Jump to content

Lale Müldür Hayatı ve Şiirleri


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Hakkında

 

Şair Aydın’da doğar. Fakat Aydın’ı hiç hatırlamadığını söyler. Robert Koleji’ni bitirdikten sonra bir şiir bursu ile Floransa’ya gider. Türkiye’ye döner ve ODTÜ Elektronik ve Ekonomi Bölümleri’ne birer yıl devam eder. 1977 yılında İngiltere’ye gider ve Manchester Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü bitirir. Sonra Eddx Üniversitesi Edebiyat Sosyolojisi Bölümü’nden master derecesini alır. 1983’te Belçika’lı bir ressamla evlenir. 1986’da İstanbul’a döner. Halen edebiyat ve müzik dünyasında çalışmaları devam ediyor.

İlk şiirleri 1980'de Yazı ve Yeni İnsan dergilerinde çıkar. Gösteri, Defter, Şiir Atı, Oluşum, Mor Köpük, Yönelişler, Sombahar dergilerinde çok sayıda şiiri ve yazısı yayımlanır. Şiirlerinden bazıları bestelenir, filmlerde kullanılır.

 

 

ESKİL BİR AŞK ÖYKÜSÜ

 

boynumda yağmurdan bir kolye...

ıslak taşlara oturuyorum bugünlerde...

bir siyam kedisi ve ben... pek çok şeyi geriye doğru unutuyoruz...

eski rus bir sevgilim vardı...

başka birisini göze alamam bugünlerde...

öykü safir aynalı bir salonda geçiyordu...

herşey önce çok güzel başlıyordu...

sen, gözünde siyah bir bant, beni dansa kaldırıyordun...

ben seni portekizli bir korsan sanıyordum...

sonra ortaya çıkıyordu eski bir rus soylusu olduğun...

yelkenbezi fularını çıkarıp... bir reverans yapıyordun...

odadan yavaş yavaş herkes, soylu soysuz herkes çıkıyordu...

ikimiz bir de kediler kalıyordu... hava alamıyorduk...

kapıları mühürlüyorlardı... eskil bir aşk öyküsünün içinde

kalıyorduk... biz seni portekizli bir korsan sanıyorduk...

bir siyam kedisi ve ben...

 

DESTİNA

 

Dün gece sen uyurken

İsmini fısıldadım

Ve hayvanların korkunç

Öykülerini anlattım

 

Dün gece sen uyurken

Çiçeklere su verdim

Ve insanların korkunç

Öykülerini anlattım onlara

 

Dün gece sen uyurken

Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana

İşte bu yüzden sırf bu yüzden

Yeni bir isim verdim sana

 

DESTİNA

 

Sen öyle umarsız uyusan da bir köşede

İşte bu yüzden sırf bu yüzden

Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için

Seni bu denli yıktıkları için DESTİNA

Yaşamımın gizini vereceğim sana

 

SENİ BIRAKIYORUM

 

seni bırakıyorum semender ellerimle

seni bırakıyorum

seni bırakıyorum

duvarlarda kurutulan anemon ellerimle

 

içimdeki sulara

içimdeki sazlıklara

içimdeki bataklıklara

 

seni bırakıyorum

 

seni bırakıyorum kendine kapanmış

kollarımın anarşik güzelliğiyle

 

içimdeki yosun yeşili sulara

içimdeki tehlikeli kıyılara

içimdeki siyah ışığa

 

seni bırakıyorum

 

seni yatıracağım ellerimde

bir ıhlamur yaprağı gibi

seni yatıracağım göğüslerimde

menekşeler gibi

seni yatıracağım gözlerimde

bir yağmur suyu gibi...

 

DELTA GÜNLERİ

 

Duino harebelerinde bir gölge, ay

ve nesnesi olmayan bir melankoli...

Yitik şeyleri içselleştirmek... İçimizde

hareket eden akıl, Mobius dönüşleri, dönüşümleri...

Yeni bir melankolinin gizli imleri... delta günleri...

