Jump to content

Hitit Tıbbının Genel Özellikleri


nevermore

Önerilen Mesajlar

Bir medeniyetin herhangi bir konudaki bilgi seviyesi, öncelikle o konuda ele geçen yazılı belgelerin incelenmesi sonucunda anlaşılabilmektedir.
Hitit yazılı belgelerinden tıp ve hastalıklarla ilgili olan metinler C. Burde tarafından işlenmiştir. Bu tabletlerden, genelde tıbbi uygulamaların sihirle, büyü ile ve salgınların tanrı gazabı olduğu inancı ile iç içe olduğu, ilaç bilgisinin ise kökü çok eskilere giden otların kullanılması ile ilgili geleneklerden oluştuğu anlaşılmaktadır.


Ü. Yoket’e göre Hitit tıbbı deneysel niteliği ağır basan Mısır tıbbından çok, dinsel pratikleri ve inancı ağır basan Mezopotamya tıbbına benzediği ileri sürülebilir.

Bunun yanında dil bilimine dayanarak eski devir Hint-Avrupai kavimlerin tıp bilimine bakarsak, tedavi yöntemlerini, hâkim olan uğraş sahalarına göre üç sınıfa ayırabiliriz:
    • Din ve dolayısıyla rahiplerin hüküm sürdüğü toplumlarda büyüyle tedavi
    • Savaşçı toplumlarda bıçakla tedavi, yani cerrahi tedavi
    • Tarımla uğraşan toplumlarda şifalı otlarla tedavi

A. Ünal’ın yaptığı bu sınıflamayla, Hitit tıbbının tarımla uğraşan bir toplum olarak droglara (ilaçların hazırlanmasında kullanılan, hayvansal ya da bitkisel kökenli, ilk maddelere, ham maddelere, ilaç hammaddelerine verilen isim) dayanan bir tıp olduğunu, ayrıca bu tıp üzerinde dinin etkisinin de büyük olduğunu ve büyü ile tedavinin de bu tıp üzerinde büyük bir yer tuttuğunu söyleyebiliriz.
G. Ş. Erginöz ise; Hititlerden günümüze kalan belgelerden, Hititlerde hastalık ve sağlık durumlarının ayırt edildiği ve rahatsızlık durumlarının ortaya çıkarıldığını görebilmekteyiz demekte ve gene bu belgelere dayanarak Hititlerin, hijyen konusuna da önem verdiklerini ifade etmektedir.
A. Ünal’a göre ise Hititlerde gerçek anlamda bir tıp yoktur. Ünal, Hititlerin tıp konusuna katkılarının sadece bulaşıcı hastalıkların bulunduğu kentleri boşaltmak olduğunu belirtmektedir.
Hititler, Tıp konusunda komşuları olan Sümerlerin tıbbi bilgilerinden faydalanmışlardır4. Hatta aralarındaki ortak noktalardan biriside; bazı hastalıkların kötülük demonları tarafından yapıldığı kadar, kötü niyetli ruhlar tarafından da getirilmesidir.

G. Ş. Erginöz’e göre Hititler, pislik durumunu ortadan kaldırmak için bu pisliğin ortaya çıkış sebebini de araştırma yolunu seçmişlerdir. Tabiî ki Hititlerde günümüz tıbbı gibi bir tıp olmamakla birlikte ‘Hititlerde tıp yoktur’ gibi bir cümle kullanmak yanlış bir sonuca ulaştırır bizi. Kullandıkları yöntemler günümüz tıbbına uygun düşmesede sonuç olarak varılmak istenen yer iyileşme ve temizlenme olduğuna göre pisliğin hangi yolla olursa olsun giderilmesine çalışılmıştır. Buda tedavi etme manasına gelmektedir.
Hititler temizliğe çok önem veriyorlardı, tanrılara yaklaşmak için temizlik bir koşuldu. Hititlerde aynı zamanda çalışanların tırnaklarını kesmesi gerekmekteydi, buda temizlik için bir koşuldu. Hitit kralı, içme suyu içinde bir saç ya da kıl parçası bulduğu takdirde buna neden olanlar şiddetle cezalandırılıyordu.

Hititler temizlenmek için çeşitli maddeler kullanmışlardır. Bunlardan bazıları sabun otu olarak adlandırabileceğimiz SE+NÂG, tuhhuessar ki bu isimle anılan madde reçine, sakız losyonu olabilir.

