İnsanoğlunun en büyük yanılgısı varoluşun sırlarına erişebileceği hususundaki saçma fikirdi.Sınırlı akıllarla her türlü sınırdan muaf olana erişebilmek mümkün değildi,Magier biliyordu.Sınırları görebilmenin tek yolu,sınırlara dışardan bakmaktı diğer bir taraftan.Bu yüzden insan asla kendi sınırlarını bilemeyecekti.Ayrıca,sınırların dışına çıkılamayacak kadar geniş olması,sınırsızlıkla eşdeğer bir etki yaratmaz mıydı yitik benliklerimizde?

 

 

 

Üzüntünün kokusu fani etin kıvrımlarından kolay kolay çıkmaz.....

 

 

 

Cenneti ele alalım.Bazılarına göre bizzat Tanrının eliyle kirletilmişken,bazılarına göre homo sapien’in zayıflıkları Tanrıyı utandırarak,cenneti düşmesine sebep olmuştu.Kimin umurunda ki?Sonuç olarak

 

 

 

Evren nesneyle öznenin ayrı olarak tasvir edilebildiği soyut bir fenomene dönüşüverdi....

 

 

 

Kurtuluş,güç,yıkım,isyan,gurur,şehvet,aşk,sürgün......

 

Tanrının bile bir golden elma içine bütün bunları sıkıştırabileceğine inanmak zordu.Magier’i hayatta tutan tek şey buydu işte.Mizahi bir düşünsel yapısı vardı.En yüce büyücüler düşsel bahçelerine krallıklar kurup ihtişam hasatlarına gitmeden çok daha önceydi onun Lucifer ve Michael ile aynı masada poker oynayışı.Yüzünde her zamankinden bir “muzip gülümseme” gelip geçiverdi bir anlığına,karanlık dağılmadan edemedi,İblisin bile bu çılgınlığa güldüğünü,kibrini bir an olsun bir kenara bırakıp güldüğünü sezebiliyordu Magier....bilirsiniz bazıları toplama kamplarından sağ çıkar,bazılarıysa unutulmuş bir doğum günü,kırık bir tırnak,ödenmemiş bir fatura yüzünden uçurumun kenarına geliverir.Magier ikisi birdendi işte.

 

 

 

İstediğinizi yapma özgürlüğü,yapmak istediklerinizin sizi ne kadar sevimsiz kıldığını keşfetmektir..

 

 

 

Öte yandan,Magier benliğinin ne zaman bu denli kristalleştiğini hatırlayamayacak kadar kadim bir çocukluğun içine sürüklendiğinin de farkındaydı.Yalanlar gerçekler,hayaller ve korkuların birbirine girip durduğu bir şey.Kural karşıtlığı ruhunda filizlendiğinden beri böyleydi,bilirsiniz,sizin deyiminizle;onun kurallarla pek hoş bir geçmişi olmadı.İlk kez şahane bir teklik hali içerisinde varolduğundan beri...Bu yüzdendir ki hiçbir zaman cennete sıcak bakmadı....

 

 

 

Cennet bir dalavere;Çünkü içeri girmek için kendinizi dışarıda bırakmalısınız...

 

 

 

Yine de karanlık onu iyiden iyiye boğmaya başladığında o da birden okumaya başladı;

 

 

 

“Vade Satana:um est denim:Dominim Deum tuum adobaris,et illi soli seruies!Vade Satana! Vade Satana!”

 

“Bilirsin,nasıl anlatmalı,bazı ruhların her tarafından nitelik akar....”

 

 

 

Magier bu savaşın adil olmadığını biliyordu,ama bunun için Tanrı’dan af dilemeye niyeti yoktu.Zira kafasının içinde dönüp duran soru da sadece laf olsun diye oradaydı;

 

 

 

Tanrı adil dövüş hakkında ne bilir ki?

 

 

 

Her şeyi bırakıp yine kendisini mutlu eden yalanlarla ördüğü kabuğa çekilmek fikri ruhunu meşgul edebilen tek gerçek düşüceydi şu anda.Gerçekliği aşıp sınırsızlığı aramakla eşdeğer bir haz vardı bu işte.Kendi kendine yineleyip durdu bunu.

 

 

 

Ve buz hep beklemekteydi,suyun teninin hemen altında....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...