Jump to content

Hip-Hop'ın tarihi, kültürü ve bilinmeyenler...


chestasly

Önerilen Mesajlar

Hip-Hop'çıları üzerlerinden düşen bol pantolonları, kent merkezlerinde bazen sokaklarda görülen dans performansları; kendilerine özgü jestleri, mimikleri ve konuşma üsluplarıyla tanıyoruz. Çoğu kişinin herhangi bir müzik akımı sandığı hip-hop'ın çeyrek yüzyılı aşan tarihi ve sosyal-siyasal boyutları pek bilinmiyor.

 

Hip-hop kültürünü oluşturan dört öğe; rapper'lar, breakdancer'lar, DJ'ler ve graffiti sanatçıları ilk olarak Amerikan sosyal yaşamı içinde, 1970'lerde belirgin şekilde kristalize oldular. Bu dört ayrı bileşen, Amerika'nın kentsel alanlarında, siyah gettolarında gençliğin kendini ifade ettiği estetik bir stil haline geldi ve hip-hop akımının bugüne varan temelini teşkil etti. Başlangıçta siyah kamusal alanlarında ve mekânlarında ortaya çıkan bu ritmin, giyimin, davranışların ve şiirin karmaşık birlikteliği birçok sosyologa göre bugün gençliğin direnişinin evrensel, underground dili konumuna ulaşmıştır. Bu konuda önemli sosyolojik araştırmaları bulunan Halifu Osumare hip-hop'ın küresel bir kültür haline geldiğini ve Amerika'nın siyah ve latin topluluklarında başlamasına rağmen, bugün dünyanın herhangi bir başkentinde marjinalleşmeleri hakkında benzer lirikleri, müzikleri ve giysileri kullanarak rapper üslûbuyla konuşan gençlik grupları bulmamanın imkânsız olduğunu ifade eder. Osumare Japonya, İngiltere, Fransa ve Almanya'da Amerikan örneklerini kendi toplumlarına uyarlayan hip-hop alt kültürlerine tanık olmuştur. Londra'da marjinal Doğu Hindistan gençliği Hint melodilerini İngiliz rap'iyle protestonun sokak formunu üretmek üzere karıştırırlar. Paris'te yoksul Yahudi, Ortadoğulu ve Batı Afrikalı gençlik hip-hop stilini ve rap'i kendi sefaletleri ve polis şiddeti hakkında konuşurken kullanırlar. Japonya'da ise kadın hip-hop'çılar kadınlara yönelik cinsiyet kısıtlamalarını ve ayrımcılığı anlatırken bu genre 'dan yararlanırlar. Osumare'ye göre bölgesel düzeyde söylenen lirikler bir haberleşme aracıdır; sadece Birleşik Devletler'deki topluluklar arasında değil; Tokyo, Londra ve Paris'teki gençlikler için de. Fakat bu genre'ın başarısı bir tür hizipleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Gangsta stili rapper'lar, 1990'ların başında New York, Philadelphia ve Los Angeles'ta siyah getto gençliğin sefalet, kitlesel işsizlik ve cezaevi deneyiminin bir ifadesi olarak gelişmişken, bu kökenden gelmeyen studio playa 'lar bugünlerde müziği sadece para için yapıyorlar. Micheal Barnes bu adamları İmateryalizmi öven ultra-kapitalistlerİ diye adlandırır. Başlangıçta bir studio player'ın gerçekten söylediği gibi sefaletten gelip gelmediğini anlayamayabilirsiniz. Fakat ünlü olursa bunu gizleyemez. Aslında otantiklik dinleyiciler için kesinlikle çok önemlidir. Barnes, sadece onların müziğini dinleyerek kentli siyah gençlik, Asyalı gençlik, Latin gençlik veya başka bir etnisiteden gençlikle ilgili neler olup bittiğini kavramanın mümkün olduğunu savunur. (1)

 

