Jump to content

Ötealem ( Spatyom )


birikinti

Önerilen Mesajlar

-ÖTEALEM (SPATYOM)-

 

Bu terim, doğrudan doğruya Lâtinceden alınmıştır. Astronomik anlamının dışında bir anlam alarak, Oteâlem, Ötedünya, Ahiret, Ruhlar Evreni terimlerini ifade eder.

 

Spatyom, bedenden kesin olarak ayrılan ruhun intikal ettiği mekândır. Bu mekân, ruhun imajinasyonuna ve serbest düşüncesine göre en uygun formları oluşturacak bir yapıdadır.

 

Bu mekânın yoğunluğu, ruhların tekâmül seviyesine göre değişiklik gösterir. Üç buut maddesine daha yakın olan alanlar daha yoğun, bundan uzaklaşıp farklı bir buuta yaklaşan alanlar ise, gitgide daha seyreltik bir hâl alırlar.

 

Beden terk edildikten (öldükten) sonra spatyoma geçen varlık, bu mekânda, tekâmül derecesinin verdiği seyyaliyet imkânına göre bir seviye işgal eder. Madde inceldikçe, seyyalleştikçe potansiyel enerjisi artar. Bu prensipten dolayı, spatyomun gitgide seyyalleşen yüksek ortamlarında, bunların seyyaliyet derecelerine paralel olarak tekâmül etmiş varlıklar bulunurlar. Bu bir gerçektir. Bu durum, sonsuz nüanslar içinde ebediyen devam eder.

 

Ruh âlemi terimi ile ifade edilen anlam doğru değildir. Dünyamız da bir ruh âlemidir. Maddesiz ruhlar (perispirisiz, şuur sahasız) ve maddesiz ruhlardan oluşmuş âlemler, söz konusu olamaz.

 

Dünyamızın dışında kalan ve ölümden sonra varlıklara kapılarını açan bu âlem de, fizik dünyamıza oranla daha yüksek ve ince tertipteki maddelerden oluşmakla birlikte, bir madde âlemidir. Ve ruh, dünyaya olduğu gibi oraya da ancak maddesel vasıtaları intikal eder. Spatyom teriminin anlamı, Ötealem vs.'den daha geniştir.

 

KAYNAK: Ruh ve Madde Yayınları, Metapsişik Terimler Sözlüğü

--------------------

Çok gidip geldiğimiz ancak hiç hatırlamadığımız SPADYUM nedir ve nerededir - bilirmisiniz?

*Bazı Kitaplarda SPATYOM olarak da geçer. Bilgi Kitabı'nda SPADYUM' dan sadece 86, 94, 105, 425 ve 521.ci sahifelerde bahsedilir. Ancak Spadyum' un nerede olduğu hakkında direkt bilgi verilmez. Spadyum, Biz 3.cü Boyut Varlıklarının Öldükten sonra (Fizik Bedenlerimizi terk ettikten sonra) Eterik Bedenlerimizle çekildiğimiz-vardığımız yerdir. Spadyum da Fiziksel-Maddesel bir ortamdır. Dünya maddesine göre Seyyaliyeti-Frekansı çok daha yüksek Maddelerden müteşekkil Fiziksel bir ortamdır. Spadyum da, Kendinizi ve çevrenizi nasıl tasavvur ederseniz, nasıl düşünürseniz, Kendinizi o şekilde tezahür ettirirsiniz. Düşündüğünüz ortamda hemen çevrenizi sarar. Spadyum, seyyaliyet derecesi farklı 7 katman - 7 kademe halindedir. Her Katmanda kendi arasında katmanlar halindedir. İnsan ulaştığı tekamül seviyesine göre, yükseldiği titreşim seviyesine göre hangi katman frekansına uygunsa o katmana çekilir, dinlenir, arındırılır, hazırlanır ve bilgilendirilir.

