Jump to content

Psişik Yetenekler, Açıklamalar, Teknikler...


Parapsikolog

Önerilen Mesajlar

Arkadaşlar burda paylaşacağım konular ve tekniklerin alıntı olacağı ve tekniklerin geçerliliğinin garanti olmayacağını bilmenizi isterim...

 

Psişik yetenekler hemen herkes tarafından ilgi gören ve merak edilen bir konudur burda paylaşacağım konuların bazıları forumda mevcuttur fakat farklı bakış açıları olabilir bu yüzden tek konu altında çoğu konuyu birleştirmeyi düşündüm.

 

Umarım herkes için yararlı bi paylaşım olur.

 

Aerokinezi - Aerokinesis - Rüzgar Kontrolü

 

Aerokinezi kısaca rüzgara hükmetme olarak tanımlanabilir kişi sadece düşünerek rüzgarın yönünü değiştirebilir rüzgar oluşturabilir.

 

Teknik 1

İlk önce bir psi-ball oluşturalım arkadaşlar bu psi-ballımız havayı içine çeksin hava girdikçe psi-ball büyüsün yeterli büyüklüğe geldiginde uzak olmamak şartıyla psi-ballı bırakalım. Havanın kendi etrafında dönmeye devam ettiğini düşünelim. Şimdi havanın ellerimizden çıkan enerjiyle kontrol ettiğimizi düşünelim ve ne tarafa doğru gitmesini istiyorsak artık sanki onu bir iple bağlamışız gibi yavaş yavaş o tarafa doğru çekelim. Ama psi ball ı çok uzağa fırlatırsak arkadaşlar havanın kontrolunu ele alamadan dağıtmış oluruz bu yüzden yakına bir yere yanı başımıza fırlatarak başlıyalım işe.

 

Teknik 2

Bu tekniği 21 gün günde en az bir kere uygulayın.

 

Teknikden önce Chakra temizliği yapıp o miktarda chi üretelim ve sıfır duygu/düşünce durumunda olalım.

 

1-4.Çakrayı hissedin ve 5 kere nefes alıp verin nefes alırken pozitif enerjiyi içinize alın nefes verirken neg. enerjyi atın ve u işlemlerin ilk olarak göğüs kafesi merkezi olan 4. çakrada olduğunu unutmayın(3 dk.)

2-Karnınızdaki chi’nin bir kısmını avuç içinde toplayın(7 dk.)

3-4. çakradan enerji emip avuç içine toplayın(4.çakranın elemeni hava).(5 dk.)

4-Bu chinin istediğiniz hava kütlesini kaplayarak onu el hareketleri ve düşünce gücüyle kont. ettiğinizi imajine edin.(10 dk.)

5-Düşüncelerinizi dağıtın 5 dk. sonra hava bükülür.

 

 

******************************

 

 

Cyrokinezi - Cyrokinesis - Soğukluk Kontrolü

 

Cryokinezi, zihin gücüyle soğukluğu kontrol etme yeteneğidir. Doğru bildiğimiz bir yanlış da, cryokinetiklerin sadece buz oluşturmasıdır. Halbuki onlar soğukluğu kontrol edebildiklerinden gazı soğutarak sıvı hale getirebilirler. Soğutma işlemi, ortamdaki moleküllerin hızının

azaltılmasıyla gerçekleşir. Moleküllerin hızı arttıkça ortam daha sıcak olurken, aksi durumda daha soğuk olur.

Cryokinetiklerin daima akıllarında tutmaları gereken şey maddenin hal değişimi evreleridir. Katı-Sıvı-Gaz

Cryokinezi tekniklerini uygulamaya başlamadan önce bu işin ne denli tehlikeli olabileceğini aklınıza iyice yerleştirin. Kontrol edilemeyen yetenekler kronik hatta ölümcül hastalıklara bile yol açabilir. Kontrol algılamayla başlar!!!

 

Cryokinezi çalışmaları başlangıç olarak aşağıda verilmiştir.

 

1. Aşama

Soğumanın moleküllerin hızının azalarak oluştuğunu aklınızdan çıkarmayın. Yaptığınız imajinasyonlarda bunu kullanın. Birinci aşama olarak vücut ısınızı kullanacaksınız. Elinize bir termometre alın ve vücut ısınızın düşerek, soğukluğun parmak uçlarınızdan termometreye aktığını hissedin. Bu alıştırmayı sık sık yapın ve çalışmalarınız not edin.

 

2. Aşama

Eğer birinci aşamada başarılı olduysanız daha zor olan bu aşamaya geçebilirsiniz. Şimdi boş bir odaya geçin. Odada rüzgar oluşturacak her şeyi kapatın. Termometreyi yakınızda bir yere koyun ve odadaki hava moleküllerini hızının azalarak soğumaya başladığını hayal edin. Bunu bütün benliğinizle isteyin. 20 dakika bu alıştırmayı yaptıktan sonra havanın ne kadar soğuduğuna bakın. Isıyı daha aşağılara çekene kadar bunu yapın.

 

Bütün kinetik yeteneklerde olduğu gibi cryokinezinin de gelişebilmesi, yeteneklerin daha iyi su yüzüne çıkabilmesi için dikkat edilmesi gereken bir takım şeyler vardır. Bunlar: ruh dinginliği, düzenli uyku, dengeli beslenme, yani fiziksel bedenin sağlıklı olması.

 

 

******************************

 

 

Elektrokinezi - Elektrokinesis - Elektron Kontrolü

 

 

Zihin Gücünü Kullanarak Elektronların Yönlendirilmesine Elektrokinezi adı verilir.Bu yeteneğe sahip olan kişiler elektronik olan herşeyi patlatabilir,Dondurabilir(hareketlerini tabiki)eritebilir ve Kapatıp açabilir

 

 

ÇALIŞMA YERLERİ

 

Elektromanyetizmin yüksek olduğu ve rahatsız edilmeyeceğiniz heryer olabilir.

 

KULLANABİLECEĞİNİZ METALLER

Elektrokineziyle ayrıca Demir , Çelik Ve Nikelide kullanabiliyorsunuz.

 

EGZERSİZ

 

*Bu egzersiz için Bir Partner Gerekmektedir.

Bu Egzersiz Elektrik Enerjisini nasıl yönlendireceğinizi ve nekadar verip alacağınızı geliştirecek.

Partnerinizle karşı karşıya oturun.Ele Vurmaca oynarmış gibi.Onun Avuç içi altta sizinki üstte(tam terside olabilir Farketmez.)10-15 dakika boyunca konsantre olduktan sonra ellerinizden enerjinin aktığını hissedin.Birkaç seanstan sonra eğer yeteneğiniz varsa arkadaşınız elektriklenmeyi hissedecek.

Eğer Bir Partner Bulamadıysanız.Bunu Sağ eliniz üstte sol eliniz allta şeklindede uygulayabilirsiniz.

 

EGZERSİZ 2

 

*Eğer bu işte ilerlediyseniz ve partner bulamıyorsanız bu egzersizi de uygulayabilirsiniz.

Pili Bitmiş Bir Kumanda Veya Mp3 Playerden Aldığınız Bile Enerji Gönderiyoruz Bu egzersizde.Böylece Birkaç Saniye Veya Dakika Daha kullanabilelim kumandayı.

Pili Elinize alın ve yoğunlaşın.Pilin içinde akan enerjiyi hissedin ve onu her dakika çoğaldığını düşünün.Eğer Doğru yaptıysanız ve işe yaramışsa pil birazda olsa dolar.

*Bu Egzersizi başlarken de Kullanabilirsiniz Fakat biraz zorlayıcı olur.

 

EGZERSİZ 3

 

Herhalde Bu En Çok Bilinen Egzersizdir.

 

PSI WHEEL

 

Bu egzersizde psi wheeli telekinetik bir güçle değil elektromanyetik bir alanla kontrol etmeye çalışıyoruz.Yani Çoğunlukla Elektronlarını kontrol ederek.

Bu Egzersize Başlamadan önce Bunun biraz “matrix” olduğunu söylemeliyim.Şimdi neden Öyle Dedi Diye Düşünüyorsunuzdur herhalde.Hemen Açıklayım.Çünkü Burda Psi Wheeli , Psi wheel gibi görmeyeceğiz.Elektronlarını görmeye çalışıcaz.

Telekinezideki gibi konsantre olun.Ve ellerinizde Elektriğin Geçtiğini düşünün.Hissedin Demiycem Çünkü Elektriğin Geçtiğini Hissetmek söyledikleri kadar kolay değil.

Şimdi Geldik Zor kısma.Bunu Yapabilimeniz için biraz imajinasyon gerekiyor.

Gözlerinizi kapatın ve psi wheelin etrafında yuvarlak bir alan olduğunu, bir süre sonra kaybolduğunu düşünün.Alan Kaybolduktan Sonra elektronların hareketlerini bir televizyondaymış gibi izlediğinizi düşünün.

Onlara odaklanın ve hareketlerine hükmedin.eğer yeterince yoğunlaşmışsanız ve gözlerinizi açmışsanız Psi Wheelin döndüğünü Görebilirsiniz.

 

SON EGZERSİZ

 

Bunda Biraz Meditasyonvari bişey yapıyoruz.Bir Psi-ball oluşturup içinden elektriğin geçtiğini düşünüyoruz.

Psi Ball Yaparmış Gibi Konsantre Oluyoruz.Enerjiği nereden aldığınız önemli değil yalnızca fazla kaybetmemeye çalışın. Very Happy 2- 3 Dakikadan Sonra Psi Balın üstünde sanki yıldırımlar geçiyormuş gibi düşünün.Buna iyice yoğunlaşırsanız bir süre sonra elektriğin akıntısını hissedeceksiniz.

 

-----------------------------------------------

 

 

Elektro Ball

 

Electro Ball yapabilmek için ilk önce psi top yapmayı bilmeniz gerekir.. Psi top yapar gibi ellerinizi birbirine doğru tutun ve enerji çekin istediğiniz yerden (ay,güneş,dünya) Dünya en çok tavsiye edilen yöntemdir, çünkü altınızda olan bir yerden enerji çekmek çok kolaydır..

 

 

Daha sonra ellerinizi birbirne doğru tuttuğunuzda gözlerinizi kapatın.Konsantre olun.Psi ball ınızın içinde şimşekler çaktığını düşünün..İmaje edin fakat gözlerinizi açmadan devam edin.. Şimşeklerin sesini duyun. Yağmur yağdığında gökyüzünde oluşan şimşek resmini aklınıza getirin

 

 

Bunların psi topunuzun içinde olduğunu düşünmeye devam edin.. İyice elektrikle dolun ve istediğiniz yöne fiziksel yada beyin gücünüzle fırlatın..

Unutmayın bu ilk zamanlarınızda olacak birşey değildir… Parapsikolojiyle uzun zaman ilgilendikten imaje yeteneğiniz geliştikten sonra yapabileceğinizden emin olabilirsiniz..

 

 

******************************

 

Hidrokinezi - Hydrokinesis - Su Kntrolü

 

Sıvı durumdaki bir maddenin moleküllerine nüfuz etme yeteneğidir. Pyrokinezinin aksine burada su oluşturmaktan bahsedemeyiz. Varolan su kütlesinin biçimini değiştirmek yani manipule etmek esas amaçtır.

Başlangıç itibariyle geliştirme teknikleri telekineziye benzeyebilir. örnek verecek olursak, bir su kütlesinin ortasındaki mantar tıpayı hareket ettirmek. Fakat dikkat edin, mantara odaklanmak değil, suya etki ederek mantarı oynatmak. Tıpkı girdaba yakalanan bir geminin sürekli dönmesi gibi.

burada “Bu zaten suya telekinezi uygulamak değil midir?” diyebilirsiniz. Evet aslında olabilir. fakat suyla gerçek bir bağlantı kurmlısınız, sadece maddeye yönelik bir fizik değil elemetin kendisiyle bir olmalısınız. Eğer gerçek yeteneğiniz suysa zaten egzersiz sıklığınıza göre, kısa bir sürede ilerleme kaydedebileceksiniz. Su hariç bir şey düşünmeden meditasyon yapın, yoğunlaşın. bütünüyle suyla kaplandığınızı, gerektiğinde suyun derinliklerinize daldığınızı hissedin. Su olun.

 

Egzersizler için:

 

İçi su dolu orta ya da büyük boy camdan bir kase alın. Camdan, çünkü suyun tamamını görebilirsiniz. Mantar tıpa gibi su üstünde kolayca yüzebilen bir nesneyi üzerine yerleştirin. (Telekinezi alıştırmalarında önerilen iki ucuna kibrit çöpü batırılmış iğne gibi)

Şimdi sıra geldi işin en çok pratik ve imajinasyon isteyen bölümüne: Kasenizin karşısında gözlerinizi kapayın. Suyun enerjisini, serinliğini, titreşimlerini hissedin. Onun enerjisiyle kendinizinkini birleştirin. Zihninizde, suyla kurduğunuz enerji bağını hayal edin. Suyun sesini zihninizde duyun, zerafetini hissedin. Bu düşüncelerinizi zihninize kopyalayın ve suyla bir olun. Kendinizi hazır hissettiğiniz zaman gözleriniz açın. Fakat suyla kurduğunuz bağlantıyı kaybetmeyin. O senin bir parçan ve sen de onun. Enerjiyi, zihninizde tutun. Su hareketlenecektir… Ve şimdi, Sudan bir parçasın.. Ona istediğin emri verebilirsin. Kasenin içinde bir girdap oluşturduğunu hayal et. Gittikçe büyüyor ve sürekli hız kazanıyor. İşte o sensin… Bunu yapmayı başardığını hissettiğin ana kadar yapmaya devam et… Sabırlı ol, ilk bir kaç denemede olmuyorsa, ki olmaması muhetemeldir, daha çok egzersiz yap.

 

Ve sonra zihnini dinlendir.

 

 

******************************

 

 

Pyrokinezi - Pyrokinesis - Ateş Kontrolü

 

Beyin gücü ile ateşe müdehale etmek…

Pyrokinezi..Yani Ateş Kontrolü..Genelde vücut ısısı bu konda başlandıç aşamasında çok önemlidir.. Çünkü odaklanırken bunun üzerine odaklanmanız gerekir..Sonraki aşamalarda buna ihtiyacını olmayacak..Kısa bir alıştırma olacağından çabuk okuyabileceksiniz..

Öncelikle bir muma ihtiyacınız var ve birde telefon-video kamera yada video kaydebilecek herhangi bir şey..Çünki mumdaki alev küçük olduğundan üzerinde yoğunlaşmanız daha kolay olabilir ve telefon yada video kayıt yapabileceğiniz herhangi bir alet ise gözünüz kapalıyken olayları kaydetmeniz için..

 

TEKNİK

 

-Mumu yakın ve ellerinizi ısıdan acı çekmenize neden olmayacak bir mesafeye getirin..Ne çok uzak ne çok yakın..Yaklaşık 5 cm kadar uzaklıkta tutun.

-Gözlerinizi kapatmadan önce telefon yada ne ile video kayıt yapıyorsanız onu kayıt moduna geçirin..

-Şimdi gözlerinizi kapatın ve mum alevinin dönerek ısınmaya başladığını hayal edin..Hatta oda içindeki ısıyı kullanarak daha da ısındığını düşünün..Siz bunları düşündükçe mumun daha da büyük ışık saçtığını düşünün ( 1 yada 1,5 dakika)

-Buna odaklanırken ellerinizin arasından fırlayan kırmızı ışıklar hayal edin..Ve muma karışarak ısıyı daha da arttırsınlar (35 saniye)

-Odaklanmanızı yavaş yavaş bozarken mumun ısısının arttığını sürekli düşünün..Daha parlak olduğunu düşünün..Eğer gözleriniz kapalıken bu ısıyı hissettiyseniz zaten sorun olmayacaktır..Ama ellerini yaklaştırmadığınıza emin olmak için yaptığınız kaydı izlemenizi tavsiye ederim..

 

 

Egzersiz

 

Pyro Ateş demektir. Kinezi de uzaktan etki etmek. Ateş kontrolüdür yani pyrokinezi… Pyrokineziyi mum aleviyle çalışarak yapabilirsiniz …

 

Ellerinizi aynı psi wheel deki gibi mum alevinin yanlarına elinizi yanmayacak açıyla koyun. Elleriniz ıslak olmasın. Sonra mum konsantre olun ve mum alevini sağa sola hareket etmesini isteyin.. Odada rüzgar olmasın. Odanızın kapı ve pencerelerini kapatın. Rüzgar sizi kandırabilir. Daha sonra alevin yükselmesini isteyin. 3-4 cm arttırabilirsiniz alevin uzunluğunu..

 

 

 

 

 

******************************

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Telekinezi - Telekinesis - Maddeye Etki

 

Birçok bilim adamının açıklayamadığı konu Telekinezi ( Beyin gücüyle Nesneleri hareket ettirme özelliği ) bu kavramda telekineziyi uygulamak için aşağıdaki işlemleri gerçekleştrmek gerekior

 

HAZIRLIK

 

Genel olarak ilk başlayanların elleri ıslak olmamalı, ıslak eller daha

profesyonellerde işe yarıyor, Ellerinizin kurumasını bekleyin,

yada ellerinizi fön makinesiyle ILIKTA kurutun. eğer Fazla sıcakta

yaparsanız elleriniz kuru gibi hissedilecektir.

 

Telekinezinin baskın olacağı durumlar;

Uykudan yeni kalktıktan yaklaşık 20 dakika sonra (beyniniz boşalmış olur ve uyku sersemliğinden sonra gelen o hafif mide bulantılı garip ağrılar işe yarar.

Sakin olduğunuz anlar(genelde herkes bilir zaten)

Vicdan azabı, derin düşünceler vs. olmadığı zamanlar…

Hayal Gücünüzün Baskın Bulunduğu anlar

 

Eğer yapamıyorsanız Ne yapmalı??

Telekinezi öyle birşey ki bi kere bile şüpheye düştüğünüzde tıkanıp kalabilirsiniz.bazen öyle zamanlarım oluyor ki kendimden şüphe duyuyorum.

 

Eğer hiçbir kıpırdama hissetmiyorsanız ;

Bi güzel hava alın, yalnız dışarıya çıkıp gezmeden, sadece balkondan (dışarıdaki etkenler kons. dağıtabiliyor)

Sirkeli, Tuzlu veya ekşi şeyler yiyin - için. (beyne hafif şok dalgaları yollar ve bir güzel kendine getirir)

Hadi hiçbiri olmadı Kalkın kafanızı ani sarsın/sallayın (çok fazla sarsmıyacak şekilde sadece kendinize gelebilmek için)

Üzerinizi serin tutacak şekilde giyinin

Böyle Doğaüstü güç sahneleri bulunan sahneler size çok büyük derecede yardım ediyor çünkü hayaller ve

ilizyonlar çok işe yarar!

Yaparken , çalışırken beyinde neler oluyor!?!?!?

Evet girişe geldik. Size ilk önce çalışabileceğiniz en iyi tekniği tavsiye

ediyorum;

Bir Pipet ve bir de Ampül alın. Ampülün üzerine çubuğu dengeleyin ve işte

çalışma ortamı hazır…

ilk zamanlarda bunu kesinlikle hissedemessiniz bu yüzden sadece telekinezi

çalışmadığınız zamanlarda sanki o bölümü kafanızda hissediyor gibi yapın,

yada o bölümü kendiniz ağrıtmaya çalışın.

Diğer bir yöntem ise beyin jimnastiği’dir. Hiçbir konu hakkında test vs gerekmez. çoğu kişi tek kaşını havaya kaldırabilir dimi? işte bunları geliştirebilirsiniz.önce diğer kaşınızı tek kaldırmaya sonra da diğerini kaldırmaya çalışın! bunları da yapabildinizmi dudağınızı hiç gülümsemeden tek bi bölümünü yukarı kaldırmaya çalışın (kaşı nasıl yapıyorsanız bu da aynı model de) bundan sonra da alt kirpiklerinizin bulunduğu deriyi sağ sol hareket ettirmeye çalışın. (nasıl diye sormayın ben yapabiliyorum )

 

Hareketlendirmek için Düşünceler

Şimdi önümüzde çubuk size siz çubuğa bakıyorsunuz . Yaparken el şekilleri çok önemli, çoğu telekinezide kimseden öğrenmeden kaptığım teknikler vardır. ve genelde çok fazla olmasada büyük bi model arşivi bulunmakta. benim hareketlerimi başkalarının videolarında görünce çok şaşırdım.

not:öncelikle hemen bir uyarı!!! ilk yapışlarınızda en fazla 1-5 cm arası

oynatabiliceğinizden eminim. çünkü denerken aniden çubuğun hareketlenmesi

şok etkisi yaratio. ve ben bu olayı hareketlendirdiğim her cisimde

yaşıyorum! neyse geçelim artık.

