Jump to content

Karlara Yazılmış Gerçek Bir Destan ; 120


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Van.. 1915 Ocak.. Kış...

1’nci Dünya Harbi’nin ilk ayları...

Eli tüfek tutan herkes Ruslarla ölüm – kalım harbindeyken sınır birliklerinde cephane tükenir...

 

http://img515.imageshack.us/img515/1844/3844120bym4.gif

 

 

1914'de Sarıkamış Savaşı başladığında cepheye cephane taşımak için gönüllü olan ve çoğu donarak ölen 120 gencin hikayesini anlatan film 15 Şubat' ta gösterime girecek.

 

Fragmanı ile beni çok etkileyen film hakkında bir başlık açmak istedim.

 

 

 

 

Sarıkamış'da ne olmuştu ?

 

22 aralikta Enver Pasa’nin emriyle 120-125 bin civarinda Osmanli askeri dondurucu soguga ragmen yollara sürülmüstü. Bölge çogu senenin dört ayi boyunca karlarla örtülüydü. Kar yükseklikleri kimi yerlerde bir metreyi geçiyordu. Zemheriler diye bilinen en soguk günlerdi. Sifirin altinda kirk dereceye düsen soguk, düsmandan daha düsmandir. Yapilan harekât plânina göre 9. Kolordu Sarikamis Daglari’ni, 10. Kolordu ise Allahuekber Daglari’ni asarak Ruslari Sarikamis’ta kusatip imha edecekti.

 

Gündüz baslayan yürüyüste çariklari yumusayan askerlerin çariklari gece donmaya, bir mengene gibi ayaklarini sikmaya baslar. Adim atmak neredeyse imkansizdir. Askerler oldugu yerde ziplar, atlar, kendini karlarin içine vurur ve ayaktan baslayan donma yavas yavas tüm vücuda yayilir. Düseni kaldirmamak için emir vardir. Zaten kimsede de kimseyi kaldiracak güç kalmamistir. Neferler ordunun isaret taslari gibi yollara dizilirler. Kimi çömelmis, kimi oturmus, kimi yuvarlanmis, kimi bir agacin gövdesine dayanmis kardan heykellere dönüsürler.

 

90.000 sehit. Tek kursun atmadan...

 

O yil kurtlar insan etine doyar. Birçok cesedin gözlerini kuslar oymustur. Arkadan gelenler, gördükleri korkunç manzara karsisinda moralmen yikilmaktadir. Ayrica açlik da son haddine ulasmistir.

 

Onbes saatlik yürüyüsün sonunda, 16.300 kisilik 30. tümenden geriye 1.400 asker kalir. Ölenler, düsmana karsi tek bir mermi atamamislardir. Diger birliklerin de bunlardan farki yoktur. Kayiplarin sayisi, en iyimser rakamla 70 bin kisidir. Bazi kaynaklarda bu sayi 90 bin kisiye kadar ulasir. Sonuçta, sadece bir gecede binlerce asker beyaz karlarin üzerine cansiz serpilmisti. Kalanlar ise açlikla, bitlerle, tifüsle, sogukalginligi ve kangrenle ugrasiyorlardi.

 

Tarih ne böyle bir faciayi yazmis, ne de görmüstü. Oysa Istanbul’a çekilen telgraflarda inanilmaz ifadeler vardir: “Kafkasya daglari ve tepeleri beyaz bir örtüyle örtülüdür. Kar hemen hemen bir metreyi geçmistir. Harekâttaki sessizlik bundandir. Kahraman askerlerimizde ilerleme istegi o kadar çoktur ki, ellerinden gelse soluklariyla karlari eritip yol açacaklardir. Kari daha az olan kesimlerde kahramanlarimiz basarilar elde ediyorlar. Dün süngü saldirisiyla düsmandan iki mevzi ele geçirilmistir.”

 

Enver Pasa inadindan dönmedi. Son bir gayretle Sarikamis’a yüklenmek istiyordu. Acimasiz emrini verdi: “Saldiri sirasinda her üst, bir adim geri atani derhal tabancasi ile öldürecektir.” Askerler, bu durum karsisinda dillerinde kelime-i sehadet ile bir kere daha bile bile ölüme yürümeye basladi. Sonuçta Sarikamis’a ancak bir avuç kahraman ulasabildi. O da geçici bir süre için.

 

‘Onlari teslim alamadim. Çünkü...’

 

Rus Kurmay Baskani Pietroroviç, anilarinda Sarikamis’a kavusan o bir avuç kahramani söyle anlatacaktir:

 

“Ilk sirada diz çökmüs bes kahraman. Omuz çukurlarina yasladiklari mavzerleri ile nisan almislar. Tetige asilmak üzereler. Ama asilamamislar. Kaput yakalari, Allah’in rahmetini o civan delikanlilarin yüreklerine akitabilmek istercesine semaya dikilmis, kaskati... Hele biyiklari, hele hele biyiklari ve sakallari! Her biri birer fütuhat oku gibi çelik misal. Ya gözler?.. Dinmis olmasina ragmen su kahredici tipinin bile örtüp kapatamadigi gözleri!.. Apaçik!.. Tabiata da, baskumandana da, karsisindaki düsmana da isyan eden ama Allah’ina teslimiyetle bakan gözler... Açik, vallahi apaçik!..

