Jump to content

Tutank Amon'un Laneti!


falco x

Önerilen Mesajlar

http://images.habervitrini.com/haber_resim/tutankamon.jpg

 

TUTANK AMON'UN LANETİ!..

 

M.Ö. 1334-1315 yılları arasında yaşayan Tutank Amon, Eski Mısır'ın en genç yaşta ölen firavunuydu. Ve 1922 yılında mezarını büyük bir tantanayla açarak onu 3300 yıllık uykusundan uyandıran en az üç düzine araştırmacı, bu olaydan çok kısa bir süre sonra ard arda hayatlarını kaybettiler.

13 Ekim 2006 Cuma 12:09

 

Arkeoloji tarihinin en heyecan verici anlarından biri: Howard Carter yardımcısıyla birlikte Tutank Amon'un sandukasını açıyor. Ancak bu aceleci davranışı sonradan ona ve ekibine çok pahalıya mâlolacaktır.

 

Howard Carter, "Bugün kapıyı kırıp içeri gireceğiz" dediğinde bütün ekibi hem derin bir korku, hem de heyecan dalgası kapladı. Bir aydan bu yana süren yorucu kazının ardından, arkeoloji tarihinin en büyük keşiflerinden biriyle aralarında artık yalnızca bu devâsâ taş blok kalmıştı.

 

Gece yarısına kadar süren sabırlı çalışmalardan sonra, gün boyu taş bloğa belki binlerce kez vurmuş olan Mısırlı işçiler nihayet "altın vuruş"u yaptılar. Balyoz, son savruluşunda, hemen hemen 3300 yıldır içine hiç taze hava girmemiş olan odaya dalıverdi. Heyecandan boğulmak üzere olan Carter, büyük bir sabırsızlık içinde kapıda açılan deliği genişletti; içinden geçebileceği büyüklüğe getirince de elindeki fenerle yerin 16 metre altındaki mezar odasına daldı.

 

İlk izlenimleri olağanüstüydü. Başını nereye çevirse göz kamaştırıcı bir kraliyet hazinesinin parçalarıyla karşılaşıyordu. Başta taht olmak üzere, her biri som altından yapılmış olan bir sürü kişisel eşya odanın dört bir yanına özenle dizilmiş durumdaydı. Arkeoloji tarihinin -henüz hırsızlar tarafından yağmalanmamış- ilk firavun mezarına girme onuru, artık sonsuza dek kendisine aitti.

 

 

Ardından, köşede duran lahiti farkederek heyecan içinde yanıbaşına koştu. Çevresindeki duvarlar hiyerogliflerle donatılmış olan lahit, mükemmel biçimde yontulmuş bir kuvars bloğundan yapılmıştı. Genç firavun da içindeki altın bir sandukanın içinde, gömüldüğü günkü mühürlerine o ana dek hiç dokunulmamış bir hâlde yatıyordu. İngiliz araştırmacı, duvardaki hiyerogliflere üstünkörü bir göz attığında ise şu cümleyi okuyacaktı: "Ölüm, firavunların huzurunu bozanı kanatlarla katledecektir."

 

Sonra başını yeniden lahite çevirdiğinde, hemen baş kısmında som altından bir lamba gördü. Onun üzerinde de "Gizli odaya girilmesini önleyeceğim. Benim görevim ölüyü korumak" yazıyordu. Deneyimli bir arkeolog olarak, bu tehditkâr sözlerin eski Mısır mezarlarının içini düzenleyen rahiplerin mezar soyguncularına yönelik korkutma amaçlı geleneksel uyarıları olduğunu düşündü, ardında da dışarıda sabırsızlık içinde bekleşen ekibine seslendi: "Başardık! Dünya bugünü asla unutmayacak!"

 

Dünyanın gerçekten de hiç unutmayacağı ve sonradan sık sık tartışmaya açacağı o gün, takvimler 26 Kasım 1922'yi göstermekteydi. Eski Mısır'ın 16. firavunu Tutank Amon, ölümünden yaklaşık 3300 yıl sonra bütün kişisel hazineleri ve sırlarıyla birlikte yeniden gün ışığına çıkıyordu.