En büyük güç ilizyondur!!. o an ki görüş açısı size çok yardımcı olabilir! Çubuğa ne çok yakın ne de çok uzak olun ve tam tepesinden bakmayın ,oturduğunuz sandalyeden düz açıdan bakmalısınız. Aşağıdaki uygulamalarda

el hareketleri uygulanırken , o an çubuğunda döndüğünü hayal edin!!!!! yada parmağınıza bakmadan sanki çubuğu itermiş gibi yapıp dokunmadan itebilirsiniz.

Çubuğu hareketlendirmenin bi çok yolu var önce tüm parmakları kapatın. Baş parmağınız işaret parmağınızın ya ilk çizgisinde (hani bölüm bölüm ayıran çizgiler var!?) yada ikinci çizgisinde bükülü olarak ucu damarı çok hafif

bastıracak şekilde olsun. Daha sonra diğer kapalı olan parmaklardan orta yada işaret parmağının alt bölümü (tırnak değil diğer bölümü ve en ucu ile değil biraz daha aşağısı) çubuğun bir bölümüne yakınlaştırın. harekete o andan

başlayabilir! olmazsa devam, yılmayın bu daha ilk yol!

Yine aynı el modelinde çubuğu çevreleyin ( çubuğun önünde yani kuzeyden ön tarafına çok yaklaşmaycak şekilde) elinizi yavaşça oturtun ve parmaklarınızı eğip en solundan sağa doğru yavaşca çekin ama o an avcunuz hareket

etmiyecek, sadece parmaklar! Bu olayda hareket etmeye başlamalıdır.

Tabi size o an hemen olacağını söylemiyorum bi kaç kez hatta olmazsa 10 dakika daha deneyin. Burun deliklerinizden havayı çubuğa üflememeye dikkat edin, ağzınızı kapayın ve odada hava akımı olmasın.

Bir diğer Deneyimim ; Telekineziyle çubuğa, diğer cisimlere odaklandığınız zaman hiçbir yere döndürmeye çalışmadığnız zaman, yakınında olan sıcaklık maddelere doğru da gitmesin. Yani eliniz orada olduğu zaman çubuk

elinize doğru kayabiliyor. Artık çubuk kaydı bende fırıl fırıl döndürüp ampülün üzerinden düşürüyorum. Bu arada ampül yerine başka ona benzer ve pipeti dengede tutucak şeyler kullanabilirsiniz.

Pipet çok büyük olmasın, ve çok da kalın olmasın yoksa ilk deneyimde hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz

 

Telekineziye başlayın.

Bu bölümde KAĞIT-İĞNE ve KAŞIK BÜKME yöntemlerini, telekinezinin olası yada bilinen zararlarını öğrenceceksiniz. Başarılar.

 

1. Vakit seçimi

Telekineziye amatör olarak başlarken konsantrasyon önemlidir. Bu yüzden vakit seçimi uygun olsa daha iyi olur. Telekinezi için sabah vakti uygun olabilir. Beyne henüz konsantrasyonunuzu dağıtacak bilgiler yüklenmemiştir. Uykulu iseniz konsantrasyonunuz uykuya kayacaktır. Bu yüzden kalktıktan ortalama bir saat sonrası daha uygundur.

 

KAĞIT-İĞNE YÖNTEMİ

 

2. Malzemeleri hazırlayın.

Telekineziye yeni başlayan biri kendisine daha kolay nesneler seçmelidir. İğne ,kağıt ve iğneyi sabitleyecek bir cisim bunun için gayet uygundur. 5×5 boylarında küçük bir ince yapılı parşömen kağıdı kesin. Bu kağıdı aşağıda gördüğünüz tüm katlama çizgilerine göre katlayıp açın. Açarken kağıdı tam düzeltmeyin. Çalışmamız bir şemsiyeye benzemeli.

Not: Kağıdı dikdörtgen kesmeniz fiziki döndürücü kuvvetin gereksinimini azaltır. Ve şekilde gördüğünüz X biçimindeki katlama işini yapmayın sadece + biçiminde kenar orta noktalardan katlayın. Elde ettiğimiz şemsiyeyi herhangi bir yere dik olarak sabitlediğimiz iğnenin sivri ucuna hafifçe koyun (Hiç batırmadan sadece bırakın). Kağıt hafif bir harekette dönecek kadar serbest duracaktır. Not: Bu andan itibaren odanızı rüzgarla buluşturmayın. Asla kapı veya pencerelerinizi açık bırakmayın. Kapı altlarınıda yumuşak bir malzemeyle kapatın.

Elde ettiğimiz şemsiyeyi herhangi bir yere dik olarak sabitlediğimiz iğnenin sivri ucuna hafifçe koyun (Hiç batırmadan sadece bırakın). Kağıt hafif bir harekette dönecek kadar serbest duracaktır.

Not: Bu andan itibaren odanızı rüzgarla buluşturmayın. Asla kapı veya pencerelerinizi açık bırakmayın. Kapı altlarınıda yumuşak bir malzemeyle kapatın.

 

3. Konsantrasyon

Eğer konsantrasyonunuz tam olsun istiyorsanız düşüncelerinize mani olacak herşeyi aklınızdan çıkartın. Gözünüzü kapatıp bir süre bekleyin. Aklınıza her ne gelirse gelsin onu atmadan gözünüzü açmayın. Konsantrasyonunuz sadece aklınızın düşüncelerden arındığı yönünde olsun.

 

4. Artık başlayalım.

Bu gün telekineziye başladığınız ilk gün. Sonuç almak için elinizden geleni yapın.Fakat sakin ve sabırlı olun. Sonuç alamazsanız üzülmeyin. Zaten ilk sefer için sonuç almanız zor olacaktı. Şimdi kağıda 30 derecelik açıyla yukarıdan bakın. Kağıda konsantrasyonunuzu etkilemeyecek kadar yaklaşın. Kağıda uzaklığınız yaklaşık birbuçuk karış olsun. Kağıda odaklanın. Onu sizin bir organınız gibi hareket ettireceğinizi düşünmeniz yarar sağlayacaktır. Gelelim işin en heyecanlı kısmına. Şimdi kağıdı sadece bakarak döndürdüğünüzü düşünün. İster sol için komut verin ister sağ. Önemli olan sizin kağıdın döneceğini düşünmenizdir. Sadece hayal etmeyin. Çünkü hayal etmekten öte kağıdı siz döndüreceksiniz. Kağıda bir süre böyle bakın. Unutmayın! Sakin olmalısınız. Bu gün dönmezse yarın dönecek demelisiniz Bu biçimde günde 10 dakika uğraşabilirsiniz. 5 dakikada bir teneffüs yapın. Hatta bu teneffüsler bir kaç saat sürebilir.

 

5. Şu psikolojik hali edinin

(Bu maddeki bilgiler size moral vermek için değil gerçekler nazara alınarak yazılmıştır)

Başarmanız için kimse sizi zorlamıyor. Siz başaramamaktan korkmuyorsunuz. Telekinezi zaten basittir. Bir kaç gün içinde nasılsa başaracaksınız. Sonuç alma süreniz çok büyük ihtimalle bir haftayı geçmeyecektir.

 

 

Telekinezi İle Lambalara Etki

Beyin Gücünüzle bi Lambayi patlatirsin desek “hadi ordan!” diye cevap aliriz ama bu sey gerçekten de var. Telekineziden gerçek anlamda haberdar oldugum zaman psi-wheel üzerinde denemeler yaparken isik da titriyordu. daha sonraki 1 ay boyunca da bilgisayarda oturdugum odanin isigi hep titredi ve sonundada patladi. 3-4 tane lamba degistirmek zorunda kaldim.

Su anda o kadar siklikta olmasa bile lambalar BAZEN birazda olsun titriyor. yani anlayacaginiz beynim o sersemlik döneminden çikti ve hersey yerine oturdu.

Örnegin uyumadan önce yatakta yatirken lambaya bakip denemeler yaparim ve titrer.

Eger Telekinezi olayina daha yeni girmisseniz ve psi-wheel’iniz firil firil dönüyorsa, oturdugunuz yerde hafif uzanin ve alistirmayi deneyin. muhtemelen basarili olacaksiniz.

 

Alistirma

Rahatça oturun ve isiga gözlerinizi dikin. gözleriniz kamasiyorsan vazgeçin sonra deneyin.

Beyninizi zorlayipda garip duygulara kapilmayin (hani bisey yapicakmis gibi ugrasip kafanizda yaptiginiz hareketlerden bahsediyorum)

Bu sizin ilk denemeniz o yüzden gözlerinizi kismayin ve zorlamayin.

GÖZ KAPAKLARINIZI “rahat birakın”

Isiga odaklanin ve isigin pariltisinin arttigini düsünün, Hayal edin. Bunu yaparken beyniniz hala daha rahat, göz kapaklariniz serbest durumda olmali.

Bu olayi hayal ederken isigin pariltisi artmaya baslayabilir, yada görüntü titremeye baslayabilir. Heycana kapilip durmayin desemde yine durucaksiniz eminim

 

Önemli NOT

 

Bunu denerken daha güçlü etki etmek isterseniz, isigin arttigini hayal ederken durmayin ve durmadan deneyin. yani örnek olarak yumrugunuzu sikip sikip birakmayin, hep/ durmadan sikin. o zaman olay daha güçlü gerçeklesir.

Bu denemelerden sonra girdiginiz her odada isiklar hafif hafif titreyebilir ve bazende sinir bozucu olabilir. yada oturdugunuz yerde aniden ışık çok yüksek bi pariltiyla bi kaç saniyeligine durabilir. ama sunu unutmayin hersey yerli yerine oturunca gücünüz azalmis gibi hissedeceksiniz, daha sonra içinizdeki güç tekrar uyaninca çok sıkı çalsin ki bu yeteneklerinizi unutmayasiniz.

 

 

 

 

******************************

 

 

Umbrakinezi - Umbrakinesis - Gölge Kontrolü

 

Öncelikle Umbrakinezi herkeste bulunan bir yetenek değildir bunu açıklığa kavuşturmam gerek..Bunu 5 gün 1 yada 2 kere deneyin..5 günün sonunda pek başarı elde edemiyorsanız Umbrakinezi (Gölge Kontrolü) yeteneği sizde bulunmamaktadır..Farklı şeyler denemenizde yarar olabilir.

 

Malzeme listesi

Kamera-Cep Telefonu-Yada herhangi bir vidyo kayıt cihazı

Mum

Beyaz bir duvar yada ön plan

Ortam

Önemi yoktur..Ama gölgenizin yansıyacağı yer düz olsa iyi olabilir..Eğim dikkatinizi dağıtır..

 

Tekniği

 

-Kamera-Telefon-Yada video kayıt cihazını çekim moduna alın..Gölgeyi net bir şekilde çeksin..

 

-Düz bir duvarın önüne geçin..Rahat bir yere oturun…Bulunduğunuz ortama hiç ışık girmesin..Bu işi evinizde pencere olmayan bir yerde denerseniz daha kolay olur..Ama sakın içeriye herhangi bir ışık girmesin

 

-Mumunuzu yakın ve arkanıza koyun..Yüzünüz duvara bakarken mum arkanızdan gölgenizi duvara yansıtsın

 

-Duvarın beyaz olması siyah-beyaz zıtlığının bu alıştırmayı kolaylaştırması adınadır..

 

-Şimdi gözlerinizi kapayın ve gölgeye gözleriniz kapalıyken odaklanın..Bu süreyi minimum 1,5 dakika tutun.

 

-Şimdi gölgenin şekil değiştirmeye başladığını düşünün gözleriniz kapalıyken..Örneğin sağ elinin şekil değiştirip büyümesini yada küçülmesini şiddetli bir şekilde isteyin..Hatta emredin..

 

-Bir kaç kere bunu şiddetli bir şekilde zihninizde canlandırdıktan sonra aniden başka bir konuya yönelin..Ama gölgeye bakmayın..Ve 15 saniye geçtikten sonra bir kez daha aynı düşüncelere odaklanın..Ve sonra yeniden düşüncelerinizden kurtulup başka bir şeye yönelin.

 

-Bu aşama da bittikten sonra gölgeye bakın..Şekil değiştirmiş olabilir.Eğer baktığınızda şekil değiştirmemişse telefon yada her ne ile kayıt etmişseniz o cihazı çalıştırın..Ve izleyin..Başaramadınız mı?..5 gün 1 yada 2 kere denedikten sonra birşey olmassa bu yetenek sizde yoktur.

 

 

******************************

 

 

Telepati - Düşünce Kontrolü

 

Telepati bildiğimiz gibi birbaşkasının düşüncelerini okuyabilme, düşündüğünü görebilme veya henüz emin olmadığım ama olabilirliliği yüksek olarak düşüncelerini değiştirebilme yeteneğidir.

 

TESADÜF ZANNETTİKLERİMİZ

 

Uzun bir süredir görmediğiniz bir arkadaşınızın birden aklınıza gelmesi ve onunla kısa bir süre sonra yolda karşılaşma¬nız, telefon çaldığında kimin aradığını önceden hissetmeniz, karşınızdaki bir kişinin aklından geçenleri bir anda farketmeniz, ilk defa karşılaştığnız bir kimsenin genel karakteristik durumuyla ilgili tahminlerde bulunabilmeniz, çevrenizdeki insanların sizin hakkınızda kısmen de olsa neler düşündüklerini algılayabilmeniz v.s.

İşte bunlar günlük yaşantınızda kullandığınız telepati yeteneğinizin bir sonucu olarak karşınıza çıkmaktadır. Fakat bir çoğumuz yukarıda saydıklarımıza benzer tecrübelerle karşılaştığımızda bütün bunları “tesadüfle açıklamaya çalışırız. Oysaki bütün bunlar “tesadüfün değil, “Telepati’nin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır

 

DÜŞÜNCE NAKLİ

 

Telepati en genel tanımıyla bir düşünce nakli işlemidir. Bir kimsenin zihnindeki herhangi bir düşüncenin, bir başkası tarafından algılanmasına Parapsikoloji’de Telepati adı verilmektedir. Telepati esas itibariyle basit bir işlemdir ve bunun esrarengiz hiç bir tarafı yoktur. Bu işe zaman ayıran ve birazcık gayret gösteren herkes, bu yeteneğin mevcudiyetini kendi kendine kanıtlayabilir.

İçinizdeki her türlü şüphe, tereddüt ve karamsarlık duygularını bir kenara bırakın. Bu tür duygular zihninizin dağılmasına ve konsantrasyonunuzun bozulmasına sebebiyet verirler. Bu nedenle telepati alanında neler yapabileceğinizle ciddi bir şekilde ilgileniyorsanız; o veya bu şekilde içinizdeki tüm şüpheleri kendi arzu ve gayretinizle bir tarafa itmeniz gerekir. Çünkü şüphe telepatideki başarınıza büyük bir engel oluşturur.

 

TELEPATİK ALGILAYIŞ

 

Telefon çaldığı zaman ahizeyi elinize almadan önce 5-10 sn durun ve kimin aradığını önceden tahmin edin. Eğer belli bir kimseden telefon bekliyorsanız bu telefonu çalışmanıza dahil etmeyin. Gün içinde çalan bütün telefonları önceden tahmin etmeye çalışın ve bir gün boyunca kaç telefon geldiğini, buna karşılık önceden kaç tanesini önceden algılayabildiğinizi not edin. Bu notlarınızı atmayın bir kenarda biriktirin. Her güne bir tarih verin ve çalışmalarınızın nasıl gittiğini kendi kendinize kontrol edin. İlerleyen günlerde hissedilir bir oranda tahminlerinizin sayısında bir artışın meydana geleceğini göreceksiniz.

Bazı günlerde telepatik algılayışlarınızın bir diğer güne nazaran daha fazla ya da daha az olduğunu tespit ederseniz, bu o günkü psikolojik halinize bağlı olabileceği gibi aynı zaman da Biyoritmleriniz’e de bağlı olarak değişim göstermiş olabileceğini unutmayın. Fiziksel, zihinsel, duygusal ve sezgisel olarak bir günümüzün bir diğer günümüze uymamasının nedenle¬rinden biri de söz konusu ettiğimiz Biyoritmleriniz’den dolayıdır.

Telefonla yapabileceğiniz bir diğer alıştırma da, aklınıza birisi geldiğinde onu arayıp o sırada sizi düşünüp düşünmediğini sormaruzdır. Zihninizdeki düşüncelerin ne kadar sık olarak sizden kaynaklanmadığını, onları telepatik olarak aldığınızı farketmek sizi bir hayli şaşırtacaktır.

Ancak gelecek telefon faturası sizi daha fazla şaşırtabilir… Dikkatli olun… Bu nedenle telefon yerine çalan kapılarınızı da bu alıştırmanın içine dahil edebilir ve kapınızın zili çaldığında kimin gelmiş olabileceğini önceden algılamaya çalışabilirsiniz…

Halk arasında “aklıma gelen başıma geldi” diye bir söz vardır… İşte siz bunu tespit etmeye çalışacaksınız… Bakalım ne kadar aklınıza gelen, başınıza geliyor?… Bunu yaşamınızın her anında gözlemleyebilirsiniz…

 

 

KARŞILIKLI TELEPATİK ALIŞ - VERİŞ

 

Sakin, sessiz bir odada seçmiş olduğunuz bir arkadaşınızla birlikte karşılıklı gelecek şekilde oturun. Çalışma öncesinde ılık bir banyo yapmanız faydalı olacaktır. Eğer buna o anda imkan bulamadıysanız hiç değilse ellerinizi yüzünüzü mutlaka yıkayınız.

Arkadaşınız hoşlandığı bir meyveyi zihninden seçsin. Sadece onu düşünsün ve seçmiş olduğu meyveye konsantre olsun. Arkadaşınız meyvenin ismini zihninde bir kaç kez tekrar-lamalı ve aynı zamanda o meyveyi zihninde canlandırmalıdır.

Örneğin, “erik” kelimesini zihninde bir kaç kez tekrarladıktan sonra, eriğin yuvarlaklığını, açık yeşil rengini ve görüntüsünü gözünde canlandırarak size zihinsel olarak bu imajları göndermelidir. Aynı zamanda onun ekşiliğini de hissetmelidir…

Arkadaşınızın düşünce yoluyla gönderdiklerini alacak şekilde zihninizi temizleyin. Zihninizi mümkün olduğu kadar sakin ve boş tutmaya özen gösterin. Genellikle zihninizde ilk beliren sezgileriniz size doğru cevabı verecektir. Bu telepatinin çok önemli bir prensibidir. Zihninizde beliren cevaplar üzerinde mantık yürütmeyin. Sadece sakin, kendinize güvenli bir zihin hali içinde, içinize doğacak cevabı bekleyin.

Arkadaşınız 1 dakika boyunca seçmiş olduğu meyveyi düşünürken, sizde bu süre içinde algıladığınız meyveyi bir kenara not edin.

Sonra arkadaşınız başka bir meyve seçsin ve siz tekrar bunu algılamaya çalışın. Toplam beş adet meyveyi telepatik olarak algılamaya çalıştıktan sonra cevaplarınızı kontrol edin. Sonuçlar pek iyi değilse, hem alanın hem de gönderenin aynı derece kusurlu olduğunu unutmayın. Bunun sebebi çok az uygulama yapmış olmanız olabilir. Bu alıştırmayı zaman buldukça tekrarlayın.

