Jump to content

Lusid Rüya ve Astral Seyahatın Kabalistik Rehberi


Mystick

Önerilen Mesajlar

Görünmeyen alemlerdeki yıldızlı saraylara (Hekelot) yolculuk yapan Merkavah (araba) sürücülerinden, 19. ve 20. asırdaki Altın Şafak Hermetik Cemiyetinde Tinsel Vizyonda Seyahat eden ilk üstatlarına dek şuur projeksiyonu Kabalistik öğretilerinin ayrılmaz bir parçası olarak görünmektedir. Bu farklı ekollerin öğrencilerine yardımcı olmak üzere çeşit çeşit uygulama geliştirilmişken, tekniklerin çoğu geniş kapsamlı hazırlık öğretileri ve/veya ritüeller gerektirir. Geleneksel 10-12. asır Merkavah doktrinler hakkında az veya hiç bilgisi olmayanlar için, veya Altın Şafak türü işaret, sembol ve invokasyonları öğrenmeyi ilgilenmeyip de içsel alemlerine girmenin Hermetik bir uygulamasını isteyenler için bir çözüm var. Bu metot basit, direkt ve fazla imgeleme veya hayal çalışması gerekmemektedir.

Aşağıdaki deneyim Aralık 1996'dan Şubat 1997 tarihine kadar üç aylık bir süre içinde yapıldı. Bu zaman zarfında, metodun kendi başına değerini ölçmek üzere, gerek kişisel gelişme için, gerekse de grup çalışması olarak hiç bir ek ritüel metot uygulanmadı. Deneylerin çoğu akşam yatmadan önce ve bir kısmı sabah tam kalkarken şuurun sınır halinde yapıldı.

Bu metot, ya "beden dışı deneyim" yaşamak isteyip de gerekli imgeleme becerilerine sahip olmayan, ya da bedenden çıkarken şiddetli deneyim yaşayıp da, astral planlara girmenin daha nazik bir yöntemini isteyenler için tasarlanmıştır.

Bu metot hem deneyimli bir "seyahatçi", hem de yeni başlayan biri tarafından eşit derecede kolaylıkla benzeri sonuçlarla uygulanabilir.

 

 

Teorik Esaslar

 

Bu deney arkasındaki esaslar tamamen kabalaya dayanır ve ister geleneksel Hayat Ağacına (Altın Şafak), ister Portae Lucis metoduna dayanan yeniden gözden geçirilmiş Hayat Ağacına, veya Sefer Zohar'da anlatılan Saraylara uygulanabilir. Kısacası, insanın içsel dünyasını sistemli bir şekilde betimleyen herhangi bir şema uygulanabilir, yeter ki çeşitli şuur alanları için direkt, kolay imgelenir sembolleri bulunsun.

Bu çalışmanın arkasındaki ana fikir, bizim şuurlu varlıklar olarak Ain Soph Aur, veya Tanrının Sınırsız Zihninden kaynaklandığımıza dayanır. "Potansiyel varlıklar"dan Kendini Gerçekleştirmiş veya Kendini Yaratmış Varlıklara dönüşmek üzere deneyim kazanmak için giderek yoğunlaşan ve maddeselleşen planların/alemlerin içinden geçerek dünyamıza enkarne oluyoruz. Gelişmeye yönelik yolculuğumuzda çeşitli titreşimleri içeren bedenlere bürünürüz ve dönüşümüzde bu bedenleri üzerimizden döküp Işık alemlere girmemizi sağlayan giderek inceleşen bedenler alırız. Bu alemler, Gnostik, Kabalistik, Hermetik ve Simya metinlerde değişik isim ve sayılarla ifade edilmiştir, ama aynı öz kaliteleri ve işlevleri paylaşırılar. Diğer bir deyişle, en yoğun şekli olan maddi dünyamızdan Yaratıcının Zihninden, Sonsuzluğun en ince şekline uzanırlar.