Los Angeles'ta Hip-Hop: Politics and Popular Culture in Late 20th Century United States adlı kurslar veren Jeffrey Ogbonna Ogbar hip-hop'ın sokaklara konuştuğunu, orada yaşayan insanlara hayat hakkında konuştuğunu ifade eder. Ogbar'a göre hip-hop şiirseldir, gülümseme ve metaforla doludur. Bir sözlü tarih işlevselliğiyle New York, Los Angeles, Chicago, New Orleans ve hatta orta-batının tarımsal merkezlerinden bahseder. Bazı şiddet ve ayrımcılık argümanları içeren gangsta rap'in ölümünden sonraki rap'ler çeteleşme karşıtı, özfarkındalığın ve sorumluluğun erdemlerinden, feminizm ve hatta vejeteryanlıktan söz eder. Rapper Chuck D'nin de söylediği gibi hip-hop Siyah Amerika'nın CNN'idir.Özellikle Los Angeles rap'çilerinden, tanık oldukları polis şiddeti nedeniyle bu konuda bazı şeyler duyulabilir: Ulusal, uluslararası ve yerel medyada duyulamayacak bazı yaşamsal enformasyonlar. The Hip-Hop Generation: Young Blacks and the Crisis in African American Culture 'ın yazarı Bakari Kitwana'ya göre ise bu kuşak artık daha fazla enformasyona ya da politize olmaya değil örgütlenmeye ihtiyaç duyuyor. Siyah Amerikan gençliğinin sorunu budur.

 

Sheffield Üniversitesi, Gazetecilik Çalışmaları Bölümü'nde Eleştirel Söylem Analizi ve Gazeteciliğin Dili konulu dersler veren John E. Richardson hip-hop için elitist bulduğu kültür terimini kullanmaz. Richardson'a göre hip-hop bir söylemdir ve bir söylem olarak üç öğenin bir toplamıdır: sosyal pratikler (iktidar, eşitsizlik, sınıf, cinsiyet, ırk temelli sosyal tabakalaşma), söylemsel pratikler (üretim-tüketim) ve metnin kendisi. Bu zamana ve biçime göre değişen fakat yine de kesin özellikleri, belirli kaynakları ve tutarlılığı bulunan bir söylemdir. Topluluk ve birey, materyalizm ve spiritüellik, devrimcilik ve umursamazlık, yaşam ve ölüm, ticari ve eleştirel başarı arasındaki çelişkili pozisyon onun tematik yönünü belirler. Hip-hop Hıristiyanlık, İslam, nihilizm ve diğer değer sistemleri arasında ruhsalken, belirli bazı ikonografik öğeleri sembolik düzeyde yineleyedurur: silah, dolar, Afrika vd. Geçmişte rock'ı ve punk'ı ele geçiren mainstream'in İkapma aygıtlarıİ hip-hop için de bir tehdittir. Akım popülerleşirken underground pop'a, nüanslar standarda, orijinallik kitlesel üretime dönüşür; herkesin kullanımına açık olan pazarlanır hale gelir ve kültürel spontanlığını, kamusallığını ve son olarak da kimliğini yitirir. Fakat bu henüz hip-hop için tamamlanmış bir süreç değildir, bütünüyle kapılmamıştır ve alternatif karakterini korumaktadır. Ayrıca şu da göz ardı edilmemelidir: Amerikan kent yaşamına içkin bir karakteristik olan ırksal yoksulluk ve yoksunluklardan doğmuş olan hip-hop şu an New York'u, ABD'yi, Batı'yı aşmaktadır. Bu konuda yapılacak araştırmalar kaçınılmaz olarak iki yönlü bir yaklaşımla küresel ve yerel boyutları göz önünde bulundurmalıdır. (2)

 

Hip-hop'ı kentsel gettoların kültürü ve rap'i sokak insanlarının sözlü ifade yolu diye tanımlayan Marie-Agnés Beau'ya göre akımın küresel serüveni ilk olarak, Amerikan müziksel üretimleri için doğal bir pazar olan İngiltere'ye ihraç edilmesiyle başlar. 1980'lerin başında ise Avrupa'nın geri kalanına yayılmıştır. Avrupa'da hareket değişik sosyal ilişkilere ve göçmen topluluklarının bağlamlarına, hakim yerel müzik renklerine göre Amerikan rap'inden ayrı bir gelişim çizgisi izler.

