Jump to content

Paylaşılmış Psikotik Bozukluk - Folie a Deux


Karabuyu

Önerilen Mesajlar

Paylaşılmış psikotik bozukluk; yakın ilişkide bulunan en az iki kişinin aynı özellikteki sanrıları paylaşması sonucunda ortaya çıkan bir bozukluktur. Başlıca özelliği, belirgin sanrılarla giden psikotik bozukluğu olan bir olgu ile yakın ilişki çerçevesinde başka bir kişide sanrı gelişmesidir. Kişi birincil olgunun sanrılarını kısmen ya da tamamen paylaşır. Ancak paylaşılmış psikotik bozukluğu olan kişinin işlevselliğindeki bozulma genellikle birincil olgununkinden daha az olur ve sanrıların dışında davranışlar olağan dışı değildir. Etkilenen kişi çoğunlukla sistemli ve saçma olmayan sanrıları paylaşır, bazen de etkilendiği birincil sanrılara benzer sanrılargeliştirebilir. Bununla birlikte, paylaşılan sanrı- sal inanışların içeriği birincil olgunun tanısına bağlı olabilir ve görece garip (bizar) sanrılar, duyguduruma uygun sanrılar ya da sanrılı bozukluğa özgü garip olmayan sanrılar görülebilir.

 

Yaygın adıyla folie a deux olarak Lasegue ve Falret tarafından 1877’de kullanılmaya başlanmıştır. İlerleyen zamanda paylaşılmış psikoz, bulaştıran delilik, çift taraflı sanrı, ilişki psikozu gibi birçok farklı isimlerle de anılmıştır. Bozukluk, sanrıları paylaşan kişi sayısına göre de adlandırılır. Folie a deux, sanrıların iki kişitarafından paylaşılmasıdır. Ancak durum üç, dört, beş kişiye (folie a trois, folie a quatre, folie a cinq) genişleyebilir. Bilinen en kalabalık olgu ise 12 kişiden (folie a douze) oluşmaktadır. Sıklıkla yakın ilişki içinde bulunan ve birbirine yakın yaşayan kişilerde görülen bir bozukluktur. Olguların yaklaşık %97’sinde bozukluğun çekirdek ailenin iki üyesi arasında geliştiği görülmüştür.

 

OlgularBirincil olgu ; M.Y.T., 52 yaşında, erkek, 26 yıllık öğretmen. Eşi ve iki çocuğu ile yaşıyordu. İş yerinde kendisiyle uğraşmaları nedeni ile ‘sinirlerinin bozulduğu’ yakınması ile başvurdu. İş yaşamında sürekli sorunlar yaşadığını, iş arkadaşlarının yasa dışı etkinliklerde bulunduğundan şüphelendiğini belirtti. İş arkadaşlarının planlarını anladığı için kendisini izlettiklerini belirtti. Sanrısal bozukluk ön tanısı ile psikiyatri kliniğine yatırıldı. Hastanede yattığı süre içinde hasta olmadığını, gizli bir haber alma örgütünde çalıştığını ve gizli bir görev nedeni ile hastaneye yattığını söyledi. Görevi gereği psikiyatri kliniğindeki hekimleri ve diğer çalışanları araştırdığını ve sonuçlarını örgütüne bildirdiğini söylüyordu. Örgütteki çalışmaları nedeni ile kendisinin ve ailesinin sürekli tehlike altında olduğunu ve bu yüzden örgütünün ajanlarınca koruma amaçlı izlendiklerini, oturduğu apartmanın kapısında bir askerin kendisi ve ailesi için sürekli nöbet tuttuğunu dile getirdi. Gizli görevler nedeni ile sık sık farklı kimlikler taşıdığından söz etti.

 

Aile Hasta hakkında bilgi almak üzere hastanın eşi,oğlu ve kızı görüşmeye çağırıldı. Üçü de görüşmeye isteksizdi. Hastanın görevinin çok gizli olduğunu ve devlet sırları içerdiğini söylediler ve güçlükle bu konuda bilgi vermeye razı edildiler.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

A.T., hastanın eşi, 50 yaşında ve öğretmen. Yirmi beş yıl önce evlenmişlerdi. Eşinin gizli bir örgütte çalıştığını ilk kez nişanlılık döneminde öğrendiğini ve bu sırrı yıllardır sakladığını belirtti. Eşinin görevinin önemi nedeni ile tüm ailesinin tehlikede olduğunu ve bu yüzden eşinin çalıştığı örgüt tarafından 24 saat gözetim ve koruma altında tutulduklarını anlattı. Apartman kapısında nöbet tutan askerin komşularca aynı apartmanda oturan yüksek rütbeli bir subay için bulunduğunun sanıldığını, oysa ailelerini korumak amacı ile bulunduğunu söyledi. Görüşme sırasında kuşkucu tavırları, sık sık konuşulanları dinleyenlerin olup olamayacağına yönelik soruları, gösterişli giyimi ve abartılı konuşma biçimi dikkat çekiyordu.

 

B.T., hastanın oğlu, 22 yaşında, lise mezunu, üniversite sınavına hazırlanıyordu. Annesinin söylediklerini doğruladı ve yıllardır babasının örgüt üyeleri tarafından koruma amacıyla izlendiğini, yolda takip edildiğini, çünkü yabancı örgütler için değerli olabileceğini söyledi.

 

C.T., hastanın kızı, 16 yaşında, lise birinci sınıf öğrencisiydi. Ağabeyi ile hemen hemen aynı sözcükleri kullandı. Kendini bildi bileli babasının çok önemli bir konumda gizli görevde çalıştığını ve bu nedenle kendisinin ve ailesinin koruma

amaçlı sürekli izlendiklerini söyledi.

 

Hastanın ve eşinin kendi aileleri ile yılardır küs oldukları, hiçbir akrabaları ile görüşmedikleri öğrenildi. Bu nedenle diğer akrabalardan bilgi alınamadı. Ayrıca örgüt sırlarının ele geçmesini önlemek amacıyla eve kimseyi kabul etmedikleri, komşularla yakınlık kurmadıkları, arkadaşlık kurdukları insanlar olmadığı ve aile bireylerinin oldukça yalıtılmış bir yaşam sürdükleri anlaşıldı. Kendilerinden öğrenildiği kadarı ile akrabalarda psikiyatrik tanı konmuş ya da psikiyatrik tedavi görmüş kimse yoktu.

 

Hasta hastaneye yattıktan sonra ‘sanrısal bozukluk, kötülük görme tipi’ tanısı kesinleşti. Risperidon 2 mg/gün başlanıp 8 mg/güne dek çıkarıldı. Sanrılarının şiddetinde azalma saptandı. Aileye yönelik görüşmelerin yoğunlaştırılması planlandı. Ancak aile ilk birkaç görüşmeden sonra tekrar görüşmeye gelmeyi reddetti. Hasta sanrısal bozukluk tanısı ile belirtilerde kısmi düzelme ile taburcu edildi. Taburculuk sonrasında bir daha hastaya ve ailesine ulaşılamadı.

 

Anadolu Psikiyatri Dergisi 2008

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...