 

'Lanet' dalgası başlıyor

 

İngiliz arkeolog Howard Carter, 17 yaşından bu yana Mısır'da yaşayan, o tarihe dek yüzlerce kazıya katılmış deneyimli bir Eski Mısır uzmanıydı. Tutank Amon mezarı kazısını da bu ülkede tesadüfen tanıştığı soylu ve maceraperest Lord Carnavaron'un sağladığı mâlî destek sayesinde gerçekleştirmişti. Carter'i tam 15 yıl boyunca büyük bir arkeolojik keşif yapması için sabırla finanse eden Lord, mezar odasına girildiği gün de onun yanındaydı. Bu büyük keşfi bir kaç gün içinde dünya medyasına duyuran ikilinin olaydan duyduğu büyük sevinç, kısa sürede yerini gerilime ve karşılıklı suçlamalara bıraktı. Yıllardır süregelen ve çevrelerindeki herkes açısından sarsılmaz gibi görünen bu dostluk bir anda bozulmuştu. Sonunda da oldukça şiddetli bir kavgayla yollarını ayırdılar. Mezarın açılmasından yalnızca dört ay sonra, kendine iyi bakan zinde biri olarak tanınan Lord Carnavaron, Kahire'deki Continental Savoy Oteli'nde âni bir komaya girerek öldü. İlk teşhis "kan zehirlenmesi" yönündeydi. Sonradan alınan bir haberle, Lord'un Kahire'den binlerce kilometre uzaktaki İskoçya'daki malikânesinde bulunan çoban köpeğinin de aynı dakikalarda titremeye başladığı ve kısa süre içinde öldüğü öğrenilecekti. Bu olay, İngiltere'de özellikle The Times gazetesinin kazı ve sonrasında olanları "Tutank Amon'un laneti" ifadesiyle başlığa çıkarmasına yol açtı.

 

Mısırlı yetkililer, kuvarstan oyulma lahiti ve mumyalanmış bedeni turistik kaygılarla Luxor'daki Krallar Vadisi'nde bırakılan Tutank Amon'un en az onun kadar ünlü altın maskı ve gösterişli sandukasını ise Kahire'deki Eski Mısır Müzesi'ne yerleştirmişler. Böylelikle Tutank Amon efsanesinin meraklılarının hem başkentteki müzeyi, hem de buradan yüzlerce kilometre uzaklıktaki mezarı ziyaret etmeleri amaçlanıyor.

 

Genç firavunun mezarıyla şu ya da bu biçimde teması olanların başına gelen âni ölümler, sonraki günler ve haftalarda da şaşırtıcı bir sıklıkla devam etti. Öldüğü ana kadar Lord Carnavaron'a bakan İngiliz hemşire, 1926 yaşında henüz 28 yaşındayken doğum yaparken öldü. Mezarın açılışında bulunan Amerikalı milyarder George Jay Gold, kısa bir süre sonra oraya yaptığı yeni bir ziyaretin hemen ardından ateşlenerek bölgede son nefesini verdi. Fransız arkeolog Prof. La Fleur'ün akıbeti de tıpatıp aynı oldu. O da Krallar Vadisi'nde mezarı incelediği gün otel odasında âni bir şokla öldü. Arkeolog Carter'ın yardımcılarından biri olan C. Mace, mezarda çalıştıkça sık sık ateş nöbetlerine tutulmaya başlamıştı. 1924 yılında artık daha fazla çalışamayacağını farkederek, ekipten ayrıldı ve inzivaya çekildi. Bu arkeolog da 1928 yılında yine ateşli bir hastalıktan öldü. Carter'ın diğer yardımcısı olan 45 yaşındaki Richard Bethel ise keşiften kısa bir süre sonra "kan dolaşımı yetersizliği" gibi yaşına ve sağlık durumuna hiç uymayan bir teşhisle hayata vedâ edecekti.

 

Bir kaç yıl içinde ard arda yaşanan bu ölümlere karşılık, paçayı kurtaran bazı ekip üyeleri de vardı. Sözgelimi tıpkı Carter gibi James Henry Breasted de kazı sonrasında çok ağır ateşli hastalıklar geçirdi; ancak ölümü yenerek normal hayatına devam etmeyi başardı.

 

Sonunda bu "lanet" öyküsü The Times'ın sayfalarını aşıp uluslar arası bir söylentiye dönüştüğünde, bazı bilim adamları yarım gönülle de olsa konuyu inceleme gereğini duydular. Kahire Üniversitesi'nden Dr. İzzettin Taha, yıllar sonra konuyla bilimsel olarak ilgilendi. Yaptığı araştırmalarda ulaştığı bulgular ise son derece ilginçti. Mısırlı araştırmacı, mezar odasıyla bir biçimde teması olan bütün insanların ciğerlerinde özel bir mantar hastalığı türünün geliştiğini farketti. Vücuda girdikten sonra yüksek ateşe yol açan bu bakteri, kişinin solunum sistemini kilitliyor ve boğularak ölmesine yol açıyordu. Lanet öykülerine asla prim vermeyen Taha, bunların etkili zehirler üretme konusunda gayet mahir olan eski Mısırlıların mezar odalarına kurdukları biyolojik tuzaklardan kaynaklandığını savunuyordu. Bu kez, bilim dünyasında belli ölçüde ilgi gördü ve benimsendi. Öte yandan, kaderin acı bir cilvesi sonucunda, bulgusu bir süre sonra Taha'nın kendi ölümünde de doğrulanacaktı. Kahire'den Süveyş'e giderken düz yolda bir kamyonla çarpışarak hayatını kaybeden araştırmacıya otopsi yapıldığında, ölümünden saniyeler önce solunumunun durduğu anlaşıldı.

