Jump to content

Bertolt Brecht Şiirleri


KATA

Önerilen Mesajlar

--------------------------------------------------------------------------------

 

 

HANNA CASH IN TÜRKÜSÜ (1052 Hit)

 

1.

Entarisi pazen, atkısı sarı,

gözleri göller gibi kara,

ne parası pulu var, ne yapacak işi,

ama öyle uzun ki siyah saçları,

değer uçları kirli topuklara.

 

İşte Hanna Cash, yavrum,

Ayartıp soyardı beyleri.

Geldi esen rüzgarla bozkırdan,

gitti gene esen rüzgarla.

2.

Ne iskarpini vardı, ne gömleği.

Bilmezdi dua etmesini bile.

Gelmişti koca kente bir kedi gibi.

Odunlarla leşler arasında

bozbulanık kanal boyu

minicik bir kül kedisi

dolaşır durur ya hani.

 

Nasıl yıkardı bardakları durmadan, görseniz,

Yıkayamazdı kendini bu yüzden.

Öyleyken Hanna Cash, yavrum,

gene de sayılırdı tertemiz.

 

3.

Düştü bir gece bir gemici barına,

derin ve karaydı gözleri göller gibi.

Serseri Kent'e rastladı orada,

saçları vardı Kent'in kapkara,

barda bıçak oyuncusuydu.

Aldı Hanna'yı yanında götürdü.

 

Kırparken gözlerini o Kent serserisi,

o yontulmuş, o allahın belası,

Hanna Cach duyuyordu, yavrum,

bakışlarıyla soyduğunu kendisini.

 

4.

Yürüdüler hayat yolunda el ele,

öğrendiler hanyayı konyayı.

Ne ev bark, ne kap kacak,

ne de ad, çocuklarına bırakacak.

 

Kar yağdı, yağmur yağdı.

Boğuldu sulara orman.

Ama Hanna Cash, yavrum,

ayrılmadı erkeğinden.

 

5.

Polis dedi: Bu adam yankesici.

Sütçü dedi: Hem de topal.

Hanna dedi: Bundan ne çıkar?

Erkeğim benim o.

Benim canım onu çeker.

 

Orda burda gezer dururdu erkeği.

Sonra gelir çekerdi Hanna'ya sopayı.

Ama Hanna boşverirdi bunlara.

Seviyordu ya kocasını canı gibi.

 

6.

Damları yoktu başlarını sokacak.

Herkes onlara düşmandı sanki,

Gene de yuvarlanıp gittiler iyi kötü.

Şehirlerden ormanlara yıllar boyu,

ormanlardan kırlara gittiler.

 

Yürüdüler, ne kar dediler ne tipi,

kesilinceye dek solukları.

Hanna Cash, yavrum,

izledi sevgili erkeğini.

 

7.

Üstleri başları dökülürdü.

Ve yoktu gezmeleri tozmaları pazar günleri.

Bir pastaneye giremediler üçü bir arada.

Ne yiyecek poğaçaları vardı,

Ne de armonikaları.

 

Benzerdi günler birbirine.

Hiç güneş yoktu havada.

Ama parlardı güneşler durmadan

Hanna Cash'ın yüzünde.

 

Erkeği balık çalar, o tuz çalar,

n'eylersin, "yaşamak çok zor".

Hanna bakar balıkları pişirirken:

Çocuklar oturmuşlar kocasının dizlerine,

Okurlar dua kitabını ezberden.

 

Dere tepe elli yıl bu,

uyudular hepsi bir yatakta.

İşte Hanna Cash'ın hikayesi, yavrum.

Tanrı elbet bir gün görür onu.

--------------------

Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.

bakarsınız bol olur bu ekmek,

bakarsınız kıt,

bakarsınız doyum olmaz tadına,

bakarsınız berbat.

Azaldı mı ekmek,başlar açlık,

bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.

 

Bozuk adalet yeter artık!

Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter!

Yeter katıksız,kara kabuklu adalet!

Dura dura bayatlayan adalet yeter!

 

Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse,

gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.

Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire...

Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek:

Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.

 

Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,

adalet de gerekli her gün,

hem o,günde bir çok kez gerekli.

