Jump to content

Hristiyanlıkta Cin İnancı


nevermore

Önerilen Mesajlar

Hristiyanlık’taki cin anlayışı adeta, Yahudilik, Maniheizm, Greko-Romen, Gnostisizm, Yahudi geleneklerinin bir karışımıdır. Fakat hristiyanlıktaki cin telakkisi daha çok M.Ö II. ve I. yüzyıllardaki Yahudi apokrif ve apokaliptik literatüründen etkilenmiştir. Buna göre cin anlayışı, meleklerle birlikte yaşayan insan kızlarından yasak ilişki sonucu oluşan dev sınıfının zamanla kötü ruhlar zümresine dönüşmesi bahsinin Yeni Ahid yazarlarında şeytan ve emrindeki cinî topluluk hâline getirilmesi neticesinde şekillenmeye başlamıştır.

Cinlerin varlığına Hristiyanlar da inanmaktadır. Gerek İnciller’de gerekse Pavlus’un Mektupları gibi Hristiyanlarca kutsal sayılan metinlerde cinlere oldukça çok yer verildiği görülmektedir. Tabi burada, Hz. İsa’nın mucizeleri arasında deli veya cin çarpmış kimseleri iyileştirmesinin de yer alması önemli rol oynamıştır.

Yakub’un mektubunda cinlerin Allah’ın varlığını ve birliğini kabul ettikleri kaydedilmektedir. Burada şöyle geçmektedir: “Sen Allah bir olduğuna inanıyorsun, iyi ediyorsun, cinler de inanıyorlar ve titriyorlar. Fakat ey boş adam, imanın ameller olmayınca faidesiz olduğunu bilmek ister misin?” Buradan o dönem hristiyanlarının cinlerin de mükellef olduklarına ve Allah’ın buyruklarına itaat etmekle yükümlü olduklarına inandıkları anlaşılmaktadır.

Hristiyanlık cinleri kabul etmekle beraber, cinlere tapınmayı yasaklamıştır. Pavlus, “... Milletler kurban ettikleri şeyleri Allah’a degil, cinlere kurban ediyorlar ve cinlerle iştirak etmeni istemem. Rabbin kâsesinden ve cinlerin sofrasından içemezsiniz. Rabbin sofrasından ve cinlerin sofrasından hissedar olamazsınız” demektedir. Aynı şekilde Yuhanna’nın Vahyi’nde de cinlere secde etmek yasaklanmıştır.

Hristiyanlara göre Hz. İsa’nın deli (mecnun) olan kimselerden cinleri kovup çıkararak onları iyileştirmesi peygamberliğinin bir alâmeti ve onun bir mucizesi olarak kabul edilmiştir. İnciller’de yer alan ifadelerden Hz. İsa’nın birçok defa, birçok yerde deli olan kimselerden cinleri kovarak onları iyileştirdiği nakledilmektedir.

Örneğin Matta İncili’nde bu hususta şöyle denmektedir: “Ve onun haberi bütün Suriye’ye yayıldı ve ona çeşit çeşit hastalıklara ve dertlere tutulmuş bütün hastaları, cinlere tutulanları, saralı ve inmeli olanları getirdiler ve onları iyi etti. ” Yine Luka ve Markos İncili’nde bildirildiğine göre Hz. İsa, Mecdelli Meryem adlı kadından yedi tane cin çıkararak, onu iyileştirmiştir. Markos İncili’ne göre cinler, Hz. İsa’ya itaat etmek zorundaydılar, çünkü onu tanıyor ve kendisinden korkuyorlardı.3 Luka İncili’ne göre de cinler, Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu itiraf ediyorlardı: “Birçoklarından da cinler: Sen Allah’ın oğlusun diye bağırarak çıkarlardı. Onları azarlayarak söylemeye bırakmazdı, çünkü kendisinin Mesih olduğunu biliyorlardı.


O dönem halkından bir kısmı Hz. İsa’ya inanmakta bir kısmı da onun cinli (deli) olduğunu iddia etmekteydiler. Yine İncil’lerden anladığımıza göre onun, bu cin çıkarma mucizelerini cinlerin başkanı Beezbul vasıtasıyla yaptığını ileri sürenler de bulunmaktaydı.

