Jump to content

Osmanlı'nın Öteki Çocukları


SCARRED

Önerilen Mesajlar

Mehmetçik'le omuz omuza

 

Türkiye'de bugün 2500 Rum, 25 bin Musevi, 65 bin Ermeni ve 15 bin kadar Süryani vatandaşımız var. "İmparatorluğun öteki çocukları, Gayrimüslim Vatan Şehitleri" yazı dizisi, yüzyıllar önce bu topraklarda büyük bir başarıyla gerçekleştirilen barışı bugün ve yarın da yaşatmaya dair fotoğraflara vurgu yapıyor.

Tarihin farklı sayfalarında, bu topraklar için 'şehit' düşen, gazi olan gayrimüslimler de var..

 

İmparatorluğun çocukları

 

Çanakkale'de, Filistin'de, Şark Kafkas cephelerinde, Irak'ta, Galiçya'da, Romanya'da, Yanya'da, Sırp Karadağ'da... Mehmetçik'le omuz omuza çarpışan, aynı siperde ruhunu teslim eden İsak, İlya, Simon, Mihail, Yuala, Murdaray, Nesim, Kasapyan, Yanko, Kostanti, Yorgi, Yakup, Agop, Bedros, Dimitri, Esteban, Liyon, Kirkor, Berho, Hıristo, Mişon, Sarafyan, Lahdo, Savme...

İmparatorluğun öteki çocukları, Osmanlı'yla aynı kaderi paylaştılar. Savaştılar. Öldüler. Bu arada yanlış yapan, başka saflarda yer alanlar olmadı değil. Bazı gayrimüslimlerin yanlış yaptığı gerçeği asla hepsini kuşatıcı değil. 'Her' ve 'bazı' ayrımını iyi yapmak gerekiyor.

 

Uzayan şehit listeleri

 

Cephede şehit düşüp aynı mezara gömülen Ahmet, Agop, Hristo, Simon, Yako'un bıraktığı fotoğraf bugün bizim bütün unsurlarımızla birlikte yaşamamızı kader haline getiriyor. Birlikteliğin zirvesini işaret eden bir 'final fotoğrafı', 'en iyi kare' olarak duruyor, cepheden kalan renksiz son fotoğraf olarak.

Albay Adnan Ataç, 1997'de "20. yüzyılda şehit olan Türk sağlık subayları" adlı bir kitap yayımladı. Daha doğrusu Balkan Savaşı'nda, I. Dünya Savaşı'nda, Kurtuluş Savaşında şehit olanların listesi. 315 şehidin 100'ü gayrimüslim Türk askeri.

1918'e kadar askeri hekim olarak görev yapan Mazhar Osman'ın da Harbiye Nezareti Sıhhiye Dairesi İstatistik Şubesi'nden aldığını belirttiği listedeki 215 şehidin 82'si gayrimüslim. Bir tıp kongresinde Mazhar Osman şu cümlelerin ardından listeyi okuyor:

 

Fedakâr isimler

 

"Aziz meslektaşlarım ve muhterem efendiler, Bugün mevsim münasebetiyle müsamerelerimize fasıla veriyoruz. Beşeriyetin başına gelen felaketlerin en büyüğü olan bu harp esnasında vazifeyi tıbbiyesini ifa ederken birçok kahraman etıbba (tıpçılar) arkadaşlarımız mahv ve helak oldu. Onların şayan-ı tebcil (Yükseltmeye layık) olan büyük namlarının müsameremiz tarihinde kemal-i teessürle zikir edilmesini hepimiz samimi kalple arzu ederiz. Her yerde her vesile ile yaşamaya layık olan o fedakâr isimlerin, onların en ziyade acıyan, hatıraları ile en ziyade yaşayan siz efendilerimin huzurunda tekrarı farzdır... Listeyi işte kemal-i teessürle (üzüntüyle) okuyorum. Şüheda-yı müşarün ileyhimin (adı geçen şehitler) hatıralarını tazimen ayağa kalkmanızı rica ederim."