 

Tutank Amon ile ilgili en trajik ölüm ise 1972 yılında yaşandı. Firavun hazineleri sergilenmek üzere Londra'ya gönderilirken bir İngiliz gazeteci tarafından kendisine "lanet" öyküsü sorulan Mısır Eski Eserler Dairesi Başkanı Dr. Kemaleddin Mehrez, "Bana bir bakın hele" dedi alaycı bir ifadeyle, "Ömrüm boyunca düzinelerce mezara girip çıktım, sayısız mumyaya dokundum. Herhangi bir lanet etkisi görebiliyor musunuz? Benim sağlığım, bütün bunların birer tesadüf olduğunun en iyi kanıtıdır." Mehrez, bu sözleri söyledikten dört hafta sonra, eserlerin son partisi de uçakla İngiltere'ye gönderilirken henüz 52 yaşında solunum yetmezliğinden öldü.

 

1980 yılında "lanet"i konu olan bir filmin başrol oyuncusu olan İngiliz aktör Ian Mc Shane, Kahire'deki çekimlerin daha ilk gününde bir at arabasının üzerine devrilmesi sonucunda yaralandı ve bacağı on ayrı yerden kırıldı. Bu olay üzerine filmin pek çok oyuncusu projede görev almaktan vazgeçecekti.

 

Ölümü hiç de gizemli olmamış

 

 

Tutank Amon'un mumyalanmış kafası ve 2005 yılı Temmuz ayında lahitinden çıkartılıp tıbbî tarayıcıya sokulan cesetten elde edilen bilimsel veriler ışığında, genç firavunun bilgisayar tarafından üretilen aslına çok yakın bir yüz görüntüsü…

 

Gerek Mısır'daki gerekse dünyanın diğer ülkelerindeki Eski Mısır kültürü uzmanları Tutank Amon'la ilişkili "lanet" iddialarını hiç bir zaman ciddiye almadılar. Ancak, bu iddiaların üç düzine dolayında insanı beklenmedik biçimde hayattan koparışına ise mantıklı bir açıklama getiremediler. Yapılan yorumlar arasında yine en mantıklısı, Dr. Taha'nın "mantar" tezi oldu.

 

Öte yandan, böylesi sıradışı iddialar, uzun Mısır tarihinde aslında çok büyük bir siyasî önemi olmayan bu genç hükümdarın ününü de giderek pekiştirecekti. Öyle ki Tutank Amon'un turistik popülaritesi zamanla -mezarı aynı bölgede bulunan- firavunlar firavunu 2. Ramses'i bile geçti ve daha 9 yaşındayken tahta geçip henüz 19 yaşındayken ölümüyle tahttan inen bu gizemli genç adamın mezarı Mısır tarihinin en ünlü hükümdarından bile daha çok ilgi görür oldu.

 

 

Bilim dünyası, ölümü hakkında da bir çok tezler ortaya atılan Tutank Amon'un bu sırrına gerçek anlamda son noktayı ise ancak geçtiğimiz yıl koyabildi. 2005 yılı Temmuz ayında, Mısır Eski Eserler Kurumu Başkanı Dr. Zahi Hawas liderliğindeki bir ekip tarafından Krallar Vadisi'ndeki lahitinden alınıp üç boyutlu tomografisi çekilen firavunun, gerçek ölüm nedeni, son nefesini verişinden tam 33 yüzyıl sonra günışığına çıkacaktı. Yapılan ayrıntılı incelemede, tahta doyamadan giden firavunun, ayağından aldığı bir yaranın hızla kangren olması nedeniyle hayatını kaybettiği anlaşıldı.

 

Gerçekte basit bir yarayı iyileştirecek tıbbî güçleri bile bulunmayan Mısırlılar, buna karşılık ustaca hazırladıkları ölüm saçan tehlikeli kimyasal karışımlarıyla bu öykünün içinden gelip geçen düzinelerce insanı yüzlerce yıl sonra bile olsa Tutank Amon'un yanına göndermeyi başarmışlardı. ALİ MURAT GÜVEN

 

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bütün insanların yüksek ateşten ölmesi ve kan yetmezliğini mantar hastalığı oalrak yorumlayan adamın ölmesi , ükelaca sağlığını ön plana çıkarıp bunların hepsi tesadüf diyerek ölen adam ve at arabasının altında son nefesini veren adamların ölümü enterasan diğer enteresan ise duvarda yazılan yazılar hepsini tek solukta okudum böyle şeylere çok ilgi duyarım gerçekten çok teşekkürler :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

mısırlılar büyü ve tıbbi alanda uzman olmalarına rağmen kangreni teşhis edememeleri enteresan yazıyı okuyunca şu kıta geldi:

En güçlü zannedilenleri; en güçsüz zannedilenler yendi!..

