Jump to content

Sanırım deliriyorum


MerLin

Önerilen Mesajlar

https://www.youtube.com/watch?v=52epF6ORBT0

 

 

Aniden her şey belirgenlişti.Aldığım alkolün etkisindeymiydi bilmiyordum.Soğuk havanın tenime deydiğini hissettim.Gülmeye başladım.Ah..Her zaman ki kibirli ve gereksiz gülüşlerimden biriydi.Sabahın 5:46'sında elimde şarap şişesi ile vantilatöre yüzümü dönmüş saçma bir şekilde gülümsemeye devam ediyordum.Ama yaşadığım farkındalık belki de şu ana kadar olanların en büyüğü idi.Nefret, öfke ve içimde biriktirdiğim onca gereksiz ağır his, şarabın ağzımda bıraktığı mayhoş tad ile birleşip iğrenç bir gülümse olarak kendini dışa vuruyordu.

Paketimi elime aldım ve sigaralarımdan birini yakarken müziğimi yeniden açma ihtiyacı hissettim.Müzik başladığı an sigaramdan ilk nefesimi çektim ve gözüm masadaki maskeye takıldı.Ah, evet.O beyaz deforme olmuş kabuki maskesi.Seneler önce kendimi ifade etmek için bulduğum yollardan biriydi maske yapmak.Bu maske ise onca maskeden geriye kalan sonuncuydu.Kalanları hatırlattıkları ile baş edemediğim için arka bahçede yakılan bir ateşin içinde anılar mezarlığa gömülmüştü.Sol gözündeki siyah kumaş görmemi engellemişti, tıpkı hissetğim gibi.Ağzındaki ve çevresindeki çeşitli kesikler ve deformeleri iğne iplik ile dikmiş yada zımbalamıştım.Fiziken o şekilde görünmesem bile ben de böyle biri idim neticede.Aralıksız 2-3 dakika boyuna gözlerimi maskeden alamadım.Sanki o da benim ona baktığım gibi bana bakıyordu.Bakmasını istemiyordum.Kimsenin bana bakmasını istemiyordum.Bu beni çılgına çeviriyordu.

Alkol etkisi göstermeye başlamıştı.Hissediyordum.Tüm uzuvlarımın kontrolünü yavaşça yitirmeye başlamak benim için bir sorun değildi fakat kafamın içindeki kontrol edememek kafama bir kurşun sıkma isteği yaratıyordu her gece.Küfürler ediyordum kendi kendime.Ne kadar acınası olduğunu bildiğim halde yaptığım şeyler için kendime, çaresiz olup tek başıma kan ağlarken yardım etmeyenlere, aileme, ona, hayaletlerime, görülerime, kafamın içindekilere.Anlamsızca küfürler ederken ederken hala aynı şekilde sırıtıyordum.Ne yapabilir ki bir insan?Defalarca dibe vurmuş ise?Bu traji komik hikayeyi yazmak istediğimden bile emin değilim.

 

Sanırım deliriyorum.S'in benimle paylaştığı bilgilere rağmen içimdeki kaos isteği durmuyor.N ise..Bilirsiniz sadece olduğu gibi duruyor.Beni önemsemiyor.Onu suçlayamam.Ben ya da sorunlarımı umursamak ya da bana yardım etmek gibi bir zorunluluğu yok.Ondan bir beklentim yok.Sadece onu da takip ediyorum.Biliyorum, bu satırları okurken muhtemelen hiç bir mana bulamıyorsun.Peki sana tek bir soru sormak istiyorum.Hayatın ne manası var?Yaşamanın?Sevmenin?Nefret etmenin?Yaratmanın ya da yok etmenin?Hayat sadece anlamsız bir boşlukdan ibaret.Çürüyen basit organizmalarız sevgili dostum.Sadece her şeye çok fazla anlam yüklüyoruz.Ben de senin gibi aşk, sevgi, aile, gelecek gibi kavramlara değer verir ve bunları önemserdim.Neyi fark ettim biliyor musun?Hayat kocaman bir oyundan ibaret.Olanları değiştirmek için yapabileceğin hiç bir şey yok.

 

Yine aynı gülüş yüzüme yerleşti.

