Jump to content

Bushıdo Töresi ...


sidar

Önerilen Mesajlar

Japon Kültürüne Ait Bushıdo Töresi İle Eğitilmiş

Bir Samuraı'da Aranan Erdemli Kişilik Vasıfları

“ Barış sanatlarına sahip çıkıp da savaş sanatlarını ihmal etmek nasıl yüreksizlikse,

savaş sanatlarını öğrenirken barış sanatlarına uzak kalmak da cehalettir. ”

Filozof” RAZAN HAYASHI (1583 – 1657)

SAMURAI asırlarca BUSHIDO töresine göre yaşamıştır. Tecrübelerin ve toplumsal gelişimin geçen zaman içerisinde gelişerek ortaya çıkardığı bu töre, örf ve âdetin yanı sıra, bir SAMURAI’IN kişiliğinde olması gereken kemâlât vasıflarını da işlemiştir. Bu olgun kişilik vasıfları hiçbir yerde hiçbir kâğıda yazılı olmadığı hâlde, zaman içerisinde erdem kabul edilip kavramlaşan, her SAMURAI’DA aranan, olması gereken, olağan kişilik vasıflarıydı. Çünkü SAMURAI bir savaşçı olmanın yanı sıra, aynı zamanda rütbesine göre siyasi otoriteyi de temsil ediyordu. Siyasi otoriteyi temsil eden bir idarecinin ise halka, adaletle, koruyuculukla ve erdemle davranması için iyi bir eğitim almış olması, özünde iyi ruhlu müşfik bir insan olması gerekiyordu. Onun için bu yol, SAMURAI ailelerinin terbiye ve eğitim geleneğine yerleşmiş, bir aile geleneği şeklinde sürdürülmüş ve SAMURAI’A güçlü bir dünyevî ve ruhanî eğitim verilmiştir. Neticede insan kişiliğinin kazandığı bu vasıflar, kendisinde, hem toplum tarafından hem de yöneticisi tarafından daima aranıp sorgulanmıştır.

Savaş ve siyaset, tarih boyunca insanoğlunun toplumsal yaşantısında birbirini takip eden, hatta kovalayan müteakip kavramlardır. Günlük yaşamda değişik biçimlerde adeta birbirini kovalayan bu ikilinin devamlı kullandığı vazgeçilmez öğeleri de, tuzak, hile, desise, entrika, dedikodu, hizipçilik, istihbarat, propaganda vs. gibi karmaşık kavramlardır. Düşmanın tuzaklarına düşmemek için bir savaşçının, eğitim muhteviyatında bu unsurları da barındıran siyaset sanatını, siyasetin kurallarını, yine siyasetçinin de bunlarla savaşmayı öğreten savaş sanatını, savaşın kurallarının ne olduğunu çok iyi bilmesi gerekir.

Esasen, askerî rütbe taşıyan, bir profesyonel sorumlu hizmetli olan SAMURAI, bu konuda her iki vasfı da, siyasetçi ve askeri görevli vasıflarını da görev sorumluluğunda taşıyordu. Bu kavramlar, siyasetçi ve asker olmak kavramları onun görevinin ana unsurları idi. Bu konuda onu ön plana çıkan en önemli unsur ise görev ve sorumluluğunu başarı ile yerine getirebilmek için aldığı eğitimi ve kişiliğine mal ettiği adalet kavramıydı.Tabii ki aşağıdaki diğer kavramlar da SAMURAI’LIK müessesesinin toplumsal devamlılığını sağlayan temel kavramlardır.

Bu kavramlardan doğan kurallar, 18. yy.da BUKE SHOHATTO’DAN esinlenen YAMAGO SOKO tarafından özetle kaleme alınmıştır. (BUKE SHOHATTO isimli yapıt 16. Yüz yılın başında SHOGUN TOKUGAWA IEYASU tarafından yayınlanmış olan yaverler ve muhafız alayının on üç kuralının ilanı idi. Esası 1641 yılında KANO TAN YU tarafından yazılmıştır) söz konusu kurallar yedi başlık altında tanımlanabilir.

1- YARGILAMA GÜCÜ veya ADALET. “ GI “

Ölmek, ölmenin doğru olduğu zaman ölmek, vurmak vurmanın doğru olduğu zaman vurmaktır.

Öleceğini de bilsen, her kararının arkasında adalet olmalıdır.”

SAMURAI özdeyişi

 

Huge-Oil-painting-horseman-font-b-Samurai-b-font-armor-hijack-girl-nude-font-b-beauty.jpg

Bilgi ve tecrübesiyle değil de sadece hisleriyle yargılayanlar, doğru neticeye varamazlar.”

