Jump to content

Sunay Akın Şiirleri


birunsatan

Önerilen Mesajlar

.....

Beyaz adam

özgürlük adına

dev bir kadın heykeli dikti

doğu denizinin kıyısına

ve her gece

altında dans ettiğimiz yıldızları

bayrak diye tutsak etti

bir bez parçasına

 

 

Beyaz adam

özgürlük gibi adaleti de

bir kadın heykeliyle simgeledi

ama elinde terazi tutan

zavallı kadın

gözleri bağlı olduğu için

kendisine tecavüz edenin

kim olduğunu

göremedi..

 

 

 

 

Dudak Payı

 

Çay bardağında

bırakılan dudak payı

kadar bile

uzak kalamam

gözlerine

 

Yakın olsun isterim

ellerime ellerin

yanında beton binaya

yaslanması gibi

köhne bir evin

 

Seni bir çivi

gibi çaktım

çünkü beynime

ve toplayıp

bütün kerpetenleri

attım denize

 

 

 

kusura bakmayın, eve misafir gelen arkadaşlarımın hatıra diye çaldığı kitaplar arasında sunay akın kitapları da olduğu için elimde bulunan posterlerde yazan bu iki şiiri yazabildim. Artık arkadaşlar devamını getirirler umarım.:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

62 Tavsani

Denize dusen

bir oyuncaktir Kız Kulesi

soruyorum berber koltugundan

iki ayna arasinda

akip giden goruntume

sair olaniniz hangisi

 

Pencere tullerine

gelinlik diye sarilan

o kucuk kiz nerede simdi

gemim coktan batti

denize inen tum filikalarıma

erkekler bindi

 

Duvardaki yangin dugmesini

orten cam parcasiyim

kurtulusun olacaksa

hic dusunme

ayakkabinin topuguyla

kir beni

 

İnanıyorum uzaylilara

duymaliyim birilerinden

yildizlardan nasil

gorunurdu diye

mahallemizdeki yazlik

sinema

 

Ogrendim saat kulelerini

kibrit kutularından

bagisla beni

iki dunya savasinin

yasanildigi yuzyilda

nufus cuzdanimdaki 62'den

yaptigim tavsan

Sunay Akın

(paylaşımın için teşekkürler)

 

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

YÜZ HAVLUSU

 

Çarmıha gerildiği yaşta İsa'nın

avuçlarımdan tutan

iki çocukla çiviliyim yaşama

aşk bardağını çalkaladığım su olmak

kırılacak eşya taşıyan

bir kamyon gibi gidiyor Ağrıma

 

Kendi kendime konuştuğum sanılıyor

hep yanımdadır oysa

giderken bıraktığın yüz havlun

bozdun saklambaç oyununu ama

bana gizlendiğim yerden

çık demeyi unuttun

 

Her gece yatmadan okuduğum

bir kitap olmanı isterdim

kırardım ışıkları söndürmeden

yarım kalan sayfanın ucunu

ki sen buna tenim kırışıyor

yaşlanıyorum derdin

 

Yokluğundan geri kalan çölde

attığım her adımda

gözlerimden dökülür

hörgücümde taşıdığım sular

sevgilisinin gölgesinden uzak

çölde ağlayan deve ölür

 

Hava kararırken usulca

bir zenci olup

kalıyorum Salacak kıyısında

ve Kız Kulesi

Ku Klux Klan

gibi duruyor karşımda

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

DEVRİM

Temiz kalan tek yerdir devrim

bütün bir yıl

kirlenen duvarda

ama görebilmek icin

asıldığı çividen indirilmelidir

yapraklari biten takvim

Zorbalara direnmektir devrim

bir çocuğun

annesinin çantasından aldığı paraları

altına gizlediğini

söylememiştir dövülen

hiçbir hali

içinde yaşamaktır devrim

dikiş kutusunun

ve toplu iğneler gibi

bir arada olmayı gerektirir

karşı koyabilmek icin zulmüne

makas denilen patronun

Gece ışıklar arasında koşmaktır devrim

ateş böceklerini

yakalamak isteyen çocukların

peşine takılır gün gelir

yanıp sönen mavi ışıkları

polis arabalarının

Kağıt bir gemidir devrim

bütün gemiler

hurdaya çıksa da sonunda

taşıdığı özgürlük şiiriyle

batmadan yüzer nicedir

dünya sularında

Kim bilir kaç yunus görmüş

kaç DENiZ GEZMiŞ.