Sadece yakmak ve yıkmak istiyorum.Dünyayı alevlere boğmak istiyorum.Umutsuzluk ve acının dünyaya hakim olmasını istiyorum.Ahahaha..Sanırım deliriyorum.Delirmek dedikleri kavramın tam karşılığı bu ise eğer.Eğer toplum olarak kabuk ettiğimiz o pislik yığını bunu delilik olarak tanımlıyor ise evet deliriyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kendimi durduramadığımı fark ettim.Etik ya da etik olmayan, doğru ya da yanlış, ayıp ya da değil bunlar benim için hiç bir zaman fark etmemişti.Ailem hiç bir zaman istediğim hiç bir şeyi - güçleri dahilinde olan yüzlerce şey dahil - yapmadı ve bir süre sonra anne baba arasında gidip gelmekten zaten onlar için önemsiz bir kuklaya dönüşmüştüm adeta.Bir gün o iğrenç, kokan ve onca boş insanın olduğu kompartımanda çizimleriden birini yapmaya çalışırken çevreme baktım.Kaybedenler, hayatı boyunca bir işten ayrılma cesaretini gösterememiş insanlar, toplum tarafından dışlananlar, alay malzemesi olanlar, ailesi tarafından ezilen, hiçbir zaman onlara yetemeyeceğini düşünen insanlar etrafımda toplanmıştı.Ben de onlardan biriydim.Ailesine yetemeyen, asla yeterince iyi olmayan ve olmayacak olan, onlara hiç bir zaman büyük çocukları gibi bir diploma-karne getiremeyecek olan bir evlat.Edepsiz, gürültücü, terbiyesiz bir torun.Bağlanma sorunları olan ve sevgililerini annesi yerine koyarak boşluklarını doldurmaya çalışan bir erkek arkadaş.Dünyadan kopuk asla gülümsemeyen ruhsuz bir arkadaş.Ah.. Bu beni mazoşistik bir yönden heyecanlandırıyordu.İnsanlar beni yeterli görmezken onları mahvetmek ve onlardan daha iyi olduğumu göstermek istiyordum.Yaptığım şeylerin iyi ya da kötü, ahlak dışı veya ahlaklı olması bir şey fark etmezdi.Gücüm vardı ve onlar bunu hak ettiler.

İçime adeta ilahi bir ışık düştü.Gülümsememi hiç bir zaman kaybetmedim ama bu gülümsemeyi gören herkes korktu.Bazen ben bile aynada kendimi bu halde görünce rahatsız oluyorum.Komik.Ama hiç bir an şu anki gibi hissettirmemişti.

 

-Tanrım, eğer yukarıda isen bana verdiğin tüm bu berbat hayata, benimle bir oyuncakmışım gibi eğlenip beni canlı canlı yakmana teşekkür ederim.Senden nefret ediyorum.Tüm nefretim ve mide bulantılarım seninle olsun.-

 

 

Biliyor musun?Gerçekten inandım.Asıl komik olanda bu zaten.Koca 1 sene.12 ay boyunca normal bir hayata sahip olacağımı düşünmek ve uğraşmak en büyük hatam oldu.İnsanlar - ben de dahil - ilüzyonlara fazla hızlı kapılan varlıklar.İşin kötü tarafı sadece o ilüzyonu tekrar yaşamak istiyorum.Ne kadar acı, ne kadar acınası.

 

Parmaklarımı hissettmiyorum..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bazı insanlar sadece sorunları görürler ve çıkış noktasını aramadan sorunların içinde gömülü kalırlar... Bazılarının gözü ise sürekli çıkış kapısındadır... Hangisi olmak istediğini bilinçli şekilde seçmen gereken bir dönemdesin. Hemen hemen hepimiz hemen her dönem bu seçimi bilinçli ya da bilinçsizce yaparız. Evet acı bilinen duygu ve mağdur olma fikri insanı çekiyor... Bulunduğu noktanın ötesine geçemediği için başkalarını suçlamak en kolayı... Ama hayat bu kadar dar sınırlar ve kalıplardan ibaret değil... Acılardan gerekli tecrübeyi edinip yola devam etmek gerekli. Sadece ağlanıp söylenmek yeterli değil. Madem kustun buraya içindeki zifti, şimdi gözlerini çıkışı bulmaya kullanmalısın...

 

Yazılar çok içten ve çok anlamlı. Benzer şeylerden geçmiş ve ara ara geçen ara ara takılan biri olarak bunları yazma gereği hissettim. Bunu sanırım hepimiz zaman zaman hatırlamalıyız hayatımızda.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bazı insanlar sadece sorunları görürler ve çıkış noktasını aramadan sorunların içinde gömülü kalırlar... Bazılarının gözü ise sürekli çıkış kapısındadır... Hangisi olmak istediğini bilinçli şekilde seçmen gereken bir dönemdesin. Hemen hemen hepimiz hemen her dönem bu seçimi bilinçli ya da bilinçsizce yaparız. Evet acı bilinen duygu ve mağdur olma fikri insanı çekiyor... Bulunduğu noktanın ötesine geçemediği için başkalarını suçlamak en kolayı... Ama hayat bu kadar dar sınırlar ve kalıplardan ibaret değil... Acılardan gerekli tecrübeyi edinip yola devam etmek gerekli. Sadece ağlanıp söylenmek yeterli değil. Madem kustun buraya içindeki zifti, şimdi gözlerini çıkışı bulmaya kullanmalısın...

 

Yazılar çok içten ve çok anlamlı. Benzer şeylerden geçmiş ve ara ara geçen ara ara takılan biri olarak bunları yazma gereği hissettim. Bunu sanırım hepimiz zaman zaman hatırlamalıyız hayatımızda.