Lemi BAĞDATLILAR

 

Doğruluk, dürüstlük ve adalet, SAMURAI düsturunun iskeletidir. SAMURAI’I SAMURAI yapan maddi, manevî her kavram bunun üzerine kurulmuştur. İnsan ruhunun, karşılaştığı bir hadiseyi doğru yargılama melekesine sahip olması, SAMURAI ahlâkının özüdür. Tam olarak eğitimle kazanılamayan bu öz, esasen o insanın doğumuyla birlikte, ruhunun bu dünyaya taşıdığı içindeki güçlü temel bir his, o insana ait, vazgeçmeyeceği karakteristik hassas bir vasıf olmalıdır. Ve aynı zamanda bu vasıf, olgun bir insanı temsil eden, derin manevî bir vasıftır. Tabiatında bu özden mahrum olan bir kişi, ne kadar eğitilirse eğitilsin, insan görünümünde olan bir kişiyi, şerefli bir savaşçı yapamaz. Bu demektir ki, sonradan SAMURAI olunmaz. Ruhunda SAMURAI vasıfları ile yüklü olarak bu dünyaya gelen kişi, bu müesseseye ait kişisel vasıfları da beraberinde getirmiş olmalıdır. Eskiden bu kavramın üzerinde çok durulmuştur. Lâkin âdil olmak için önceden gerekli ruhsal hâl ne olursa olsun, yine de manevî yolda, özün gelişimi, yoldan sapmaması için sıkı disiplinli bir eğitim şarttır.

GI SHI yargılama gücüne sahip, bu yolda, manevî yöne yöneliş sanatında, eğitilmiş, olgunlaşmış kişilere bahşedilen şerefli, manevî bir rütbedir. Halk tarafından GI SHI (Gi şi) olarak tanımlanan bir idareci, her zaman adaletine sığınılacak bir kişi olarak kabul ve itibar görürdü.

Adalet, SAMURAI düsturundaki en kuvvetli inançtır. Bir SAMURAI’A gizlice idare edilecek, çarpık, dalavereli işler kadar kötü, menfur gelen hiçbir şey yoktur. Yargılama sonucu hatalı olabilir veya dar kapsamlı olabilir. Bu fark edildiğinde, bu takdirde, bir BUSHI neticeyi, kendi kişisel karar verme gücündeki eksiklik olarak telâkki eder. Müesses, işleyen yargılama gücü kavramına asla dokunulamaz. Yargılama gücü GI, bir anda doğru bir sebebe dayanarak ve tereddüt etmeden belirli doğru bir idare yolu, bir strateji tespitidir. İnsanın bu gücü, sorumluğuna karşı kararlılığının ve makamındaki duruşunun da teminatıdır. Kişide yargılama gücü olmaksızın, hiçbir insan kalıbından bir SAMURAI yaratılamaz.

Bilip de eksik yapılan, ya da bilip de, bile bile yapılmayan, neticede sonucu yanlış çıkan her yanlış karar, adaletin tecellisi karşısında bir hiçtir. SAMURAI adaletin tevziine bu gözle bakmıştır.

2- BÜYÜK KAHRAMANLIK, CESARET VE TAHAMMÜL. “YU” - CESARETİN RUHU “ YUKI “

Yaşamak, doğru olduğu zaman yaşamaksa, bu doğru cesarettir. Ve bazen tahammül edemeyeceğimiz duygularla birlikte yaşamak gerçekten cesaret ister. Ölmek ise sadece ölmenin doğru olduğu zaman ölmektir.Bu doğru karardır. Ancak bu durum cesaret istemez.Sadece kararlılık ister.”

SAMURAI özdeyişi.

“Cesaret korkunun ve tahammülün bittiği anda ortaya çıkan bir duygudur.”

“Cesur olanlar korkaklara karşı cesaretlerini gösterirlerse, korkaklar onları öldürmek için birleşirler.

Korkaklar birleşince de birbirlerine düşüp, birbirlerinden korkarlar.”

“Korkakların çoğunlukta olduğu bir yerde, cesaret her birinin arkasında onları korkutmak için pusuya yatmıştır.”

“Cesurların çoğunlukta olduğu bir yerde cesaret sıradan bir değerdir.”

“Bazen cahilin anlamsız bir biçimde ve ilgisiz bir zamanda ortaya çıkan cesaretine küstahlık denir.”

Lemi BAĞDATLILAR

“İnsanlar bir kez birleştiler mi, cesurlar tek başlarına ilerleyemez, korkaklar ise tek başlarına geri çekilemezler.

Sun Tzu

Cesaret, doğruluğun ve adaletin tecellisinin sebebi olduğunda erdemdir. SAMURAI’LAR arasında, ilkelere uymayan, sıradan, değersiz bir sebep için ölmeye, köpeğin ölümü denirdi. Değerli karşılığı olmayan bir davranışa, yiğitlik, güç, kavga, kahramanlık ve cesaret gibi isimler verilen arzular, genç ve tecrübesiz SAMURAI’LARIN aklına cazip gelen, eğitimi buradaki tariflere uymayan, eğitimi tarifsiz zayıf ruhun nitelikleridir.