---------------------------------------------------------------------------------

GİDERKEN

Bilerek mi yanına

almadın giderken

başının yastıkta

bıraktığı

çukuru

Güveniyordum

oysa ben sevgimize

vapur iskelesi

ya da tren istasyonundaki

saatin doğruluğu kadar

Beni senin gibi

bir de annem terketmişti

ki göbeğimde durur

onun yokluğundan

bana kalan

çukur

---------------------------------------------------------------------------------

Kısa Kısa

"iki rayı gibiyiz

bir tren yolunun

yakın olması

neyi değiştirir

son istasyonun"

"yüreğim

ıslaktır benim

kuytularda ağlamaktan

ve hafif uçuktur rengi

kurusun

diye kaç kez

güneşe asılmaktan..."

---------------------------------------------------------------------------------

---------------------------------------------------------------------------------

ŞEMSİYE

tozlu bir şemsiye durur

çatı katındaki odanın

kuytu bir köşesinde

kumaşındaki eski yağmurların

hüzünlü kokusuyla

anımsar mısın bilmem

yağmurun bardaktan

boşanırcasına yağdığı o günü

hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza

dudaklarımla hesaplamıştım

yüz ölçümünü

nicedir sokağa çıkarmıyorum

şemsiyeyi

korkuyorum çünkü

kapısı açık kafesinden

uçan bir kanarya gibi

beni ikinci kez terk etmenden

yanıt alamayacağımı bilsem bile

yanına gidip

sorarım hergün şemsiyeye

altında elele

nasıl görünürdük diye

---------------------------------------------------------------------------------

BECERİKSİZ

Kabuğunu koparmadan

ne bir elmayı soyabildim

ne de iyileştirebildim bir yaramı

ama karşıma çıkınca

kızmadım hiç elma kurduna

bendim çünkü bıçağı saplayan

onun yurduna

Şair diyorlar benim için

bilmiyorum oysa

her şiire konmalı mı uyak

her yere nedense

konamıyor teyyare

hay dilimi

arı türkçe soksun; uçak

Kaptan olmak isterdim

aynanın karşısında

eski bir sinema yıldızı

gibi ağlayan

istanbul'un hatlarında

bir fırça hafifliğiyle gidip

gelen vapurlara

Eskimo bir şair dokunuyor omuzuma

ve Kız Kulesi'ni göstererek

bırak artık diyor üzülmeyi

yedi tepeli bu şehirde

şiir okunacak tek yer

elbette denizin ortasındaki

şu küçük buz dağı

Terzi olsa da babam

sökük dikmesini beceremem

beni yalnızca sen anlarsın

iğnenin deliğinden geçsin

diye ipliklerin

bir anlık ıslatıldığı dudaklara

takılıp kalan annem

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Antik Acılar

 

Geçim parası için

nice yaşlının

eski İstanbul evlerinden

getirdiği eşyalar

üstüne kar koyulup

satılıyor antik

acılar çarşısında

 

Ayrılık Şiiri

 

Her satırı

Mendireğe dizili karabataklara benzeyen

Bir mektup bırakarak

balıkçı koyundan

sisler icinde uzaklaşan kayık gibi

bir sabah usulca ayrıldın

koynumdan

 

Bütün yolcularını

Boğaz köprüsünün çaldıgı

Araba vapurunun

boş seferleri

gibi yanlızca rüzgâr

gezinir sensiz

yüreğimde

 

Durgun bir sudur aslında deniz

ki çocukların acemi oltalarını denedikleri

kuytu bir iskelenin

tahtaları altına yazdıgım

ayrılık siirini okudukca

dalgalanır...

