Jump to content

Paleolitik Dönem Sanat....


birunsatan

Önerilen Mesajlar

ÜST PALEOLİTİK (ÜST YONTMA TAŞ) DÖNEM SANATIN DOĞUŞU

 

Sanat bazılarına göre hoşa giderek hayranlık uyandıran bir ayin kurma şekli, bazılarına göre de hoşa giden biçimler yaratma gayreti şeklinde yorumlanmıştır. Bir sanat eseri hangi çağda yapılmış olursa olsun o çağın değer ölçülerine,estetik duygularına ve güzellik temeline sahiptir.sanatı anlayabilmek için ne zaman doğduğunu görmek gerekir. Hiç kuşkusuz ki tarihte ilk sanat anlayışı birden bire ortaya çıkmamıştır. Bununda bir ön hazırlık evresi vardır. Bilindiği gibi Paleolitik Çağ Alt, Orta ve Üst Paleolitik olmak üzere üç’e ayrılır. İlk gerçek anlamda sanat eserleri günümüzden yaklaşık 40.000 yıl önce ortaya çıktığı bilinmektedir. Orta paleolitik dönemde grafik nitelikte ilk gösteriler olan oyuk taşlar ve düğme gibi kesilmiş kemik objeler birer belirti olarak sanata girişin başlangıcını gösterir nitelikte olmakla beraber, artistik nitelik taşımadıklarından sanatın ilk ve gerçek açık izlerini üst paleolitikte görüyoruz.

 

http://www.toplumdusmani.net/images/ara.gif

Pleistosen çağ içinde bilinen insan toplulukları temel olarak 4 büyük grupta toplanır:

1-Austrolopithec

2-Arkantropien

3-Paleantropien (neandertal adamı ve akrabaları)

4-Neantropienler (fosil ve modern homo sapiensler)

 

http://www.toplumdusmani.net/images/ara.gif

Gerçekte dip tarih sanatının yaratıcıları Neantropienlerdir. (30.000-10.000) insanın sanat yaratabilecek düzey ve erk’e sahip olması kolay olmamıştır. Erken Würm başlangıcında ve arkeolojik olarakta üst paleolitiğe denk gelen bir kültürel çağın insan tipidir. 1350 cm³’ lük kafatası kapasitesiyle homo cinsinin önemli bir türüdür. Alnı bombeli hemen hemen diktir geri doğru kaçık değildir. Ön ve arka lopları gayet iyi gelişmiştir. Homo sapienslerin bu özelliği entelektüel yaşamlarına etki eder ve dolayısıyla sanatın doğuşunda önemli bir rol oynar. Bu insan grupları modern homo sapienlere büyük benzerlik ve yakınlık göstermektedir.

 

Üst yontma taş çağında kromanyon insanıyla beraber, aşağı yukarı 30 bin yıl öncesinden itibaren sanat denilen yeni bir olay karşımıza çıkıyor. İnsanlık kültür tarihinde ilk büyük sanat hareketi orinyasiyen çağdan magdalanyen çağı sonuna kadar uzanan 20-25 bin yıllık süre içinde yeşerdi ve gelişti. Üst yontma taş çağı insanı, doğal mağaraların dehlizlerinde en kuytu ve karanlık köşelerindeki duvarlara resimler yaptı Bu çağ insanının, zihinsel açıdan neandertalden daha üstün olduğunu kabul etmek gerekir. O, kültür tarihimizde yeni bir çığır açtı; hayranlık uyandıracak derecede sanat ürünleri yarattı. Cisimlerin üç boyutlu olarak algılanması orinyasiyen kültür çağında 30 bin yıl önce başladı. Soyut düşünme kavramının kromanyonlarla birlikte ortaya çıktığı söylenebilir.Duygu ve düşüncelerini mağara duvarlarına çizdikleri resimlere, gravürlere ya da heykelciklere yansıttı.

 

Mağara resim sanatı prehistorya’nın altın çağıdır. Din neandertal ile, sanat ise kromanyon ile başladı, diyebiliriz. Prehistoryanın adeta papası sayılan Fransız papaz Henri Breuil, onlardan dahi yabanıllar diye söz eder. Fransa, İspanya ve İtalya bu mağara resim sanatının yoğunlaştığı bölgeler oldu (Jelinek, 1975). Örneğin Fransa'da 67, İspanya'da ise 31 resimli mağara belirlendi. Fransa'daki Les Eysies (Lezeyzi) bölgesi resimli mağaralarıyla tanınır.