*Not. Dünya boyutunda tatmak zorunda kaldığımız Ölüm aslında bir aldatmacadır. Gerçekte Ölüm diye bir şey yoktur. Çünkü var olan Enerji hiçbir şekilde yok edilemez. Enerji sadece Şekil değiştirir. Ölen (İşlevini kaybeden) yaşarken kullandığımız bir araç olan Fizik Bedendir. Fizik Bedenin duvarları arasında yaşayan gerçek Biz, yani Öz, yani Yüksek Benliğimizin kendi Öz Parçası, Ölümsüzdür. Ölüm anında her şey aydınlanmaya ve parlamaya başlar. Kaba madde yoğunlugundan ve ızdırabından çıkılır, hafifler ve yükseliriz. Derin bir mutluluk, huzur ve asudelik hissedilir. Ucunda parlak bir Işık olan tünelden hızla çıktığımızı algılarız. Önce Tüm Bilincimize, Aklımıza ve Duygularımıza sahip Işık varlık haline dönüşür ve Herşeyin Beyaz Işık tonları olarak algılandığı bir Enerji Aleminin içine dalarız. Sonra Mevcut Bilincimizin gücü seviyesinde, seyyal Eterik maddeden kendimize beden ve kıyafetler yaratır, çevremizi de tahayyülümüze göre oluştururuz. Yine Bilinç seviyemizin tayin edeceği süre içersinde Spadyum katmanlarına veya yeterli isek diğer üst Boyutlara Işık hızıyla çekiliriz.

*Ruh ve Madde Yayınlarından olan "SADIKLAR PLANI-Ruhsal Tebliğler" adlı Kitabın 692.ci sahifesinde [spatyom ismini verdiğiniz mekan nerededir? Bu mekan, Fizik Alem ismini verdiğiniz fakat pek az yöresini tesbit edebildiğiniz Alemin hem içinde, hem de dışındadır. Yani Sizler bir yönünüzle Spatyom' un yüzeyinden temasta, bir yönünüzle de fizik Alemin cismiyle temastasınız.] denmektedir.

*Akaşa Yayınlarından olan "KRYON-Bir İnsan Gibi Düşünmeyin" adlı Kitabın 75.ci sahifesinde "Yaratılış Mağara" sından bahsedilmekte ve şöyle denmektedir. [söz konusu Mağara Dünyanın tropikal bir bölgesinin altında ama çok derinlerde ve erişilmez bir bölgesinde bulunmaktadır. Burası Rehberleriniz için, hazır olduklarında İnsanları ***ürdükleri bir yerdir. Orası çoğu İnsanın sadece aşılar aldığı, ya da Rehber değiştirdiği sırada, ya da bütün İnsanların Ölüm ve Doğum sırasında -Astral Bedenleriyle- girebilecekleri bir yerdir. Burası Siz öldüğünüzde gördüğünüz ve Size gebe kalındığında gördüğünüz ilk yerdir. Burası çok parlak Işık yayar ve yine Beyaz Işık yayan Varlıklar tarafından gözetilir. Dünya Dersindeki Herkesin Evrensel İsmi ve nitelikleri burada saklanır.] denmektedir. Anlatılan yer "Spadyum" dur.

*Yine Akaşa Yayınlarından olan "RA BİLGİLERİ" adlı 4 ciltlik kitapda 3.cü Boyut Varlıkları olan İnsanların Ölümlerinden sonra Astral Bedenleriyle Dünya' nın İçsel Katlarına alındığı açıklanır. RA BİLGİLERİ Kitabının 1.ci cildinin 154.cü sahifesinde ise [Adolf (Hitler) adıyla tanınan Varlık şu anda Kürenizin güç alanı içinde bulunan Orta yükseklikte Astral katlardan birinde şifa sürecinde bulunmaktadır.] denmektedir.