 

İngiltere'de rap dalgası güçlü club kültürü tarafından absorbe edildi ve pop ya da trip-hop haline geldi. Marie Agnés Beau'ya göre göçmen grupların sosyal ve siyasal açıdan iyi yapılandığı İngiltere'de, rap içinde politik vurgular (başka ifade kanalları bulunduğu için) pek fazla görülmez. Gençler daha çok yerleşik punk ve grunge hareketleriyle kendi muhalefetlerini dile getiriyorlardı. Yazar Fransa'daki hareketi değerlendirirken, burada gençliğin Birleşik Devletler'deki kadar sert koşullarda yaşamadığını ve İngiltere'deki gibi politik olarak örgütlü olmadıklarını, bunun en temel farklılık olduğunu savunur. Fransa'da varoşlar gerçek gettolar değildir. Ve gençlere yönelik sistemli bir ırksal ayrımcılık yoktur. Siyahlar, Araplar ve beyazlar aynı sosyal sistem içinde birlikte yaşama ve aynı eğitimi alma şansına sahiptirler. Böylece topluma daha ileri düzeyde entegredirler. Rap'in hard-core örnekleri (gangsta rap) bu nedenle gelişmemiştir. Varolan örnekler daha esnek ve ılımlıdır. Bunlardan, hızla tüm kuşağın sözcüsü haline gelen Mc Solar, sadece göçmen gençliğin değil, beyaz-orta sınıf gençlerinin de kabul edeceği yetenekleri ve mizahıyla en başarılılardan biridir. Beau'ya göre Fransa'da hip-hop ve rap göçmen gençlerin modası olmaktan öteye geçiyor; o şimdi adapte olmak ve toplumdaki yerini bulmak için kendi yollarını arayan tüm yeni ve sıklıkla çok ırklı (multi racial) kuşağın kültürü.(3)

 

Türkiye'de hip-hop kültürünün ve rap müziğin görece yeni olduğu söylenebilir. En iyi bilinen ve çığır açan grup Cartel, Almanya'ya göç etmiş ailelerin ayrımcılığa maruz kalan çocukları ve onların yaşadığı problemlere duyarlı olan Alman arkadaşları tarafından kuruldu. Karakan grubu, Erci E. ve Alman grup Cinayi Şebeke'nin (Da Crima Posse) bir araya gelmesinden oluşan Cartel her iki ulusal kültüre de ait değildi. Almanya'da yabancı, Türkiye'de Almancı olmaktan çektikleri sıkıntıların öfkesini ve sınıflar arası ekonomik eşitsizliğe karşı duydukları tepkiyi hip-hop yoluyla dile getirdiler. Türkiye'de Cartel'in karşısında geçmesi gereken iki büyük sınav vardı. İlki hem Almanlara hem Türklere nasıl seslenecekleri, hangi yolla her iki kültürle de hesaplaşacaklarıydı. İkincisi, Türkçe'nin rap yapmaya uygun bir dil olmadığını iddia edenlere nasıl cevap verecekleriydi. Her iki sınavı da başarıyla geçen Cartel, Türkiye'de Türkçe hip-hop stilinde müzik yapmak isteyen gençleri cesaretlendirdi. Cartel'in başarılarından aldıkları güçle kendi gruplarını kurdular ya da solo albümler yaptılar. Bu gruplardan Nefret, İstanbul doğumlu (1977) Ceza ve Rosenburg doğumlu (1978) Dr. Funchs tarafından 1998'de kuruldu. Yeraltı Operasyonu (1999), Meclis-i Ala (2000) ve Anahtar (2001) isimli albümleri çıkardılar. Türkçe rap dünyada iyi bir yer edinene dek çalışacaklarını söylüyorlar. Yine 1998'de Silahsız Kuvvet adıyla müzik yapmaya başlayan Samsunlu Mick Check (Sagopa Kajmer) 1999'daki Yeraltı Operasyonu projesine de katıldı. 2001'de Sözlerim Silahım adlı albümü yaptı. 1997'de Ankara'da Agressive Attack grubu kuruldu. Cartel'den önce rap'le uğraşan grup üyeleri, Cartel'dan sonra Türkçe rap olgusunu yaygınlaştırmak amacıyla hareket etti. 1998'de Kayıtsız Kalma isimli demolarını yaptılar. 1998 yılında Hip Hop Devriye Ankara'dan gelen grup üyeleri tarafından kuruldu. Mc Aka (DJ Metin), DJ Whisky, Mc Sis (Nurtan) ve Sevgin'den oluşan grup tamamen Türkçe rap'ten yana ve birbirlerine güçlü bir iletişim ağıyla bağlılar. Aynı yıl Mc Redd İzmir'de Redd-i İlhak adıyla müzik yapmaya başladı. 2001'de Şer Ekseni adlı demosunu yaptı. Çalışmaları, kişilik çatışmaları ve sosyal çatışmalar üzerine kuruludur.