SAMURAI’LAR eğitimleri sırasında olağanüstü, maddi manevî deneylerden geçerlerdi. Bunların birçoğu da doğa şartlarına tahammülle ilgiliydi. Ancak her türlü zor şartların fevkinde yaşanmış, her türlü aşırı tahammül sınavından geçmiş hiçbir deney, GI RI yani görevin hassasiyetini anlatmaya muktedir değildir. Ve “Büyük kahramanlık, sadece görevi yerine getirmektir.” Görevi yerine getirmek için de, maddi manevî her türlü, aşırı zor şarta tahammülle göğüs germek gerekirdi. Bu konuda “Çok sayıda kalabalık bir düşman taburunun içine dalıp savaşmak ve orada katledilmek SAMURAI’IN işidir. Ancak intihar gibi görünen bu iş, SAMURAI için oldukça kolay bir iştir. Görev daha hassas ve derin bir kavrama sahiptir. Sadece, aptalca, kaba, vahşî bir davranış olarak addedilen bedensel çarpışma, görevle bir tutulmamalıdır.” denmiştir.

SAMURAI kavramlarına göre, toplumda, kanun dışı bir alçağın da, bir şerefsizin de cesareti ve yiğitliği vardır. Ancak SAMURAI’IN diğer bütün karakter vasıflarını da içeriğinde taşıyan âdil yiğitliği, “Ulu yiğitlik, büyük kahramanlık” olarak tarif edilmiştir ve ulu yiğitliğin ruhunun içeriğinde, SAMURAI’IN ahlâkî erdemi vardır.

3- İYİLİK, YARDIMSEVERLİK, SIKINTI HİSSİ, HASSASİYET veya TEDİRGİNLİK. “ JIN “

“ Tedirginlik sıkıntı duygusu, çevreye hassasiyet ve iyiliğin köküdür."

SAMURAI özdeyişi.

SAMURAI terbiyesinde, başkalarına sevgi, şefkat ve merhamet duymak, sempatik duyguların en asili ve ruhun en yüce vasfı olarak kabul edilmiştir. Bu vicdanî his ve bu hissin kuşaklar boyu ısrarlı eğitimi, feodalizmin içinde yaşayan SAMURAI’nın militarizmin de baskısıyla, vicdanının, insanî hislerinin ve ahlâkının körelmemesini sağlamıştır. Bu insanî hislerin en önünde şefkat gelirdi.

SAMURAI devrinde, yargı gücü ve adalet, erkeksi vasıfların hâllerinden sayılıyordu. Merhamet, şefkat (JO) ve nezaket ise, kadınsı karakteristik vasıflar olarak algılanmıştır. (Erkeğin birden alevlenen öfke ve gazabını çoğu zaman kadınlar engelleyebilir.) Ancak bu vasıfların her ikisi de, hayatın devamı için, dengeli, uyumlu, âdil bir toplumsal hayat tarzı için, gerekli, şart davranış biçimleri olarak kabul edilmiştir. BUSHI NO NASAKI (Bir savaşçının nezaketi ve kalbinin yumuşaklığı) “En cesur olan, en yumuşak huylu olandır.”, “Sevmek cürettir.” gibi vecizelerle desteklenmiştir. BUSHI NO NASAKI, bir savaşçının yumuşak huylu olması, özel insanın içinde var olan asaletin sesinin çağrısıdır. Lâkin bu duygusal konu kendi kavramı içinde son derece hassas bir konudur ve BUSHI NO NASAKI’‘NİN içeriğinde mutlaka gerek şart bir adalet kavramı da vardır.

İyilik, yardım severlik gibi duygular merhamet duygusunun desteğinden doğar. Ancak merhamet tanrısal bir histir ve insandaki yargılama sorumluluğu dikkate alınmadığında, yanlış tevcih edilmiş merhamet neticesinde tevzi edilecek adaletin tecellisinde, topluma zarar verecek ciddi yanlış bir karar da doğabilir. Bu yüzden merhamete dayanan bir kararının içinde, mutlaka kesinlikle adalet de olmalıdır.

Merhamet duygusu saflıktan kaynaklanan içsel kör bir itici gücün desteğinde olmamalıdır. Yani SAMURAI’IN merhametini göstermesi için adaleti gözetmesi ve merhamet duygusu sadece aklın belirli bir hissi durumunun tesiri altında kalmamalıdır. Merhamet SAMURAI’IN kararında, öldürme ve yaşatmanın seçiminde yargı gücü ile desteklenmelidir.