Nemrut'u sinek,Attila'yı dikiş iğnesi, Yavuz'u sivilce.

Küçükleri küçük görmenin cezası her zaman büyük olmuştur.

selametle

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/novi564.jpg

 

Mezarında inanılmaz bir zenginlik bulunduğu halde Tutankhamon (MÖ: 1361-1352), hâlâ hakkında en az bilgi bulunan firavundur. Tahta çıkma hakkını, ünlü Kral Akhenaton (MÖ.1379-1362) ile Kraliçe Nefertiti'nin kızı Prenses Ankhesenpaaten'le evlenerek elde etmişti. Tutankhamon'un ebeveyninin kimler oldugu konusunda, bazı uzmanlar bu firavunun ,"Akhennaton'un Nefertiti dışında bir kadından olan oğlu" tezini ileri sürüyorlar. Bazı uzmanlara göre de Tutankhamon,Akhenaton'un babasi III: Amenofis'in (MÖ.1417-1379) birinci karısı Tiy'den dogmuştu. Kesin olan, Tutankhamon'un III.Amenofis ve Akhenaton'la akraba ve soylu olduğudur. Dokuz yaşında tahta çıkan ve adı 12 yaşına kadar "Tutankhaten" (Güneş Tanrısı Amon'un yaşayan temsilcisi) olan Tutankhamon, krallar arası savaşların en yoğun olduğu dönemde doğmustu. Kralların fethettikleri toprakların genişlediği ve komşu ülkelerden de altının ülkeye aktığı bu dönemde Mısır,dünyanın en zengin ülkesiydi. Firavun, vaktini daha çok yönetimin bulunduğu Memphis'te geçiriyordu ama Mısır'ın başkenti Teb Şehri'ydi. Tutankhamon'un tahta çıktığı sırada Mısır'ın bütün tapınakları bakımsızlıktan kırılıyordu.

 

Yönetimdeki karışıkların önü alınamıyor, Suriye'ye düşmanla çarpışmaya giden ordu sürekli yeniliyordu. Tutankhamon ,"babası" Amon'un Ptah'in ve diğer tanrıların altın heykellerini yaptırdı. Çözülmüş olan rahiplik kurumlarını düzenledi, tapınakların hazinelerine büyük bağışlar yaptı. Akhenaton, Güneş Tanrısı Aton'a bağlı tek tanrılı bir düzen kurdu ve Mısır'lıları diğer tanrıları bırakmaları için zorladı. Başkenti Teb'den, Akhetaton (şimdiki el-Amarna)'ya taşıdı. Firavun, Akhenaton'un tersine "Eski Rejim"i canlandırdı ve III. Amenofis zamanında bitirilmemiş olan anıtların tamamlanması işine girişti. Bu işlerin arasında Luxor tapınağı da vardır. Bugün, Tutankhamon'un tahtta kaldığı dokuz yıl boyunca askerî bir harekata katılmadığı düşünülüyor. Sadece keşif için General Horemhem komutasında Filistin'e ve Lübnan'a asker gönderdiği sanılıyor.

 

http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/giz225.jpg

 

Tutankhamon, 19 yaşındayken aniden öldüğü için geride vasiyet bırakmamıştır. Kafatasında, sol kulağın arkasında tahribat bulunduğu için, ölümünün bir kaza sonrasında oldugu sanılıyor. Ancak, şu anki Mısır bilimcilerin ürettiği senaryolara göre Tutankhamon'un generali Horemheb, iktidarı ele geçirmek için Tutankhamon'un kafasının arkasına sert bir cisim ile vurmuş ve ölümüne neden olmuştu.

 

http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/akhenaton.jpg

 

Mezarının yanında bulunan iki küçük tabuttaki ölü doğmuş bebeklerin , Tutankhamon'la çok sevdiği eşi Ankesenamun'un çocukları olduğu sanılıyor. Bunun yanısıra hayvan mumyaları da bulunmustur. Tutankhamon'un mezarında bulunan lambada ise, günışığı ile görülmeyen; ancak zifîrî karanlıkta ikisinin burun buruna figürleri bulunmaktadır. Tutankhamon'un ölümünden sonra, tahta çıkan General Horemheb,Tutankhamon'un tapınaklarını kendisine aldığı gibi, onun adını da unutturmak istemiş; ama bilinmeyen bir nedenle Tutankhamon'un lahdine dokunmamıştı.

