Jump to content

Tiyatrocular Kendi Gününü Yas İçinde Kutluyor..


birunsatan

Önerilen Mesajlar

Tiyatrocular 'yas günü'nü kutluyor!

 

 

27 Mart dünya tiyatrolar günü, iktidarın tiyatro sanatı üzerindeki baskıları ve adaletsiz ödenek dağıtımı konusundaki tartışmalarla kutlanıyor. Tiyatronun özgürlükçü, yaratıcı ve barış yanlısı olması gerektiğine dikkat çeken tiyatrocular, 'iktidara karşı sanat' çağrısı yapıyorlar.

 

27 Mart Dünya Tiyatro Günü bu yıl da Türkiye'de hararetli tartışmalara sahne oluyor. Yapılan açıklamaların çoğunda AKP hükümetine yönelik tepkiler dile getiriliyor, iktidarın sanat politikaları eleştiriliyor, tiyatro salonlarının yıkımı kınanıyor. Çünkü AKP iktidarının 6'ıncı yılındaki tiyatro politikası, bir çok tiyatroyu yıkımın eşiğine getirdi. Ankara Devlet Tiyatrosu'nun Yeni Sahnesi kapatıldı, İzmir Devlet Tiyatrosu'nun sahnesi aynı kaderi bekliyor, İstanbul'da Muhsin Ertuğrul Sahnesi ve AKM yıkım tehdidi altında. Trabzon Devlet Tiyatrosu'na oynadıkları oyunda başbakana yapılan 'hiciv'den dolayı soruşturmalar açıldı. Kültür Bakanlığı'nın her yıl dağıttığı ödeneklerin adaletsizliğine ilişkin hiç bitmeyen tartışmalar ise bu yıl zirvesini yaşıyor.

 

Kürt tiyatrocuların gündeminde ise daha çok örgütlenme tartışmaları yer alıyor. Tiyatro sanatının maddi ve manevi destekten yoksun bırakılmasını aşmak için yöntem üzerine tartışan Kürt sanatçılar, tiyatroda toplumsallık ve barış vurgusunun öne çıkartılması gerektiğinin altını çiziyorlar. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü vesilesiyle Kürt ve Türk tiyatrocularla konuşan ANF, tiyatronun temel sorunlarının yanı sıra özellikle kadın tiyatrolarının sorunlarını araştırdı. ANF'ye konuşan tiyatro oyuncusu, eleştirmen ve yönetmenler, tiyatronun özellikle 'dilden ve ironiden yoksun bırakıldığına dikkat çekiyorlar. Ödenek dağılımındaki adaletsizliklere de vurgu yapan tiyatrocular, bu sorunların aşılması için 'tiyatronun sol politikalarla kucaklaşması gerektiğine' inanıyorlar.

 

Tiyatronun 'sol' ile buluşma özlemi...

 

Tiyatro eleştirmeni Yaşam Kaya, tiyatronun AKP iktidarı döneminde yaşadığı krize ilişkin endişelerini dile getiriyor ve siyasi oyunlar oynayan grupların Anadolu'da oyunlarını sergilememeleri için yapılan baskılara dikkat çekiyor. Yaşanan bu politikaların sonucunu 'Toplum 'ironisiz' bırakıldı' diye ifade eden Kaya, 'Bugün umutların yeşerdiği bir tablo çizmek isterdim, ama maalesef Türkiye tiyatrosu günden güne eriyor, yok oluyor. Tiyatromuz gerçek anlamda 'sol' politikalarla ne zaman kucaklaşırsa o zaman belli şeyler düzelir, ve söyleyeceklerimiz umut verici olur' diye konuşuyor.