 

Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede,

hele çalışırken canla başla,

kederliyken, sevinçliyken,

halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,

günlük, has ekmeğine adaletin.

 

madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,

onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?

 

Öteki ekmeği kim pişiren?

 

Adaletin ekmeğini de

kendisi pişirmeli halkın,

gündelik ekmek gibi.

 

Bol,pişkin,verimli.

--------------------

ZAVALLI B.B.

 

Ben Bertolt Brecht kara ormanlardan geliyorum

Anamın karnındaydım daha

Kentlere taşıdığında beni

Ölünceye dek kalacak bende ormanların soğuğu

 

Asfalt kentte evimdeyim der demez

Son gereçler elimin altında

Gazeteler tütün içki

Çekingen tembel her neyse memnun

 

İyi geçinirim insanlarla başımda

Töreleri gereğince melon bir şapka

Tuhaf bir kokuları var bu hayvanların derim

Aldırma derim ben de onlardanım

 

Sabahleyin yanımda birkaç kadın

Sallantılı-koltuklarımda otururum

Bakarım onlara kuşkusuz derim ki

Bayanlar güvenmeyin bana sakın

 

Geceleyin erkekleri toplarım çevreme

Nasılsınız beyefendi teşekkür ederim beyefendi

beyefendi aşağı beyefendi yukarı

Ayaklarını uzatırlar masalarımın üstüne

İyi olacak işler derler bense

Sormam onlara ne zaman

 

Tan ağarırken çamlar işler ortalığa

Başlar cıvıldamağa kuşlar pireler içinde

İşte o zaman boşaltırım kadehimi kentte atarım

İzmaritimi uyurum kaygılı boğunlutu

 

Biz soysuzlar kapandık kaldık

Yıkılmaz sandığımız evlere

(Manhattan adasında yüksek yapıları da bu amaçla kurduk

Kurduk Atlantık üzerinde söyleşen ince antenleri de)

 

Yel üfürüp su götürecek bu kentleri

Seviçli kılıyor ev yiyiciyi yiyici boşaltmak

istiyor onu

Biliyorum biz geçici olduğumuzu

Adam sen de sözümüz bile edilmeğe değmez

 

Yer salsıldığı gün

Virjinya`larını bırakmıyacağımı onları acı

bulamayacağımı umarım

Ben Bertolt Brecht asfalt kentlerde çuvallamış

Eskiden kara ormanlardan gelmişim anamın

karnında

--------------------

bir şiir daha var paylaşmayı çok ıstedıgım emile zolanın nanası ıle ılgılı

bıraz daha aramam gerekecek sanırım

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gorki’nin Mezar-taşı İçin Yazı

 

Burada yatıyor

Yoksulların elçisi

Halkı sömürenleri gösteren

Ve onlara karşı savaşandı O

Yoksul doğmuştu

Hayatın üniversitelerinde okudu

Ve düzenin yıkılmasına hizmet etti

Halkın hem öğretmeni

Hem de öğrencisiydi.

 

Bertolt Brecht

Türkçe’ye çeviren: İsmail H. Aksoy.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

çok severım bu şiiri...

 

 

Hayat Kadınının Şarkısı

 

1

Canlarım, on yedi yaşımda

Çıktım aşk pazarına

Çok şey öğrendim.

Kötülükler çoktu

Ama oyun buydu.

Yine de midemi bulandırdı kimi şeyler

(Sonunda ben de bir insanım)

 

Tanrıya şükür, her şey hızla şeyler

Aşk da, hatta keder de.

Nerde dün akşamki gözyaşları?

Geçen yılki karlar nerde?

 

2.

Elbet zamanla

Daha kolay gidilir aşk pazarına

Ve daha hızlı geçer orda yıllar

Fakat duygu

Dehşetli soğuklaşır

insanlar birazcık tutumsuz olduklarında.

(Sonunda her stok bir gün erir)

Tanrıya şükür, her şey hızla geçer

aşk da, hatta keder de.

Nerde dün akşamki gözyaşları?

Geçen yılki karlar nerde?

 

3

Ve iyi öğretilirse bile pazarlık

Aşkın borasında

Şehveti paraya dönüştürmek

hiç de kolay değildir

Şimdilik bu kadar yetişir

Ne de olsa yaşlanıyor insan

(Hep on yedisinde kalınmaz ya.)