Batı ezoterik terminolojide Psiko-ruhsal merkezler ve Sanskritçe'de çakra denilen fizik bedenimizde çeşitli psişik algılama organlarımız vardır. Bu merkezler fizyolojimizin çeşitli seviyelerine tekabül etmektedir. Belirli bir seviyede sinir sistemimiz, sinir-ağları, hormon salgılayan salgı bezlerimizle ilintilidir. Daha başka tekabüller de vardır, ama bizim açımızdan bunlar en etkin ve yaygın olarak kullanılanlardır.

Astral projeksiyonun sıkça güneş sinir-ağı (solar pleksüs) aracılıyla yapılması önerilir, ama bir çoğumuz için bu rahatsız edici bir deneyimdir. Diğer bazı öneriler tamamen imgeseldir, örneğin bedenden bir sis şeklinde yükselmek veya hayal edilen bir ışık bedenine şuuru nakletmek. İleri seviyede uygulayıcılarının ölüm anında şuurlarını yüksek merkezlerinden dışarıya gönderebilecekleri söylenir, böylece şuurlu olarak ölebilirler. Burada ima edilen merkezler başın üstü ve önü, veya epifiz ve hipofiz ile ilişkilendirilen "Taç" ve "Üçüncü Göz" merkezleridir. Bazıları başın arkası, beyin sapı veya medulla oblonga'yı bile kullanırlar.

Hint metinlerde, her bir çakra müritte uyarılan belirli bir güçle (siddha) ilişkilendirilir, böylece niahi olarak taç merkezine varılıncaya dek giderek daha karmaşık ve ince psişik merkezlerden şuur projeksiyonu gerçekleştirebilir.

Ancak, Kabalistik uygulamalarda merkezler ender olarak bu şekilde kullanılır, bunun yerine tinsel alemlere erişim yavaş yavaş gerçekleşinceye dek yoğun bir şekilde imgelenirler ve/veya da psişik bedenin daha genel enerjilendirilmesiyle birlikte ritüeller kullanılır. Bunun modern varyasyonu genelde Tarot kartları ve/veya İbrani harflerin kullanımı içerir ve Yol Çalışması denilir. Beden dışı deneyimi gerçekleştirmek üzere doğu Ortodoks keşişler güneş sinirağından küçük bir güneşin yoğun imgelenmesini kullanmışlardır ve bazı ekoller kalbi bir çıkış noktası olarak kullanırlar, ancak önceden anlatılan metotlar şimdiye dek en yaygın olarak kullanılanlardır.

Simyagerler şuurun projeksiyonuna bir destek unsuru olarak tentürler veya ilaçlar kullanırlar. Bunları hallusinojenler veya psiko-aktif ilaçlarla karıştırmamak gerekir. Simyasal ilaçların etkileri genelde kullanıcının dinlendiği, uykuda veya meditasyonda olduğu zaman gerçekleşir. Esas itibarıyla, şuurun projeksiyonuna direkt neden olmak yerine desteklerler. Bir simyasal ilacı alıp da araba kullanmak mümkündür.

Doğu tekniklerde, bedene atfedilen psişik merkezlerin sayısı söz konusu ekollere göre değişir. Genelde, en az yedi esas merkezimiz ve beş tali merkezimiz olduğu söylenir. Ancak bunların yerleri, renk, mantra, sesli harf karşılıkları konusunda oldukça farklı görüşler vardır. [ii]

Sri Aurobindo'ya göre, boyun merkezi zihinsel güçlerin dışa aktarımı ile ilgilidir ve üst ve altı zihinsel (mental plan) alanlar arasında bir bağdır. Bazı Kabalistik renk tablolarda görüldüğü gibi, gri bu merkezle ilgilidir. [iii] Ateş Yılanı: Kundalini Hakkında Modern Bir Görüş (Serpent of Fire: A Modern View of Kundalini) eserindeDarrel Irving, Vissudha çakrası (boyun merkezi) Şakini ve Şiva ikilem tanrıları tarafından idare edilmektedir. Her biri beş yüzlü olup beş Elementi simgelerler ve fiziksel ve psişik görü veya bilgiyi simgeleyen üç gözleri vardır. Şakini Işığın kendisi ve Şiva, Hermetik ideal gibi androjen, çift cinsiyetlidir, yarı beyaz ve yarı altın. Bu merkez akıl, psişik alt tabaka veya eter (akaşa) ve işitmenin arınmasıyla ilgilidir. Buraya atfedilen renk duman-eflatundur. Aynı Sri Aurobindo'nun renk tekabülü gibi, eflatun rengi modern kabalistik eserlerde de [iv] bazen boyun merkezine verilmektir.