Tam olarak ne olduğunu ifade edemesekte tuhhuessarın bazı özelliklerini S. Alp sıralamaktadır. Bunlar;
    • tuhhuessar normal olarak sıvı’dır. Ondan bir kısım akıtılabiliyor.
    • Tuhhuessar kullanıldıktan sonra eller ya da dudaklar kurulanıyor.
    • tuhhuessar bazen sert bir madde olarakta görünmektedir. O bir havluya konabiliyor, ya da bir havludan alınabiliyor. Alp’e göre bu madde yanan ya da sönmüş olan çam kozalağının kalıntısı olabilir.
    • tuhhuessar etimoloji bakımından da dumanla ilgilidir.

Bu özelliklere bakıldığında S. Alp’te bu maddeyi, çam kozalağının reçine ihtiva etmesinden dolayı sakız losyonu ya da reçine olarak kabul etmektedir.
Ayrıca temizlenmek için kullanılan maddeler arasında hasuuaiSAR olarak adlandırılan alkalik bir bitkiyi, ateş ve suyu da sayabiliriz..

Temizlik Hitit toplumunda da en azından Mısır’daki kadar bilinmekteydi. Temizliğe bu kadar önem veren bir millet olan Hititler temizlik hususunda da bazı tedbirler almışlardır. Bu tedbirler arasında pis suların yerleşim alanları dışına atılması, yağmur sularının atılması, banyo ve tuvaletler yapmaları, çöplerin atılması sayılabilir.


Tıpkı Mısır ve Mezopotamya’da olduğu gibi Hititlerde de pek çok hastalıkla karşılaşılmıştır. Bu hastalıkların neler olduğu hakkında ki bilgileri açılan mezarlardaki kalıntıların incelenmesi ve çivi yazılı kil tabletlerden öğrenebilmekteyiz. Ayrıca Hititlere ait fal metinlerinde de hastalıklarla alakalı bilgiler mevcuttur. Örneğin KUB XXII 70 böyle bir metin olup, bu metinde Hitit kralının hastalığı nedeniyle bir takım fal soruları sorulmaktadır. Ancak bu metin hastalığın sebebi ve tedavi metotları bulunamadan sona erdirilmiştir.

alakalı kanun maddeleri ise;

    25 ‘Eğer bir kişiyi bir kimse yaralarsa ve onu kötürüm ederse o zaman onun
    26 bakımını üstlensin, onun yerine bir kişi versin ve evinde
    27 (bu) çalışmaya devam etsin, o iyileşinceye kadar. Ama o iyileştiği zaman,
    28 ona altı şekel gümüş versin ve hekime yine o ücret versin.
Yukarıdaki kanun maddelerinden de anlaşılacağı üzerine Hititlerde suç unsuru sayılacak yaramalarda yaralananın bakımının yaralayan tarafından ya da onun vereceği başka birisi tarafından yapılacağı ve masrafların yaralayana ait olacağı hususudur. Maddeden ayrıca yaralanan iyileşince, yaralayan tarafından ayrıca 6 şekel gümüş yaralanana ödemesi gerektiği belirtilmektedir.
    29 hititlerde hastalıklara sebep olan faktörlerin en önemli 5 tanesi G. Ş. Erginöz tarafından sıralanmıştır. Bunlar;
    • Tanrıların ihmal edilmesi veya onlara karşı işlenen suç ve günahlar. Hitit inancında sadece kötü güçler değil ihmal edilen tanrılarda hastalık verebiliyordu.
    • Bedeni ve ruhi kirlilik. Bu durum tanrıların kızmasına sebep olan faktörlerden biridir.
    • Mağaralar, düdenler ve yer çatlaklarından çıkarak insanları kötü biçimde etkileyen birtakım kötü güçler.
    • Ölü ruhların huzursuz edilmesi.
    • Karabüyü
Hititlerde büyü pek çok alanda kullanılmıştır. Çeşitli hastalık tedavilerinde de bu yola başvurulmuştur. Hastalık tedavisinde kullanılan bir diğer yöntemde ‘günah keçisi’ adı verilen ve kötülüklerin keçi, koyun, fare, boğa, eşek gibi hayvanlara majik olarak geçirilmesi metodudur. Bu yönteme göre insanın hasta olan kısımlarına hayvanın kesilen uzuvları yerleştirilmiş ve bu yolla o hastalık insandan hayvanın bu uzuvlarına geçeceğine inanılmıştır. Bunlardan başka uygulanan yöntemler ise; Hititler hastalıklarının tedavisi için hasta uzuvlarını köpeklere yalatma yolunu uygulamışlardır. Ayrıca köpek pisliğini çeşitli bitki çiçekleriyle karıştırıp bir macun elde etmişler ve bu macunu hasta ve yaralı bölgelere sürme yolunu uygulamışlardır.
Hititler orduları arasında salgın hastalık olduğu zaman salgına sebep olan tanrıya erkek bir esiri sunmuşlardır.