İlk denemelerinizde mümkün olduğu kadar basit imajlar üzerinde çalışmalarınızı sürdürün. Örneğin: Bitkiler, çiçekler, renkler ve sayılar ilk uygulamalarınız için en ideal çalışma imajlarınız olabilir. İlerki çalışmalarınızda birbirinize çeşitli objeler, kelimeler hatta cümleleri bile zihnen kolaylıkla yollayabilirsiniz. Ancak unutmayın. Telepati yeteneğinizin gelebilmesi; yapacağınız düzenli çalışmalara ve uygun çalışma arkadaşlarınıza bağlıdır. İlk denemelerde başarılı olamazsanız, hemen pes etmeyin. Çalışmalarınız başarıyı da beraberinde getirecektir. Pratiklere devam edin…

Eğer belli bir süre çalışıp da başarı elde edemezseniz, çalıştığınız arkadaşınızı değiştirin. İlk başta aranızda sevgi ve sempati bağı bulunan kişileri seçmeniz daha İyi bir algılayıcı olmak için birinci adım, şuurlu zihnimizi sakinleştirmeyi öğrenmektir. Bu çalışmalar oyun gibidir. Onlardan zevk almasını bilmelisiniz. Her hangi bir alıştırma üzerinde çok zaman harcamayın. Aynı alıştırmayı tekrar takrar yapmak yerine, çabucak birinden diğerine geçmek daha iyidir.

Kaygısız bir tutum büyük başarılara götürür…

Bu bakımdan alıştırmaları kesinlikle kendinizi zorlamadan, rahat ve huzurlu bir zihinle yapmalısınız. Sizi başarıya yaklaştıracak en önemli etkenlerden biri budur. Telepati çalışmalarına “ya yaparım, ya ölürüm” tutumundan çok; hevesle ve “nasıl yapacağımızı görelim bakalım” tarzında bir tutumla yaklaşın.

Yorgun ya da keyifsiz olduğunuz zamanlar kesinlikle alıştırma yapmayın. Sıkıntı, stres ve her türlü heyecansal halleriniz; Duyular Dışı Algılamalarınız’ın su üstüne çıkmasına engel oluşturur. Bu nedenle mümkün olduğunca sakin bir şuur hali içinde çalışmalarınızı sürdürün…

Parapsikoloji Laboratuvarlan’nda yapılan çalışmalarda, Duyular Dışı Algılama alıştırmalarını sakin bir zihinle yapma¬yan araştırmacıların psişik güçlerini, yanlış cevaplar verecek şekilde kullandıkları tespit edilmiştir. Bu durumlarda insanlar, psişik yeteneklerini çalışmaya katmadan, rast gele yaptıkları tahminlerin ötesine geçememişlerdir.

Telepatik alış herhangi bir kimsenin zihninden geçen duy¬gu ve düşünceleri hissedebilmektir. Telepatik alış, özellikle duygusal olarak birbirlerine yakın olan kişilerin arasında çok daha kolay ortaya çıkabilmektedir. İnsanlar arasındaki sempati, telepatik alış verişi kolaylaştıran en önemli etkenlerin başında gelmektedir.

Yaşam içinde karşınızdaki bir kişinin ne düşündüğünü ya da ne hissettiğini telepatik bir algılayışla ve hiç bir çaba gös¬termeden, bir anda hissettiğiniz birçok anlarınız olmuştur. Kendiliğinden ortaya çıkan bu telepati yeteneğinizi dilerseniz geliştirebilmeniz mümkündür…

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Biyoenerji

 

Bioenerji herkesin içinde bulunduğu varsayılan iyileştirici bir güçtür. Bioenerjinin bitkisel tedaviyle ve psikoterapi ile birlikte kullanılması harika sonuçlar yaratıyor. Tıbbın pes ettiği yerde en çaresiz hastalıkları bile iyileştiren içsel enerjidir. Keşfedenlerin sayısı hayli sınırlı, olup çoğuda Rusyadadır. Pek çok ülkede hurafe diye bir yana itilen bioenerji, Rusyada yıllar önce bilim olarak kabul görmüştür, yetenekli kişileri eğitmek için akademi kurulmuştur.Aslında uzak doğu ve orta Asya steplerinde yüzyıllardan beri biliniyor ve uygulanıyor .İnsanlar, sağlıklı ve uzun ömürlü olmalarını bu yönteme borçludurlar. Ancak çin ve sovyet cumhuriyetleri syalistleştikten sonra bu geleneksel tedavi yöntemi yasaklandı ve bu yolla tedavi edenler hapse atıldı. Yasak onlarca yıl sürdü,Taki gürcü doktor BERJENEVİ iyileştirene kadar tabi bundan sonra yasaklar kaldırıldı.Enstitüler,bioenerji merkezleri açılmaya başladı.Bu doktorun adı DJUNA Davitaşvili dir.

Bioenerji, içimizde uyuyan güzeldir. Ona açık ve inanan herkese,Allah’ın veya tabiatın bir lütfudur.

Bioenerji çok farklı şekillerde adlandırılmaktadır. Evrensel enerji- yaşam enerjisi çi- ki- prana-kozmik enerji, ama hepside aynı şeyi anlatmaktadır. Bu bütün canlılarda olduğu kabul edilen güçtür. Kozmik enerji tepeden girer ve şakralar vasıtasıyla bedenin çeşitli bölgelerine dağılır. Fazlası el ve ayak uçlarından çıkar. Herhangi bir nedenden dolayı şakralar kapanırsa, enerji dağılamadığı için o bölge beslenemez ve hastalık ortaya çıkar.

Vücutta yedi ana şakra vardır ve her şakra bir salgı beziyle ilgilidir. Bunlar:

 

Kök Şakrası

Üreme organlarıyla ilgilidir. Bu çakra belkemiğimizin sonuna bağlı olup, bacaklarımızın arasından yere doğru yönelir. Rengi kırmızıdır. Bağlantılı olduğu element “toprak”tır ve yaşama içgüdüsü, bedene ve fizik plana bağlılık eğilimi ile alakalıdır. Yaşama isteğimizi ve canlılığımızı destekler. Dengeli çalışması, bedensel sağiık, güvenlik duygusu ve yaşama sevinci olarak tezahür eder. Bu çakra cinsel beze tekabül eder.

 

Haç Şakrası

Böbreküstü bezleriyle alakalıdır. Rengi turuncudur. Karın bölgesinin alt kısmında yer alır. Bağlantılı olduğu element “su”dur ve cinsellik duyumları ile alakalıdır. Dengeli çalışması, duyumsal yoğunluk, cinsel doyum ve değişimi kabul etme becerisi olarak tezahür eder.

 

Güneş Sinir Ağı

Pankreas bezini yönetir. Rengi sarıdır. Duygusal bedenimizle bağlantılı olup, arzularımızı, yaratıcılığımızı ve ilişkilerimizi yönlendirir. Kişisel güç, irade, özsaygı duygularımız bu çakra ile ilintilidir. Bağlantılı olduğu element “ateş”tir. Dengeli çalışması, enerji, verimlilik, çabuk karar verebilme ve güç faktörünü baskıcı olmadan kullanabilme yetisi olarak tezahür eder.

 

Kalp Şakrası

Timus bezi ile ilgilidir . Dokunma duyumuzu kontrol eder. Sevgi ve şefkat duygularımız ile ilintilidir. Bağlantılı olduğu element “hava”dır. Sağlıklı çalıştığında, sevgi, şefkat, barış ve güçlü bir adalet anlayışı olarak tezahür eder.

 

Gırtlak Şakrası

Tiroid bezini yönetir. beşinci çakramız boğazımızdadır. Rengi parlak mavidir. Sanatsal yaratıcılığımız ve kendimizi ifade etmemiz için gereken enerjiyi sağlar. Bu çakra dünyaya açılan penceredir.

 

Alın Şakrası(Üçüncü Göz)

Hipofiz bezi ile bağlantılıdır. Rengi çivit mavisidir. Aynı zamanda “üçüncü göz çakrası” olarak da bilinen bu çakra, iki kaşın ortasında yer alır.Sezgilerimiz, durugörü, hayalgücümüz için gereken enerjiyi sağlar.

 

Tepe Şakrası

İpofiz bezi ile alakalıdır . yedinci çakramız başımızın tepesinde tam ortasındadır. Rengi mordur. Taç çakra olarak da bilinen bu çakra, saf farkındalık olarak bilinen bilinç seviyesine karşı gelir.Beş duyunun algılayamadığı, zaman - mekan ötesi birlik alemiyle bağlantı noktamızdır. Bilgelimizin ve ruhsallığımızın gelişmesi ve anlayışlılığımızın artması için gereken enerjiyi sağlar.

 

AURA

 

Aura insanın doğal enerji kalkanıdır. Güçlü bir auraya sahip olan kişiye dışarıdan negatif enerjiler etki edemez, hastalıklara daha dayanıklıdır,ikna gücü daha gelişmiştir, çevresine huzur verir ve canlılık duyguları verir.

 

Aura güçlnedirmek için bir çok yöntem mevcuttur. Reiki, yoga, meditasyon bunların en başta gelenleridir. Sizde küçük bir çalışma ile doğal koruma kalkanınız olan auranızı güçlendirebilirsiniz.

 

Bunun için her gün 5 dakikalık bir imgeleme yapabilirsiniz.

 

İmgeleme için öncelikle meditatif bir duruma geçin. Yani oturduğunuz yada yattığınız yerde gözlerinizi kapatın ve gevşeyin. Vücudunuzdaki tüm kasların gevşediğine emin olduktan sonra vücudunuzu çepeçevre saran ışıktan bir alan düşünün. Bu alanı oldukça canlı ve parlak hayal edin. Renk olarak canlı bir beyaz, altın rengi veya gümüş rengi düşünebilirsiniz. Eğer gözünüzün önüne başka bir renk geliyorsa müdahale etmeyin, bırakın o renk olsun. Ancak renkler son derece canlı ve parlak olmalı. Koyu, çamurlu,kirli renkler gözünüze geliyorsa bunların canlı ve parlak renkler olduğunu imgeleyin ve renkleri canlı tonlarla değiştirin.

 

Bu alanın gitgide genişlediğini, canlandığını ve büyüdüğünü imgeleyin. Alan gitdikçe genişlesin. Tüm odayı sarsın hatta evden dışarı çıkarak büyüyebileceği kadar büyüsün. Ne kadar genişletebilirseniz bunu yapmaya devam edin. Ancak bir yerden sonra artık büyümezse durun ve bu alanı bir süre seyredin. Canlı, parlak ve çok büyük bir auraya sahipsiniz. İstediğiniz zaman imgelemeyi bırakabilirsiniz.

 

Bu imgelemeyi istediğiniz zaman yapabilirsiniz.Düzenli olarak yapmanız auranızın büyümesini ve canlanmasını sağlayacaktır. Doğal korunma kalkanınızı büyüterek ve güçlendirerek negatif etkilerden korunabileceğiniz gibi kendinizi daha sağlıklı ve daha güçlü hissedeceksiniz. Her gün 5 dakika bu imgeleme size çok faydalı olacaktır.Alıştıkça dışarıda yada istediğiniz yerde bu imgelemeyi yapabilirsiniz. Ancak gözlerinizi kapalı tutun. Çünkü bu beyni alfa durumuna sokar ve imgelemenin etkisini arttırır.

 

Eğer Reiki kullanıyorsanız bu imgelemeden önce tüm chakralarınıza enerji vermeniz ve imgeleme bitince solar pleksus chakraya bir kaç dakika enerji vermeniz çok faydalı olacaktır.

 

Psişik Koruma

 

Auranızı Güçlendirmenin Temel Metodları

 

Auranızı güçlendirmek için az sorna vereceğimiz pratik metodları,uyguladığınız ilk andan itibaren size daha fazla cesaret,daha fazla güven ve gerçek bir ruhsal korunma sağlayacaktır.Bunlar arunanızı güçlendirmek için yapacağınız temel pratik uygulamalardır.Basittir ancak sağlayacağı faydalar çok yüksektir.Ayrıca sadece auranızı güçlendirmekle kalmaz aynı zamanda sizi hayatta pek çok endişeden ve şüphedne kurtarır.

Bu çalışmalara başlamadan önce içinizdeki gizli potansiyel güçlere tüm kalbinizle güvenin…Bu çok önemlidir.

Yüksek Özünüzün gerçekleştirebileceği mücizeler hakkında çok fazla şey yazmak mümkün.Bu canlı,müşfik,ilahi alev;varlığınızın gerçek kaynağı ve merkezidir.

”Yüksek Özünüz”,ilahi aklın gerçek bir kıvılcımı olarak,tamamen ilahidir.Tanrı’nın sizdeki ve sizin için yaşamı,sevgidir.[kişiye göre bu görüş değişebilir tabi…]

”Yüksek Özünüz”le aranızda çokd erin,güçlü,öze bir bağ var.Bu muhteşem varlık,eşsiz bir birey olarak nasıl planladığınızın ideal fotoğrafının sırrına sahiptir.Ve rızanızla,sizi bu idealin gerçekleşmesine doğru çeker.

Bu,kesinlikle ilişkinin sınırı değildir.”Yüksek Özünüz”,ilahi kutsamanın bitmez,tükenmez sularının kaynağıdır.Ruhsal gerçekliğinin prensipleriyle uyumluysanız,”Yüksek Özünüz”ün ışığını,aydınlatmaya,güçlendirmeye,koruma ya ve hayalinizi tam olarak gerçekleştirmeye çağırabilrsiniz.

İşte “Auranız”ı güçlendirmenin ve sahip olmanız gereken ruhsal korunmanın kuvvetli kalkanı haline getirmenin iki temel metodu:

 

 

IŞIK KULESİ-1

 

 

1-Derin ve dügün nefes alın.(Pratik süresince devam edin.)

2-Tüm vücudunuzu gevşetin.

3-Yürürken dik,düzgünisakin olun.Kollarınızı gevşekçe iki yana bırakın.Otururken de omurganız dik olsun.Ayaklarınızı birbirne paralel yerleştirin.Elleriniz,avuç içleri aşşağıya bakacak şekilde kalçalarda dursun.Ciddi bir sağlık sorununuz yoksa pratiklerinizde her

zaman ayakta durmalısınız.

4-Bedeninizi çevreleyen uzun,elips şeklinde,yoğun parlak mavi bir ışığı gözünüzün önüne getirin.Bu ışık vücudunuzun aşağı yukarı 25 santim ötesine ulaşır.Başınızın üstünde ve ayağınızın altınca 40 santime kadar da uzanır.Ruhsal auranız bundan daha büyük bir alanı kapsar aslında.Üstelik genellikle gümüş renkli olarak canlandırılır ama korunma amacınıza uygun olarak mavi olması gerekir[mavi,sağlığı ve korunmayı sağlar].Alanı neden mi küçülttü?İhtiyaç duyduğunuz koşulları yaratmak küçük alanda daha kolaydır da ondan.

5-Sizi tümüyle çevreleyen bu iyice belirlenmiş yoğun parlak mavi ışık alanını gözünüzün önüne getirdiniz mi?Tamam.Şimdi auranın en üst noktasında,başınızın biraz üstüne parlak beyaz bir ışık küresi hayal edin.Hayır,küre başınzıa değmiyor.

6-Dikkatinizi bu küre üzerine yoğunlaştırın.Böylece kor şeklinde yanan magnezyum gibi beyaz ve daha parlak hale gelir.Bunu yaparken yukarı bakmanıza gerek yok,varlığını hissedin yeter.Bu imajı,”Yüksek Varlığınız”ın Işığı’nı temsil etmek üzere yaratıyorsunuz.Bu ışık gerçekten de ordadır.Bu küreyi hayal ederken dokunmaya kalmayın.Çünkü “Yüksek Varlığınızı” bilinçli varlığınızla tespit etmiyorsunuz.

7-Şu iki imajın farkında olun:

Tümüyle içinde olduğunuz yoğun parlak mavi elips ve başınızın üstündeki beyaz küre…Onlar orada zaten varlar ama siz onlara konsantre olarak bu enerjilerin yoğunluğunu artırıyorsunuz.

8-Beyaz küreyi sembol olarak gözünüzün önüne getiremeseniz bile,gerçek ilahi gücün bir parçasını temsil ettiğini kabul edin.Ve düşünebilecğeiniz en yüksek pozitif enerjilerin zihninize dolmasına izin verin.Bu pozitif eenrjiler bırakın tüm benliğinizi sarsın…

9-Hazır olduğunuzu hissettiğinizde göz kamaştırıcı yuvarlağın beyaz ışık saçtığınız görün.Bu ışı,gümüş pırıltılarla doludur.Önce auranıza,sonra da canlı bir şekilde size doğru akarak tümüyle nüfuz eder.

10-Şimdi auranızın dış kabuğu canlı ve parlak mavi elips şeklindeyken,içi canlı pırıldayan beyaz ışıkla dolacak.Konsantrasyonunuzu etkin bir şekilde süredürebildiğiniz sürece bu vizyonu,yaşayan ve hareket eden bir gerçeklik olarak görün.Parlaklık sürekli etrafınızdadır ve siz doğru akar.Her şeyin kaynağı olduğu için bitmez tükenmezdir.Auranızda sürekli dolaşır.Pırıltılıdır,sert ve keskin şekilde belirlenmiştir. ”İlahi Güç”üç bu muhteşem belirtisinin ortasında çok mutlu bir şekilde kendinizin fakında olun!

11-Auranızın zaten varolduğunu ancak şimdi bunu güçlendirmek için özel bir çaba sarfettiğinizin bilincinde olun.

[bu alıştırma günlük düzenli olarak en az bir defa yapıldığında yavaş yavaş negatif hiçbirşeyden etkilenmemey başlayacaksınız.

Ani durumlarda,mesela ani endişe,tehlike(her türlü tehlike,ister fiziki ister ruhsal) anında 2.metod uygulanabilir.Fiziksel olaylarda da az çok etkisi vardır.]

Ancak bunun faydası(2.metodun),auranızın genel kuvvetine bağlıdır.Diğer bir deyişle,”Işık Kulesi”nin başarısıyla kumar oynamayın.Düzenli metodu her gün uygulayın,acil metodu sadece gerekli durumlarda kullanın.Böylelikle saldırganın dikkatini başka yöne çevirebilir,hatta yatıştırabilirsiniz.En azından aklınızı sakinleştirip aydınlatabilir ve bazı önemli detayları bilinçli algılamanızı sağlayabilirisniz.Bu da iyiliğiniz için hayati önem taşır.

 

 

IŞIK KULESİ-2(Acil Metod)

 

 

1-Hemen etrafınızı saran canlı,parlak mavi aura elipsini düşünün.Başınızın bariz üstünde de “Yüksek Benliğiniz”in parlak,beyaz küresini gözünüzde canlandırın.

2-Başınızın üstündeki parlak kürenin farkında olun.Hayal edilmiş bir sembol olsa da,kürenin ilahi gücün bir parçasını temsil ettiğinin farkına vararak en yüksek iyiliği amaçlayın.

3-Parıldayan kürenin beyaz ışık saçtığını görün.Bu ışık,gümüş pırıltılar ile doludur,auranıza akar ve size nüfuz eder.Auranın sert kabuğunun keskin mavi dış çizgilerini görün.

4-İhtiyacınız olduğu sürece bu canlandırmayı sürdürebilirsiniz.

5-Görüntünün bilincinizden uzaklaşmasına izin verdiğinizde,bu korumanın hâlâ görünmez şekilde sizin çevrenizde olduğunu bilin

 

Aura Görme

 

Aura rengini görmek için kullanılan basit teknik insan aurası da dahil tüm aura çeşitleri için aynıdır. Aynı teknik ayrıca tüm kahinliğin bir parçasıdır. Bu yüzden insan aurasını görmek için aura renklerine bakmak çok iyi bir eğitimdir. Aura renkleri insan aurasını görmekten daha kolaydır. Aura görmek için dinlenmiş ve konsantre olmalısın aynı zamanda bir de gözlerine özel bir yöntemle odaklanmalısın. Auraya yukarıdan kabataslak bakılmalı ona direk bakmamalısın. Eğitim için loş ışık olmamalı. Yumuşak (fazla parlak olmayan) ışık olmalı (normal gündüz ışığı). (Fazla parlak ışığın gözüne çarpıp görmeni engellememesi için.)

En iyisi ışık senin arkandan ve üstünden gelsin. Senin görüş alanına gelen ışık aura görmeye çalışırken seni rahatsız edecek ve aura görmeyi zorlaştıracak. Üstünden ve arkandan gelen 100 watt ampül ışığı iyi.

 

Birinci Adım

 

Bir kitap al ve onu mavi veya kırmızı parlak bir kaplama ile kapla ve onu masada dik yerleştir. Ondan 2 metre veya en az 1.2 metre uzakta ol. Duvarın soluk renkte olsun. Parlak renkli duvara doğru aura görmeye çalışma. Duvarın rengi uygun değilse arka plana uygun bir çarşaf veya kağıt yerleştir.

