Jump to content

Baki Bir Selamdır Kalan; Yoldaşa Özlem....


birunsatan

Önerilen Mesajlar

yoldaş;

 

dün karagözlü, yangın bakışlı, gencecik fidanlar geldiler; seni sordular. o an gülümseyişimize gölge olup düştü yokluğun, ciğerimizde nüksetti haksızlığa uğramışlığın çıban sancısı... dopdolu gözlerle ''içeride...'' dedik, boğazımıza düğümlenen bir acıyla; durgun ve nemli bir bakışla... ellerim üşüdü, gözlerimizde buğulu bir yangın gibi usulca süzülürken senli günlerimiz...

 

sonra senden konuştuk, seni anlattık. seni sen eden herşeyi; bizi aynı yola yoldaş eyleyen sevdayı okuduk şiir gibi. yüzümüzde kavgayı okumayı çalışıyorlardı çocuklar, içimizde yanan ateşe çekinmeden dokunmak istiyorlardı. sorular sordular, sabırsızca bekleyerek cevabını. L... sustu ben anlattım, ben sustum o söyledi. kılıç gibi keskindi döktüğümüz kelimeler, sabır kadar güçlü... yaşanan sancıları anlattık, verilen ömürleri. ölüm tarihlerini, doğum tarihlerinden çıkarıp; gencecik hayatların ölüme kadar gidişini... anladılar, daha çok anlatmamızı umarak. kimi zaman sevinç oldun, kimi zaman efkardın sohbetin içinde. her sözümüzün arkasındaydı, mapustaki benliğin... cesaret ve hüzün yüklenip, gencecik adımlarıyla dönüp gittiler, bir daha gelmek dileğiyle. bizi sensizliğimizle başbaşa bırakarak. biz ise, inceden gülümseyişlerle yenmeye çalıştık o hüznü...

 

yoldaş; sen içeridesin ama bil ki yenilmedi yüreğin. varlığını sığdıramadılar dört duvar arasına. sen yapılması gerekeni yaptın, bedel verdin; yanılmadın. bedel verdik, yanılmadık... kararsa da hayatımız, karanlığa teslim olmadık. düşümüzde büyüttük aydınlığı, yüreğimizde taşıdık; bu sömürü düzeni herşeyimizi alsa bile, bir tek o aydınlığı sökemeyecektir yüreğimizden. yanılıyorlar; düşüncemizin dört duvar arasında kararacağını sanıyorlar!

 

bizler insana en çok yakışan benliği taşıdık. bunun bir suç olmadığını herkesten iyi bilmekteyiz. bu yüzden verdiğimiz bedel için sızlanmadık, ''akılsızlık ettik'' demedik hiçbir zaman. olması gerektiği gibi düşündük, olması gerektiği gibi yaşadık; sonucunda yıpranmış bir ömür taşıyacak olsak da... hani der ya şarkıda; ''yeter ki leke değmesin gültenli ellerimize; sevdalar yaşamak içindir, ölüm de yakışır bize''. korkusuzduk ve her korkusuz insanın, her kavgadan sonra umursamadığı birkaç yarası mutlaka olacaktır. elbette ki kabuk bağlayacaktır bu yaralar... üzülme sakın!

 

gün gelecek herşey değişecek gibisinden sözler sözlemek istemiyorum sana. değişmeyebilir. hatta bu zulüm; bu sömürü, onurumuzdan başka herşeyimizi alıp götürebilir de... fakat şu uğrunda savaştığımız insanlığa ve emekle işlenen güzelim toprağımıza mahçup düşmeyeceğiz. bu kötüye gidişte, bu kokuşmuşlukta, bu yozlaşmada payımız olmadı bizim; olmayacak da! işte bu yüzden günahkar değiliz!

 

unutma! bizden önce de çokça bedel verildi, nice yoldaşlar tereddüt etmeden yürüdüler darağacına. suçsuzluklarıyla hüküm giydiler. ne mutlu ki; şimdi gencecik yüreklere ışık oluyorlar, yıllar geçse bile toprağa emanet edilişlerinin üzerinden. umutsuz olma hiçbir zaman. nakış nakış işle kendini hayata; içeride de, dışarıda da...

 

bu arada, L... tavlada beni yenmeyi başarıyor artık. iki kişilik kahve alıyoruz şimdilik, en kısa zamanda üç kişilik olması dileğiyle; seni sımsıcak yüreğimizle kucaklıyor, tertemiz alnından öpüyoruz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yoldaş;

 

Şimdi bu toprakların herhangi bir yerinde etrafın duvarlarla çevrili bir halde bekliyorsun. Yüreğin sığmaz o duvarlara bilirim, benim de sığmamıştı zamanında..

 

Dün akşam bir mektup yazdım sana, bu kaçıncı mektup acaba, kaç kez kalemi elime aldım senin için?...