SAMURAI’IN davranış biçimi bu düşüncenin doğrultusunda olmadığı takdirde, adaletten yoksun bir merhamet kararında, SAMURAI’IN merhameti temel olarak her hangi bir canlı varlığın merhametinden farklı değildir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

SAMURAI terbiyesi bir öğüdünde derki. “Biz merhamet duygusunun alıcının lehine mi? aleyhine mi? olduğunu yargılayabilmeliyiz. Bazen merhamet göstererek, kendisine iyilik yaptığımızı sandığımız bir kişi, ilerde toplumun başına bir belâ getirebilir.” İşte burada, geleceği görmek, gelecekte de adaleti gözetmek, hem ileri görüşlülükle hem de yargılama gücü ile ilişkilidir. SAMURAI bu konuda da çok hassas davranırdı. Bütün buna benzer sebeplerden dolayı, BUSHI NO NASAKI çok önemli bir kavram olarak karşımıza çıkar. Gerçek bir savaşçı bu konuda bir yanlış yapmamak için daima tedirginlik duymuş, içinde daima bir sıkıntı hissiyle yaşamıştır. Sorumluluğun baskısı altında yaşanan sıkıntı hissi, insanı yanlış yapmamak konusunda daima uyanık tutar.

Bir savaşçının yumuşak huylu olması, BUSHI NO NASAKI’‘NİN, SAMURAI’IN ruhunda olması gereken, istenen şart, SAMURAI’IN yüreği için gerekli bir ruhsal hâldir. Merhamet sadece eğitimle kazanılmış bencilce, kör bir itici kuvvetten filiz vermez. “İyilik içten gelmeli, adaletle birlikte düşünülüp tatbik edilmeli ve yaşatmak veya öldürmek gücü ile de desteklenmelidir.” der SAMURAI düsturu. SAMURAI bu konuda MENG TZU (MENSIYUS) (1) ile aynı fikirdedir. İyilik SAMURAI’A, “İyilik kendi gücünü engelleyen her şeyi, suyun ateşi söndürmesi gibi, bütün engelleri aşar.” vecizesiyle, MENSIYUS’UN bu hikmetli sözleriyle de öğütlenmiştir.

SAMURAI toplumunda, kişide kaba ruh sevilmezdi. Gerçek bir savaşçıda hassas bir ruh aranırdı. Bunun için de savaşçıların şiir ve müzikle uğraşmaları teşvik edilirdi. Davul gibi kaba sesli ritim aletleri yerine BIWA (Gitara benzeyen bir çalgı.) gibi müzik aletlerini çalmaları telkin edilmiştir. Şiir konusu da çok önemli idi. SAMURAI’LAR şiirle de uğraşmışlardır. Hatta bazı SAMURAI’LAR SEPPUKU yaparken bile, önce hayata dair yazdıkları şiirlerini okuyup, ardından karınlarını kesmişlerdir.

“GI” ve “JIN” kavramlarını şiirine konu yapan, savaşçı SHIRIKAWA Prensine atfedilen duygusal bir şiir, anlamsal olarak, yakın tercümesi ile şöyledir.

 

“ Gecenin sesiz saatlerinde, yatağınızın başucuna kadar,

Sessizce, sezdirmeden gelse bile sinsi düşman, onları…

Uzaklaştırmayın başucunuzdan, aksine onları sevin.

Narin çiçeklerin kokusunu, uzaktaki çanların sesini ve…

Soğuk kış gecelerindeki, ölüm kusan tüfeklerin,

Misketlerinin ölüm kokan vızıltılarını sevin.

 

Duygularınızı incitse de, yine de her seferinde,

Siz şu üçünü sadece bağışlayın.

Çiçeklerinizi savuran sert meltemi,

Mehtabınızı karartan kar bulutlarını ve…

Sizinle kavgaya tutuşmaya çalışan birini.

Bağışlayın yine de kavgacı kıskanç düşmanınızı.

 

” SAMURAI’IN şiirinde hakikat zahiren ifade edilirdi. Ancak gerçek amaç bu insansı nahif duyguların geliştirilmesi idi. Onun için SAMURAI‘IN şiirinin anlamının altında kuvvetli bir elem ve merhamet duygusu gizlidir.

Kabaca bir mizaca sahip, köylü bir SAMURAI’A atfedilen bir hikâyede şöyle bir tema seyredilir. Ustası kendisine kaba bir kişiliği olduğunu ima edip, şiir yazma sanatıyla uğraşması gerektiğini söylediğinde, başlangıç olarak kendisine WARBLER (2) hakkında daha önce yazılmış notları verir. Bir anda okuduğu edebiyatın sanatsal inceliğinden korkan SAMURAI‘IN ruhu isyan etmiş ve SEIZA oturan ustasının dizlerinin önüne, çekinerek hemen şu kaba şiiri yazıp bırakmıştır.

“ Cesur savaşçı,

Dinlemek için,

WARBLER’İN şarkısını,

Uzatmaz asla kulağını.

