Jump to content

Neoklasik Dönemde Komedya ve Güldürü Türleri


semuel

Önerilen Mesajlar

1570’lere kadar bu ülküye tüm anlamı İtalya’da verildi ve sonra Avrupa’nın geri kalanına yayıldı. 18.yy.da da hakim oldu. 1550’den önce edebi kurama duyulan ilgi yavaş gelişti ve bu ilgi her şeyden önce iki klasik bilimsel eser ile ilgiliydi: Poetika ve Ars Poetika.

 

Trent Konsülü’nün, Aristo’nun eserlerinden ilham alan Akinolu Thomas’ın öğretisini benimsemesiyle Aristo’nun otoritesi güçlendi.

Neoklasik öğretide asal vurgu gerçeğe benzerlik ya da hakikatin ortaya çıkması üzerineydi. Gerçeğe benzerlik üç alt amaca bölünebilir:

Gerçeklik >Ahlaki Doğruluk >Evrensellik

 

Gerçeklik: Bu kavramla bağlantılı olarak eleştirmenler yazarların konularını gerçek yaşamla sınırlandırmalarını istediler. Bundan başka soliloglar, aparlar azaltıldı, sırdaş karakter oyuna sokuldu.

Ahlaki Doğruluk: Yazarlardan aynı zamanda ideal ahlaki düzeni de açıklamaları istendi. Oyunlar Tanrının adilliğini de anlatmalıydı. Bu, kötülüğün cezalandırılması ve iyiliğin ödüllendirilmesi anlamına geliyordu. Yaşamdaki adaletsiz örnekler Tanrının uzun vadeli planlarının kavranamayacağı anlamına geliyordu.

Evrensellik: Neoklasikler hakikati yüzeysel detayların karmaşasında aramak yerine, onu belli bir kategorideki tüm görüngü ve olaylarda ortak olan niteliklere yerleştirdiler.

 

Tüm oyunlar temel iki türe indirgendi: komedya ve tragedya. Diğer türler çok “karışıktı”. Dramatik biçimde saflık, yani komik ve ciddi öğelerin birbirine karıştırılmaması istendi. Neoklasik tiyatro tipleri tarif etme eğilimi içine girdi; oyun kişileri edebe uygun hareketi gözetirlerse başarılı olurlar, bundan saptıkları zaman cezalandırılırlar.

 

Tüm oyunların asal işlevinin öğretmek ve eğlendirmek olduğu söylendi. Komedyanın kaçınılması gereken gülünç davranışı, tragedyanın ise hataların ve kötülüklerin korkutucu sonuçlarını göstererek öğreteceği söyleniyordu. Bu düşünceler 18. yy.ın sonuna kadar eleştiriye hakim oldu.

Üç birlik kuralı 16.yy.da formüle edildi. Eylem birliği Yunanlılar tarafından dile getirilmişti. 1543’lerde zaman birliği, 1570’lerde yer birliği savunuldu. Bu üç unsurun asli kurallar olduğunu ilk ifade eden 1570 yılında Castelvetro’dur. Seyirciye diğer yöntemlerin inandırıcı gelmeyeceğini söyledi. Düzenli oyunlar için beş perde kuralı esas olarak kabul edildi.

16. yy boyunca Neoklasik kurallar eğitimli toplulukların dışında çok az bilindiğinden bu türde yazılan oyunlar geniş kitlelere ulaşamadı Esas olarak sarayda sergilenen intermezziden dolayı daha popülerdi.

 

Fransa'da komedyanın gelişimi,tragediyle birlikte oldu. Moliere, William Wycherley gibi kimi yazarlar bu dönemde yetişti. Töre komedyası ağırlıklı güldürü biçimlerindendi. Töre komedyasının ortaya çıkışı neoklasik dönemde olmuştur. Soylu bir aileden gelen Sir George Etherege'nin genel hatlarını çizdiği bu türün en iyi örneği Yapabilseydi Yapardı adlı komedyasıdır. Yazarın mizah anlayışı oldukça gelişmiş ve düş dünyası da bir hayli genişti. bu düş dünyası neoklasik dönemin sınırları içerisinde hareket olanağı bulan gerçekçilikle bağlarını koparmayan bir dünyaydı. Etherege 1668 yılından itibaren yazdığı incelemelerle töre komedyasının sınırlarını açıkça çizmiş ve kendisinden sonra gelenlere kaynaklık etmiştir. Etheregenin üslübunu başarıyla sürdüren wycherley gerçekçi kişileri ele alırken olayları da olasılık düzleminde tutmayı başarmıştır. Bu yazarda özellikle görülen bir diğer şey ise Moliere etkisidir. Taşralı Kadın ve Dürüst Adam adlı yapıtlarında Moliere etkisi açıkça sezilir. Moliere şüphesiz döneminde yaşamış bir çok yazarı gölgede bırakacak kadar başarılı olduğundan, komedyanın şekillenmesine de katkısı oldukça büyüktür.

