Jump to content

Tanrı bizi neden yarattı?


Manje_Loa

Önerilen Mesajlar

Allah'ın planında sanırım ilk önce bizi yaratmak yoktu. Sadece kendine yeni bir türden kul yaratmak istiyordu. Ona inanacak, saygılı olacak ve sevgisini verebileceği bir kulu: Hz. Adem. Sizin de bildiğiniz gibi Şeytan Allah'a saygısızlık yaptı. Elma ağacıyla ilgili olan hikayeyi bildiğiniz için anlatmayacağım. Hz. Adem Şeytan yüzünden Dünya'ya gönderildi. Ve Şeytan'ın istediği sonunda oldu. Allah Şeytan'a "Sen vakit verilenlerdensin" dedi. Böylece Hz. Adem insan olarak tek bir kul iken, bütün insanlar doğmaya başladı, (başta Hz. Havva yaratıldı) yani insan ırkı doğmuş oldu. Yani biz belki de anlık bir gelişme sonunda oluşan zincirin halkalarıyız. Hz. Adem gibi Şeytan tarafından kandırılanlar, kananlar, ona inananlar Cehennem'e, Allah'ın yolundan gidenler ise Cennet denilen mükemmel yere gidecek. Hz. Adem bu büyük hatadan sonra cezalandırılmadı mı, diyebilirsiniz. Cennet'ten Dünya'ya inmek zaten Dünya'dan Cehennem'e gitmek gibi bir şeydir. Sonsuz güzellikten, mutluluktan mahrum edilmek gerçekten çok acı bir şeydir.

Kısacası Hz. Adem o elmayı yemeseydi, hiçbirimiz burada olmazdık.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hadis-i kudside, (İnsanları, beni tanımakla şereflenmeleri için yarattım) buyuruldu.

 

Bu şerefe kavuşup kavuşmama tercihini de kullarına bıraktı. Ateistlerin, (Biz Allah’a inanmıyoruz, Allah’ı tanımakla şereflenmediğimize göre, Allah’ın maksadı hâsıl olmadı) demeleri yanlıştır; çünkHadis-i kudside, (İnsanları, beni tanımakla şereflenmeleri için yarattım) buyuruldu.

 

Bu şerefe kavuşup kavuşmama tercihini de kullarına bıraktı. Ateistlerin, (Biz Allah’a inanmıyoruz, Allah’ı tanımakla şereflenmediğimize göre, Allah’ın maksadı hâsıl olmadı) demeleri yanlıştır; çünkü çok kimse, belli bir yaşa gelince, Allahü teâlâyı tanımaya başlıyor. Kâfir kalıp hiç tanımasa bile, zaten tercih kullara bırakılmıştı. Kâfirler de, ahirete gidince tanıyacaklar. Tanımayan hiç kimse kalmayacaktır. Bir âyet-i kerime meali:

(Cin ve insanları ancak, beni bilip itaat, ibadet etmeleri için yarattım.) [Zariyat 56]

 

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Bu âyet-i kerime gösteriyor ki, cin ve insanların yaratılması, Allahü teâlâyı tanımaları içindir ki, bunlar için şeref ve saadettir; yoksa Allahü teâlânın bir şey kazanması için değildir. Hadis-i kudside, (Tanınmak için her şeyi yarattım) buyurması, (Onların beni tanımakla şereflenmesi için) demektir; yoksa (Tanınayım ve onların tanımasıyla kemal bulayım) demek değildir. Bu mânâ, Allahü teâlâya lâyık olmaz. (1/266)

 

Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:

(Yerde olan her şeyi sizin için yarattım.) [bekara 29]

İki hadis-i kudside buyuruluyor ki:

(Seni kendim için yarattım. Başka şeylerle oyalanma!) [İslam Ahlakı]

 

(Ey Âdem oğlu, sizi kendim için yarattım. Her şeyi de sizin için yarattım. Senin için yarattıklarım, seni, kendim için yaratılmış olduğundan alıkoyup gâfil ve meşgul etmesin.) [İslam Ahlakı]

 

Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:

(Sizi abes olarak, oyuncak olarak mı yarattım? Bize döndürülmeyeceğinizi mi sanıyorsunuz?) [Müminun 115]

 

