Jump to content

Üstü kapalı altı açık zihniyet..


Depressive

Önerilen Mesajlar

Bakalım daha nereye kadar gidicek türban üstünden siyaset yapmak. nereye kadar gidicek insanların din duygusunu kullanarak sömürmek. nereye kadar sürücek ortamı gererek oy toplamak.. nereye kadar sürecek insanlıktan bihaber cagdaşlıktan uzak yobazların bize dayatmalı sistemleri..

 

Sahip çıkmak...

 

"Ne yazık ki" demek gerek belki de, solculuların sahip oldukları fazlaca bir varlıkları yok. Olmuyor. Değerleri, sahip olmayı istedikleri şeyler var ama. Olmalı! Neyi istemediğinizden hareket ederek yola çıkınca, yanlış yönlere saptığınız, yanlış yol arkadaşları ile buluştuğunuz oluyor. Her alanda özgürlüklerin hakim olduğu, daha çok üretilip daha adil paylaşılan, kimsenin kimseye üstünlük taslamadan herkesin kardeşçe bir arada yaşadığı bir ülke ise istediğiniz, "ben asla şeriat düzeni istemiyorum" demekle yetinmiyorsanız, yolunuz benzer şeyler söyleyen Ergenekoncularla kesişmiyor. Ya da, kimi operasyonlara bakıp, türbanı özgürlükler adına istediğini söyleyenlerin 301 isteksizliklerini ve sermayeyi alabildiğine özgür kılarken grev cezalarını katlayışlarını görmezden gelmiyor, demokrasi yolunu AKP ile birlikte yürüme rüyaları görmüyorsunuz.

İstemedikleriniz değil de, asıl olarak istedikleriniz yönlendiriyorsa yürüyüşünüzü, dün MHP ile flört edip, bugün "oldu mu ama" şaşkınlığına düşmüyorsunuz. Ne istediğini iyi tanımlayıp yürüyenlerin yürüyüşü daha az lekeleniyor. Ergenekonları da görüp karşı çıkıyor onlar, daha dün grevler için cezaları artıran bir yasa çıkaran, alamadığı belediyeleri alabilmek için idari birimleri bölüp parçalamaya hazırlanan AKP'yi de...

Türkiye bir türban gerilimi yaşayacak, bu görülüyor. Yaşanan pek çok sıkıntının üzeri bu gerilimle örtülecek. İstanbul'da baştan aşağı yasadışı bir iş merkezinin patlamasıyla ölen ve yaralananların sigortasız, sendikasız, iş güvencesiz emekçiler olduğu gerçeği güme gidecek. Sigortasızlığın, sendikasızlığın, iş güvencesinden yoksunluğun insanların yaşama özgürlüklerini bile elinden aldığı es geçilecek, türbana özgürlükçü kesilen iktidar tarafından. Kanuni şartlar gerçekleşmeden grev kararı alanlara uygulanacak cezanın iki katına (3 aydan 6 aya) çıkarılmasını da AKP destekçileri dert etmeyecek.

Ne istediğinizi biliyor ve istediklerinizin çizdiği rotada yürüyorsanız eğer, yolunuzu Erge-nekoncuların da yeşile boyanmış neoliberal-lerin de kesmesine izin vermeyeceksiniz. Onların izini de süreceksiniz yürürken! Bu arada, zaten çok az olan maddi varlıklarınıza sahip çıkacaksınız. Hopalılar geçen gün bunu yaptılar.

Kaymakam'ın, Halk Plajı'nın yıkım kararını Belediye Başkanı Yılmaz Topaloğlu'na tebliğ ettiğini ve 31 Ocak 2008 Perşembe günü saat 10,00'da kararın uygulanacağını duyunca, o saatte orada toplandılar. Dolmuş şoförleri şehir içinde dolaşıp insanları plaja taşıdılar. Karadeniz, neredeyse, Ocak ayında insanların denize girişine tanık olacaktı ilk kez. Aynı anda, Vali Cengiz Aydoğdu ile toplantıda olan Başkan Topaloğlu, plajdan halkın yararlandığını, betonarme bir binanın bulunmadığını, tesisin modüler sistemle kurulan ve her an taşınabilecek bir yapıdan ibaret olduğunu anlattı. Durumu yerinde gören Vali'nin oluruyla yıkım ertelendi. Hopalılar da Hopa'yı ziyaret edecekler de bu yaz da Karadeniz'in en doğusundaki bu son düzgün plajdan yararlanabilecek.