 

Uzak bir günde, delta günlerinin birinde

bir heksagram kurmak ve kapatmak - evreni, arzuyu

bilinmeyeni (ilk çizgi, kırık, öznesini iplerle, halatlarla

bağlanmış olarak gösteriyor... üç yıl boyunca

kendisini çözemeyecek ve kötülük olacak)

 

Ateş, barika, tehlike...

Gece umarsız bir Y işaretiydi ve düşüyordu sana doğru.

İsminin anagramlarında kendisiyle

karşılaştın ve evlendin

Bir uzaklık, ilk günlerdeki gibi, gizil rezonanslar...

Piyano seslerinin ve masaların üzerindeki cam

kırıkların arasından ona yaklaştın.

O yüzünü dönmedi.

İçinde bir şey, fümerol gibi bir şey, onu sevdi.

Hava yapıştı yüzüne. Sonunda anladı gerçek ismini

ve sana ne olmadığını söyledi.

 

Ağaçların arasında yitiyor gölgen, uzaklıklar, Pompei...

 

Biri yaralıyor diğerini

boğuyor

yutuyor

 

Ayşama dönemleri bitti artık...

Ağır yıldız kümeleri yer değiştiriyor aklımda...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Lady bu kadar olur yani:) Destina sı ile birlikte ekleyecektim...

çok teşekkürler.

 

SU

Firuze rengi suların önünde diz çökmüş

bir okçu, elinde altın yayıyla.

Karalarla kaplanlarla oynuyordu,

kemanıyla oynadığı gibi.

Firuze rengi sularda yüzen

sarı güller... lerin yansıttığı

yanılsamalar... içindeyim...

O uzun siyah eldivenimle

yürüyorum sularda.

sularla evlilik akuatik yeşillerle

gri gözlerle bir anima-kadın

soluk alıp verişi

karanlık yaprakların ardında

Bir yıldız gümüş notalar fısıldıyor

onun da kulağına... dolendo...

Seslerin ve notaların gümüş

ağırlığıyla dalıyor sulara, dalıyoruz.

bir denizaltı konuşması gibi

artık kimsenin dinlemediği iki insan arasında

boğulmamak için denizin dibinde konuşmaya çalışan

İki insan gibi neredeyse

dolendo

O uzun beyaz eldivenimle

tekrar çıktığımda sulara Miras'ım,

alnıma saplanacak altın bir ok olabilir.

Erden kızların önünde eğilmiş

oturuyor olabilirim alnımda altın bir okla.

Aramızda belirli uzaklıklarla eğilmiş

şarkı söylüyor olabiliriz gri sulara.

Aramızda kristal uzaklıklarla

göğe çekilmiş olabiliriz, ağlayan ünikornlar gibi.

Orion çekimi belki de yalnızca...

--------------------

Dans Adımları Atarak Dans Yuvarlağının Dışına Çıkmak

 

Sonsuza dek daha küçük kadrajlara bölünerek

ilerleyen bir aynanın kendi sabit merkezine

doğru yaptığı iç yolculukta geride bıraktığı

tek şey

bir jet uçağının sesi

cıhar-ı yek

Çocukken çizilen renkli patates mühürleri gibi

ah evet şimdi o çocukluğun ay-ışıklı gecelerinde

olduğu gibi dantel yapraklı selvi ağaçlarının

serin nefti yapraklarına gözümüz takıldığında

zeytin ağaçlarının sesini duyar gibi olduğumuz

yani onlar cırcır böceklerinin eşliğinde

serin akşam şarkılarına başladığında

akşam sefaları gecenin getireceği

binbir kötülükten ürkerek eve yani

kendilerine doğru bir yolculuğa çıktıklarında

arazöz geçtikten sonra

dış kapı önlerine su döküldüğünde

kurabiyeleri bir an evvel karabilmek için

büyük bir ciddiyet ve sabırsızlıkla

ev ödevlerine oturulduğunda

bir taşra gelini duvağı ile birlikte

motosikletin arkasına oturtulduğunda

sevgilim

will you come stepping out with me?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Buğu Banyosu

 

 

 

Kırgızistan'da batık bir vadide

 

Men seni bela sandım.

 

 

 

Kalbimden uzakta çok uzakta bir kurt öldü.