” Ustası, bu cesur, ham duygusallığın karşısında, genç öğrencisini teşvik etmek için kendi ruhunun şiirinin uyanmasını bekler ve sabah UGIUSU’’NUN (3) tatlı nameleri ile uyanıp ilham geldiğinde de, öğrencisine şu şiirle cevap verir.

“ Savaşçı işte, dimdik ayakta…

Donanımlı ve güçlü…

Duymak için,

UGIUSU şarkılarını.

Öter tatlı tatlı,

Ağaçlar arasında. ”

 

(1) MENG TZU (Batıda Mensiyus olarak tanınır) LAO TSE’ den sonra yaşamış Çinli bir düşünür ve ahlâkçı.

(2), (3) UGIUSU, bir çeşit yerel ötücü kuş ‘WARBLER – Cettia Diphone’ bazen Japon bülbülü diye de anılır.

4- NEZÂKET, ADABI MUAŞERET, SAYGI. “REI”

“Diğer insanların duygularına anlayış ve sevgi ile bakmak, hassas ruhun bir tecellisidir.”

SAMURAI özdeyişi.

 

Japonya’da doğan ve batıyı tanımak için Avrupa’ya ve Amerika’ya giden, daha sonra da Hıristiyan olan, 1899 da, Pennsylvania’da “Savaşçının Adabı” kitabını yazan INAZO NITOBE diyor ki; “Japonya’ ya gelen en dikkatsiz bir misafir bile, burada, nezaketi, kibarlığı ve harikulâde tavırları derhal fark eder. Bunlar Japon yaşamının bir parçasıdır.

” BUSHIDO düsturuna göre, nazik davranmak, nezaket kurallarına zarar verme korkusuyla yapılırsa, şeklî alışkanlığa dayanan çok basit bir erdemdir. Ancak başkalarının duygularına sempati ile bakmak, tam hak edildiği yerde içten gelen bir hassasiyetle nazik davranmak erdemdir. Nezaketin en yüksek mertebesi, aydınlanan ruhla, ilâhî aşka yaklaşır. Ancak hiçbir erdem de, yalnız başına, karşılıksız kalmamalıdır. Mutlaka karşılık bulmalıdır. Toplumda herkes yüksek seviyede nezaketi korumalıdır. Toplumsal terbiyedeki nezaket, beşerî ilişkiler tepesinin zirvesinde bulunur.

BUSHIDO’NUN görgü kurallarının abartılı sistemi, genç SAMURAI nesillerine SAMURAI eğitimi vermek için geliştirilmiştir. Hâl ve tavır, günlük davranış biçimi, korumacı hayatî tedbir için bir davranış bilimi olacak kadar detaya inilip geliştirilmiştir. Selâmlama, yürüme, ayakta durma, sofra adabı ve çay servisi ritüel içerikli merasimler şeklinde geliştirilmiştir. Esasen buradaki amaç daima hayatı korumaya yönelikti. Gençler başta bu tavırlardan sıkılsalar da, sonradan bunların ne kadar gerekli olduğunu idrak etmişlerdir. Zira törenlerdeki tuzaklar, gücün kuvvetin kullanımını öğrenmenin en zarif ve tutumlu yolu olduğunu kanıtlamıştır. Tecrübeli BUSHI’LERE göre, “Her görgü kuralının amacı, rahat rahat otururken bile, en gaddar canavarın sizin üstünüze hücum etmeye cüret edemeyecek şekilde zihninizi güçlendirmesidir.” denmiştir. Zarafet kuvvetin tasarrufunu temsil eder. Zarafet gücün her an taşmaya hazır potansiyel enerjisidir. Zarif hâl ve tavır, dinlenerek kuvvet toplamada olan, müteyakkız, harekete geçmeye hazır olan güç ve kuvvet demektir. (Devamlı KAMAE kavramını yaşamak.)

Görgü kuralları, nezaket, kendinizin, kendi benliğinizle ve çevrenizle tam bir uyum içerisinde olmasını ve ruhun ustalığının bedene egemen olmasını ifade eder. Görgü kuralları esasen, kendimize, kendi gücümüze, kendi cesaretimize, kendi kararlılığımıza duyduğumuz saygının dışa vuran ifadesidir.

5- NEZÂKET, ADABI MUAŞERET, SAYGI. “SHIN” veya “MAKOTO”

“MAKOTO, bir şeyi hiçbir şeyle mukayese etmeden veya bir şey hakkında göreceli, duygusal bir hüküm vermeye yeltenmeden, konuya yabancı hiçbir duygunun, hiçbir ön fikrin tesiri altında kalmadan, gerçeği aniden gören ve hüküm veren akıl mertebesidir. Başkaları tarafından hakkında düşünüldüğünde, bir insanın tam derecede dürüst, güvenilir birisi olduğuna karar verebilmek için, düşüncesine yön veren akıl mertebesinin de MAKOTO mertebesinde olması gerekir.”