Belediye görevlisi Pala, yine, plaj önünde durup verilen hizmetlerin kaç para olduğunu soranlara "Ne parası kardeşim, bak orada 'halk' plajı yazıyor. Burada sosyalist belediye var. Büfeden çay falan içersen verirsin 300 kuruş" diye yanıt verebilecek.

Evet, plaj küçük bir şey... Ama sahip olduğumuz kaç büyük şey var ki? Hopa küçük bir ilçe, ama sosyalist bir partide olan başka kaç yer var ki? Goxis "küçük" bir site, ama "büyükler" bizim değil ki! Bir tarafta ellerindeki "büyükler"le de yetinmeyip her şeyi isteyenler var. Bütün belediyeler, bütün sendikalar, bütün mühendis ve mimar odaları, bütün tabip odaları benim olsun diyenler var. Geçmiştekilerden farklı olarak, örgütlü ama kendi kontrolünde örgütlü bir toplum isteyen bir iktidar var.

Gerilen ve daha da gerilecek bir ortamda yeni bir seçime doğru giderken memleket, sahip olunanlara sahip çıkmak; elinizdeki küçük bir plajı, küçük bir ilçeyi, küçük bir gazeteyi bırakmamak, onları bırakırsak daha başka şeylere sahip olmanın hep hayal olarak kalacağını bilmek gerek!

 

 

-------------------------------------------------------------

Kromozomlar ve örtüler

Murat Belge

Sabah gazetelere göz gezdiriyorum: başörtüsü hakkındaki haberler her şeyden baskın. Başlangıçtaki çerçeve bu konudaki yasağın üniversite düzeyinden kaldırılmasıydı;

ama şimdi AKP'li bir milletvekili bunu kamuya da yaymak istediklerini söylüyor. Beklenmeyecek bir şey değil, tabii.

Bir başka gazetede epey ufak bir habere bakıyorum: canlı kromozom yapıldığını, yapma kromozomun canlı bir hücreye yerleştirileceğini haber veriyor ve 'Yapay yaşama bir adım kaldı' diyor.

Pek hazzetmediğim bir edebiyat vardır bizde: 'Herkes gitti Ay'a, biz kaldık yaya' tarzında bir hayıflanma halinde uzar gider. Hazzetmesem de, bu başörtüsü kavgası ile yapay kromozom haberlerinin aynı sayfada yer alması düşündürücü ve ister istemez o 'kontrast'ı akla getiriyor.

Yükseköğrenim düzeyinde insanların ne giyip ne çıkaracaklarına karışmanın o 'yükseköğrenim' kavramının içeriğiyle bağdaşır bir yanı yok.

Zaten bu düzeyde böyle bir yasak uygulanan başka bir ülke de yok.

Gelgelelim, yasağın burada da uygulanması noktasından başlayarak devam ettirilmesini savunanların kaygılarına da 'büsbütün haksız' denemeyeceği, yukarıda değindiğim, AKP'li milletvekilinin beyanından belli. Laik kesim (içlerinde, yükseköğrenimi bu kavganın dışında görmek isteyenler dahil) bunun bir 'ilk adım' olmasından korkuyorlar. Böylece başladıktan sonra, baş örtmenin ilkokula kadar inmesinden ve aynı zamanda her yere yayılmasından korkuyorlar. Bunun olmayacağına dair hangimiz garanti verebiliriz? İki ayrı düzeyde: bir, söz konusu partinin bunu yapmak isteyip istemeyeceği, ikinci ve daha önemlisi ise, toplumun bu şekilde davranıp davranmayacağı.

