Jump to content

akşamın fecri


ezim

Önerilen Mesajlar

"Varlığın derttir yokluğun başka,

Yokluğun varlıktır hep bambaşka."

 

Deyişimin ardından üç gün sonrası perşembe günü yirmi iki Mart 2007 Perşembe..

 

Yanı başımda Rien. Nelerden bahsettiğimizi şimdi hiç hatırlamıyorum. Zaten öyle oluyor du ki, aklımdan binlerce kelimeyi arka arkaya diziyor, en tumturaklı cümlelerden en adi kelimelere, en güzel şiirlerden en basit sözcüklere, çocukluğumda yaşadığım bir hatıranın püskülünden kopardığım ve şimdiki aklımda bir serenada çevirdiğim sözlere kadar ne varsa hepsini bir sıraya koyuyor ve karşısına çıkıyordum. Ama heyhat! Bir türkünün sözleriyle "benim lal olmuş dilim" ipekten sesi nazdan daha nazenin bu varlığa çatınca ser veriyor, sır vermiyordu!

 

Aşk deryasında bir katrecik düşmeye görmeye görsün içinize.. şimdiye dek "anladım" dediğiniz bütün her şeyi anlamadığınız ve yine şimdiye kadar anlamadığınız ne varsa "anlar gibi" olmaya başladığınızı fark ediyorsunuz.. Sanki "aşk"ı sizin kadar anlayabilen ikinci bir kimse yoktur, dünya üzerinde!

 

Eski Yunan'ı varın bir de şimdi keşfedin.. Kalbiniz öyle yumuşuyor ki (Hera)'ya bile sempati duyuyorsunuz.

 

Bu hal, bir nevi Siren Kayalıkları'na rastlamak değil de nedir? Varın gemicilere hak vermeyin olur şey değil! Onun hayali Demokles'in Kılıncı değil midir? Hep başinızın üzerinde duru ve sizi yönlendirmez mi? Saçları bir urgan değil midir boynunuza dolanan? Her bir hareketi savurmakta değil midir sizi?

 

Lacedemone'da eski Anadolu da ki Isparta'da olduğu gibi taca layık olmak için şans ve serveti kimseye görünmeden gizlice yakalamanıza da gerek yok. İşte şansınız,talihiniz ve bütün servetiniz karşınızda,yanınızda,dizinizin dibinde, dizimin dibinde.. Hades'te açlığa ve susuzluğa mahkûm edilen Sipylos (Manisa) kentinin kralının sabrına denk bir bekleyişi yaşamıyor muydum, her gün?

 

Bir Pegasos-Kanatlı At'a dönmediyseniz ömrünüzde ve böyle bir ihtimali barındırmıyorsa hayal ve fikriniz,bence ,Dante'ye göre cehennemin kapısında yazan "Lasuate Ognı Speranza –Her Umudu Bırakın" sözünü baş tacı edinin derim.. Ve hangi meşum köşeye çekilirseniz çekilin artık! Çekilin Altare Pigroreum'a –Tembeller Mihrabı'na..

 

Ve şiir.. Yunus Emre'den hala bir tat alamıyorsak aşksızlığımıza en büyük delil değil midir bu? Dergâhına, dağdan kırk yıl odun taşıyan ve taşıdığı odunların neden hepsinin dümdüz olduğunu soranlara " bu kapıdan eğrilik girmez!" cevabı aşk'ın hangi halinden bahseder ancak âşıkların anlayabileceği bir dava değil midir?

 

"O gözler bize esvap giydirir, safi ışık!"diyen (Bodler) neden bahseder? "Güzel Kupa Oğlanı" ve "Maça Kızı'nı konuşturmaz mı "tekinsizcesine aşklarından".. "Ama inançsız ahmaklar bunu nerden anlasın?"demez mi sıkıntıyı şiirleştiren adam!

 

"Yeryüzüne sürülmüş yuhalar içinde

Engel olur yürümesine dev kanatları" diye sızlanırken baştan ayağa aşka bürünmüş birini tarif etmez mi o deha?

 

"Yaşamanın, sevmenin

Sevmenin ve ölmenin

O yerde bir gün

Saadetini düşün..

 

Süs, sükûn ve şehvet

Ne varsa intizam orda.." diye "davet" ettiği "seyahat" nereyedir ki? Bir aşıktan başka kim ölümü onun gibi vakur karşılayabilir.

"Ey ölüm. Koca kaptan. Vaktidir. Demir alalım!