“ Bir SAMURAI’IN sözü, bir iddianın doğruluğu için yeterli teminattır."

SAMURAI özdeyişi.

 

Dürüstlük kavramının, safça, derinliğine incelenmesi, aynada kendimize baktığımızda, insanı karanlık muammalar batağına götürür. BUSHIDO düsturuna göre, yalan söylemek, bilebile kendimize yalan söylemektir ve korkaklıktır. Kendimizden ve çevremizden korkmaktır. Ve SAMURAI toplumunda yalan söyleyen şerefsiz sayılırdı. Şerefsizlik ise her şeyin sonudur. Bu düstura göre gerçekten de bir SAMURAI’IN sözü, bir iddianın doğru olduğunu gösteren yeterli kanıttır. Genellikle ortaya sürülen konu üzerine yemin etmek de gerekli değildir. SAMURAI’LAR sözlerinin doğru olduğunu savunmak için bazen kılıçlarının üzerine veya bazen de tanrıların üstüne yemin etmişlerdir. Fakat bir SAMURAI’DAN resmen bir yemin isteği, güvensizlik işareti olarak SAMURAI’IN şerefini rencide edici bir istek olarak kabul edilirdi.

“ Dürüst olmayan kibarlık, maskaralıktan başka bir şey değildir."

SAMURAI özdeyişi.

 

SAMURAI bu istek karşısında kaba mı olmalıdır? Yoksa yalan mı söylemelidir? DATE MASAMUNE’YE (1567 – 1636) göre “Sınırlarını aşan terbiye artık yalan sınırına girer.”. SAMURAI düsturunda yalancılığın çok açık, net ve kesin bir tarifi vardır. USO kelimesi bunu anlatır. USO, MAKOTO olmayan her şey veya HANTO (Gerçek) olmayan her şey, muvazaalı bir şey anlamındadır. Bu kavram, SAMURAI’A dürüstlük mefhumu çerçevesinde biraz esneklik kazandırmıştır. Bazen mutlak doğruluk noktası biraz oynayabilir. Meselâ kibar olma duygusu ile böyle bir şartla karşı karşıya kalınabilir. Bu durumda, basit anlamıyla hem dürüstlük hem de nezaket duygusu zedelenebilir. Bu takdirde belki biraz kabalaşmak gerekebilir. SAMURAI tam güvenilirliğini korumak için, doğruluğunu ve dürüstlüğünü koruma adına hiçbir duygudan ödün vermezdi. Doğruluk ve dürüstlük, SAMURAI’IN cesaret felsefesinin bir göstergesi idi ve onu onuru ile yoğurmuştu.

6- ONUR veya ŞEREF DUYGUSU SAHİBİ OLMAK. “MEI YO”

“ Onursuzluk bir ağaç gövdesine çentikle açılmış yara gibidir. Zamanla üstü kapansa bile, zaman onu sileceğine içini alabildiğince büyütür, çürütür."

SAMURAI özdeyişi.

SAMURAI düsturunda, kişisel vakarın, haysiyetin ve kişisel vakara ve haysiyete verilen değerin canlı bilinci, ONUR ya da ŞEREF (MEI YO) kelimesi ile ima edilirdi. Lâkin SAMURAI’IN onuru, yukarıdaki gibi sadece kâğıt üzerine yazılan sembol bir kelime değildir. SAMURAI’IN onuru, SAMURAI’IN sosyal, hissi ve ruhi yaşamının her anını işgal eden, önemli bir varoluş ve süreklilik kavramıdır.

Bazen onur SAMURAI‘IN ismiyle ya da lakabı ile özdeşti. Tanınmış bir isme sahip olmak, onur duygusunu da beraberinde güçlendirirdi. Her davranış, ismin onurunu korumaya yönelikti. Onur bazen de MEN – MOKU veya GUAI – BUN (Harici tavır) terimleriyle ifade edilirdi. SAMURAI’IN onuruna yapılan her hangi bir tecavüz, REN CHI SHIN (Utanma duygusu) olarak algılanırdı. SAMURAI onurunu korumak zorundaydı. Buna anîden kendisi karar verirdi. Sonuç, onurunu kurtarmak için ya bir şekilde öç almaktı ya da intihar etmekti. Acemi bir SAMURAI’A yaptığı küçük bir hatadan dolayı, sık sık “Utanmıyor musun?” diye sorulurdu. Sonra da suçlanırdı. Utanma duygusu ahlâkî bilinçlenmenin ilk belirtisi olarak kabul edilirdi. Böylece bir kanuna riayetsizliğe teşebbüs veya doğrudan riayetsizlik ve üst’e itaatsizlik insanda önce utanma sonra da suçluluk duygusu yaratırdı.