 

Osmanlı ve gayrimüslimler

 

Osmanlı'da tebaasını kucaklamış bir sistem vardı. Meclis'i Mebusan'ın 1/3'ü gayrimüslimdi. 1856 Tanzimat'ın ilanı dahil o dönemde ne Avusturya, ne Avrupa ve ne de Rusya'da böyle bir parlamento yoktu. Bütün vilayetlerdeki idari meclis üyeleri, mahkemeler ve devlet bürokrasisi karmaydı. Osmanlı, tebaasının diline, dinine, ibadetine ve ticaretine karışmıyordu. Tebaa, merkezi yönetimin otoritesini kabul ettiği sürece her topluluk kendi içinde gelişmeye ve ilerlemeye açıktı. Bir imparatorluktu Osmanlı. Başarılı olanlar üst seviyelere çıkabiliyorlardı. Bir zamanlar 'kalemiye' çevresinde tercüman ve diplomat olarak çalışan sadece birkaç Rum varken, 1876'ya gelinceye kadar Hıristiyan memurun bulunmadığı devlet dairesi kalmamıştı.

Tarihçi İlber Ortaylı'nın da belirttiği gibi 19. yüzyılda ne Avrupa'da, ne de Rusya'da hâkim ulusun dışında herhangi bir dini-etnik gruptan devlet adamına rastlanılmazken, Osmanlı İmparatorluğu'nda Hıristiyan ve Musevi nazırlar, sefirler, valiler hatta uluslararası konferans ve barış antlaşmalarına gönderilen gayrimüslim murahhaslara sıkça rastlanıyordu.

Süryaniler

 

Süryaniler, bugün de yoğun olarak Mardin il merkezi ve ilçe köylerinde yaşıyorlar. Diyarbakır, Hatay, Elazığ ve Adıyaman'da da küçük Süryani toplulukları var. Son 50 yıl içinde İstanbul'da da bir Süryani topluluğu oluştu. Bugün 2500'ü güneydoğuda, 10 bini İstanbul'da olmak üzere Süryani nüfusu 15 bin civarındadır. Süryaniler de "gayrimüslim vatan şehitleri" tablosunda yerlerini alıyorlar. 1911'de Midyat'ın Alagöz köyünden 19 kişi askere alınıyor ve cepheye sevk ediliyor. Birkaç yıl sonra giden 19 kişiden, yalnızca 3 kişi köyüne dönüyor. 16 kişi şehit düşüyor cephede. Ne yazık ki, bugün onlardan sadece beşinin ismi biliniyor: Lahdo Kate, Savme Abdalla, Şaobo Slivo, İşıh Hannıko, Gevriye Bahat.

Süryanilerden Kore gazileri de var, örneğin Melke Aslan.

 

Ermeniler

 

28 Ekim 1927'de yapılan ilk nüfus sayımına göre Türkiye'nin nüfusu 13.648.270'tir. İstanbul'un nüfusu da 690.735'tir. İstanbul'daki Ermeni sayısı ise 52.675'tir. Anadolu'da da aynı tarihte 27.809 Ermeni vardır. Osmanlı döneminde Ermeniler siyaset sahnesinde yoğun olarak görülmekteydi. 1876 Meşrutiyet meclisinde 9, 1908 II. Meşrutiyet ve 1914 meclislerinde 11'er milletvekili vardı.

 

Rumlar

 

1914-18 arası, pek çok Rum, Anadolu'yu terk etmek zorunda kaldı. Çoğu İstanbul ve İzmir'e geldi. 1920'lerde İstanbul'un Rum nüfusu 150 bine yakındı. 1923'ten sonra hem kendiliğinden gidenler hem de mübadil kabul edilenlerle birlikte sayı 100 binlere düştü. Zaman içinde Rum nüfus iyice azaldı.

 

Museviler

 

Osmanlı sistemi içinde görev yapan Museviler, saray doktoru, hükümet tabibi ve askeri hekimler, hariciye mensupları, öğretim üyeleri gibi sınıflandırılır.

 

Sanki cephede yoktular...