 

Şarap kızılı bir lale sızıpdur şimdi orada farkında mısın?

 

 

 

Geceyarısı batkıları ve al kanlar içinde ekşimden

 

öle budum. Yıllar ve yıllar var ki Bizansiyya'nın

 

tungasında erguvani balıkçıl gibi yaşadım.

 

Çünk heeç, heç görmedim dosttan vefa. Gözyaşım duştu.

 

 

 

Gözelsiz, vefasız, hakikisiz

 

Meleksiz, çeçeksiz, heykelsiz

 

Ben bu yerde yaşamadım.

 

 

 

Sonunda bir gün könlüme bir buğu banyosu yaptım.

 

Bulanık bir yağmur yağdı. Batkın eşklerden kendimi

 

kurtarıp başka bir tür Aşk'lara aldım.

 

 

 

Ben bu Aşk'a düşeli kimse yüzüm bakmaz.

 

Sevmiş bulundum güzelim gayri ne çare.

 

 

 

Ela gözlerim teninizin en derenlerine getti.

 

Batıl bir evlenme yaşadım. Sevsem de öldürüyorlardı

 

Sevmesem de. Düşerler onlar da yıkılıp düşer bir gün.

 

Heeç ağlamadım. Mavi kuzgun buğday başaklarını sıyırdı.

 

Gözyaşım duştu. Ben bu yerde heç yaşamadım.

 

 

 

 

 

Buhurumeryem

 

 

 

Her melek zalimdir. Meryem’in ipiyle

 

bağlı geçen o 13 ay. ’13 aylı yıl’

 

ayırdı bizi nedenini bilmediğim

 

korkunç melekler. Melankolimin 19. haftasıydı

 

seni tanıdım. Bir şeyler değişiyormuş gibi

 

oldu birden. Sanki artık kader denen

 

o kudurmuş atın önünde sürüklenmiyordum.

 

Sonra korkunç bir dolu yağdı.

 

Ürkünç rüzgarlar esti. Güneydeki Haç Yıldızı

 

yerinden kıpırdadı. Melankolimin 19. haftasıydı.

 

Her melek görür bizden öncesini ve

 

bizden sonrasını. Bizim elimizde değildi.

 

13 aylı yıl ayırdı bizi.

 

Neden bitecek şeyler başlatılır ki sevgilim

 

neden Muhammedi bir gül birdenbire büyür

 

neden gözyaşı büyüklüğünde dolular dökülür?

 

Kara saten bir çarşafa

 

altın bir haç çiziyorum senin için.

 

Yokluğunu böyle ifade edebilirim ancak.

 

Gözlerimi büyük büyük açıyorum

 

meleklerin üflediği o cam parçacıkları

 

rüzgârına. Gelmiyorsun. Kara yağız atlar

 

geliyor soğuk odama. Düşen göktaşları

 

geliyor. Gözlerini karalarla bağlamış

 

melekler geliyor. Sen gelmiyorsun.

 

Nedeni yok işte. Yok hiçbir nedeni.

 

Kiliselerde ikona kızlar bizim için

 

dua ediyor. Dışarda korkunç bir

 

dolu yağıyor ipimizi sürükleyen

 

meleklerden daha da korkunç.

 

Bilmiyorum belki büyük bir günah

 

işledik. Ben keşiş giysilerime sarınıyorum.

 

13 ay böyle geçecek işte. Güneydeki

 

Haç Yıldızı bize kara kara gülümseyecek.

 

Dilimin dönmediği şarkılar söyleyeceğim ben.

 

Kimin ne için başlattığını

 

bilmediğim bir büyü 13 aylı yıl

 

boyunca akacak başucumda.

 

Ellerimi temizlemek isteyeceğim

 

geri dönmek belki de.

 

Geri dönemeyeceğim.

 

Altın haçlı o kara çarşafın

 

üzerinden 13 aylı yıl akacak.

 

 

 

O sole mio! O Sole Negre!

