Jump to content

Eski Türklerde Kurban


chesterfield

Önerilen Mesajlar

Türk’lerin eski dinleri konusunda Çinlilerin “Wei-shu” ve “Sui-shu” salnamelerinde rastlanır. Çünkü Orta Asya’da Türkler en çok Çinlilerle etkileşim halindedir. “Wei-shu” kurbanla birlikte Türk dinî törenlerini şu şekilde göstermektedir:

-Güneşin memleket üzerine doğuşunu temsilen hanın otağına doğudan girişi.

-Devlet erkânının ataların mağarasına yılda bir defa kurban takdim etmesi.

-Beşinci ayın 10–20. Günleri arasında halkın kenarında toplanarak göğün ruhuna takdim etmesi.

-Tu-chin’in [Ötügen] (Dugin okunur) 500 Li batısında yüksek bir dağ vardır ve dağın tepesinde ağaç ve bitki bulunmayan Po-teng-nin-li (Bodın-inli okunur) isminde bir yer bulunmaktadır ki manası ülkelerin koruyucu ruhu demektir. [Dağ kültü]

Tarihi kaynaklara göre, Türklerde kurban adetleri Orta Asya’dan başlar. Türkler, gökyüzünde görülen güneş, ay, yıldızlar ve sonsuz gökyüzü maviliğini kutsal sayarlar. Bu nedenle Türkler, gökyüzüne törenlerle kurban keserlerdi. Kök-Tenri-kültü Orhun yazıtlarında şöyle bir kitabe vardır:“Başlangıçta yukarıda gök, aşağıda kara toprak vardı; benî adem bu ikisinin arasında yaratıldı”.

Göğe kurban kesme töreni XlX. yüzyılın sonlarına kadar Kaçin’lerde uygulana gelmiştir. Tıgır Tayh adı verilen bu tören toplu dua ile başlar, onu koyun kurban edilmesi ve kımız, süt, ayran ve et suyu içilmesi takip eder. Bayrama katılan erkekler birbirine yakın obalardan gelirler. Kadınlar ve Şamanlar ise törene alınmazlar. Tapılan objeler “gökyüzü ve güneş”tir. Bu tören yılda iki defa tertiplenir. Birincisine Şamanlar alınmaz; ikincisi ise yeryüzünde bolluk bereket olması için kurban kesme törenidir ki herkes bu törene katılır. Her iki törenler oldukça önemlidir. Kurban kesme töreninden birisine Şamanların alınmaması onun ölülerin ruhuna veya “ezeli ruh”a dua töreni değil, çeşitli adetlere göre Tanrı’ya yakarış töreni olmasıyla izah edilmektedir. Yabancı inançlara göre tayh’a alınan Şaman delirir ve dehşetli azaplardan dolayı kaskatı kesilerek bayılır”.

Eski Türklerde ruhların ölümsüz olduğu ve ölüm sonrası hayat inancının bulunduğuna inanılırdı. 576 da İstemi Han’ın cenaze töreninde öbür dünyada müteveffaya refakat etsinler diye “dört savaş esiri Hun’un” boynu vurulmuştu. Yani bir çeşit kurban edilmiş olmaktalar. Yine İmparator T’atsung’un cenaze töreninde A-shih-na She-ni, hükümdar dostundan ayrılmamak için kendini doğramak istemiştir. Bu iki olay Türklerin ahret hayatının bir devamı olarak gördüklerini göstermektedir. Ancak kesinlikle ölen şahsı tanrılaştırma olayı yer almamış, sadece ölü ruhuna saygı söz konusu olmuştur. Eski Orta Asya’da birçok Türk boylarında ölüler, Şamanlar tarafından boru üfleyerek, davul çalarak ebedi hayata gönderilirdi.

Türklerde insan kurban edilmesi bulunmamaktadır ve yasak edilmiştir. Ancak Göktürklerde at ile birlikte insan kurban edildiğine dair Bizans elçisi Valentin’in, İstemi Kağan’ın cenaze merasimini (yog) anlatırken yaptığı tasvirde şu not vardır.“Matem günlerinden birinde, dört tane bağlı Hun getirdiler. Kağanın babasının atları ile birlikte bunları ortaya koydular. Öbür dünyaya gidip, kağanın maiyetine girmelerini emrettiler”. (Buradan hepsinin kurban edildiği anlaşılmaktadır)

Başkurt Türklerinin ünlü destanı Ural-Batır’da insan kurbanı konusunda şu mısralar vardır:

 