Tanrıya şükür, her şey hızla geçer

Aşk da, hatta keder de.

Nerde dün akşamki gözyaşları?

 

 

(Çev. Turgay Fişekçi)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu şiiri bu yuzden sevıyorum...şaır kendı agzından degıl kadının agzından yazmıs.. sofu tavırları atıp biraz daha kıvrak,hüzün karısık şen gülümseyişle,yaşatması gereken vurdumduymaz tavrı ile ruh katarak okursan tükettirir dimi sorusuna daha gerçekçi cevaplar alırsın:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ewt:)

 

17 ımde bır cıcek degılım ...eskısı gıbı pazarlık da yapamıyorum..verılene razıyım ama hala burdayım...zamanında mıdemı bulandıracak cok sey ögrendım cok kötuluk gördum ama bak ıste 17ımden berı burdayım...ve ask pazarına cıkmak her defasında daha sındırılebılır hale gelmısken ve ben her seferınde daha pişmişken...

öyleyse hani nerde???? Nerde dün akşamki gözyaşlarım?a dostlar?:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

BEKLEYECEĞİM SENİ

 

Savaşa gitmek mi istersin, git asker,

Gidenin bir daha gelmediği

Kanlı, kuduran savaşa.

Burda olacağım geri dönersen,

Yeşeren karaağaçlar altında bekleyeceğim seni,

Bekleyeceğim çıplak ağaclar altında,

Dönünceye dek en son asker,

Bekleyeceğim seni daha da çok.

 

Sen geri gelince savaştan

Göremeyeceksin kapıda başka bir çizme.

Yanımdaki yastık hep boş kalacak.

Dokunmamış olacak dudağıma başka dudak.

Bıraktığım gibi diyeceksin her şey,

Sen geri gelince savaştan,

Sen geri gelince.

 

BERTOLT BRECHT

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

BEKLEYECEĞİM SENİ

 

Savaşa gitmek mi istersin, git asker,

Gidenin bir daha gelmediği

Kanlı, kuduran savaşa.

Burda olacağım geri dönersen,

Yeşeren karaağaçlar altında bekleyeceğim seni,

Bekleyeceğim çıplak ağaclar altında,

Dönünceye dek en son asker,

Bekleyeceğim seni daha da çok.

 

Sen geri gelince savaştan

Göremeyeceksin kapıda başka bir çizme.

Yanımdaki yastık hep boş kalacak.

Dokunmamış olacak dudağıma başka dudak.

Bıraktığım gibi diyeceksin her şey,

Sen geri gelince savaştan,

Sen geri gelince.

 

BİR YAPRAK GÖNDER

 

 

Bir yaprak gönder bana,

bir koruluktan koparılmış olsun,

hiç değilse evinden yarım saat öteden.

Sen oraya dek yürür güçlenirsin,

bense kalkar teşekkür ederim sana

o güzel yaprak için.

 

 

 

 

 

BİRGÜN GELECEK YARARSIZ OLACAĞIM BEN DE

 

Bir gün gelecek, oh diyecek insanoğlu:

Silahları bırakın, artık ihtiyaç kalmadı!

Güzel yıllar gelecek birbiri ardınca.

Çıkaracaklar depodan silahları bir gün,

Bakacaklar ki paslanmış hepsi.

 

Ben de atılmak isterdim,açıkçası,

son okurumun elinden.

Son insan olsun o, yeter ki,

köpeklerin ısırdığı son insan

--------------------

GENERALİM TANKINIZ NE GÜÇLÜ

 

Tankınız ne güçlü generalim,

Siler süpürür bir ormanı,

Yüz insanı ezer geçer.

Ama bir kusurcuğu var;

İster bir sürücü.

 

Bombardıman uzağınız ne güçlü generalim,

Fırtınadan tez gider, filden zorlu.

Ama bir kusurcuğu var;

Usta ister yapacak.

 

İnsan dediğin nice işler görür, generalim,

Bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin.

Ama bir kusurcuğu var;

Bilir düşünmesini de.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

19 NOLU SONNET

 

Yalnızca benden kaçma yeter

Boş sözler de etsen duymak istiyorum seni

Sağır olsan gönlüm sözlerini ister

Dilsiz olsan gördüğünü.