*Bilgi Kitabı Sh. 589 da "İşte bu neden ile Güneşinizin Sol Boyutundan, 10.Boyutta bulunan Tesirler Mekanizmasından Sizlere muayyen Frekanslara bağlanmış olan Kozmik Enerjiler Yansıtılır. Bu Enerjileri herkes Bilinç Düzeylerine paralel olarak alır ve Evrimleriniz yaşadığınız Dünyada Evrensel Disketlere kaydedilir." denmektedir. "Evrensel Disketlerimiz" yani halihazır ve geçmiş yaşamlarımızın kaydedildiği Disketler, Yaşadığımız Dünyada bulunduğuna göre,

Spadyuma intikal eden bir varlık da aldığı, alamadığı ve gelecek yaşamında alacağı dersleri görmek üzere Evrensel Disketleri Spadyumda tetkik ettiğine göre, Yaşadığımız Dünya ile Spadyum aynı yerdedir. Bilgi Kitabı da "Evrimleriniz yaşadığınız Dünyada Evrensel disketlere kaydedilir." cümlesiyle bize Spadyum'un Dünyada olduğu bilgisini endirekt olarak vermektedir.

*SONUÇ : Biz 3.cü Boyut İnsanlarının Ölünce ulaştığı Spadyum, Dünya ile iç içedir. Bizleri ayıran Seyyaliyet-Frekans-Titreşim farkıdır. Yani Ölünce Göklere alınmıyoruz. Bilakis Yer Kürenin içindeki Işık Aleme doğru çekiliyoruz. Ama hiç bir zaman hapis değiliz. Şuur açıklığımız nisbetinde istediğimiz zaman Madde Alemini izleyebiliriz. Ama maddeyi etkiliyemeyiz. Ancak Işığın cazibesi, çekiciliği, huzuru ve mutluluğu o kadar fazladır ki bunu yapan sadece maddeye doyamamış Varlıklar ve görevleri icabı Görevlilerdir. Ölmüş olan yakınlarımız-sevdiklerimiz Bizimle aynı yerde, aynı Dünyadadır. Onlarla iç içeyiz. Bizden uzaklıkları bir düşünce mesafesi kadardır. Onlara göndereceğimiz en büyük hediye bir anlık dahi olsa SEVGİ DÜŞÜNCESİ' dir.

*Not. 3.cü Boyutta kalması gereken yani Dünya Evrimine devam edecek olan kişi, Ölümünden hemen sonra mevcut Bilinciyle fakat Eterik Bedenle (Fizik Bedene göre daha seyyal maddeden yapılmış Bedenle) ortaya çıkmaktadır. Eterik Beden, Dünya gözüyle görülmemekte, Dünya maddesine hiç bir etki yapmamakta, Maddeyi tutamamakta, Maddenin içinden geçmektedir. Ölüm sırasında, ölen kişi fizik bedenin ağırlığından kurtulmuş olarak her şeyi görmekte, algılamakta ancak yakınlarına-sevdiklerine ölmediğini, yanlarında olduğunu, bildiğimiz fiziksel etkilerle anlatamamaktadır.

 

 

Dolayısıyla Ölen kişi artık kaba madde Dünyasının kendi yeri olmadığını anlar. Ölen kişi, fiziksel olarak öldüğünü tam olarak idrak ettikten sonra (Genelde Fizik Bedenin toprağa verilmesinden sonra) Spadyum tarafından çekilmekte, İnsan kendini karşılayan Hami dostlarıyla-Yakınlarıyla beraber Spadyum'un kendi frekansına uygun katına ulaşmaktadır. Orada geçmiş yaşantısını Rehber varlıklarla beraber irdelemekte, aldığı ve alamadığı dersleri gözden geçirmektedir. Dünya'da Bedenli iken yaptıkları kendi Vicdanında kötü izler bıraktıysa üzülmekte, pişman olmaktadır. Eger negatifleri fazla ise uzun süre dinledirilerek, yeni enerji takviyeleri yapılarak arındırılmaktadır. Yaptıkları olumlu ise sevinç ve mutluluk duymakta, Üst Varlıklar tarafından daha ileri seviyeler için bilgilendirilmekte ve hazırlanmaktadır.

