Jump to content

Nihat Behram Şiirleri..


Kinyas

Önerilen Mesajlar

Bir Veda Havasından Aysız Sevinçsiz Kelimeler

 

Yıllarımın en acar

en uçarı

duyguları

nasıl da yüreğimin en kırçıl

en acımsı

yaraları oldular

Bu ne yaman

bir rüzgâr?

Sanki gök

bir uçurum..

Bulutlar

kırlangıçsız

ışıksız..

Kırağı vurdu kıra..

Dal sızlanıp kurudu..

Köreldi

kökleri nanelerin..

Itır

kokusundan soğudu..

Bu ne sakar bir duygu?

bir yanı

yangınlanır

parıldar

Bir yanı

canatar solgunluğa..

Kırağı vurdu..

Söndü ateşböceği,

dağıldı ürpertisi ruhuma..

 

Bir karartıdır artık

en körpe tomurcuğun

en narin gözeneği..

Elveda nazlı bebek..

Elveda kelebeğim..

Yüzünü gecelerin

ıssız boşluğuna gizleyip

için için ağlayan

yanık gelin

elveda..

Yazık ki

bağrımda uğuldayan

huysuz

uykusuz kelimelerle

bu son tutuşum seni

bu sana son bakışım..

Geçip gidiyor işte

günler

hiç durmadan..

Dilerim

tozlanmasın yeniden

özlemindeki uyum

o hırçın inceliğin

karlanmasın bir daha..

Ne benimle acılan

ne ömrün acılansın..

Bağrımda uğuldayan

aysız

sevinçsiz kelimelerle

bu son tutuşum seni

bu sana son bakışım..

Elveda mavi çiçek..

Elveda tarla kuşum

 

Yalnız Değiller, Şarkıları ve Biz Varız

 

Saydam ve ıslak ölüm

eğer boyunlarına geçirilen ilmikten

gökten bir fırtınayı koparır gibi

koparacaksa ciğerlerini

nefesimi onlara vereceğim

kalbimdeki yaşayan tıpırtıyı

gözlerimi onlara vereceğim

oyarak kirpiklerimle dünyada

acıya ve öfkeye dair bütün görüntüleri

 

Urgan

demir yollarında

fabrikalarda

gün boyunca çığlığın dinmediği

şehrin uzak semtlerine doluşan işçilerin

pamuk seline yaprak yaprak dökülen

tütünde

zeytinde

çam denizinde ormanların

ve verimsiz düzlüklerinde kurak toprağın

açlığın can çekişini

tırnakla

terle

susturmaya çalışan yoksul köylerin

gözlerinde parlamaya başlayan

umut için düğümlendi

 

Saydam ve ıslak ölüm

eğer boyunlarına geçirilen düğümden

dökecekse körlerin alfabesini

yumruğumu onlara vereceğim

yaşayan yumruğumu

ağzımı onlara vereceğim

yeryüzünün bütün mert ölüleri için

toplayarak kanlı kelimeleri

 

Sürgün

 

Uyandırın anamı

Söyleyin gidiyorum

Yolumu gözlemesin

Dönemem belki geri

Arkadaşlarım duysun

Kardeşim bunu bilsin

Söyleyin gidiyorum

Dönemem belki geri

Babama haber salın

Çiçekler onda kalsın

Sulasın günaşırı

Dönemem belki geri

Korulara söyleyin

Dağlara asmalara

Baygın çocukluğumun

Çınladığı kırlara

Söyleyin gidiyorum

Dönemem belki geri

Gelsinler anılarım

Uğurlasınlar beni

Sadece sevdiğime

Söylemeyin duymasın

O kadar körpe ki kalbi

Bilmiyor yitirmeyi

Söylemeyin bu akşam

Sevdiğim ağlamasın

 

Ellerin Avucumda İki Ateş Damlası

 

Çiçeğinde yeni yeni kamaşan zerdalisi ömrümün,

gülüşümde çekirdeği sertleşmemiş ilk çağlam,

kızım benim, nazım benim,

gurbetelde sazım benim,

yalazlanmış can tanem,

körpe dalım bir tanem..

Sisini gözlerimin, içimdeki dumanı

seziverdin de sanki

acılandın uykunda,

sızlandın huysuzlandın..

Dudakların kurumuş, ter içindesin yavrum!

Kolsuz kanatsız kalmış

geceden beri başucundayım..

Çırpınarak anlamını arayan binlerce sözcük

kabukları koparılmış yaralar gibi

uğulduyor beynimde..

itiraf etmeliyim ki yavrum

çekip gitse de bir bir

ekmeğe, özgürlüğe, insanlık ve hayata dair

içimi dişleyen düşünceler,

senin bir gülücüğün şimdi

yaşamam için bana yeter.

Geceden beri başucundayım..