 

etherege'nin geleneğini devam ettirenler arasında sayabileceğimiz bir diğer yazar da, William Congreve'dir. bu yazarla töre komedyası en kusursuz biçimine ulaşmıştı. onun oyunlarındaki ustalık hem toplum hayatını canlandırmada hem de anlatım gücündeki kesinlikle ortaya çıkıyordu. Yaşlı Bekar adlı oyununda bütün bu özellikler görülebiliyordu. Yazarın bir başka oyunu da Sevgiye Sevgi ve ardından yazdığı Dünyanın Durumu bu türün başarılı örneklerinden sayılıyordu. ikinci oyununda İngiliz töre komedyasının bütün özellikleri görülmekteydi. Bu oyunda karmaşık bir olay dizisi görmek mümkündür. Bu yazarda da Moliere etkisi büyük oranda görülmekteydi. Moliere'nin ortaya çıkşıyla dönemindeki bütün komedya yazarları ikinci ve üçüncü plana düşmüşken ondan sonra gelenler bu durumdan istifade etmeyi bildiler. 1665'te Şaşkın adlı komedyasını yazarak büyük üne kavuşan Moliere, 1643'te L'Illusttre Theatre'ı kurdu. Fransa'nın çeşitli kentlerini gezen bu topluluk gittiği ülkelerde çeşitli güldürülerle herkesi güldürmeyi başardı. Moliere ilk başarılı oyunu Şaşkın'ı yazmadan önce iki kısa güldürü yazmıştı. Bu her iki oyunda Commedia Deel'arte biçimindeydi. Öte yandan ilk önemli yapıtı sayılan Şaşkın ise Commedia Erudita üslubunda yazılmıştı. Bu oyunun yazılışı ince çizgili güldürünün ilk örneklerinden oldu. Moliere kendisine İtalyan oyun yazarlarının oyunlarını örnek olarak seçmekteydi. Ardından yazar toplumsal eleştiriden yoksun dolantıya dayalı oyunlar yazmaya başladı. Yazarın dramatik üslubu gittikçe gelişmeye başladı. 1658 yılının sonuna doğru Moliere, sarayda, oynadığı temsillerde kral tarafından çok beğenilerek ilgiyle izlendi. Bundan bir yıl kadar sonra Kibarlık Budalaları'nı yazdı. Bu oyunda yazarın kendine özgü üslubu kesin olarak belirlendi. İlk kez toplumsal eleştiriye giden Moliere, böylece yazarlık yaşamının dönüm noktasına gelmişti. Bir dönem de traji komedya denemesi yapan yazar bu işi başaramadığını anlayıp tekrar toplumsal eleştiriye döndü. Aynı yıl içinde Kocalar Okulu'nu yazdı. Her ne kadar sonraki oyunlarındaki akıcılık ve sağlam organik yapı tam olarak ortaya çıkmamışsa da, Terentius'un Adelphi ve Lope de Vega'nın İhtiyatlı Aşıklar yapıtlarından esinlenerek yazılmış olan bu oyunuyla büyük üne kavuştu. 1661 yılında Kadınlar Okulu'nu yazan yazar kişilerini daha insansal ve inandırıcı bir duruma getirerek oyun yazarlığı yaşamında büyük bir atlım gerçekleştirmişti. Bu oyunuyla sert saldırılar ve acımasız eleştirilere maruz kaldı ve bunun üzerine hemen Kadınlar Okulu'nun Eleştirisi'ni yazdı. Oyunda çeşitli kişiler ağzından bir tartışmaya giren yazar, Dorante'nin ağzından da kendi düşüncelerini iletti:" Ben diyorum ki, büyük sanat hoşa gitmektir. Bu komedyada yöneldiği insanların hoşuna gittiğine göre işini görmüş demektir". Fakat ardı arkası gelmeyen tartışmalar sürüp gitmekteydi. Edme Boursaud adlı bi yazar, Kadınlar Okulu'nun Eleştirisini Eleştiri adlı bir oyun yazıp bunu tiyatroda oynattı. Moliere'nin ise bu oyuna yanıtı Versailles Tuluatı oldu. Oyun bir prova havasında çeşitli kişilerin konuşup tiyatro dersi verdiği bir ortamda geçiyordu. Brecour adında sağlam ve inandırıcı konuşan kibar bir adam komedyanın amaçlarını çağındaki kusurlarını ortaya koyuyordu. 1669 yılında Tartuffe adlı oyununu yazan yazar karaktere yeni bir boyut getirerek onu ilgi çekici hale getirdi. Moliere'Nin komedyalarında sıkça değindiği genç aşıklar, kurnaz uşaklar, kendi çıkarları uğruna ahlak kurallarını hiçe sayan kahramanlar, dini kullanarak insanlarını gözünü boyamaya çalışan çeşitli karakterler onun daha sonraki oyunlarında da daha keskin hatlarla çizilmiş olarak görülmekteydi. Moliere bir dönem danslı komedyalar ve komik operalar da yazmıştır. Ölümünden sonra da ardından gelen komedya yazarları Moliere'e minnet duymuş ve onun yolundan gitmeye devam etmişlerdir.