 

Öncelikle teşekkürler hem nazik sözlerin hem tavsiyelerin için :) Zaten dün gece bunları yazarken de içiyordum.Genelde bu şekilde oluyor.Ciddi şekilde harap olmuş durumdayım fiziken de ve uğraşıyorum yapmak istediğim her şey için.Gerek onu geri kazanmak için gerek grubumla ilgili işler için gerek para kazanmak gerek toparlanmak her şey.Sadece artık insanlar ile konuşmuyorum.Şu zamana kadar çok konuştum ve faydadan çok zarar getirdiğini gördüm.Her ne kadar şu anda yaptığım şey de aynı görünse de en azından web sitesinden çıktığım andan itibaren kimse kim olduğumu bilmeyecek vs. O nedenle biraz daha rahat hissediyorum ve bunları basit bir sızlanmadan daha çok karşı tarafa da hissettirebilecek güzel bir yazı şeklinde aktarmaya çalıştım.Bu yazı seri gibi bu şekilde devam edicek bir olay örgüsünde aslında fakat sadece başı biraz şimdilik anlamsız duruyor tek başına :) Teşekkür ederim yinede her şey için.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Duvarımda 2 tane var şimdilik, biri bilinçli, biri bilinçsizce alınmış hediyeler...

 

Bir de insanlar konusunda naçizane bir fikir belirtmek istiyorum. İdare etme zihniyetinden başımıza bir çok olay geliyor. Düzgün insan olmak çok basit bir şey, bu erdemi taşımayan hiç kimseye prim vermemek gerektiğini düşünüyorum, ucunda kadim bir yalnızlık olsa da...

 

Eklemeyi unutmuşum, başlık ve içerik çok güzel, takip edeceğim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şahsen sürekli yalnız olduğum için şu yaşa kadar alışmış olsam da hayatı kaçırıyormuşum gibi hissettiriyor.O nedenle dipsiz bir kuyudan çıkmaya çalışıyormuşum gibi hissettirse de yalnız kalmamak için hayatımda gerçekten sevgi hissettiğim insanları tutup onları tolare etmeye çalışıyorum.

 

Başlık konusundaki fikrin içinde teşekkür ederim, elimden geldiğince sık yazmaya çalışacağım:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu yazı seri gibi bu şekilde devam edicek bir olay örgüsünde aslında fakat sadece başı biraz şimdilik anlamsız duruyor tek başına :) Teşekkür ederim yinede her şey için.

 

Benim de delilik mektupları adı altında böyle bir serim var :) Devamını bekliyorum. Cevabın için teşekkürler

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sonunda.Yine uçmaya başladım.Yazabilmek için bu kadar alkol almak zorunda olmam ve başka türlü yazamıyor olmam oldukça üzücü olsa da bunu değiştirmek için yapabileceğim bir şey yok.Elimde olsa da değiştirmek istemezdim.Kafamdaki anılar, geçmiş ve gelecek imajlarının silinmesinin ve dinlediğim müziğe odaklanmanın tek yolu bu.

 

Metroya binerken bana bakan insanları fark ettim.Simsiyah giyinmiş olmam, kafama çektiğim kapşünum onları oldukça rahatsız etmişti bunu farkındaydım.Bir yandan insanları rahatsız etmiş olmak hoşuma gitse de normal olmak için verdiğim onca çabayı ve harcadığım onca zamanı yok ediyormuşum gibi hissettim.Metro kapısına bakarken hızla ilerleyen ışıkları izlerken aklıma defalarca düşündüğüm sorular geliyordu.Nedenler, niçinler, nasıllar.Çoğu zaman sadece bu sorulardan kurtulmak için babamın silahını alıp beynimi dağıtmak isteği ile yanıp tutuşurdum.Ama hızla akan ışıkları izlerken bu sorular beni hiç bir şekilde rahatsız etmemişti.Değersiz olduğumu farkına varmıştım.Hızla akan beyaz ışık girdabı anılar haline gelmiş ve beni de içine çekmişti.Bir yandan ise kulaklığımda çalan gloomy sunday adeta metrodan indiğim anda raylara atlamam için beni teşvik ediyordu.Bu rahatsız edici olmalıydı.Tüm bu düşünceler.Rahatsız edici olması gerekirken bundan zevk alıyordum.

Hastayım.

 

Acı çekmek istemiyorum.Aurora'nın yazdıkları aklıma geliyor.Çıkış kapısı?Bu çıkış kapısı diğer insanlara zarar vericek olsa da kendim için bunu yapmalı mıydım?Yoksa kendimi yok etme yolunda adım adım ilerlemeye devam mı etmeliydim?Gerçekten birini sevdim mi?Yoksa aynaya her baktığımda gördüğüm canavardan mı ibarettim?Kafamın içinde dolaşan sorular bana hastalıklı bir zevk veriyor.Acınası halde olmak beni gülümsetiyor.Fight Clup'da da söylendiği gibi : Güzel bir şeyleri yok etmek istedim.