 

Aşk ıstıraptır ve bunu yunus kadar içten sezmese de Bodler ne güzel ifadeye döker:

 

" Biliyorum ki biricik asalettir ıstırap"

 

İşte o gün ıstırabım yanı başımda duruyordu. O nokta üzerinde bir daha yan yana olamayacağımızı nereden bilebilirdim? Yine aynı şey olmuş, evvel ki geceden o saate kadar ne dizmişsem, ne kurmuşsam unutmuş yanı başında –aynen(Sirano Dö Berjrak)a dönüvermiştim. Bir şeylerden bahsediyordu.. Ne söylediğine değil de. Bir süre ses tonuna, hançeresine ve telaffuz biçimine dikkat ettiğimi hatırlıyorum.

 

Bende her "ses"in ayrı bir havası, nasıl derler bir (ambiyans)'ı , bana getirdiği bir kokusu ve fikri vardır.

 

Mesela (Edit Piaf)ın sesinde 2. dünya savaşının yakıp kavurduğu Avrupa, (Bili Holidey)in sesinde bütün zencilerin öfkesini duyarım; Candan Erçetin bana bazı vakitler Tanpınar'ın aradığı "huzur"dan bir nebzecik pay verir.. Tom Veyts, en hareketli yahut en slov yavaş parçasını söylesin fark etmez,her zaman "kavga" yı, aksiyonu hissettirir...

 

(Vaya Kon Dios)'u dinleyip de başımı alıp uzaklara gitme isteğini duymadığım olmamıştır..( vaya) nın je l'aime je l'aime 'ini dinlediğimde ne hale döndüğümü ancak rien bilebilir;belki onun kadar beni çarpan bir şarkı olduğu için...

 

Mesela (Nora cons) Onu ne vakit dinlesem üzerime yağmur yağıyormuş hissine kapılırım; (Beytovfın)'ın hangi eseri ile karşılaşırsam karşılaşayım hep kendimi asma isteği;(Franz List) belirsizliği; (Şopen) sanki bir bayram günü beni yakalamış tarif edemediğim bir hüznü,(Vivaldi) kararlılığı ilham eder..

 

( Joan Baez)in sesindeki o acayip havanın hakkını kim teslim etmez ki? Şöyle bir kitap ismi vardı "Sesleri Görmek";aynen bunun gibi, "ses"ler bana, her zaman bir fikrin yahut bir hissin görüntüsünü verir. Elimde olmadan kapılırım buna.

 

Meşhur bir (dublaj)'cının bir hatırasını dinlemiştim. Filanca alış-veriş merkezinin merdivenlerinde arkadaşıyla konuşurken önündeki kadın birden bayılıyor ve daha sonrasında bayılmasının sebebi olarak o adamın ses tonunu işaret ediyor!

 

İşte benim (rien) için söylediğim "ipekten sesi nazdan daha nazenin" tarifi bunun içindi..İçtim,içtim.içtim;ne söylediğini değil de, sesindeki o havayı ve o anı!

 

Bir daha bulamayacağımı fark etmiş gibi, bir süre, hep aynı hal üzerinde kaldım. Sonrasında yanı başımıza başkaları geldiği için ister-istemez o halden sıyrıldım ve hepimizin öylesini biri birimize söylediğimiz günün geçer konularından bahsettik... Ve sonrasını daha canlı hatırlıyorum. İkimizde susmuş, öylece durmuştuk.

 

Ah o anlar yok mu? Belki benim ondan beslendiğim; kendimi en mesut hissettiğim, zevkini doya doya içimde duyduğum, bitmesini istemediğim bu suskun duruşlarımızdı. İstiyordum ki manaları zedelenmesin di sözler.. "Kelime", "yaralıda" demek ya! Onun suskunluğundan pay kapmak kadar beni mest eden daha ne vardır hatırıma gelmez. Sükûtun gerçekten "altın" olduğunu onun sayesinde kavradığımı rahatça söyleyebilirim.

(Didero) ya elinden kalemi düşürten an, buna benzer başka bir an değil miydi?

 

"-Artık ben gideyim!" dedi.

"-Tamam. Hadi git!" dedim

 

Bir daha geri dönmeyeceğini bilsem hiç öyle söyler miydim ki? Yitirdiğim bir şeyi yitirdiğimi bilebilseydim hiç yitirir miydim?

 

Ve aşk'ı bildim; Billie'nin (you dont know what love is) parçasında dediği gibi: " sen aşk nedir bilmezsin, her şafağa uykusuz gözlerle girmedikçe. Hiç istemediğin halde aşkını yitirmedikçe, sen aşk nedir bilmezsin!"

 

Ama yok!

 

Bu anı (vaya) nın " quand elle rit a eclait" parçasını söylerken "fatale" deyişindeki kadar içli hiç kimse anlatamaz.. fatal-kader..

 

 

 

Şairin "ey gönül gidenden ümidi kes

Kaçan bir hayale benziyor herkes

Sanki kulağıma gaip den bir ses

Buluşmalar kaldı mahşere diyor"

 

 

 

dizelerini kim bilir kaç sene önce ezberlemiştim ama. Daha şimdi anlar gibi oluyorum.

