Jump to content

Orta Çağ’da Avrupalı Kadına Kurulan Büyük Kumpas Cadı Avı ve Arkasındaki Gerçekler.


nevermore

Önerilen Mesajlar

Tarihçilerin cadılarla ilgili şerh düştükleri ilk kayıt, Endora adlı bir cadıdır. Bu cadı gelecekten haber verecek kadar yetenekli bir kâhindir. O’nun bu unvanı almasında MÖ X. yy.da, İsrail’in ilk kralı Saul’un başına gelecekleri bilip ona savaşta öleceğini söylemesi etkili olmuştur. Hikâyeye göre Endor, "medyum"u pagan Antik Çağ’ın kâhin kadınlarına benzemektedir. Kadın, Saul'un cincileri ve bakıcıları sürgüne gönderdiğini söylemiş; çünkü karşısındakinin kim olduğunu bilmemektedir, fakat Saul ona Tanrı adına dokunulmazlık vaat etmiştir. Cinci kadın ruh çağırmış ve Samuel'in hayaleti ortaya çıkıp, Filistinlilere karşı savaşını baştan kaybettiğini, üç oğlunu savaşta kaybedeceğini Saul'a bildirmiştir. Saul yenilmiş ve hikâyenin devamı hayaletin kehanetlerini doğrulamıştır.

Orta Çağ’dan günümüze kalmış olan en mistik grup cadılardır. Onların yüzyılları aşarak hala Avrupa tarihinde, bayramlarında kültürel izlerini devam ettirmesi belki de Orta Çağ’ın en haksız ithamlarına uğramalarıyla yaşadıkları acıların Avrupa’nın toplumsal bilinçaltından yüzyıllardır temizlenememesinin neden olduğu bir “vicdan azabı” denilebilir.

Çünkü Orta Çağ insanı günlük hayatında yolunda gitmeyen ne varsa sorumlu tutacağı bir sanal düşman yaratma yoluna gitmiş, işlerin karmaşıklığını büyüye, büyücülüğü ise kadına yükleyerek onunla mücadele etmiştir. Üstelik bu mücadelesinde kendisine destek olması için siyasi ve dini makamları da baskı altına alarak savaşının boyutunu genişletmiştir. Bu savaşa bir isim de verilmiştir; “Cadı Avı.”
Cadı Avı sürecine giden yolun nasıl döşendiğini görebilmek için cadılık paranoyasının nasıl başladığına bakmak gerekir. Cadılığın asıl anlamı Geç Orta Çağ ve Erken Modern Dönemle birlikte rayına oturacaktır. Çünkü Avrupa bu dönemde cadı kavramını gizli bir paranoyaya döndürecektir. Bu paranoyanın temelinde yatan unsurları incelediğimizde karşımıza çok kaotik bir politik ve sosyal süreç çıkmaktadır. 1000-1400 yılları arasında Avrupa birçok farklı tehdidin baskısı altında ciddi bir kabuk değiştirme evresine girmiştir. Doğu’da güçlü İslam ordularının taarruzları yanında, Batı’da Doğu Ortodoks Kilisesi ile yaşanan gerilimler; bir yandan Heretiklik’in yükselişi, vebanın yıkıcı etkileri adım adım karamsar bir Avrupa oluşmasına zemin hazırlamıştır.

Hiç şüphe yoktur ki yaşanılan buhranlı günler Orta Çağ bireyi üzerinde, her taraftan kuşatıldığına dair bir his uyandırmakta onun zihinsel, ruhsal ve psikolojik yapısını etkilemektedir. Bu etkinin onda yarattığı sonuç ise yorgunluk, mutsuzluk ve yılgınlık duygusu olmuştur. Çünkü bu saldırı altında yaşayan birey kafasında çeşitli komplo teorileri ile kuşanmaktadır. Kilisenin kuşattığı Orta Çağ Avrupa insanına göre; bu komploları gerçekleştirecek olan kitle ancak Hristiyanlığa karşı olanlar, şeytanla iş birliği yapmış olanlardı. Bunlar kilise tarafından düşman edilmiş ve toplumdan dışlanan gruplardı: Heretikler, Yahudiler, Cüzzamlılar, Kâfirler… gibi. Bunlar şeytanın açık destekçileriydi, ancak bir de şeytanın gizli destekçileri vardı. İşte cadı figürü de şeytanın bu gizli destekçisi olarak Erken Modern dönemde yerleşmiş ve paranoya şeklinde Cadı Avı süreciyle genişleyip yayılmıştır.