 

Metrodan inip hızlı adımlarla grup arkadaşımın evine yönelmiştim.Akşam geç bir saat olduğu için ailesini rahatsız etmek istemiyordum.Nitekim ailesi oldukça modern insanlar gibi görünselerde en az benim ebeveynlerim kadar sinir bozucu ve yozlaşmış insanlardı.Kendi doğruları ve kendi gerçeklikleri içinde kaybolmuşlardı ve başka hiç bir şeyi kabul etmiyorlardı.Bu nedenle onlarla dialoğa girmek istemiyordum.Eve vardığım zaman arkadaşımın ısrarı üzerine evin içinde 5 dakika kadar beklemek zorunda kaldım.5 dakika içinde bana sorulan onca soru içinde bir tanesine bile açık cevap vermediğimi fark ettim.Acaba bu onlara cevap vermek istemediğim için miydi?Yoksa gerçekten hayata dair hiç bir cevabım olmadığı için miydi?Üstün körü onlarca saçma cevap ile oradan ayrıldım.Bir aileyi birlikte görmek bana acı veriyor.Ben de dahil olmak üzere ailemdeki her bireyin sefalet içinde yaşadığını bilmek artık bana hiç bir şey hissetirmiyor.Maddi olarak saraylarda bile yaşasalar içlerini görebiliyorum.Benim kadar bitmişler.Ama ukalalıkları ve ürettikleri bahanelerin altına sığınmaları midemi bulandırıyor.Onlara karşı hissettiğim iğrenme ve acıma duygusunu daha önce kimseye karşı hissetmemiştim.

 

Akrabalarım, ailem ve daha bir çok insan.Yolda aklıma geliyorlar.Artık umursamıyor gibi davransam da içten içe ölüyorum.Göğsümdeki kara delik beni her gün biraz daha yiyor.Vücudumda her yıla ait fiziksel izlere bakıyorum.Kesikler, çürükler,izler.Aaah....Yok oluyorum.Bitiyorum.Bundan hastalıklı bir zevk alarak bitiyorum.Ağzımdaki dikişleri sökemeden, gözlerimi karanlığa gömerek yok oluyorum.Kahkahalar atarak ölüyorum.Bana acı vermiş her bir organizmayı da benimle birlikte düştüğüm cehennem çukuruna götüreceğim.Hep birlikte çığlıklar atarak yanacağız.

Ben sözümün eriyimdir.

 

Çıkışım, kurtuluşum, delirişim, sonum.Hepsi aynı şey haline gelmiş.

 

Beni terk eden biricik sevgilim.Gerçekten 10 yıldır süren kabuslarıma son vermiş ve sonunda birine gerçek, pür sevgiyle sarılmama sebep olmuş insan.Seni hala seviyorum biliyor musun?Beni kaybetmek istemediğini söyleyip, benimle arkadaşın gibi iletişim kurmaya çalışman beni hasta ediyor.Sana hala deli gibi aşık olduğumu biliyorsun ve buna rağmen hiç bir şey yokmuş gibi davranıyorsun.Sana gerçekten hayranım.Benim aksime duygularını saklayabiliyorsun.Gerçekten hayranı olduğum ve imrendiğim bir özellik.Ama üzgünüm.Sen ne olursa olsun bu sefer benim olacaksın.Nedenini bilmek ister misin?Gerçek nedenini?

O kadar şey kaybettikten sonra gerçekten intikam, seks, ya da herhangi bir kötü amaç dışında ilk kez aşık oldum.Oturup düşündüm biliyor musun?Baya düşündüm hem de senin hakkında.Acaba obsesif bir sosyopat olma yolunda mı ilerliyordum? Yoksa gerçekten birine hem aşkla hem de şehvetle dokunabiliyor muydum?Acaba bu bir sorun muydu yoksa çözüm mü?Ne çok soru!

Ve sonunda her şeyin nedenini ve çözümünü bulmuştum.Seni sevmiştim.Benim gibi deforme olmuş, ahlaki ve fiziksel yönden bu kadar aşınmış ve dağılmış bir varlık sevgi hissedebiliyordu.Karşılaştığım sonuç karşısında ben bile şaşırmıştım.Ama o gün bir karar verdim.Bu sefer kaybetmeyecektim.Bunu kimse engelleyemezdi.Ne Tanrı, ne Şeytan ne de sen.

Bu sefer onun yolundan gitmeyecektim.Yukarıdaki koca adam bu sefer yoluma çıkamayacaktı.Hayır.Her seferinde tırnaklarımı kopararak, kollarımı kanatarak tırmandığım o kör kuyudan bu sefer kendi bildiğim yol ile çıkacaktım.Her seferinde aynı senaryoyu baştan sona yaşamaktan çok sıkılmış olan benliğim sonunda bulduğu çıkış noktası için daha önce olmadığı kadar hırsla çalışmaya ve kendini paralamaya başlamıştı.Kendi isteğin ile bana dönmeni çok istedim.Her gün.Ama sen dönmüyorsan, elimden gelen her şeyi yapmalıyım öyle değil mi?Hayır.Ben hasta değilim.

 

İyilik ya da kötülük, ahlak ya da ahlaksızlık, doğru ya da yanlış.Hiç biri gerçek değil.Gerçek olan tek şey güç.Güçlü isen var olursun.Doğanın kanunu her zaman böyle olmuştur ve böyle olacaktır.Gücü elde edemezsen,sadece zayıf ve yenilmeye mahkum bir zavallı olarak oturduğun yerde hayatının sonuna kadar çürür ve senin işe yaramaz mirasını devam ettirecek olan çocuklar yetiştirirsin.

İrade, doğru, yanlış, ahlak, ilkeler, kurallar.Hepsi sadece anlam yüklenmiş boş kelimelerden ibaretler.

