Jump to content

Edebiyatın içinden felsefe


Sepia

Önerilen Mesajlar

(...) Her üstün ya da yeni fikirde, hatta herkesin kafasında doğabilecek her ciddi düşüncede başkalarına aktarılamayan; ciltlerle kitap yazılsa, ömür boyunca yorum yapılsa, herkese anlatılamayan bir şeyler kalır. Bu şey kafatasından bir türlü çıkmak istemez, sonuna kadar da sizinle yaşar. Belki de düşündüklerinizin en önemlisini başkasına açmadan bu dünyadan göçer gidersiniz. (...)

 

Dostoyevski

Budala - Sayfa 471

 

"... Verdiği sözü tutmuyor hayat; tutsa bile, özlediğimiz şeyin özlenilmeye değer olmaktan ne kadar uzakta bulunduğunu göstermek için yapıyor bunu. Kimi zaman umut, kimi zaman da umulan şey aldatıyor bizi. Bir eliyle verdiğini öteki eliyle alıyor. Uzaklığın büyüsü, cennetler gösteriyor bize. Ama büyülenir büyülenmez, bu cennetlerin uçup gittiğini görüyoruz. Demekki mutluluk ya gelecekte ya da geçmişte; şimdiki an, güneşli ovanın üzerinde dolaşan bir küçük buluta benziyor; önü arkası pırıl pırıl bu bulutun; ovaya yalnız onun gölgesi düşüyor."

"... Gün batımının, bir saray penceresinden ya da bir hapishane parmaklığı ardından görülmesinin önemi kalmaz."

"... Bunca mutsuzluğu ve boğuntuyu ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"

 

Aşkın Metafiziği

Schopenhauer

 

(...) İnsanüstü mutluluk bir yana, günlerin eğri çizgisi dışında sonsuzluk diye bir şey görmüyordu. Mutluluk insaniydi, sonsuzluksa gündelik. Her şey küçülmeyi bilmekte, güneşlerin ritmini umudumuzun eğri çizgisine bağlamak yerine, kalbini onlarla düzenlemekteydi.

 

Nasıl ki sanatta bir noktada durmayı bilmek gerekir, bir yontuda artık dokunulmaması gereken bir an her zaman gelir ve bu açıdan akılla açıklanamayan bir istenç, öngörünün en incelikli olanaklarından daha çok işe yararsa; bir yaşamı mutluluk içinde tamamlamak için de akılla açıklanamayan küçücük bir şey gerekir. Olmayanlar, onu elde etmeli.

 

Mutlu Ölüm

Albert Camus

Çeviren: Ramis Dara

Can Yayınları sayfa 122

 

(...) Nasıl ki denizde kolların ve suyun insanı kaldırıp taşıyan uyumuyla yol alınıyorsa; tertemiz ve bilinçli kalmak için, bir ağacın gövdesine elle dokunmak, kumsal üzerinde koşmak gibi birkaç zorunlu davranış yetiyordu ona. Böylece duru bir yaşama ulaşıyor, yalnızca en basit ya da en zeki hayvanlara verilen bir cenneti ele geçiriyordu. Düşüncenin düşünceyi yadsıdığı bu noktada, kendi gerçekliğine, onunla da en uç görkemliliğine ve en uç aşkına varıyordu.

 

Mutlu Ölüm

Albert Camus

Çeviren: Ramis Dara

Can Yayınları sayfa 123

 

(...)

Yarın, yarından sonra bir yarın, bir yarın daha

Sürüp gidiyor günden güne küçük adımlarla;

Geçmiş günlerimiz ise nice sersemlere ışık tutmuş

Ölüm yolunda, toz toprak olmazdan önce.

Sön, cılız kandil, sön! Hayat dediğin ne ki:

Yürüyen bir gölge, bir zavallı kukla bu sahnede:

Bir saat boy gösterip, boyun kırıp gidecek!

Bir daha da duyulmayacak artık sesi.

Bir *****ın anlattığı bir masal bu:

Kuru gürültüler, deli saçmalarıyla dolu.

 

 

Macbeth sayfa -149

William Shakespeare

Çeviri: Sabahattin Eyuboğlu

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

 

" Tarih yalnız bazı insanların tarihi olarak yazıldığı (bu insanlar ister Sezar'lar, ister İskender'ler, ister Voltaire'ler olsun) ve tarihi olaylara katılmış tüm insanların tarihi yazılmadığı sürece, insanlığın ilerleyişini anlatmaya, tüm halkı tek varlık gibi tek bir ülküye doğru iten büyük kuvveti kavramağa imkan yoktur."

 

(...) nüfuz, denilen şey, tümüyle kaybolması istenmiyorsa rasgele harcanmaması gereken bir sermayedir.(...) sf- 78

 

(...) Herkes yalnız kendi idealini düşünerek savaşsaydı , dünyada savaş diye bir şey olmazdı.(...) sf- 94

 

(...) En iyi, en dostça, en basit ilişkilerde bile gururu okşamak, övmek zorunlu şeylerdir; tıpkı tekerleklerin dönebilmesi için onları yağlamanın zorunlu oluşu gibi.(...) Sf-102

 

 

Savaş Ve Barış (I. cilt)

Tolstoy

Çeviri: Leyla Soykut

Cem yayınevi

 

(...) Hiçbir şey öfke kadar insan düşüncesini sapıtamaz.(...) Öfke kendi kendinden hoşlanan, kendi kendini şişiren bir hırstır. Hepimizin başına gelir: Bir şeye yanlış yere kızarız, bize aldandığımızı ispat eden tanıtlar getirirler; bu sefer de doğruluğunun kendisine, suçsuzluğuna içerleriz.(...) Öfke saklamaya da gelmez, büsbütün içimize işler. Demosthenes bir meyhaneye girmiş, kimse görmesin diye arkalarda bir yer arıyormuş. Diogenes görmüş ve demiş ki: Ne kadar arkalara gidersen meyhaneye o kadar girmiş olursun.

 

Denemeler - sf 250

Montaigne

Çeviri: Sabahattin Eyuboğlu

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

 

(...) Gelecek, şimdiden daha gerçek. Bunda şaşılacak bir şey yok: Tamamlanmış bir hayatta son, başlangıcın hakikati olarak kabul edilir. Ölü, varlık ile değer, işlenmemiş olguyla yeniden kurma arasında tam orta yerde kalır; hikayesi, her bir anında özetlenen dairesel bir öz haline gelir. (...)

 

Jean - Paul Sartre

Sözcükler sayfa 148

 

“ ‘Bana kendi uydurduğun bir yalan söyle, gel seni alnından öpeyim’ der atasözü. Kendi uydurmuş olduğun bir yalanı söylemek, başka bir ağızdan duyulup tekrarlanan bir gerçeği söylemekten hemen hemen daha iyidir. Çünkü birinci durumda sen bir insansın, ama ikincisinde bir papağandan hiçbir farkın yoktur.”

 

Dostoyevski

Suç ve Ceza sayfa 270

 

(....) Hayatta her zaman bir yol bulunur, mecrasından çıkmış kendine bir başka yol yapan nehirler gibi.

 

Amin Maalouf

Doğunun Limanları Sayfa 143

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...