 

Kör olsam, seni görmek isterdim

Sen yanımda yol gösterici oldun

Uzun yolun daha yarısı bile aşılmadı

Bir düşün içinde yaşadığımız karanlığı

 

`Bırak beni yaralıyım` desen de boşa

Görevden dönülmez, yalnızca ertelenir

Başka bir yerde değil, yalnızca burda

 

Bilirsin özgür değildir gereksinilen kimse

Gönlüm herşeyden önce seni ister

Biz de diyebilirim, ben yerine.

 

 

 

 

AŞK DERSİ

 

Ama kızım, diyorum ki

Biraz istekli olsun sesin:

Ete bürünürse severim ruhu

Ve eti ruh doluysa severim

 

Azaltamaz masumluk coşkuyu asla

Hem daha güzel doyar insan açken.

Severim erdemin arkası varsa

Ve erdemliyse bir arka.

 

Tanrı kuğuya bindiğinden beri

Fena olur bazı kızların içi

Zevkle katlansalar da acıya:

Duymak ister Tanrı kuğunun türküsünü

 

 

 

DÖRT AŞK ŞARKISI

 

-I-

Senden ayrılıp sonra

Kavuşunca bu büyük güne

Gördüm, görmeye başlayınca

Herkesi neşe içinde.

Ve o akşam vaktinden beri

Bilirsin ya, hangisi

Dudaklarım daha bir güzel

Ve ayaklarım daha bir çevik şimdi.

Daha yeşil ağaçlar dallar ve çimen,

Duyumsayınca böyle

Ve su daha hoş serin

Üstüme dökününce.

 

-II-

Bana neşe verince sen

Düşünüyorum da bazen:

Şimdi ölebilirim diyorum işte

Ve hep mutlu kalırım böylece

Ta sonsuza dek.

Sen yaşlanınca sonra

Ve hatırlarsan beni

Görünürüm yine bugünkü gibi

Ve bir sevgilin olur senin de

Hala gencecik biri.

 

-III-

Yedi gülü var dalın

Altısını yel alır

Biri kalır geriye

O da bana adanır.

Yedi kez çağırırım seni

Altısında gelme kal

Ama yedincisinde söz ver

Tek bir sözcükle gel.

 

-IV-

Bir dal verdi sevdiğim

Üstünde sarı yapraklar.

Yıl desen,geçer gider

Sevdaysa yeni başlar.

--------------------

SONE

 

Eskiden beri alışkınım pencerede

Suyun ya da ormanın uğultusuna

Çabucak uyudum böylece

Yatıp kaldım onun uzun saçlarında

 

O acılı geceden çok şey kalmadı aklımda

Biraz dizinden, azıcık boynundan

Sabun kokusu siyah saçlarında

Ve onun için kulaktan duyduklarım

 

Yüzü çabuk unutulur demişlerdi

İnce bir şey olduğundan üstünde

Yazılmamış boş bir kağıt gibi

 

Yüzü pek gülmez demişlerdi

Çabuk unutulacağını bilir kendisi de

Anımsamaz kim olduğunu belki, okusa bu şiiri

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

DURAKSAYANA

 

Diyorsun ki,

davamıza hayrı yok bu gidişin.

Karanlık gitgide, diyorsun, derinleşiyor.

Güçler azalıyor, diyorsun, gitgide.

Bunca yıl, diyorsun, çalış çabala,

sonunda ilk günden daha güç bir duruma düş.

Oysa işte düşman her zamankinden daha kuvvetli.

Yenilmez gibi de görünür.

Biz de hatalar yaptık, bu inkar edilmez.

Sayımız yavaş yavaş azalmada.

Sloganlarımız orda burda dağınık.

Düşman sözcüklerimizin bir kesimini çarpıttı.

Bugüne dek söylediklerimizden hangisi yanlış şimdi?

Bir kısmı mı, yoksa hepsi mi?

Güveneceğimiz kim var artık?

Arta kalanlar mıyız bizler

yaşayan bir ırmaktan fırlatılmış?

Geride mi kalacağız

kimseyi anlamadan ve hiç anlaşılmadan?