(Bizim ibadetimize Allah’ın ihtiyacı yoktur, günahlarımız da ona zarar vermez) diyerek Allahü teâlâya ibadet etmeyen kimse, perhiz yapmayan, ilaç kullanmayan hastaya benzer. Doktor bu hastaya perhiz tavsiye etse, bazı ilaçlar verse, bu hasta da, (Perhiz yapmazsam, ilaçları almasam doktora hiç zararı olmaz, perhizin ve ilaçların ona bir faydası olmaz) diyerek gerekli ilaçları kullanmasa, elbette doktora zararı olmaz; ama kendine zarar verir. Doktor, kendine faydası olduğu için değil, onun hastalıktan kurtulması için, ilacı tavsiye ediyor. Doktorun tavsiyesine uyarsa şifa bulur, uymazsa hastalığı artarak ölür gider. Doktorun bundan hiç zararı olmaz. (İşlediğim günahların Allah’a zararı olmaz, ibadetlerimin de faydası olmaz) diyerek, Allahü teâlâya isyan edip, ibadet etmekten kaçanlar da, Cehenneme gider.ü çok kimse, belli bir yaşa gelince, Allahü teâlâyı tanımaya başlıyor. Kâfir kalıp hiç tanımasa bile, zaten tercih kullara bırakılmıştı. Kâfirler de, ahirete gidince tanıyacaklar. Tanımayan hiç kimse kalmayacaktır. Bir âyet-i kerime meali:

(Cin ve insanları ancak, beni bilip itaat, ibadet etmeleri için yarattım.) [Zariyat 56]

 

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Bu âyet-i kerime gösteriyor ki, cin ve insanların yaratılması, Allahü teâlâyı tanımaları içindir ki, bunlar için şeref ve saadettir; yoksa Allahü teâlânın bir şey kazanması için değildir. Hadis-i kudside, (Tanınmak için her şeyi yarattım) buyurması, (Onların beni tanımakla şereflenmesi için) demektir; yoksa (Tanınayım ve onların tanımasıyla kemal bulayım) demek değildir. Bu mânâ, Allahü teâlâya lâyık olmaz. (1/266)

 

Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:

(Yerde olan her şeyi sizin için yarattım.) [bekara 29]

İki hadis-i kudside buyuruluyor ki:

(Seni kendim için yarattım. Başka şeylerle oyalanma!) [İslam Ahlakı]

 

(Ey Âdem oğlu, sizi kendim için yarattım. Her şeyi de sizin için yarattım. Senin için yarattıklarım, seni, kendim için yaratılmış olduğundan alıkoyup gâfil ve meşgul etmesin.) [İslam Ahlakı]

 

Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:

(Sizi abes olarak, oyuncak olarak mı yarattım? Bize döndürülmeyeceğinizi mi sanıyorsunuz?) [Müminun 115]

 

(Bizim ibadetimize Allah’ın ihtiyacı yoktur, günahlarımız da ona zarar vermez) diyerek Allahü teâlâya ibadet etmeyen kimse, perhiz yapmayan, ilaç kullanmayan hastaya benzer. Doktor bu hastaya perhiz tavsiye etse, bazı ilaçlar verse, bu hasta da, (Perhiz yapmazsam, ilaçları almasam doktora hiç zararı olmaz, perhizin ve ilaçların ona bir faydası olmaz) diyerek gerekli ilaçları kullanmasa, elbette doktora zararı olmaz; ama kendine zarar verir. Doktor, kendine faydası olduğu için değil, onun hastalıktan kurtulması için, ilacı tavsiye ediyor. Doktorun tavsiyesine uyarsa şifa bulur, uymazsa hastalığı artarak ölür gider. Doktorun bundan hiç zararı olmaz. (İşlediğim günahların Allah’a zararı olmaz, ibadetlerimin de faydası olmaz) diyerek, Allahü teâlâya isyan edip, ibadet etmekten kaçanlar da, Cehenneme gider.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Diyelim ki bir tanrı var.Bu durumda tanrının, şuan ki dünya düzenini,eşitsizlikleri örnek alırsak insanları acı çektirmek için yarattığını düşünürüm.Gerçekten var olsa bile ben böyle bir tanrıya saygı duymam.Duymuyorumda zaten.

