Jump to content

Deniz / John Banville


KATA

Önerilen Mesajlar

yenı okumaya basladım ama sf 20-21 i yazmak istedim..bazı yerleri kısa kestim...hastalık cok zor,hastaya da yakınına da...acil şifalar...

 

''Sorun ne biliyor musun?'' dedi hiddetle.

''sorun münasebetsiz oluşu.''

 

Gözlerimin beni ele vericekleri korkusuyla kafamı hızla öteki tarfa çevirdim; insanların gözleri daima içlerinde gizlenmiş çılgın ve umutsuz cücenin gözleridir.Ne demek istediğini biliyordum.Bunun bizim başımıza gelmemesi gerekiyordu,biz o tür insanlardan değildik.Felaket,hastalık,zamansız ölüm gibi şeyler içten,mütevazi ve iyi kalpli insanların başına gelir ; Anna'nın ya da benimkne değil.Ortak yaşamımızın görkemli sürecinin tam ortasında,sırıtkan bir el ulağı,neşeli kalabalığın içinden çıkıp talihsiz kraliçemi cezalandırmıştı.

 

Anna kaynatmak için çaydanlığa su koydu.Elini paltosunun cebine sokup gözlüğünü çıkardı ve ipini boynunun arkasından sarkıtarak taktı.Sessizce dalgın bir edayla ağlamaya başladı.Sarılmak için ağır ağır yanaştım,ama hızla geri çekildi.

 

''Allah aşkına,telaşlanma!'' diye tersledi. ''Sadece ölüyorum.''

 

Çaydanlık kaynama noktasına geldi,kendiliğinden söndü ve içindeki kaynar su homurdanarak duruldu.Bir kez daha sıradan şeylerin merhametsiz rahatlığı karşısında hayrete düştüm.Hayır,merhametsiz ya da rahat değil sadece kayıtsızdırlar,öbür türlü nasıl olabilirlerdiki zaten?bundan böyle nesnelere onları hayal ettiğim gibi değil de oldukları gibi yaklaşmam gerekecekti,çünkü bu gerçekliğin yeni haliydi.Demliği ve çaydanlığı birbirlerine değdirerek aldım -ellerim titriyordu- ama Anna ''Hayır'' dedi,fikri değişmişti.Konyak ve sigara istiyordu.

...

 

''Hiç değilse mantonu çıkar'' dedim.

Peki ya neden hiç değilse?Konuşmalarımız ne kadar da garip böyle.

 

...

Koynak bardağini uzattım,bardağı tutarak ayakta durdu ama içmedi..........Birden dizlerinin bağı çözüldü ve sanki karşısında oturan hayali,görünmeyen kişiye yakarır gibi ilginç ve umutsuz bir ifadeyle kollarını masaya uzatarak koltuğa yığıldı.Elindeki kadeh yere düştü........Çaresiz izledim.Çok kısa bir süre için bir daha ona söyleyebilecek tek kelime düşünemiyeceğim ve sonuna kadar böyle,ıstırap veren bir sesizlik içerisinde kalıcağımız hissine kapıldım.Eğildim ve......öptüm.

 

''Hastane kokuyorsun'' dedi.''öyle kokmaso gereken benim.''

 

....iç yakan koynağın kalanını bir yudumda içtim.O sabah Bay Todd'un cam gibi parlak muayenehanesine adımımı attığım andan itibaren beni saan duygunun ne olduğunu bulmuştum; mahcubiyet.Eminim ki Anna da aynı şeyi hissetmişti.Evet ,mahcubiyet,paniğe kapılmış bir vaziyette ne söyleyeceğini,nereye bakıcağını,nasıl davranacağını ve daha bir sürü şeyi bilememe hali.Bu duygu büsbütün öfke değil de ,bir tür öfkeli huzursuzluktu ; kendimizi dehşetle içinde bulunduğumuz duruma karşı duyduğumuz öfke dolu nefretti.Sanki bize çok iğrenç ve sinir bozucu bir sır söylenmiş gibi birbirimizin varlığına katlanamıyorduk ; ama una rağmen ikimiz de o iğrenç şeyin bilincinde birbirimizden ayrılamıyorduk,çünkü o sır bizi birbirimize bağlıyordu.O günden sonra herşey gizli kalıcaktı.Ölümle birlikte yaşamanın başka yolu yoktu.Kolları uzanmış,sanki içlerine bir şey atılacakmış gibi havaya bakan avuçlarıyla,hareketsiz duran elleriyle Anna,sırtı bana dönük,hala masada dimdik oturuyordu.

 

''Pekala.'' dedi,yüzünü dönmeden. ''Şimdi ne olucak?''

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...