Yoksa şans mı gerek bize?

İşte senin sordukların bunlar.

Ama kimseden bir yanıt bekleme,

yanıtını da kendin ver.

 

ÖĞRENEN KİŞİ

 

Önce kumun üzerine kurdum, sonra kayanın.

Hiçbir şeyin üzerine kurmadım artık

çökünce kaya.

Sonra yeniden kurdum sık sık

kum ve kayanın üzerine.

Öğrenmiştim ama.

Kendilerine güvenip de mektubu verdiklerim

çöpe attılar onu.

Ama hiç önemsemediklerim

bulup geri getirdiler bana.

Öğrendim böylece.

Yapılmadı buyurduklarım.

Gelince gördüm ki

yanlışmış.

Yapılmıştı doğru olan.

Bir şey öğrendim bundan da.

Eski yaralar acır

soğuklarda.

Ben sık sık şöyle derim ama:

Yalnız mezarın hiçbir şeyi olmayacak

bana öğretecek.

 

Bertolt BRECHT

 

Çeviri :
A. KADİR
- Gülen AKTAŞ

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Korsan Jenny

 

Hey ahali! Görürdünüz ya beni

Yerleri ovup silerken hani

Bu rezil kasabada Güney’de

Bu köhnemiş cenabet otelde

Bakardınız aval aval ve bir teklik atardınız

Havanız artsın diye –ne kadar da cömertsiniz!-

Ama bilmezdiniz hiç kim’le dans edersiniz

Hayır. Karşınızda kim var bilemezdiniz

 

Ama durun bakalım karanlık basınca bir gün

Bir çığlık duyacaksınız geceyi yırtan

Kim acaba diyerek fırlıycaksınız yataktan

Ben hınzır bi tebessümle yerleri silerken hâlâ

“Ne sırıtır bu ya?” diye sorucaksınız

Anlatayım da öğrenin o zaman

 

Bir korsan gemisi açıkta

Adı Kara Kadırga

Ve bir kuru kafa pruva direğinde

Buraya gelmek üzere

 

Siz cici beyler, tersleneceksiniz hâlâ:

“Hey s****k, elini çabuk tut, yerleri bitir ve çık hemen üst kata

Derdin ne senin ya? Ekmek kapın burası!”

Toslarsınız bahşişi

Ve gözlersiniz gemileri

Ama ben sayıyorum şimdiden kellelerinizi

Bir yandan da yatakları yapıyorum sessizce

Bu rahat döşeklerde kimse uyuyamıycak, tatlım

KİMSE!

HİÇ KİMSE!

 

Sonunda bir gece çığlığı duyunca

Diyceksiniz: “Ne bu gürültü ya?”

Görceksiniz beni orda pencereden bakarken

Ve diyceksiniz: “Nere bakar bu ya?”

Anlatayım da öğrenin o zaman

 

Bir gemi var biliyorum

Kara Kadırga

Limanı dönmek üzere

Ve topları dizilmiş güvertesinde

 

 

Şimdi beyler!

Yüzünüzden o rahat gülüşü silseniz iyi olur

Kasabanın tüm evleri yerle bir oluyor

Bu cenabet kasabada taş üstünde taş kalmayacak

Bir tek bu ucuz otel dimdik ve ayakta

Bağırcaksınız, “Neden ona bir şey yok?” diye

Evet.

Diyceğiniz bu olacak sadece:

“Neden dokunmadılar ona?”

 

Bütün gece gürültü-patırtı arasında

Düşünceksiniz kim yaşar orda yukarda

Ve sabah görceksiniz beni otelden çıkarken

İki dirhem bir çekirdek saçımda bir kurdela

 

Ve malûm gemi

Kara Kadırga

Bir bayrak çekecek direğine

Bir alkış tufanı yeri göğü inletecek

 

Tam öğleyin rıhtımda

İğne atsan yere düşmez kalabalıktan

Hayalet gemiden süzülenler

Gölgeler gibi dolaşacak ortalıkta

Ama kimse göremiycek onları

Ve zincire vuracaklar tekmil ahaliyi

Getirip karşıma dikecekler

Ve soracaklar bana:

“ŞİMDİ mi gebertelim bunları, yoksa SONRA mı?”