 

Ölünce herşeyi anlayacağız.O yüzden düşünmeyeceksin, yaşayıp gideceksin.Hoş düşünsende bir sonuca varamazsın eldeki kanıtlarla.Yada olmayan kanıtlarla mı diyim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bizi tanrı yaratmadı. Biz tanrıyı yarattık. Dinlere göre insanlık 5000-6000 yıl önce yaratıldı. ama bilim insanlar 50 000 yıl öncesine ait homo saphiens iskeleti buup çıkartıyolar. Dünya 6 milyar yıl yaşında 4.5 milyar yıldır üzerinde canlı yaşam var. 2 milyar yıldır ise insanlar ( ilk formlarıyla başlayıp)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

tanrı .... tanıyabileceğiniz en iyi kumarbazdır :) bir rakip yaratı adı şeytan belki bilirsiniz :) bu şeytana bir kaç avans verdi.. ve tanrı insanları yarattıktan sonra bunlarla güzel bir santranç oynanacagını keşif etti... ardından oyunun kurallarını sundu şeytana ... ne melekler ne zebaniler insana görünecek ve onlara dogrudan etkide bulunulmayacaktı.. bakalım kim kazanıcak şeytan mı tanrımı ??

 

Kullanılan insanlarada cüzi birşey olan cennet ve cehennemi sundu :)

 

olaylar bunda ibaret ....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şunu gördüm ki -ve görmekten de çok sıkıldım- insanların çoğu hep aynı bilinç seviyesinde kalıyor. Neden kulllandığınız aleti, bir tür akıl olan bu bilnç seviyesin sorgulamıyorsunuz ey inananlar, inanmayanlar, muallakta olanlar... Bakın, belirli bir bilinç düzeyinde kaldığınız sürece hep aynı türden cevapların varyantlarını üreteceksiniz. Bu sizi küçümsemek değildir. Siz pekala büyük biliminsanları da olabilirsiniz, çok araştırıcı, çok kitap okuyan bir entellektüel de. Ama eğer bilinç düzeyinizde, kullandığınız akıl düzeyinde bir yükselme, bir eklemlenme olmuyorsa hep aynı soruya hep aynı türden yanıtlar geliştirirsiniz. En azından şunun farkına varın. Bir kişi verili belli bir doğal gelişmişlik düzeyindeki aklına hiçbir şey katmıyorsa tek başına Tanrı'nın varlığına, yokluğuna, varolup varolmadığına bin tane fikri kendi başına üretebilir. ve hepsinin ortak noktası da şu olur. Biri dahi emin olmayacağınız bir bigidir. Keyifli, zekice, hatta sanatsal değere sahip fikirleri bir kişi hem tarı'nın varolduğuna, hem yokluğuna... dair fikirleri yaratabilir ama biri dahi bilgisinde bir ilerleme sağlamaz. Yıllar yılları kovalar, hep aynı yerlerde dolanır. Yatay olarak uzamı çok gelişmiş, çok genişlemiştir; bir dolu fikre sahiptir, yaratıcı, zekice fikirler... Estetik hazlar alarak geçirdiği anılar vardır; bol bol tüketmiştir, dostlarından kendisini sunduğu, tükettiği bu tinsel malzemeden dolayı seveneler de çok olmuştur. Hani o da bu sevgiyi gerçekten de birçok kez haketmiştir. Ama ya bilgi? Yukarıya doğru bir hareket, bir yükselme olmuş mudur? Tanrı'nın bizi neden yaratığına biribirinden farklı, birbiriyle çelişik 1586 adet yantı vardır. Peki bir tane emin olduğu bilgisi...

 