 

Türkiye'de rap müzik yapan daha birçok grup ve kişiden bahsedilebilir. Bunlar ilk aklıma gelenler. Genelde güçlü bir Türkçe rap eğiliminin ve geleneğinin varlığını görüyoruz. Üstelik sadece dilde değil, içerikte de yerelliğin etkili olma durumu söz konusu. Bu da hip-hop kültürünün küreselden yerele uzanan doğasına oldukça uygun.

 

Sonuç olarak dünyada ve Türkiye'de hip-hop'çıların ne talep ettiğini belki de en iyi rap'çi Common'ın şu dörtlüğü ifade ediyor:

 

Ben tam olarak zihinleri yenileştirmek ve kamçılamak

 

dünyayı dolaşmak ve zamanı etkilemek

 

barışı ve bilgeliği araştırırken kafiyeler boyunca koşmak istiyorum.

 

Rap'ler sokaklara onlarla birlikte olduğumu bildiren duman işaretleridir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hip-Hop'çıları üzerlerinden düşen bol pantolonları, kent merkezlerinde bazen sokaklarda görülen dans performansları; kendilerine özgü jestleri, mimikleri ve konuşma üsluplarıyla tanıyoruz. Çoğu kişinin herhangi bir müzik akımı sandığı hip-hop'ın çeyrek yüzyılı aşan tarihi ve sosyal-siyasal boyutları pek bilinmiyor.

 

