Jump to content

Şair Bejan Matur'la Sohbet....


birunsatan

Önerilen Mesajlar

21 Mart Dünya Şiir Gününde, şair Bejan Matur’la Metis Yayınlarından çıkan son kitabı "İbrahim’in Beni Terk etmesi"nde yer alan anne ve büyüme temalarını; İbrahim’de vücut bulan, ilk yaratılan varlık Adem’in evrensel soruları eşliğinde konuştuk. Bu şiirlerin, diğerlerinden çok sesliliğiyle ayrıldığını belirten Matur için asıl önemli olan, arayışın kendisi.

 

Son kitabınız “İbrahim’in Beni Terketmesi”, kendine özgü bir mitolojiye ve kutsal kitap anlatılarına benzer sembollere sahip, ancak bir o kadar da bireysel. Bunu anlatabilir misiniz?

 

İnsanın kutsalla ilişkisi sadece dinler üzerinden kurulmak zorunda değil. Din bunun sadece bir formu. Kutsala ait olan tüm o sembolleri alıp, anlamlarından arındırıp; o anlamlarıyla ilgilenmeyip, bir ilksel oluş haline getiriyor şiir. Adem’de, İbrahim’de ilksel olanı bu anlamda temsil ediyorlar kitapta.

 

İnsanın evren karşısındaki varlığını çıplak ve çaresiz sorgulamanın, bir aracı kılınıyor alınan her sembol. Oradan sorular soran bir hakikat arayışı belki de. Aklın, bilginin değil mutlak vicdanın gerçeği arayışı eşlik ediyor şiire. Ayrıca bu şiirin fazlasıyla Alevi bir evren algısından kaynaklandığını düşünüyorum.

 

Çünkü kutsalla, tanrıyla ilişkisini, bir araca ihtiyaç duymadan insanın tekliği üzerinden kuruyor. Kalbin, vicdanın ve sonsuzluk içinde insana çarpan soruların alanından doğuyor. İlk anlam neyse onu sorguluyor.

 

Dünyanın gerçekliğinin dışına şiirle düşmek

 

İlk kitaplarınızda olmayan ve artık dışa yönelen biri, daha fazla sesle birlikte var.

 

Önceki kitaplarda, doğmadan sorular soran biri vardı sanki. İlk kitaplardan itibaren peşinde olduğum o kutsal konuşmayı sürdürdüğümü gördüm. Ama o önceki konuşmada, sezen ama belirsiz bir şüphe de taşıyan bir ses vardı. Daha içe dönük bir yaklaşım, daha çaresiz ve çocuksu bir sesti. Şimdi bulunduğu yerin farkında bir sesle konuşuyor şiir. Daha sesli bir okumayı talebeden bir şiir bu. Sese yaslanan, daha görünen bir şiir.

 

Kitaptaki, uzağına düşülen ve yeniden hatırlanan ölü anne ve "büyümek" kelimesi arayışı çağrıştırıyor sanki?

 

Benim kimliğe bakışımı bu belirliyor. İnsanın hakikatine bakarken daha temel olan bazı kavramlara vurgu yapıyorum. İdeolojiden değil, bir yer duygusundan, coğrafyadan hareket ediyorum. Çünkü bir dünyanın içine doğmak ve o dünyanın kendi gerçekliği, bizi oluşturan şey.

 

Biz onun elbette dışına düşeriz; bir arayışımız olduğu, hareket edebildiğimiz ve insan olduğumuz için. Tekrar başa dönüp kendi genetik kodlarımıza bakar gibi o kültürel kodlara bakmak; o sembol repertuarına bakmak gerekir. Çünkü sembol repertuarı dediğimiz şey herkes için yola çıktığı ilk yer.

 

Sizi çevreleyen bir gökyüzü manzarası ya da çocukluğunuza ait olan bir doğa, tekrar tekrar dönülecek ve kendinizle ilgili soruları sormanız gereken yerdir. Bu anlamda, büyük ideolojilerin evrensellik diye tarif ettiği şeye rağbet etmiyorum. İnsan çünkü daha yereldir bu anlamda.

 

Ve yerel olduğu ölçüde evrensellik kazanır. İnsanın gerçeği ortaktır. Anne de, bu şiirde varlığın kaynağı sorusunun karşılığı sanki; uzağına düşülen ama her durumda cevaplarında kaynağı olan. Geri dönülecek yer ve başlangıç.