 

Kanaatimce, kendisinin işlediği cinayeti -dikkat çekmemek üzere- örtbas yöntemlerinden biriydi. İşte bu lahit, 1922 yılında Lord Carnarvaon ve Howard Carter adlı iki Ingiliz ejiptolog tarafindan bulundu. Tam 3000 yıl sonra Horemheb'e ilginç bir oyun oynamış, sonunda Tutankhamon yine üne kavuşmuştu.

 

Altta okuyacağınız bölüm ise, "Tutankhamon'un bir lanet perdesi ile mezarını koruduğu" sorusunu sizlere soracaktir:

 

http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/tutankhamon-2.jpg

--------------------

TUTANKHAMON'UN LANETİ

 

Eski Mısır Uygarlığı, büyük, ilgi çeken gizemini sürdürüyor. Kazılar, arkeoloji araştırmaları sürdükçe ortaya yeni bilgiler çıkıyor. Bulunan her yeni kalıntı, bilinenleri değil, bilinmeyenleri çoğaltıyor sanki. Mısır'da yaşanan en ilginç olaylardan biri de Firavun Tutankhamon'un mezarının açılmasıyla ilgiliydi. Herşey, Carnavon Lordu'nun ölümüyle başladı.

 

http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/carnarvon_ds.jpg

 

İNGİLTERE 'DE BİR CENAZE TÖRENİ

 

1923 yılının 30 Nisan günü İngiltere'nin Hampshire bölgesinde, Beacon Tepesi'nde, sade bir cenaze töreni düzenlendi.Törene katılanlar heyecanlıydılar. Çünkü toprağa vermek üzere oldukları Carnarvon Lordu George Edward Stanhope, gizemli bir biçimde öldürülmüştü. 3000 yıllık lanet… Herkes, Lord'un Eski Mısır'ın 18. Sülale firavunlarından Tutankhamon'un lanetine uğradığına inanıyordu. Lord, bu firavunun mezarının açılması için para harcamış ve bizzat kazılara katılmıştı. Carnavon Lordu'nun ölümünü başka ölümler izledi. Tutankhamon'un mezarına girip çıkan ya da bu işe karışan birçok insan, anlaşılmaz bir biçimde yaşamını yitiriyordu. Firavun Tutankhamon öleli, 3000 yıldan uzun süre geçmişti.Yani, 3000 yıl sonrasına uzanan bir lanetten söz ediliyordu…

 

http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/250px-carnarvon.jpg

 

LORD, MISIR'A GİDİYOR

 

Bu esrarengiz "mezar açma" olayını aydınlatabilmek için ise, Carnarvon Lordu'nun Mısır'a gidişinden başlamak gerekiyor. Parası bol, yapacak işi pek olmayan İngiliz soylusu Carnarvon Lordu, dünyayı dolasıyor, keyfine göre yaşıyorken,1901 yılında Almanya'da Bad Schwalbach kaplıcalarında bulunduğu sırada bir araba kazası geçirdi. Göğsü, çok kötü zedelendi. İngiltere'ye döndü.

 

Soluk almakta güçlük çekiyordu. Bir süre tedavi gördükten sonra iyileşti. Ama özel doktoru ona tedbirli davranmasını tavsiye etti. Özellikle kış mevsimlerini soğuk İngiltere yerine, ılıman ve kuru bir iklimin egemen olduğu ülkelerde geçirmeliydi. O günlerde Misır, Avrupalılar için çok gözde bir ziyaret yeriydi. Lüks oteller ve tarihsel kalıntılar, çok sayıda turisti buraya çekiyordu. Özellikle Krallar Vadisi denilen yerde yapılan kazılara Lord büyük ilgi duydu.

 

http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/diw2.jpg

 

ARKEOLOG CARTER

 

Carnarvon Lordu, Mısır'da kısa sürede eski sağlığına kavuştu. Ama Mısır'dan bir türlü kopamadı. Sanki bir şey, onu dürtüyordu. Eski Mısır uygarlığını incelemeye başladı. Yapılan kazıları izlemeye koyuldu ve birgün bizzat kendisi bu kazılara katıldı. 1907 yılında yine Mısır'dayken yurttaşlarından arkeolog Harold Carter'la tanıştı ve onu kendisine danışman yaptı. Carter, 33 yaşındaydı ve 17 yaşından beri Mısır'daydı. Birçok kazıda bulunmuş, ünlü akeologlara yardımcılık yapmıştı. Tarihî Kalıntılar Servisi'nde çalışmış ve Krallar Vadisi'ndeki kazıları denetlemisti; ama Mısır yetkilileriyle arasında anlaşmazlık çıkınca, görevinden istifa etmişti.

