Jump to content

Mojo(iksir) nedir ve tarihçesi


belfalas

Önerilen Mesajlar

İksirler yenileyici ve şifa verici olduğu inanılan içkilerdir. Bu terim ilk önceden simyagerler tarafından (aynı zamanda felsefe taşı olarak bilinen) basit metalleri altına dönüştüren, hastalıkları tedavi eden ve yaşamı uzatan maddeyi tanımlamak için kullanılırdı. Simyagerler her ne kadar bu kelimeyi türetmişlerse de, böyle bir madde konusundaki inanç simyadan önce de vardı ve sürekli olarak mitoloji ve din tarihinde rastlanır.

 

Kelimenin Kökeni

 

Bu kelime, Latince elixir kelimesinden kaynaklanır ve eliksir de Arapça el-iksir kelimesinin Latinceleşmiş bir şeklidir. Grekçe'de tıp ve simya dönüşümü için kullanılan kuru bir toz olan xerion kelimesine akrabadır.

 

Özelliği ve Önemi

 

Din, mitoloji ve peri hikayelerinde bir yerlerde yaşlıyı genç kılan, hastayı iyileştiren, veya ondan bir yudum, soluk veya parça ısıracak kadar şanslı, bilge veya kurnaz olana refah ve sonsuz yaşam veren bir ot, pınar, taş, sarhoş edici içki veya cadı kazanında hazırlanan zehirleyici bir karışım olduğu fantezisi oldukça yaygındır. Gılgameş Destanında Uruk'un görkemli kralı sonsuz yaşamın sırrını bulmak için yolculuğa çıkar ve denizin dibinde sonsuz yaşam otunu bulma şansını sahip olur. Onu yerinden söker ama dikkatsiz bir şekilde onu ortalıkta bırakır ve bir deniz yılanı onu çalar.

 

Gılgameş'in kaybettiği şeyi bulmak için sayısız insan çabalamıştır. Sağlık, refah ve sonsuz yaşamı bağışlayabilen sihirli bir maddenin varlığı konusunda inanç insanların ölüme meydan okuması kadar eski bir düşünsel dilektir. Ölümü yaşamın doğal sonucu olarak kabul etmekten uzak, her yerde insanlar ölümü cehalet ve kötü niyetin sonucu olarak görmüşlerdir. İnsanların bir zamanlar ölümsüz oldukları ve halen olmaları gerektiği inancı ölümün dünyaya nasıl girdiğini anlatan mitolojik öykülerde içerilmektedir. Gılgameş Destanındaki gibi bir deniz yılanın ölümsüzlük otunu çalması motifi dünyanın her tarafında tekrarlanmaktadır. Hepsi bir yılan veya deniz canavarının kutsal bir ölümsüzlük pınarı, yaşam ağacı, gençlik pınarı, altın elma vs. koruduğu mitinin varyasyonlarıdır. Bütün bu mitlerin arkasında tanrıların kıskanç olduğu ve ölümsüzlük iksirini insanların ulaşamayacağı yerlerde sakladığı korkusu yatar (Tekvin 3:22'e bakınız). İnsanlar öz hakkı olan ölümsüzlüğü geri kazanmak için tanrıları ayartmak veya atlatmak için gerek fiziksel, gerekse de ruhsal olarak büyük çaba harcamışlardır.

 

Yaşam Suları

 

Mısır, Hint, Grek, Babil ve İbrani yaratılış efsanelerine göre hayat, her şeyin özünü taşıyan ilkel madde olan sudan çıkar. Tufan efsanelerinde hayat sulara (şekilsiz biçim) geri döner, buradan yeni şekillerle yeniden ortaya çıkabilir. Vaftiz töreni suyun hayatın kaynağı olduğu ve dolayısıyla yeniden doğma ve ölümsüzlüğün kaynağı olduğu inancından doğmuştur. Bu şekilde su nihai büyüsel ve tıbbi madde olmaktadır. Arındırır, gençliği yeniler ve bu yaşamda ve gelecek yaşamda ölümsüzlüğü temin eder. Bu sihirli "ab-ı hayat"a (yaşam suyu) birçok isim verilmiştir - soma, haoma, ambrosya, şarap - her biri insanlara ve tanrılara bilgi, güç ve ölümsüzlük başlayabilecek kutsal bir içecektir.

 

Hem aylık yinelenmesinden dolayı, hem de hayatın kaynağı su üzerindeki kontrolünden dolayı ay yinelenmenin nihai sembolüdür. Ayı deniz suyu, yağmur, bitkisel yaşam, dişi bereket, doğum, ölüm, inisiyasyon ve yinelemeye ilişkilendiren sembolizm Neolitik çağına dek iner. Güneş de güçlü bir yineleme ve ölümsüzlük sembolüdür. Güneş ve ayla ilgili mitolojik ve dini bağlantılar, insanların bu gök cisimlerine ilintili sıvı, bitki, hayvan, mineral ve metalleri kullanarak neden iksirler hazırlamak istediklerini açıklar.