Cadılık kavramının kötü bir anlam ve mücadele edilecek bir düşman vasfı kazanmasında etkili olan unsurlardan bir diğeri de Orta Çağ insanının Yahudiler için beslediği olumsuz duyguların cadılık kültürüne etkide bulunmasıdır. Çünkü Yahudilerde cadılar gibi şeytanla iş birliği içinde olmuşlardır ve genelde sonları da cadılar gibi kısık ateş, erimiş kurşun, kaynar yağ, zift, balmumu ve sülfür karışımı bezenmiş bir işkenceye maruz kalmak olmuştur. Hatta Yahudi nefreti o kadar baskındaki uğradıkları bu acılı son bile birçok Hristiyan’a göre onların işlediği suçun tam olarak cezası değildi . İşte Avrupa bilinçaltında yatan bu düşmanlık Orta Çağ’da farklı bir isimde etkisini göstermiştir: Cadılık. 


XVI. yy. ve XVII. yy. Cadı Avı sürecinin şeytanla ilişkiyle bağlantılı olarak yaşanmasına neden olan bir diğer unsur da büyüdür. Aslında zehirlenme ve büyücülük, bazı temel özellikleri paylaşan ayrı suçlar olsalar da muhtemelen birbirini akla getiren birincisi ikincisinin bir yönü olarak düşünülebilen kavramlardır. Öyle ki cadı hakkındaki popüler Avrupa görüşü, cadının düzenli olarak zehir kullandığı düşüncesi olmuştur .  

Büyü ister yerel azizlerin kültleriyle ister pagan halk dininin mirasıyla bağlantılı olsun, bazı durumlarda kabul edilebilir olsa da kesinlikle kabul edilmeyen büyü uygulamaları da olmuştur. Bu tür kabul edilemez uygulamaların algısı, uygun bir şekilde "büyücülük, cadılık" kavramı altında nitelendirilmiştir. Çoğu insan günlük yaşamlarında bir çeşit büyü uygulamış olsa bile, büyü başkaları tarafından kullanıldığında cadılık ve büyüden korkulduğuna dair kanıtlara İskandinav’da ki birçok dua kitabı örnek olarak gösterilebilirdi.


Cadı davalarında büyü ve şeytan kılıfının kullanılmasının arka planı aslında iki farklı kültürün, yani İncil kültürü ile pagan kültürünün, çarpışmasının bir sonucudur. John Frazer gibi bazı tarihçiler, toplumun mücadele ettiği gizli pagan mezhepleri olduğunu düşünmüş ve cadı avı sürecinin köklerini bu dini motiflerde aramışlardır. Burada belirtilmesi gereken önemli nokta şudur ki; büyü, şeytan ve cadı ilişkisi toplumsal hayatta kabul görmesi dönemin entelektüel kesiminin de bu konuya eğilip tartışması sayesinde olmuştur. 


 Cadı Avı süreci hakkında bilinen birçok yanılgı mevcuttur. Onlardan ilki ve belki de en önemlisi, din adamlarının ve yargıçların cadı avı sürecinin yukarıdan talihsiz kitleler üzerinde başlattığıdır. Yani toplumun egemen olan dini, idareci, yönetici kadrosunun süreci başlatmada etkili olduğu inancı mevcuttur. Ancak daha yakın tarihli araştırmalar, cadıların izini sürme arzusunun genellikle toplumun alt katmanlarından, yani hiyerarşik olarak aşağıdan, kaynaklandığını sıradan halkın yetkililere harekete geçmeleri için baskı yaptığını göstermektedir. Bu durum Almanya örneğinde net olarak görülmektedir.

Almanya da küçük eyaletlerde Cadı Avı komitelerinin kurulması ve yetkililerin halkın isteklerine uymadıkları için sık sık isyanla karşı karşıya kalmaları aslında cadı kazananın kaynama noktasının neresi olduğunu göstermektedir. Çünkü Cadı Avı süreçlerinde ana faktörlerden bir tanesi kitlelerin batıl inançları ve cadıların tespit edilmesine yönelik kovuşturmaların yapılması istekleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal beklenti "istisnai suçlar" istisnai önlemler gerektirir düşüncesi üzerine temellenmiş ve Cadı Avı sürecini de bu düşünce etkilemiştir .