 

Var oluştaki en kötü varlık.Şeytan, küçük boynuz, iblis.Kimisine göre evrendeki en büyük kötülük.

Ama ismini biliyoruz değil mi?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ayrılıkta yapılmış edebiyatların çoğu, birleşince ya da tamamen durum kabul edilince bitiyor ya, hani bir sonraki ayrılıkta buluşmak üzere gibi... Bir insanı uzaktan sevebilmek ve hatta sahip olmadan sevebilmek, sahiplenmeden sevebilmek. O insanın sende bıraktıklarını sevmek ve zamanı geldiğinde gitmesine izin verebilmek. Seni "sen" olduğun için sevdim, bende olduğun için değil...

 

Diyebilmeli insan...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kişilik meselesi sanırım dostum.-Ki içimde bulundurduğum 2-3 farklı kişiyi düşünürsek benim durumum baya farklı şu anda.Ama yaptığım, yapacaklarım ve aldığım kararlardan pişman değilim :) Sabah kadar bitirirsem 1 post daha atmayı düşünüyorum :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Her gece içmek için nedenlerim olmasını seviyorum.Bir şekilde bu beni içten içe kanatıyor da olsa zaten başlı başlı bir yara haline gelmiş kafamı daha da fazla zedeleyemem diye düşünüyorum.Zira hala hasar alabiliyor isem yakında çökücek olmak beni hiç rahatsız etmez.

 

Berbat hayatımdan nefret etmek için bir neden çıktı.Çünkü sınav sonuçları açıklanmıştı ve yine iğrenç bir bölümde, istemediğim bir okulda okumak zorunda kaldım.

 

Uyandığımda iş yerindeydim.Berbat bir bahçede, sözde sevdiği insanlara "en güzel günlerinde" eşlik etmek için orda bulunan onlarca kıskanç ve fesat insana servis yaparken buldum kendimi.Yine kararmalarımdan birini yaşamıştım.Merak ettiğim şey ise uyurken ne gördüğümdü?Bu kararmaların tek nedeni durugörümün delirdiği bir anda sokakda olmamdı.Vücudum hareket etmeye beynim verilen komutları yerine getirmeye devam etse dahi o vücuttan uzaklaşıyor ve olanları hatırlamıyordum.Onca saat hiç bir tepki veremeden işimi yapmaya devam ettim.İş arkadaşlarım olması gereken ve bacak aralarında bulunan bir parça et nedeniyle bahçedeki tüm kadınlara sulanabilme hakkını kendinde gören yaratıklar ağızlarının suları akarak kadınları ve genç kızları izlerken bile işimi yapmaya devam ettim.Aklımı bir şekilde meşgul tutmalıydım.Gece bittiğinde ise ayaklarımı ağrıdan kollarımı ise soğuk ayazdan hissetmiyordum ve bunu her şey bittiğinde anlamıştım.Eve varmak için can atıyordum.Çünkü vücudumun yorgunluğu ile beynimin direk kendini kapatacağı ve uyuyacağım gibi aptal bir düşünceye inanmıştım.

Eve vardığımda ise yatağıma varamadan sandalyeme oturup vücudumdan çıkan sızlamaları dindirmeye çalışıyordum.Fakat her zamanki gibi beynim vücuduma itaat etmekten vazgeçti ve o an sahip olmam gereken uyku artık yoktu.

İçmeye başladım.

 

Her gecenin aynı bitiyor olması ne kadar acı.Tekler,dubleler,şişeler,kutular.Hiç fark etmiyor.Tek fark şu anda sarhoş olamıyor olmam ve bu kafayı yememe neden olmak üzere.Bir yandan bu yazıyı yazarken arada onunla konuşuyor olmam ve bana eski sevgilisi ile ilgili bir sorunu anlatıyor olması benim için bir sıfat ile adlandırılamıyacak kadar kötü.Biliyor musun?Tam beni aramak üzereyken patlak veren bir olay.Onun sesini duyucaktım.

 

S.'in bilgeliği beni bir kere daha aydınlattı.O adam.Bilmiyorum.Ona ne kadar minnet borçlu olduğumu anlatamam sanırım.Garip bir şekilde kendine, prensiplerine bile aykırı olsa tanımadığı ama yıkılmış olduğunu anladığı bir insanı ayağa kaldırmak için uğraştı ve onunla bilgisini paylaştı.Açık açık konuşması gerekmedi bile, üstü kapalı konuşurken her şeyi açıkladı.Ona gerçekten hayranım.Evet, sanırım duygularımı dile getirebilen en iyi iki kelime bunlar : minnettarlık ve hayranlık.Bir insana yardım etmek için, kendi karşı çıktığı bir konuda bana yardım etti.Eğer bunu okuyorsan S sana gerçekten minnettarım.Umarım bana yaptığın her iyiliğin karşılığını misli ile bulursun.

 

Dolunay'ın tekrar yükselmesini beklesem de neredeyse ihtiyacım olan her şeyi topladım.Hayat çok garip.Bir saniye için sizin olan her şey bir sanie sonra küle ve toza dönüşebiliyor.Ve yine aynı şekilde bir saniye içinde yanıp kül olmuş her şey sanki hiç bir şey olmamış gibi toparlanabiliyor.Bazen de şu an yaptığım gibi şişenin dibini kısa sürede görebiliyor.