Üstündeki iki psişik merkezle birlikte sadece bu üç merkezle direkt psişik algılama mümkündür.[v]

Batıda, boğaz merkezi daha az açıklanmıştır, ama yukarıda sayılan bütün özellikleri paylaşmaktadır. Altın Şafak Kabalası (Kabbalah of the Golden Dawn) eserinde Pat Zalewski boğaz merkezinin tiroit salgı beziyle ilintili olduğu ve solunumu idare ettiğini ifade etmiştir. Yogada olduğu gibi her bir merkez, Toprak, Su, Ateş ve Hava ile başlamak üzere belirli bir Element ile ilintilidir. Belirtilmediği halde tahmin edilebilir ki, yogada olduğu gibi boğaz merkezi Ruh veya bileşken elementle ilgilidir.

Ancak burada tekabüller konusunda bir soruna rastlıyoruz. Simyada, gırtlak Hava, maji ve ses tanrısı Merkür tarafından idare edilir. Genelde kullanılan sistemlerde (örneğin Altın Şafak), gırtlağa herhangi bir gezgensel tekabül verilmemektedir. Bunun yerine, bu bölgeye Daath sefirası hakim olmaktadır.

Daath İbranice 'bilgi' anlamına gelmektedir ve belki zihin, konuşma ve maji ile ilgili şeyler için en iyi niteliktir. Ancak birçok Kabalist için, Daath, sözde Klipotik veya ifrit diyarlarından fazla korkulan ve kurcalanmaması gereken bir bölgedir. Nasıl oluyor da Daath bu denli fazla huşu ve dehşet uyandırmıştır? Bu çoğu kez kitabi bilgilere dayalı okuduklarını ikinci elden aktaran okültistlerden kaynaklanmaktadır. Eğer Daath bilgi olduğunu aklımızda tutarsak, bazı ilginç bağlantılar kurulabilir.

Israel Regadie şöyle yazar:

"Tezat sütunlarının arasındaki bu merkezi yer, tezatların bir arada çalıştığı dengelenmiş güçlerin görülebileceği yerdir ve gölge Sefirası DAAS {Daath} ima ettiği budur. Bunu gölgeli olarak tanımlamak doğru olur, zira çoğumuz gibi zor elde edilen aşırı tezatlara kaymama sanatını geliştirmemiş olanlar için bu yeni prensibin gelişmesi son derece yavaş adımlara ilerlemektedir. Bu, uyum ve denge içeren yeni bir unsurdur özellikle bilincin iki geniş cephesi için geçerlidir: Bir yandan rafine ve doğal olmayan koşullar içeren modern yaşama sağlama arzusunu sergileyen ego ve diğer yandan her türlü istek ve kaprisi içeren ilkel şeylerle ilgili içgüdüsel yaşamın düzeysel seviyesi" [vi]

Daha sonrada :

"Düşünce ve duygularımıza hakım olmaya öğrendikçe evrim sonucu gelişen gölge Sefira Daas, ensede yer alır. Yeri tam artkafanın (oksiput) altında omuriliğinde gırtlağın (larenks) beş santim üstünde yer alır ve çapı yaklaşık olarak on santim olarak düşünülebilir. Yüksek Benlik ve TİFARET etrafından toplanan özellikleri kapsayan ego bilinci arasında sembolik bir bağ olarak düşünülür." [vii]

Regardie Daath'a Yüksek Benlik ve ego veya beyin arasındaki bağ olarak tanımlar.