BANA soracaklar:

“ŞİMDİ mi bitirelim işlerini, SONRA mı?”

 

Tam öğleyin oracıkta

Yaprak kımıldamazken rıhtımda

Bir canavar düdüğü duyulacak uzaklardan

Ve o ölüm sessizliğinde:

“Tam zamanı.” diyeceğim onlara

“İşte şimdi tam zamanı.”

 

Yığacaklar cesetleri üst üste sonra

Ve ben bakıp diyeceğim ki:

“Öğrendiniz mi şimdi?”

 

Ve gemi

Kara Kadırga

Açık denizde kaybolup gidecek

Güvertesinde

onun

bir

tek

ben.

 

 

Çeviren : Mehmet Aslan

--------------------

Sonra Doğan

 

İtiraf ediyorum: hiçbir

Umudum yok.

Körler bir çıkar yoldan söz ediyorlar. Ben

Görüyorum.

Yanılgılar tükenince

Oturur son arkadaş olarak

Bir hiç karşımızda.

 

 

Çev:Yüksel Pazarkaya

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

SORULAR

 

Ne giydiğiniz yaz bana ! Sıcak tutuyor mu ?

Uyuduğun yeri yaz bana ! Yumuşak mı ?

Nasıl göründüğünü yaz bana ! Yüzün aynı mı ?

Neyi özlediğini yaz bana ! Kolumu mu?

 

Nasıl olduğunu yaz bana ! Rahat mı ?

Sana neler yaptıklarını yaz bana ! Cesaretin yetti mi ?

Neler yaptıığını yaz bana ! İyi şeyler mi ?

Neler düşündüğünü yaz bana ! Beni mi ?

 

Sorulardır sana bütün verebildiğim

Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim

Yorgunum, uzatamam sana elimi.

 

Ya da açsan sen besleyemem

Sanki bu dünyada hiç yokmuşsum

Unutmuşum gibi seni.

 

Çev: Turgay Fişekçi

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

GECEDEKİ BULUTUN ŞARKISI...

 

Kalbim karanlık, gecedeki bulut gibi

Yurtsuz, ah Sen!

Göklerdeki bulut, üzerinde tarlaların ve ağaçların

Bilmez ne oluyor

Koca bir genişliğin var.

 

Kalbim, gecedeki bulut kadar vahşi

Yurt özlemiyle çılgın, ah Sen!

Uzak göğün tümünü ister

Ve bilmez neden.

 

Gecedeki bulut, rüzgarla tek başına...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

78 Numaralı Duygusal Şarkı

 

Ah, şu aşk yatağında

Bir kez daha yorgun uyuyakalmışım

Bir ağaç gördüm yeşil tomurcuk dolu

Güneşin altında.

 

Düşünüyordum rüyamda

Bu güneş altındaki ağacı:

Zamanı gelince beni bu

Yeşil ağacın altında gömsünler.

 

Sonra senin yanında uyanınca

Bembeyaz çarşaflar içinde:

Ah, beni bu çarşafların

İçine gömsünler diye düşündüm.

 

Ve perdelerin arasından süzülen

Yumuşacık ay

Hareketsiz, sessiz düşünüyordu.

Benim cenazem ne zaman?

 

Daha sonra bacağına

Ve ılık vücuduna sarılmışken

Düşündüm: İlerde

Beni bu kolların arasında gömün.

 

ve hepinizi gözleri yaşlı mirasçılar gibi

yatağımın çevresinde gördüm.

düşündüm: öldüğümde

gitmeme izin vermeniz gerekecek.

 

siz çok şey verenler: bana herşeyi

veremediğiniz için üzüleceksiniz:

beni sevinçli gördüğünüz için

avunamayacaksınız.

 

Bertolt Brecht

--------------------

BİZDEN SONRA DOĞANLARA

 

I

Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!

Doğru söz delilik. Düz alın

Kanıtı vurdumduymazın. Gülen ki

Korkunç haberi

Henüz almamış.

 

Ne günlere kaldık, ki

Neredeyse suçtur ağaç üzerine bir konuşma

İçerir çünkü susmayı bunca kötülük üstüne!