 

 

İnsan , Spadyum da mevcut Bilinci nisbetinde ; etrafındaki rehberlerin, eğiticilerin, dostların, birlikte olduğu diğer varlıkların ve çevresindeki Düzenin farkına varmakta ve Bilinç seviyesi yeterli ise buraları dolaşmakta, diğer varlıklarla temas kurmaktadır. Yine Bilinci yeterli ise bir alt katman Varlıklarına yardımcı olmaktadır. Ayrıca orada kaldığı sürece de Kendisi de devamlı eğitilerek, gelecek yaşam planlarının seçimini ve hazırlıklarını yapmaktadır.

 

 

Spadyum da, alevlerin ve zebanilerin yer aldığı bir CEHENNEM ile Hurilerin içki sunduğu, Mensublarının yan gelip yattığı bir CENNET bulunmamaktadır. Ancak bunlara veya başka şeylere inanarak yaşayan bir İnsan öldüğünde, İnandığı ortam çevresini sarmaktadır. Rehber varlıkların ve Yakınlarının telkinleri sonucunda, Bu ortamı kendi zihninin yarattığını algılıyarak uyanması -Bilincine bağlı olarak- uzun bir süre almakta, Kişi de Evrim yolunda zaman kaybetmektedir.

 

Alıntı

--------------------

Ölüm her zaman bizimleydi, her zamanda bizimle olacak. İnsan varlığının ayrılmaz bir parçasıdır o. İnsanoğlunun ortaya çıkışından beri; insan, ölümü zihninde tartmış ve onun gizemlerini bulmaya çalışmışır. Çünkü, ölüm sorusunun anahtarı, yaşam kapısındaki kilidinde anahtarıdır." Prof.Dr. Eizabeth Kubler ROSS

 

 

Ölüm konusunu bugünkü bilimsel anlayışa en yakın şekilde incelemiş bir psikoloji profesörü olan Elizabeth Kubler ROSS'un da belirttiği gibi, ölüm sorusunun anahtarı, aynı zamanda yaşam kapısının da kilidini açabilecek türden bir anahtardır. Çünkü, tekamülcü ruhçuluk bilgisine göre dünya beşeri yüzyıllardan beri biliyor ki; ölüm denen olay ile geçtiğimiz yer, doğmadan önce bulunduğumuz yerdir. Her iki olayın da arasında da 'y a ş a m' dediğimiz bir dönem vardır ki, bu dönemde de doğmadan önce bulunduğumuz yerde (spatyom, ahiret) kendi kendimize aldığımız kararları uygularız.

 

Dolayısıyla, aslında; 'ölmek' (hele yok olmak anlamında bir ölüm) diye bir şey yok. Gerçekte olup duran şey, sürekli olarak (hem de kesintisiz bir şekilde); bir kez spatyoma, bir kez dünyaya doğmaktan başka birşey değildir. Evet, görüntü olarak yok olan birşey var, ama bu, sadece bedendir. Aslında beden de yok olmuyor; daha doğru bir ifadeyle, aslına dönüyor. Ama ebedi olan ruh, sürekli ve kesintisiz olarak, mevcudiyetini (uyum sağladığı ortamlarda) sürdürüp gitmektedir. Başka bir deyişle, ruh varlığı; bir kez spatyomda, bir kez (bedenlenerek) fiziksel dünyada tezahür ediyor. Bu tezahürlerinde, sözkonusu ortamların özelliklerine uygun bedenler kullanıyor.

 

3000 yıllık Vedalar'dan, çağdaş düşünürlere kadar, tüm dinlerin ve felsefi akımların vazgeçilmez konusu olmuş. İnisiyatik öğretilerde deneysel olarak yaşanmaya çalışılmış olan ölüm denen geçiş olayı ve bunun ötesiyle ilgili ayrıntıları daha sonraki bir yazımıza bırakarak, bu yazımızda ağırlıklı olarak 'Ölüme Yakın Deneyimler'den

sözedeceğiz. Buna, 'yarı ölüm halleri', hatta 'ölümün eşiğine kadar gidiş gelişler' de denmektedir. Uyku, şuur kaybı, baygınlık, hatta astral seyahat gibi paranormal deneyimler, 'yarı ölüm' sayılabilecek hallerdir. Bunlar, çoğunlukla; öte alemin sınırına kadar gidip gelenlerin deneyimleridir.