Gareth Knight Daath'ın 'saf gücün şekil aldığı' yer olarak tanımlar [viii] ve "formlar aleminde en yüksek birlik" [ix] olarak tanımlar ve şöyle der "Daath insan ruhunun en yüksek ruhsal bilinçlenme noktasıdır." [x]

"Tabii ki, dengeli işleyen Daath güçleri amacına ulaşmak üzere, ne pahasına olursa olsun, her türlü tehlikeye göğüs gerip her türlü engeli aşan misyon veya kader anlayışına sahip takıntısız bir kişilik verir, zira gücüne ve kaderine inancı bu denli sarsılmazdır." [xi]

Maalesef, aynı diğer küreler gibi Daath konusunda söylenenlerin çoğu kozmolojik niteliktedir ve bireysel şuurumuza uygulanması zordur. Onunla eşleştirilen soyut kavramlar ve muğlak uyarılar içermektedir ve psişik yapımızda (ve son derece gerçek psiko-ruhsal, yarı-fiziksel merkezimizde!) ona yaklaşmak üzere net ve gelişmeye yönelik talimat içermemektedir.

Olası olarak Knight'in kişisel bir seviyede söylediği Daath ile ilintili psiko-fiziksel küre adım adım açıldıkça insan bilincinde en yüksek farkındalığa meydan vermektedir. Bu olduğunda, bizi musallat olan birçok korkular, engeller ve psikolojik bozukluklar gerçek gücümüzün ve İlahi varlıklar olarak oluşumuzun bilinci ışığında eriyip yok olmaktadır.

Özet olarak belki de korkuların gerçek bir bazı vardır, zira Bilgi Köprüsünü geçtiğimiz anda geri dönüş yoktur. Teorikten deneyimsele geçiş yaptığımız anda cehalete tekrar dönmemiz artık mümkün değildir. Masumiyetimizi kaybettiğimizde ona ebedi olarak veda ederiz. Böylece maddi alemden psişik aleme, psişik alemden daha soyut zihinsel aleme ve zihinsel alemden kimsenin geri dönmediği denildiği yüksek ruhsal aleme köprüyü birkaç kez geçebiliriz. Daath konusunda söylenenlerin çoğu belki de bu son en yüksek realiteyle ilgili söylenmektedir.

Vereceğimiz tekniğin işlevi isteyenlerin görünen alemden görünmeyen alem arasındaki kişisel psişik köprülerini bilinçli bir şekilde yaşadıklarını anımsayarak geçmelerine desteklemektir.

 

Merkür ve Hermes ve Psikopompos

 

Knight Daath'e erişmek üzere Merkür'ün sembolü kadüsü ve psikopompos ("ruhların rehberi", Hermes'in bir sıfatı) Hermes'in kullanımını önermektedir. Gırtlak merkezinin Merkür'e ilişkisi göz ardı edilmemelidir, zira içimizde kurmak istediğimiz ilişki budur: Yüksek benliğimiz ve zihnimizin desteğiyle yüksek alemlere erişmek ve günlük bilincimize bilgisini getirebilmek. Esasen Hermes'in yaptığını yapabilmeyi isteriz: "Dünyalar arasında gezmek" ve psişik varlığımızda bunları birleştirmek.

Merkürün simgesi Kadüs, Luna (ay), Sol (güneş) ve Terra'nın (dünya) bir arada gösteren bir semboldür. Bir arada oldukları vakit, psişik anatomimizin bu yönünü açıklarlar. Bir yandaki lunar işlev, beyin, sinir sistemi ve psişik işlevlerimizi simgeler, diğer yandaki solar işlev ruhsal güçlerimizi, yaşam enerjisi ve sezgiyi simgeler. Bunlar maddeyi simgeleyen eşit kollu haçın üzerinden geçerler. Dört Elementin haçı maddi yaşamın sembolüdür ve hem yaşadığımız dünya, hem de fiziksel bedenimizi simgeler.

Merkür sembolünde görürüz ki maddi enerjiler güneşin veya ruhun Solar enerjileri tarafından idare edilir. Oysa, bu ruhsal güçler zihin ve insanın fiziksel beyni tarafından idare edilirler. Diğer bir deyişle, beyin kişinin ruhsal sağlığına göre onları yönlendirir veya baskı altında tutar.