Orda ağırdan caddeyi geçen

Erişilmez mi dara düşen

Arkadaşları için?

 

Doğrudur: geçimimi sağlıyorum daha

Ama inanın: bu bir rastlantı yalnız. Yaptığım

Hiçbir iş doyma hakkını vermiyor bana.

Rasgele korunmuşum. (Talihim dönüverse. Yokum.)

 

Bana diyorlar: ye iç! Bak keyfine!

Nasıl yer içerim, kaparsam

Yiyeceğimi bir açın elinden ve

Bardaktaki suyum bir susuzda yoksa?

Ve yiyip içiyorum gene de.

 

İsterdim bilge olmak.

Eski kitaplarda yazılı nedir bilge

Kavga dışı kalmak dünyada ve kısa yaşamını

Korkusuz geçirmek

Zora başvurmadan edebilmek

Kötülüğe iyilikle karşılık vermek

 

İsteklerine ermeyip, unutmak

İşi bilgenin.

Yapamam bütün bunları:

Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!

 

II

Şehre geldim bozuk düzen günlerde

Açıklık sürerken.

İnsan arasına karıştım ayaklanmada

Ve onlarla birlikte öfkelendim.

Böyle geçti zamanım

Yeryüzünde.

 

Yemeğimi yedim iki savaş arası

Katillerin arasında yattım

Sevgiye saygısız

Ve doğaya sabırsız baktım.

Böyle geçti zamanım

Yeryüzünde

 

Her yol batağa çıkardı benim zamanımda.

Dilim durmaz ele verirdi beni.

Elimden gelen azdı. Ama hükmedenler

Daha rahat olurdu bensiz, buydu umudum.

Böyle geçti zamanım

Yeryüzünde.

 

Gücüm azdı. Hedef

Uzak mı uzak.

Apaçık belliydi, benim ulaşmam

Mümkün değildiyse de.

Böyle geçti zamanım

Yeryüzünde.

 

III

Siz, siz ki çıkacaksınız

Battığımız tufandan

Düşünün

Eksiklerimizden söz ederken

Karanlık çağı da

Sizin kurtulduğunuz.

Gittiydik, ayakkabıdan çok ülke değiştirip

Sınıf savaşları arasından, umarsız

Yalnız haksızlık var da baş kaldırma yoktuysa.

 

Biliyoruz oysa:

Alçaklıktan nefret bile

Çarpıtır çizgileri

Haksızlığa öfke bile

Kısar sesi. Ah, biz

Hazırlamak isterken dostluk yolunu

Dost olamadık kendimiz.

 

Siz ama, o gün gelince

İnsanın insana el uzattığı

Anın bizi

Hoşgörüyle.

 

...

O gün mavi eylül ayında

Sessiz körpe bir erik ağacı altında

Tuttum onu, sessiz beyaz aşkı

Kolumda kutsal bir düş gibi.

Ve üstümüzde güzel yaz göğünde

Bir bulut vardı, çoktan gördüğüm

Çok beyazdı ve çok yukarılarda

Ve başımı kaldırıp baktığımda, değildi orda.

 

O günden beri birçok, birçok aylar

Geçti sessiz aşağı kaydılar

Yok oldu o bütün erik ağaçları

Ve bana sorarsan aşk n'oldu diye

Sana derim ki: hatırlayamıyorum

Ama gene de, inan ki, biliyorum ne demek

istediğini.

Ama gene de gerçekten hatırlamıyorum onun

yüzünü.

Yalnız: o zamanlar öpmüştüm onu, biliyorum.

 

Ve bu öpücüğü de çoktan unutmuş olurdum

O bulut olmasaydı orada

Onu bugün de hatırlıyorum ve hep hatırlayacağım

Çok beyazdı ve yukarılardan geliyordu

Erik ağaçları belki çiçek açıyordur gene de

Ve o kadının belki de şimdi yedi çocuğu olmuştur

Ama o bulut yalnız birkaç dakika için açtı

Ve yukarı baktığımda, rüzgârda kayboluyordu

bile.

Bertolt Brecht

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Çağrılmayınca

Bardaklar yıkanmamış

Çarşaflar düz

Gülümseyiş duygusuz

Dudaklar doygun

 

Pabuçlardan en büyüğü

Sandalyede bir kitap

Pantolonlar yün

Ziyaret beklenmiyor bugün.