Birileri yapay kromozom yaparken biz başımızı nerede ve nasıl bağlayacağımızı, Türklüğü aşağılayanları nasıl cezalandıracağımızı, Nobel kazanan yazarımızı hangi lokantanın önünde öldüreceğimizi karara bağlamaya çalışan bir toplum olmayı seçtiğimize göre, yukarıda söylediklerimin olmayacağının, daha beterinin olmayacağının, eline bir güç geçirmiş olanın o gücü başkalarına baskı uygulamak üzere kullanmayacağının hiçbir garantisi yok.

Peki, ilk cümleye dönelim ve yükseköğretim düzeyinde baş bağlama yasağının kalkmasından sonra olabilecekleri düşünelim. Nedir buradaki 'felaket senaryosu?' Pıtrak gibi örtülü başların toplumu sarması mı? Galiba öyle.

Olur mu? Yukarıda, 'olabilir' dedik.

Öyleyse, bunun böyle olmasını engelleyen şey, şu 'yasak' mı? Gördüğünüz bu 'düzen' o yasağa (ya da bir 'yasaklar kültürü'ne) bağlı olarak mı böyle duruyor?

Böyle duruyorsa, bizim 'modernleşme' projemizin tamamında bir tuhaflık yok mu? Bunca çaba ve bunca zamandan sonra, bir yerde bir gedik açılır açılmaz dağılıp gidecek bir düzen kurduysak, bunu bozan 'kötü niyetli kişiler' aramak yerine (hatta, 'aramanın yanı sıra' diyelim) bu projede nasıl bir sakatlık olduğunu da tartışmaya başlamamız gerekmiyor mu? Aksayan ne? Nerede aksıyor? Niçin?

Hem belki, şu Ergenekon işi hayırlı bir biçimde yürürse, birbirimizi öldürmeden tartışabileceğimiz bir ortama da nihayet adım atabiliriz. Ne dersiniz, zamanı gelmedi mi böyle geniş kapsamlı ve içtenlikli bir tartışmanın?

(kaynak:Radikal-)

----------------------------------------------------------

 

Aihm'nin Leyla Şahin kararından sonra, AKP’nin en yetkili 3 kişisinin bazı beyanatları şu şekildedir:

 

Recep Tayyip Erdoğan:

"... aihm'nin son kararı var. Ben bu kararlara şaşıyorum. Bazı hukuki yorumlara, bazı köşe yazarlarına baktığımız zaman, bizim yaklaşım tarzımızı 'bunların hukuka saygısı yok' diye değerlendiriyorlar. Bu bir dosya kararıdır. Benim de böyle bir yorumum var. Ben cezaevine girdiğim zaman gazeteler 'Artık muhtar bile olamaz' diyorlardı. Recep Tayyip Erdoğan TC'ye başbakan oldu. Neyle oldu? Gene yargıyla, değişen, gelişen yasalarla oldu. Aihm’nin verdiği bu karara ben yargı kararı olarak uyarım, ama haklar, özgürlükler noktasında doğru bakmam. Niye? Çünkü nasıl olur da bir insan başını örtüyor diye eğitim, din ve vicdan özgürlüğü ortadan kalkar? İnanç hiçbir zaman yasanın önüne geçemez? diyor. Benim bu kızımın böyle bir iddiası yok ki... İnancı böyle olduğu için başını örtüyor, o halde saygı duymak lazım. Yoksa ayrı bir konudur, o zaman siyasi, ideolojik olur."

 

Abdullah Gül:

"... bu tip yasaklarla türkiye'nin bir yere gitmesi mümkün değildir. Türkiye'de azınlıkların dini hakları, özgürlükleri söz konusu olurken, çoğunluğun hak ve hukukuyla ilgili konularda eğer kısıtlamalar varsa, bunlar savunulacak işler değildir. Ama bunlar kendi meselelerimizdir. Kendi sorunlarımızı kendimizin çözeceğimize inanıyorum. Muhakkak ki bunların bir süresi vardır.