Kraliyet ailesinin üyelerinin de, bazen kaçınılmaz bir biçimde kutsal gazaba atfedilebilecek sıkıntılarını bir insan kurbana aktarmak istedikleri bilinmektedir.

Bitkilerle tedavi yöntemi de Hititler tarafından kullanılan bir tedavi yöntemidir. Anadolu iklim özellikleri bakımından her türlü bitkinin yetişmesine olanak sağladığı için bu tedavi yönteminin Hititlerde kullanılması da gayet doğal bir durumdur. Hitit tıbbında kullanılan bu bitkilerden bazıları ise; adamotu, banotu, haşhaş, mazı, mersin, meyan kökü ve safrandır. Bu bitkiler halen Anadolu’da tıbbi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Bitkilerin yanında hayvansal ürünler ve madensel maddelerde tıp alanında kullanılmıştır. KUB XLIV 61 metninde penis ile ilgili bir hastalığın kurşun ile tedavisinden, KUB XLIV 63 + VIII 38’de ise bir göz hastalığının Kıbrıs’tan getirilen kırmızı bir madde ile tedavisinden bahsedilmektedir.

Hititlerin uygulamış olduğu bitkilerle tedavi yöntemi günümüzde de halen devam eden bir uygulamadır. Birçok hastalığın tedavi edilmesinde, kilo alma, kilo verme gibi uygulamalarda bu tedavi yöntemine hala devam edilmektedir.


Hititler hastalıkların tedavisine büyük önem vermişlerdir. Tükettikleri bazı ilaçları başka medeniyetlerden getirterek kullanmışlardır. Ancak bu durum Erginöz’e göre Hititlerin tıp alanında geri kaldıklarının değil, sağlıklarına önem verdiklerinin, bu konuda kayıtsız kalmadıklarının bir göstergesi sayılabilir.

Hitit tıbbı hakkındaki bilgilerimizi genel olarak Hattuşa’da bulunmuş olan Hitit arşivindeki tıbbi tabletlerden elde etmekteyiz. Bu tabletlerin başında hastalıktan bahsedilmiş, hastalığın ismi, özellikleri ve hasta uzuvlar sayılmıştır. Daha sonra ise bu hastalıkların iyileştirilmesi için kullanılacak ilaçlar ve bu ilaçların hazırlanış şekillerinden bahsedilmiştir. Bu ilaçların büyük bir kısmı nebati droglardan elde edilmiştir. Tabletlerden ele geçen bilgilere göre bu bitkiler arasında aksırık otu, badem, hardal, haşhaş, meyan kökü, sarımsak, sedir, söğüt, susam, şimşir ve abanoz ağacı sayılabilir. Bu bitkiler genellikle Anadolu’da da yetişen bitkiler olmasına rağmen Hititler Anadolu’da yetişmeyen bitkileri de dışarıdan getirerek tedavi amaçlı olarak kullanmışlardır. Örneğin abanoz ağacını bunlardan biri olarak gösterebiliriz. Tabiki Hititler sadece dışardan tıbbi amaçlı ürünler almamışlar aynı zamanda da dışarıya bu tarz ürünler satmışlardır.


Tıbbi reçetelerde elde edilen bilgilere göre bu drogların kullanılış miktarlarını belirtmek için biraz, fazla yarım gibi tabirler kullanılmış olup kesin miktarlar belirtilmemiştir. Örneğin KUB XLIV 61 metninde az bir miktar tere otu veya kazayağı suyu; bol miktarda AN.TAH.SUMSAR bitkisi ve yarım ölçek beyaz ottan bahsedilmektedir. Bu durumun nedeni olarak bu miktarları hekimlerin ezbere bildikleri olabileceği gibi bunun meslek sırrı olabileceği nedeniyle böyle ifadelerin kullanılmış olması da muhtemeldir.