Cadı davalarında süreci tetikleyici noktalardan bir tanesi de kilise ve devlet yönetimin otoritesini halk üzerindeki en küçük birime kadar kurmaya çalışmasıdır. Bunun için kiliseye bağlı olan Engizisyon mahkemesi görev almıştır. Bu konuda denilebilir ki;


“Orta Çağ Kilisesi “gerçeğin kendi savundukları olduğu” iddiasında oldular ve bunu yaymak için tehlikeli bir yol seçtiler. Onların seçtiği bu yol kendine yeni savaşçılar üretti bu da Engizisyon’un doğmasına neden oldu. Engizisyon, şiddeti yeni bir Avrupa kurmanın tek yolu olarak gördü ve Batı Avrupası’nda kendi mekanizmalarını işleterek herkesi kilise inancına itaate zorlayan bir terör politikası izledi. Böylece kendisinden olmayana yaşama hakkı tanımayan saplantılı bir taassuplukla skolâstik zihniyetin Avrupa’da yaşattığı en büyük tahribat örneğini tüm Orta Çağ ve Erken Modern Dönem boyunca sergilemiş oldu.” 

En fazla cadı yargılaması ve infazının neden Alman topraklarında ve hemen bitişiğindeki ülkelerde gerçekleştiğine bakacak olursak bunda tek bir faktörün etkili olmadığını görürüz. Savaş, kıtlık ve salgın hastalıklar nedeniyle toplumsal kaygının fazla olduğu bu dönemde toplum, anlamlandıramadığı tüm olumsuz ve gizemli süreci yine gizemli şeytani güçlerle ilişkilendirme yoluna gitmiştir. Bununla birlikte Katolikler ve Protestanların arasında çatışmaların olduğu bir dönemde, her iki kilisenin de büyücülüğün tehlikeli olduğu konusunda hemfikir olması yaşanan sürecin uzun ve sancılı olmasına etki etmiştir. Örneğin Martin Luther, cadıların var olduğundan, fırtınalar çıkardığından ve havada uçtuğundan şüphe duymamış  ve yok edilmeleri gerektiğini söylemiştir.

Bu nedenle Cadı Avı başlamasından kısa bir süre sonra, yalnızca Katolik Kilise’nin odağında yer almamış, Protestan Kilisesi de aynı tempoyla cadıların peşine düşmüştür. Özellikle Luther'in kendisinin de 1529'da birkaç cadıyı aforoz ettiği görülmüştür .

Hatta Amerika’da ilk Protestan kolonisi olan Massachusetts bölgesinde bulunan Salem kasabasında 1692’de başlayan cadı avı “Salem Davaları” olarak tarihte ün yapmıştır. Salem davalarında suçlananların hepsinin ortak bir özelliği vardır. Dünyada o güne kadar gerçekleştirilmiş en büyük ve etkili büyüleri yapıyorlardı. Bu iddialar dedikodu şeklinde kısa sürede yayılmış ve onlarca kadın bu dedikoduların kurbanı olarak cadılıkla suçlanıp, yakılmıştır.


Yaklaşım ve açıklamalardaki farklılıklara rağmen, toplumun tüm sosyal katmanlarının istisnasız olarak cadı avından büyük ölçüde yararlanmıştır. Burada kilise de toplumsal manada kendi konumunu güçlendirmek için Cadı Avı sürecini kullanmıştır. Bunu yaparken de kişilerarası ilişkilerde veya rakipleri ile yaşanan sorunları hızlı ve verimli bir şekilde çözmek için, sadakatsiz eşlerin cezalandırılması veya ortadan kaldırılması gibi, belirli bir davranış klişesini benimsemiştir.  

Fakat zamanla şu ortaya çıkmıştır ki cadı avı sürecinde bu sapkınların da yok edilmesinde din, bir zulüm politikası uygulamak için sadece bahane olmuştur. Çünkü bu dönem Avrupa’da Rönesans süreciydi ve bunun getirdiği ekonomik büyüme sancıları mevcuttu. Ayrıca yine Avrupa’da yaşanan iklim koşullarının bozulması ile yaşanan ekonomik sorunlarda kendisini daha fazla hissettirmiştir. Çünkü sıcaklık koşullarının kötüleştiği dönemde büyük endüstrilerde de (örneğin tarım, ormancılık, vb.) ekonomik bir durgunluk yaşanmaya başlamıştı. Ekonomik büyüme sancıları ve iklim koşullarının kötüleşmesi ile Cadı Avı davalarının artması arasında istikrarlı bir ilişki olduğu söylenebilir. Bu istikrarlı ilişki şunu göstermektedir ki Batı, yaşadığı yaşam standartlarının düşüşü ve ekonomik durgunluğa karşı aktif bir suçlu arayışına girmiş ve cadıları kurban seçmiştir. Burada olan aslında sapkınlık korkusundan daha fazla insanların kötü niyetli sapkın faaliyetleriyle ilişkilendirdiği kıtlık ve yoksulluk korkusu olmuştur.