Kimse de çıkıp yasaklarla övünmesin. yasakları savunmak, yasaklarla övünmek kimseye şeref getirmez, kimseye de onur kazandırmaz. O açıdan hep beraber günü gelecektir ki, bunların hepsi kendi inisiyatifimizle temizlenecektir."

 

Bülent Arınç:

"...''dolayısıyla aihm'in bu kararının hukuki anlamda türkiye için bağlayıcı olmadığını, yasaklılığı savunmadığını, bu yasakların kaldırılması halinde de kendisinin herhangi bir kısıtlayıcı madde getirmeyeceğini düşünüyorum. Bu karar sebebiyle avrupa ya da abd'de de yüksek öğretimde, yani üniversitelerinde başörtüsünün yasaklanmayacağını düşünüyorum. Laiklik tartışmaları eskiden beri devam eder, zaman içerisinde laiklik de gelişir. Ama bugün bütün dünyada görebildiğimiz kadarıyla, din ve vicdan özgürlüğünün genel anlamda kabul edilmesi halinde, türkiye'de bu sebeple laikliğin ihlal edildiğini söylemek de mümkün değildir.''

 

Şimdi Fazilet Partisi'nin kapatılması istemiyle açılan davanın iddianamesine hafiften bir göz atalım:

"... hal böyleyken ve hiçbir uluslararası sözleşmede «dinsel kimliğini açığa vuran giysilerle öğrenim görme veya kamu kuruluşlarında görev yapmanın inanç özgürlüğünün bir parçası olduğu veya insan haklarından sayıldığına» dair herhangi bir hüküm bulunmamasına rağmen, Fazilet Partisi Genel Başkanı dahil, tüm yöneticileri, milletvekilleri ve belediye başkanları adeta kandan başka birşeyle beslenemeyen vampirler gibi, vatandaşlarımızın bir kısmının dinsel inançlarını en kolay bu yoldan sömürüp. Laik devlet düzenimizle çatışmaya sokabileceklerinin bilincinde olarak ve anayasa mahkememizin anılan kararını hiçe sayarak, meydan meydan, köy köy dolaşıp, tüm televizyonlardaki açık oturum ve söyleşilere katılarak, «kamu kurumlarında ve üniversitelerde başörtüsü ile çalışma ve öğrenim görmenin vazgeçilmez bir insan hakkı olduğunu, yasaklar getiren mevzuat ve bunları uygulayan kamu görevlilerinin laikliğe aykırı davranışta bulunarak suç işlediklerini» iddia ederek, halkımızın bir bölümünü devletimize karşı kışkırtmayı alışkanlık haline getirmişlerdir."

 

gördügünüz gibi akepe hükümeti burdada kendi kararlarıyla celişmektedir. bir yandan halk için herkes için eşitlik(!) adalet(!) için türban yasagını kaldırılmasından yana ama bir yandanda türbandan yargılanan birini kendi cıkarları için agır eleştri altında tutmaktadır.. Şerefsizligin farklı boyutları burda acıkca ortaya cıkmaktadır..

 

şimdi bakalım üniversitelerimizdeki ögretim görevlileri bu konu hakkında neler demişler. ama sizlerden ricam YÖK başkanı olan bir aklıgeri görüşleri geri tam bir yobaz olan insanın konusmalarını teknik aksaklıklar yüzünden yanlış anlasılmasını önlemek için mikrofonlarınızı kapatınız :rofl: sonra ülkeye şeriat falan getirmeye calısırlar bunlar niyetleri tam anlaşılır..:

 

istanbul üniversitesi senatosu:

 

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Senatosu tarafından yapılan açıklamada, “Türban yasağının anayasa değişikliği yoluyla aşılmak istenmesi, laiklik ilkesine, yani anayasanın ruhuna aykırı olacaktır

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

necmettin erbakan ''devrim kanlı mı olacak kansızmı'' dedi ve kaybetti bu sefer necmettinin öğrencileri onun hatasına düşmeden istedikleri mollacılığı çok iyi oynuyorlar ve bu durumun farkında olanlar ne yazık ki seslerini fazla duyuramıyorlar.Duyurmaya çalışanlar susturulmaya çalışılıyor.Bişey yapmalı......