 

Carnarvon Lordu kendisine rastladığı sırada, manzara ressamlığı yaparak hayatını kazanmaktaydı.O da nedense bir türlü Mısır'dan ayrılamıyordu. Carnarvon Lordu, ona yılda 400 Ingiliz Sterlini ücret ödemeye başladı. Mısır'da mezar demek, hazine demekti. Çünkü eski Mısırlılar, ölülerini öbür dünyaya en değerli hazineleriyle birlikte gömerek uğurlardı. Lord, bulunacak bir hazine ile Carter'e ödediği parayı kat kat çıkaracağına inaniyordu.

 

Arkeolog Carter, Carnarvon Lordu'nun parasıyla 15 yıl boyunca kazılar yaptı. Birinci Dünya Savasşı sırasında bile araştırmalarını sürdürdü. Bazen çok ilgi çekici bir mezar bulduğu oluyordu; ama yapılan masrafı karşılayacak bir tarihsel yapıt ya da hazine ortaya çıkmıyordu. 1922'de Lord, Ingiltere'deyken Carter'a bir mektup yazarak, aralarındaki anlaşmayı iptal etmek istediğini bildirdi. Oysa Carter, o sıralarda önemli bir mezarın izi üstündeydi. İngiltere'ye gidip Lord'u kazıların sürdürülmesine ikna etmeyi başardı. Ekim ayında Mısır'a döndü. Kazıların yapıldıgı Luksor bölgesine yerleşti. Kendisine şans getirmesi için bir kanarya satın aldı…

 

http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/tutankhamon.jpg

 

CARTER, MEZARIN İZİNDE

 

1 Kasım 1922'de o güne kadar hiç kazılmamis bir hektarlık bir üçgende çalışmalara baslayan Carter, 4 Kasım'da çökmüs bir merdiven girişi buldu. Bir gün sonra ise, bu girişin oldugunu kesin biçimde anlamıştı. İngiltere'ye telgraf çekmesi üstüne Lord, kızı Lady Evelyn ile birlikte Mısır'a gelerek bizzat kazılara katilmaya basladı. 26 Kasim'da, yaptıkları kazının bütün molozlarını temizlemişlerdi. Ardından sanki içeriden kilitlenmişçesine kapalı duran bir kapıyı açmayı başardılar. İçeri ilk giren Carter oldu. Gördükleri karşısında adeta dili tutuldu. Bu çok odali mezarın giriş odası bile hazinelerle doluydu.

 

LORD, OLAYI THE TIMES'A SATIYOR

 

Lord, o ana kadar harcamış olduğu paraları çıkarmak istiyordu. Mezardan ne kadar değerli seyler çıkarsa çıksın, onlara sahip olması olanaksızdı. Çünkü Mısır hükümeti, kazıyı denetliyordu. Lord, mezarla ilgili bilgileri The Times gazetesine para karşılığı sattı. Böylece İngiliz okurlar, kazı sırasında olan biten herşeyi günü gününe izlemeye başladılar.

 

http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/tutankhamon01.jpg

 

TUTANKHAMON'LA BULUSMA

 

Lord Carter, Lord'un kızı Lady Evelyn ve Carter'in yardımcısı,Arthur Callender ile birlikte bir gece mezarın ana bölümüne girmeyi başardılar. Tümü, gördüklerinin gerçek olup olmadığından kuşkuya düştüler. Herşey altındandı. Firavun'un mumyasının koskocaman bir altın sandukanın içinde olduğu anlaşılıyordu. Duvarlarda altın çerçeveli resimler vardı. Bunlar da firavunun ailesine aitti.Tanrı Osiris'i sembolize eden parlak, cilalı altın bir mask da duvarda asılıydi. Carter ve Lord, ne bulduklarını biliyordu. Bu mezar, 18. Sülale krallarından Tutankhamon'undu.Tutankhamon, M.Ö 1346-1339 arasında bir tarihte ölmüş,o tarihten bu yana mezar hiç açılmamıştı.Varlığı bile bilinmiyordu.. Carnarvon Lordu, bulduklarını bütün dünyaya ilan etti. Kazı sırasında çıkan bütün molozlar temizledikten sonra resmî açılış yapıldı. Gazeteciler, fotoğraflar çektiler. Olay, bütün dünyaya duyruldu.