 

Ölüme yakın deneyimlerin (ÖYD) en güzel örnekleri reanimasyon çalışmasıyla ortaya çıkarılmıştır. Başta Dr. Moody, B.J.Eadie, D. Cannon, Dr. M.Morse ve P.Perry'ninkiler olmak üzere, öteki araştırmacların bu konudaki klinik çalışmalarını konunun akışı içinde sizlere sunacağız. Ayrıca astral seyahat / projeksiyon ve benzeri paranormal deneyimler de bir bakıma ÖYD sayılabileceğinden, bunlara da satırlarımız arasında yer vermek istiyoruz. Günümüz biliminin parapsikoloji adı altında yarım yüzyılı aşkın bir zamandan beri konuya eğiliyor olmasına karşın, geçmişinin ne kadar eski olduğunu göstermek bakımından; kutsal metinlerde, ilk çağ felsefesinde ve inisiyatik öğretilerde nasıl ele alındığını özetle sunmak istiyoruz.

 

K u t s a l M e t i n l e r d e :

 

İncil'de: İsaiah (26/19) Ölüleriniz yaşayacak Benim ölü vücudumla birlikte dirilecekler. Toprakta yatanlar, uyanın ve şarkı söyleyin! Toprak ölüleri atacak.

 

Daniel (12/2) Toprağın tozu içinde uyuyanların çoğu uyanacak; kimi ebedi hayata, kimi utanca ve ebedi zillete...

 

Bu ayetlerdeki ifadeler çok değişik ve derin simgesel bilgiler içeriyorlarsa da, en azından ölümden sonra yaşamın sürekliliği açık olarak vurgulanmaktadır. Hıristiyanlık kültürüyle ölen insanların; doğal olarak, spatyom yaşamlarında bu kültürden motifler, hatta belirli İncil kavrakları görülmektedir. Kuşkusuz, bu durum tüm öteki din ve inanç mensupları için de geçerlidir. Sözkonusu motifler sadece ölüm ötesi için değil, ölüm öncesi (ÖYD) için de geçerlidir. Örneğin, 'karanlık tünel' motifi İncil'de, 'ölüm gölgesinin düştüğü vadi' olarak geçer.

 

Ayrıca, İncil'in "Korintoslular'a Mektuplar" bölümünde de ölümle lgili, bazı ifadeler bulunmaktadır (15/35-52): "Fakat bazı kimseler, 'Ölüler nasıl diriliyor?' diyecekler. 'Onlar hangi bedenle geri gelecekler?' Ektiklerin ilerideki bedenin değil. Sen sadece tohumu ekiyorsun... Tanrı buna, uygun bulduğu bedeni verir. Her tohuma kendi bedenini verir...Bundan başka ilahi bedenler de vardır; fakat ilahi bedenin haşmeti başka, dünyaya ait olanınki başkadır... Aynı şekilde ölülerin diriltilmesi de böyledir. Bakın, size bir sırrı gösteriyorum: Uyumayacağız ama, hepimiz de değişeceğiz. Bir dakikada göz açıp kapayıncaya kadar, İsrafil'in suru duyulduğu zaman... Çünkü, o boru çalınacak ve ölüler çürütülemeyecek şekilde kalacaklar."

 

Görüldüğü gibi, burada Pavlus'un, 'ruhsal beden'le ilgili ifadesi, kendilerini fizik bedenlerinin dışında bulanların anlattıklarına uymaktadır. Ayrıca, ruhsal (astral) bedenin maddesel bir yapıda olmadığı, onun herhangi birşeyle kısıtlı bulunmadığı hususlarına da değinilmektedir.

 

Kur'an'da ölüm konusu daha çok ele alınmıştır. Ayrıca, Kur'an'da tekrardoğuşla ilgili satırlara da rastlamak mümkündür.