 

Yazılar arasında kopukluk olduysa üzgünüm arada oturup müziğime odaklanmak ve kafamı duvarlara vurmakla meşgul oluyorum.

 

Bu yazı diğerlerine göre daha bir sakin oldu sanki.Beni korkutan da bu ya zaten.Nefretimi herkesten gizlemeye başladım.Herkese gülümsemeye iyi davranmaya başladım.Bu gerçekten sert bir şekilde vuracak bir fırtınanın önden gelen tatlı meltemi gibi adeta.Ah.. Diyebileceğim çok şey yok sanırım şu anda.Böylesine sessiz ve rezil bir gecede daha fazlasını isteyemezdim de zaten.Her neyse.

Merak ettiğim tek bir şey var.

 

Sanırım unuttum.Başka zamana..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Güç ile ilgili takıntım bir yandan bana zarar vermeye ve beni delirtmeye adım adım ilerletse de bir yandan beni eyleme vuruk davranışlara sevk ediyor.İtiraf etmeliyim ki bu gittikçe hoşuma gitmeye başladı.Belki aranızda inanmayanlar var ya da dediklerimi saçma bulacak insanlar ama evet mistik bir güçten bahsediyorum.Basitçe büyücülük.Bu sitede bulunan insanların pek de yabancı olmayacağı bir durum diye düşünüyorum.

Hayatımda ilk defa buradan ya da başka herhangi bir kaynaktan ya da insandan yardım dilenmeden eyleme vurdum davranışlarımı.Oldukça heyecan verici olduğunu söylemeliyim.Heyecan verici olan herhangi bir ritüeli hakkı ile yerine getirmek ya da bunu yapabiliyor olmak değildi.Heyecan duyduğum kısım sadece düşüncelerimde ve kalbimde var olan karanlığa gerçekten adım adım yaklaşabiliyor olmaktı.Oyunun kurallarını kendim koyabilecektim.Bedel ödemeye alışık bir insan olduğumu düşündüğüm için genel olarak bedelleri hiç bir zaman önemsemedim.Yanlış ya da doğru olsa da bu düşünce tarzı, artık çok bir önemi yok.

 

Karanlıktan korkmamaya başladım.Sadece ruhani değil.Fiziki bir durum olarak düşündüğümüz karanlıktan da korkmamaya başlamıştım.Nasıl olduğu akkında en ufak bir fikrim bile yoktu.Fısıldayan sesler, gölgeler.Fiziken olan olaylar da benim için korkutuculuğunu yitirmişti.Bunu yiğit ve cesur biriyim düşüncesi ile anlatmıyorum hayır.Sadece korkmuyordum.Dizlerimi titreten, kalbimi deli gibi attıran o karanlık sanki bir parçam haline gelmişti.Sanki gözlerimdeki bir perde kalkmıştı ve her şeyi daha net olarak görebiliyordum ve bunun için minnettardım.Hala da öyleyim.

 

Üzgün değilim, kızgınım, kırgınım.O'na karşı hala ne hissediyorum bilmiyorum.Sevgi denilen olguyu hala hissedebildiğime bile emin değilim.Tek bildiğim bana karşı eskisi gibi davranmasını istediğim fakat tek korktuğum nokta şu ki eğer bunu başarırsam ve onu kendime bir şekilde döndürürsem bile aynı şeyleri hissetmeyebilirim.Bunun beni bir şekilde tatmin edicek olması çok rahatsız edici olmalıydı.Ama değil.Şaşırmadım.1 sene bile uğraşmam gerekse tüm dolunayları senin için harcayacağım.

 

Dünyadan kendimi tamamen soyutladım ve insanlarla iletişim kurmuyorum.Şu anda bu yazıyı okuyan sizler harici kimse ile konuşmuyorum ve bunu şiddetle tavsiye ederim.Fight Clup'da geçen bir cümle geldi şu anda aklıma :

 

"Ve sonra bir şey oldu.Kendimi bıraktım.Sonsuzlukta kaybolup, karanlık sessizlikle bütünleştim.Özgürlüğü buldum.Ümidin kaybolması özgürlük demekti."

 