 

Notlar;

1- Kitap sadece renkli kağıt için bir destek.Bakacağın renkli kağıdın aurası kitabın aurası değil.Renkli kağıtla kaplanmış bir tuğla kullanmak da duvarda asılan renkli kağıt parçası ile aynı sonucu verecektir.

2- Mavi ve kırmızı renklerin auraları en parlak ve görülmesi en kolay olanlar.

3- Rengin aurasının ton ve parlaklığı kullanılan rengin gölge ve tonuna göre değişir bu yüzden sadece parlak ana renkleri kullanın.

4- Bunun için herhangi bir palak renkli cisimleri kullanabilirsiniz. (Giysi, oyuncaklar vs.)

 

İkinci Adım

 

1- Gözlerini kapat ve biraz derin nefes al ve rahatla. Sakinleştiğin zaman kitaba bak. Gözlerini herhangi bir şeye odaklama sadece kitabın biraz kenarından ve onu geçicek şekilde bak. Kabataslak bakıyormuşsun gibi fakat arkasındaki duvara odaklanma.

2- Cisme cismin merkezinden değil cismin kenarından bak. (2 inç kadar.)

3- Bu bakışını sabit tut ve gözlerini dinlendir. Yaparken gözlerini veya alnını zorlama ve germe. Konsantre ol. Yoğunlaşmaya ihtiyacın var fakat rahat ve durgun bir bakış olmalı aynı hayal ederkenki bakış gibi.

Göz Kırpmak

Gözlerini kırpman gerektiği zaman kırpabilirsin yoksa bu gözlerini yorar yakar ve sulandırır. Odağını değiştirmeden gözlerini kırp. Göz kırpmak auranın bir veya 2 saniyeliğine kaybolmasına sebep olacak fakat hemen yeniden görünecek. (Eğer sakin ve rahat odak bakışına devam edersen).

 

Alın Çakrasını Açma Yöntemi

 

1- Çok yorgun olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırla. Günlerce uyumadığın zaman nasıl hissettiğini ve gözlerini nasıl zorlukla açık tuttuğunu hatırla.

2- Yorgun gözlerini açmaya çalışmak 3. göz çakrasında güçlü bir zihinsel açmaya sebep olur. -onu uyararak-

Bu nasıl çalışır:

a- Zihinsel açma işi senin bedensel bilincini 3.göz çakrasına yöneltir.

b- Senin bedensel bilincin bedeninin bir bölümüne odaklanınca ve sen düşünce ile bu bölgeyi uyarınca bu bölgendeki enerjin kuvvetli bir şekilde harekete artacak.

c- Zihinsel olarak açma işlemi yeteri kadar uygulandıktan sonra 3. göz çakrası açılmaya başlayacaktır.

d- Bu zihinsel açma işini dinlenmişken ve bir nesneye belli bir bakış açısından bakarken uygularsan aurayı görebilirsin. (Direkt objeye bakarak değil).

Renkli kitaba geri dönelim:

Durgun ve rahat odağınla kırmızı veya mavi kaplı kitaba bakarken üste anlatılan zihinsel işlemi uygula.Vücut bilincini alın çakrasına kaydır.Bu bölgeyi zihni olarak hisset.

 

İpucu:

1- Alın çakrasını tırnağınla hafifçe eşele. Bu, beden bilincini o noktaya kaydırmaya yarar.

2- Göz kapaklarını kaldıran zihni komutu iptal et. Gözlerinin çok ağırlaştığını ve hayal et ve onları kapa biraz sonra yeniden aç. Hangi kasların bunu yaptığını gözlemle. Aynı kas komutunu zihinsel olarak bu bölgede uygula fakat göz kaslarının buna uymasına izin verme.

3- Bunu tekrar tekrar yap. Gözlerinin arkasındaki ağır karanlığı kaldırıyormuş gibi.

4- Zihinsel açma işine devam edersen, 3. göz çakranı uyarırsın. (Onu aktif hale gelmeye zorlarsın.) Objene devamlı rahat bakışın alın çakranı nesne tarafından gönderilen enerjiye uyarlıyacak. Bu enerji beynin görüş merkezine gidecek. Böylece o görüntü resmi olarak algılanacaktır. -parlak bir renkli ışık bandı olarak-

Not: Tüm bu enerji uyarım çalışmalarının bölgesel beden bilincine bağlı olduğunu -özellikle de derideki bölgesel yüzeye- hatırla. Onları etkili yapabilmek için bu zihinsel işlemleri hissetmelisin.

 

İlk Auran:

Rahat bir bakış ile objenin kenarından onu biraz geçecek şekilde baktığında bir süre sonra (birkaç saniye ila birkaç dakika içinde-ilk başlarda) kitabın etrafında silik bir parlama göreceksin. Sonra kitabın etrafını saran soluk ince bir ışık bandı göreceksin. Bu kitabın eterik aurası.

Biraz sonra kitap mavi ise parlak sarı aura veya kitap kırmızı ise parlak yeşil aurayı göreceksin.

Auraya direk bakarsan kaybolur ona cismin kenarından ve biraz üzerinden bakmalısın. Eğer kaybolursa merak etmeyin birazdan gene görünecektir.

 

Üçüncü Adım

 

1- İlk adımları tamamladıktan sonra birkaç tane kitap al ve onların her birini farklı ana renklerle kapla.

2- Daha parlak renk #8211; daha parlak aura- ve görmesi daha kolay.

3- Bu renkli kitaplar üzerinde çalış ve gördüğün rengi not et.

4- Aynı anda 2 farklı kitabı incele böylece birbirlerinin aura renklerini nasıl etkilediklerini gözlemle.

 

Dördüncü Adım

 

1- Bir saksı çiçeği veya taze çiçek al ve onların aurasını görmeye çalış. Onların etrafında göreceğin canlı aura olacak. Çiçek ve yaprakları etrafında göreceğin aura renklerinin etkilerini aklında tut. Bitki sapı ve yapraklar etrafında göreceğin turuncu renk tonu yeşil rengin aurasıdır. -aynı yeşil kitap gibi-

2- Canlı auralar daha incedir bu yüzden görülmesi daha zordur.

 

Beşinci Adım

 

1- Bir ağacın aurasını gözlemle. Güneş senin arkanda olursa daha iyi olur. Sabah erken vakitler veya öğleden sonra. Eğer güneş güçlü olursa bu gözlerini rahatsız eder ve görmeni zorlaştırır.

2- Bir ağacın aurası, ağacın büyüklüğüne ve ne kadar güçlü olduğuna bağlı olarak devasa büyüklükte olabilir. Ağaçların tepesindeki aurada sanki aura yavaşça oradan etrafa yayılıyor gibi fıskiye etkisi görebilirsin. Buna neyin sebep olduğuna emin değilim ve bunu gözlemlediğim her ağaçta görmedim. Bazıları ağacın ruhu olduğunu veya ağacın içinde doğal yaşayan bir ruh olduğunu ve bunun ona sebep olduğunu söylerler.

 

Altıncı Adım

 

Herhangi bir hayvanın aurasını o dinlenirken görmeye çalış. Hayvan auraları insanlarınki gibi renkli değil.

Hayvan auralarına bakarak onlardaki hastalık gözlemlenebilir.

 

Yedinci Adım

 

Kendi auranı gözlemle.Kolunu ileriye uzat ve elinin aurasına bak. Ayrıca bacak ve ayaklarının aurasını incelemek için uzanabilirsin.

 

Sekizinci Adım

 

Bir insanın aurasını görmek:

Kişinin boynu açık olsun. Onun direk boynuna bakma. Biraz kenarından ve onu geçecek şekilde bakmalısın.

Sonra bakışını kişinin başına doğru kaydır. Burada sarı renk görebilirsin. Gördüğün zaman kişine biraz zihinsel hesap yapmasını veya zor bir şeyle düşünmesini söyle. O bunları yaptığında aura parlaklığını gözlemle.

İpucu: Bir insanın aurasının parlaklığı ne yaptığına ve nasıl hissetiğine bağlı.Eğer mutlu ve yaşam dolu hissediyorlarsa auraları daha güçlü ve parlak olacaktır. Biraz şaka yapmayı dene.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Psi Ball

 

 

Psiball yani psişik enerji topu anlamına gelir. psikokinezi nin alt

dallarındandır.

 

 

Psiball la neler yapılabilinir?

 

Psiball ı öğrendiğiniz zaman onları atıp fırlatabilirsiniz cisimleri oynatabilirsiniz hatta renklendirebilirsinizde

 

Psiball ın kolaylığı kişiden kişiye değişebilir hatta bazıları bilmeden bile yapmaktadırlar bazı durumlarda telekineziden daha kolay olmaktadır.

 

Psiball alıştırmaları?

 

Alıştırma 1

 

Önce sağ işaret parmağınla sol avucuna spiral çizecek şekilde dokun

bu hissi aklında tut sonra aynı hissi parmağını kullanmadan(hiç bir dokunma olmadan) diğer elinde hisset(bence dokunmanızda bir sakınca yok nasıl istiyorsanız öyle yapın)

bu eğzersizi başka hareketlerle de deneyebilirsiniz (spiral yerine başka şeyler çizerek) ve başka vucut bölgelerinde de deneyebilirsiniz(diz,kol,ayak gibi)

 

Psi Top yapmak

yukardaki egsersizle ve diğer değişimlerle sanırım bunun nasıl bir şey olduğunu hissetmeye başlamışsınızdır. yakında bu hissi hissetmek için fiziksel bir dokunuşu istiyaç duymuyacaksın sadece düşüneceksin ve hissedeceksin

ne yapacaksın bu hisle? onu biraz daha farklı hissetmeye çalış. çok daha sıcak veya çok daha soguk hissetmeye çalış. eger yardıma ihtiyacın varsa elini bir sogutucuya veya ısıtıcıya koy. şimdide hiç bir etki yapmadan bu hisleri hissetmeye çalış. yaşa ve eğlen bu yaptıklarınla

bunları yapmaya alıştıktan sonra psi top yapmayı deneyebiliriz. bazı insanlar psi topu hemen yaparlar ama sen yapamıyorsan sorun değil pratikle sende başarabilirsin

psi top yapmak için o hissi avuçlarının arasında hisset sonra ellerini birbirine yaklaştır ve ellerinin arasında top oluştur. hisset

işte ister inan ister inanma bir psi top yaptın bunun kolay olacağını söylemiştim

 

Alıştırma 2

 

Adım 1

Psi-Top’unuzu Nerde Oluşturacağınızı Belirleyin

Eğer kendinize göre olan stili seçtiyseniz ikinci adıma geçin..

 

Adım 2

 

Enerji Kaynağınızı Belirleyin

Genellikle insanlar herhangi bir nesneden enerji enerji çekmeyi düşünürler ama ben size Dünya/Güneş/Ay üçlüsünden birini seçmenizi öneririm.Çünki onlaran alacağınız enerji size daha fazla Psişik Güç kazandıracak ve Psi-Top’unuzu daha güçlü oluşturmanızı sağlayacaktır..

Sıcak bir Psi-Top oluşturmak istediğinizde Güneş..Soğuk bir Psi-Top oluşturmak istediğinizde Ay..Herhagi bir güçte Psi-Top oluşturmak için Dünya’yı seçin..Eğer size göre olanı seçtiyseniz üçüncü adıma geçin.

 

Adım 3

Kaynağınızdan Enerji Çekmeye Başlayın

Enerji çekmek işin en kolay ama en uzun kısmıdır..Yaklaşık 2 dakikayı bu işleme ayırmanız gerekir..Enerjiyi çekmek ise tek bir olaya bağlıdır..İmajinasyon..Sadece enerjiyi çektiğinizi imaje edin..Enerjinin vücudunuza aktığını düşünü..Bu kadar.(bilmeyenler vardır diye yazıyorum.İmaje etmek,hayal etmek demektir. burda enerjinin içinize dolduğunu hayal ediceksiniz yani)

 

Adım 4

Çektiğiniz Enerjiyi Ellerinize Yöneltin

Böyle birşey hayal edin..Ama tam bunu değil..Çektiğiniz enerjinin elleriniz arasında oluşacak bir top haline getirdiğinizi hayal edin..Ve topladığınız bütün enerjiyi topa aktarın.

eğer gerekli konsantrasyonu sağladıysanız enerji topunuz oluşacaktır.

 

Psi Ball

 

Aklının enerjisinin topa aktığını ve elindeki topa aktığını düşün.Bu işlemi ne kadar uzun yaparsan o kadar kuvvetli olur.

Psibalda ilerledikçe psiballınızı pyrokinesis , aerokinesis , electrokinesis le birleştirebilirsiniz

 

PSİ BALL SIKIŞTIRMA TEKNİK 1

 

Psi ballı kuvvetlendirmek için sıkıştırılır.Ellerini açtıkça boyutta büyüyor olan psi topunu gözünde canlandır. Şimdi ellerini kapatıkça boyuttu küçültüyor olan ve daha yoğun oluyor olan topu gözünde canlandırır. Bir dakika civarı bunu yap.

PSİ BALL SIKIŞTIRMA TEKNİK 2

 

Öncelikle psi topu yapın.Şimdi onu daha da yoğunlaşırken gözünde canlandırır. Bir dakika civarı bunu yap.

 

PROGRAMLAMA TEKNİĞİ 1

Psi ball ı programlamak doğal bir yetenektir . İlk olarak, iyi katı bir psi ball yap, ve senin niyetini açık bir şekilde belirt. Şimdi psi ball ın senin için yapmasını istediğin olayı gözünde canlandırır.

 

PROGLAMLAMA TEKNİĞİ 2

Öncelikle iyi katı bir Psi ball yap ve metnin özdeyişindeki gibi ne yapmasını istediğini gözünde canlandır. Sonra gitmesi için ona izin ver.

 

PROGRAMLAMA TEKNİĞİ 3

İyi bir psi topunu yap, katı ve iyi, ve psi topunda merkez noktasını gözünde canlandırır . Şimdi, psi topunun gidip yapmasını istediğini yaptığını gözünde canlandırır.

 

PROGRAMLAMA TEKNİĞİ 4

Bir psi ball yap (Sen, şimdiye kadar bunu yapmayı bilmeliydin) Sonra gözünü kapat ve gözünün önüne bir menü geldiğini o menüde istediğini seçtiğini gözünde

canlandır.

 

Hava Topu ve Hortum

 

 

Hava Topu çok kolaydır. önde bir psi-top oluşturulur ve sonra da 4.çakradan bu topa hava uyumlu chi aktarılırve top serbest bırakılır.Top serbest kalınca dairesel rüzgarlara neden olur.

Hortum için bir bulut lâzım.Daha snra hava topuna çok yüksek miktarda enerji yüklemek lâzım.En son olarak iki teknik var:

 

1.Teknik:

Hava topu buluta fırlatılır ve bulutun ucunu yere doğru çeker.Bulutun ucu yere değer.

 

2.Teknik:

Hava topuna ince uzun bir silindir şekli verilir ve bir ucu buluta diğer ucu yere değdirilir.Bulut vakumlanır ve yere değer.

Eeeen son olarak bulutun yere değen kısmından 1,5-2 m. yukarıda bir hava topu daha oluşturulup hortum sağlanır.

 

 

 

******************************

 

 

Lusid Rüya

 

Lusid Rüya Görme Rehberi

 

1. Lusid ruya gorme rehberine hos geldiniz. Milyonlarca insanin nicin lusid olmaya calistigini, bunu nasil yaptiklarini ve orada neler yasanabildigini burada ogrenebileceksiniz.

 

2. “Lusid” olmanin anlami, ruya gordugunuzde, zihninizin ruyada oldugunuzu tam olarak bilmesidir. Oyle ki, bedeniniz derin uykuyu yasarken, azicik hileyle beyninizi tam anlamiyla uyanik oldugunuza inandirirsaniz, goreceklerinizin gercekligi karsisinda hayrete dusebilirsiniz.

 

3. Lusid hale gectikten sonra yapilan faaliyetlerin basinda ucmayi, ruya alemlerinde gezmeyi, ruyadaki kisilerle iletisim kurmayi, hatta kendi ic dunyanizi sorgulayip, kisiliginizi gelistirmeyi sayabiliriz. Aslinda yapabileceklerinizin sinirini yine kendi akil ve mantik cerceveniz belirliyor. Yani aklinizin alabildigi herseyi yapmakta ozgursunuz.

 

4. Lusid hale gelebilmek icin iki degisik yol takip edilebilir. Baslangicta ilkinin kullanilmasi uygundur, cunku lusidligi ogrenmenin temeli buna dayanir. Yataginizin basucunda bir ruya gunlugu bulundurun ve her sabah uyandiginizda hatirlayabildiginiz ruyalarin tumunu buraya yazin. Bunu yapinca, zihniniz ruyalara daha fazla odaklanir, ve zamanla ilginc ruya konulari veya ruya belirtilerini saptayabilirsiniz. Bu da zihninize ruya gordugunu anlamasi konusunda yardimci olacak ipuclari saglar.

 

Gerceklik testi uygulayin.

 

Bunlar, ruyadayken, ruyada oldugunuzu farketmenizi tetikleyecek basit testlerdir. Mantigi su sekilde isler: eger normal hayatta duzenli araliklarla ruya gorup gormediginizi kontrol etmeyi aliskanlik haline getirirseniz, buyuk ihtimalle beyniniz bu kontrolleri ruya gordugunuzde de surdurecek ve siz de kendinizi ruya gorurken yakalayacak ve lusid hale gececeksiniz. Gerceklik testlerinde en sik kullanilani havaya yukselmeye calismak, parmaginizi elinizin icinden gecirmeye calismak ya da aydinlatma dugmelerinin dogru calisip calismadigina bakmaktir ( Cunku bunlar ruyada genellikle abuk sabuk calisir )

 

Takip edilecek ikinci yoldaki yontemler cok daha kestirmedir. Ama bunlari denemeden once mutlaka belli bir sure ruya gunlugunuzu tutmus ve gerceklik testi alistirmalarini uygulamis olun. Sabah uyandiginizda hic kipirdamayin ve tekrar uymaya calisin, ama bu kez kendi kendinize:”Ruyaya geri dondugumde ruyada oldugumu farkedecegim” diye dusunun. Daha once gormus oldugunuz ruyayi hatirlamaya calisin ve kendinizi ruyaya tekrar girmis olarak, ama bu kez ruya gordugunuzun farkinda olarak hayal edin. Isterseniz alarm saatinizi normalden bir saat oncesine kurun ve cok kisa bir sure icin uyanip, sonra bu teknigi deneyin.

Bir baska teknik ise, uyanik halden lusid ruyaya gecmektir. Bunu denemek icin en iyi zaman sabah veya oglen uzeri, birseyler atistirdiktan sonradir. Yataga uzanabilir veya koltuga oturabilirsiniz. Gozlerinizi kapatip gevseyin. Zihin gozuyle izleyeceginiz renkli sekillere ve goruntulere konsantre olun. Uyku esigine gelinceye kadar kendinize musaade edin. Zihniniz sukunet icinde kalsin ama olusan sekillerin farkinda olsun. Bu biraz zor bir yontem olmakla birlikte, eger dengeyi iyi kurabilirseniz, sekiller gun isigi gibi ortaya cikacak, ve siz gormekte oldugunuz dunyaya rahatlikla lusid olarak adim atabileceksiniz.

 

5. Lusid olmayi basardiktan sonra , lusidligi maalesef her an tekrar kaybedebilirsiniz. Elde ettiginiz deneyimin suresini uzatmak icin, ellerinizi birbirine surterek ovusturmaya calisin ve kendinizi ruh dunyanizin yarattigi gerceklige birakarak bu gercekligi iyice algilamaya calisin. Ayrica yuksek sesle: “Daha fazla lusid olmak istiyorum” diye bagirip, kollarinizi iki yana acarak oldugunuz yerde kendi etrafinizda donmek de ise yarayabilir.

 

6. Insanlarin lusid olabilecegi bilmsel olarak aciklanmistir, ancak bunun disinda farkli deneyimlerden de soz edilir. Bunlardan biri de “astral seyahat” dir. Astral seyahat deneyiminde kisi, astral bedeniyle evreni ve daha otesini gezebilir, ortak ruya gorebilir, ruhsal rehberlere raslayabilir, ya da cok daha olaganustu deneyimler yasayabilir. Kisisel deneyiminiz ne yonde olursa olsun, hicbirsey size zarar veremez. Umid ederiz siz de milyonlarca digerleri gibi, kendi ruh dunyaniza yapacaginiz yolculugun tadini cikarirsiniz.