 

Bizde "Mehmetçik" kavramının çağrıştırdığı isimler Ahmet, Mehmet, Ali, Mustafa olmuştur. Bu ülkede yüzyıllardır birlikte yaşadığımız gayrimüslimler var. Osmanlı'da paşa konumuna kadar yükseldiklerini, padişahların özel iltifatlarına mazhar olduklarını biliriz, ama onların isimlerini biz "Mehmetçik" içinde saymıyoruz. Sanki savaş zamanı bu insanlar cepheye hiç uğramamış, aniden ortalıktan kaybolmuş gibi bir kanaat oluşmuş. Gerçek öyle değil. Mehmetçik'le aynı cephede omuz omuza bu vatan için düşmanla savaşan gayrimüslimler de var.

 

Başka Yüzbaşı Sokrat'lar da var

 

Emekli Albay İsmail Özdilek, askerliğin yanında tarih ve sinemayla da ilgili. Kurtuluş dizisi ve bazı filmlerde askeri danışman olarak görev aldı. I. Ordu'nun Dünü ve Bugünü, Depremde Askerlerimiz, Geçmişten Günümüze Türk askeri adlı belgesel filmleri TRT ile birlikte yaptı. Özdilek'in çalıştığı Gelibolu film projesi, Azerbaycan'da Türk izleri, 18. yüzyıl Osmanlı mimarisi, Papa Roncall, Nuh'un Gemisi, Dünü ve Bugünü ile Kırım tarihi, Yurtiçi ve yurtdışı kışlalarımız, Türkmenistan belgeseli gibi birçok proje de hayat bulmayı bekliyor. "Gayrimüslim Vatan Şehitleri" de Özdilek'in çekmek istediği belgesellerden. Özdilek, Gelibolu film projesini yaparken Rum asıllı yüzbaşı Sokrat İncesu'nun hatıratı dikkatini çeker. Sokrat, Çanakkale, Süveyş harplerine katılmış ve cesaretinden dolayı madalyayla ödüllendirilmiş. Başka yüzbaşı Sokrat'lar da var mı diye araştırmaya koyulmuş Özdilek. Görmüş ki, I. Dünya Savaşı'nda, İstiklal Harbi'nde, Kore Savaşı'nda, hatta PKK ile yapılan mücadelede şehit olan gayrimüslimler var.

 

-- alıntıdır, devam edecektir--

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aram Andonyan , Balkan Savaşı tarihi konulu kitabında şunları anlatıyor: "Savaşın çeşitli cephelerinde ve Yanya'da olduğu gibi görevlerini fedakarane yerine getiren Ermeni askerler, aynı şekilde batı ordularında da bu görevlerini ifa ederek Türk komutanlar tarafından cesaret ve sadakatleri takdire şayan oldular".

 

İstanbul'da yayımlanan Alman yayın organı Osmanischer Lloyd'un muhabiri şöyle yazmaktaydı: `Yanya savunmasında bulunan askerler arasındaki birkaç yüz Ermeni cesaretle savaştılar. Ermeni askerlerden biri subayını selamladığı esnada o kadar yorgundu ki, ayakta durmakta zorlanıyordu. Zorlukla silahına dayanmış, dizleri titremekteydi. - `Neyin var? Ayakta duramıyor musun?` diye sordu subay.

 

- `Gücüm kalmadı, ancak önemi yok. Hiçbir acı çekmeden ölebilirim, yeter ki imparatorluğumuz, Osmanlı İmparatorluğu ayakta kalsın` diye cevapladı.

 

Askerliğinin 4. yılını ifa eden başka bir Ermeni asker de, 4 yıl daha memnuniyetle askerlik yapabileceğini söylüyordu, yeter ki Osmanlı kılıcı sürekli parlasın.`

 

Aram Andonyan `ın anlattığına göre, Yanya `da ünlü olan Ermeni subaylarından biri de Eskişehirli Dikran Efendi`dir. Delvino`nun kuvvetlerinde görevliyken, savaşın başlarında Vizani çevresinde Arnavut güçlerini 2. mülazım olarak komuta eder. Gösterdiği cesaret ve başarıdan dolayı Esat Paşa kendisini herkesin önünde överek, doğrudan savaş alanında kendisine Mülazım -ı Evvel görevini tevdi eder.