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ya başörtüsü kullanmayan allahın kulu degılmı basını ogretmeyenı allah yaratmadı mı yanı hem karsındakı ınsanın sacından tahrık olan ınsanı allah ıslah etsın zate bunlar ortalıgı bole karıstıroyolar unıversıtede esıtlıkmıs yokya ondan dımı yurt dısına okutmaya gonderıyolar kendı kızlarını nıye odtu de , ıtu de , bogazıcınde okunan bolumun yurt dısında kınden farkı ne ? fark şu : ne kadar ekmek o kadar kofte hesabı ne kadar para o kadar egıtım saglık ve hızmet kadın ıcınde erkek ıcınde kapatılması zorunlu yerler belırlıdır zate he tabı ısı sıyasete dokup nası dın sımsarlıgı yapılacak o ayrı tabı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kuran-ı Kerim' de türban yoktur arkadaşlar. Edep yerlerini karşındaki insanı tahrik etmeni önleyecek şekilde örmek vardır. Türban tamamen iktidara geldiği günden beri her türlü vatan hainliğini yapmaktan çekinmeyen hükümetin ülkedeki asıl sorunların ört bas edilmesi için kullandığı siyasi oyuncaktır ! Bu ülkede terör gibi çok büyük bir kanayan yara var , bu ülkede her gün yüzlerce işyeri kepenk indiriyor , işsizlik almış başını gidiyor , çalışanların haklarını aldığı da meçhul ama işsizlik o kadar ciddi bir boyutta ki kimse sesini çıkartamıyor. Ve ortaya geçtiğimiz hafta Davutpaşa' da yaşanan facia gibi olaylar çıkıyor.Bu ve daha niceleri. Tabi biz ülke olarak tek gündem maddemiz olan türbanı tartışırken zamlar da usul usul gelmeye devam edecek.Daha başka şeyler de olacak tabii. Bu arada ülkemizin misafir gelen ve kocasından başını kapatmasını istediği için ayrılan kadına - örtünseydin yaa kııııız diyen sabahların sultanları ya da muhafazakar eşcinselleri ülke bir beş bilemedin on yıl sonra İran'a dönüştüğünde ne yapacaklar çok merak ediyorum. Çünkü bunun sonu budur .

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

uzun zamandır bu ülke, laiklik ilkesini hiçe sayan hükümetler tarafından yönetildi. 12 Eylül askeri darbesinden sonra devlet giderek bir faşist devlet olmaya doğru yol aldı. Evren iktidarından sonra gelişen bütün yasalar ve olaylar dikkatle incelenilecek olursa, şimdi yaşadıklarımızın aslında iktidarı elinde tutanlar tarafından kendi akıllarınca geliştirilmediği ortaya çıkacaktır.

 

Kuran kursları ve imam hatip liselerinin, gençler muhalif ya da sosyalist olmasın, okullarda öyle şeylere kapılacaklarına dinlerine önem versinler adı altında açılması, din dersinin zorunlu hale getirlmesi, ülkenin doğusunda, hizbullah gibi bir kanlı örgütün kurulması bugün yaşananların ilk adımalrı olabilecek olaylardır. 12 Eylül sonrası geliştirilen apolitik ve duyarsız toplum ile birlikte, cumhuriyetin kurulmasında önemli bir noktada bulunan din ve devlet işlerinin ayrı tutulması ilkesi de yazılı olmasa da ratik anlamda değiştirilmişti.