 

 

******************************

Levitasyon - Yer Çekimi Kontrolü

 

 

TEKNİK

 

 

Malzemeler

1.Hassas terazi

2.Küçük bir cisim

3.Video çekebileceğiniz bir cihaz

 

 

HAZIRLANMA

 

 

İlk olarak kendinizi cisimleri uçurmanın imkansız olduğu düşüncesinden arındırın.Uzun süre dinlenin, enerji toplayın.En önemlisi 0 düşünce durummuna geçin.

 

 

YAPILIŞ

 

 

İlk olarak cismi hassas teraziye terleştirin.Daha sonra kamerayı terazinin ağırlığı gösteren yerine gelecek şekilde yerleştirin.

Şimdi cismi herşeyiyle zihninizde canlandırana dek cisme bakın. Daha sonra gözlerinizi kapatın ve cismin ağırlığını hissetmeye çalışın.Daha sonra cismin hafiflediğini düşünün, her nefes alışınızda daha hafifliyor(Bu işlemi uzun bir süre sürdürün).Şimdi de cismin yavaşça havaya kalktığını imaje edin.Her nefes alışınızda daha yükseliyor(Bu işlemide uzun bir süre tekrarlayın).Konsantrasyonunuzu bozmadan yavaşça gözlerinizi açın.Cisim bıraktığınız gibi yerli yerindeyse kameraya bakın belkide cisim yükselmemiş ama hafiflemiş olabilir.

Not: Herşeyde olduğu gibi bundada grup halde çalışarak daha iyi sonuçlar elde edbilirsiniz…

 

 

TEKNİK 2

 

 

Arkadaşlar Bu teknikte manyetik alandan yararlanacağız.

Malzemeler

1.Mıknatıs

2.Hassas terazi

3.Demir cisim

4.Video Kamera

5.2 Adet Tahta

 

HAZIRLANMA

http://img522.imageshack.us/img522/3060/dzenekfn9.png

 

Düzeneği kurun.Demir cismin mıknatıstan iyice etkilendiğinden ama yükselmediğinden emin olun.Kamera hem cismi hem göstergeyi ceksin.0 duygu durumuna geçin.

 

 

YAPILIŞ

 

 

Cismi herşeyiyle, tastamam zihninizde canlandırana kadar bakın.Kendinizi cismi uçurabileceğinize inandırın.Gözlerinizi kapatın. Cismi zihninizde görün, ağırlığını hissedin.Şimdi cismin hafiflediğini düşünün vede bunu hissedin, her nefes alışınızda daha da hafiflesin(Bu işlem uzun sürebilir).Zihninizde cismi 0 ağırlığa getirdiğinizde havalandığını düşünün, her nefes alışınızda daha yükselsin.(Bu işlemde uzun sürebilir).Konsantrasyonunuzu Bozmadan yavaşça gözlerinizi açın eğer cisim havada asılı yada mıknatısa yapışık değilse videoyu izleyin, belki cisim yükselmiş ve yeniden inmiş yada ağırlığı düşmüş olabilir…

Telekinezi özelliğinizi geliştirdikten sonra levitasyon yeteneğinizide alıştırmalarla geliştirebilirsiniz.

 

Levitasyon

 

 

Hafif eşyaları fiziki bir etki olmaksızın hareket ettirebildikten sonra onları, hatta onlardan çok daha ağırlarını havalan-dırabilirsiniz de… Eşyaların fiziki bir etki olmaksızın havalandırılmasına Levitasyon denir.

Levıtasyon çalışmaları tek kişiyle de yapılabilir ancak bi¬reylerinin uyum içinde olduğu ve daha önce telekinezi çalışmalarında başarı sağlamış bir grupla elde edilecek başarılar daha fazla olacaktır.

Aşağıdaki egzersizi tek başınıza ya da grup arkadaşlarınızla yapınız:

Masanızın üzerine tahtadan yapılmış küçük bir cisim koyun. Rahatça oturup gevşeyin… Dikkatinizi cisminize yoğunlaştırın… Onun ağırlığını zihnen hissedin… Cismin ağırlığının gittikçe azaldığını, giderek hafiflediğini hissedereken, şuuru¬nuzun daha çok yoğunlaşmasına ve derinleşmesine izin verin… Cismin ağırlığını kaybettiğini hissettikçe daha derin nefes alın ve nefesinizi verin… Her nefes alış verişinizde cisim daha da hafifliyor… Ve siz bunu hissediyorsunuz… İçinizden gelen kuvvet yer çekimini kolaylıkla yenmeye başlayacak… Cismin iyice hafiflediğini hissettiğinizde, onun yavaş yavaş yükselmesi için kesin bir emir vermeye başlayın. Eğer imajinasyonunuz tam şekillendiyse ve konsantrasyonunuzu gerektiği kadar yapabildiyseniz düşünce gücünüz cismin havalanmasını sağlayacaktır.

Bu alıştırmaları sık sık yapın. Sonunda cisminizin havalandığını göreceksiniz… Cisminizin ilk havalandığını gördüğünüzde dikkatiniz dağılabilir. Eğer böyle olursa cisminiz derhal düşecektir. Buna izin vermeyin… Objenizin giderek daha çok yükselmesini isteyin. Dikkatinizin yoğunluğunu sürdürün…

Sizden daha önce hiç yapılmamış bir deneyi başarmanızı istemiyoruz… Bu yapılmış bir deneydir ve isterseniz siz de yapabilirsiniz… Bu cümleleri çalışmaya başlamadan önce kendi kendinize telkin etmenizde fayda olabilir.

Diğer pisişik çalışmalarda olduğu gibi özellikle telekinezi ve levitasyon çalışmalarında konsantrasyonun önemi büyüktür. Bu çalışmalara girişmeden önce mutlaka konsantrasyon egzersizlerini yeterince çalışınız. Belli bir düşünceyi, kesinlikle baş¬ka hiç bir düşünceyle kesintiye uğratmadan, en az 20 saniye boyunca zihninizde tutamıyorsanız bu çalışmalara hiç başlamamanız, boşuna zaman kaybetmemeniz bakımından daha yararladır. Önce mutlaka bunu sağlayın… Bunu sağlayacak egzersizler, konsantrasyon bölümünde size verilmiştir…

 

 

Tarihte levitasyon yapan ünlü iki örneği burada paylaşabiliriz.

Bunlardan biri MEVLANA diğeri ise İSA (A.S.) dır.

 

 

MEVLANA nın ŞAM yolculuğu sırasında kafile SİS ili yakınlarında içinde 40

münzevi rahibin yaşadığı bir mağarada konaklar. Yoğun olarak majik

çalışmalarla uğraşan rahipler kendilerine konuk gelenlere bir gösteri

sunmak isterler. Daire şeklinde bir araya gelip konsantre olurlar ve

dairenin tam ortasına oturttukları bir çocuğu levite ederler.Çocuk belli bir

yüksekliğe kadar çıkarak havada asılı olrak durur. Rahipler bir süre sonra

bu levitasyon olayına son verip çocuğu aşağıya indirmek isterler fakat

bunda birtürlü başarılı olamazlar. Ne yaparlarsa yapsınlar çocuk havada

kımıldamadan durmaktadır. Bu arada çocuk MEVLANA hazretlerini

göstererek aşağıya inmesine engel olan kişinin o olduğunu söyler.

Rahipler bu durumun MEVLANA hazretlerinden kaynaklandığını öğrenince

ondan rica ederler ve MEVLANA hazretleride çocuğu yere indirir.

 

İSA(A.S) gösterdiği levitasyon örneklerinden en ünlüsü SU ÜZERİNDE

YÜRÜMEKtir. MATTA da su üzerinde yürümesi olayı aktarılmaktadır.

“Ve gecenin 4. nöbetinde İsa denizin üzerinde yürüyerek yanlarına geldi

fakat şakirtler onu denizin üzerinde yürürken görünce bu bir hayalettir

diye bağırdılar. fakat İSA cesur olun benim korkmayın diyerek onlara

söyledi.”

 

Telekinezide olduğu gibi kinezinin her çeşidinde mutlak konsantrasyon ve saflık şarttır.. saf olmayan bir ruh bilinç ve beden hiç birşey yapamaz…

 

 

Home’un levitasyon deneyimleri

 

 

Home, 19 yaşındayken ilk kez havaya yükseliyor

Home, 1852 yılının sıcak bir ağustos günü Amerika’da Connecticut eyaletinin tanınmış ipek fabrikatörü Ward Cheney’in evinde bir davete katıldı. Ruh çağırma ve eşyaları yerinden oynatma seansı düzenlediler.

Bu seans sırasında hiç beklenmedik bir olay oldu. Eşyaları havaya kaldırmaya çalışan Home, birden kendisini havada buldu. Başı tavana değecek gibi yükseldi ve sonra tekrar yere indi. Herkes heyecanlandı ve seansa son verdiler. Konuklar arasında Hartford Times gazetesinin yazı işleri müdürü F.L. Burr de vardı. Burr, yazdığı yazılarda çok şüpheci ve inanmaz bir kişi olarak tanınmıştır. Gazetesinde Home’un havaya yükselişi ile ilgili olarak şunları yazdı:

 

“ Home’un aniden havaya yükselişini ben de yaşadım… O sırada Home’un tam yanındaydım. Önce ayakları yerden 30 cm yükseldi. Baştan aşağı sapır sapır titriyordu. Birkaç kere yerden ayakları kesildi. Son yükselişinde odanın tavanına kadar çıktı. Yere indiğinde hepimiz donakalmıştık. Uzun zaman hiçbir şey konuşamadık…”

 

 

Home’un yaşamı değişiyor

 

 

Bu olaydan sonra Home’un yaşamı aniden değişti. Hemen tüm gazeteler ondan bahsetmeye başladılar. Ona yerçekimine meydan okuyan adam adını taktılar. Bu gösteriyi tekrarlaması isteniyordu. Home bu kadar yoğun ilgiyle karşılaşınca zor durumda kaldı. Amerika’yı terk ederek Avrupa’ya gitti. Burada da onu rahat bırakmadılar. Etrafına bir anda hayranları toplandı. Home nereye gitse, orada olağanüstü bir olay oluyordu. Onun bulunduğu odada, aniden rüzgar uğultusu sesi duyuluyor. Ya da tavandan ansızın çiçek demetleri dökülüyordu. Kapılar kendiliğinden açılıp kapanıyor, odanın içinde ateş topları dolaşıyordu. Home, ona inananların ve inanmayanların önünde defalarca havaya yükseldi…

 

 

Home, 24 m. Yükseklikte

 

 

16 Aralık 1868 gecesi, Home, Londra’da unutulmaz gösterilerinden birini gerçekleştirdi. Adare Kontu’nun görekemli malikanesinde, Kaptan Wynne ve Lindsay Lordu ile birlikte yemek yedi. Yemek bittikten sonra bahçeye bakan bir odaya geçtiler.

Bu dört kişi bir süre bu odada oturdular. Daha sonra Home sanki kendinden geçer gibi oldu. Aniden yerinden fırladı. Tavana yakın duran bir pencereye kadar yükseldi. Pencereyi açtı ve dışarı çıktı. Diğer üç kişi bir an onun aşağı atlayacağını sandılar. Oysa o pencereden dışarı uçtu. Hiçbir yere tutunmadan ve değmeden havada hareket etti. Dışarıdan aynı odanın diğer penceresine geldi. Bu pencere açıktı ve Home tekrar içeri girdi.

Olayı seyreden her üç kişide hayretten dona kalmışlardı. Home dışarıda pencerenin önünde havada bulunduğu sırada 24 metre yükseklikteydi. Eğer o anda düşseydi, büyük bir ihtimalle ölürdü. Ya da sakat kalırdı…

 

 

Tanıklar anlatıyor…

 

 

Home’un 24 m yükseklikteki uçuşu bir anda yayıldı. Çünkü tanıklar önemli ve inanılır kişilerdi. Her üç tanıkta olayı defalarca anlattı. Lindsay Lordu’nun söyledikleri şunlar:

 

“ Bay Home, Adare Kontu ve onun kuzeni Kaptan Wynne birlikteydik. Bir an Home bizimle konuşmayı kesti. Bana o anda bizi duymuyor ve görmüyor gibi geldi. Hepimiz ona bakıyorduk. Titreyerek yerden yükseldi. Bulunduğumuz köşkte odaların tavanları hayli yüksekti. Biz onun tavana yükselip ineceğini sandık. Fakat o öyle yapmadı. Yüksekteki pencereye kadar uçtu. Pencereyi açtı ve dışarı çıktı. Bir süre sonra açık olan bir başka pencereden içeri girdi. Pencereler arasındaki uzaklık 2.30 m kadardı. İkisi arasında tutunacak bir çıkıntı yoktu. Hepimiz Home’un dışarıda, pencerenin önünde ve havada gördük. Pencereden içeri girerken, ayakları öndeydi. Hayatımda ilk kez bir adamın uçtuğunu gördüm…”

 

 

Home “ Beni Havaya Kaldıran Ruhlar ”

 

 

Home aynı zamanda bir medyumdu. Sayısız ruh çağırma seansında bulundu. Bu seanslara katılan çok sayıda kişi, onun ruhlarla çok kolaylıkla ilişki kurabildiğini anlattı.

Home, onu havaya yükselten ve havada tutan gücün ruhlar olduğunu kabul ediyordu:

 

 

“ Havaya her yükselişimde görünmeyen bir kuvvet tarafından yukarıya çekiliyormuşum gibi bir his yaşadım. Bu kuvvet ruhlardan geliyor. Ben bu kuvvetin varlığına daima inandım ve ona güvendim. Bu yüzden ne kadar yükseğe çıkarılırsam çıkarılayım, hiçbir zaman korkmadım…”

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Psikokinezi - Zihnin Maddeye Egemenliği

 

 

Psikokinezi ya da ruhsal devim, sayıları çok az olan bazı yetenekli kişilerin bazen farkında olmadan zihin gücüyle cisimleri hareket ettirme veya fiziksel olayları etkileme yeteneği anlamında teknik bir terimdir. Örneğin, zarların sürekli olarak altı düşürülmesi gibi.

 

Ancak, eğer zihin zarları bu biçimde düşürebiliyorsa, zar döndüğü sürece altıyı gösteren yüzünün ne yanda olduğunu anlamak için yine başvurulması gerekir. Yoksa, ruhsal mesajın ne zaman gönderileceği nasıl bilinir?

Bu tür bir sorun, tıpkı güdümlü mermideki güdüm mekanizması gibi bir mekanizma gerektirmektedir; yine de, bilindiği kadarıyla, yalnızca birkaç yetenekli kişi bu gibi güç gösterilerinde bulunabilmektedir.

 

Bugün bütün Duyu ötesi algı olaylarını ve açıklanamayan öteki bazı zihinsel güçleri tanımlamak için genel terim olarak paranormal (normalüstü) ya da çoğu kez Yunan alfabesinin bir harfi olan psi terimi kullanılmaktadır.

Hareket ettirilen cisimler, sigara gibi ufak, basit cisimlerden duman gibi daha az somut maddelere kadar değişmektedir. Bazı durumlardaysa, bir cismin içindeki moleküllerin hareket ettirildiği görülmektedir. İsrailli Medyum Uri Geller’in ünlü kaşık bükme gösterilerinin bir açıklaması da bu olabilir. Molekül düzeninin değiştirilmesi, madenin bükülerek sonunda kopmasına kadar varabilmektedir.

 

Psikokinezi’nin kolayca kabul edilmesini önleyen engeller, uzaduyumda olduğundan daha ciddi niteliktedir. Sinir sistemimiz çok ufak elektrik iletileriyle çalıştığından, başka birinin beynindeki bu ufacık sinyalleri algılamak için niteliği henüz bilinmeyen bir yeteneğe sahip olduğumuzu düşünmek o kadar güç değildir. Böyle bir yetenek yalnızca bugünkü bilgi düzeyimizden ileriye doğru bir adımlık bir aşama anlamına gelmektedir.

 

Oysa Ruhsal devimi açıklamak için bu çeşit hiçbir uygun kuram yoktur.

 

Hareket ettirilen cisimler çoğu kez manyetik bile olmadığından, bunların nasıl hareket ettikleri tam bir bilmecedir.

 

Bir cismi zihin gücümüzle hareket ettirmeyi ilk denediğimizde, sizde böyle bir güç bulunsa bile, büyük bir olasılıkla henüz zayıftır (öte yandan, örneğin kötü ruhların dadandığı sanılan evlerde geçen olaylarla ilgili kişiler, güçlü ama kontrol edemedikleri bir Psikokinezi (ruhsal devim yeteneğine sahiptirler). Önemli başarılar gerçekleştirmeye çalışmadan önce,bulunabilecek en hafif cisimleri hareket ettirmeye çalışarak ruhsal devim yeteneğinizi geliştirmek yerinde bir davranış olacaktır.

 

Duman, ruhsal devim yeteneğinizi denemek için bulabileceğiniz en hafif maddedir. Eğer uzun bir kamıştan, bardağın içine yavaş yavaş ağızdaki sigara dumanını üfleseniz, bardağın dibinde bir duman birikintisi oluşturabilirsiniz. Bardağın üstüne hava akımını kesen bir fincan tabağı da kapatırsanız, duman orda birkaç dakika kalır. Şimdi dikkatinizi dumanın üstünde yoğunlaştırın.dumanın ortada kabardığını ya da bardağın bir yanına toplandığını gözünüzün önüne getirmeyi deneyin. Bütün hedef maddeler arasında en hafif olan bu dumanda belirgin bir hareketlenme yaratacak kadar talihli olabilirsiniz.

 

Psikokinezi Sujesi ve Konum Belirleme

 

Belirsizlik gösteren Kuantum sisteminin kendi olası durumları nasıl teke indirilebilir? Kuantum reaksiyonlarını açıklayan matematiksel terminoloji, birçok öğreti tarafından farklı açılardan ve çeşitli fikirlerle yorumlandı. Niels Bohr tarafından geliştirilmiş olan Kopenhag yorumu şuurlu gözlemciyi, gözlem olayı içerisindeki faktör olarak görüyor ki, bu redüksiyona (azaltmaya, basite indirgemeye) yol açıyor. Şayet ölçüm şuursuz bir makine tarafından uygulanacak da olsaydı; Kopenhag yorumuna göre her durumda sistem, bir varlık tarafından şuurlu olarak gözlemlendiğinde tüm olasılıklara açık olacaktı.

 

Bohr’un bu konseptil taslağı, insan şuurunu fiziğin çekirdeğiyle/ cevheriyle birleştiriyor. O bunu, Kuantum durumlarının belirsiz kaos halini belirli bir biçime sokabilen / forma dönüştüren bir gözlemi de mümkün kılarak açıklıyor.

Gözlem altına alınacak konumu gözlemci kararlaştıramaz mı?

Bu görüş açısından şu soruyu sormak mümkün; en azından ilke olarak, sistemin gözlem altında olacağı konumu acaba gözlemci kararlaştıramaz mı ? Bu durumda, böyle bir aksiyon psikokineziyi ilgilendirirdi. Bu fikrin test edilebilmesi için bir tür psikokinezi hedef sistemi oluşturulması gerekir; bundaki hedef Kuantum olgularından oluşmalıdır.

 

Gerçekten de psikokinezi (PK) deneylerinde sıkça kullanılan olasılık jeneratörleri, olası/tesadüfi Kuantum olgularından kaynaklanmaktadır. Çünkü radyoaktif atomların parçalanmasında, bu güçlendirilen atomlar, insanın duyuları tarafından algılanabilmektedir.

 

Helmut Schmidt tarafından Retro-PK için bir deney geliştirildi. Onun PK makinesi bir olasılık jeneratörü kullandı. Bunun olası olguları, radyoaktif strontium-90 atomlarının kuramsal parçalanmaları sonucu ortaya çıktı.