Her türlü ağır dış tesire rağmen, onuru kırılan bir SAMURAI, bazen, hemen şiddetli anî bir tepki vermezdi. Önemsiz, küçük olaylara gereğinden fazla reaksiyon gösterilmesini önlemek için, SAMURAI’LAR bazen sabretmez, birbirlerine söylenirlerdi. Kendilerini; “Katlanamayacağını düşündüğünde katlanmak, gerçekten katlanmaktır.” gibi vecizelerle de teselli ederlerdi. Sabır ve affedebilme onur kelimesinin anlamının en gerekli, en önemli bölümünü teşkil etmiştir.

BUSHIDO düsturunda onur adına eylemlerin haince yapılmasını mazur gösterecek herhangi bir madde yoktur. Lâkin bazen baskınlar ve öç kavgaları yapılırdı. Efsaneler, SAMURAI onurunu rencide eden bazı hayalî davranışların bile öç almaya sebep olan, sonu kanlı biten inanılmaz hikâyeleriyle doludur. Ancak bu anlatılan hikâyelerin birçoğu gerçek değildir. Bunların birçoğu da onur konusunda özendirici kamuoyu oluşturmak için kurgulanmıştır. Bu tür davranışların amacı SAMURAI’IN çok güçlü bir utanma duygusuna sahip olduğunu ispatlamaya yöneliktir. Bazen de SAMURAI’IN onurunu doğrudan hedef alan çok kötü olaylar da olmuştur. Bunların en ünlülerinden biri de, 47 sadıkların olayıdır. 47 sadıklar (Ya da 47 RONIN), yaşadıkları bu olaydan ve SEPPUKU yaptıklarından sonra, kamuoyunda 47 GI SHI (En yüksek dereceden yargılama gücüne sahip kişiler.) olarak anılmışlardır.

Eğer onur ve buna dayanan şöhret hayattan vazgeçme ile elde edilebilseydi, SAMURAI’A hayatın daha ucuz olduğu öğretilecekti. Ancak özel bir nedenin kendisi hayattan daha değerli olarak kabul edildiğinde, vakar ve sükûnetle ve süratle hayata son verilirdi.

7- SONSUZ SADAKAT. “CHUU SEI” veya “CHUU JI TU” ya da “CHUU GI”

“Anlayabildiğimiz kadarı ile başka yerlerde sadakatin daha az hayranı olabilir. Lâkin bu anlayışımızın yanlış olduğundan değil, korkarım ki, sadakatin artık unutulduğundandır.”

INAZO NITOBE

 

SAMURAI erdemlerinin kalıplaşmış herhangi bir sıralaması yoktur. Bunlar birlikte, bir bütün olarak mütalaa edilirler. Lâkin hizmetlide sadakat duygusu kişide ilk aranan, öncelikli duygudur. Çünkü sadakat doğru hizmetin destekleyicisi ve göstergesidir. Sadakat görevlinin görevinde, doğru yoldan sapmamasının göstergesidir. Sadece SAMURAI onurunu korumada (Ya da insan onurunu korumada) sadakat önemli bir kavram olarak kabul edilmiştir. Her hangi bir kişinin devlete veya DAIMYO’YA (Toprak sahibine veya toprak ağasına) sadakati, bu özelliğin de en önemli tasarrufudur. Ancak, “İmparatora şahsi sadakat beslemek” ise, belirli sınırlar dâhilinde fevkalâde bir erdem olarak kabul edilirdi. İmparatora sadakat aynı zamanda bir SHINTO inanç geleneğidir. Sadakat duygusu gelişmemiş bir SAMURAI ise bu durumda asla kabul edilemez bir kişiliktir.

Çin’ de Konfüçyüs öğretisi anneye babaya itaat ve sadakati insanlığın ilk görevi olarak kabul etmiştir. Japonya’da ise, SHINTO geleneğine göre, devlet kutsal imparator da vücut bulduğu için, sadakat önceliği imparator’a verilmiştir. Sadakat ve sevgi arasındaki rekabette, seçim anı geldiğinde, BUSHIDO’YA bağlı SAMURAI asla İmparator’a sadakati seçmede tereddüt etmemiştir.

Öğrenci SAMURAI’LARA her şeylerini imparatorun uğruna feda etmeleri öğretilirdi. Sadık bir anne, imparatora sadakat uğruna oğullarını feda etmeye daima hazırdı. Lâkin bu işlenmemiş, aşırı ham tavır, mutlakıyet ve despotizm’e zemin hazırlamıştır. Buna karşın, her türlü bütün toplumsal acılara rağmen, halk sadakat duygusunu asla terk etmemiştir. Çünkü BUSHIDO ailenin ve aile üyelerinin hak ve menfaatlerine elini sürmemiştir. Aksine koruyucudur. Çünkü BUSHIDO’’NUN amacında her şey korumaya yöneliktir. BUSHIDO da koruma duygusu sevgi ile ve sadakatle çevrelenerek sarılmıştır. Doğal, içten gelen karşı konulmaz kesin bir duygu ile birisi için canımızdan vazgeçiyorsak, (Hayvanlarda da bu tür içgüdüsel duygular vardır.) öyleyse bu duygu nedir? Bunda profesyonel bir çıkar var mıdır? Varsa da bu tür değerlere bağlı kalmak son derece duygusaldır. SAMURAI’IN dünyasında ise, öğretilen değerlere bağlı kalmak konusunda duygusallığa asla yer yoktu.