 

Bugünün, düşünemeyen, apolitik, açlıkla terbiye edilmiş halk yığınları, uzun zamanlardır planlanan bir oyunun içine doğru çekilmişlerdir. Sosyalist hareketlerin ve kendilerine kemalist diyen parti ve kurumların tavrı ise bu olanlara dur demek yerine tam anlamıyla, iktidarla bir sidik yarışına girip, gelişen ve palazlanan sistemden bir pay alma çabasından başka birşey değildir. Daha dün seçimlerde ve ondan sonra da adında milliyetçi olan ve eline bu ülkenin birçok değerli aydının kanı bulaşan bir parti ile işbirliği yapan ve destekleyenlerin şimdi çıkıp türbana hayır demeleri sadece gülüneceke bir durumdur. Bu iktidarı kendilerinin kurduğu ortaya çıktığı halde, hala bu ülkenin ilk partisini yönetenlerin yaptıkları muhalefet halkı düşündüklerinden değil, kendi çıkarlarını düşündüklerinden dir.

 

Ülke, artık faşist bir iktidara doğru gitmektedir. Akp iktidarı aslında bir islam partisi değil, giderek kapitalistleşen ve islamı kullanan bir faşist partidir. Daha cezaevlerinde yaptıkları unutulmadan, hrant dink'in kanı temizlenmeden gelişen davtpaşa katliamının, emperyalist ülkelere yapılan toprak satışlarının, israille yapılan kirli ittifakların üstünü örtmek için yapılan bu gündem, önlerinde bir muhalif güç olmadığından kendileri için bir gövde gösterisi ve halk nezdinde bir itibar sağlama aracıdır. Sorun, üniversitelere başını kapatıp girmek değildir, sorun bu ülkede ki bütün muhalefeti susturma ve yönetme hareketidir. Üniversitelere türbanla girilmesi için çaba harcayıp ve onu insanların kıyafet özgürlüğüdür diye sunan iktidar, bir yandan da aynı üniversitelee küpeli ve sakallı erkek öğrencilerin girmesini engellemeye çalışmaktadır.

 

Özgürlükse herkese özgürlük verilmelidir. Bir tarafı yasaklayıp, bir tarafa özgürlük verdiğini söylemek en basit deyimle yalancılıktır...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Özgürlükse herkese özgürlük verilmelidir. Bir tarafı yasaklayıp, bir tarafa özgürlük verdiğini söylemek en basit deyimle yalancılıktır...

 

katılıyorum birun...ama sanırım kendi kafama göre:)

atıyorum lise çağında 17 yaşlarında bir öğrenci.dininin bilincinde değilmidir?olamazmı.?elbetteki olur gayet rahat da aklı erer.türbanlıda olabilir.peki neden liselerde türban serbest değilde sadece üniversitelerde serbest yapılmaya çalışılıyor?işte ben bunu anlayamıyorum:(

çok safça bi yorum gibi de gelebilir size ama ben böyle düşünüyorum...

selametle...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

dini öne sürüp yönetmek daha dunyadaki ülkelerin kıtaların sınırları belli olmadan önce baslandı...kabilelerle...sonra sınırlar belli oldu karsılarında duranların kafalarını acımadan kestiler...daha sonra mı ne oldu tayyeeep Basbakan abtuuullah Cumhurbaskan'ı oldu...ve nice ulkede hala dini öne surup yönetilmekte...

türban nedir?...ne degildir?...sadece Osmanlı İmparatorlugundan kalan bir bez parcası tabii biraz modernize edilmiş hali...fakat unutulan tek bir sey var Osmanlı İmparatorlugu padişah ile yönetilirdi şimdi ise demokratik ve ATATÜRK ilkelerine sahip cıkması beklenen bir yönetimdeyiz...cok pardon yönetilmek istiyoruz...cunku sokaktan gecen adamın bile söz hakkı olacaktır...şimdi varmı?...bence yok çifçime "ananıda al git" , "gemicik" , "sayın ..." , "kelle"...vs..vs...diyen bir ADAM tarafından yönetiliyoruz...ve bugun ku gencler bunu hak etmiyor...ATATÜRK bunu hak etmedi..ve bize bunu bırakmadı...

 

Cumhuriyet, düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister.

 

Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz.

 

Cumhuriyet, demokratik idarenin tam ve mükemmel bir ifadesidir. Bu rejim, halkın gelişimini ve yükselişini sağlayan, onlardan esirlik, soysuzluk, dalkavukluk hislerini uzaklaştıran bir yoldur.