Tıp gibi önemli, karmaşık ve ihtisaslaşmayı gerektiren bir konuda Hititlerde elbette ki doktorların rolü büyük olmuştur. Hititler doktorluk konusunda gerek kendilerinden önceki yerli Anadolu kavimlerinden ve gerekse Hurriler ve Babillilerden çok şey almışlardır. Hitilerde doktorların Mısırda da olduğu gibi kâtiplikle de çok yakından ilişkileri olup ayrıca büyüyle de alakaları vardır. A.Ünal’a göre bu durum bize doktorluk, kâtiplik ve büyünün nasıl iç içe girdiğini göstermektedir.
Hititler, Kralın söz konusu olduğu çok önemli hastalıklarda tedaviyi yapacak olan doktoru belirlemek için fal sorusuna başvurmuşlardır.


Hititler hakkında ele geçen kaynaklarda kadın hekimlerinde olduğu anlaşılmaktadır. Yöndemliye göre; Hititlerde bulunduğu bilinen kadın hekimlerin tıbbi müdahalelerden ziyade sihir ve büyü işlemleri yaptıkları tahmin edilmektedir.


Kazılar sonucu ele geçen kaynaklarda, adı geçen kadın hekimlerden iki tanesi Makiya ve Mammitum-um-mi’dir. Ayrıca KUB XXX 42I8 ve devamındaki satırlarda Hurili bir kadın olan Azzari’ den de bahsedilmektedir. A.ZU olarak bahsedilen bu kadın hekimin Düşman saldırılarına karşı ince bir yağ kullanarak, G. Ş. Erginöz’e göre bu beklide bir parfümdür, ordu komutanını, orduyu, savaş malzemelerini majik bir şekilde koruduğu anlaşılmaktadır. Ordu içindeki ölümlere karşı ne yapılması gerektiği ile ilgili KUB XXX 51 IV 17 de ise Azzari’nin ne yapması gerektiği talimatlar halinde belirtilmektedir. Bu iki metinden de anlaşılacağı üzere bu kadın hekimin tıbbi bir tedavi yöntemi uygulamadığı anlaşılmaktadır.


G. Ş. Erginöz; ele geçen bilgilerden Hitit toplumunda kadın hekimlere yer verildiği ancak bu hekimlerin tıbbi tedavi yönteminden ziyade majik işlemler yoluyla tedavi uyguladıklarını söylemekte ve bu söylemin, bu konuda yeterli bilgiye sahip olunamadı için, eldeki bilgiler ışığında söylenebilir olup kesin olmadığını ifade etmektedir. Ancak tedavi şekli ister tıbbi ister büyü yollu olsun amaç kötü bir durumun ortadan kaldırılması yani iyileştirme sağlanması amaçlıdır.


Hititlerde hekim ücretlerinin düzenlenmesine büyük önem verilmiştir. Kanun maddelerinde hekimlerin uyguladıkları tedavi için ne kadar ücret alacakları da tespit edilmiştir. Hekime ödenmesi gereken miktar yaralanan kişinin yarasının hafif ya da ağır olmasına, maddi ve sosyal durumuna göre tespit edilmiştir.

Hitit metinlerinde hekim isimlerinden fazlaca bahsedilmektedir. Bu hekimlerden bazıları yabancı menşeli hekimlerdir. Eldeki metinler vasıtasıyla pek çok yabancı hekimin Hitit sarayına gelmiş olduğu anlaşılmaktadır. Tıp alanında dönemin ileri medeniyetlerinden olan Mısırdan Hititlere özellikle II. Ramses - III. Hattuşili döneminde hekimler yollanmıştır. Hekim gönderilmesiyle ilgili olarak bu iki kral arasında mektup yazışmaları da yapılmıştır.