 

 

 

 

 

(Buhurumeryem’den)

--------------------

teni yıkılan ilk sen oldun

 

bir mevlevi hüznün ardından

 

 

 

bak en güzel en güzel kadınlar

 

çekiliyor aşktan

 

 

 

hiç kimseye dokunmayan

 

bir hüznün ortasında durdun

 

 

 

ey ilahilerle beslenen

 

uzaklık

 

bize dokundunmu?

 

 

 

bir sim ve bakır müziği

 

onmazların penceresinde

 

gidenlerin hemen kaçtığı

 

o yerde

 

ilk kalan sen mi oldun?

 

 

 

güneş ve ayın düğününü

 

görmezden gelen sen

 

toprak ta bir başka denizdi çünkü

 

 

 

ardında bırakıp her yaşadığını

 

bir ney sesiyle yokoldun

 

 

 

yorgunuz, durgunuz şimdi

 

bizi duyuyor musun?

--------------------

Y-Faktörü

 

 

 

o bana suda birşey aramakta

 

yardım etti. yaşamımdaki

 

saklanmış şey bulundu.

 

bir inci kolye dizdim

 

kadın olmanın anlamını düşündüm.

 

onun için elinde çam dalı

 

tutan bir gelin olmak isterdim.

 

yok aşk değil,uyuşmak,anlaşmak

 

bütün o boktan şeyler değil.

 

yok yok aşk değil, aşk hiç değil.

 

 

 

 

 

Onun bir sözcüğüyle yaşamımda

 

Yer alan herşeyi çöpe atmak isterdim.

 

Gelgelim aşk değil bu, aşk hiç değil.

 

Bir şey arayan bir kadının aradığı şeyle

 

Karşılaştığında kendine iskambillerden

 

Kurduğu bir hayatın yıkılması gibi

 

Bir şey bu. Doppler etkisi...

 

ONA YAKLAŞARAK YOK OLDUM.

 

yaşamımdaki Y-faktörü yok oldu.

 

yok aşk değil bu, aşk hiç değil

 

 

 

beta ışınına dönüşmek belki

 

ama aşk değil

 

hep böyle kaybederek mi

 

galip oluyor o?

 

hep böyle umarsızca

 

kendini silerek?

 

hiçbir şey beklemediği için mi

 

benden, ben herşeyimi vermek

 

istiyorum ona?

 

yoksa benden daha çok

 

üzülmesi mi eski yaralarıma?

 

ama kaldı mı böyle kişiler şimdi,

 

ben mi yapıyorum kafamda yanılmasa?

 

tende kalan bir parıltı belki

 

aradığım şeyi bulduğumda

 

karşıma çıkan eter

 

hep o aradığım gizemli pürlük –

 

TADZİO –

 

nasıl tanımam onu karşıma

 

çıkarıldığında

 

nasıl asetonlamam beynimi

 

nasıl çam yeşili bir eter ve etera

 

gözlerini hep ayak uçlarına

 

dikip durduğunda

 

 

 

belki Tadzio da değil o

 

belki başka bir şey

 

gizli tutulması gereken bir şey

 

ama nasıl nasıl tanımam onu

 

karşıma çıkarıldığında.

 

 

 

enerjiye bağlanınca

 

raslantılar derin bir anlam

 

kazanıyor: esrarengiz peru

 

yazmalarının 9 sezgisinden

 

ikincisi söylüyor bunu.

 

gözlerimi kapadığımda

 

nasıl bir sitar ve eter ve etera

 

yok yok aşk değil bu, aşk hiç değil

 

 

 

saf olana duyulan çılgın bir tutku bu

 

kuğu sürülerine duyduğum özlem

 

yüreğime eldiven gibi

 

geçen birşey

 

eskiden önemsediğim ne varsa

 

şiirim, dostlarım hatta gururum

 

hepsi iskambil kağıtları gibi

 

yıkılıyor

 

ve belki de ben ilk kez aşık oluyorum.

 

 

 

(Defter,33)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Beyaz

 

 

İz!

Beyaz bir ülkeden çıkıp gelen ikiz!

Lacivert çarşaflara buzdan siluetini çizen sonsuzluk

ve giz, Yaklaş!