 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

dini öne sürüp yönetmek daha dunyadaki ülkelerin kıtaların sınırları belli olmadan önce baslandı...kabilelerle...sonra sınırlar belli oldu karsılarında duranların kafalarını acımadan kestiler...daha sonra mı ne oldu tayyeeep Basbakan abtuuullah Cumhurbaskan'ı oldu...ve nice ulkede hala dini öne surup yönetilmekte...

türban nedir?...ne degildir?...sadece Osmanlı İmparatorlugundan kalan bir bez parcası tabii biraz modernize edilmiş hali...fakat unutulan tek bir sey var Osmanlı İmparatorlugu padişah ile yönetilirdi şimdi ise demokratik ve ATATÜRK ilkelerine sahip cıkması beklenen bir yönetimdeyiz...cok pardon yönetilmek istiyoruz...cunku sokaktan gecen adamın bile söz hakkı olacaktır...şimdi varmı?...bence yok çifçime "ananıda al git" , "gemicik" , "sayın ..." , "kelle"...vs..vs...diyen bir ADAM tarafından yönetiliyoruz...ve bugun ku gencler bunu hak etmiyor...ATATÜRK bunu hak etmedi..ve bize bunu bırakmadı...

 

Cumhuriyet, düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister.

 

Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz.

 

Cumhuriyet, demokratik idarenin tam ve mükemmel bir ifadesidir. Bu rejim, halkın gelişimini ve yükselişini sağlayan, onlardan esirlik, soysuzluk, dalkavukluk hislerini uzaklaştıran bir yoldur.

 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

 

 

tamamiyle katılıyorum sana. ne yazık ki böyle. ayrıca en güldüğüm hatta acıdığım düşüncede "ama Atatürk'ün anesi de türbanlıydı" denmesi. yahu o zaman daha devrimler yapılmamış sene bilmem kaç. komikler haberleri yok !

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

başı açık gen kızları baskı yaşarsa sığınacakları yine onlarmış çünkü onlar laikliğin savunucularıymış(!)... gözümüzün içine bakarak dalga geçiliyor başı bağlı insanlardan bahsederken kardeşlerimiz açık insanlardan bahsederken başı açık genç kızlar...

ayrımı en baştan kendisi yaparken sığınılacak limanında kendisi olduğunu savunup buna inanın diyor. inanılmayacağından emin ama aldığı oya güveniyor. bugün soner yalçının yazını okudum şule yüksel şenlerin kısaca hayatını anlatmış ve Türkiyenin geleceğiyle paralelleştirmiş muhteşem olmuş okumanızı öneriirim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Akp iktidarı aslında bir islam partisi değil, giderek kapitalistleşen ve islamı kullanan bir faşist partidir.

 

Aynı fikirdeyim tıpkı herkes gibi !

 

Dış görünüşte muhafazakar içinde Kapital yalakalar !

 

Özgürlükse herkese özgürlük verilmelidir. Bir tarafı yasaklayıp, bir tarafa özgürlük verdiğini söylemek en basit deyimle yalancılıktır...

 

Dünyanın her köşesinde "hürriyet, eşitlik, kardeşlik" kelimeleri şuursuz ajanlarımız sayesinde, bizim sancağımız coşkunluğu taşıyan çok sayıda kimseleri saflarımıza soktu. Bu kelimeler daima Yahudi olmayanların refahını kemiren, her tarata sulhu, sükuneti, dayanışmayı yok eden, Yahudi olmayan devletlerin bütün müesseselerini tahrip eden mahvedici kurtçuklar oldular.

 

başka bir ifade ile Yahudi olmayanların aristokrasisinin tüm mevcudiyetini yok etme imkanını elimize geçirmeye bizi muktedir kıldı.

 

Yahudi olmayanlar bizim uzmanlarımızın telkinleri ile harekete geçirilmeksizin düşünme alışkanlığını kaybetmişlerdir.