Hititler Mısır tıbbına büyük önem vermişler ve mısırdan hekim istemişlerdir. Mısırdan hekim istenmesinin sebepleri arasında; III. Hattuşili’nin kız kardeşi Matanazi’nin çocuk sahibi olabilmesi durumunu da sayabiliriz. Matanazi 60 yaşlarında birisiydi ve çocuğu yoktu çocuğunun olabilmesi için III. Hattuşili II. Ramsesten bir hekim yollanmasını istemiştir. Fakat II. Ramses buna cevap olarak 60 yaşında bir kadının doğum yapmasının mümkün olamayacağını belirtmiştir. Erginöz’e göre bu durum, bize Hitit ve Mısır Jinekolojisi hakkında bilgi vermektedir. Hititler yaşı 60 bile olsa bir kadının hamile kalabileceğine inanıyorlarken Mısırlılara göre bu yaş gebe kalınabilmesi için çok büyük bir yaştı.


III. Hattuşili döneminde sadece Matanazi için değil III. Hattuşili’nin kendisi ve Tarhuntaşşa (Hititlere bağlı vasal krallık) kralı Kurunta içinde dışarıdan hekim istemiştir. Gözlerinden rahatsız olan III. Hattuşili bu durumun iyileştirilmesi için Mısırdan yardım talep etmiştir. Bunun sonucu olarakta Mısırdan III. Hattuşili’nin gözleri için gerekli ilacın bir elçiyle yollandığı bilinmektedir. Hitit kralının gözleri için Mısırdan yardım talep etmesi ise Mısır tıbbının göz alanında ileri bir düzeyde olduğunu ortaya koymaktadır.
Hititler, yabancı hekimlere büyük önem vermişlerdir; bu duruma sebep olarak Erginöz; Hitit krallarının, özellikle Mısır ve Mezopotamya medeniyetlerinin tıp alanında kendilerinden üstün olduklarını bilmelerini ve onların tıp alanındaki gelişmelerden faydalanmak istemelerini göstermektedir. Hititler Mısırdan hekim talebinde bulunmuşlar ve birçok hekim Mısırdan Hitit ülkesine gelmiştir ancak Mısırlılar yeni hekim talebinde bulunan Hititlere hekim yollarken diğer hekimlerinin geri gönderilmesi şartını sunmuşlardır. II. Ramses yeni hekim göndermek için diğer hekimlerinin geri gönderilmesini isterken aynı zamanda III. Hattuşiliden Mısıra ev yapım ustaları göndermesi talebinde de bulunmuştur.

III. Hattuşili dışardan hekim talebinde bulunurken, bu hekimin geri gönderileceğine dair şunları söylemektedir: ‘Erkek kardeşim Muvatalli zamanında bir büyücü ve bir hekim alınmış ve alıkonulmuşlardır. Ben ise ona şöyle demiştim; ‘Niçin onları tutuyorsun? Oyalamak dostça değil!’ ve şimdi ben hekimi oyalamamalıyım!’ bu sözlerden de anlaşılacağı üzere III. Hattuşili hekimin kendisine yollanmasını sağlamak amacıyla gelecek hekimin geri yollanacağına dair vaatte bulunmaktadır. Muvatalli’nin ise yabancı hekimlerin kendi ülkesinde tutulmasını sağlamaya çalışmıştır.
Hititler yabancı hekimlere büyük önem ve değer göstermişler onları kendi ülkelerinde tutmak için çeşitli hediyeler sunmak hatta akrabalık kurmak yoluna gitmişlerdir. Bu sayede bu hekimleri Hitit ülkesine bağlamaya çalışmışlardır.

Hititler doğum için özel bir sandalye yapmışlardır. Hatta doğum esnasında bu sandalye kadını yaralarsa ya da vaziyetini bozarsa yenisi ile değiştirmeyi bile düşünmüşlerdir. Doğum olayı esnasında meydana gelen böyle bir olayda ise doğum yapan kadının bir suça sahip olduğu, temizlenmesi ve tanrılara adak sunması gerektiği inancı hâkimdi.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"Kumanni Ülkesinden Hattili rahip (din adamı) Papanikri şunları söyler: Doğum sandalyesinde bir kadın bulunduğu sırada doğum yapılacak yerin (yani doğum sandalyesinin) bir küveti zedelendiğinde veya bir kazığı (bacağı?) kırıldığında ve kadın henüz doğurmamışsa, bu kadın o yerin içinde öylece kalır, yeni-den bir tahta sandalye kurulur. Bu kadın şimdi artık (dini açıdan) temiz değildir. Hattili rahip doğum sandalyesini ve içinde bulunan alet edevatı yükseğe kaldırır. O, bunları kapıya (şehrin dış kapısı) doğru taşırken, kapının önünde tanrı Alitapara'ya, yakarak bir kuş kurban eder. Ve (sonra) o; doğum sandalyesini ve aletleri sinapsi'ye getirir (taşır), o bunları (kadının) yakınında (başka) bir yere koyar, sonra kadın orada doğum yapar ve Hattili rahip, kadına şunları söyler: Tapınaktaki bozukluğun sebebini fal yolu (soruları) ile sorarak öğren! Bu kadın fal sorularına başvurur ve eğer herhangi bir tanrıyı kızdırdıysa, ona sıvı kurban eder. Sonra rahip, doğum sandalyesinin 2 küvetini yapar ve onlar için örtü (muhafaza) olarak 2 tane küvet daha ve 4 tane de kazık yapar’’.