Hip-hop kültürünü oluşturan dört öğe; rapper'lar, breakdancer'lar, DJ'ler ve graffiti sanatçıları ilk olarak Amerikan sosyal yaşamı içinde, 1970'lerde belirgin şekilde kristalize oldular. Bu dört ayrı bileşen, Amerika'nın kentsel alanlarında, siyah gettolarında gençliğin kendini ifade ettiği estetik bir stil haline geldi ve hip-hop akımının bugüne varan temelini teşkil etti. Başlangıçta siyah kamusal alanlarında ve mekânlarında ortaya çıkan bu ritmin, giyimin, davranışların ve şiirin karmaşık birlikteliği birçok sosyologa göre bugün gençliğin direnişinin evrensel, underground dili konumuna ulaşmıştır. Bu konuda önemli sosyolojik araştırmaları bulunan Halifu Osumare hip-hop'ın küresel bir kültür haline geldiğini ve Amerika'nın siyah ve latin topluluklarında başlamasına rağmen, bugün dünyanın herhangi bir başkentinde marjinalleşmeleri hakkında benzer lirikleri, müzikleri ve giysileri kullanarak rapper üslûbuyla konuşan gençlik grupları bulmamanın imkânsız olduğunu ifade eder. Osumare Japonya, İngiltere, Fransa ve Almanya'da Amerikan örneklerini kendi toplumlarına uyarlayan hip-hop alt kültürlerine tanık olmuştur. Londra'da marjinal Doğu Hindistan gençliği Hint melodilerini İngiliz rap'iyle protestonun sokak formunu üretmek üzere karıştırırlar. Paris'te yoksul Yahudi, Ortadoğulu ve Batı Afrikalı gençlik hip-hop stilini ve rap'i kendi sefaletleri ve polis şiddeti hakkında konuşurken kullanırlar. Japonya'da ise kadın hip-hop'çılar kadınlara yönelik cinsiyet kısıtlamalarını ve ayrımcılığı anlatırken bu genre 'dan yararlanırlar. Osumare'ye göre bölgesel düzeyde söylenen lirikler bir haberleşme aracıdır; sadece Birleşik Devletler'deki topluluklar arasında değil; Tokyo, Londra ve Paris'teki gençlikler için de. Fakat bu genre'ın başarısı bir tür hizipleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Gangsta stili rapper'lar, 1990'ların başında New York, Philadelphia ve Los Angeles'ta siyah getto gençliğin sefalet, kitlesel işsizlik ve cezaevi deneyiminin bir ifadesi olarak gelişmişken, bu kökenden gelmeyen studio playa 'lar bugünlerde müziği sadece para için yapıyorlar. Micheal Barnes bu adamları İmateryalizmi öven ultra-kapitalistlerİ diye adlandırır. Başlangıçta bir studio player'ın gerçekten söylediği gibi sefaletten gelip gelmediğini anlayamayabilirsiniz. Fakat ünlü olursa bunu gizleyemez. Aslında otantiklik dinleyiciler için kesinlikle çok önemlidir. Barnes, sadece onların müziğini dinleyerek kentli siyah gençlik, Asyalı gençlik, Latin gençlik veya başka bir etnisiteden gençlikle ilgili neler olup bittiğini kavramanın mümkün olduğunu savunur. (1)

 

Los Angeles'ta Hip-Hop: Politics and Popular Culture in Late 20th Century United States adlı kurslar veren Jeffrey Ogbonna Ogbar hip-hop'ın sokaklara konuştuğunu, orada yaşayan insanlara hayat hakkında konuştuğunu ifade eder. Ogbar'a göre hip-hop şiirseldir, gülümseme ve metaforla doludur. Bir sözlü tarih işlevselliğiyle New York, Los Angeles, Chicago, New Orleans ve hatta orta-batının tarımsal merkezlerinden bahseder. Bazı şiddet ve ayrımcılık argümanları içeren gangsta rap'in ölümünden sonraki rap'ler çeteleşme karşıtı, özfarkındalığın ve sorumluluğun erdemlerinden, feminizm ve hatta vejeteryanlıktan söz eder. Rapper Chuck D'nin de söylediği gibi hip-hop Siyah Amerika'nın CNN'idir.Özellikle Los Angeles rap'çilerinden, tanık oldukları polis şiddeti nedeniyle bu konuda bazı şeyler duyulabilir: Ulusal, uluslararası ve yerel medyada duyulamayacak bazı yaşamsal enformasyonlar. The Hip-Hop Generation: Young Blacks and the Crisis in African American Culture 'ın yazarı Bakari Kitwana'ya göre ise bu kuşak artık daha fazla enformasyona ya da politize olmaya değil örgütlenmeye ihtiyaç duyuyor. Siyah Amerikan gençliğinin sorunu budur.

 