Bu da halkın, cinlerin bir hükümdarı olduğuna ve isminin Beezbul olduğuna inandıklarını göstermektedir. Bu nedenle Hz. İsa’ya inanmayanlar onun cinleri Beezbul vasıtasıyla çıkarıp kovduğunu iddia etmişlerdi. Ancak İncil’lere göre Hz. İsa, cinleri Allah’ın ruhu ile çıkarıp kovduğunu söylemiştir.

Luka İncili’nde yer alan ifadelerden, Hz. İsa’nın yaşadığı dönemde halkın cinlerin murdar olduklarına inandıklarını anlıyoruz. Yine İnciller’den, halkın, cinlerin sara hastalığına, deliliğe ve dilsizliğe sebep olduklarına inandıkları anlaşılmaktadır. Nitekim Hz. İsa, saralı bir çocuğu onu hastalandıran bir cini kovarak iyileştirmiş; cine tutulmuş dilsiz bir adamı, cinini kovarak iyileştirmiş ve konuşmasını sağlamıştır .

İnciller’de cinlerle alakalı anlatılanlardan oldukça meşhur olan bir rivayet de, Matta ve Luka İncil’lerinde kaydedilen, Hz. İsa’nın Gadarinîlerin veya Gerasinîlerin memleketinde cinler tarafından delirtilmiş, kabirlerde yatıp kalkan, çıplak dolaşan bir veya iki kimseyi, cinleri onlardan kovarak iyileştirmesi, ancak adamdan çıkan cinlerin kendilerini cehenneme göndermemesi için Hz. İsa’ya yalvarmaları, Hz. İsa’nın da onların bir domuz sürüsüne girmesine izin vermesi; cinlerin musallat olduğu domuz sürüsünün ise uçurumdan aşağı göle atılarak boğulmas hadisesidir.

Bu olay, Matta ve Luka İncil’lerinde farklı şekilde nakledilmiştir. Luka İncil’inde hadise, Galile karşısında olan Gerasinîler’in memleketinde cereyan etmişken, Matta İncili’ne göre olay,Gadarinîler’in memleketinde meydana gelmiştir. Luka İncili’ne göre bu olayda Hz. İsa’nın cinlerini kovarak iyileştirdiği kimse bir kişi ve adı Lejiyon iken, Matta İncili’ne göre aynı olayda Hz. İsa’nın iyileştirdiği iki kişi söz konusudur.

Tabi Hristiyanlığın muteber kabul ettiği ve vahiy mahsulü saydığı iki kutsal metin olan her iki İncil’de yer alan bu açık farklılık dikkat çekicidir. Buna benzer bir durum Matta ve Markos İncil’lerinde nakledilen diğer bir cin çıkarma hadisesinde de görülür. Matta ve Markos İncil’lerinde nakledildiğine göre, cinli kızının iyileştirilmesini isteyen İsrailoğulları’na mensup olmayan bir kadına Hz. İsa “Ben, İsrâil evinin kaybolmuş koyunlarından başkasına gönderilmedim"  diye cevap vermiş ve onun isteğini ilk önce reddetmiştir. Daha sonra Hz. İsa kadına şöyle demiştir: “Çocukların ekmegini alıp, onu köpeklere atmak iyilik degildir"

 sonuç olarak kadının ısrarı ve “Ya Rab, zira köpekler de efendilerinin sofrasından düşen kırıntılardan yerler" demesi üzerine İsa, kadının çocuğunu iyileştirmiştir. Matta ve Markos İncilleri’nde anlatılan bu olayda da geride bahsedilenlere benzer farklılıklar bulunmaktadır. Markos, Hz. İsa’dan yardım isteyen kadının Yunanlı olup, Suriye’li Fenike ırkına mensup olduğunu söylerken, Matta İncili, kadının Kenanlı olduğunu kaydetmiştir.