 

Parçalanmada belirtilen radyoaktif ışıma bir sayaç tarafından ölçüldü, bu ise devrelere bağlıydı. Sayaç, radyoaktivite tespit ettiğinde devreler, mümkün iki olasılık durumundan birini üretti. Böylece olasılık jeneratörü, olağanüstü bir beceriyle, iki durum arasında olası bir takas üretti. Sonuçlar yazı tura atmak ile bir benzerlik taşıyor. Schmidt’in olasılık jeneratörü, hiçbir dışsal etki olmadan, uzun bir zaman zarfı içerisinde beklendiği gibi, neredeyse tamı tamamına yüzde elli “tura” ve yüzde elli “yazı” seçimi üretti.

 

Psikokinezi süjeleri iş başında

 

Bu ayrımı iradeli olarak ya da diğer yönde etkileme görevi verilen psikokinezi süjeleri bir kayma oluşturdu. Bunlar ortalama olarak maksimal yüzde üçe ulaştılar. Bu ilk bakışta ciddiye almaya değmez gibi geliyor, ancak gerçekleştirilen on binlerce test göz önünde bulundurulduğunda, ortaya önemli bir fark çıkıyor. Bu tür sonuçların tesadüf eseri ortaya çıkması, trilyonda bir olasılıktır.

 

Bu sonuçların değerlendirilmesinde etken olan bakış açısı, psikokinezinin sanıldığı gibi enerji sevkiyle özdeş olduğu değil, tersine olası durumları düzenlemek ya da tesadüfi ortaya çıkışları mümkün olduğunca aza indirmektir. Yani sistem ekstra enformasyonlar ediniyor, enerji değil.

Kuantal birleşik birlik

 

Kopenhag açıklamasına göre Kuantum durumu içerisindeki bir redüksiyonun (azaltmanın) ya da duruma göre kolapsın (ani dolaşım bozukluğu) gerçekleştirilebilmesinin şartı, gözlemcinin kolaps oluşturabilme yetisidir, yani öyle ya da böyle önündeki sonucu ölçebilmesidir.

Evan Harris Walker’in teorisi, gözlemci insan şuuruna Schmidt’in teorisinden çok daha fazla önem vermektedir ve aynı zamanda daha da detaylıdır.

 

Walker’e göre beyin üç önemli bilgi işlem sistemine sahiptir. Birinci bileşke, şuursuz beynin sistemine uygun düşmektedir; parapsikoloji açısından bu o kadar da ilgi çekici değildir. İkincisi, beyindeki (kimyasal) olaylarla alakalıdır, bunlar şuura enformasyon iletirler. Üçüncü sistem çok daha karmaşıktır.. Walker, şuur için önemli olan sinirlerin Kuantum alanında birbirleriyle birleştiğini iddia ediyor. Hem de bunu, sırf normal kimyasal süreçlerdeki iletkenlerle gerçekleştirmiyor. Çünkü bu çok kompleks bir “kuantal birleşik birlik” oluşturuyor; bu sebeple onun kompleks bir Kuantum durumuna sahip olduğu söylenebilir. İnsan şuuru, Walker’e göre saklı değişkenlerle örtüşüyor, bunlar şuurlu beyin hücrelerini dengeliyor ve bu şekilde kendi beynini kontrol ediyor.

İrade ve psikokinetik etki

 

Bu bilgi işlem yetisinin bir kısmı, beyin dışındaki Kuantum durumlarının belirsiz kolapsını oluşturabilmek için hizmete hazır. Walker buna “irade” diyor, yani arzu edildiği oranda psikokinetik olarak dünyaya etki edebilen ve DDA ile birlikte tüm psi fenomenlerinin kaynağını temsil eden bir modül irade. Böylece Walker’e göre “şuur” reeldir, ancak alışılagelen bir fiziksel obje asla değildir ve kendi yetisi sayesinde Kuantum sisteminin saklı değişkenlerine tesir edebilir, dünya üzerinde gerçek fiziksel etkiler meydana getirebilir. Ancak Walker’in yorumu, burada, konvensiyonel Kopenhag yorumundan belirgin bir fark göstermektedir. Bu, iradenin aktivitesinin zaman ve mekan sınırlanmasına maruz kalmamasıdır. Çünkü irade, Kuantum sistemlerinin saklı değişkenlerini idare edebilir, yönlendirebilir, etkileyebilir. Buradan nefesleri kesen bir teze geçebiliriz; o da, insanın geçmiş olayları etkileyebileceği olasılığıdır.

 

Psikokinezi Yeteneği Nasıl Geliştirilir?

 

Kısaca PK (Psikokinezi teriminden) adlandırılan bu olay kabaca insan düşüncesinin fiziki bir nesneyi doğrudan etkileyebilmesi anlamına gelmektedir.Bu konudaki en belli başlı örnekler maddeleri hareket ettirebilen insanlar, istediği nesne yanına getirebilenler ve çatal bıçak gibi aletleri uzaktan büken kişilerdir. Bu yeneğimizi geliştirmek oldukça sabır ister. Geliştirmek için iki örnek.Sarkacı Hareket EttirmeBecerinizi daha somut bir cisimle denemek istiyorsanız, çok hafif bir sarkaç yapabilirsiniz.önce bir izole bant parçasından, yaklaşık olarak bir bezelye tanesi büyüklüğünde bir topak yapın. Parmaklarınız arasında gergin tuttuğunuz bir saç telinin ucunu da bu toprağa bastırarak yapıştırın. Saç teli topağın içine sağlamca yapışacaktır. Saç telinin diğer ucunu da, yapışkan bant yada zamkla bir bardağın dibine yapıştırın. Bardağı baş aşağı çevirdiğinizde, camla korunan ufacık, duyarlı bir sarkacınız olacaktır.Şimdi dikkatinizi sarkaç üzerinde yoğunlaştırın ve onu dokunmadan sallandırmaya çalışın. Büyük bir olasılıkla bunu başaracaksınız. Ama, yoksa dirseklerinizi masaya mı dayamıştınız? Şu halde,bardağı yere koyun ve yeniden deneyin.

Yine sallanıyormu? Şimdide bardağı hiçbir titreşimin ulaşamayacağı bir beton zemine koyun. Sarkacı hala sallandırabiliyorsanız, sizde ruhsal devim yeteneği bulunabilir (yine de, vücudunuzdaki statik elektrik yükünün sarkacın sallanmasında etken olabileceğini gözden uzak tutmamak gerekir).

 

Yüzen Cismin Hareket Ettirilmesi

 

Bir bardak sudan yararlanarak, başka bir duyarlı ruhsal devim aracı hazırlayabilirsiniz. Temiz bir bardağa çok dikkatle su doldurursanız, yüzeysel gerilim sayesinde bardağın kenarlarından biraz yüksekte berrak bir su yüzeyi elde edebilirsiniz. Ruhsal devim için seçtiğiniz hedef cismi bu yüzey üzerinde yüzmeye bıraktığınızda, ruhsal devim etkisi altında cisim su yüzeyinde serbestçe dönecektir. Bu amaç için çeşitli cisimler seçebilirsiniz.manyetik maddeleri denemek istiyorsanız, suyun yüzeyine bir dikiş iğnesi bırakın. İğne suyun üzerinde yüzecektir. Manyetik olmayan madenlerle deney yapmak için de, hedef olarak bir parça alüminyum çikolata kağıdı kullanabilirsiniz.

 

Ne kullanırsanız kullanın, dikkatinizi hedefi su yüzeyinde tutmak ve döndürme üzerinde yoğunlaştırmalısınız. Sarkaç deneyinde bazı dış etkenlerin oynadığı rolü görmüş olduğumuz için, herhalde artık dirseklerimizle masayı oynatmıyorsunuzdur.

 

Ama acaba yüzünüzü, yayınladığı ısı nedeniyle oluşan ufak hava akımlarının hedef cismin hareket etmesine yol açabileceği derecede bardağa yaklaştırdınız mı? Ağzınızdan yada burnunuzdan verdiğiniz soluğun bir hava akımı yaratmadığından emin misiniz? Bir kavanozu tüm deney aracının üzerine baş aşağı kapatarak bu olasılıkları ortadan kaldırın ve deneyinizi sürdürün.

 

******************************

 

 

Psikometri

 

Dokunduğumuz her şey üzerinde vücudumuzdan çıkan gözle görülmeyen radyasyonlar,psikospik yeteneklerimizle algılayıp değerlendirebildiğimiz çok daha derin ve etkili izler bırakırlar.Bunlara ‘ruhun izleri’ diyebiliriz.Bu radyasyonlar canlı madde ile sınırlıda değildir.Donmuş maddeler bile kendi enerji formlarını yayarlar.Örneğin kol saatiniz sizin hakkınızda hatıra defterinizdekinden çok daha fazla bilgilerle yüklü bulunmaktadır. Cansız objelere dokunduğumuzda bir şey hissetmemize sebep olan şey nedir? Örneğin sahibini bildiğimiz yada bilmediğimiz bir yüzük,bir tokadan sevinç yada üzüntü duymamız gibi. Psikometrik fenomenin etüdüyle ilgili araştırmalar göstermiştir ki,elle dokunulan objeler üzerinde normal duyumlarımızla algılayamadığımız izler çıkmaktadır.Yani,insanlar ellerine aldıkları eşyalar üzerinde bildiğimiz fiziksel parmak izlerinden daha etkili izler de bırakırlar.Ruhsal enerjinin en önemli niteliklerinden biri etki etmek,buna karşı madde enerjisinin en önemli özelliklerinden birisi de etki almaktır.Bu temel prensip çevremizdeki tüm nesnelerin kendilerine canlılardan gelen enerjileri emmesine ve saklamasına neden olur. Eğer bu ele alış ve etkileyiş daha da şuurlu olarak yapılmışsa,o takdirde söz konusu izlerin daha etkili bir şekilde eşyaya işlendiği ortaya çıkarılmıştır.Vuku bulan her şey evrenin eterine siner, kaydedilir. Sesler ve hareketler ebediyen kalmak üzere film, kaset, fotoğraflar, vb. aletlere kaydediliyor. Her şeyin devamlı olarak kaydedildiği bir hafıza bulunmaktadır. Buna Doğu mistizminde ‘Akashic Record’ denilir ve herşeyin hafızası olarak kabul edilir. Akashic Record görüşü, Carl Jung tarafından geliştirilmiş ‘Kollektif Şuur’ görüşüne çok benzemektedir. Kollektif şuur görüşüne göre,tüm tabiatın ve onun içinde bulunan her şeyin gayri şuurları ‘evrensel psişe’ ile birlik halinde bulunur.Bu evrensel psişe tüm acıları,sızıları ve sevinçleri duyar ve hatırlar.Bu yüzden psikoskopi,bir kişinin yada objenin psişeyle ölçümü olmaktadır. Burada, zaman ve uzay bakımından sınırsız durumda bulunan evrenle her şey bağlantı halindedir.İşte bu hafıza kayıt ve kalıpları psikospist tarafından yakalanır.Psikospistler böyle bir vibrasyonel enerjiye duyarlı ve tepki gösterebilecek niteliktedirler.Psikometri geçmiş ve gelecekle ilgilidir ancak bu yetenek geliştikçe geçmiş, şu anki, gelecek arasındaki sınırlar kalkar ve zamanla süje hepsini uzay ve zamanın olmadığı bir planda görür yada algılar hale gelir.Tanınmış durugörür Gerard Croiset psikospist olarak Güney Afrika’da bulunduğu sırada kendisine hiç bir bilgi verilmeden,tarihi asırlarca öncelere kadar giden bir fosil verilir.Eline alır almaz tahmin ettiği tek şey bunun laboratuarın bahçesinden alınmış bir taş olduğu idi.Croiset küçük fosili avucunun içine alarak gözlerinin kapadı ve çok geçmeden ağzından şu tanımlama ve tasvirler dökülmeye başladı:Gözleri kapalı ve elinde fosil olduğu halde subtropikal bir iklimin hüküm sürdüğü bir yöredeki palmiye ağaçlarından,büyük meyve ağaçları ile bunların arasında dolaşan dev yapılı hayvanlardan söz etti.Yani küçücük bir taş parçasından algıladığı tesirlerle altı asır öncesinden eskilere doğru gidivermiş ve oraları anlatmıştır.Bir süre sonra Croiset’in söyledikleri Güney Afrikalı arkeologlara kontrol ettirildi ve medyumun söylediklerinin hepsinin doğru olduğu kanıtlandı.Yurtdışında polislerle çalışan psikometri medyumları suçluların dokundukları eşyalar aracılığıyla onların yakalanmasında önemli bilgiler verebilmektedirler.

 

Psikometri Deneyi 1

 

Deneye başlamadan önce fiziksel ve zihinsel olarak gevşeyin.Gevşedikten sonra,bir miktar küçük eşya ve objeleri bir araya getirip bir tepsinin içine koyun.Başlangıçta sadece bir kimsenin malı olan (örneğin kol saati,yüzük gibi)eşyalardan başlamanız tavsiye edilir.Önce,eşyanın geçmişini mi yoksa eşyanın sahibinin özgeçmişini mi öğrenmek istiyorsunuz,buna karar veriniz.Ondan sonra zihninizi ona göre konsantre ediniz.Tepsinin üzerini örtün ve eşyaları hangi sıraya göre ele alacaksanız,bir kenara yazınız.Birkaç celseden sonra artık onları yazmadan da hatırlayabileceksiniz.Yapmakta olduğunuz işe tamamen konsantre olun.Tepsinin üzerinde bulunan eşyalardan biriyle ilgili olarak kuvvetli etkiler almakta mısınız?Bu şekilde güçlü tesiri haiz bulunan eşyayı ötekilerden ayırın.Dikkatli bir şekilde parmak uçlarınızla ona dokunun ve iyice ayrıntılarına kadar onu hissetmeye çalışın.Avucunuzun içine alın ve eşya hakkında ilk genel algılamayı yakalamaya çalışın: Hoş, abes, korku, ürperti, suçluluk, objenin yaşı gibi. Unutmayınız ki,ilk algılamalarınız çok genel mahiyette olacaktır ve bu,zamanla daha belirgin ve ayrıntılı duyumlara dönüşecektir. Korku, sevinç, gerilim, acı-sızı, hastalık, mutluluk, yalnızlık duyumlarına kapılabileceksiniz. Ana duygu esaslı olarak algılandıktan sonra,oradan derinlemesine gitmek suretiyle sahibinin özgeçmişine de inebileceksiniz.

 

Psikometri Deneyi 2

 

 

Deneye başlamadan önce psikometri egzersizlerini uygulamanız gerekmektedir. Bu çalışma için bir arkadaşınızdan yardım isteyeceksiniz.Arkadaşınız sizin de tanıdığınız ama kim olduklarını bilmediğiniz 5-6 kişiden kredi kartlarını toplayarak size getirmeli.Arkadaşınıza kredi kartlarına asla dokunmaması gerektiğini hatırlatın.Örneğin kartlara dokunmaması için kredi kartlarını kağıt bir mendile sararak getirebilir. Kredi kartlarını alın ve sessiz,kimsenin olmadığı bir odaya giderek onları mendilden çıkartın.Üzerlerindeki isimleri görmemeye özen göstererek onları ters çevirin ve temiz bir bezin üzerine serin.Zihninizi boşaltın, oturduğunuz yerde gevşeyin ve çalışmaya konsantre olun.İyice gevşedikten sonra,kartlardan birini avucunuzun içine alın.Alnınıza dokundurun.Göğsünüzün üstüne koyun.Daha sonra avucunuzun içinde ya da masanızın üzerine bırakıp elinizi üstüne koyarak, derin gevşeme haline geçin.Kesinlikle mantık yürütmeyin.Sadece içinize doğacaklara konsantre olun.Neler hissettiğinize dikkat edin.Karttan elinize sıcaklık duygusu mu geliyor yoksa soğukluk duygusu mu geliyor? Önce buna dikkat edin.Bu kartın sahibinin genel karakteristik halleri size duygu olarak yansımaya başlayacaktır.İçinizde nasıl bir duygu hali canlanıyor? Sinirli, heyecanlı ve egoist bir hal mi içinizde hakim oluyor; yoksa sessiz sakin, sükunet içinde huzurlu bir hale mi bürünüyorsunuz?Bunlara hep dikkat ediniz.Daha sonra bir adım daha atın ve bu kartın bir bayana mı yoksa erkeğe mi ait olabileceğini hissetmeye çalışın.En sonunda bu kartın kime ait olduğunu bulacaksınız.Bunu yaparken de mantık yürütmeyin.İçinize doğacak sezgiye kendinizi teslim edin.Eğer durugörü yeteneğiniz işler durumda ise kartın sahibini imajinatif olarak gözlerinizin önünde canlanmasını bekleyin.Zihinsel ekranınızda onun görüntüsünü görün ve o kişi ile ilgili özel bazı bilgilerin sezgisel olarak ya da görüntüsel olarak size gelmesini bekleyin.Bu egzersizi tüm kredi kartları için uygulayın ve elde ettiğiniz izlenimleri not edin.Daha sonra kredi kartlarının üzerindeki isimlerle notlarınızı karşılaştırın.Bu çalışmalarınızın süresi 30 dakikayı geçmemelidir.Bu süre içinde kartların tamamını bitiremezseniz,ara verip bir sonraki çalışmanızda devam edebilirsiniz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bilinçaltının Gücü

 

 

BİLİNÇALTINI YÖNLENDİRMEK Çünkü bakış açılarımız, dünyayı ve kendimizi değerlendirme kriterlerimiz de farklı. Başınıza gelen bir olaya üzülüp hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Bunu bir deneyim olarak görüp yeni öğrenim ve farkındalıklarınıza da odaklanabilirsiniz. Seçim sizin… Çok gelişmiş bir bilgisayar saniyede 100 milyonun üzerinde işlem yapabiliyor. Bu bilgisayarın 100 sene boyunca yapabileceğini bizim beynimiz 1 dakikada yapabilecek kapasiteye sahip. Peki bu muazzam gücümüzün ne kadar farkındayız? Eğer farkındaysak ne yönde kullanıyoruz? Evimize, kendimize yeni bir eşya alırken onu; kalitesi, fiatı, işlevselliği gibi belirli kriterler bakımından imtihana tabi tutuyoruz. Duygularımızın, düşüncelerimizin, davranışlarımızın kaynağı; bizi oluşturan her şeyi kontrol eden beynimiz hakkında neler biliyoruz? Zihnimizi temel olarak bilinç ve bilinçaltı olarak iki kısımda inceleyebiliriz. Bilinçli zihnimiz zihnimizin rasyonel düşünen kısmı.Yani farkında olduğumuz düşüncelerimiz. Siz bu yazıyı okumaya karar verdiniz. İşte bilinçli zihniniz şu anda çalışıyor. Biraz sonra belki karnınız acıkacak. Tarhana çorbası içmeye karar vereceksiniz. Bu da bilinçli zihninizin bir tercihi.. Yapılan araştırmalara göre zihnimizin bu kısmı 5 ila 9 arası veri alabiliyor. Bilinçaltımızı bir depoya benzetebiliriz. Zihnimizin % 88lik bir kısmını oluşturuyor. Beş duyumuz vasıtasıyla alınan her bilgi, yani bütün yaşamımız, bir kameraya çekilmiş gibi orada kayıtlı. O uyku da uyumuyor. 24 saat çalışıyor. Nefes alışımızı, kalbimizin atışını, kan dolaşımımızı, sindirim sistemimizi; kısaca size ait olan her şeyi siz düşünmeden sizin için kontrol ediyor. Bilinçaltı bu kadar gücüne karşın o kadar aptal ki, gerçekle gerçek olmayanı ayırt edemiyor. Yani kör ve sağır. Çünkü ona söylediğiniz her şeyi gerçek gibi algılıyor. İşte biz bunu avantaj olarak kullanabiliriz. Bilinçaltımızı kullanarak hayatımızı değiştirebilir, istediğimiz her şeye kavuşabiliriz. Nereye gittiği belli olmayan bir arabanın kontrolünü elimize alabiliriz. Hadi arka koltuktan direksiyona geçelim. Arabayı istediğimiz yöne doğru sürelim. 90’lı yılların başında bir bilim dergisi olan Research Qarterly’de yayınlanan çok ilginç bir araştırma var. Bu araştırmada basketbol oynayan öğrenciler üç guruba ayrılıyorlar. İlk gurup basketbol topunu fileye sokabilmek için 20 gün boyunca fiziksel antreman yapıyor. Ter döküyor. İkinci gurup hiçbir şey yapmıyor,yan gelip yatıyor. Üçüncü gurupsa 20 gün boyunca her gün zihinse antreman yapıyor. Yani zihinlerinde hayali olarak topu tutuyorlar, paslaşıyorlar, çok güzel atışlar yapıyorlar, terlediklerini hissediyorlar, inanılmaz güzellikte bir maç çıkararak seyircinin alkış seslerini duyuyorlar, maç bitiminde gelen tebrikleri kabul ediyorlar. 20 günün sonunda her gün antreman yapan ilk gurubun performansında % 24‘lük bir artış oluyor. Yan gelip yatan ikinci gurupta, beklenilebileceği gibi, hiçbir değişiklik yok. Zihinsel antreman yapan üçüncü gurubun performansında da % 23’lük bir artış oluyor. Dikkat edin! Topu ellerine bile değdirmeden hemen hemen ilk gurup kadar başarı sağlıyorlar. Yani bilinçaltı beş duyunun etkili bir şekilde kullanıldığı ve canlı hayallerin kullanıldığı bir senaryonun sürekli tekrarlanmasıyla, aslında henüz gerçekleşmemiş şeyleri gerçekmiş gibi kabul etmeye başlıyor ve beyne bu sinyali gönderiyor. Ne müthiş bir güç öyle değil mi? Maalesef korkularımız da bu yolla oluşuyor. İnsanoğlunun doğuştan sahip olduğu iki temel korku var. Düşme ve ses korkusu. Kalan bütün korkularımızı süreç içerisinde öğreniyoruz… Nasıl mı? Hepimizin korktuğumuz şeylerle alakalı senaryolarımız var. Bunlar olumsuz görüntüler, sesler ve hisler içeriyorlar. Düşüncelerimiz kendilerini gerçekleştirme kehanetine sahiptirler… Çevremizdekilerin iyi yönlerini görürsek hep iyi insanlar, kötü yönlerini görürsek hep kötü insanlar çıkar karşımıza… Odaklandığınız şeyler yaşamınızın kalitesini belirler

 

 

Bilinçaltına Gizli Mesaj

 

 

Subliminal reklamcılık denen bilinçaltını hedef alan bu tür reklamlar ilk kez 1950’li yıllarda Amerika’da ortaya çıktı. James Vicary adlı reklamcılık uzmanı, sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kola satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken, saliselik görüntüler halinde ‘patlamış mısır ye’ ve ‘Kola iç’ sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları bilinciyle algılayamadığı halde, bilinçaltına hitap eden bu sloganlar sayesinde Kola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı iddia edildi. Bilinçaltı reklamları Amerika ve İngiltere gibi ülkelerde yasaklandı.