Birçok kültürde rastlanılan tematik bir tinselliktir: yeniden doğuş! Yeniden doğuşta anlama ve bilme yetisi olan Akıl yenilendiği gibi, onun kadar önemi olan hissetme ve sezme yetisi de yenilenir. Şu olmaz: Eskide olan herşey yokolur ya da geçersiz kılınır. hayır, bu olmaz. Şu olur: Eskide olan şeyleri farklı bir açıdan, bir kez daha, yeniden değerlendirmek gerekir. Bir kez sudan doğan ruh, bir kez de Göklerin egemenliğinden doğar. Peki bu nasıl olur? Neden herkes yapamaz? Bu sorulara verilen yanıtlarda bir kapalılık istemi vardır. Aslında bu bilgiyi değil, bilgiyi taşıyanları korumak içindir. Anlatım bu yüzden hemen her zaman semboliktir, dinlerde, felsefede, mitoslarda, bazı büyük sanatçıların yapıtlarında... Ancak şu olur, kişi bir yerde bir köklü yenilenme ihtiyacı duyar: Olmadı, der; Yapamadım, bu konulardaki bilgim hep aynı yerlerde döüp duruyor; başka bir bilgi türü, başka bir akıl, başka, bir kalp, Tanrı'nın yardımı, köklü bir yaşam değişikliği... Tırtıl olarak uçamayanın, gözüpek ve haklı olarak da çok ke çılgınca görünen kelebek inşa etme çalışmasına başlangıcıdır bu. Epistemolojik bir tövbe gibi, ha ha. çünkü ilkin yenilenme ruhta olmalı ve ruh bilgiyi alış türünü yenilemelidir. Bu yenilenme isteği zamanda sınanır. Kişi karar verir; yorucu, sıkıcı, dünya ile ters düştüğü için çok tehlikeli, çok kez aptalca ve delice bulunan kozaya yatıp kelebeği yaratmalı mıdır, yoksa sorun başka mıdır. Örneğin spor mu yapmalıdır, cuma namzalarına mı gitmelidir, ya da hiçbir pazar kiliseyi mi kaçırmamalıdır, belki şişmandır, cinsel sorunlarıyla yüzleşmelidir, yoksulluk çektiği için olmuş olabilir mi, kimbilir belki de paraonid şizofrenik semptomlar taşıyan bir süreçtedir, en iyisi bir sosyalist partiye katılmaktır veya daha sık duş almak... kişi eğer bu süreçte karşısına çıkan tedavileri reddetmeyi seçerse, engelleri aşarsa, kelebek olma çabasına devam edebilir. Gerçeği öğrenme bu çaba sürecinde olacak bir şeydir. Bu süreçte kişi hep özde aynı olan çok zorlu bir yoldan geçer: Utanç, kuşku, yılgınlık, çok ağır acılarla dolu bir yol. Ve burada kaybolabilir de hedefine şu ya da bu yakınlıkta olarak ulaşabilir de. Bilgi yol bittiğinde, örneğin öldüğünde üzerine yapıştırılacak bir şey değildir. Bilgi aslında yolun kendisidir. Bu anlattıklarımın hepsi konuyu bilenler için hiçbir öğreticiliği olmayan, yavan ve özensiz ve gelişüzel bir dille yazılmış, Tarih boyunca defalarca rastlanmış ve halen de rastlanmakta olan gayet basit bir bilgidir. Ama insanlığın çoğu için ne yazık ki böyle değil... "Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş, yol kolaydır; bu yoldan girenler çoktur. Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sevgidir gerçek mucize ve en yüce kutsallık

sevgili kendi sevgisini sınamakta!

gönlündeki sevginin(tanrının) elçiliğine üstlenmiş her aşık bilmez sanırki seven kendi! sevilen gayrı!

böylece gönlün cennetinden bir düş içinde süzüldü kendine!

kendi içinin dışındaki her kendin arayışında daha da uzaklaştı yabancılaştı sevgiliye!

şimdi birden çok kendiyle kurmuş olduğu kendi tuzaklarında tutsak..

oysa bir küçük kalbin vardı sevgi için atan bu kalbin büyük özlemiyle sen gerçek aşkını kendini yaratmıştın seven sendin sevdiğinde sen!..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bence 'Her şey olan' yani Tanrı kendisini deneysel olarak bilmek ve denemek istedi. Tek olarak evrende bulunduğunda, Tanrı'nın kendi mükemmeliğini anlaması imkansızdı.. Çünkü mükemmeliyetçilik için önecilikle göreceliğin olması gerekiyordu.. Sende olanı bilebilirdin ama sende olmayanı bilebilmen için senden baskaları da olmalıydı.. Tüm kutsal kitaplarda Tanrı kendinden, özünden ya da baska bır deyimle ruhundan parçalarla insanları yarattı diye geçmesi de bu düşünceyi kanıtlar nitelikte diye düşünüyorum.. İşte tam bu noktada aklıma Gestalt psikolojisinin özünü açıklayan bir söz geliyor: Bütün, kendini oluşturan parçaların toplamından farklı ve büyüktür... Yani Tanrı kendisinden ne kadar parça yaratırsa yaratsın Tanrı'nın toplam gücüne sahip olamayacaktı bu parçalar.. Ayrıca Tanrı'nın kendisini yaratıcı olarak bilmesi için de yaratması gerekiyordu...Böylelikle tanrısal güce sahip olan yaratılanlarla Tanrı kendi gücünün erişilmezliğine ve de büyüklüğüne tam anlamıyla tanıklık edecekti...:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