 

Oynamayı bir yaşam biçimi yapmak

 

Geçmişin tiyatro algısı ile bugünün algısı arasında uçurumlar oluştuğuna işaret eden Tiyatro yönetmeni Mehmet Esatoğlu ise şu örneği veriyor: 'Yıllar önce Anadolu illerinde turne yaparken oyun bitimi oyuncular birbirine 'geçmiş olsun' derdi. Topluluğun yaşlı yönetmeni bu sözden çok hoşlanmaz kendi kendine 'asıl oyun oynamadan geçen saatlere geçmiş olsun' demek gerekir diye mırıldanırdı. Bize öğrettiklerinden ve anlattıklarından 27 Mart tiyatro bayramına armağan edebileceğimiz şöyle bir yaklaşım kaldı kafamızda; Oynamayı bir yaşam biçimi yapmak, insana ve yaşama dair ne varsa tutkuyla okumak, araştırmak, yürürken yolda bütün dünyayı yiyip yutarcasına gözlemek, bundan haz almak ve sahne üretiminde gözlemlerini, duygularını paylaşa paylaşa üretmek, provaya bir bayram coşkusuyla koşmak... Meraklısına küçük bir not: O yönetmene ne oldu derseniz. Yaşamının son yıllarında boğazında ve ses tellerinde oluşan kanser sesini elinden aldı. O da son günlerini sahnede sözsüz roller oynayarak geçirdi.'

 

Bizim Tiyatro'nun yönetmen ve oyuncusu Zafer Diper de Dünya Tiyatrolar Günü adı altında kutlamalar yapılmasına karşı çıkıyor. Tiyatronun, doğumundan bugüne kutlanası olaylardan farklı bir üretim alanı olduğunu belirten Diper, 'Bu kutlamalar tiyatroyu gündeme taşımak için ise, bunun için mart ayının bilmem ne günü mü bekleniyor?' diye soruyor.

 

Kürt tiyatrocular örgütlenmeli

 

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Oyuncusu Emin Yalçınkaya ise Kürt Tiyatrosu üzerine yaptığı belirlemelerde daha çok 'örgütlü tiyatro' sorununa dikkat çekiyor: '27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü'ne ilişkin Kürt tiyatrocuların farklı bir yaklaşım taşıdıklarına vurgu yapan Yalçınkaya, bu farklılığın da Kürt tiyatrocuların tercihinin dışında şekillendiğini kaydediyor. Yalçınkaya'ya göre 'Ötekileşmek elbette sağlıklı düşünen bir insanın akıl kârı değildir. Hele bir sanatçının yapacağı bir tercih asla değildir. Ama bu gün Kürt tiyatrocuları ötekileşirken kendini bulmalı, sanatsal bir potada örgütlenmelidir. Bu gün hala doğru dürüst bir yazılı materyali olmayan Kürt (Mezopotamya) kültürünün yazılı kaynaklar oluşturması gerekir. Kendini hapsettiği cendereden kurtarıp kendi kimliğini oluşturduğunda ötekileşmekten kurtulacaktır. Aksi takdirde gölgenin gölgesi olmaktan öteye gidemeyecektir.'

 

Dicle Fırat Kültür Sanat Merkezi Oyuncusu Osman Xunaw, sanatın hep barışa katkı sunması gerektiğini ifade ediyor. Xunaw şu vurguları öne çıkartıyor: 'Tiyatro barışın simgesidir. Yatırımlar hep sanata yapılır. Ama 'sanatçılar' ölmeye ve öldürtmeye bağış yaparlar. Oysaki sanat hiç bir zaman güzeli çirkine, yaşamı ölüme ve barışı savaşa çevirmemiştir. Sanat doğada açan bir gülün veya doğan bir solucanın barınağıdır. Tiyatro insanı insana insanla oynama sanatıdır.'

 

Sanat savaşımın silahsız nöbetçisidir

 