Sheffield Üniversitesi, Gazetecilik Çalışmaları Bölümü'nde Eleştirel Söylem Analizi ve Gazeteciliğin Dili konulu dersler veren John E. Richardson hip-hop için elitist bulduğu kültür terimini kullanmaz. Richardson'a göre hip-hop bir söylemdir ve bir söylem olarak üç öğenin bir toplamıdır: sosyal pratikler (iktidar, eşitsizlik, sınıf, cinsiyet, ırk temelli sosyal tabakalaşma), söylemsel pratikler (üretim-tüketim) ve metnin kendisi. Bu zamana ve biçime göre değişen fakat yine de kesin özellikleri, belirli kaynakları ve tutarlılığı bulunan bir söylemdir. Topluluk ve birey, materyalizm ve spiritüellik, devrimcilik ve umursamazlık, yaşam ve ölüm, ticari ve eleştirel başarı arasındaki çelişkili pozisyon onun tematik yönünü belirler. Hip-hop Hıristiyanlık, İslam, nihilizm ve diğer değer sistemleri arasında ruhsalken, belirli bazı ikonografik öğeleri sembolik düzeyde yineleyedurur: silah, dolar, Afrika vd. Geçmişte rock'ı ve punk'ı ele geçiren mainstream'in İkapma aygıtlarıİ hip-hop için de bir tehdittir. Akım popülerleşirken underground pop'a, nüanslar standarda, orijinallik kitlesel üretime dönüşür; herkesin kullanımına açık olan pazarlanır hale gelir ve kültürel spontanlığını, kamusallığını ve son olarak da kimliğini yitirir. Fakat bu henüz hip-hop için tamamlanmış bir süreç değildir, bütünüyle kapılmamıştır ve alternatif karakterini korumaktadır. Ayrıca şu da göz ardı edilmemelidir: Amerikan kent yaşamına içkin bir karakteristik olan ırksal yoksulluk ve yoksunluklardan doğmuş olan hip-hop şu an New York'u, ABD'yi, Batı'yı aşmaktadır. Bu konuda yapılacak araştırmalar kaçınılmaz olarak iki yönlü bir yaklaşımla küresel ve yerel boyutları göz önünde bulundurmalıdır. (2)

 

Hip-hop'ı kentsel gettoların kültürü ve rap'i sokak insanlarının sözlü ifade yolu diye tanımlayan Marie-Agnés Beau'ya göre akımın küresel serüveni ilk olarak, Amerikan müziksel üretimleri için doğal bir pazar olan İngiltere'ye ihraç edilmesiyle başlar. 1980'lerin başında ise Avrupa'nın geri kalanına yayılmıştır. Avrupa'da hareket değişik sosyal ilişkilere ve göçmen topluluklarının bağlamlarına, hakim yerel müzik renklerine göre Amerikan rap'inden ayrı bir gelişim çizgisi izler.

 

İngiltere'de rap dalgası güçlü club kültürü tarafından absorbe edildi ve pop ya da trip-hop haline geldi. Marie Agnés Beau'ya göre göçmen grupların sosyal ve siyasal açıdan iyi yapılandığı İngiltere'de, rap içinde politik vurgular (başka ifade kanalları bulunduğu için) pek fazla görülmez. Gençler daha çok yerleşik punk ve grunge hareketleriyle kendi muhalefetlerini dile getiriyorlardı. Yazar Fransa'daki hareketi değerlendirirken, burada gençliğin Birleşik Devletler'deki kadar sert koşullarda yaşamadığını ve İngiltere'deki gibi politik olarak örgütlü olmadıklarını, bunun en temel farklılık olduğunu savunur. Fransa'da varoşlar gerçek gettolar değildir. Ve gençlere yönelik sistemli bir ırksal ayrımcılık yoktur. Siyahlar, Araplar ve beyazlar aynı sosyal sistem içinde birlikte yaşama ve aynı eğitimi alma şansına sahiptirler. Böylece topluma daha ileri düzeyde entegredirler. Rap'in hard-core örnekleri (gangsta rap) bu nedenle gelişmemiştir. Varolan örnekler daha esnek ve ılımlıdır. Bunlardan, hızla tüm kuşağın sözcüsü haline gelen Mc Solar, sadece göçmen gençliğin değil, beyaz-orta sınıf gençlerinin de kabul edeceği yetenekleri ve mizahıyla en başarılılardan biridir. Beau'ya göre Fransa'da hip-hop ve rap göçmen gençlerin modası olmaktan öteye geçiyor; o şimdi adapte olmak ve toplumdaki yerini bulmak için kendi yollarını arayan tüm yeni ve sıklıkla çok ırklı (multi racial) kuşağın kültürü.(3)

 