 

Bakara (2/55-56): "Bir zamanda 'Ey Musa, biz ALLAH'ı açıkça görmedikçe, sana inanmayız.' demiştiniz de, derhal sizi yıldırım çarpmıştı. Siz de bunu görüyordunuz. Sonra, belki şükredersiniz diye; sizi, ölümünüzün ardından, tekrar diriltmiştik."

 

Bakara (2/28): "ALLAH'ı nasıl inkar edersiniz ki, siz ölüler idiniz, O sizi diriltti. Yine öldürecek, yine diriltecek. Sonra O'na döndürüleceksiniz."

 

Yukarıdakilere benzer ifadelere şu ayetlerde de rastlamak mümkün: Mülk 67/2, Embiya 21/35, Bakara 2/243, Hac 22/66, Rum 30/40. Ayrıca, bu konuyla bağlantılı olarak, Kur'an'da üç ayrı yerde geçen 'berzah' sözcüğü; iki şeyin arasını ayıran nesne ya da geçit demektir. Esas ahiret (spatyom) yaşamıyla, dünya yaşamının arasını ayıran sürece de 'berzah' denilmektedir. Kur'an, görüldüğü gibi, ölüm sonrası yaşamımızın bir kısmının geçeceği aleme 'berzah alemi' demektedir. Kur'an'da berzah yaşamının niteliğinden sözedilmez. Ancak, İslam Tasavvuf literatürü berzah konusunda çok zengin bilgiler içerir. Müslüman mistiklerin, ruhsal deneyimlerine dayanarak verdikleri bilgilere göre; berzah hayatı, bir tür rüyadır. Öyle bir rüya ki, "müstesna ruhlar bir yana, o rüyadan uyanış ancak ahiretle olanaklıdır. Bu rüya her ferdin, ahirette hak edeceği karşılığa uygun bir seyr içinde geçer. Ahiret hesaplarını başarılı bir şekilde verecek benliklerin berzah yaşamları mutluluk ve güzelliklerle, ötekilerinki ise acılar ve sıkıntılarla dolu olacaktır / olmaktadır.

 

İ l k Ç a ğ F i l o z o f l a r ı :

 

Başta Fisagor olmak üzere, İlk Çağ Filozoflarının hemen hemen hepsi ölüm ve ölüme yakın konuları öğretileri arasına almıştır.

 

Öğretmeni Sokrat olan Eflatun, Atina'da M.Ö. 427-347 yılları arasında yaşamıştır. Eflatun üç boyutlu fizik dünyanın dışında başka boyutların da varlığını kabul ediyordu. Buna göre doğal olarak; insanın 'bedensiz', şuurlu kısmıyla ilgilenmiş ve düşüncelerinde hareket noktasını buna göre ayarlamıştı. Eflatun'un öğretisinde fizik vücut ruh varlığının geçici bir aracıdır. Dolayısıyla, fiziksel ölümden sonra, şuurun devamlılığı sözkonusudur.

 

 

Bu gerçeği Fedon, Georgias ve Cumhuriyet adlı eserlerinde adlı eserlerinde yoğun bir şekilde işlemiştir. Ayrıca, onun öteki eserlerinde de yer yer ölüm tanımlarına rastlanır. Örneğin, bunlardan birinde ölümü, ruhun fizik bedenden ayrılması olarak tanımlar ve insanın bu 'bedensiz' tarafı daha az kısıtlamalara tabidir. Bu durumun modern klinik ve deneysel çalışmalardaki ifadelerini özellikle Dr.Moody'nin 'Life After Life', 'Yaşam sonrası Yaşam' adlı eserinde görüyoruz.

 

Eflatun, eserlerinin birçok yerinde, bedeninden ayrılmış olan ruhun, daha önceden ölmüş olanların ruhlarıyla karşılaşıp görüşebileceğinden sözeder ki, bu konuda gerek deneysel parapsikolojik araştırmalarda, gerekse spiritizm (deneysel ruhçuluk) çalışma ve celselerinde ortaya çıkmış olan vak'alarda izlenmiştir.