İşte, sabaha dayandı gün!

Aşsız, işsiz, kuruşsuz

bir ıssız bayırdayım.

Bebeğim, canımın kıvırcığı,

boranda fırtınada sürgün vermiş tomurcuk,

üzüm tanem, nar tanem,

acar yanım, bir tanem..

Kim kime, dum duma bir tufandayız;

günlerin ağzında kara bir gül

dikenleri tenimize dayanmış;

ürkütülmüş, sarılmış, acıyla sınanmışız..

İnim inim uykunda nasıl da yalnız

yanıyor yüzün yavrum,

yüreciğin kaşlarında tütüyor,

ellerin avcumda iki ateş damlası,

tutuşmuş rüyaların, sesin duyulmaz,

kendi kollarımızdan başka

saranımız yok bizim..

Yazım benim, güzüm benim,

yemin olmuş sözüm benim;

sana kuş bulmalıyım

sana düş bulmalıyım

gidip iş bulmalıyım..

Koynunda çırpınırken böyle çaresiz

kahrınla tanıştırdın bizi ey hayat

zehrinle tanıştırdın;

alışılmaz bildiğimiz nefrete alıştırdın!

Onurumuz:

senin için sakladığım tek servetim bu yavrum;

süt olmaz, aş olmaz, iş olmaz onurumuz..

sızım benim, gizim benim,

gurbet elde izim benim;

ateş almış taş altında kalmışız,

gün olur hesabını sorarız elbet.

 

Nihat Behram

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Haykır Acını Ey Halk

Haykır acını ey halk, baş eğme haykır

Bir yol kavşağındasın ve ancak

Yaraların, haykırışlarla onarılır

Bir yol kavşağındasın ve senin

Değişmek için çırpınıyor kaderin

Kuşan alnında biriken o kara teri

Sırtında şakırdayan kırbacı kopar

Soluk al, ışıldat o mazlum yüreğini

Bak; korlaştı acıların, kozalandı

Ey halk, parçala şu nankör suskunluğunu

Baş kaldır artık

Sevginin ve öfkenin uğultusunu

Bağrına vura vura taşırken sana

Karşılık gözetmiyor o gencecik insanlar

Ne barbarın tehdidi, ne dişleri kıran elektrik

Dalga dalga yayılan o rüzgarı durdurabilir

Bu direniş senin için ey halk

Bu çığlık senin kollarınla

Yıkılsın şu köhne dünya

Ve coşkuyla yeniden kurulsun diye çınlatıyor hayatı

Bir yol kavşağındasın fakat

Mutlaka değişecek kaderin

Bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda yürüyen şu yoksul çocuk

Bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar

Bunu bekliyorzincirin oyduğu bilek

Bunu bekliyor açlık, kuraklık, ılık ılık akan kan

Bunun için en gençlerimizi ölümle tanıştırdık

Kuşan kendini artık,

Biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla

Ey halk, haykır acını; bu karadumanı dağıt!!!

--------------------

Şimdi Biz Sevişiyorsak..

 

Şimdi biz seviyorsak

yakarışlarla sarsılıyordur dünya

ateş ve yutkunuşu

yığarak kalbin billuruna

 

Şimdi biz seviyorsak

oynaşır buzağılar çayırlarda

elleri terli doğar çocuklar analarından

altında bir dağ gibi durulur gökyüzünün

anlam bulur çılgınlıklar ve ağlayışlar

 

Şimdi biz seviyorsak

– ki gönlümüzde cömert bir başdönmesi gezinir –fısıldaşır camlardaki buğu

aşkın gülümseyişi başkalaşır

bulup çıkarır koynundan

yaradılışın kalkanını

 

İşte dal gibi endamı sevgimizin

gırtlağımızda huysuzlanan acımtırak titreyiş

işte gövdemizi fırlatarak girdiğimiz kavga

adımlarımızdan boşalan korda sarsılan toprak

 

Şimdi biz seviyorsak

– ki grevlerden

dövüşerek kuşatılan halktan öğrendik bunu –ayrılığın olduğu kadar kavuşmanın

güvenin ve

verimli gürültünün yazlarını taşırız dünyaya

 

Çünkü biz sevişiyorsak

çırılçıplak işçileri var demektir sevginin

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Geçip gidiyor işte

günler

hiç durmadan..

Dilerim

tozlanmasın yeniden

özlemindeki uyum

o hırçın inceliğin

karlanmasın bir daha..

Ne benimle acılan

ne ömrün acılansın..

Bağrımda uğuldayan

aysız

sevinçsiz kelimelerle

bu son tutuşum seni

bu sana son bakışım..

Elveda mavi çiçek..

Elveda tarla kuşum

 

 

teşekkürler Silent...iç acıtıyor sabah sabah. ama çok güzel satırlar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...