cok basıt aslında ama sımdı soleyemem cunku once olmem sonra mahser meydanını ve sırat koprusunu gecıp yaratıca ulasmam lazım sonra nıye yaratıldıgımı sormam eger cevap alabılırsem kı almam yeterlı degıl ve cevap almamla ıs bıtmıyo cevabı aldıktan sonra gerıye donup burada paylasmam lazım ama goruldugu uzere epey uzun ve zahmetlı bı ıs :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tanrı bizi Tanrı olmak için mi yarattı ? Can sıkıntısı mı ? Yanlışlıkla mı ? Tam bir faşist olduğu için mi ? Nefret edebilmek ya da sevebilmek için mi ? Peki dilimden dökülen kelimeler kendi hislerime bile yetmezken varoluşumun nedenini açıklamama yetebilir mi ? Bazen kafamdaki bütün sorulara cevap bulmak istiyorum bazen de beni neden yarattığı umrumda bile değil...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aslına bakarsanız lanet tanrı bizi sadece keyfi için yarattı arkadaşlar.Biz onun kuklalarıyız.Ona sadık olanlar ve olmayanlarız.Tanrı bundan zevk alıyor.Heryeri gören,duyan o ama nedense hiçbir zaman cevap vermeyen de o.Bize en başta seçim hakkı vermeden bu dünyaya getiren de o.Bizim adımızı önceden belirleyen de.En önemli görüntümüzü.Kimimizi şeytan yaptı bu hayatta kimimizi melek.Ama içimizi farklı kıldı.Bir çok dinle kendine bağlamaya çalıştı.Herşeyi bizlerden bekledi.Kendi özelliklerini bizlere verdi can almak,hak yemek gibi.İnsanlar şu dünyada keyif için öldürülürken o sadece cennet ve cehennem denen boktan bir espiriye inandırdı çoğumuzu.Teker teker kolaksiyon yaptı bizleri.Bununla kalmadı üstümüze lanet paranormal varlıkları saldı.Kaderimizi o belirledi biz ne kadar karşı çıksakta.Ve umutlarımızı oluşturan da yıkanda o oldu.Her zaman ki gibi biz inansak da inanmayan oydu aslında.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tanrı her şeyi bildiğine göre insanı yaratacağınıda biliyordu ve yarattı.Bu soru biraz inşaat mühendisine inşaatı neden yapıyorsun gibi bir şey olmuş.İnş. müh. adamın mesleği kim inşaat mühendisine neden inşaat yapıyorsun diye sorar ki adam onun eğitimini almış.Demek ki Tanrıda yaratmak için insanı yaratmış.Bence bir nedeni yoktur.Ama kişilerin ne zaman nerde yaratıldığı önemlidir.Mesela Einstein fizik için,Mozart müzik için yaratılmıştır.Dünya gelişsin diye.Kendimize insanın neden yaratıldığını değil bu dünyada insanın görevinin ne olduğunu sormalıyız.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

başka bir konuda bu hususa ilişkin şöyle bir yorum yapmışım zamanında;

 

"...Başlangıçta yani yaradılıştan önce herşey mutlak özün içinde birlik halindeydi.Bütün olasılıklar mevcut olduğu halde herşey tek ve aynı olduğu için olasılıkların tezahür edebilmesi adına o öz mutlak tekliğini inkar ederek varlık yokluk ikiliğine yönelmiştir...."

 

Tezahürü mükemmeliyet noktasında gerçekleştirebilmek adına bu varlık yokluk ikiliğinden sonra varlık ve yokluk da bölünmeye devam etmiştir önce temel elementlere sonra etkileşimle oluşan temel maddelere taa ki en sonunda varlığın, varoluşun en gelişkin (bilinen en gelişkin diyelim ya da) formu olan insan hasıl olana kadar. Şüphesiz ki bu ilerleme olmuştur, olmaktadır ve olmaya devam edecektir. Yani uzun lafın kısası biz hiçliğin ve sonsuzluğun ihtimalleriyiz. Bir denklem içine rastgele dağıtılan değişkenleriz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ne yapsaydı yani herşeye gücü yeten sonsuz bir varlıktan bahsediyoruz oturup kendi kendine beklese miydi ? Habire ölen kendi içinde küçük ama toplanınca kalabalık yapan bir canlı yaratmak güzel olmaz mıydı ? Kurallarına uymayanı cehenneme atıp acı çektirmek, arada afetler, zelzeleler, tufanlar, deniz yarmalar falan nefis eğlenceli olurdu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...