 

Ayrıca, bir varlığın beden dışı deneyimleri çerçevesinde Eflatun, fizik yaşamdan ruhsal yaşama geçiş sırasında rehber varlıkların yardımlarından da söz etmiştir. Bununla ilgili olarak, uykuyu (yarı) ölüme benzetmiş ve vücudun, 'ruhun hapishanesi' olduğuna değinmiştir. Eflatun'a göre ruhun bedene bağlanması, bir tür uyuma ve unutmadır ve hatta, şuur kararmasıdır. Ruh varlığı yeniden doğduğu zaman, eski deneyimlerini unutur; bedenini terkettiği zaman da, bunun tersi olur. Dünyadaki yaşamı, otomatik olarak,

bir film şeridi gibi hafızasından (sanki gözlerinin önünden) geçer. Asıl konumuz olan ÖYD deneyimlerinde de benzerleriyle karşılaşacağımız bu motiflerle bağlantılı olarak ünlü filozof; ölümün bir uyanma ve (fiziksel yaşamı) anımsama, hatta yeniden yaşarcasına anımsama olduğunu vurgulamıştır.

 

Bedenini terketmiş olan bir varlık bu aşamadan sonra, bir 'yargılama' aşamasından geçer ki; aslında, kendisini yargılayan, yine kendisidir. Bu şekilde öte aleme intikal etmiş olan varlık, bir önceki hayatında yaptığı 'iyi' ya da 'fena' şeyleri / deneyimleri görür, anımsar ve yeniden yaşar. Bunlarla ilgili olarak dünyada iken noksan bıraktığı içsel gelişim ihtiyaçlarını (bunlarla ilgili gerekli şuur hallerini) tamamlayana, onların doyumuna varana kadar, bu iş sürer.

 

Eflatun, beden dışı deneyimlerle ilgili olarak, belki de en güzel örneği 'Cumhuriyet'in onuncu kitabında, 'Bir Erin Efsanesi' başlığı altında vermiştir: Bu er, bir savaşta şehit olanlar arasındadır. Savaş bittikten sonra, şehitler sahipleri tarafından toplanarak, yakılmak üzere hazırlanan kuru dalların üzerine konur. Dallar tam tutuşturulacağı zaman bizim er dirilir ve savaşta şehit olduktan, kuru dallar üzerine bırakılana kadar ki süre içinde beden ötesi (ya da isterseniz, 'ölüm ötesi') deneyimlerini, daha doğrusu (artık yeniden yaşama döndüğüne göre) ÖYD'lerini anlatır.

 

Tarihin derinliklerinden bize gözkırpan ölüm ve ölümle ilgili öteki deneyimlerin ele alınarak işlendiği kaynaklar olarak da; Hermes, Orfe, Fisagor ile Rama ve Krişna'yı gösterebiliriz. Felsefe ekolünün ötesinde olmak üzere; ölüm ve ÖYD konusunun tema olarak işlendiği en önemli kaynaklardan birisi de 'Tibet'in Ölüler Kitabı'dır: M.Ö. 8.ci y.y.'da yazılı hale getirilmeden çok önceleri, kuşaklar boyunca ağızdan ağıza nakledilen bu eser; konuya vakıf olmayan kimseler tarafından öğrenilmesi ve istismar edilmemesi için son derece simgesel yazılmıştır. Kitabı hazırlayan bilgelere göre; ölmesini bilmek bir yetenek, hatta bir marifettir. Burada, ÖYD'lerini kendi kendine gerçekleştiren, ayrıntılarını ileride göreceğimiz, Oliver Fox ve Sylvan Muldon'u anımsamamak elde değil. Tibet'in Ölüler Kitabı'na göre, ölüm denen 'geçiş' ya da ölüme yakın bir deneyim, büyük ölçüde, bir bilgi ve uygulama işidir. Cenaze töreninin kaçınılmaz bir parçası olarak okunan bu eserle amaçlanan; hem bedenini terketmiş şahsa yardım, hem de dinleyenlere (bilgilenme açısından) inisiyatik ve ezoterik bir yardım oluyordu. Ayrıca, öleni ağıtla değil; sevgi ve coşku dolu hafifletici tesirlerle dünyadan uğurlamak doğrudan doğruya uygulanan, inisiyatik ve bilgi esaslı bir adetti. Böyle bir uygulamadan amaç da; fizik bedeninden ayrılan kimsenin spatyoma / ahirete uyumunu kolaylaştırmak, yani teşevvüşünü kısaltmaktı ki bu; kanımızca, ölen birine yapılabilecek en büyük yardımdır.