 

 

Nedir bunun kanıtı?

 

 

Gizli mesajlı reklamların etkisiyle ilgili olarak yapılmış deneyler var. Aynı ürünün gizli mesaj içirenini gören deneklerin beyin dalgalarıyla gizli mesaj içermeyenini gören deneklerin beyin dalgaları karşılaştırılıyor ve arada ciddi bir fark olduğu ortaya çıkıyor.

 

Bu deneyin yapıldığı bir reklam ürünü var mı?

 

Mesela 5 Temmuz 1971 tarihli Time’ın arka kapağında çıkmış Gilbey’s London Dry Gin reklamı. Reklamda bardaktaki buzlar üzerinde ‘sex’ yazıyor. Bu reklam sayesinde Gilbey’s’in 1.5 milyon dolarlık satış yaptığı tespit edilmiş. Bunun üzerine reklamla ilgili bir araştırma yapılmış. Bu reklam deneklere gösterildiğinde yüzde 60’ı reklamın kendilerinde uyandırdığı etkiyi ‘doyuma ulaşma’, ‘sex düşkünlüğü’, ‘heyecanlanma’, ‘romantizm’, ‘duyguları okşayıcı’ gibi ifadelerle tanımlamış. Reklamın gizli mesaj içermeyen versiyonu ise denekler tarafından bu şekilde tanımlanmamıştır. Bir de az önce sözünü ettiğin beyin dalgalarını ölçen yöntem var. Gizli mesaj içeren reklama beyin daha farkı ve fazla tepki veriyor.

Vicary 1962 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda aslında böyle bir test yapmadığını ititraf etti. Hikayenin tamamı yalandı.

 

 

Kaynak: Karl R. Gegenfurtner Beyin ve Algılama

 

 

Aslında ben de bilinçaltı mesajların neden bilinç seviyesi mesajlardan daha önemli görüldüğünü anlamış değilim.

Daha doğrusu aklıma takılan bir konu var. Duyu organlarımızdan gelen bilginin, bilinç seviyesine çıkmama gibi seçeneği var mı? Beynin, çevreden gelen yüksek derecede gelen datalarla uğraşmak (görüntüler, sesler, konum, sıcaklık, dokunma vs.) için redüksiyon yaptığını biliyorum ancak bu işlem bile bir bilinç dahilinde olmuyor mu?

Kısacası, bilinç olmadan “algı” nasıl varolabilir?

Vicary her ne kadar yapmadığı yönünde itirafta bulunmuş olsa da reklam şirketlerinin yeniden düzenlemesi ihtimalinden nasibini almış olabilir. Her harikülarda Amerika’da bu tür araştırma ve uygulamaların yapıldığı biliniyor.

Konuyu irdelemek açısından “duyum/algı eşiği” nin ne olduğuna değinmek yerinde olacaktır. Duyum/algı eşiği, organizmanın bir uyarıcıyı almaya başladığı en alt ve artık alamadığı en üst sınır arasındaki bölümdür. Eşik aralıkları, hem canlı türleri arasında hem de aynı türün farklı bireyleri arasında çeşitlilik gösterebilmektedir. Eşik aralılarını beş duyu için de düşünmek mümkündür. İşitme duyusuna örnek verilecek olursa, insan kulağı 20 ile 20.000 frekans arası, sıçan kulağıysa 1.000-5.000 Hz sesleri duyar.

İnsan için düşünüldüğünde günlük hayatta birbirinden farklı pek çok uyaranla karşı karşıya kalması söz konusudur. Karşılaşılan uyaranların her birinin “bilinçli” olarak algılanması bir kaos yaratacaktır. Bu kaosu önlemede eşiklerin rolü önemlidir. Öte yandan eşik aralıklarının dışında bir nitelikte olan uyaranların bilince ulaşması mümkün olmayacak, dolayısıyla organizma tarafından fark edilmeyecektir. Bu durumda uyaranın bilinçaltına işlenip işlenmemesi düşündürücüdür. Yapılan araştırmaların kaygısı tam da bu noktadadır.

Burada eşik altı duyumdan bahsedebilir miyiz? Yazıların eşik sınırları içinde olduğu açık. Sonuçta, görülebilir dalgaboylarında bir yazı. O halde bu tür (subliminal) reklamlarda karşımıza duyum eşiğinden başka bir kavram çıkıyor. O da “dikkat”.

Bu reklamı görenlerin çoğu bu yazıya dikkatini vermemiş, resimdeki diğer objelere yönelmiştir. Mesela bardağın tümüne ya de ürünün şişesine. Diğer obje ya da imajların tümü bir şekilde redüksiyona uğramıştır.

Görülen bu reklam, bir bütün olarak birkaç milisaniyeliğine görsel bellek de yer eder. Bu süre zarfında, beyin kendisine gerekli gördüğü nesneleri (örneğin, marka, şişe, içeceği içen güzel kız vb. gibi) alır ve hafızaya atar, işler ve ileride kullanır

Ancak, subliminal mesajları savunanlar, bu süre içinde, bardak üzerindeki belli belirsiz bir yazının kendi kendine beynin içinde “elini kolunu sallaya sallaya dolaşabileceğini” hatta ve hatta duygularımızı, hareketlerimizi değiştirebileceğini söylerler.

O zaman da benim aklıma şöyle bir soru geliyor. Gizli bir “soğuk bir kola iç” yazısı, apaçık yazılmış “soğuk bir kola iç” yazısından nasıl daha etkili olabilir? Bilinçaltı mesajlara, bilinç seviyesi mesajlardan daha kudretli bakılmasının sebebi nedir?

 

******************************

 

 

Hipnoz

 

 

Hipnoz ve Hipnoz Yöntemleri

 

 

Hipnoz, yapay hareketlerle meydana getirilen bir ruh halidir. Başlıca karakteri, sadece, bu hal sırasında arzu edilen herhangi bir telkinin yerine getirilmesidir. Bu fikir yavaş yavaş hazırlanıp ortaya çıkmıştır. Dupau, Durand (de Gros), Joly gibi araştırıcılar, deneklerin uykudaki görünen irade azlığını, taklit ve baş eğmeyi ve kendilerinde oluşturulmuş fikirlere göre hareket eden denekleri tanımladılar. Diğer taraftan, kelime anlamının uyku olması sebebiyle hipnoz, genelde uyku ile özdeşleştirilmiştir. Aslında uyku, şuurumuzun nasıl değişik bir hali ise hipnoz da şuurumuzun daha değişik başka bir halidir. Uyanık halde, herkesin bildiği ve farkında olduğumuzu sandığımız bir şuur hali yaşamaktayız. Uykuda geçirdiğimiz zaman içinde ise pek farkına varmamakla beraber değişik şuur hali yaşadığımızı hissederiz. En azından rüyalarını hatırlayanlar, rüyaların, gerçek olarak kabul ettiğimiz kavramlardan hiç de farklı olmadığını kolaylıkla kavrayabilirler. Uyanık yaşam ile rüya arasında gerçeklik açısından hiçbir fark yoktur. Hipnoz, uyku hali olmadığı gibi bir uyanıklık hali de değildir. Ancak, her iki hali de kapsayan komple bir kavramdır.

 

 

Hipnozun Şartları

 

 

1- Yetenek ve durum: Uyutulmak istenen kişinin sinir sistemi ve düşünme yetisinin özel bir haline, deneğin ani yetenek ve durumuna bağlıdır. Ani yetenek ve durumlara ters olan nevrastenikler, ruhsal çöküntüye uğramışlar, sararlılar, hipnotize edilemezler.

2- Yorgunluk: Ruhsal gerilimin düşmesi ile beliren bu hal, dikkatin devamlılığından doğar. Parlak noktalara baktırmak, derin dalma halleri, monoton sesler gibi uzun bir dinleme, dikkat çabasını sağlar. Dikkatin bir noktada toplanması ve devamlı oluşu ani zihin yorgunluklarını doğurur.

3- Heyecan: Heyecan çok defa büyük bir karışıklığı meydana getiren aksaklıklardan doğmuş doğal uyurgezer hallerinin çoğuna karışır. Başı şiddetle geriye çevirmek, enseye tokat atmak, başı sertçe sağa sola döndürmek suretiyle sersemletmek, bilinen heyecanlandırma ve zihinsel dengeyi bozma yollarıdır.

4- Eğilimlerin gelişmesi: Hipnozun meydana gelmesi için çökme anında, hipnotizmle terslik oluşturmayacak olan, her şeyi konuşmakta rahat bırakan ve kendisini hipnotize eden kişiyi dinleyen ve onunla konuşmaya izin veren eğilimlerin olması gereklidir. Önceden hipnotize edilmiş deneğin sonraki hipnozlarının kolay olması, bu durumun gelişmesiyle sıkı sıkıya bağlıdır.

5- Çökme: Hipnotik halin en gerçek nedeni çökmedir, bu ise normal kişisel şuurun, yani uyanıklıkta göz önüne aldığımız ama bu deneklerde kararsız dengeler halinde çökebilen ve heyecanla yorgunluğun etkisi altında kaybolan özel zihin halinin durması demektir.

 

 

Hipnozda önemli üç yöntem vardır:

 

 

Bakış, Söz ve Düşünce

 

 

Bakış: Hipnotik etkilerin çok önemli bir yardımcısı ve birçok ünlü hipnozcunun deneklerinde uykuyu oluşturabilmek için kullandıkları bir yöntemdir. Bakışın gerçek amacı, gözlerden çıkan manyetik etkileri düzenli, sürekli ve uzun süre devam ettirmektir.

 

 

Söz: Hipnotizmde gerçekten bir güçtür. Hipnoz yapan kişi, bu yolla deneğin beynine sokmak istediği fikirleri yollar. Bu bir fikir ya da hareket olabilir. Telkinde göz önünde tutulacak iki şey vardır; “sözlerin seçilmesi ve konuşma tarzı”.

 

 

Düşünce: Hipnotik deneylerde bakış, söz kadar önemli olan düşünce, arzu edilen bir olayın olması için o yöne doğru yönelmesi ve ısrarla o nokta üzerinde tutulması anlaşılmalıdır. İnsanın zihin gücünün devamlı olarak bir fikir ya da davranış üzerinde durması, yoğunlaşması ve bunu şiddetle arzu etmesi, diğer zihinlere etki ettiği, bugün deneylerle açıklanmış ve müspet sonuçlar elde edilmiştir.

 

Etkili bir düşünce gücü için ilk şart, konsantrasyondur. Konsantrasyon yoluyla meydana getirilen güç o kadar kuvvetli ve o kadar şaşılacak olaylar ve etkiler meydana getirir ki, bugün bile insanlık bunları keramet veya birtakım mucizeler diye adlandırır. Hint fakirleri, İslam aleminin derviş ve şeyhleri, Tibet’in lamaları güçlerini konsantrasyondan ve psişik güçlerin yardımlarından almaktadır. Telepati, psikokinezi gibi psişik fenomenlerin, kendi kendine telkin ve hipnoz gibi kişisel çalışmaların dayandığı temel, konsantrasyon olayıdır. Hipnoz halinde yaşanan fenomenler ne kadar gerçektir ? Hiçbir gerçek yoktur ki, tam karşıtı da en az onun kadar gerçek olmasın. Bu açıdan bakıldığında her şey gerçektir. Gerçekler arasındaki fark insanların bakış açılarıdır. Önemli olan hangi pencereden ve nasıl baktığınızdır. Görüntüler, duygular, hisler bakış açılarına göre değişikler arz eder. İnsanlar aynı ortamlarda, aynı şartlara sahip etkilerde bile algılarına göre değişik tepkiler verir. Mesela, aynı şiddette verilen bir acı her insanda aynı şiddette hissedildiği halde, kişinin algılama farklılığından dolayı tepkisi farklıdır. Kimi insan hiç sesini çıkarmaz, kimi sadece inler, kimi bağırır. İşte burada, acı aynı olmasına rağmen tepkiler farklı olduğundan izleyenler kendi algılarına göre farklı acılar yaşandığı ve hepsinin farklı şekilde acı çektiği kanısına varırlar. Aslında, acıyı yaşayan kişiler de acının aynı olduğunu bilseler dahi kendi algıları çerçevesinde o acıyı daha az veya daha çok yaşadıkları kanısındadırlar. Her halükarda ortadaki acı herkes tarafından farklı algılanmaktadır. Ancak bu durum acının tek olduğu gerçeğini değiştirmez. Hipnoz fenomenlerinin gerçekliğini daha iyi anlayabilmek için bu kavrama bir örnek:

 

 

Karşımızda hipnoz olabilecek on kişi olduğunu varsayalım.

 

 

1. Kişiyi uyutuyoruz. Uyandıktan sonra sağ eline bir ateş değdireceğimizi söylüyoruz ve uyandırıyoruz. Denek tamamen uyandıktan, uyanıklık haline geçtikten sonra sağ eline herhangi bir şey değdiriyoruz. O anda denek, gerçek bir ateş değmiş gibi acıyla kıvranacaktır. Deneğin yaşadıkları, hissettikleri gerçek bir ateşle sol elini yaktığımızda yaşayacakları ve hissedecekleri ile kesinlikle aynı olacaktır. Onun için sol elinin gerçek dediğimiz ateşle yakılması veya sağ elinin hayali olarak yakılması arasında gerçeklik bakımından hiçbir fark olmayacaktır. Seyreden 9 kişi için ise algılamaları farklı olduğundan durum daha farklı değerlendirilecek ve hayali olarak kabul edilecektir. Ancak 9 kişide uyutulup 1. kişinin yaşayacağı deney onlara da aynı şekilde telkin edilirse, hepsi birden 1. kişinin elinin yandığını görürler. Herkes elin yandığını gördüğüne göre el gerçekten yanmış mıdır, yoksa yanma olayı sadece bir hayal midir? Sözü geçen 10 kişi için olayın gerçek olduğundan kesinlikle emin olabilirsiniz. Hatta yanma olayı o derece etkili olabilir ki, yanan sol eldeki kızarıklık, yandığı düşünülen sağ elde de oluşabilir. Bu durum için şöyle söyleyebiliriz; İlk gurup için gerçek olan algılar, ikinci gurup için sadece bir hayaldir. Ancak ikinci gurubun hayal kabul ettiği bütün o algılar, ilk gurup için tartışmaya bile mahal vermeyecek kadar gerçektir.

 

 

Hipnoz Nasıl Yapılır?

 

 

Her şey den önce bir uyarıyla başlayalım. Bu bölümde anlattıklarımız her okuyanın Hipnoz denemesinde bulunması için yazılmış şeyler değildir. Yalnızca bilgilendirme amacı gütmektedir. O yüzden lütfen burada yazılanları uygularsam bende Hipnoz yaparım gibi bir denemeye kalkışırken dikkatli olunuz.

 

Teknik:

 

Tüm Hipnozitörler ufak defek farklılıklar ile de olsa temel olarak şu teknikleri uygularlar.

 

1) Animal magnetizm dönemlerinde trans husule getirmek için, manyetik akısın parmaklarla, manyetik çubuklarla noktaya doğrultulması

2) PAS denilen belirli noktalara yapılan el, parmak uygulaması

3) Gözle tespit, sözle telkin yaparak hastanın glabella noktasına bakıp telkinlerde bulunarak transın eldesi

4) Parlak bir cisme baktırarak transın eldesi

5) Multivizyon tekniği ile (daha çok grup terapi ve toplu seanslarda) hipnoz uygulanması

6) Sedatif ve hipnotik ilaçlarla şahsi transin oluşumuna hazırlama

7) Dikkatin tespiti ve VERBAL SÜJESTION

 

Aşamalar :

 

 

Yukarıda yazılı teknikler belli bir sıra içerisinde uygulanılır. Hipnozun derinlik derecesine göre yeni asama ve uygulamalar planlanılır.

 

1) Hastanın hazırlanması

2) Süjestibilite testleri (telkin edilebilirlik)

3) Transın meydana getirilmesi

4) Transın derinleştirilmesi

5) Gerekli fenomenlerin eldesi (anestezi, aneljezi, katalepsi, amnezi, ekmnezi vb)

6) Operasyonun uygulanması veya gerekli telkinlerin verilmesi

7) Meydana getirilmiş (anestszileer, felçler gibi) fenomenlerin ortadan kaldırılması

8) Post hipnotik telkinlerin verilmesi

9) Süjenin dehipnotizasyonu

10) Uyanmanın tam olup olmadığının kontrolü

11) Kişinin salıverilmesi

 

Hipnotize Edilmeye Ne Kadar Meyillisiniz?

 

Standford Hipnoza Duyarlılık Ölçeği:

 

 

1.) Kolların düşmesi: Katılımcıya açık kollarının giderek ağırlaştığı söyleniyor ve kollar yavaşça düşmeye başlıyor.

2.) Ellerin birbirinden ayrılması: Katılımcıların kolları önlerinde açık ve elleri birbirini tutuyorken eller ayrılmaya başlıyor.

3.) Tat halüsinasyonu: Katılımcı ağzında önce tatlı daha sonraysa ekşi bir tat hissediyor.

4.) Kaskatı kasılmış kollar: Kollarından birinin giderek daha da katılaştığı katılımcı onu kımıldatamaz hale geliyor.

5.) Rüya: Hipnotize edilen katılımcıya hipnoz deneyimi hakkında bir rüya görüp daha sonra bu rüyayı anlatacağı söyleniyor.

6.) Geçmişe dönme: Katılımcıya hangi yaşı söyleniyorsa o yaştaki konuşma ve hareketlerine dönüyor. El yazısı bile değişiyor.

7.) Kolların hareketsizleşmesi: Katılımcıya kollarını kaldıramayacağı söylendiğinde bunu gerçekten de yapamıyor.

8.) Anosmia (koku hissinin kaybı): Katılımcıya gündelik kokuları alamayacağı söylendiğinde gerçekten de koku alabilme yetisini kaybediyor.