 

Yüzbaşı kucakladı

 

Yüzbaşı Baba Zühtü , Yanya `da, Vizani taraflarında savaşan Eskişehirli 2 Ermeni askerin kahramanlıklarını anlatıyordu. Bu askerler ateş altında yılmayıp Arnavut arkadaşlarına güzel birer örnek olmuşlardı. Yüzbaşı, `Ermeni soyunun sadakatine ve fedakarlığına çok şey borçluyuz` diyordu. Kendisini dinleyenler arasında 2 Ermeni `nin bulunduğunu görünce yüzbaşı onları kucaklayarak öptü.

 

"Seni de mi kaybettik!"

 

Yüzbaşı Sokrat İncesu 1964`te "I. Dünya Savaşı `nda Çanakkale -Arıburnu Hatıralarım" kitabını yayımladı. Rum olan İncesu , kitaba şu cümlelerle başlıyor: "Kafkasya `da, Filistin `de, Arabistan çöllerinde ve nihayet -dünyayı yenenlerin yenildiği yer- olarak tarihe geçen Çanakkale `deki harplere iştirak etmiş, değerli silah arkadaşlarımla sevinçli ve elemli günler yaşamış bir Türk zabiti olarak, hatıralarımı bu minik eserimde toplayıp nazarlarınıza arz etmeyi zevkli bir vazife telakki etmekteyim."

 

Sokrat İncesu, savaşın bütün dramlarına tanık oldu. Gözünün önünde binlerce Türk askeri şehit düştü. İncesu , pek çok cephede savaştı. Kirte cephesinde yaralandı. Sıhhiye erleri tarafından cephe gerisine getirildiğinde Kaymakam Ali Rıza Bey `in `Vah yavrum, evladım Sokrat `ım . Seni de mi kaybettik` sesi hayal gibi geliyordu. Ancak 3 gün sonra gözlerini açtı. İncesu , ölümü cephe gerisine erteleyenlerden olarak savaştı. Cemal Paşa `nın teftişinden geçti. Kendini `Makineli tüfek kumandanı Sokrat ` diye takdim etti. Filistin cephesinde 23. Piyade Alayı `nın 12. Makineli Bölüğü`nü kumanda ederken Mustafa Kemal `i gördü, onun askeri olma mutluluğunu yaşadı. Komutanlarından takdir gördü. Bir teftiş esnasında Enver Paşa , Mülazım Tahsin Efendi ve Yüzbaşı Sokrat `ı çağırdı: `Kahraman evlatlarım; bilhassa son harekatta göstermiş olduğunuz fedakarlıktan dolayı ordu sizi harp madalyasıyla taltif etmiştir` diyerek madalyaları takıp gözlerinden öptü.

 

"Düşman ilerlemesin"

 

Kitapta, 8. Bölük Kumandanı Sokrat Efendi`ye gönderilen bir emir şöyle: `Mevzilerinizi sıkı tutunuz, bulunduğunuz ara siperin yanlarına siper kazarak askeri bu siperlere yerleştiriniz. Düşmanın bir adım ileri atmasına eldeki tüm kuvvetle karşı koyunuz. Sizi Allah `a emanet ederim. Tabur kumandanı Mithat .`

 

İncesu , kitabı şu sözlerle bitiriyor: `Çanakkale , Gelibolu , Kanlısırt , Arıburnu , Kitre, Seddülbahir ve I. Dünya Savaşı `na sahne olan Çanakkale harp sahalarını gezmek ve binlerce isimsiz vatan şehidinin yattığı bu mübarek toprakları ziyaret ederek ruhlarına bir Fatiha okumak her Türk`ün bir vecibesi ve yurt vazifesi olmalıdır.`

 

Vatanperver gayrimüslimler

 

Osmanlı Teşkilatı Mahsusası`nın başında bulunan Eşref Kuşcubaşı der ki: Şu gerçeği tarih önünde tekrarlamak isterim; Osmanlı İmparatorluğu `nun sınırları içinde yaşayan bütün Rumlar , Ermeniler, Yahudiler asla hain değillerdir. Aralarında öz ve halis Türk kadar bu topraklara bağlı, hatta bu topraklar için seve seve ölecek insanlar çıkmıştır. En nazik ve buhranlı günlerde birçok Ermeni ve Rum vatandaşlarımızdan, en vatanperver Türkleri gıpta ettirecek yakınlık görmüşüzdür... Bu, ahlak sahibi kadirşinas insanlar bizlerle beraber gülmüş , beraber ağlamışlardır. Malta sürgünleri içinde Rumlar, Ermeniler, Yahudiler vardır.