 

http://www.toplumdusmani.net/images/ara.gif

Fransa’da ki Ünlü Mağaralar İspanya’da ki Ünlü Mağaralar

 

Lascaux Altamira

Font de Gaume El Castillo

Cosquer

Ebbou

Niaux

Chauvet

Gazel

Lasque

Les Trois Freres

Peche Merle

 

http://www.toplumdusmani.net/images/ara.gif

Bunlar arasında en ünlüsü de kuşkusuz 1940 yılında tesadüfen bulunan Lascaux (Lasko)'dur. Lascaux mağarası birçok dehlizler içerir. Adeta bir sanat galerisi gibidir. Üst yontma taş çağı ressamları, bu dehlizlerin duvarlarına, tavanlarına ve insan elinin ulaşamayacağı her yere mavi, kırmızı ve siyah renkleri kullanarak görkemli hayvan resimleri çizmişlerdir. Bazılarının üzerine yenilerini yapmış, bazı hayvan resimlerini de yarım bırakmışlardır.

 

Fransa'nın Font de Gaume (Fon dö Gom) mağarasında ise tuzağa düşürülmüş bir mamut resmi bulunmaktadır. Bu resimlerin hepsi aynı anda çizilmemiştir. Renkler ve çizgiler binlerce yıl mucizevi şekilde korunmuştur. Av hayvanları bazen öyle gerçekçi biçimde ve tüm anatomik ayrıntılarıyla çizilmiştir ki, bunların türlerini hatta ırklarını bile teşhis etmek mümkündür. Hayvan resimleri kimi zaman belirli bir düzen ve mantık içinde karşımıza çıkar; bir duvar tümüyle atlara ayrılırken, bir başka duvardaki tüm bir pano ise boğaların heybetli görüntüleriyle donatılmıştır. Örneğin Lascaux'da ki boğa panosu 17 m uzunluğunda ve 5 m yüksekliğinde muazzam bir dekor oluşturur.

 

Üst yontma taş çağının resimli mağaraları, tarihöncesinin bir tür hayvanat bahçesi gibidir. Lascaux'da ki resimler orinyasiyen çağın sonlarıyla yaşlandırılır (Alimen, 1965). 150 hayvan resmi ve 850 gravür içeren Lascaux mağarası turizme açılınca, duvarlarındaki bu göz kamaştırıcı hayvan resimleri zamanla tahrip oldu. Bu yüzden 1963 yılından beri halka kapatıldı; yakınlarında bir yere benzeri yapıldı. Bugün turistler yalancı Lascaux'yu gezmekle yetinmektedir.

 

1991 yılında Fransa'da Marsilya'nın Akdeniz'e bakan kısmında Cosquer (Kosker) adlı yeni bir resimli mağara keşfedildi (Simons, 1992; Combier, 1996). Buradaki duvar resimlerinin Lascaux’dakinden daha eski olduğu belirlendi. Üst yontma taş çağı ressamları Cosquer mağarasının kalker duvarları üzerine koşan atlar, geyikler, penguenler ve bizonlar çizmişler. Mağarada bu resimlerin yapıldığı çağda kıyı 7-8 km daha güneyde yer alıyormuş. Bugün ise önemli ölçüde denizin altında kalan resimli mağara sadece dalgıçlar tarafından gezilip, görülebilmektedir.

 

Fransa'nın Ardeche bölgesinde Ebbou (Ebu) adlı mağarasında üst yontma taş çağı insanlarının gravürlerinin yer aldığı bölmeye ulaşmak için sürünerek dehliz içinde ilerleyip, ıslak kil duvar üzerinde, belli belirsiz duran dağ keçisini net biçimde görmek amacıyla yandan belli bir açıdan bakmak gerekir.

 

Fransa'nın güneyinde Pireneler'de bulunan Niaux (Niyo) adlı bir diğer resimli mağara da en az Lascaux kadar ünlüdür. Mağara girişinden birkaç yüz metre içeride karanlık salon denilen bölmede insan elinin ulaşamayacağı tavana yakın kısımlarda çok sayıda av hayvanı resimleri yapılmıştır.