Yazar SANYO’’NUN meşhur hikâyelerinden birinde, ailevî değerlere bağlılık ile sadakatin seçimi arasında çatışan duyguların yaşandığı bir hikâye vardır. Bu hikâye, babasının birlikte hizmet ettikleri yöneticiye karşı asi tavrı karşısında, çok hisli bir şekilde, SHIGEMORI‘NİN yüreğinin kavgasını anlatır. Efendisi ile babası arasında kalan zavallı SHIGEMORI, “Eğer sadık kalırsam babam mutlaka perişan olur. Eğer babama itaat edersem, efendime karşı olan sadakat görevimi kötüye kullanmış olurum.” diye vicdan muhasebesi yapar. Daha sonra onu, “Saf kalmanın zor olduğu ve doğruluğun zor bulunduğu” bu dünyadan kurtulması ve cennetin gelip kendisini ölüm ile alması için bütün kalbi ile dua ederken görürüz. SAMURAI’IN dünyasında birçok SHIGEMORI’LERİN yürekleri görevleri ile sevgileri arasında kalıp parçalanmıştır. Bunun gibi içsel çatışmalarda ise, BUSHIDO sadakati seçmede asla tereddüt etmemiştir.

Buradaki ölçütler, kendi ruhunun farkına varan yükselmiş insan bilincinin taşıyabileceği, muhafaza edebileceği kriterlerdir. Esasen günümüzde de, her insanın karakterinde, çağdaş benzerleri olması gereken bu imrenilen karakter öğeleri, o devirde, sanki standart bir karakter biçimi yaratma pahasına her SAMURAI’IN yetiştirilmesinde, ahlâkî eğitim programında titizlikle işlenen, ilerideki görev hayatında da kendisinden istenen, davranışlarından yansıması beklenen, insana hizmet için şart koşulan karakter öğeleriydi.

“Düşmanlık ruhu YING ile YANG’IN çatışmasının doğurduğu, her yerde varlığını hissettiren bitmez tükenmez bir enerjidir. Tıpkı dostluk ruhu gibi… O devamlı ve faaldir. Düşmanlık ruhu kendi ruhunu arıtıp saflaştıramamış insanoğluna, insanoğlu için uygun şartlar geliştiğinde, kendi ruhundan savaş ilhamları gönderir."

Lemi BAĞDATLILAR

BUSHIDO,II. Dünya savaşından sonra, değişen zamanın, her şeyi değiştirme hükmüne uyarak farklı bir biçime dönüşmüştür. Artık ne düşmanla göz göze gelinip de kılıçla dövüşülen bir savaş alanı, nede kılıçla bir savaş alanında savaşabilecek, kökten gelen BUSHIDO töresine göre yetişmiş bir savaşçı kalmamıştır. Uğruna savaşılan, savaşılacak idealler de, mefkûreler de, bir kısmı asaletini korusa da, çoğu şekil değiştirmiştir. Artık her yerde SAMURAI töresi değil de, modern zamanların hukuk kanunları hâkimdir. Neredeyse Japon Savaş sanatlarının hemen hemen hepsi spora dönüşmüştür. (x) Bu evreye de GENDAI BUDO, (Modern savaş sanatları) evresi diyoruz. Lâkin artık tatbikatta gerçeğin pek yeri olmasa da, ruh aynı ruhtur ve kültürel etkileri silik de olsa, bu ruh geri çekilmiş, bir yerlerde gizlenip, uzaktan kendini, kendi yeni ahvalini seyretse de, güncel Japon Savaş Sporları toplumunda varlığını devam ettirmektedir. Ancak modern insanın BUSHIDO’YU anlayamamaktaki sıkıntısı da buradadır. Eski ruhu anlayamamak… Aksi gibi yeni ruh da kendisini asla ifade etmiyor, edemiyor. Çünkü o da insanoğlunun bu değişimi karşısında şaşkın?

(x) Hatta bazıları da maalesef, Asya kültürünün dışındaki kültürlerde ve hatta bazı Asya ülkelerinde de üzerine bahislerin oynandığı, şiddete ve sadece şaibeli maç kazanmaya dönük, ruhsuz çirkin görünümlü sporlara dönüşmüştür.

M. LEMİ BAĞDATLILAR .

6. DAN AIKIDO SHIHAN

 

Alıntıdır ....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...