Hititlerde daha öncede bahsettiğimiz gibi doğum için özel sandalyeler kullanılmaktaydı. Ayrıca elde edilen belgeler vasıtasıyla doğum evi fonksiyonuna sahip yapıların olduğu da bilinmektedir. KUB XXX 29, KUB IX 22 ve dublikatları, KBo V 1 (bkz. Levha XIII), KBo XVII 61, KBo XVIII 62+63 metinleri doğumla ilgili bilgiler içeren metinlerdir. Bu tabletler vasıtasıyla Hititlerin doğum öncesinde, doğum esnasında ve doğum sonrasında neler yaptıkları hakkında bilgiler edinmek mümkündür.

 

‘‘Bir kadın doğum yapacağı zaman, ebe şunları hazırlar: iki sandalye ve üç yastıköyle bir hazırlanırki her tabureye bir yastık yerleştirilir. Ve bir yastık taburelerin arasına, yere koyulur. Çocuk düşmeye (yani doğmaya) başladığı zaman, kadın sandalyenin üstüne oturur.’’

    3 ".... [Anormal bir doğumda]
    4 sağ kulak mevcut olmadığı zaman; kralın ülkesini düşman [alacak (fethedecek)].
    5 Anormal bir doğumda sol kulak [ mevcut ] olmadığı zaman;
    6 kral düşmanın ülkesini fethedecek.
7Kötü bir doğum neticesinde ku[lak]lar boyunda (boğazda) bulu[nursa] (yani anormal bir doğum neticesinde, yeni doğan, kulakları boynunda doğmuşsa);
    8 adamın evi m[ahvola]cak (telef olacak), veya... kralın [..
    9 Habiru halkı (erkekleri, insanları) içeri girecek...”.
Bu metinlerden de anlaşılacağı üzere Hititler normal doğumların yanında anormal doğumları da gözlemlemişler ve bu tür doğumların her birini bir sebebe bağlamışlardır. Bu tür anormallikleri bir takım kötü olayların habercisi olarak yorumlamışlardır. Aslında bu tür olayları anlatan ominalar Mezopotamya menşelidir; ancak Hititçeye tercüme edilmiş olmaları bu tür olayların Hitit toplumunda da gözlemlendiğini göstermektedir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hititlerde doğumla ilgili bilgiler kanun maddelerinde de yer almaktadır:
H.K. 17 (I. Tablet)
    40 ‘Eğer özgür bir kadının karnının meyvesini (yani cenini) bir kimse öteye iterse
    41 Eğer (bu) onuncu ayda (olursa), on şekel gümüş versin, eğer (o) beşinci ayda olursa, beş şekel gümüş versin
    42 ve (böylece suçu) evinden uzaklaştırır

Bu metinden, Hititlerde çocuğun düşmesi durumunda verilen cezanın gebeliğin kaçıncı ayda olduğuna bakılarak verildiği anlaşılmaktadır.
Hititler doğum esnasında meydana gelebilecek fiziki güçlükleri ortadan kaldırmak amacıyla bir takım büyüler kullanmışlardır. Örneğin kadın doğum ağrıları nedeniyle bağırmaya başladığı zaman ebe ‘bağırma büyüsünü’ söylemektedir.