Ekonomik tabloyu biraz daha açarak durumu netleştirmeye çalışacak olursak öncelikle 1494’ten önce Avrupa’da düzensiz ve küçük savaşların yapıldığı döneme kadar bakmamız gerekmektedir. Çünkü bu sistemde savaşlar daha çok yazın yapılırdı ve bu durum çiftçilerin topraklarını ekebilmelerine fırsat sağlardı. Ancak XVI. yy.dan sonra ekonomik sorunlarını atlatabilmek adına toprak fethetmeye başlaması, sermaye sahiplerinin buna yatırım yapması, Avrupa’da savaşların sıklaşmasına neden olmuştur.

Savaşların uzaması ordunun genişlemesine ve daha profesyonel orduların kurulması sorununu da beraberinde getirmiştir. Böylece geride terk edilmiş tarlalar, cesetlerle kaplı otlaklar, kıtlık ve salgınlar kalmıştır; iş dilenmekten başka hiçbir şeyi kalmayan yoksul çiftçilerin sayısının artmasıyla, köylü nüfusunun kendi içindeki ekonomik farklılıklar daha da derinleşmiştir. Derin ekonomik sıkıntılar ailelerin dağılmasına, gençlerin işsizlik yüzünden serseri ve âtıl işçi gurupları arasına katılmasına çocukların yani bir nevi toplumsal bağın çözülmesine neden olmuştur.

Bu sistemden en çok etkilenenler ise çocuklarının desteğini yitiren yaşlı kadınlar olmuştur. Çünkü hayatlarını artık borçla, küçük hırsızlıklarla ve ödemelerini geciktirerek idame ettirmek zorunda kalmışlardır. Cadı Avı sürecinin arka planına bakınca, işte toplumdan dışlanmış; zamanla nefret edilen hale gelmiş bu yoksul yaşlı çiftçi kadınların, yardım istekleriyle ilgili kavgaları ya da başkasının arazisine giren hayvanlar ve ödenmemiş kiraların yattığını gösteren kayıtlar dikkat çekicidir.

1381 yılında İngiltere'de gerçekleşen Çiftçi Ayaklanması gibi sosyal çatışmaların yoğun olarak yaşandığı ya da iklim değişikliğine bağlı olarak hasadın az olması yüzünden ekonomik sıkıntılar da yine Cadı Avı sürecinin nedenlerinden biri olarak ekonomik faktörlerin varlığını kanıtlayan noktalardan bir tanesidir. Özellikle Alman coğrafyasında XVI. yy.da yaşanan ve “Küçük Buz Devri” olarak bilinen dönem ile Cadı Avlarının en yoğun dönemin paralellik göstermesi bir tesadüf değildir. Bu durumda bir kez daha yaşanan bu iklim değişikliklerinin ve beraberinde getirdiği ekonomik sebeplerin nedeninin yine cadı kadınlar olarak görüldüğünü kanıtlamaktadır .


Bu ekonomik sorunu halledebilmek için devletin hazinesine fon bulma ve maliye ile merkezi iktidarın otoritesini güçlendirme projesi de karşımıza Cadı Avı süreci olarak çıkmaktadır. Siyasi iktidarını pekiştirmek için servete el koymayı sağlayan kurumsal dönüşümleri uygulayabilmek için merkezi iktidar, eylemlerini meşrulaştırması gerekiyordu. Bunun içinde merkezi iktidar geniş bir halk kitlesinin desteğini almasına izin veren belirli ön koşulları yaratmalıdır. Cadı Avı Süreci, bu tür ön koşulları yaratmanın yollarından biridir. Çünkü bu süreçte, bir yandan kaygı ve panik yayarken bir yandan da cadıların mallarının müsadere edilmesi sayesinde, kilisenin ciddi bir ekonomik kazanç elde etmesine neden olmuştur.

Bu nedenle Cadı Avının en fazla olduğu yerlere baktığımızda hem merkezi otoritenin zayıf olduğu hem de ekonomik sıkıntılar yaşayan kıta Avrupası karşımıza çıkmaktadır. Yani cadılık en çok merkezi otoritenin daha zayıf konumlara sahip olduğu ve ek gelir kaynakları bulmaya çalışan, merkezi gücü pekiştirmek için sert önlemlere başvurmak zorunda kaldığı kıta Avrupası ülkelerinde yaygındı Cadı Avı süreci ile birlikte müsaderelerin yasal hale gelmesi, kurumsal dönüşümlerin sürdürülebilirliğini de sağlamış oldu. Bu durumda şu söylenebilir ki devlet ya da iktidar, tüm bu sorunlarını çözebilmek adına bilinçli olarak bir Cadı Avı süreci yaratmıştır.

Dr. Derya Gürtaş DÜNDAR    

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...