 

İşte bunları anlatmak, bu halleri oluşturmak için, ruhun fiziksel ölümünden sonra, geçirdiği ve geçireceği merhaleler (Tibet'in Ölüler Kitabı'nda) anlatılır ki, bunlar da, Dr.Moody'nin çalışmalarıyla ortaya konan deneyimlerin hemen hemen aynıdır. Bu benzerlikler şunlardır:

 

· Ruhun vücuttan çıkması,

· Bir süre baygınlık (ne olduğunu bilememe, teşevvüş) geçirmesi, kendisini 'boşluk'ta bulması,

· Bu 'boşluk' fiziksel bir boşluk değildir,

· Burada, ruhun şuuru hala yerindedir,

· Duyulan sesler: Tibet'in Ölüler Kitabı'nda, endişelendirici gürültüler, Dr.Moody'nin çalışmalarında, "rüzgar hışırtısı", "çıngırak sesleri" olarak geçer,

· Bedeninden ayrılmış olan kimse, kendisi için yapılan cenaze törenini görür, katılanların ve tören etkinliklerinin seslerini işitir.

· Ölmüş olduğunun farkına varır,

· Fiziksel yaşamında tanıdığı yerlerde ya da oraların yakınlarında dolaşır,

· Hala bir bedende olduğunun farkına varır ki; buna, 'ışıldayan beden' de denir,

· Bu bedeniyle; duvarlardan, kayalardan, hatta dağların içinden geçebilir, çünkü artık farklı bir boy

 

Alıntı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Spatyom, bedenden kesin olarak ayrılan ruhun intikal ettiği mekândır. Bu mekân, ruhun imajinasyonuna ve serbest düşüncesine göre en uygun formları oluşturacak bir yapıdadır.

 

 

bu paragrafı daha açıklığa kavuşturacak olursak spatyom müslümanların cennet diye bildikleri yerdir..cennet tasvir edilirken orda ne isterseniz o olur denir..bu pragraftada şu cümleyle açıklanmıştır ''Bu mekân, ruhun imajinasyonuna ve serbest düşüncesine göre en uygun formları oluşturacak bir yapıdadır.''yani orda ne düşünürsen o şekillenir.Kuranı kerimde ise spatyom üstü kapalı bi şekilde sembolize edilmiştir..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bülent Çorak 'ın "Bilgi Kitabı" obsesif bir yayındır. Sağdan soldan alınmış Çeşitli doğru bilgiler üzerine bir sürü yalan yanlış bilgi yumağıdır.

Söz gelimi " devler ile cüceler arasındaki boya değil yüreğe bakınız" diye bir cümle geçer. Sadıklar planından alıntıdır. Bu cümleyle pek çok insan oltaya takılır.

Üst samanyollarından negatif eğilimli bir varlık ve varlıklar gurubunun obsedesi altındadır bu insanlar. Ki ben 1 sene içlerinde bulundum zamanında..

Pek çok aile yıkıldı. Şİmdi gazetelerin tozlu raflarına kalkmış bir cinayet bile işlenmişti. (uzaylılar emretti deyip annesini kesen bir adamın hikayesi. Bu derneğe üye idi.)

Yanlış bir bilgiden anlayış edinilmez. Edinilir de o yanlış bir anlayış olur.

Bu kadar kolay olmamalı.

Bilgileri mantık süzgecimizden geçirip Elemek lazım .

Tabi bu arada emeğin için teşekkürler bir sürü güzel bilgi de alınmış "sağlıklı " kaynaklardan....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...