Türkiye'de hip-hop kültürünün ve rap müziğin görece yeni olduğu söylenebilir. En iyi bilinen ve çığır açan grup Cartel, Almanya'ya göç etmiş ailelerin ayrımcılığa maruz kalan çocukları ve onların yaşadığı problemlere duyarlı olan Alman arkadaşları tarafından kuruldu. Karakan grubu, Erci E. ve Alman grup Cinayi Şebeke'nin (Da Crima Posse) bir araya gelmesinden oluşan Cartel her iki ulusal kültüre de ait değildi. Almanya'da yabancı, Türkiye'de Almancı olmaktan çektikleri sıkıntıların öfkesini ve sınıflar arası ekonomik eşitsizliğe karşı duydukları tepkiyi hip-hop yoluyla dile getirdiler. Türkiye'de Cartel'in karşısında geçmesi gereken iki büyük sınav vardı. İlki hem Almanlara hem Türklere nasıl seslenecekleri, hangi yolla her iki kültürle de hesaplaşacaklarıydı. İkincisi, Türkçe'nin rap yapmaya uygun bir dil olmadığını iddia edenlere nasıl cevap verecekleriydi. Her iki sınavı da başarıyla geçen Cartel, Türkiye'de Türkçe hip-hop stilinde müzik yapmak isteyen gençleri cesaretlendirdi. Cartel'in başarılarından aldıkları güçle kendi gruplarını kurdular ya da solo albümler yaptılar. Bu gruplardan Nefret, İstanbul doğumlu (1977) Ceza ve Rosenburg doğumlu (1978) Dr. Funchs tarafından 1998'de kuruldu. Yeraltı Operasyonu (1999), Meclis-i Ala (2000) ve Anahtar (2001) isimli albümleri çıkardılar. Türkçe rap dünyada iyi bir yer edinene dek çalışacaklarını söylüyorlar. Yine 1998'de Silahsız Kuvvet adıyla müzik yapmaya başlayan Samsunlu Mick Check (Sagopa Kajmer) 1999'daki Yeraltı Operasyonu projesine de katıldı. 2001'de Sözlerim Silahım adlı albümü yaptı. 1997'de Ankara'da Agressive Attack grubu kuruldu. Cartel'den önce rap'le uğraşan grup üyeleri, Cartel'dan sonra Türkçe rap olgusunu yaygınlaştırmak amacıyla hareket etti. 1998'de Kayıtsız Kalma isimli demolarını yaptılar. 1998 yılında Hip Hop Devriye Ankara'dan gelen grup üyeleri tarafından kuruldu. Mc Aka (DJ Metin), DJ Whisky, Mc Sis (Nurtan) ve Sevgin'den oluşan grup tamamen Türkçe rap'ten yana ve birbirlerine güçlü bir iletişim ağıyla bağlılar. Aynı yıl Mc Redd İzmir'de Redd-i İlhak adıyla müzik yapmaya başladı. 2001'de Şer Ekseni adlı demosunu yaptı. Çalışmaları, kişilik çatışmaları ve sosyal çatışmalar üzerine kuruludur.

 

Türkiye'de rap müzik yapan daha birçok grup ve kişiden bahsedilebilir. Bunlar ilk aklıma gelenler. Genelde güçlü bir Türkçe rap eğiliminin ve geleneğinin varlığını görüyoruz. Üstelik sadece dilde değil, içerikte de yerelliğin etkili olma durumu söz konusu. Bu da hip-hop kültürünün küreselden yerele uzanan doğasına oldukça uygun.

 

Sonuç olarak dünyada ve Türkiye'de hip-hop'çıların ne talep ettiğini belki de en iyi rap'çi Common'ın şu dörtlüğü ifade ediyor:

 

Ben tam olarak zihinleri yenileştirmek ve kamçılamak

 

dünyayı dolaşmak ve zamanı etkilemek

 

barışı ve bilgeliği araştırırken kafiyeler boyunca koşmak istiyorum.

 

Rap'ler sokaklara onlarla birlikte olduğumu bildiren duman işaretleridir.

saol güzel paylaşım

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...