Jump to content

İdeoloji ve Sanat Pratiği


schizophrana

Önerilen Mesajlar

sanatseverlerin keyifle okuyacağına inandığım bir alıntı yazı.

 

Üretim Olarak Sanat

Sanatı doğru-yanlış ideolojinin yansıtılması-yaratılması için bir araç olarak kavramak, sanatın ideoloji pratiğiyle özleştirilmesine ve kendi varlık koşullarının hiçe sayılmasına yol açar. Burjuva olsun, sosyalist olsun, sanatı ideolojiyle özleştiren tüm kavrayışların dayandığı görüş açısı, sanatın tüketilmesinden kaynaklanan yarara ya da etkiye bağlıdır. Bu da doğallıkla, sanatın toplumsal işlevini bilinçlendirme olarak görmeyi ve sorunu içerik konusuna indirgemeyi beraberinde getirir. Böyle bir bakış açısı içinde kalındığı sürece, sanat etkinliği, içeriğin doğruluğu ve niteliğiyle eşanlamlı sayılır. Açıklanması gereken sanat gerçekliği iken, bu etkinliğin ilettiği mesaj ya da dünya görüşü, bu etkinliğin açıklanmasının yerini alır. Kısaca sanatın amaçlanan işlevinin açıklanması, sanat denen gerçekliğin açıklanması sayılır. Böylece hem işlevin açıklanması hem de bu işlevi yerine getirecek olan sanat pratiğinin açıklanması daha baştan engellenmiş olur. Bu epistemolojik bir hatadır ve Klasik İktisatçıların, artık-değeri sadece dolaşım ilişkileri (piyasa koşulları) düzeyinde kalarak açıklama çabalarıyla aynı anlamı taşır. Tarih Biliminin yöntemsel bakış açısı ise, ürünleri tüketilirken ortaya çıkardıkları yarar açısından değil, üretilirken ortaya çıkardıkları ilişki biçimleri açısından incelemeye dayanır. Burada Tarih Biliminin yöntemsel bakış açısı izlenmeye çalışılacaktır. Kısaca sanatı özel türden bir ‘pratik’ olarak ele alacağız. Sanat pratiğinin dönüştürülmesi yoluyla, yeni türden toplumsal ilişkilerin üretilmesi, sanatsal üretimin mekanizmasını ele verecek başlıca açıklama yoludur. Bu ‘sanat pratiği’nin anlamını açmadan önce, bu açılımı hazırlayıcı saptamalarda bulunmak gerekir. Şimdi kısaca bu saptamaları izleyelim.

Sanatın, üretilirken ortaya çıkardığı ilişki biçimleri içinde bir ‘pratik’ olarak incelenmesi, öncelikle yansıtma kuramıyla kendi arasındaki niteliksel farklılığın anlaşılmasına bağlıdır. Şimdiye kadar hemen tüm sanat anlayışları ama özellikle yansıtmacı sosyalist gerçekçilik, sanatın tüketimi sonucu yol açtığı etkiyi temel alan, kuramsal çabalara giriştiler. Tüm kuramsal çerçeve, tüketicinin ‘bilinçlendirilmesi’ temelinde inşa edilmektedir. Bu yaklaşım ilk elden ‘bilinci belirleyen toplumsal varoluştur’ tezine karşıdır. Toplumsal dönüşümü ya da sanata yüklenen işlevi ‘bilinçlendirme’ye bağlamanın başkaca bir anlamı olmasa gerek. Öte yandan bilinçlendirme olayı felsefi değil de, bilimsel temelde ele alınsa, yani nesnel bilgi temelinde üretime yönelik olsa, o zaman çabaların ‘pratik’ bir sonucundan söz etme olanağı doğar. Ne var ki, bilinçlendirmeyi salt kuramsal düzeyde işleyen bir olay olarak görmek ve sonuçlarını yine kuram düzeyinde beklemek klasik ve geleneksel felsefi bir tavırdır. Biliyoruz ki, bir olay hakkında bilinçlenme demek, o olay hakkında belli davranış biçimlerinin pratik olarak gösterilmesi demektir. Bilinçlilik sadece ve sadece davranışlarda gözlenir yani pratikte. Bir sanat pratiğinin adının değil pratiğinin maddeci olması gerektiğiyle anlatılmak istenen de budur. O halde sanatın ‘üretim’ olarak kavramsallaştırılmasının en temelde yer alan maddeci bilgi bilimsel gerekçelerine geçebiliriz.