Ayrıca, çok önemli bir noktayı açıklar. Kalp, güneş, beyin ve ruhsal uyanış arasındaki ilişki.

Tanrıların habercisi olarak Merkür, beyin ve psişik kalbin üstlendiği bilginin yaratılışı veya yorumunu yapmaz, sadece bilginin aktarımını destekler. Kalp sezginin kaynağı, Ruhun Sesi, İçsel Mürşittir, sadece onu uyarmakla şuurlu ve özgür varlıklar olabiliriz. Ama, bütün sevgisiyle uyarılmış kalbin enerjisi iç görü ve anlayışın oluşması için fiziksel beyne devredilmesi gerekir. Bunu yaparken Gırtlak Merkezinin yardımı gerekir. Enerji beyine ulaştığı zaman kalbe dönebilmeli veya merkür Merkezi aracılığıyla ruhsal değerlendirme için bilgi gönderebilmedir.

Burada bazı kişilerin kafaları karışır. Kalbin sezgi merkezi olduğu söylenir, oysa dünyevi bilinçte sezgi fiziksel beyinde hipofiz salgı bezidir. Acaba, psişik kalbin gerekli işlevleri olmadan sadece hipofizi uyandırmak mümkün değil mi?

Bunun cevabı evettir. Kalp, hipofiz ve ruhsal gelişme arasındaki kafa karıştırıcı ilişkiyi anlayabilmek için, anlamamız gerekir ki ezoterik tradisyona göre bu organlar Solar (güneşsel) niteliklidir ve böylelikle maddi ve ruhsal güneş tarafından etkilenirler. Hipofiz salgı bezi nasıl fiziksel ışığa tepki gösteriyorsa, aynı şekilde Kalbin - Sevgiyle dolu bir Kalbin - uyarılmasının neden olduğu ruhsal ışığa karşı da tepki gösterir.

Beyin Lunar'dır (aysal) ama belirli işlevlerle ilgili bazı yönleri farklı gezegenlerin etkilerine de tepki gösterir.

İşte, önceden kalbi ve beyni uyandırma gereği psişik diyarlarda seyahat etmenin gerekleridir. Beyinsiz uyarılmış bir kalp pratik anlayıştan son derece yoksundur ve kalpsiz bir beyin psişik olarak işlevseldir, ama bu sadece soğuk ve duyarsız bir şekilde olabilir. Merkür bizim "Düşünen kalp" ve "His eden beyin" kurmamıza yardımcı olur. Bunu yapmakla, birlik kurularak tezat giderilir ve bedenimizin maddi ve psişik güçleri ahenkli bir şekilde harekete geçer.

Mavi ve morların kullanımı Daath, Yüksek Zihin (Mavi/Hesed) ve Bilinçaltı (Mor/Yesod) arasındaki ilişkiyi gösterdiği söylenir. Böylece, meditasyon ve tefekkürlerimizle temas kurduğumuz Daath veya Bilgi küresi kişisel bir küredir ve hakkında bir sürü tehlikenin yazıldığı ve atfedildiği Hayat Ağacındaki kişilik ötesi Kozmik Daath değildir.

O ayrıca, daha kolay erişim sağlayabileceğimiz ve erişebileceğimiz Yüksek Üçlemin (Keter, Kokmah, Binah) bir sentezidir. [xii]

Ayrıca, eğer astral diyarın kapısı veya esas küresi daha düşük bir evrede Daath'in yansımasıysa, içimizdeki Daath ilkesi üzerinde tefekkür etmemiz bir yandan Yesod'un cinsel ve yaratıcı güçlerini yüceltirken, diğer yandan astral bilince daha tam girmemizi sağlamalıdır.

 

Doğudan bazı Ek Fikirler

 

Çin ve Moğol Çi Kung'da gırtlak merkezi üzerinde meditasyon tam bu nedenler için kullanılır: (1) cinsel enerjinin dönüştürülmesi ve yüceltilmesi [xiii], ve (2) şuur projeksiyonunu destekleme ve lusid (berrak ve net görüntülü) rüyayı sağlamak. O kalp ve beyin arasındaki bağlantı merkezidir.