Gerçekten de böyle sanırım.En güçlü olmak için en dibe kadar gitmemiz lazım.İnsanların sandığının aksine yukarı çıkmak yerine kendinizi uçurumdan aşağı bırakırsanız çıkmanız gereken yere herkesten hızlı varırsınız.Nihilizm'den bahsetmiyorum, yanlış anlaşılmasın.Sadece bir şeylere sahip olmanız ve bunun değerini bilmeniz için her şeyinizi kaybetmeniz gerek.Paranızı, sevgi olarak hissettiğiniz tüm olumlu hisleri, hayatınızdaki insanları.Geriye sadece öfke, nefret ve hırs kalana kadar.İnsan sadece o zaman ilkel dürtülerini kullanarak en yukarı çıkmak için elinden geleni yapar.Bu nedenle şu an buradayım.Fiziken bitmiş durumdayım.Maddi ve manevi olarak çökmüş durumdaydım.Ama öfkeden, nefretten ve hırstan gözüm dönmüş durumda.Önce kendimi belli bir seviyeye çıkardım.Yardım istemeyi kestim.Yardım etmeyi kestim.Bencil oldum.Hayatta kaldım.İnsanların üstüne basarak yukarıya çıktım.Tepedeki, yani yolumdaki insanları aşağılara çekmek ve aşağıda tutmak için planlarıma devam ediyorum.Bir yandan çalışırken bir yandan plan kuruyorum.Bu sefer deneme yok.Hayatımda ilk kez eyleme vurdum ve çalışıyorum.Yapıyorum.Deneme yok, uğraşma yok.Zamanını bekliyorum ve hazırlanıyorum.Tek vuruş ile herkesi altıma çekip en yukarıya çekeceğim.Bu düşünce tarzımı oluşturmama nefret ettiğim bir tarihi kişilik olan Adolf Hitler bayağı yardım etti diyebilirim.Bakın onun sözlerinden bana yardımcı olan bir kaç tanesini paylaşayım :

 

"Savaşta her zaman kaybeden taraf suçludur, haklı olsa bile."

"Yaşama hakkın, mücadele gücün kadardır."

"Önemli olan doğruluk değil zaferdir."

"Hayat güçsüzlüğü affetmez."

"Eğer bir kuraldan hoşlanmıyorsanız, kurala uyun, sistemin en üstüne çıkın ve kuralı değiştirin."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

Güzel geçen bir Samhain'in ardından daha sabah bile olmadan içmeye başladım.Neden bilmiyorum.Canım öyle istedi sadece.Gereksiz bir şekilde neşeliyim.Bayılıyorum bu hisse.İçimde havai fişekler atıyorlar sanki.Ah! Tanrılar ve Tanrıçalar teşekkür ederim.Aynaya bakıyorum da içimdeki delilik sonunda yüzüme yansıdı.Herhalde planlarımın da yolunda gitmesinin buna katkısı vardır.Alkol hayali orkestramı yönetirkenki hareketliliğim nedeniyle kanıma daha hızlı karışmaya başladı.Şikayetim yok.Halimden çok memnunum.Yan odada sevgili babam uyumuyor olmasa kahkahalar atıyor olurdum.Bu hisse bayılıyorum.

 

Keşke cadılar olarak ortaçağda olduğu gibi toplansak.Okuduklarıma bakıyorum da, o zamanlar daha bir içli dışlıymışlar.Yüz yüze tanıştığım belki de toplasan 10 cadı vardır.Ama hepsi ailemden daha yakın hissettiriyor.İleride bar açma hayalim gerçek olursa mitolojik cadıların tasvirinin gösterildiği şekilde bir bar açmayı çok isterim.Hem de toplanabileceğimiz karanlık ve güzel bir ortamımız olurdu.

 

Bir an için son paragrafı yazarken gerçekten okuyanların tepkisini düşünerek yazdım.İnanabiliyor musun?Aman ne derler düşüncesiyle.Aman yahu.Ne derlerse desinler.Bu neşeli akşamımı bir şey düşünerek harcamayacağım.Neyse hadi hikayemize geçelim :

 

Bir varmış bir yokmuş.Bir zamanlar güzel deniz kıyısında bir kentin güzel bir semptinde ufak ve sevecen bir çocuk oturmuş.Bu çocuk o kadar iyi niyetliymiş ki insanlar ondan faydalanırken farkına bile varmamış.Farkına vardığında ise "aman olsun, onlar da mutlu olsunlar" dermiş.Bir gün çocuğun annesi delirmiş, öflemiş, püflemiş ve çocuğu boğmaya karar vermiş.Her şeyden habersiz ufak çocuk akşam yemeği için beklerken sıcak sobanın çevresinde defterine bir şeyler çiziyormuş.Annesi "gel bakalım, sana bir süprizim var" diyerek çocuğun aklını çelmiş.Her şeyden habersiz olan ufaklık annesi ile birlikte uzunca olan koridordan içeri yönelmiş.Birlikte banyoya girmişler.Saniyeler sonra çocuk ne olduğunu farkında vardığında çoktan kafası suyun içindeymiş.Çırpınmış, debelenmiş ama ne yaptıysa bir türlü annesinin kafasını bastırdığı küvetin içinden kafasını çıkaramamış.En sonunda da nefesi tükenmiş ve kendisini bırakmaya karar vermiş.