 

Fransa'nın Ardeche bölgesinde 1994 yılında Chauvet (Şove) adlı yeni bir mağara bulundu (Combier, 1996; Otte, 1996). Üst yontma taş devri ressamlarının, 490 metre uzunluğunda ve içinde çok sayıda galerinin yer aldığı bu mağaranın duvarlarına 30 ile 33 bin yıl önce renkli olarak yaptıkları vahşi hayvan resimleri, ilk sanat örneklerinin sanıldığı kadar basit olmadığını, perspektif anlayışının daha başlangıçta bilindiğini bize göstermektedir.Mağaranın duvarlarında ağızlarını açmış halde betimlenen mağara ayıları, kavga eden gergedanlar ve koşan arslanlar yer alır. Chauvet mağarası soyu tükenmiş 50 türün resimlerini içerir. Bu mağara ünlü Lascaux mağarasından çok daha eskidir.

 

İspanya da, sanat tarihi açısından Fransa'dan geri kalmamaktadır; 1878 yılında bulunan ve magdalenyen kültür çağıyla yaşıt olduğu belirlenen Altamira resimli mağarası bunun en iyi kanıtıdır. O yıllarda bu mağaradaki duvar resimleri kuşku ile karşılandı; zira 30 bin yıl öncesinde taş devri insanının böylesi mükemmel resimler yapması inanılacak gibi değildi. Bazı mağaralarda hayvanlar doğal orantıları içinde resimleniyor, bazılarında ise hayvan boyutlarına pek uyulmuyordu. Mağara duvar resimleri bazı mesajlar vermektedir; örneğin Lascaux'da sadece boyunlarına kadar çizilen geyiklerin yüzme esnasında tasvir edilmiş olabilecekleri akla gelmektedir (Jelinek, 1975). Mağara duvarlarına hayvanlar bazen stilize edilerek çizilmiştir.

 

Üst yontma taş devri insanı, çevresinde yaşayan av hayvanlarını tüm çeşitliliği ve canlılığı ile mağara duvarlarına çizerken, nedense kendini pek fazla görüntülememiştir. Gerçekten de hayvan figürleri, insan figürlerinden çok daha fazladır. Üstelik hayvanı özenle, doğal boyutları içinde ve anatomik ayrıntılarıyla tasvir ederken, insanı ya kuş gagasını anımsatan ağız yaparak çizmiş, ya da yarı insan yarı hayvan şeklinde yapmıştır. Doğal görünümü içinde çizilen insan figürü yok denecek kadar azdır.

 

Teknik özellikler

 

Sanat tekniklerinin meydana çıkışında maddenin cinsinin, kayaların doğal rölyeflerinin tabiatın düşünce, görüş, yetenek ve tarzlarının katkısı büyüktür. Sanatçı bazı hallerde uygulayacağı tekniğe göre maddeyi seçer. Örneğin geometrik motifler taş gibi çok sert maddeler üzerine işlenemez. Bu yüzden geometrik çizimlerde kemik ve boynuz gibi maddeler tercih edilmiştir. Bazen de tam tersi sanatçı işleyeceği maddenin cinsine göre teknik arar. Duvar sanatında kayanın kalitesine göre farklı teknikler oluşmaktadır. Bazen duvarların yapısı bombelidir alçak kabartmaya uygundur. Bazen de bazı mağara duvarlarının ve kayalarının satıhları o kadar düz ve serttir ki alçak kabartmaya müsait değildir. Sanatçı böyle bir zeminde kazı-resim yada boyalı resim çalışma zorunluluğu duyacaktır. Sanatı yapılış tarzı olarak 3 ana teknik grup içinde şematize edebiliriz.

 

http://www.toplumdusmani.net/images/ara.gif

1-Kazıma resim

2-Heykelcilik

a)Alçak kabartma

b)Heykel ve yontuk tip

3-Boyalı resim

 

http://www.toplumdusmani.net/images/ara.gif

Tarihöncesi insanı, resim yaparken kullandığı toz boyaları hayvan yağı ve kömür tozu ile karıştırdı. Mağara duvarları, genellikle gözenekli kalkerden oluştuğu için, sürülen boya hemen absorbe oluyor ve kalıcı hale geliyordu. Boyalar genelde doğadan elde edilen minerallerden oluşuyordu. Kırmızı için okr, siyah için manganez dioksidi kullanıyordu. Ayrıca limonid ve hematit de renklendirici olarak kullanılmıştır. Boyaları taşımak için kemik kaplar yada deniz yumuşakçalarının kabuklarından yararlanıyordu.Aynı boyalarla belki ritüel yada büyüsel amaçla vücutlarını da boyuyorlardı. Karanlık mağara içinde resim yaparken taştan oyulmuş bir kap içinde yağ yakılarak ışık elde ediliyordu Jelinek,1975).Bu tür aydınlatma bugün Eskimolarda da görülür.