"Rüya Yogası üzerinde çalışan Taoistler, bilinçli bir şekilde uyanık halden rüya haline geçiş yapabilmek için uyumadan önce boyun üzerinde dikkatlerini odaklarlar. Lusid olarak rüya görebilmek kişiye Çi (içsel enerjisi) üzerinde daha çok kontrol kurmasını sağlar ve bilinçli olarak yaşam ve ölüm arasında köprü kurmasını sağlar." [xiv]

Şuurlu rüya görme, "Yetmiş - İki Majikal Beceriyi" uyandırıp zamanı geldiğinde uyanık dünyaya devretmeye yarar. Bu ilginç bir rakamdır, zira Tanrının "Büyük İsmi" veya Şemhamforeş'in (Schemhamphoresch) permütasyon sayılarına uymaktadır. teorik olarak her bir İsim, İşaret, Mühür ve tekabül [xv] aşağıda vereceğimiz teknikle uyandırılabilir.

Hint ve Batı tekniklerinde boyun, hava, ruhsal enerjiyle ilintilidir ve Taoist uygulamalarda şuurla ilintilidir.

 

 

Uygulama

 

Doğa filozofları [xvi] şuur projeksiyonu gerçekleştirmek için üç yöntem önerirler: zihinsel, astral ve eterik projeksiyon.

İlk teknik projeksiyon için boyun merkezinin kullanımını öneriyor ve fizik ve psişik bedenlerim birbirinden ayrılması boyun seviyesinde olacağını belirtirler. Aşağıdaki deneme bu temel kavram üzerine dayanmaktadır.

Bilinçaltına anlamlı bir şekilde düzenli bir dizi imgeler sunabilmek için ya başlangıçta Hint Tatvik semboller, Simyasal Element sembolleri veya Kerubic Semboller kullanılabilir. Sonradan asli yedi gezgenin sembolleri yerine göre kullanılır. Bu sembolleri arda arda kullanmakla bilinçaltına bu sembollerin anlamlı olduğunu ve şuuru bir seviyeden diğer seviyeye aktarmanın anahtarları olduklarını öğretmektir.

Eğer sürekli yapılırsa, bir süre sonra sembollere ihtiyaç olmayacaktır ve samimi bir şekilde, temiz bir kalp ve zihinle yapıldığında çağrılan rüya hallerin birinde kişi "içsel seviyesini" potansiyel olarak gerçekleştirebilir.

Tam bir astral projeksiyon hemen hasıl olmazsa da, lusid rüya kalitesi, rüya anımsaması ve hatta "majikal sesin" bir nebze artışı yaşanır. Bu "beden dışı" rüya hallerinden azami derecede faydalanmak ve tam kontrolü bir şuur projeksiyon gerçekleştirmek üzere onları yoğunlaştırmak öğrencilere kalmıştır.

Başka projeksiyon metotlarından farklı olarak, düzenli bir çalışmayla, burada özetlenen metot ince bir şekilde gelişmeye neden olur, rüyaları artırır, sonra lusid rüyalar başlar, nihai olarak astral projeksiyon gerçekleşir, böylece şuur yavaş yavaş bu yeni hallere intibak eder.

Basamak Bir - Dört Element ve Ruh, ayrıca da Yedi Gezgen İşaretlerinin sembollerini elde ediniz. Toprakla başlayınız, sonra günler geçtikçe Su, Hava, Ateş ve Ruh ile devam ediniz. Temel işlem değişmeyecektir, sadece projeksiyonu gerçekleştirmek üzere kullanılan semboller değişecektir. Dolayısıyla, kolayca imgeleyebileceğiniz sembolleri seçiniz ve bunları altın, fosforlu beyaz veya zıt renkleri şeklinde kullanınız.