 

Neoklasik yazarlar başlangıçta aristokrat seyirciye hizmet ediyor görünseler de yazdıkları oyunlar uzun süre ilgi çekebilen oyunlar olmaktan uzaktı. Halk tiyatrolarında bir kaç öğretici oyun sergilenmişse de, yaygın olan tür Farstı. Farsların çoğu 1571-1588 arasında Paris'te oynamış olan ve 1599'dan sonra sık sık geri gelecek olan Commedia Deel'arte topluluklarının etkisiyle doğaçlama oynanıyordu. 1597 yılı civarında yetenekli oyun yazarları ve düzenli oyuncu toplulukları ortaya çıktıktan sonra doğaçlamaya dayalı tiyatrodan vazgeçilerek yazılı tiyatroya ağırlık verilmeye başlandı. Fransa'nın ilk profesyonel oyun yazarı olan Alexandre Hardi de mesleğine bu yıllarda başlamıştı. Sıradan seyirci için yazan Hardi beşyüz civarında oyun verdiğini söylerken, araştırmacılar bunun abartı bir rakam olduğunu ileri sürdüler. Hardi beş perde oyunlar yazarak neoklasik akımın kullandığı bir çok araca saygı göstermiştir. Oyunlarında şiirsel dili çok iyi kullanmış, hayaletler ve haberciler gibi bir çok öğeyi oyunlarında kullanarak iyi oyunlar vermeyi başarmıştır. Başlangıçta tragedyalar yazarken ardından traji komiğe merak salmıştır. Farsın gözde olduğu dönemde tiyatroya başlayarak, yazdığı traji komik oyunlarla daha sonraki tragedyanın, pastoralleriyle de komedyanın yolunu açmıştır. Yazar dönemindeki diğer yazarları da halk sahnesi için yazmaya cesaretlendirmiştir. 1610-1629 yılları arasında en ünlü oyuncular Fars türü oyunlar oynayan oyunculardı. Bu da Fars türünün Fransa'da çokça ilgi gördüğünün açık bir kanıtıdır. 1660'lı yıllara gelindiğinde komedaynın önlenemez yükselişi bütün yazarları etkisi altına almıştır. Öyle ki Racine bile bir dönem komedya yazmaya merak salmıştır. Bu dönemde Moliere, Corneille ve Scaron'un halka sevdirdiği entrika komedyasının istine karakterizasyon aracılığıyla yeni bir unsur ekledi. Onun eserleriyle komedya, tragedyayla eşit bir seviyeye yükseldi. Entrika komedyalarının çoğunlukla kullandığı temel özelliklerden bazıları aptal aşıklar, entrika çeviren uşaklar ve çaresiz aşık genç kızlardır. Taşlamanın ön planda olduğu bu dönemde çoğunlukla yaşamın ve törelerin oyunlarda gerek karakterlerle gerekse durumlarla nasıl iç içe geçtiğini görürüz. Moliere, gelenekleri ve karakter türlerini gülünçleştirmemişse de, insanın değişebileceğine inanmaz, bu nedenle insan doğasını, çeşitli sapkın davranış türleriyle bozulmuş olarak gösterir ve düzelebileceğini hiç bir zaman ima etmez. Sonuç olarak karakterleri oyunun başında nasıllarsa, büyük ölçüde oyunun sonunda da hiç bir değişim göstermezler. Cimrilik, yapmacıklı tavırlar,halktan kişilerin soylu görünmeye çaılışırken gülünç düştükleri durumları ele alan yazar, komedyaya karakter açısından büyük yenilikler getirmiştir. Neoklasik düzen içerisinde beş perde ve üç birlik kuralına uygun olarak oyunlarını düz yazı biçiminde yazmıştır. Oyunlarının çoğu misafir odasında geçer, bu durum, oyunalarını Roma komedyası tarzında eçık mekanda geçirmiş olan bir önceki komedyadan farklılık gösterir. Moliere'le birlikte dekorlar, çizilen karakterlerin ve törelerin bir yansıması olmuştur. Böylelikle iç mekanda dekor kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır.