 

"ÖLÜM GELECEK…"

 

Kazılar devam ederken ilgi çekici birşey olmustu. Bütün vaktini kazı terinde geçiren Carter, kaldığı eve pek uğramıyordu.Oraya nasıl geldiği bilinmeyen bir kobra yılanı evine girmiş ve Carter'in kafeste yaşayan uğurlu kanaryasını yiyivermişti. Kazılarda çalışan Mısır'lı işçiler, inançlı kişilerdi. Bu olayı duyunca çok heyecanlandılar. Bunu bir uğursuzluk belirtisi olarak kabul ettiler. Çünkü kobra yılanı, Mısır hükümdarlığının simgesiydi ve Tanrıça Vadeet tarafindan korunduğuna inanılan bir hayvandı. İşçiler, aralarında olayı şöyle yorumladılar: "Yakında ölüm gelecek…"

 

TURISTLER, MISIR'A AKIN EDIYOR

 

Tutankhamon'un mezarı, dünyada büyük ilgi gördü. Mısır'daki meraklılar yetmiyormuş gibi binlerce Avrupalı turist, Mısır'a akın etmeye başladı. Mezarın girişine hergün binlerce insan geliyordu. Arkeologlar, bilim adamları, kâşifler, mezarı ve hazineleri görmek için birbirlerini eziyordu. Bâzı serserilerin olay çıkardığı da oluyordu… Firavun Tutankhamon'un 3000 yılını aşkın bir zamandan beri süren "ebedî istirahati"ne son verilmişti.

 

LORD İLE CARTER'İN ARASI AÇILIYOR

 

Carnarvon Lordu ve Carter'in mezarı buldukları anda duydukları sevinç, bütünüyle yok olmustu. İkisi de çok sinirliydiler. Mısır hükümeti'yle olan ilişkileri bozulmuştu. Carter, mezarda bulunan eşyaları kaydetmek için günlerce çok kötü koşullar altında çalıştı. Bir akşam, Carnarvon Lordu ile bir araya geldi ve aralarında çok siddetli bir kavga çıktı. Lord, İngiltere'ye gitti.

 

1923 Şubat'ında Lord'un sağlık durumu bozuldu.Anlaşılmaz bir biçimde dişleri döküldü. Ateşi, bir yükseliyor bir düsüyordu. Mart ayı başında Mısır'a döndü ve bir süre için durumu düzeldi. Ama daha sonra yeniden kötüleşmeye basladı. Ailesi, Mısır'a geldi hemen. 26 Mart günü, Carnarvon Lordu'nda kan zehirlenmesi olduğu resmen açıklandı. 4 Nisan günü Kahire'de, Continental Svoy Oteli'nde komadaydı. Ertesi sabah saat 2'de, tüm hastalığı boyunca yanından ayrılmayan İngiliz hasta bakıcı , Carnarvon Lordu'nun öldüğünü bildirdi.

Tam o anda oteldeki ışıklar titredi ve söndü. Otelin penceresinden dışarı bakanlar, bütün Kahire'de elektriklerin kesildiğini gördüler. Kentte elektrik kesintileri çok sık olmakla birlikte, Lord'un öldüğü andaki arıza için hiçbir açıklamada bulunulmadı. Aynı saatlerde Lord'un İngiltere'deki şatosunda bulunan İskoçyali kahya da dehşet içinde irkildi. Lord'un köpeği, titriyor ve uluyordu. Biraz sonra o da öldü.

 

http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/king_tut_4.jpg

 

"MEZARA DOKUNANA ÖLÜM…"

 

Lord'un ölümü, bütün dünyada şok etkisi uyandırdı. Gazeteler, Firavun Tutankhamon'un mezarında bulunmuş yazılardan söz ediyorlardı. Eski Mısır yazısıyla yazılmıs olan bu yazılardan biri, şöyle diyordu:

"Mezara dokunanlara ölüm gelecektir."

 

Bazıları da mezarda başka uyarılarin bulunduğunu ileri sürdüler. Bunlardan biri, şöyleydi:

 

"Ölüm, firavunların huzurunu bozanı, kanatlarıyla katledecektir."

Arkeolog Carter ise, Tutankhamon'un mezarında bu türden bir lanetin bulunmadığını söyledi. Onu rahatsız eden bir tek şey vardı. Mezarın altın sandukasının önünde bir lamba bulmustu. Bu lambanın üstünde şöyle yazıyordu:

 

"Gizli odaya girilmesini önleyecegim. Benim görevim, ölüyü korumak."