AKP merkez Binası

http://image.haber7.com/haber/62053.jpg

Hürriyet kelimesi insan topluluklarını her kuvvete, her çeşit otoriteye, hattâ Allâh'a ve yaratılış kanunlarına karşı savaşa sevk eder. Bunun içindir ki biz krallığımızı kurduğumuz zaman, zâlim bir prensip ifâde eden ve kitleleri kana susamış hayvanlar hâline getiren bu kelimeyi hayat lügatinden silmeğe mecbûr olacağız.

 

Bu konuyu daha ayrıntılı olarak okumak isteyenler BUYRUN

 

 

Burada düşüncemizi şikayet etmeye değil, karşı koymaya yoğunlaştırmalıyız. ...

 

! arkadaş herşey göz önünde zaten ..ÇÖZÜM ??

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

--------------------

Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

şimdi :D bu çarşamba günü türbanın reddelip edilmemesi için karar alıncak tam zamanında yürüyüşe geçiolar.. pkk ile ilgili başka zaman izin vermezler iç işleri bakanlığı.. bu tamamen gündem değiştirme oyunudur... her zaman yaptıkları halkı oyalama taktikleri...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sonumuz iran gibi olur mu, ona bişey diyemem ama bu sessizlik, bu itaatkarlıkla sonumuz irandan beter bir durumda olacağı kesin.

Eskiden sağcıalr için söylenen bir söz vardı; "ey türk, titre ve kendine gel" diye. Şimdi burdan bi daha söylemek lazım, titre ama bu sefer gerçekten kendine gel...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu ülkede eğitim en büyük sorundur,türban değil neden türban meselesi ile ortalığı karıştırıyorlar?? hadi üniversite eğitimini ücretsiz yapmayı tartışalım,üniversite öğrencilerine ücretsiz yurt odaları imkanı sunalım,verdiğimiz dünya kadar vergileri ne yapıyorsunuz ???

üniversite öğrencileri ücretsiz eğitim ve konaklama hakkına sahip olmadığı sürece hiçbir yönetim atatürk ün türkiyesine layık olamaz.

recep tayib erdoğan ın siyaset anlayışını ve siyasi icraatlerini atatürkcülük anlayışından çok uzakta ve malesef milletinin değer yargılarına da karşı buluyorum,

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

üniversiteler ve harçlar zaten bu ülkenin kanayan yarası. bu dönem itibariyle 577 ytl harc parası vermiş bulunmaktayım ve ben devlet üniversitesinde okuyorum. bu ücret dönemliktir yanlıs anlamayın yani yıllık 1150 ytlden fazla harc parası vermekteyim ben.. peki bu harclar ösym nin yüzde kacına gelir oluyor? cevap sadece yüzde 3 ü.. komik degilmi? onbinlerce ögrencinin verdigi harç ücretleri ösym gelirinin sadece yüzde 3ü!!! eşitlige bakın simdi: türbanla eşitlik yapmak isteyenler demokrasiyi türbanla sokmak isteyenler üniversiteleri kendi yobazlaşmalarına kendi emel ve amaçlarına şeriat kurallarına yöneltmeye hatta ve hatta dahada şereflerini ayaklar altına alarak milletin gözünün içine baka baka "inançlara karsı dinin geregidir." diyerekten oy peşinde koşmakta ama kendi cocukları yurtdışlarında okumakta.. önce insan kendisine adaletli olmalı sonra milletine adaletten bahsedebilsin..

 

Şeriat yanlısı bu zihniyetlerin cocukları gemiciklerle tonlarca miktar parayla voleyi vururken daha cocugunun kayıt parasını veremeyen ögrenci velilerinin sırtından oyları topluyor.. şunuda düşünmek gerekki bu ülkenin yarısı vatandaş degil satandaş yanlısı oldugu için zerre gram acıyorsam namerdim..

--------------------

ek olarak şunu da belirtmek istiyorum türbaa karşı degilim.. saadece üniversitelerde ve kamusal alanda kullanılması dini istismar yoluyla bunda kitlelerin kışkırtılması laiklige karsı bir tutum ve de insanların artık düşünememesine karşıyım..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...