Farslar dönemin seyircisinin ilgisini çekerek güldürü türleri arasında önemli bir yer edinmeyi başarmıştır. Farslar da toplumsal düzen içinde insanların yetkin olmayan yanları ele alınır. Örneğin; evlilite ihanet, didişme, iki yüzlülük, yalancılık, kurnazlık, günahkarlık bu oyunların vazgeçilmez temalarıydı. Aksiyonun hızla geliştiği bu oyunlarda kahramanlardan biri aptal öteki kurnaz olarak çizilir. Fars'ın Fransa'da yoğun ilgi gördüğünü ve bunların çoğunun dramatize edilmiş fıkralar olduğunu görmekteyiz. Bir avukatın, bir tüccarı aldatarak elindeki kumaşı almasını ve koyun çalan, aptal sandığı bir köylüyü avukatın bu kez de köylü tarafından ütülüşünü anlatılır. Bu oyun türünün ortaya çıkışı tahmini olarak soytarılar şenliğinin bastırılmasıyla oluşmuştur.

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

Aristoteles (2005): Poietika, (çev. Nazile Kalaycı), Ankara: Bilim ve Sanat.

Assmann, Jan (2001): Kültürel Bellek, (çev. Ayşe Tekin), İstanbul: Ayrıntı.

Brıne, Adrian - York, Michael(2001): Shakespeare Oyunculuğu, (çev. Ali H. Neyzi), İst.: T. İş Bankası yay.

Brockett, Oscar G. (2000): Tiyatro Tarihi, (çev. S. Sokullu, T. Sağlam, S. Dinçel, S. Çelenk, S.B. Öndül, B. Güçbilmez), Ankara: Dost.

Çelenk, Semih (2000): Barbarlar Mutludur Çünkü Tiyatroları Yoktur, İzmir: Etki.

Dupont, Florence (2001): Edebiyatın Yaratılışı, (çev. Necmettin Sevil), İstanbul: Ayrıntı.

Girard, René (2003): Şiddet ve Kutsal, (çev. Necmiye Alpay), İstanbul: Kanat.

Girard, René (2005): Günah Keçisi, (çev. Işık Ergüden), İstanbul: Kanat.

Holland, Norman N. (1999): Psikanaliz ve Shakespeare, (çev. Özgür Karaçam), İstanbul: Gendaş.

Kott, Jan (1999): Çağdaşımız Shakespeare, (çev. Teoman Güney), İstanbul: Mitos-Boyut.

Nutku, Özdemir (2000): Dünya Tiyatro Tarihi, cilt:1, İstanbul: Mitos Boyut.

Nutku, Özdemir (2001): Dram Sanatı, İstanbul: Kabalcı.

Nutku, Özdemir (2002): Oyunculuk Tarihi, cilt 1-2, Ankara: Dost.

Şener, Sevda (2003): Yaşamın Kırılma Noktasında Dram Sanatı, Ankara: Dost.

Şener, Sevda (2003): Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, Ankara: Dost.

Urgan, Mina (2003): İngiliz Edebiyatı Tarihi, İstanbul. Y.K.Y.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...