 

Dünya Dinleri ve İksir

 

Şamanizm'in yerine yavaş yavaş daha organize dinler geçerken, zihinsel farklılaşım yaratan druglar şeklinde iksirlerin ritüel kullanımı giderek ruhban sınıfın tekeliyle sınırlandı. Zamanla tamamen terk edildi veya ruhban sınıfın kontrolü altında (etkisiz maddelerin kullanıldığı) sembolik ritüeller yerini aldı. Bu durum hem Hint ibadette ravent suyu ve diğer sıvıların somanın yerine aldığı Vedik sonrası döneminde, hem de haoma'nın içimi Zerdüşt tarafından vazgeçirildiği İran'ın erken Zerdüşt döneminde yaşanmıştı. Bireysel vecit özelliklerine dayanan Şamanların transları, hiyerarşi ve muhafazakarlık üzerinde kurulu dini teşkilatlara ters düşmektedir. Eleusis Misterlerde kukeon'i içme ritüeli teşkilatlı dinlerin bireysel vecit deneyimleri nasıl bir takdis edilmiş bir rahip tarafından toplumsal bir olaya dönüştürüldüğü konusunda bir örnek oluşturmaktadır.

 

Diğer bir örnek de Hristiyanlıkta komünyon ayinidir. Bir iksir kavramında ölümsüzlük vaadi bu ritüelin esasını oluşturur. Yuhanna İnciline göre (6:51) ekmek ve şarap tam anlamıyla İsa'nın bedeni ve kanıdır ve onu sindiren kişiye sonsuz yaşam verir. Antakya'lı Ignatius (Ölümü M.S. 113) ekmeği ebediyet ilacı ve ölüme karşı çare olarak tanımladı. Ancak Hıristiyan teologlar komünyon doktrininde İsa'nın gerçek varlığında saklı tanrılaşma ve (ahlaki terbiye gerekmeden imanın hidayet için yeterli olduğu) antinomyanizim fikirlerinin tehlikelerinin farkındaydı ve sürekli olarak bu iki konuda uyarılarda bulunuyorlardı. Aziz Pavlus'ın erken Hıristiyanlar tarafından kutlanan Aşk Ziyafeti Agape'yi kınaması (bakınız 1 Cor. 10-11), coşkunun heteredoks inançlara yol açabileceği korkusunu yansımaktadır. Kilise güç kazandıkça eki Şamanik uygulamaları devam eden bireyler din sapkınları olarak afişlendiler ve kıyıma uğradılar. Cadıların, majisyenlerin ve simyagerlerin kaderi buydu.

 

Simya ve İksir

Hem doğu, hem de batı simyagerler insanları ölümsüz kılan iksirler ürettiklerini iddia etmişlerdir. Ama Çin simyagerler Hint, Grek ve batı simyagerlere kıyasla fiziksel ölümsüzlük arayışında daha da ısrarcı bir tutum içindeydiler. Batı düşüncesine o denli has olan bu dünya ve öte dünya arasındaki fark Çin simyagerler tarafından göze alınmıyordu, ayrıca Grek ve Hint simyagerler gibi kozmostan kurtulmayı da ummuyorlardı. Çinliler için madde ve ruh tek bir organik bütünün parçalarıydı ve iksirlerin işlevi bir nevi sürekli tutkal gibi hareket edip beden ve ruhu sonsuza dek bir bütün olarak tutup "cevheri" (şen) korumaktı.

 

Çinliler her zaman yaşamı uzatmakla ilgilenirlerdi, ancak görünüşe göre ölümsüzlük iksiri fikri erken Taoist felsefesinin harfi tefsirinden dolayı ilk kez dördüncü asırda ortaya çıktı. Esasında Tao kelimesi fiziksel bedenlerin gelişmesi ve çalışmasını sağlayan yaşam gücü anlamına gelmişti. Zamanla Taoist simyagerler bu soyut ilkeyi içilir veya yenilir bir iksire dönüştürdü. Tek sorun Tao'nın maddi yapısını tayin etmek ve yenilir bir şekle sokmaktı. Genel görüşe göre özellikle dayanıklılığından dolayı altın ve renginden dolayı zincifre en gözde adaylardı. Dünyanın her tarafında insanlar altının mükemmel ve yok edilmez özelliğini kendileri dahil mükemmel olmayan şeylere aşılamaya çalışmışlardır. Bunu başarmak için altın tozunu yemişler ve altınlı içkiler içmişlerdir. (Batı simyagerler Musa için simyager demişler, bunun sebebi Çıkış 32:20'de İsrailoğullarını altın buzağıyı toz haline getirip suyla karıştırıp içmelerine zorlamıştır).

 

Zincifrenin iksir için ideal madde olduğu fikri onun rengi ve kimyasal yapısına dayanmaktaydı. Zincifre kanın rengi kırmızıdır ve cıva kükürt karışımı cıva sülfat olduğu için metallerin en canlısı saf cıvaya dönüştürülebilir. Tabii ki, burada önemli bir sorun var, zincifre zehirlidir, ama ölümsüzlük güçlü bir hayaldi ve simyagerler başkaları gibi çileyi gerekli bir bedel olarak kabul etmişlerdi. M.S. 820 ve 659 yılları arasında tam altı Çin İmparatoru sonsuza dek yaşama dileği ile aldıkları iksirlerden zehirlendiler. Joseph Needham (1957) dokuzuncu asırdan sonra Çin simyasının gözden düşmesinin sebebi için zehirlenmenin önemli bir unsur olduğunu ortaya atmıştır.