Hititlerde ebenin aktivitelerinin iki kategoriye ayırmak mümkündür. Bunlardan ilki doğum için gerekli malzemeyi hazırlamak ve çocuğu doğurtmaktır. İkincisi ise çocuk doğduktan sonra, yeni doğan bebek adına, kötü etkileri bebeklerden uzaklaştırarak bebeğe iyi bir alınyazısı bahşetmeleri için tanrılara dua etmektir.
KBo VIII 130 metninde hamile bir kadına verilecek ilaçlardan bahsedilmektedir. KBo XVII 61 metninde ise yeni doğan çocuğa taze ilacın verilmesinden bahsedilmektedir. Hititlerde doğumla ilgili faaliyetlerden büyük bir kısmı majik ve dini temellide olsa yukarıdaki metinlerden de anlaşılacağı üzere tıbbı yöntemlerde uygulanmaktadır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yapılan araştırmalar neticesinde Hititlerin bazı hastalıklara karşı uyguladıkları tedavi yöntemleri şu şekilde tespit edilmiştir:
 
 

Hastalık

Kullanılan Malzeme

Tedavi Yöntemi

İştahsızlık

Tere Tohumu Şeytan tersi AN.TAH.SU msar Beyaz Ot Şarap (?) Sarımsak Pırasa kökü

Sullittini bitkisi

Tere tohumu, şeytan tersi, AN.TAH.SUMSAR bitkisi, beyaz ot alınır ve hastaya 7 gün süreyle verilir. Eğer iyileşmezse, şarap, sarımsak, pırasa kökü, sullittini bitkisi, beyaz ot verilir.

 

Çeşitli uzuvlardaki rahatsızlık, körlük v.s.

Öldürülmüş panter Diğer Nesneler

Metin kırık

Erkeklik Uzvunun Sıvı (?) Damlatması (?)

tapp i

tapp i (bir çeşit sargı bezi) ısıtılır ve uzuv iyileşinceye kadar tüm gece tappi’nin içinde tutulur.

Kanama

Kan durdururcu ve tortulaştırıcı bitkiler

Kan durdurucu ve tortulaştırıcı çeşitli bitkiler kanayan organın üzerine konuyor.

Göz rahatsızlığı

Su, bandaj ve otlar

Su ve bandajlarla tedavi yoluna gidiliyor. Ayrıca çeşitli otlar göze sürülerek tedavi edilmeye çalışılıyor.

Kansızlık

Koyun yağı, çeşitli karışımlar

Tedavisi hem majik hem de tıbbi yöntemlerle yapılmıştır. Bu yönteme göre; çeşitli dozlar karıştırılıp çocuğun ağzı bununla yıkanıyor, gargara yaptırılıyor, sonrada bu karışım çocuğa yutturuluyor.

Aynı karışım çocuğun vücudunun her tarafına dökülüyor. Daha sonra çocuk banyo yaptırılıyor. Sudan çıkarıldığında ise üzerinde HUR-RI kuşu çevriliyor. En son olarakta koyun yağı ve anlamı bilinmeyen birçok şeyle merhemleniyor.

Cinsi İktidarsızlık

3 kurban ekmeği, incir, üzüm, tanrı yemeği, her şeyden biraz. Çiftleşmemiş bir koyun postu, bir fıçı şarap, (başörtüsü) veya erkek hastanın gömleği

I. Günde erzak: 3 kurban ekmeği, incir, üzüm..., tanrı yemeği, her şeyden biraz. Çiftleşmemiş bir koyun postu, bir fıçı şarap, (başörtüsü) veya erkek hastanın gömleği alınır. Bunların hepsi erzağın üstüne konur. Bir bakire kız bu malzemeyi alır; hasta, bir banyo aldıktan sonra arkadan gider. Tekrar banyo yapar. Malzemenin tümü açık araziye alınır; orada kamıştan bir kapı yapılır. Kırmızı ve beyaz ipler bağlanır; hastanın eline bir ayna ve kirman verilir; kapıdan geçirilir. Kapıdan çıkınca ayna ve kirman elinden alınır. Yay ve ok verilir. Sembolik olarak bir kıza yaklaştırılan bir hadımın dışkı ve idrardan başka bir şey çıkaramadığı görülür ve aynı şeyin hastanın başına gelmemesi istenir. Eğer tanrı bir hastaya çocuk verirse, onların tanrıya adak ve kurban sunacakları belirtilir1. Hastalıklarla alakalı metinler için (bkz. Levha VIII, IX, X, XI)

 Bu tablodaki bilgiler A. Ünal’ın Belleten dergisi ‘‘Hitit tıbbının Ana Hatları’’ isimli makalesi temel alınarak oluşturulmuştur.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...