İstanbul Devlet Tiyatrosu Oyuncusu ve Tiyatro Avesta'nın yönetmeni Turgay Tanülkü de 'Dünyada halkını özünde düşünmeyen Hitler dâhil bazı liderlerin bile savaş sonrası taşları toplayıp yaptığı tiyatro, opera binalarıdır' diyor. Diktatörler tarafından bile kültürün öneminin kavrandığına vurgu yapan Tanülkü şöyle devam ediyor: 'Demek ki onların bile kültürün ne kadar önemli bir şey olduğunu biliyorlardı. İster dünya görüşlerini kabul edelim ve ya etmeyelim, sanatı-tiyatroyu düşünen kişiler olmuşlardır. 30 yıldır Türkiye'de tiyatro yapan biri olarak şunu görüyorum ki, tiyatro binaları alış veriş merkezlerine çevriliyor ve ya yıkılıyor. Halk için yapılan sanatın var olması gerekiyor. Bilindiği gibi uzun zamandır cezaevlerinde yaptığımız tiyatroların, hangi görüşten olursa olsun bir araya toplayabiliyorsak, birbirine selam verdirebiliyorsak, sokak çocukları sahneye çıkabiliyorsa, demek ki sanat büyük bir savaşımın silahsız nöbetçisidir. Dünyadaki tüm silahlı güçlere karşı, yani barış güçleri sanatçılar ve hukukçulardır. Onlarla barışa ulaşabilir. Her yerde barış çığlığı atacak tek çığlık sanat çığlığıdır.'

 

Tiyatro'da kadınlar kendini ifade edemiyor

 

Kendilerini 'profesyonel feminist bir tiyatro topluluğu' olarak tanımlayan Tiyatro Boyalı Kuş'un Sanat Yönetmeni Jale Karabekir de tiyatrodaki erkek egemen anlayışa karşı çıkarak bir araya geldiklerinin altını çiziyor. Ancak erkek egemen tiyatro anlayışının yine her yerde karşımıza çıktığını belirten Karabekir, Kültür Bakanlığı'nın mali destek dağıtma kriterlerini de buna örnek gösteriyor. Kadın tiyatrocular olarak, kadın sorunlarını ele aldıklarını, tiyatroya kadın bakış açısını getirdiklerini anlatan Karabekir, buna karşın, cinsiyet ve zihniyet olarak sadece erkeklerden oluşan Kültür Bakanlığı kurulunun, bu yıl da kendilerine ödenek vermemesinden yakınıyor. Destek alan grupların da istisnalar dışında sahipleriyle, metin yazarları ve yönetmenleriyle 'erkek' olduğunu hatırlatıyor. 'Kadınların kendini ifade etme alanları tiyatroda da engelleniyor artık' diyen Karabekir, şöyle devam ediyor: 'Bu ayrımcılıktan, bizleri yok görmelerinden, sessiz sedasız, çeşitli kulislerle kendi alanlarını, kendi egemen sistemlerini korumalarından dolayı şikâyetçiyiz.'

 

'27'nci yaş günü, yas gününe döndü'

 

Tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Nedim Saban ise 27 Mart'ta AKP'nin yerel yönetimleri kazanması nedeniyle bu günün Başbakan tarafından 'yerel yönetimler bayramı' ilan edildiğini hatırlatarak, o günden sonra tiyatrolar gününün yas gününe dönüştüğünü savunuyor. Nedim Saban, 'Bazı yerel yönetimler ise, genel istek üzerine tiyatroları sessizce yıkarken, gözü yaşlı tiyatrocuların nerede kaldıklarını pek merak ediyorlardır herhalde. Geçen yıl tiyatromuz yıkılırsa yürürüz diyenler stretching bile yapmıyor, buldozerlerin altına yatacaklarını iddia edenler buldozerlere buldog olmuşlar' diyor.

 

'Barların, pavyonların kapalı kalmasını emreden yasalar, aynı statüde gördükleri tiyatroların kapılarına da kilit vurmuşlardır' diyen Saban, Ertuğrul Günay'ı kastederek, eskiden sosyal demokrat olanların Kültür Bakanı olduktan sonra yıkılan tiyatrolara bakmaktan başka bir şey yapmadıklarını kaydediyor. Dünya Tiyatrolar Günü bildirisinin de suya sabuna dokunmadığını belirten Saban, bu bildiriyi okuyanları da, 'tiyatronun sorunlarının olmadığı bir ülkede yaşıyorlarmış hissine kapılmakla' suçluyor. Saban 'Artık halkımızın Muhsin Ertuğrul'un uyarılarına kulak asarak, tiyatroda kabuklu yemiş yeme yasağını delme zamanı gelmiştir artık. Kabuklu yemişleri, muzları çürük domatesleri bir ülkenin hayat damarlarını tıkamak isteyenlere yedirmenin zamanı gelmiş de geçmiştir' diyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...