 

Simyasal bir iksirin fikri Orta Çağlarda Batıya İslam aracılığı ile gelmiştir. Ancak Hıristiyanların madde ve ruh ayrımı ve ahrette yaşam üzerinde durmaları simyagerlerin bu yaşamda ölümsüzlüğü kabul etmelerini zorlaştırdı. Yine de bazı simyagerler ölümsüzlük iksirini yaratmaya çalıştılar ve deneyleri tıbbi teori ve uygulamalara katkıda bulundu, çoğu simyager ise basit metalleri altına çevirecek daha sınırlı ve dünyevi amaca yöneldiler. Seçkin bir grup ruhsal simyagerler her iki amacı hor gördüler ve ruhu yüceltip ilahi menşeine götürecek ruhsal iksirler aradılar.

 

Ölümsüzlük iksirini arayan bütün bu simyagerler arasında, bildiğimiz kadarıyla hiçbiri başaramadı. Ancak insanoğlunu sefalet, hastalık ve ölümden kurtaracak bir maddenin olduğu fikri dini, felsefi ve bilimsel düşünceye güçlü bir dürtü olmuştur.

 

-alıntıdır-

kaynakça :Alison couldert; Potions

vikipedi

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ölümsüzlük iksirini bulsa bulsa michael jackson bulur. adam servetini daha fazla yaşamak için harcıyor. son olarak oksijen çadırında yatıyormuş.:)

hayatın devamından beri herkes aradığı halde ölümsüzlük iksirini kimse bulunamadı. bence bu iksirle falan değilde ancak tıbdaki son ilerlemeler sayesinde olacak . insanın yaşlanmasını sağlayan dna yok edildiğinde eminimki başarılacaktır.

 

paylaşım için teşekkürler.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

:) ben teşekkür ederim...aslında bence tüm ilaçlar iksirlerden doğmuştur zaten...büyüler ve simyacılık biyoloji ve kimya biliminin atalarıdır. bu yüzden modern ilaçlar kadim iksirlerin atalarıdır bence...bu öneriyle bilimadamlarının bir gün ölümsüzlük "iksir"ini bulacaklarına şüphem yok:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar çok yerni bir üyeyim ve ilk yorumumu yazıyorum. Fakat bu konuda azda olsa bilgim bulunmakta. İlk olarak kendimi tanıtayımda konuya atlamış olmayalım. Bende büyü maji wicthcraft gibi şeyleri okuldan bir arkadaşımdan aldığımOkültizm adlı kitaptan duydum. Ben küçük yaşlarımdan beri büyünün var olduğuna inanan biriyim. Ve sürekli onu bulmayı amaçlarım. Ve şimdi onu nulmaya başladım. herneyse Ölümsüzlük iksiri idi konumuz. KAdim geçmişte insanlar yaklasık 700 yıl kadar yasıyorlardı. Hz.Nuh hikayesindende biliyorsunuz. Bu uzun yasamın sırrı genç bir inisiye(okülist eğitim alan yetenekli kişi) tarafından bulunmuş. İksirin yapımında SARIMSAK TOHUMU kullanan inisiye uzun ve sağlıklı yaşam iksirini bulmuş. Diğer kullandığı malzemeler ise bilinmiyor sadece Sarımsak Tohumu vurgulanmıştır.

 

Bu iksiri kullanıma sunan inisiye sayesinde insanlar 1000 yıllarca yaşamaya başlamışlar. Uzun süre yaşan insanlar bilgilerini ve yeteneklerini kullanarak Tanrı'ya ortak koşmuşlar ona baş kaldırmışlardır. Tanrıda en üstün olduğunu hatırlatmak ve onları cezalandırmak için BÜYÜK TUFAN'ı göndermiştir. Tufandan sonra ise sarımsak tohumu ve büyü sanatını insanlara öğreten insanlar ile onlarak yardım eden varlıkların her türlüsü yer yüzünden silinmiş bilgileride onlarla beraber yok olmuştur. Bizlerin bu tür bilgileri şuan da dahi gizli olarak almamızın asıl nedeni budur.

 

 

Şimdiden teşekkürler...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bana göre bu iksir felsefesi;eski zamanlarda bilimin ve tıbbın gelişmediği dönemlerde insanoğlunun doğaya karşı acizlik duygusunu gidermek için başvurmuş olduğu yöntemlerdir.Yani sonuçta bir hastalık düşünün,tedavi etmek için elinizde hiçbir somut bilgi yok.o zamanın kısıtlı tıp bilgisiyle elde edilen ,hastalıklara iyi gelen çeşitli maddeleri toplayıp birazda hayal gücünüzü kullanıp yeni bir iksir elde edebilirsiniz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...