 

Sanat eserleri büyüsel, ritüel amaçlı eserler, kısacası üst yontma taş çağı insanının maddi ve manevi dünyasını yansıtan deri, ağaç, ağaç kabuğu gibi organik maddelerden yapıldığı için çok şey çürüyüp yok olmuştur.

 

Taşınabilir nesnelere hayvan figürleri çizildiği gibi insan tasvirleri de çizilmiş ve oyulmuştur. Bunun en güzel örneği venüsler ve kazınmış insan portreleridir. Mobilier sanatta insan ve hayvan figürlerinin yanı sıra dekoratif süslemelerde oldukça yaygındır. Bunların en güzel örnekleri “baget” adı verilen üzerlerinde geometrik süslemeler bulunan çubuklardır.

 

Boyalı resimlerin yapımında insanın kendi parmağı, bükülmüş deri, hayvan tüyleri ve kıllarından yapılmış fırçalar, ot topaklarından tamponlar, ezilmiş ağaç dalları, hatta püskürgeçler(aerografi) (toz boyayı boru yoluyla kamış, kemik aracılığı ile üfleme) kullanılmıştır.

 

Çizme, kazıma işleminde sanatçı çakmaktaşı yada obdidienlerden basit taş kalemler kullanmışlardır. Taş çağı sanatçılarının taşınabilir sanat yapımında kullandıkları başlıca taşlar kalker, kebit, şist, arduvaz, bazalt, serpantin, sünger taşı ve çeşitli çakıllardır.

 

Bazı mağaralarda insanlar hayvan maskesi altında görüntülenmiştir; bunlar hayvan postuna bürünmüş büyücüler miydi? Üst yontma taş çağı toplumlarındaki şamanlar ya da dini liderler miydi? İnsan figürleri aşağı yukarı 50 mağarada bulundu. İspanya'daki Altamira mağarasında duvarlara bol miktarda geometrik motifler çizilmiş. Birçok mağarada da çocuk ve erişkinlere ait el motifleri görülmüştür.

 

Tanrı mı,büyücü mü?

 

Paris Paleontoloji Enstitüsü’nden Lewis Vialou bu imgeyi şöyle betimliyor: gövdesi , kimliği belirsiz iri yapılı bir hayvan gövdesine ; arka bacaklarının dizlere kadar ki kesimi, insan bacağına; kuyruğu (yasak kelime kullandınız)yada tilki kuyruğuna benzememektedir. Ön bacakları anormal yapıda olup, ön ayakları insan eli biçimindedir. Tepesinde bir çift geyik boynuzu bulunan tuhaf yüzü, kuş yüzüne benzemektedir. Bu büyücü, diğer paleolitik imgelerde görülmedik biçimde, duvardan dosdoğru, izleyene bakmaktadır.

 

İçinde sayısız gravürler ve resimler bulunan mağaraların o devirdeki işlevi ne olabilirdi?

 

Bazı araştırıcılar bunların tapınak olarak kullanıldığını ileri sürerler. Öyle ki, örneğin magdalanyen kültür çağında bu amaçla kullanılmış olan yaklaşık 150 resimli mağara tesbit edilmiştir. Bir kez, bu resimli mağaralarda genellikle hiç oturulmamıştır. Tarihöncesi insanları mağaraların bu resimlerle donanmış kuytu köşelerine belki de ibadet etmek, çeşitli büyüsel amaçlı ayinler düzenlemek için girmişlerdir. Nitekim, bazı duvar resimleri dans eden, ayin yapan sitilize edilmiş insanları gösterir.

 

Mağaraların en kuytu köşelerine, girilmesi çok zor kısımlarına gidip resim ve gravürler yapan bu insanları oralara çeken güç ne idi? Günümüzde bu tür mağaraları inceleyen çeşitli araştırıcıların ortak düşüncesi, bu resimli mağaraların o dönemlerde yılın belirli günlerinde çeşitli ayinler yapmak üzere toplandıkları yerler olduğudur. Bu çağlarda yazı henüz yoktu. Atalarımız düşünce ve duygularını genelde resimlerle yada müzikle dile getiriyorlardı. Zaten güzel sanatların bir diğer kolu olan müzik de üst yontma taş çağında karşımıza çıkıyor.Gerçekten de Ukranya'da bir arkeolojik yerleşim merkezinde uzun hayvan kemiğinden yapılmış, delikleri bulunan bir kaval bulundu. Dolayısıyla üflemeli, hatta vurmalı çalgıların kökenini orinyasiyen çağa kadar götürebiliriz

 

Gazel mağarasında Fransız arkeolog Dominique Sacci'nin başkanlığında magdalanyen kültür katını kazarken, özellikle geyik kemikleri üzerine yapılmış çok sayıda mamut resimlerine rastlanmıştır.