9.) Halüsine ses: Katılımcı soruları halüsine bir sesle yanıtlıyor.

10.) Negatif görsel halüsinasyon: Katılımcı yalnızca iki tane olduğu söylenen 3 adet renkli kutuyu iki tane gördüğünü söylüyor.

11.) Hipnoz sonrası amnezi: Önceden ayarlanan bir sinyal verilmediği sürece katılımcı hipnoz esnasında verilen bilgileri hatırlamıyor.

 

Hipnoz Teknikleri

 

 

Hipnoza en uygun kişiler artistler, müzisyenler, yazarlar ve ressamlardır. Bu insanlarin hayal alemi iç dünyalari geniştir. Hipnozitor uyu dese hemen uyurlar. Kolların yoruldu dese hemen kollari düşüverir. Çocuklar biraz daha büyüklerden emir almaya alışık olduklan için onlar da hipnoza kolaylikla girerler. Askerler de soru sormadan emirlere itaat etmeye alışık oidukl.ari için hipnoza oldukça yatkindirlar.

 

Ilk tekniğini şuydu: sujenin gözleri kapattinlirvekendisini bir sınıfta olduğunu düşünmesi söylenir. Karşıda büyük bir yazi tahtasi olduğunu düşünmesi söylenir. Bunu hayal edip etmediği sorutur. Olumlu cevap alınınca sujeye tahtaya bir çember çizmesi söylenir. Tekrar hayali kontrol edilir. Çemberin içine bir “X” çizdirilir. Sonra sildirilir, “a” çizdirilir, sildirilir,”b” çizdirilir gene sildirilir, derken alfabe tamamlanır. Bu arada suje derin bir hipnoza ginni5tir. Çemberin içine rakamlar da artan bir şekilde çizdirilip ayni teknikle hipnoz gerçekleştirilir.

Hipnoza hiç uygun olmayan sujelerin dahi bu kara tahta metodu ile kolayca ve derin hipnoza girebildikleri gözlenebilir.

 

2.Yöntem:

 

Bir el lambasi sujenin gözüne tutulur. Dikkatle i5iga bakmasi söylenir. Gözlerinin yorulduğu ve kapanacağı telkin edilir. Gözleri kapanmazsa Ye kadar sayilir ve bu sayma sonunda bir gözünde kirmizi bir nokta oluştuğu söylenir. Hemen akabinde noktanın kaybolduğu ve daha sonra da mor bir

nokta belirdiği telkin edilir. Renkleri böylece değiştirerek rahatladığı ve derin hipnoza girdiği telkini verilir.

 

3.Yöntem:

 

Bu da mükemmel bir yöntemdir. Suje bir kum saatinin kar şısına oturtulur. Yukaridan aşağı düşen kutulara dikkatle izlemesi telkin edilir. Baktıkça gözlerinin giderek yorulacağı ve derin bir uykuya gireceği telkin edilir.

 

4.Yöntem:

 

İçinde birçok nokta bulunan bir çember çizilir. Suje bunun karşisina oturtulur. Sujeye bir noktadan diğerine bakarken derin soluk alip söylenir. Zamanla hizlanmasi ve so luk alip vermesini de hızlandırması söylenir. Bu sirada da hipnozitor yavaş bir sesle ‘uyu, uyu’ diye telkin verir. Kisa sürede yorulan suje kolayca derin hipnoza girer.

 

5-Yöntem:

 

Bir kağıda yüz erce’uyu’yazilir. Sujeye dikkatlice yazılan takip ederk okuması söylenir. Kisa sürede yorulan suje kendiliğinden derin hipnoza girer.

 

6-Yôntem:

 

Bir metronoma sujenin dikkati yöneltilerek metronomun salınımları ilave sesleri ile sujeye içinden ‘uyu, uyu’ demesi tavsiye edilir. Derin uykuya böylece alinir.

 

7-Yöntem:

 

Doldurulmuş kasetlerle uykuda alinabilecek hipnoz telkinleridir. Uyumadan önce teyp kurulur ve uykunun bir aninda telkinler hipnotik uykuya girişi sağlayabilir. Çünkü uykuda şuuraltı uyanıkken olduğu gibi tıkalı değildir. Hipnotik telkinler zaten şuuraltına hitap, etmektedir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evet konu uzun ama eğer en azından başlıklara baktıysanız hepsini okumanıza gerek olmadığını görebilirsiniz ilgilendiğiniz kinesis çeşidine bakıp onu okuyabilirsiniz evet bir emek var ortada herkes bakar herkes okur alıntı yaptığım yerde zaten farklı yerlerden alıntı yapmış o yüzden isim vermedim genel bi bilgi olsun diye yayınladım zaten bana özel sorulan sorulara tamamen bilgim dahilinde cevap veririm alıntı yapmam ama sitede bu tür sorular ve bu gibi açıklamalara ihtiyaç olduğunu gördüm ve biraz zamanımı alsada bu konuyu toparladım

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

aerokinezinin birinci tekniği anladım ama 2. teknikteki chi olayını anlamadım :confused:

 

T’ai Chi Ch’uan klasiklerine göre bütün canlı varlıklar gibi insan türü de evrensel-yaşam enerjisi olan “chi” enerjisinden nasipleniyor. Geleneksel Çin tıbbında önemle yer alan bu enerji doğumla insan bedeninde var olan, gözle görülmeyen, ancak yaşam için gerekli olan bir enerjidir. Akupunktur noktalarının da üzerinde bulunduğu meridyen diye adlandırılan kanallarda dolaşan chi enerjisinin rahat akması, güzel çalışan bir sinir sistemi ve iyi bir kan dolaşımı sistemi ile örtüşüyor. Bu akışın iyi olmaması durumunda vücut enerji dengesi bozuluyor, sonucunu bir organımızdan hastalık olarak alıyoruz. Yaygın yaklaşımla aksayan organımıza bozulmuş bir makina parçası gibi bakıp tedaviyi organa yönelik yapıyoruz. Oysa soruna daha bütünsel bakmak gerekiyor.

Peki nedir chi enerjisinin vucudumuzda akışını kötüleştiren? Çocuk dünyamızda daha doğal, doğrudan ifade ederiz kendimizi. Yetişkin oldukça, “yetiştirildikçe” gelir kültürel-sosyal kurallar, iş,kariyer kaygısı ve daha nice gerilimler. Maddi dünyanın bizi bu kadar sarmasına rağmen, ihmal ederiz şu maddi bedenimizi. Vücudumuz kasıldıkça kasılır, blokajlar oluşur. İşte bu blokajlar bir elektrik sisteminde elektrik enerjisinin akışına karşı duran direnç elemanları gibi chi enerjisinin akışını engeller. O halde bu kasılmaları, blokajları kaldırmak, gevşemek gerekir. T’ai Chi Ch’uan burada önem kazanıyor. Çünkü hayatımıza böyle bir sistemi soktuğumuzda, onun vücudumuzu rahatlatıcı, gevşetici etkilerini yaşamaya başlıyoruz. Blokajlar kalkıyor, enerji akışı güzelleşiyor. Abartısız, bir koruyucu hekimlik sistemi olarak karşımıza çıkıyor T’ai Chi.

Batı kuşkucu-bilimsel yaklaşımı ile yetişmiş olmamız “chi” enerjisini hurafi bir kavram olarak ele almamızı getirmez. Daha düne kadar akapunktur için şarlatanlık diyen tıp adamlarımız vardı. Evrende enerjinin formları vardır. Bizler de enerji yüklü varlıklarız. İnsan meraklı bir varlık. İnançtan bilmeye doğru bir eğilimi var. Chi enerjisinin de varlığını sorguluyor bu merak. 1978 yılında Çinli bilim adamları, T’ai Chi ustası Wu Tu Nan ile birlikte çalışıyorlar. Ustanın avuç içlerinden çıkan infra-red benzeri bir ışımanın varlığını modern enstrumanlar kullanarak görüyorlar. T’ai Chi uygulayıcısının hareketlerin ardından kendinde gözlemlediği; özellikle avuç içlerinde tatlı bir ısınma ve vınlama gibi bir duygu, vücudun içlerinden derisine kadar onu hoşlukla kavrayan bütüne yayılan bir ısınmadır. Bu blokajların kalktığının işaretidir.

--------------------

teşkkürler ama psi-ball ne demek ?

 

 

forumumuzdaki psi ball konusu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bilinçaltının Gücü

 

 

BİLİNÇALTINI YÖNLENDİRMEK Çünkü bakış açılarımız, dünyayı ve kendimizi değerlendirme kriterlerimiz de farklı. Başınıza gelen bir olaya üzülüp hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Bunu bir deneyim olarak görüp yeni öğrenim ve farkındalıklarınıza da odaklanabilirsiniz. Seçim sizin… Çok gelişmiş bir bilgisayar saniyede 100 milyonun üzerinde işlem yapabiliyor. Bu bilgisayarın 100 sene boyunca yapabileceğini bizim beynimiz 1 dakikada yapabilecek kapasiteye sahip. Peki bu muazzam gücümüzün ne kadar farkındayız? Eğer farkındaysak ne yönde kullanıyoruz? Evimize, kendimize yeni bir eşya alırken onu; kalitesi, fiatı, işlevselliği gibi belirli kriterler bakımından imtihana tabi tutuyoruz. Duygularımızın, düşüncelerimizin, davranışlarımızın kaynağı; bizi oluşturan her şeyi kontrol eden beynimiz hakkında neler biliyoruz? Zihnimizi temel olarak bilinç ve bilinçaltı olarak iki kısımda inceleyebiliriz. Bilinçli zihnimiz zihnimizin rasyonel düşünen kısmı.Yani farkında olduğumuz düşüncelerimiz. Siz bu yazıyı okumaya karar verdiniz. İşte bilinçli zihniniz şu anda çalışıyor. Biraz sonra belki karnınız acıkacak. Tarhana çorbası içmeye karar vereceksiniz. Bu da bilinçli zihninizin bir tercihi.. Yapılan araştırmalara göre zihnimizin bu kısmı 5 ila 9 arası veri alabiliyor. Bilinçaltımızı bir depoya benzetebiliriz. Zihnimizin % 88lik bir kısmını oluşturuyor. Beş duyumuz vasıtasıyla alınan her bilgi, yani bütün yaşamımız, bir kameraya çekilmiş gibi orada kayıtlı. O uyku da uyumuyor. 24 saat çalışıyor. Nefes alışımızı, kalbimizin atışını, kan dolaşımımızı, sindirim sistemimizi; kısaca size ait olan her şeyi siz düşünmeden sizin için kontrol ediyor. Bilinçaltı bu kadar gücüne karşın o kadar aptal ki, gerçekle gerçek olmayanı ayırt edemiyor. Yani kör ve sağır. Çünkü ona söylediğiniz her şeyi gerçek gibi algılıyor. İşte biz bunu avantaj olarak kullanabiliriz. Bilinçaltımızı kullanarak hayatımızı değiştirebilir, istediğimiz her şeye kavuşabiliriz. Nereye gittiği belli olmayan bir arabanın kontrolünü elimize alabiliriz. Hadi arka koltuktan direksiyona geçelim. Arabayı istediğimiz yöne doğru sürelim. 90’lı yılların başında bir bilim dergisi olan Research Qarterly’de yayınlanan çok ilginç bir araştırma var. Bu araştırmada basketbol oynayan öğrenciler üç guruba ayrılıyorlar. İlk gurup basketbol topunu fileye sokabilmek için 20 gün boyunca fiziksel antreman yapıyor. Ter döküyor. İkinci gurup hiçbir şey yapmıyor,yan gelip yatıyor. Üçüncü gurupsa 20 gün boyunca her gün zihinse antreman yapıyor. Yani zihinlerinde hayali olarak topu tutuyorlar, paslaşıyorlar, çok güzel atışlar yapıyorlar, terlediklerini hissediyorlar, inanılmaz güzellikte bir maç çıkararak seyircinin alkış seslerini duyuyorlar, maç bitiminde gelen tebrikleri kabul ediyorlar. 20 günün sonunda her gün antreman yapan ilk gurubun performansında % 24‘lük bir artış oluyor. Yan gelip yatan ikinci gurupta, beklenilebileceği gibi, hiçbir değişiklik yok. Zihinsel antreman yapan üçüncü gurubun performansında da % 23’lük bir artış oluyor. Dikkat edin! Topu ellerine bile değdirmeden hemen hemen ilk gurup kadar başarı sağlıyorlar. Yani bilinçaltı beş duyunun etkili bir şekilde kullanıldığı ve canlı hayallerin kullanıldığı bir senaryonun sürekli tekrarlanmasıyla, aslında henüz gerçekleşmemiş şeyleri gerçekmiş gibi kabul etmeye başlıyor ve beyne bu sinyali gönderiyor. Ne müthiş bir güç öyle değil mi? Maalesef korkularımız da bu yolla oluşuyor. İnsanoğlunun doğuştan sahip olduğu iki temel korku var. Düşme ve ses korkusu. Kalan bütün korkularımızı süreç içerisinde öğreniyoruz… Nasıl mı? Hepimizin korktuğumuz şeylerle alakalı senaryolarımız var. Bunlar olumsuz görüntüler, sesler ve hisler içeriyorlar. Düşüncelerimiz kendilerini gerçekleştirme kehanetine sahiptirler… Çevremizdekilerin iyi yönlerini görürsek hep iyi insanlar, kötü yönlerini görürsek hep kötü insanlar çıkar karşımıza… Odaklandığınız şeyler yaşamınızın kalitesini belirler

 

 

Bilinçaltına Gizli Mesaj

 

 

Subliminal reklamcılık denen bilinçaltını hedef alan bu tür reklamlar ilk kez 1950’li yıllarda Amerika’da ortaya çıktı. James Vicary adlı reklamcılık uzmanı, sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kola satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken, saliselik görüntüler halinde ‘patlamış mısır ye’ ve ‘Kola iç’ sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları bilinciyle algılayamadığı halde, bilinçaltına hitap eden bu sloganlar sayesinde Kola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı iddia edildi. Bilinçaltı reklamları Amerika ve İngiltere gibi ülkelerde yasaklandı.

 

 

Nedir bunun kanıtı?

 

 

Gizli mesajlı reklamların etkisiyle ilgili olarak yapılmış deneyler var. Aynı ürünün gizli mesaj içirenini gören deneklerin beyin dalgalarıyla gizli mesaj içermeyenini gören deneklerin beyin dalgaları karşılaştırılıyor ve arada ciddi bir fark olduğu ortaya çıkıyor.

 

Bu deneyin yapıldığı bir reklam ürünü var mı?

 

Mesela 5 Temmuz 1971 tarihli Time’ın arka kapağında çıkmış Gilbey’s London Dry Gin reklamı. Reklamda bardaktaki buzlar üzerinde ‘sex’ yazıyor. Bu reklam sayesinde Gilbey’s’in 1.5 milyon dolarlık satış yaptığı tespit edilmiş. Bunun üzerine reklamla ilgili bir araştırma yapılmış. Bu reklam deneklere gösterildiğinde yüzde 60’ı reklamın kendilerinde uyandırdığı etkiyi ‘doyuma ulaşma’, ‘sex düşkünlüğü’, ‘heyecanlanma’, ‘romantizm’, ‘duyguları okşayıcı’ gibi ifadelerle tanımlamış. Reklamın gizli mesaj içermeyen versiyonu ise denekler tarafından bu şekilde tanımlanmamıştır. Bir de az önce sözünü ettiğin beyin dalgalarını ölçen yöntem var. Gizli mesaj içeren reklama beyin daha farkı ve fazla tepki veriyor.

Vicary 1962 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda aslında böyle bir test yapmadığını ititraf etti. Hikayenin tamamı yalandı.

 

 

Kaynak: Karl R. Gegenfurtner Beyin ve Algılama

 

 

Aslında ben de bilinçaltı mesajların neden bilinç seviyesi mesajlardan daha önemli görüldüğünü anlamış değilim.

Daha doğrusu aklıma takılan bir konu var. Duyu organlarımızdan gelen bilginin, bilinç seviyesine çıkmama gibi seçeneği var mı? Beynin, çevreden gelen yüksek derecede gelen datalarla uğraşmak (görüntüler, sesler, konum, sıcaklık, dokunma vs.) için redüksiyon yaptığını biliyorum ancak bu işlem bile bir bilinç dahilinde olmuyor mu?

Kısacası, bilinç olmadan “algı” nasıl varolabilir?

Vicary her ne kadar yapmadığı yönünde itirafta bulunmuş olsa da reklam şirketlerinin yeniden düzenlemesi ihtimalinden nasibini almış olabilir. Her harikülarda Amerika’da bu tür araştırma ve uygulamaların yapıldığı biliniyor.

Konuyu irdelemek açısından “duyum/algı eşiği” nin ne olduğuna değinmek yerinde olacaktır. Duyum/algı eşiği, organizmanın bir uyarıcıyı almaya başladığı en alt ve artık alamadığı en üst sınır arasındaki bölümdür. Eşik aralıkları, hem canlı türleri arasında hem de aynı türün farklı bireyleri arasında çeşitlilik gösterebilmektedir. Eşik aralılarını beş duyu için de düşünmek mümkündür. İşitme duyusuna örnek verilecek olursa, insan kulağı 20 ile 20.000 frekans arası, sıçan kulağıysa 1.000-5.000 Hz sesleri duyar.

İnsan için düşünüldüğünde günlük hayatta birbirinden farklı pek çok uyaranla karşı karşıya kalması söz konusudur. Karşılaşılan uyaranların her birinin “bilinçli” olarak algılanması bir kaos yaratacaktır. Bu kaosu önlemede eşiklerin rolü önemlidir. Öte yandan eşik aralıklarının dışında bir nitelikte olan uyaranların bilince ulaşması mümkün olmayacak, dolayısıyla organizma tarafından fark edilmeyecektir. Bu durumda uyaranın bilinçaltına işlenip işlenmemesi düşündürücüdür. Yapılan araştırmaların kaygısı tam da bu noktadadır.

Burada eşik altı duyumdan bahsedebilir miyiz? Yazıların eşik sınırları içinde olduğu açık. Sonuçta, görülebilir dalgaboylarında bir yazı. O halde bu tür (subliminal) reklamlarda karşımıza duyum eşiğinden başka bir kavram çıkıyor. O da “dikkat”.

Bu reklamı görenlerin çoğu bu yazıya dikkatini vermemiş, resimdeki diğer objelere yönelmiştir. Mesela bardağın tümüne ya de ürünün şişesine. Diğer obje ya da imajların tümü bir şekilde redüksiyona uğramıştır.

Görülen bu reklam, bir bütün olarak birkaç milisaniyeliğine görsel bellek de yer eder. Bu süre zarfında, beyin kendisine gerekli gördüğü nesneleri (örneğin, marka, şişe, içeceği içen güzel kız vb. gibi) alır ve hafızaya atar, işler ve ileride kullanır

Ancak, subliminal mesajları savunanlar, bu süre içinde, bardak üzerindeki belli belirsiz bir yazının kendi kendine beynin içinde “elini kolunu sallaya sallaya dolaşabileceğini” hatta ve hatta duygularımızı, hareketlerimizi değiştirebileceğini söylerler.

O zaman da benim aklıma şöyle bir soru geliyor. Gizli bir “soğuk bir kola iç” yazısı, apaçık yazılmış “soğuk bir kola iç” yazısından nasıl daha etkili olabilir? Bilinçaltı mesajlara, bilinç seviyesi mesajlardan daha kudretli bakılmasının sebebi nedir?

 

******************************

 

 

 

Bu konuya çok ilgiliyim ve bu sayede birçok psişik yeteneğinizi kullanabilip,beyninizi programlayabilirsiniz:thumbsup:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım öncelikle teşekkür ederim.Çok güzel olmuş.Takıldığım bir iki yer var sorumu cevaplarmısınız?

 

Mesela pyrokinezi yada aerokinezi gibi şeyleri yapabilmek için telekinezi yada başka bir türünü bilmek gerekior mu .Yani ben hiçbirşey bilmiyorum ama telekinezi değil (sanırsam en basidi telekinezi)de pyrokineziden başlasam olur mu?Yada psi ball yapmak için telkinezi bilmek gerek mi?

 

 

Bir de bü telekinetik güçlerle insana hayvana vs. zarar verebilirmiyiz(öldürme seviyesi yada ağır yaralama) Merak etme yapmam ben.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...