 

GIZEMLI ÖLÜMLER

 

Firavun Tutankhamon'un mezarını ziyaret eden arkeolog ve turistlerden bazıları da kisa bir süre sonra hastalanarak öldüler. Mezarın iç odalarından birinin açılışında bulunan kişilerden biri olan James Henry Breasted, ateşli bir hastalığa yakalandıysa da mezarda çalışmayi sürdürdü. 70 yaşınıa kadar, yani 12 yıl daha yaşadı. Amerikali Milyarder George Jay Gould, mezarı ziyaret ettigi gün ateşlenerek aniden öldü. Arkeolog Carter'in yardımcılarından biri olan A. C. Mace, ateş nöbetlerine tutulunca işi bıraktı ve 1928'de öldü. Bir başka yardımcısı Richard Bethell, 45 yaşında kan dolaşımı yetersizliğinden (!) öldü.

 

Bütün bu ölümler, mâkul ve doğal nedenlerle açıklanabilir mi?Havalanan tozda bakteriler olduğu ileri sürüldüyse de, bilim adamı Alfred Lucas, bazı bakteri örneklerini inceledi. Bunlardan bir tanesi dışında asağı yukarı tümünün zararsız olduğunu açıkladı. Bir süre, mezar duvarlarını kaplayan mantarın bir alerjiye neden oldugu sanıldı. Ama bu konuda da bir kanıt getirilemedi. Eski Mısır'lıların çok etkili zehirler ürettikleri biliniyordu. Açılan tüm mezarlarda böyle zehirler arandı.Ama bulunmadı…

 

ÖLÜMLERİN ARKASI KESİLMİYOR

 

Firavun Tutankhamon'un mezarına ilgi gösterildikçe, ölümler de sürüp gidiyordu. Kahire'de Carnarvon Lordu'na bakan İngiliz hemşire, 1926 yılında (28 yaşında) doğum yaparken öldü. New York'taki Metropolitan Sanat Müzesi'nin temsilcisi Herbert Winlock, Mısır'a geldi. Firavun Tutankhamon'un mezarı yüzünden öldüğü sanılan insanların bir listesini yaptı. Kahire Üniversitesi'nden Dr.Izzettin Taha, yıllar sonra konuyla bilimsel olarak ilgilendi.

 

Arkeologların ve müzelerde çalışanların ciğerlerinde mantar hastalıkları olduğunu buldu. Eski mezarlara girmiş olanların da bu hastalıktan ölmüş olabileceğini ileri sürdü. Kısa bir süre sonra Kahire 'den Süveyş'e giderken düz yolda kullandığı araba, karşı yönden gelen bir arabayla çarpıştı. Yapılan otopside Dr.Taha'nın çarpışmadan saniyeler önce solunum yetersizliginden öldüğü ortaya çıktı… Tutankhamon'un mezarının kalıntılarının 1972'de Londra'da ve daha sonra da Amerika'da sergilenmesinde de gizemli ölümler meydana geldi. Bunlardan en üzücü olanı, Mısır Eski eserler Bölümü Müdürü Dr.Gamaleddin Mehrez'in ölümüydü. Mehrez,bütün bu gizemli ölümlerin, kuşkusuz kişiyi tedirgin edebileceğini, ama lânete kesinlikle inanılmaması gerektiğini söylemişti.

 

"Bakın bana!" demisti. "Bütün yaşamım boyunca mezarlar ve mumyalarla ugrastım. Bütün bunların bir rastlantı olduğunun en büyük kanıtıyım." Bu sözlerin üzerinden dört hafta sonra, sergilenecek.eserler Londra yolundayken, 52 yaşında öldü.

 

http://88.198.45.22/pic/g/gizliilimler/tutankhamon500clem.jpg

 

LANET DEVAM EDiYOR

 

Sergilenecek eserleri Londra'ya götüren RAF uçağının baş teknisyeni Lansdown, bilinmeyen bir nedenle Tutankhamon'un ölüm maskesinin bulunduğu kutuyu tekmelemişti.İki yıl sonra aynı bacağı garip bir kazada kırıldı. Mürettabattan başka kişiler de beklenmedik şekilde öldüler. Başka bir olay da ,1980'de "Kral Tutankhamon'un Laneti " adlı TV filminin çekimi sırasında ortaya çıktı.

 

Mısır'da çekimin birinci günü, tahıl yüklü bir araba bilinmedik bir nedenle devrildi ve filmin yıldızı Lan McShane'in bacağının 10 yerden kırılmasına neden oldu. Lan McShane'nin yerini Robin Ellis aldı, ancak başka yıldızlar, yapıma katılma teklifini reddettiler. Belki de Tutankhamon'un laneti, bir hileden ibaretti. Belki de halkın inançları, böyle bir olayı yaratmıştı. Ya da ,Tutankhamon, mezarında rahatsız edilmeden bırakılmalıydı.

 

(Not: Bu yazı, daha önce verilmişti. Ben, sadece resimlemekle yetiniyorum.)

 

http://www.gnoxis.com/forum/showthread.php?t=1966

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...