Jump to content

Şamanizm’in Tarihteki Yayılımı


nevermore

Önerilen Mesajlar

Şamanizm’in ortaya çıkışı son dönemlerde yapılan araştırmalara ve arkeolojik kazılara göre üst paleolitik döneme kadar uzanmıştır. Bu döneme ait olduğu düşünülen mağaralara çizilmiş çeşitli hayvan resimleri, çizgisel ve geometrik desenlerin şamanlar tarafından resmedildiği ileri sürülmektedir. Şamanizm „in tarihteki anayurdunun Orta Asya Türkleri ve çevrelerindeki diğer halklar olarak bilinmesinin yanı sıra Çin, Tibet, Japonya, Avustralya, Endonezya yerlilerinde ve hatta Amerika’da görüldüğü düşünülmektedir .


Türklerin kültüründe çok eski zamanlardan beri görülen Şamanizm günümüzde de hala gözlemlediğimiz gelenek ve öğretileriyle devam etmektedir.


Bu kadar eski bir din olarak tanımlanan Şamanizm’in her toplumda ortak birçok özelliğinin olduğu da görülmektedir. Bu özelliklerin başında ayinleri yöneten her toplulukta farklı anlamlara gelen (büyücü, sihirbaz, kâhin, rahip ) şamanın oluşudur. Şaman ayin ve dini ritüelleri düzenleyen, Tanrılar-ruhlar ve insanlar arasında aracılık yapan, gelecekten haber veren, salgın hastalıkları iyileştiren kişi olarak bilinir. Yine Gökyüzünün ve yeraltının oluşturduğu ruhların ayrı olması ki burada Gökyüzü nün ruhlarının iyi ruhlar, yeraltı ruhlarının ise kötü ruhlardan oluşu inancıdır.


Eski Türklerde iyi ruh “ülgen”, kötü ruh “erlik” diye adlandırılmıştır. Ülgen’e iyi ruhların başında olan tanrı olarak görmüş ve inanmışlardır. İnanışlarına göre gökte ve yerde olan tabiat olaylarını bir takım ruhların ve tanrıların eserleri olduğuna, kötü ruhlarında hastalık ve ölümden sorumlu olduğuna inanmışlardır. Bundan dolayıdır ki Şamanistlerde ağaçlara, taşlara ve su kaynaklarına bez bağlamak önemli bir dini ritüel olmuştur. Bu yolla Tanrılarına dilek ve isteklerini ilettiklerini düşünüyor, yer-su ruhlarına kırmızı, yeraltı tanrılarına ve ruhlarına siyah, gökteki tanrılarına ise beyaz renkteki bez parçalarını kullanıyorlardı.
Bu konuya yakın bir tarih olarak örnek verilmesi gerekirse Türk kültürün de şamanlığı kısaca şu şekilde ele alınabilir.

İslam dan önceki ideolojik ve sosyo-kültürel alanın idare edici ve yönlendirici fonksiyonunu üstlenen şamanlık, felsefi pratik bir akım olup Türk kültürünün bütün yönlerini kapsamaktaydı. Türklerin zamanla kabul ettikleri dinlerde (Manihaizm, Budizm, Hıristiyanlık, Musevilik, İslam) şaman üyelerini Türk şuurundan ve Türk kültüründen silip atamamıştır. Şamanlık yeni kültür çevresine ayak uydurarak yaşamını şöyle veya böyle bir şekilde sürdürebilmiştir. Takip ve yasaklar şaman unsurlarını gizli şekilde yeni dinlerin alt yapısına itmiştir ki, bugün bunlar Türk geleneksel inancını oluşturmakta ve dini literatürler de batıl inanç adıyla bilinmektedir. Bütün yönleri ile şamanlık, eski Türklerin yalnız inanç sistemini değil aynı zamanda felsefesini oluşturur. Ancak inanç sistemimizi bütünüyle şamanlık adına bağlamakta doğru değildir. Şamanlık olsa olsa inançları kendi felsefi ve pratik sistemine uygun bir biçimde şekillendirmiştir. Eski Türk felsefesi de şamanların ezoterik bilgileri temelinde biçimlendirmiştir (Bayat, 2006, s.21-22).

Günümüze denk gelen ve hala batıl inanç olarak nitelendirilen çaput bağlama, nazar boncuğu takma, mum yakmak, kutsal olarak nitelendirilen kaya ve taşların etrafında dua ederek dönme eylemleri de buna örnek gösterilebilir 

  • Beğeni 1
  • Teşekkür 1
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Günümüzde şamanlığı batıl inanç olarak nitelendirenlerin, ibrani temelli hurafecilerin olması ironik.  Her biri, bir öncekinin inanları tarafından kabul görmemiş dört kitap üç din ve sayısız mezhep, şeyh, şıh vs öğretileri karşısında, asya ve amerika kıtasını etkisi altına almış, coğrafi ve kültürel ayrılıklardan ötürü ufak farklılıklara karşın, temel olarak kabul görmüş bir kültür nasıl batıl ilan edilebilir ki.

Şamanlıkta nazardan korunmak için farklı tılsımlar kullanılmış olsa da nazar boncuğunun, şamanlık geleneğine anadolu ile girdiği görüşü yaygın. Nazar boncuğu daha çok, anadolunun doğusu ve İran taraflarında yayıldığı söylenegelir. Neolitik dönemin sonuna doğru ilk kez mezopotamyada süs amaçlı cam boncukların üretildiği düşünülürse, bu  bir sürpriz değil. Mısır, zengin bakır ve kobalt madenlerine sahip. Bu sayede savaş aletlerini geliştirirken, çömleklerini mavi renkte sırlayabileceklerini keşfettiler. Hiyerogliflerdeki göz vurgusu hatırladığımızda, Anadolu'dan, Güney Asya'ya kadar hemen her dile yerleşmiş olan  "nazar" (nagar, nacar) sözünün "göz", "bakma" gibi anlamlar taşımasına hiç de şaşmamlı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...