O gün ufak çocuğun ölümle tanıştığı ilk günmüş.Her şey kararınca ufak çocuk kendisini simsiyah bir sonsuzlukta beyazlar içinde orta yaşlı bir adamın karşısında bulmuş.Adamın "ne işin var burada ufaklık" sözleriyle kendine gelmiş ve adama anlamsız gözlerle bakmış."Bilmiyorum" demiş çocuk "burayı daha önce hiç görmedim".Beyazlar içindeki adam kıkırdamış ve elini yavaşca ufak çocuğun başına koyarak demiş ki "zaten göremezdin ufaklık".Göz göze gelmişler.Çocuk anlamsızca bakan koca gözlerini adama dikmiş.Adamın sıcak bakışları karşısında şaşkına dönmüş, çevresini anlamaya çalışıyormuş.Adamın aniden elini kaldırıp güle güle der gibi sallayışını görmüş ve aniden kendini soğuk ve ıslak zeminde bulmuş.Kafasındaki şişlik çizgi filmlerdekini andırırcasına büyümüş durumdayken annesinin oturduğu yerde ağlayışını görüyor bir yandan ağzından gevşek bir musluk gibi su sızdırıyormuş.Ne olduğunu farkında olsa da hiç farkına varmıyor gibi davranmış.Odasına girip üstünü değiştirmiş ve sobanın yanına giderek kendini ısıtmaya çalışmış.Günler,aylar,yıllar geçmiş.Bir gün çocuğun annesi valizini toplamış ve aniden gitmiş.Giderken çocuğa tatile gittiğini söyleyen annesine anlamsız gözlerle bakan ufaklık çevresine kendini kapatmaya karar vermiş.İşte o gün içindeki karanlığın büyümeye başladığı günmüş.

 

Yıllar geçmiş, annesi, babası, çocuk bir çok badireyi ve olayı sorunlu ya da sorunsuzca atlamışlar.Ama bakın ki şu kaderin işine çocuk zamanla kendinde olan bir yeteneği keşfetmiş.Geleceği görebiliyormuş.İlk başlarda kendine inanmayan çocuk zamanla gördükleri çıkarken yeteneğinin ne olduğunu farkına varmış.Araştırmış, soruşturmuş, ağlamış, oflamış ama sonunda bir kanıya varmış.Yeteneğinini ne olduğunu ve nasıl durup nasıl gelişeceğini öğrenmiş.Bunlar olurken araştırmalarında çok garip bir şeye rastlamış çocuk.Büyü ve cadılar."Ama bu olamaz" demiş, "bunlar sadece çizgi filmlerde ya da filmlerde olur".

 

Yıllar yılı bir çok olay olmuş ve çocuk günümüze kadar hayatta kalmış.Ve olaya bakın ki çocuk da bir cadı haline gelmiş.Syrus ve Nemole isimli iki büyüğünün başının etini yiye yiye öğrenmiş çoğu şeyi.Öncelikle kırık kalbinin yaralarını sarmak için girdiği bu yolun aslında o kadar kolay olmadığını öğrenen ufaklık isteklerini gerçekleştirmek istese bile ciddi bir bilgi sahibi olması gerektiğini anlamış.Çalışmış, çalışmış ve öğrenmesi gereken şeylerin çoğunu öğrenmiş.Fakat fark etmediği şey şuymuş ki bilgi sınırsızmış.Her gün daha da ilerlemiş.Sonra bir kızla tanışmış.Hayatının aşkı olduğunu düşündüğü kız 10 yıldır gördüğü kabuslara son vermiş ve ilk defa biriyle uyumasını sağlamış çocuğun.Hayatında ilk defa mutlu olan çocuk normal bir hayat sürme kararı almış.Fakat bir gün çocuk ne kadar ağlasa da yakarsa da güzel kız ondan ayrılmış ve çocuk yine karanlığın içine sürüklenmiş.Kırık kalbinin çaresini kadim tılsımlar ve büyülerde arıyan ufaklığın sonunun ne olduğunu kimse bilmiyor.Kimi der ki şeytana aşk için ruhunu sattı, kimileri ise sadece delirmiş bir genç olduğunu söyler.Ama dediğim gibi sevgili okur.Kimse ne olduğunu bilmiyor.Son?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

2 gün önce yaşadığım alkol zehirlenmesinden sonra anca kendime gelebildim.Söyleyebileceğim bir şey yok sanırım.

Sadece tepkisizce durduğum an aynada kendime baktım ve şey fark ettim.

Karanlık kötü değilmiş, sadece korkutuyormuş.Kalbini, zihnini ele geçirmesine izin verir, kendini rahat kollarına bırakırsan onunla bütün olur ve yükselirsin.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evet sevgili arkadaşlar.Uzun süre sonra bu başlığa tekrar yazmaya karar verdim.Nice insanlar ile konuştum.Niceleri ne dertler, tasalar anlattılar da onlar sayesinde dönüp kendime bakma imkanım oldu.Ama ne olursa olsun, ne kadar koşturursam koşturayım, ne kadar durmak, hissetmek istemesem de bir nokta da fark ettim ki herkesin derdi gerçekten kendine büyükmüş.Bu arada siz sevgili okurları(az da olsa okurum var ise zira)kafası karışık bir halde bırakmamak adına baştan şunu söylemeliyim sanırım.Ciddi miktarda alkol etkisi altında olduğumdan dolayı kurduğum cümlelerde ya da yazdığım paragraflarda zaman-anlam kaymaları olabilir, lütfen mazur görün.

 

Bugün mesaimin tam orta yerinde vücudumun iflas etmesi ve aniden yere yığılmam ile fark ettim ki gerçekten insan göründüğü gibi olmadığı sürece bir şey fark ettirmiyor.

 

 

Şimdiden 5 yaşındaki bir çocuk gibi çok sıkıldım.Belki daha sonra.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...