 

Bir daha geri dönmeyeceğimi bilsem "hadi git!" demez "Dur gitme. Ne olur kal?" demez miydim hiç? Evet,hiç.. The than red line "ince kırmızı hat" filminde söylendiği gibi

 

"iyi biri olduğun için daha az acımı çekeceğini sanıyorsun? Böyle mi düşünüyorsun?"

 

Bir zamanların "evet"ti, şimdi "hayır"!

 

" Büyük eserler çoğu vakit bir köşe başında yahut bir lokantanın kapısında doğarlar" dediği gibi (kamü) nün, bu son gidiş, çok sıradan alelade ve basit oldu.

 

Gitti!.

.

Ondan geriye kalan, sadece üç beş karesinden bile "l'etoffe d'un romane- bir romanın konusu" nu çıkarabileceğim har anı başka bir bütünlüğe gebe otuz altı gün oldu!

 

Aslında gecesi otuz altı gündüzü otuz altı yetmiş iki gün mü demeli? Evet, geceleri ayrı gündüzlerini içimde ayrı duyduğuma göre yetmiş iki gün! Yirmi iki Mart 2007 Perşembe.. Daha, onun bir daha geri dönmeyeceğini öğrenmeme iki gün var..

 

O akşam kapkara bulutların şehri baştanbaşa kuşatıp bir kasvet gibi içime çökmesini mevsime bağlayan aklıma inat, zekâmın bir yerlerde bir kopukluğun olduğunu fark etmediğini söyleyemem. O akşam.. Artık durmadan aynı fasit daire- içinden çıkılmaz dairede dönüp duracağım, hep aynı nokta üzerinde o beraberce yaslandığımız duvarı hatırlayacağım günün akşamı. Meğer Rien giderken içimde duyduğum kopukluğu, söyleyecek bir şeylerimin olduğunu ama daha söyleyemediğimi, bilmem kaç ay sonra fark edeceğim o akşam! Aylar önceki bir hissin şimdi gözümde çözülüşü ne garip? O akşam… O. "Akşamın Fecri"..

 

" AKŞAMIN FECRİ

 

 

" Kendi içine çekil, ey ruhum, bu vahim saatte

ve tıka kulağını bu uğultuya karşı.

 

Hastaların ıstıraplarının kesinleştiği saattir bu!

Tekinsiz gece yakalar onları boğazından;

bitirirler. Mukadderatlarını ve giderler umumi uçuruma doğru;

hastane dolar onların iniltileriyle…

 

bir kısmı ARTIK GELMİYECEKTİR kokulu çorbayı içmeye.

Ertesi akşam, ocak başında, SEVDİĞİ bir canla birlikte.

 

Bir çokları ise henüz tatmamıştır zevkini,

aile ocağının, hiç yaşamamıştır yani "

 

dediğinde (bodler), her şeyi anlamalıydım oysa!

 

" Kendi içine çekil, ey ruhum, bu vahim saatte" bir daha gelmeyecek! " Ve tıka kulağını bu uğultuya karşı" ıstırabının "kesinleştiği saattir bu'...

 

uzaktan uzağa bir ses duyuyorum...tabi ya! (vaya)nın sesi bu...ne olur söylemese! ama yok,bu ses beynimde,içimde,kalbimde...

 

 

 

''je l'aime je l'aime

je ne sais pas pourquoi

je l'aime je l'aime

depuis toujours je crois

j'ai de la peine

quand il est loin de moi

je l'aime je l'aime

mais il ne me voit pas

 

il disait

qu'il me voulait

moi je croyais

qu'il m'adorait

 

je l'aime je l'aime

depuis longtemps déjà

je l'aime je l'aime

je ne sais pas pourquoi

j'ai de la peine

quand il est loin de moi

je l'aime je l'aime

mais il ne me voit pas

 

il disait

qu'il me voulait

moi je croyais

qu'il m'adorait

 

je rêvais

0

!?

 

 

 

 

onu seviyorum, seviyorum

nedendir bilmiyorum

onu seviyorum, seviyorum

kendimi bildim bileli

acıyor içim

bana uzak oldugunda

onu seviyorum, seviyorum

oysa beni gormuyor

 

demisti ki

beni istiyormus,

bense inanmistim

beni sevdigine*

 

onu seviyorum, seviyorum

coktandir, cok uzun zamandir

onu seviyorum, seviyorum

nedendir bilmiyorum

 

aciyor icim

bana uzak oldugunda

onu seviyorum, seviyorum

oysa beni gormuyor

 

demisti ki

beni istiyormus,

bense inanmistim

beni sevdigine*

 

ruya gormusum..''

 

 

 

alıntı...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...