 

Şiiri yazdıran ne?

 

Başlıktaki "terk etme" kelimesi bir metafor olarak anne imgesine bağlı. Şiirin içinde dolaşan kadın sesi, İbrahim’in büyüme ve arayış sürecinde yanında, sonunda da aşk kavramı beliriyor. Bu arayış neden?

 

Kilit sanırım burada. İnsan tamamlanma ihtiyacı içinde, inanmama da bunun bir aracı. Bir şeye bağlanma ihtiyacı, dine bağlanmazsanız mesela bir sevgiliye bağlanırsınız. Onda kendi ikizini aramak, aslında kendi yansımanı aramaktır. Aslında kendin olan bir şeyi ve seni tamamlayacak olanı aramak.

 

"Tüllerin Kardeşliği" şiiri aslında bu anlamda önemli bir şiir. Aynı haznede büyüdüğün insanın eksikliğine işaret eden bir aşk. Aslında varlığın kaynağında tamlık var, ama eksilerek bir doğum yaşanmış. O eksilmeyi tamamlamamız için, bir ikiz arayışı içindeyiz. Aşk dediğimiz şey de bu, ikizini aramak.

 

Aşkı buralarda hisseden, arayan ve yaşayan biri olarak var o kadın da şiirde. Ve, bulduğunu da düşünüyor. Belki de ilk kez bulmuştur, belki de o bulma ve benzerlik, ona yazdırmıştır o şiiri. İnsanın kendi varlığının dışına çıkıp, kendine bakması hali. O sana bakan şeyi bulduğunu fark etmen duygusu, aşk dediğimiz şey.

 

Şiir arayışın aracı

 

İbrahim’in yanı sıra, tanrı ve kurban temaları da var. Bir de Adem. İbrahim’in Adem olması gibi bir his var. Bununla gelen acı ve kan ise, son şiirde ki "yuva" temasıyla buluşuyor. Tamamlandığında bu anlatının, başka bir şeye dönüşeceği de hissediliyor.

 

Bu konuştuğumuz, kanlı ve zor bir doğum. Bunu daha çok Adem ve o mutlak yalnızlık temsil ediyor. Evren karşısındaki yalnızlık, kainattaki yalnızlığımız ve tüm bunların sorgulandığı bahçeye doğan Adem. Adem bunun bir metaforu gibi, bunu sembolize ediyor.

 

İbrahim bunun daha kanlı hali. Büyümenin daha sancılı ve sert sembolü gibi. Ama tüm bunlar dinde anlatıldığı anlamıyla değil. Daha kişisel, kendi içinde başka bir teoloji alanı diyelim. Bu büyümeden ne çıkar, nereye varır ve sonrasın da ne olur bilmiyorum, birlikte arayacağız. Şiir bunun aracı.

 

Bu kitap bir imgeler dizgesini tamamlıyor ancak daha devamı gelecek gibi de.

 

Galiba öyle. Durmadan yazdığıma göre! Daha kapanmadı demek ki devam ediyor. Aynı dil, belki biraz daha genişleyerek yazdırıyor kendini.

 

Bejan Matur kimdir?

 

1968'de Maraş'ın Pazarcık ilçesi, Maksutuşağı köyünde doğdu. Ortaokul ve liseyi Antep'te okudu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. İlk şiirleri Ekin Belleten ve Yazıt dergilerinde yayımlandı; bunları Edebiyat Eleştiri, Adam Sanat ve Defter dergilerindeki şiirleri izledi.

 

1996'da yayımlanan ilk kitabı Rüzgar Dolu Konaklar 1997 Orhon Murat Arıburnu ve Halil Kocagöz ödüllerini aldı. Şiirlerinden yapılan bir seçki 2004'te "In The Temple of a Patient God" adıyla İngiltere'de Arc yayınevi tarafından, Almanca-Fransızca diğer bir seçki ise Winddurchwehte Herrenhauser adıyla 2006'da Lüksemburg'ta PHI yayınevi tarafından yayımlandı.

 

Bejan Matur günlük basında periyodik olarak siyasal ve kültürel yorum yazıları da yazmaktadır.

 

Metis Yayınları'ndaki kitapları

Rüzgar Dolu Konaklar, 1996

Tanrı Görmesin Harflerimi, 1999

Onun Çölünde, 2002

Ayın Büyüttüğü Oğullar, 2002

İbrahim’in Beni Terketmesi, 2008

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...