Jump to content

Ladri di Biciclette / Bisiklet Hırsızları


schizophrana

Önerilen Mesajlar

beni çok etkileyen bir filmdir. hakkındaki bir yazıyı eklemek istedim.

 

 

 

André Bazin’in deyimiyle saf sinemanın ilk örneklerinden biri olan “Bisiklet Hırsızı” ( Ladri di Biciclette ), İtalyan Yeni-Gerçekçilik akımının önde gelen yönetmeni Vittorio De Sica ve senaristi Cesare Zavattini ikilisinin imzasını taşıyan önemli bir baş yapıttır.

 

2. Dünya Savaşı sonrası yoksul Roma atmosferi içerisinde, var olma mücadelesi veren sıradan bir işçi üzerinden, umut, utanç ve yitiriliş üçgeni ekseninde insanlık durumunu gözler önüne seren “Bisiklet Hırsızı”, gerek yapım tekniği, gerekse de sinema estetiği açısından Yeni-Gerçekçilik akımının en çarpıcı filmi olarak kabul ediliyor.

 

 

Bütünüyle alt sınıf insanlarının egzotik dünyası içerisinde gelişen filmin hikayesi, ailesini geçindirmek için uzun süredir iş arayan Ricci adlı yoksul bir babanın dramını konu alıyor. Sahip olduğu bisikleti sayesinde duvar posterciliği işine giren Ricci, daha ilk iş gününde bisikletini bir başka yoksula çaldırır. İşinin bir parçası olan ve dolayısıyla hayatta kalabilmesi anlamında sahip olduğu en değerli varlık haline gelen bisikletini bulmak için oğluyla birlikte Roma sokaklarında dolaşmaya başlayan Ricci, bisiklet pazarı, yoksul mahalleler ve Katolik Kilisesi’ndeki çaresiz arayışlarından sonra, işini kaybetmemek için bisiklet çalmaya karar verir.

Yoksulluk karşısında insanlık onurunu feda etmenin verdiği eziklik ve tereddütle bisiklet çalmaya yeltenen Ricci, hemen yakalanır ve bir anda aşağılık ve nefret edilen bir insan haline gelir. Sürekli peşinde dolaşan ve insanların kendisini aşağılamasına şahit olan oğlunun boğularak ölmesi ise, Ricci’nin yaşadığı talihsizliğe yeni bir halka daha ekler.

İlk okuyuşta bir macera filmi havası taşıyan senaryonun gerçek değeri, 1948 yılının İtalyasındaki işsizlik ve yoksulluk atmosferiyle kurduğu birebir ilişki göz önünde bulundurulursa anlaşılabiliyor. Karakterlerin psikolojik çözümlemelerinden ve olayların estetik bir şablonda dramatize edilmesinden uzak duran “Bisiklet Hırısızı”, bir anlamda her sıradan insanın başına gelebilecek bir olayı, olabilirlik sınırları içerisinde anlatarak sosyal gerçekliğin içerisine sokuluyor.

http://www.bigglook.com/biggcinema/images/DeSica3.jpg

 

Dramatik nosyonu olayların bütünselliği içerisine dengeli bir şekilde yerleştiren film, kimi sahnelerde seyircinin dramatik aksiyon arayışını boşa çıkararak, bir anlamda seyirciyi, yaşadıkları gündelik hayatın, eğlenceden ve yapay estetizasyondan uzak soğuk gerçekliğiyle yüz yüze getiriyor. Bu anlamda “Bisiklet Hırısızı”nı, gündelik hayatın estetiğini yakalama uğraşının bir sonucu olduğunu söylemek mümkün.

Bazin’in de belirttiği gibi, “bu işçinin yaşadığı dünyada, yoksullar hayatta kalabilmek için birbirlerinden bir şeyler çalmak zorundadır.” gibi basit bir mesajı olan film, bütünlüklü bir dramatik hikaye kurgusu yaratarak, gündelik hayatın sıradanlığından toplumsal gerçekliğin iç yüzünü ortaya seriyor. Özellikle Ricci ile bisikleti arasındaki ilişki, toplumsal varoluş biçiminin ekonomik gerçeklikle olan birebir ilişkisini gösteriyor. Oğlunun gözünde adeta bir Tanrı olan Ricci’nin oğluyla kurduğu ilişkinin, olayların gelişimi doğrultusunda yüce değerlerden sıyrılarak eşit bir düzeye inmesi ve insanların Kilise’ye olan bağlılıklarının dünyevi çıkarlar bazına düşmesi, insanlık değerlerinde görülen dönüşümü gözler önüne seriyor.

http://www.bigglook.com/biggcinema/images/DeSica2.jpg

 

Tamamıyla Roma sokaklarında doğal ışık ve amatör oyuncularla çekilen filmde, Ricci’yi Breda fabrikasından getirilmiş bir işçinin, oğlanı da gerçek hayatta gazete satıcılığı yapan bir çocuğun canlandırması, filmin önemli anektotları arasında yer alıyor. André Bazin, amatör oyuncuların bu kadar profesyonelce bir iş çıkarmasını, İtalyanların doğal olarak tiyatral kişiler olmasına bağlıyor: “İtalya’da sokaktaki küçük bir yaramaz çocuk, Jackie Coogan gibi davranır ve hayat ‘Commedia dell’arte’ gibidir.” De Sica’nın, amatör oyuncuları tercih etmesini ise, yönetmenin şu sözüyle anlamamız mümkün: “Her insan bir rolü mükemmel bir şekilde oynayabilir: kendini.”

Karakterlerin, değer yargılarının, yaşam biçimlerinin ve tarihin, sınıfsal ve ekonomik kaygılar ve çelişkiler etrafında şekillendiğini savunan “Bisiklet Hırsızı”, 1949 yılında En İyi Yabancı Film dalında Akademi Ödülü’nün sahibi oldu.

 

 

http://www.youtube.com/watch?v=eQUBcoVb_tc

 

http://www.youtube.com/watch?v=49GfBw9JcC8&feature=related

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...