Alman İdeolojisi’nde belirtildiği gibi, sosyalist bir düzende sadece ressamlar değil, diğer işlerinin yanı sıra resim de yapan insanlar bulunacaktır. Bunun en kestirme anlamı, sanatın toplumsallaşmasının zorunluluğudur. Bu zorunluluğun önündeki engeller tarihsel olarak gelişmiş toplumsal üretim biçimine ilişkin olarak anlaşılabilir. Eğer sınıflı toplum yapısı içinde sanatın toplumsallaşması görülemiyorsa, bu toplumsal yapıyla sanat gerçekliği arasında bir çelişki var demektir. Bu çelişki örneğin evrensel meta üretimi sistemine bağlı toplumlarda üretimin giderek toplumsallaşması, mülkiyetin ise giderek tekelleşmesi olgusunda gözlenen çelişki gibidir. Sanatsal üretim de giderek tekelleşmekte, tüketim ise giderek toplumsallaşmaktadır. Bu da sanatın bir mülkiyet biçimine, metaya, tecimsel bir araca dönüşümüyle aynı anlamı taşır. Sanatın salt tecimsel amaçlarla değer içeren bir metaya ve bir sömürü aracına dönüşümü karşısında burjuva sanat anlayışlarının tavrı nedir? Bu sorun, tüketici denen, okur, izleyici ya da seyircinin sanat pratiğinden giderek uzaklaştırılması (bilim pratiğinde olduğu gibi), edilgin bir benimseyici konumuna sokulması ve sanat üreticisi değil meta tüketicisi olması çerçevesinde anlaşılabilir. Kapitalist toplumsal formasyon içinde bu olguyu gözlemlemek son derece kolaydır. Sanat üretimi birtakım yazarların, ressamların, müzisyenlerin ya da fetişleşmiş sanat öznesi biçimindeki ‘star’ların elindedir. Her biri birer ‘sanatsal özne’ olarak sunulan bu merkezler gerçekte, sanat üretiminin bir endüstri haline dönüşümü süreci içinde üretim araçları sahibi sermaye gruplarının piyonları durumundadırlar. Bunların ‘özne’ olarak sunuluşları, doğrudan meta pazarının bir gereğidir ve amaç, ürünü meta olarak sanat olan işletmenin ayakta tutulmasıdır (galeriler, tiyatrolar, sinemalar, yayın, basın ve dağıtım kurumları vb.). Sanatın bir sömürü aracı olarak kullanımının ideolojik işlevine bu aşamada değinmiyoruz.

Sanatın üretim güçleri (sanatın üretim araçları matbaalar, makinalar, teknikler, dergi, kitabevi, galeri, müzik stüdyoları vb. kurumlaşmalarla sanatçı özneler), sermaye egemenliğinin altına hızla girmektedir. Sanat pratiğinin niteliği bu olgu söz konusu edilmeden belirlenemez. O halde sanat pratiğini belirleyen bu yapı içindeki çelişki çözülmeden sanatın toplumsallaşmasından da söz edilemez. Ancak, burada sanata toplumsallaşma eğiliminin egemen olmasından söz edilemeyeceği belirtilmektedir. Yoksa bu anlamda hiç mücadele verilemez, verilmiyor, oturup çelişkinin çözülmesi beklensin denilmiyor. Tersine sanatta toplumsallaşmayı sağlamak için verilecek mücadelenin bizzat kendisi çelişkinin çözümünde belirleyicidir. Sanat pratiğinin üretim ilişkileriyle üretici güçler arasındaki çelişki de doğallıkla, son kertede toplumsal, ekonomik ve politik düzeylerce belirlenmektedir. Ancak sanat da, kökende bu düzeylerce belirlenmiş olmakla birlikte, yine bu düzeyler üzerinde bir etkiye sahiptir. Bu nedenle, sanatsal üretimin kendi maddi pratiğiyle olan ilişkisinin önemi vurgulanmalıdır. Çünkü bu ilişki yeni türden toplumsal ilişkilerin sanat pratiğinde üretilmesinin temelini oluşturur. O halde yapılacak olan; sanat pratiğini çevreleyen ilişkilerle bu pratiği denetleyen güçler arasındaki çelişkinin belirlenmesidir. Bunun tek yolu, tüketici adı altında sanat pratiğinden tümüyle yalıtılan insanların üretici bir konuma getirilmesidir. Gerçekte herkese açık olması gereken sanat pratiğini az sayıda insanın elinde toplayan mekanizma irdelenmeli ve çelişki açığa çıkarılmalıdır. Hemen belirtmek gerekir ki, bu çelişkiyi gizleyen ideoloji pratikleridir ve her ideoloji pratiği çelişkili bir bütünlük ve tutarlılık arzeder. Dini ideoloji pratiğinin küçük öznesi insanın, hem bu ideolojinin sınırları içinde yaşam kalıplarını uygulaması hem de ticari ilişkilerde yaşadığı ideoloji tarafından yasaklanmasına karşın yalan, rekabet ve faiz gibi yollara başvurması gibi… Çelişkilerin gösterilmesi ideolojinin sınırlarının gösterilmesine ve yaşanan ideolojiden kuşku duyulmasına yol açar ki, ileride de değineceğimiz gibi bu işi sanat pratiği yapar.

--------------------

yazı çok uzun beğendiğim bölümleri ekliyorum.