 

Sensiz hep eksik kalıyor bir yanımız, hep hüzünlerde sol yanımız…

 

Geçen gün dükkanı temizledik L… ile, aklıma sen geldin, seninle temizlediğimiz zamanlar geldi… Cemal Kutayın kitabı da, “soro’nun toprakları” da hala duruyor. Ne küfürler etmiştik o “ben de yazdım” kitabına…..

 

- yazdın da ne oldu…

- ben de okumadım..

- sen yazdın, ben de attım…

 

Gerçi sattık birazını ama hala çoklar be…

 

Dükkanın düzenini değiştirdik, daha derli toplu oldu eskisine göre. Bir ay önce su bastı dükkanı!...

 

Şimdi diyorsundur ne demek bu, şakamı yapıyo diye… Ama, içinde tek bir musluk dahi olmayan dükkanı su bastı. L… ile temizledik, yeniden düzelttik dükkanı, hatta espriler bile yaptık..

 

- L… koş dükkanı su bastı

- Damacana mı patladı..

 

- şeker portakalı var mı?

 

- Varda abla, kurusun sonra versek…

 

Bu şehrin soğuk bir gününde tanıştık seninle, sırtında çantan, ağzında sigaranla geldin dükkanıma… Gerçi salakça bir kitap sormuştun ama o salak kitap sayesinde tanıdık birbirimizi….

 

Kaç zaman geçti aradan; günler, aylar, yıllar… Yüreğimiz saflığı ile karşıladık hep birbirimizi…

 

Bu şehrin her karış toprağında yankılandı sesimiz…

 

Gözleri umut yoldaşım;

 

Yüzümüze taktığımız kırmızı fularlarla umudun adını haykırırken gökyüzüne, ya da sokaklardan geçerken, bağıra bağıra söylerken bir sevda türküsünü, elimizde demli çaylar ağzımızda sigaralarla, geceler boyu tartışırken aklımızdan geçenleri, biliyorduk, zamanın bir yerinde ayrılık olduğunu… Ama çok koyuyor be ayrılık, ne yapsa da alışamıyor insan….

 

Kimse anlamamıştı her görüşmemizde birbirimizi kucaklayışımız, veda ederken kucaklar dolusu sarılmamızı…

 

Oysa sadece biz bilirdik, her görüşmemizin son görüşme olduğunu….

 

Şimdi bu şehirde, sen olmadan yürümek tat vermiyor bize. Hep bir yanımız buruk kalacak sen yokken, her şeyimiz bir eksik dışarıda…

 

İçerde olmak zordur, bilirim, özgürlükten yoksun olmak, gökyüzünü görememek, yağan yağmurda duramamak… Bilirim, çok kötüdür, yüreğimiz sığmazken kabına, dört duvar arasına sıkışıp kalmak…Ama dışarıda olmak daha kötüymüş be!...

 

Her gün bir eksik başlamak güne, ya da ne bileyim, dışarıda havayı içine çekerken doyasıya, dudaklarında hüzünlü bir gülümseme olması….

 

Bugün senden ayrılışımızın kaçıncı günü, kaçıncı ayı bilmiyorum. Günleri saymıyorum ama her zaman bir bardak daha çay koyuyorum masaya, bir paket daha sigara oluyor dükkanda…

 

“Onlar ki dünyanın son umudu/ soyları tükenen birer çılgındırlar/ ne bir adresleri vardır onların/ ne de / aşktan başka bir sığınıkları..”

 

Şimdi sen, bu şehirden çok uzakta, dört duvar arasında yaşarken yalnızlığını, biliyorum umudun hala dimdik ayakta…

 

Yeniden, kavuşacağımız güne kadar kendine iyi bak. Seni devrimciliğimizin olanca ateşiyle kucaklıyorum…

--------------------

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Elimizde acının kehribar tesbihi

ki kayıp durmakta parmaklarımızdan

Ey şair

yine bölük pörçük anlattın

yine eksik bıraktın bir şeyleri

gün devrilmekte ama sen

tutmamışsın acımızın çetelesini

Sen sus artık, bize bundan sonrasını

dövüşen anlatsın

Ey tarih, aç solgun yapraklı defterini

ve oku hayatımızın parçalanmış hikayesini

 

araya girmek istemezdim ama dayanamadım kusuruma bakma birun :confused: (yüreğine sağlık)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

gecenin bir yanı, açık camdan ayı izliyorum, elimde şarap, hoparlörden bir ağıt çalıyor.. şimdi neresinde durmalıyım hayatın söyle, sen oralarda dururken ben neresinde kalmalıyım...

 

1 mayıs geçeli çok olmadı, ben sokaklarda seni aradım bütün zaman boyunca...

 

gözleri öfke, yüreği aşk yoldaşım...

 

canım yanıyor sensiz bu şehirde, ben gelemiyceğime göre oralara, gel e artık yanı başıma...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...