 

Ikinci sirada öyle bir manzara ki, hiçbir heykeltras benzerini yapmayi basaramamistir. O ürkütücü ayaza ragmen, saglarinda fisekleri debelenerek üzerlerinden atmaya tenezzül etmemis iki katirin yaninda baslari semaya dönük, alti masal güzeli Mehmed... Sandiklari bir avuçlamislar ki, hayati biz ancak böyle bir hirsla avuçlayivermisizdir. Öylesine kaskati kesilmisler.

 

Ve sag basta binbasi Mustafa Nihat. Ayakta... Yarabbi, bu bir ayakta durustur ki, karsisinda düsmani da, kâfiri de, lanetlisi de Allah’in huzurunda diz çöküs halinde gibi. Endami, düsmani dize getiren bir tekbir velvelesi gibi. Belinde, fiseklerinin yuvalarini tipi ile kapatmaya bütün gece düsen kar bile razi olmamis. Sol eli boynundaki dürbünü kavramis. Havada donmus, Kale sancagi gibi... Diger eli belli ki, semaya uzanip rahmet dilerken öylesine taslasmis. Hayrettir, basi açik. Gür erkek kömür karasi saçlari beyaza bulanmis...”

 

Ve Moskova’daki askeri müzede sergilenen bu satirlarin sonu söyle biter: “Allahuekber Daglari’ndaki Türk müfrezesini esir alamadim. Bizden çok evvel Allah’larina teslim olmuslardi. 24.12.1914 Persembe.”

 

Ve bitisimizin itirafini olayin bas sorumlularindan Hafiz Hakki Pasa, baskumandan vekiline su sözlerle özetler: “Bitti pasam, ordumuzun kism-i küllisi mahvoldu.”

 

Enver Pasa hiçbir sey olmamis gibi Istanbul’a döner. Arkasinda binlerce kefensiz kar çiçegi birakarak... Basini ele geçirmis bu darbeci güruh siki bir sansür uygulayarak halkin Sarikamis cephesinde olup biteni ögrenmesine engel olurlar. Faciayla ilgili bilgiler Ruslar vasitasiyla Avrupa ve Dünya’ya yayilir ama hersey için artik çok geçtir. Bir sohbet sirasinda Harbiye Nezareti Ordu Daire Baskani Behiç Bey’e bu facia için Enver Pasa söyle der: “Bunlar nasil olsa birgün ölecek degiller miydi!”

 

alıntıdır.

 

 

Sarıkamış Ağıdı

Sarıkamış ne aralı

Kimi ölmüş, kimi yaralı

Bunu duymuş var mıyıdı

Yalan dünya kurulalı

 

 

Sarıkamış, Altın Bulak

Soğanlı’yı biz ne bilek

Bizim uşak gıytık gezer

İşlikte, kara yelek

 

 

Sivas’tan, Sarıkamış’tan

Yatamıyom kara düşten

Hastam zayıf ara bacı

Ağır indirin inişten

 

 

Uşak gider sürüyünen

Mehter öter boruyunan

Her nereye vardıyısam

Bir gelin var, karıyınan

 

 

Boz Omar’ım Ağ Muradım

Yıradım oğlum yıradım

Dokuz oğlan anasıyım

Elden orakçı aradım

 

Elif bekar, cennet bekar

Acemim talime çıkar

Dört oğlum sefer ağzında

Topalım kahrımı çeker

 

 

Adamı olan, herk ediyor

Olmayanlar terk ediyor

Hangi eve vardıyısam

Gelinler çifte gidiyor

 

 

Yüzbaşılar, yüzbaşılar

Tabur taburu karşılar

Sabah olup gün vurunca

Şehit kanları ışılar

 

 

Aziziye tabya kurdum

Kafkasya’ya karşı durdum

Benim korkum Moskof değil

Karakışa kurban verdim

 

 

İbrişimin kozaları

Battı Avşar kazaları

Sarıkamış’ta ölmüşler

Gonca gülün tazeleri

 

 

Böyle uzun dal mı olur

Şöyle çürük kol mu olur

Bir obada, bir ocakta

Yedi gelin dul mu kalır

 

 

Gadasın aldığım Eşe

Tekerim dayandı taşa

Seferiberliği durdur

Elini öptüğüm Paşa

 

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kıbrıs çıkarmasında kendi çıkarma gemimizi göz göre göre vurup batırdığımız gibi bi durum işte.

 

Yetki aptalların elinde olduğu zaman bu tür durumlarla karşılaşmak gayet normal.

 

Umarım filmde bu durumu açıkça belirtirler.Büyük ihtimalle Enver Paşa'yı da kahraman yaparlar bu film ile.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...