 

Çev: Turgay Fişekçi

 

Duyumsadığın Her Şeye

Duyumsadığın her şeye

En küçük önemi ver

 

Söylemişti sensiz yaşayamayacağını

Unutma bunu , yeniden rastlarsan ona

Tanıyacaktır seni.

 

Bana bir iyilik yap, bu kadar çok sevme beni.

 

Son kez sevildiğimde duymmaıştım en küçük bir sevinç bile...

 

Çev: Turgay Fişekçi

 

Güç Zamanlar

Yazı masamın yanında durmuş

Bahçedeki böğürtlene bakıyorum pencereden

Üstünde kırmızı , kara bir şeyler seçiyorum

Ausburg'da çocukluğumdaki böğürtleni

Hatırlıyotum birden

Dakikalarca düşünüyorum

Ciddi ciddi masaya gidip

Gözlüğümü alayım mı diye

Kırmızı dalcılıklarda

Kırmızı dalcıklarda kara böğürtlenleri görmek için yeniden.

 

Çev: Hasan Kuruyazıcı

 

Eskisi Gibi

 

Senin derdin benimdi

Benimki senin

Senin bir sevincin olmadı mı ?

Benim de yoktu.

 

Çev: Turgay Fişekçi

 

Sabah Akşam Okunması İçin

 

Sevdiğim

Söylüyor

Bensiz olamayacağını

 

Bu yüzden

Kendime dikkat ediyorum

Yolda yürürken önüme bakıyorum

Ve korkuyorum her yağmur damlasından

Sanki beni ezecekmiş gibi.

 

Çev: Turgay Fişekçi

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ZULÜMLER YAĞMUR GİBİ YAĞMAYA BAŞLAYINCA

 

 

Paydostan sonra gişeye önemli bir mektup getiren biri gibi:

Gişe çoktan kapalıdır.

Yaklaşan bir sel felaketi karşısında kenti uyarmak

isteyen biri gibi:

Ama başka bir dilde konuşan. Kimse anlamayacaktır onu.

Dört kez kendisine bir şey verilen bir kapıyı

beşinci kez çalan bir dilenci gibi:

Beşinci kez aç kalır.

Yarasından kan boşanan ve doktoru bekleyen biri gibi:

Kan durmaz, hep boşanır.

 

Biz de ortaya çıkıyor ve bize yapılan zulümleri haber

veriyoruz.

 

İlk kez arkadaşlarımızın yavaş yavaş katledildiğini

bildirdiğimizde

çığlıklar göklere ağdı.

Yüz kişiydi katledilen. Ama bin kişi katledildiğinde

ve ölümlerin sonu gelmediğinde bir sessizlik

kapladı ortalığı

 

Zulümler yağmur gibi yağmaya başlayınca

"dur!" diyen olmaz artık,

 

Cinayetler üst üste yığılmaya başlayınca görülmez

oluverirler.

Çekilen acılar dayanılmaz olunca duyulmaz artık

hiçbir çığlık.

Çığlıklar da yaz yağmuru gibi yağar.

 

 

 

 

Bertolt BRECHT

 

Çeviri : A. KADİR - Gülen AKTAŞ

 

 

SENİ HİÇ ÖYLESİNE SEVMEMİŞTİM

 

Seni hiç öylesine sevmemiştim, küçüğüm

 

Ayrılırkenki kadar senden o akşam kızıllığında

 

Mavi orman yuttu beni, küçüğüm, mavi orman

 

Üstünde soluk yıldızlar çoktan belirirken batıda

 

 

 

Hiç gülmedim küçüğüm, gülmedim biraz olsun

 

Giderken karanlık kaderime rahatça –

 

Arkamda kalan yüzler

 

Mavi orman akşamında soluyordu yavaşça.

 

 

 

Yalnız ve yalnız o akşam güzeldi her şey, küçüğüm

 

Ne daha önce, ne daha sonra –

 

Tabii: Yalnızca koca kuşlar kaldı artık bana

 

Gece karanlık gökyüzünde dolaşan aç açına.

 

Türkçesi; Kerem Çalışkan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...