 

Sanat pratiği denen maddi pratik alanına alabildiğine geniş düzeydeki toplumsal ilişkiler girer. Bu ilişkiler (ki aynı zamanda yaşama biçimleridir) sanat pratiğini temelden belirler. Şimdi sanırım, sanat pratiğinin alabildiğine tecimsel amaçlar altında yürütüldüğü bir çerçeve içinde yazarın ya da sanatçının ‘halka bağlılığı’nı zorunlu koşul olarak ileri süren yansıtmacı sosyalist gerçekçiliğin çelişkili yapısı daha bir belirgindir. Burada sanatçının halktan yana olması gerektiği yolundaki görüşler tümüyle kuramsal ve kurgusaldır. Soyut olarak, ‘bilinçli sanatçı özneler’in içerik ve kuram düzeyinde ‘halktan yana’ olmaları, ama pratiklerinde meta ekonomisinin kuralları gereği fetişleşmeleri... Çelişki buradadır. Sanat pratiğinin maddeciliği bu değildir. Tüketici denen, okuyucu, izleyiciyle ortak bir söylem oluşturmak, bu söylevi sanatsal üretime temel almak, bu yolla da yeni ve farklı türden toplumsal ilişkiler üretmek. Bütün sorun budur. Kapitalist toplumdaki metalaşmış sanat faaliyetlerinin yarattığı toplumsal ilişkilerin temelden dönüşümünü sağlamanın, sanatsal üretimin tekelleşmesiyle tüketimin toplumsallaşması arasındaki çelişkinin alt edilmesinin başka yolu yoktur. Yineleyelim, bu amaç; tüketicinin üretici kılındığı sanat pratiğinin maddeci dönüşümü yoluyla gerçekleştirilebilir. Nasıl ki, burjuvalar sirklerde, kabarelerde, komedi ve vodvillerde sanatçı ya da sanatçı olmayan ayrımını ortadan kaldırırcasına bir yaşam birliği kurabilmektedirler, aynen öyle. Dergilerde, kitaplarda, tiyatro, konser, panel vb. tüm sanatsal üretim alanlarında çalışan sınıfla pratikte buluşmak (karikatür sanatı bu pratikte buluşmaya ilginç bir örnektir) gerekir. Artık söz konusu olan ‘bilinçlendirmek’ değil, birlikte üretimdir. Eğer bir yapıt sadece yazarın değil, aynı zamanda okurun da katkısıyla tamamlanabiliyorsa, yazar-yapıt-tüketici üçlüsünün ortak ürünü olan yeni bir gerçeklik üretilebiliyorsa, sanat üretimi gerçek işlevine kavuşmuş demektir. Burada tüketici artık edilgin bir alımlayıcı değil, sanat pratiğinin etkin bir öğesi olarak üreticidir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İdeolojiler, kendilerini ayakta tutmak için her zaman sanata önem verirler çünkü sanat, halka inmenin ve kendi düşüncelerini açıklamanın en önemli dalıdır. Saantın metalaşması ise, özünde isyan barındıran sanatın giderek özünden sapıtılarak sadece eğlence haline getirilmesi ve egemenlere karşı bir yaklaşımı olmaması içindir.

 

 

tşk. lady...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

rica ederim :)

 

bak devamı da var

 

Sanatın üretim olarak kavramlaştırılışında bir gerçek daha vardır ki, onu görmemek, son derece önemli bir sapmanın ortaya çıkmasına neden olur. Bu da ‘teknolojizm tuzağı’ denen olgudur. Sanatın biçim olarak algılanışı, maddi pratik olarak görülüşü ve bu pratiğin dönüşümünün sanatsal üretime anlam ve nitelik verişi, sanatı bütünüyle bu pratiğin kesinkes belirlediği yanılsamasını oluşturmamalıdır. Bu, sanatın altyapısıdır ve belirleyicidir. Ancak sanat pratiğinin tarihsel bir belirlenim altında bulunduğu, sınıf mücadelesine ilişkin içeriği, tarihsel olarak etkide bulunduğu gözden kaçırılmamalıdır. Maddi pratiğin dönüşümü denen olay gerçekte, temelde belirlenmiş bir belirleyici olan sanatın üstyapısının etkisi altındadır. Biçim olanaklarının değişim ve dönüşümü, tarihsel ve toplumsal bir bağlılık ve etkileşim içinde geliştiğine göre, bu tarihsel dönüşümün motorunun sınıf mücadelesi olduğu ve sanatın maddi pratiğinin de son çözümlemede bu mücadele tarafından belirlendiği ve mücadelenin bir parçası olduğu görülmelidir. Sanatın bir üretim olarak kavramlaştırılması bu mücadelenin bir gereğidir, ancak sanat gerçekliği, bir üretim biçimi olarak sanatla, bir ruhsal ya da insani etkinlik biçimi olarak sanat arasındaki diyalektiğin maddiliği tarafından oluşturulur. Bu diyalektiğin maddiliğiyse, henüz sanat kuramının altından kalkamadığı bir araştırma evresini gösterir. Kısaca sanatın altyapısıyla üstyapısı arasındaki ilişkinin niteliği, araştırmacıların, sanat kuramcılarının önünde önemli ve maddi bir sorun olarak durmaktadır. Sanat gerçekliği, tanımını, bu araştırma süreci içinde bulacaktır. Elbette bu araştırma sürecine, sanat pratiğinin bizzat kendisi, ürünleri aracılığıyla eşlik edecek ve bu tanımın bilgisel oluşumunun temelinde yer alacaktır. Çünkü, sanat gerçekliği, her şeyden önce sanat pratiğidir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...