 

Atatürk ne dedi?

 

"Unsur-u hakim olan Türklerle tevhid-i mukadderat (kader birliği) etmiş sadık bazı unsurlarımız vardır ki, bilhassa Museviler , bu millete ve bu vatana sadakatlerini ispat ettiklerinden, şimdiye kadar müreffehen imrar-ı hayat (hayat sürmek) etmişler ve bundan böyle de refah ve saadet içinde yaşayacaklardır." (İzmir İktisat Kongresi, 2 Şubat 1923) Serdarı Ekrem ve Harbiye Nazırı İzzet Paşa : "Her hususta Yahudi askerlerimizden fevkalade memnun olduk ."

 

Galatasaraylı şehitler

 

Galatasaray Lisesi'nin içinde "Vatan Uğruna Şehitlerimiz" diye bir bölüm var. Mermer bir kitabe üzerine isimler yazılmış. Kitabenin sağ ve solunda ise şehitlerin fotoğrafları var. Galatasaraylı bu şehitlerin içinde gayrimüslimler de var.

 

Abdurrahman Robenson: Türkiye `de izcilik hareketinin kurucusu. Gönüllü olarak gittiği I. Dünya Savaşı `nda, 11 Nisan 1915`te Erzurum `da şehit oldu. Galatasaraylı futbolcu olan Robenson cepheye sevk edilirken Ali Sami Yen `e yazdığı mektupta, göğsünde Galatasaray flaması taşıdığını, ölürse onunla gömülmek istediğini söyler.

 

Yakup Robenson: Gönüllü olarak I. Dünya Savaşı `na katıldı. Abisi Abdurrahman Robenson `un cephede ölümünden bir yıl sonra, 16 Aralık 1916`da Sina Çölü `nde şehit düştü. Mıgırdiç Dikranyan: Mekteb -i Sultani II . sınıf talebesi ve kulübün I. takım futbolcularından olduğu halde I. Dünya Savaşı `na gönüllü olarak katılır. Temmuz 1916`da Bitlis `te şehit olur.

 

Agop Elmasyan: 1880 Mekteb -i Sultani mezunudur. 60 yaşında olmasına rağmen I. Dünya Savaşı `na gönüllü doktor olarak katılır. Çanakkale `de yaralıları tedavi ettiği sırada, bombardıman sonucu 23 Şubat 1918`de şehit düşer.

 

Kurtuluş Savaşı `nda Yahudilerin tutumu

 

İspanya sürgününden kaçıp Osmanlı'ya sığınan Yahudiler, Osmanlı ve Cumhuriyet'le tevhid-i mukadderat (kader birliği) etmişler. Çanakkale Savaşı'nda olduğu gibi Kurtuluş Savaşı'nda da bunun birçok örneği var. İzmir'de Yunan ordusunun çektiği bayrağı indiren Yahudi genci Nesim Navaro'dur. Yunan ordusunun İzmir `i işgalinden sonra bölgeye gelen Yunan Kralı Konstantin , dini cemaat heyetleriyle görüşür. Yahudilerden de `Yunan yönetiminden memnun olduklarını` ifade eden bir beyan talep eder. Yahudi cemaati, baskılara rağmen bu isteği yerine getirmez. İzmir `de, Boaz Efendi Menaşe, Bayındır `da Jak Uziyel, Bergama `da Benjamen Katan, Çeşme `de Salamon Tuvi, Aydın `da Behor İsak Halegua , Bursa `da David Saba , İstanbul `da Albert Kohen , Dr. Jak Behar ve Dr. Robert Behar , Becerano... Türklerin yanında yer alır, sürekli Türk tezini savunurlar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...