 

Üst yontma taş çağı insanı sanatın her dalında harikalar yarattı. Mağara resim sanatı, belki Batı Avrupa'ya özgü idi; ama özellikle solütreyen kültür çağından itibaren karşımıza çıkan heykel sanatı evrensel bir yenilikti (Jelinek, 1975). Örneğin araştırıcıların tarihteki ilk venüs örnekleri olarak kabul ettikleri kadın heykelciklerine İspanya'dan, Rusya'da Sibirya içlerine kadar çok geniş bir alanda rastlıyoruz (Hovvell, 1969). Bu da kültürel bütünlüğün varlığını kanıtlar. Çoğunlukla pişmiş kilden, topraktan, fildişinden ya da limonit, kalsit ve hematit gibi çeşitli minerallerden yontularak hazırlanan bu ilk sanat ürünlerinde dişilik ve doğurganlık ön plana çıkarılmıştı. Bu heykellerin en küçüğü 10 cm, en büyüğü 23 cm dir. Kadınlar cepheden yada çok ender de olsa, Fransa'da Sireuil yerleşim merkezinde bulunan venüste olduğu gibi, profilden algılanarak yapılıyordu. Venüsler arasında Willendorf çok ünlüdür (Howell, 1969). Bu venüsün saçları spiral biçimde adeta örülmüş şekilde tasvir edilmiştir. Bu tür heykellerde göğüs, karın ve kalça abartılı olarak gösterilmiş, kol ve bacaklar gövdeye oranla çok kısa olarak öngörülmüştür. Bunlar genelde o çağ insanlarının cinsel fantezilerini, doğurganlığı ve bereketi yansıtmış olmalıydı. Bu heykellere bakarak o çağ kadınlarının fiziği böyle düşünülmemeli.

 

Çok az da olsa erkek heykelleri de kazılarda bulundu. Çek Cumhuriyeti'nin Dolni Vestonice denilen arkeolojik yerleşim merkezinde, fildişinden yapılmış böyle bir heykelcik bulunmuştur. Üst yontma taş çağı insanları çanak, çömlek yapmayı bilmiyorlardı; ama deriden, ağaçtan ya da bitkilerden kaplar yapmış olabilirler.

 

En son bulunan resimli mağara Fransa'daki Lasque (Laskö)'dür. Bilinen en eski mağara resimleri, bu mağarada bulunmaktadır. 30 bin veya 25 bin yıl eskiye ait olduğu tahmin edilmektedir. Altamira mağarasındaki resimlerden daha güzel, daha iyi korunmuş ve daha zengindir. Duvarlarda beş metre boyunda hayvan resimleri bulunmaktadır. Bu mağaranın duvarlarına beş metre boyunda öküz resimleri çizmek, günümüzde dahi oldukça zor bir durumdur.

 

Sonuç olarak paleolitik çağ (Eski taş) mağaralarında özellikle dikkati çeken durum, gün ışığı ile aydınlanan bölümlerde hiç bir tasvirin yapılmamış olmasıdır. Resimli kısımlar, genel olarak mağaraların girişlerinden 90 metre kadar içeride bulunmakta, bazı hallerde de, bu zeminlere ulaşmak için, dehlizlerden sürünerek ilerlemek gerekmektedir. Bütün bunlardan anlaşılan şudur ki; bu resimler, mağara duvarlarını süslesin diye yapılmış olamaz.

 

Birçok durumlarda mağara resimleri üst üste yapılmışlardır. Yani çizilip boyanmış bir hayvan resminin üzerine bir başkası, sonra onun da üzerine bir başkası yapılmıştır. İlkel insan bu resimlerin güzel olup olmadığına, saklanmaya değip değmediğine bakmıyordu. Eğer resmin büyüsel etkisi kalmamışsa, üstüne bir yenisi yapılabiliyordu.

 

 

Kaynakça: Metin ÖZBEK / Dünden Bugüne İnsan , Roger LEWIN / Modern İnsanın Kökeni

 

alıntıdır...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...