İnciller’e göre Hz. İsa, cinleri çıkarma yetkisini Havârîlerine de vermiştir. “Ve Cinleri çıkarmaya kudretleri olsun diye on iki kişi tayin etti”. Havariler de Hz. İsa’dan aldıkları bu imtiyazla murdar ruhlar üzerine hâkim olmuşlar ve cinleri çıkararak, hastaları iyileştirmişlerdir. Yine Luka İncili’ne göre Hz. İsa Havarîlerden başka yetmiş kişi daha tayin ederek, onlara cinleri çıkarma yetkisi vermiştir. “Ve yetmişler: ‘Ya Rab, cinler bile senin isminle bize itaat ediyorlar’ diyerek sevinçle döndüler”

İncil’lerde yer alan ve Hz. İsa’nın cin çıkarma yetkisini başkalarına da verme durumu, daha sonraki yıllarda hristiyanlar arasında artan ve bugün de hâlâ hristiyan din görevlileri tarafından devam ettirilen cin çıkarma hadisesinin kaynaklarını ve zeminini göstermesi açısından önemlidir. Markos İncili’ne göre cin çıkarmak Hz. İsa’ya iman eden kimselerin bir alameti olmuştur. Hz. İsa, çarmıha gerilip öldürüldükten sonra tekrar dirilmiş ve sofrada oturan Havarîlerine görünmüş ve onlara şöyle demiştir: “Şu alâmetler imân edenlerle beraber gidecektir: Benim ismimle cin çıkaracaklar, yeni dillerle söyleyecekler, yılanlar tutup kaldıracaklar, ödürücü bir şey içseler onlara hiç zarar vermeyecek, hastalar üzerine ellerini koyacaklar ve onlar iyi olacaklar”

Yeni Ahid cinlerin putperestlerin tanrıları olduğunu bildirmekteyse de onların bedenî ve ruhî hastalıkların kaynağı olduğunu da açıklamaktadır. Yeni Ahid’e göre cinler insanın içine girip hastalık yapmakta ve onlar ancak Tanrı’nın adı anılarak bedenden çıkarılabilmektedir.
XII. Yüzyıldan itibaren cinler hristiyan sanatında her çeşit talihsizlik, felaket, sel, zelzele, ölüm ve ferdî ıstırapların kaynağı olarak tasvir edilmeye başlanmıştır. Yine Yuhanna’nın Vahyi’nde kaydedildiğine göre sapıklık ve küfre destek olan alametleri yapanlar murdar cinlerdir.

Cinlerin aldatıcı olduğu her fırsatta dile getirilmektedir. Pavlus’un Timoteos’a yazdığı mektubunda, Ruh’un kendisine, daha sonraları imandan irtidad edenlerin aldatıcı ruhları ve cinlerin öğretişlerini dinleyeceklerini, bunların evlenmeyi menedeceklerini haber verdiğini söylemektedir.

IV. Lataron Konsili’nde cinler ve kâfirlerin şeytanla birlikte ebedî cezaya çarptırılacağı açıklanmış, XV ve XVI yüzyıllarda cinnî inançlar zirveye çıkmış, ayrıca önce Avrupa’da daha sonra da Amerika’da cadı ve büyücülük büyük bir ilgi görmüştür.

Hristiyanlıkta cinlerle alakalı anlayış, özellikle de İncil’lerde cinlerle alakalı anlatılanlardan da beslenerek büyümüş ve kendine has bir yön izlemiştir. Bu izlenen yön, özellikle Hz. İsa’nın cinli hastaları iyileştirmesi, cin çıkarma yetkisini başkalarına da vermesi ve nihayet iman edenlerin alameti olarak kendi ismiyle cin çıkarmalarını göstermesi asırlar geçtikçe büyü yapma ve cinleri kullanma uygulamalarının artış göstermesine neden olmuştur.

Tüm Orta Çağ boyunca cin çıkarma adı altında, deliler çok kötü şartlarda, çok ilkel metotlarla tedaviye çalışılmıştır. Hatta çok eski değil, daha 16. Yüzyılda John Weyer isimli ruh hekimi Kâinatta yedi milyon şeytanın bulunduğunu (!) hesaplamış ve bunları vücutlarında taşıyan delilere tatbik edilecek işkence metotları hakkında bir de kitap yazmıştı.
Cin çıkarma uygulamalarının Protestanlığın bir kolu olan Reforme Hristiyan Kilisesi ile Doğu Kiliseleri’nde hâlâ uygulandığı kaydedilmektedir.

  • Beğeni 1
  • Teşekkür 1
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Güzel paylaşım. Sadece reforme ve doğu kiliselerinde değil, katoliklerde de çok yaygındır. Hatta Vatikan hemen hemen her sene exorcism için dünyadaki din adamlarını toplar kurs verir.İnternette detayları vardır.

Zaten Avrupa'daki çoğu kilisede belli zamanlarda kilisenin resmi görevlileri exorcism yapar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...