Beden nerede parçalandıysa kartallar oradadır. Uykunun

beyaz kum tanecikleri gibi dağıldığı bir gün şeffaf

kanatlar seni yerden kaldıracaklar.

Tuz! Buzu çözen formül, kanallardan akan kar ve pus

Beden nerede parçalandıysa kanatlar oradadır.

Dev kanatların yalayıp geçtiği tuz çölleri,

kızgın havanın ve tuzun örttüğü, örterek çizdiği figürler,

prizmatik kuşlar, bale, beyaz değme noktaları....

Kim yaşamını kurtarmaya çalıştıysa kaybedecek. Kim

kaybettiyse bulacak onu yeniden. Fezanın

lacivert bir serap gibi insanları sardığı bir gün

dağınık hafif bir uykudan kalkar gibi

teyelleyeceksin kendini.

Yırtık neredeyse beyaz uyum noktaları oradadır sevgilim.

Uz! Yırtık bir göğün altında yaşıyor muyuz?

İşyerlerini saran beyaz yası

Unla kaplanan hasta yataklarını

Çocukluğun kırık kollu eğitimini düşündüğümde

Bana değdiğinde

O bilinmez elektrikte

Seni düştüğün yerden birisi kaldırdığında

Mutsuz bilincin beyaz kelebekleri savrulduğunda

savrulduğunda

Şok

Elektroşok

Kim rezerve ranzada yattıysa bilir.

Parçalar neredeyse kanatlar oradadır.

Seninle geçirdiğim bütün beyaz anların toplamı bu sevgilim

kendimi bütünlemeyi beklerken diktiğim.

 

İz!

İkiz bir ülkeden çıkıp gelen ikiz!

Lacivert çarşaflara buzdan siluetini çizen makas

ve sis, Yaklaşma!

 

Tuz! Tuz ve buz! Kendinden ayrılarak akan kar ve pus!

o beyaz ülkeden çıkıp giden ikizindi

ardından gelen yağmuru dinle şimdi

 

İkizinle geçirdiğim bütün beyaz anların toplamı bu sevgilim

kendini bütünlemeyi beklerken diktiğim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Cam Seslerinden Bir Anı

 

kısacık bir andı, bana cam sesleri gibi

bir anı kaldı

kısacık bir andı, o çok duyarlı dengeler

yansıdı

 

ipe dizilen inci

dünya ile kişi

 

ilk yazdı, sonradan saydam birşeyler

yağdı

uyum karıştı ince havaya

 

kısacık bir andı, belki farkında bile

değildin sen

ben sonsuz kişiydim, o kapıdan

çıkarken

 

anıların cam kırıkları gibi

toplandığı o an

başka anıların anıları

geçiyor aklımdan...

 

Lale Müldür

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Melankolimin 19. haftasıydı

 

seni tanıdım. Bir şeyler değişiyormuş gibi

 

oldu birden. Sanki artık kader denen

 

o kudurmuş atın önünde sürüklenmiyordum.

 

Sonra korkunç bir dolu yağdı.

 

Ürkünç rüzgarlar esti. Güneydeki Haç Yıldızı

 

yerinden kıpırdadı. Melankolimin 19. haftasıydı.

 

Her melek görür bizden öncesini ve

 

bizden sonrasını. Bizim elimizde değildi.

 

13 aylı yıl ayırdı bizi.

 

Neden bitecek şeyler başlatılır ki sevgilim

 

neden Muhammedi bir gül birdenbire büyür

 

neden gözyaşı büyüklüğünde dolular dökülür?

 

Kara saten bir çarşafa

 

altın bir haç çiziyorum senin için.

 

Yokluğunu böyle ifade edebilirim ancak.

 

Gözlerimi büyük büyük açıyorum

 

meleklerin üflediği o cam parçacıkları

 

rüzgârına. Gelmiyorsun. Kara yağız atlar

 

geliyor soğuk odama. Düşen göktaşları

 

geliyor. Gözlerini karalarla bağlamış

 

melekler geliyor. Sen gelmiyorsun.

 

Nedeni yok işte. Yok hiçbir nedeni.

 

 

...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...