“Sen uzak ülkeden

İyi düşünceyle gelmişsin

Ey yiğidim sen bilsen

Bizim ülkede olsan

Katil padişahın yaptığı

İşleri görsen;

Ağrı ve hastalık görmeyen

Ölüm başına gelmeyen

Kadını, kızı, erkeği, babayı

Genç ve yaşlı ayırmadan

El ve ayaklarını

Arkadan seçtirip

Yılda bir kere yığdırıyor

Sarayına aldırıyor

Kızı yiğitler seçiyor

Kendisi kızlar seçiyor

Kalanlar dahi

Padişaha yakın adamlar

Kendilerine seçiyorlar

Erkekleri ateşte yakıyorlar

Diğerlerine merhamet etmiyor

Kanlı gözyaşlarına bakmıyor

Diri, sağ

Kızları göle saldırıyor

Erkekleri ateşte yaktırıyor

Babası için, kendi için

Yakın adamlarının şanı için

Kendi doğmuş olduğu gün için

Yılda bir kere tanrı için

Kanlı kurban veriyor…

Bizim ülkede bir padişah var

Yakın adamlarının töresi var

İşte bu halk içinde

Türlü nesilden insan var

Her yıl padişahın doğduğu gün için

Baba ve annesinin hakkı için

Padişah doğunca su alıp

Yıkandığı kuyusu için

Kurban verir töre var

Padişahın tuğunun bezeğinde

Kara kuzgun kuşu var

O kuşlar her yıl

İkramladığı gün var

İşte yiğit görüyorsun

O kuşları biliyorsun

Gelip dağa konmuşlar

Yemleneceklerini bilmişler

Kızları kuyuya koyduktan sonra

Kızlar orada öldükten sonra

Hepsini kuyudan alıp

Kuzgunlara atıyorlar

Onlar orada yiyorlar

İşte bağlı yiğitler

Her soydan gelmiştir

Padişahın kızı her yıl

Yeniden birisini seçiyor

Ondan kalan padişahın kendisi

Saraya köleler seçiyor

Ondan durup kalanı

Tanrı için kurban ederler.

İskit (Saka) krallarının ölümü üzerine yapılan cenaze törenlerinde; ölen krala öbür dünyada yardım etmesi için karısı, hizmetçisi, aşçısı ve atının da ölüyle birlikte mezara konulduğunu görüyoruz: “İçi boşaltılıp mumyalanan kral kırk gün süreyle kabile kabile dolaştırılır ve mezarının bulunduğu Gerrhi’ye getirilirdi. Burada cenaze, hazırlanan mezara indirilir ve bir şiltenin üzerine yatırılır. Cenazenin etrafına, zemine mızraklar saplandıktan sonra, mezara tavan teşkil edecek tahta kirişler yerleştirilir ve bunların üzerine de örme hasırdan bir çatı yapılırdı. Krala ait mezarın içine içi boş kalan yerlere, boğularak öldürülen karısı, sakisi, aşçısı, seyisi, hizmetçisi, habercisi, birkaç atı ve kendisine ait olan eşyalardan bir kısmı, altın kaplar gömülürdü. Sonra mezarın üzerine büyük bir toprak tepe yapılır ve İskitler bu tepeleri yükseltmek için yarış ederlerdi”.

İşte mezar olan bu tepelerden Anadolu’da 2000 kadar mezar tepe-höyük olduğunu uzmanlar söylemekteler.

Çankırı’nın Ilgaz İlçesi Şeyh Yunus Köyünde bulunan bir türbeye, çocuğu olmayan/durmayan kişiler gelir ve adak adamak suretiyle, çocukları olur düşüncesi ile türbeye kurban keserler. Yağmur yağması için kesilen kurban da çok eski Türk inançlarındandır.

Tarihsel olaylardan sonra Orta Asya’dan Kuzey Kutbu’na sürülen Nganasan’lar, (Türklerin bir ata kolu) eski kültlerini, Şamanizm inançlarını korumuşlardır. Nganasan’laf yılda iki defa gün ışığana kurban keserler. Birincisi sonbaharda, düzenli gecelerin başlamasından önce; diğeri Ocak ayının sonlarında, dağ tepelerinde ilk gün ışıkları kendini gösterdiğinde kurban keserlerdi.

Nganasan’larda toprağın efendisine “Fannida” denilir. Ağzını açarak, ölümü bekleyen insanları gözleyen ve çayırlar altında yaşayan kötü ruhtur. Ona siyah geyik kurban edilir. Yer-su da acımasız bir tanrıdır ve ona boz veya al donlu at kurban edilirdi.

 

Kaynak

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...