 

Sana Yakın

 

Bir dostun sıcaklığına

öylesine

yaslamak istiyorum ki başımı

ya omuzunu uzat sevgilim

ya da telleri kopuk

bir kemanı

 

Kanadının altına sığınacak

bir kuş arayan

eskimiş saçak gibiyim sensiz

ya da bütün balinaların

kıyıya vurup

intihar ettiği

bir deniz

 

Bir hitit çanağıyım

toprağa gömülü

ve sen

ilk kazısını yapan

bir arkeolog ürkekliğiyle

ellerinin arasına

al beni

 

Tek dileğimdir çünkü benim

sana yakın bir sunay akın

 

Sunay Akın

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

CEMAL SÜREYA

I

Buzdağına çarptın mı bilmiyorum

ama Titanik

gibi oldu batışın

bir sen vardın çünkü

şiirin dört bacalı şairi

Dalgaların kıyıya vurduğu

eşyalarını toplama telaşında

imgenin derin sularına

nefesleri yetmeyen

lodosçular

Bir gemi gibi batmak

yakışırdı sonuna

filikaya biniş sırasına benzeyen yaşantının:

- Önce çocuklar

ve kadınlar

II

Gülcemal vapurunu hiç görmedim ama

tanıdığım Cemal gül idi...

GİTME KAL

Batan güneşe doğru

Sürerken atımı

'Gitme kal'

Demeni bekliyorum

Ama yalnızca

Rüzgar çekiştiriyor

atkımı

IHLAMUR

Bıraktı zeytin dalını

beyaz güvercin

ansızın bastırınca yağmur

umudu kesmişti ki askerler

çamur içinde

çıkageldi bir serçe

gagasında ıhlamur

NE YAPIP NE EDİP

'Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup'

(E.Cansever)

Çocukların uyumasını bekleyen sevişmeler

başlarken yatak odalarında

bir gramofonun

kırık iğnesi gibi yürüyorum

sokakların siyah

taşlarında

Faytonlar geçmiyor önümden artık

son sürücünün

elindeki kırbaç

mazoşist bir müşteri için

sexshop'un vitrininde

satılık

Ansızın bastırıyor yağmur

işte buna seviniyorum

belki de

bakkaldan dönen çocuğun

balkondaki çamaşırları

toplama telaşındaki annesine

paranın üstünü

unutturur

Yalnış duydun seni değil

organlarımı bağışladım

ben ki öptüğüm

ilk dudakta

traş olmuş babanın

tadını bıraktım

Ne yapıp ne edip

buldum sonunda

içinde kurbağaların yüzdüğü

o küçük gölü

ama kimsecikler yok ortalıkta

ne yakup ne edip

YALNIZLIK

Şemsiye yapımcıları

ıslanmaktan

tek kişiyi koruyacak genişlikte

kesince kumaşları

yağmur değil

yalnızlıktır yağan

Daha da hüzünlendirir her gece

kentin sokaklarını

bekçinin nefesiyle

düdüğün içinde dönen

nohut taneciğinin

yalnızlığı

Ne çok sevinirim bilseniz

bir yılan

mezarıma girerde

göğüs kafesimin kemikleri içinde

kış uykusuna

yatarsa

Sunay Akın

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir dostun sıcaklığına

öylesine

yaslamak istiyorum ki başımı

ya omuzunu uzat sevgilim

ya da telleri kopuk

bir kemanı

...

Bir hitit çanağıyım

toprağa gömülü

ve sen

ilk kazısını yapan

bir arkeolog ürkekliğiyle

ellerinin arasına

al beni

Sunay Akın

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...