Basamak İki - Uyumak üzereyken ve hatta sadece birkaç dakika rahatlarken, dikkatinizi gırtlak çıkıntısına odaklayınız ve orada yaklaşık bir tenis topu büyüklüğünde parlak lacivert (veya çivit/mor ötesi) bir küre hayal ediniz. Sanki içten aydınlanıyormuş gibi parlak ve yarı şeffaf yapınız. Merkezi Tiroit salgı bezleri civarında olsun. Ayrıca boyunun arkasına değecek kadar büyük olmalıdır ve çok büyük olarak imgelenirse (Regardie'nin önerdiği gibi) [xvii], uç çevresi buruna ve alt çevresi kalp veya timus salgı bezine değebilir. Burada önemli olan, imgenin önünüzde yassı bir tabak gibi değil üç boyutlu olmasıdır. Böyle küre veya top boyunuzu ve kafanızın bir kısmını kapsayacaktır. Hayal gücünüz içinize doğru yönlendirilmiştir. Eğer hayal gücüne yardımcı oluyorlarsa, söz konusu organlar imgelenebilir, yoksa tamamen parlak küre üzerinde odaklayınız ve her şeyin sadece bundan ibaret olduğunu düşünüz, kendinizi içinde kaybediniz. Kendinizi onun ortasına yerleştiriniz, etrafınıza bakınız ve rengin biraz farklı gölge ve tonlarının sonsuza dek her tarafa uzandığını hayal ediniz.

Basamak Üç - İlk basamağa aşina olup istediğinizde çivit küreye girebildikten sonra, orada rahat edebildikten sonra Toprak Elementi için seçtiğiniz sembolün yanınızda olduğunu imgeleyeniz. Bir süre veya uyuyuncaya kadar önünüzde parlak bir şekilde durduğunu ve Toprak Elementin özelliklerini içerdiğini hissediniz, bunlar ağırlık, yoğunluk ve somutluk gibi şeylerdir. Bunu beş veya yedi gün uygulayınız, sonrada bir sonraki sembole geçiniz. Ruh dahil, bütün elementleri tamamladıktan sonra, Gezegen sembollere geçiniz.

Basamak Dört - Gezegen sembollerle önünüzde birkaç seçenek vardır. Örneğin, Luna (ay) ile başlayarak Hayat Ağacına tırmanarak sırayla onlardan geçebilirsiniz, veya Satürn ile başlayarak Hayat Ağacından aşağı inip sırayla geçebilirsiniz. Üçüncü seçeceğiniz, günü idare eden gezegene göre onlardan geçebilirsiniz. Her bir sembolle birkaç devre geçirmekte fayda olduğuna göre, üçüncü metot daha kolay hatırlanabilir bir sıra içerir.

Deneyimlerinizi günlük defterinizde not ediniz ve kullandığınız semboller arasında herhangi bir bağlantı kurulup kurulmadığını kaydediniz.

Her bir gezegensel sembole en az beşten yedi devre arasında harcamakta fayda vardır, veya uyumadan önce altı veya yedi hafta onlarla çalışmanız gerekiyor. Bunlara ilaveten daha önce Elementlerle çalıştığınız dört veya beş hafta toplam 10-12 hafta gece çalışması içermektedir. Ayrıca, uyanır uyanmaz o günün sembolü bir iki dakika imgelenebilir, yeter ki tekrar uykuya dalmayınız!

Deneyimleri konusunda ORA Projesi'ne uygulamaları tamamladıktan sonra deneyimleri konusunda bilgi göndermek isteyenler, şu adrese gönderebilirler: Mark Stavish, M.A., ORA Project, Philosophers of Nature, P.O. Box 2920, Wilkes-Barre, Pennsylvania 18703-2920. Gönderilen yazılar geri gönderilmez ve ileride referans olarak PON araştırma dosyalarına konulacaktır. Lütfen ezoterik geçmişiniz belirten kısa biyografinizi de iliştiriniz, varsa, özellikle kabala, simya ve ritüel maji içeren özgeçmişinizi açıklayınız.

ORA, Okült Araştırma ve Uygulama Projesidir (Occult Research and Application Project) ve mevcut Hermetik öğretiler için yeni uygulamaları bulmak ve modern dünyada kullanımı için geleneksel bilgi ve teknikleri tetkiki için tasarlanmıştır

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...